Jump to content

Seçmek ve Yönetilmek


Heretik

Önerilen Mesajlar

İnsanlık neden kendini yönetmek için birilerini temsilci olarak tutar? Neden kalkıp da "Beni yönet!" deme maksadıyla sandıklara oy kullanıp kendini layıkıyla temsil edecek vekilleri seçtiği hissine kapılır? Bu tür yönetilme ve güdülmeyle ilgili sorular çoğaltılabilir ama aslında hepsi esasında tek bir soruya çıkar:

 

İnsan neden yönetilmek ister?

 

İşte bu soru esasında çağlar boyunca monarşiden oligarşiye, diktatörlükten demokrasiye tüm zorbalık biçimlerinin dayanağıdır. Despotlar eskiden "Ben sizin yönetilme arzunuzu demir yumruğumla tatmin edeceğim." diyerek tahta çıkarken şimdiyse sözde modern çağda diktatörlük gelişen(!) ahlaki değerlerle biraz daha maskelenmeli ve makyajlanmalıdır işte bu yüzden demokrasi adı altındaki sirk gösterisiyle diktatörlük oyların arkasına gizlenmiştir. Artık insanlıktaki azalarak artan uyanış, (ki bana göre her türlü uyanış iddiası koca bir yalandan ibarettir.) zorbalığın hiç olmazsa nezaket icabı törpülenmesini istemektedir ve bu yüzden bir tiyatro gösterisi olarak sandıklar belli sürelerde tekrar ortaya konularak insanlarda "Kendi geleceğini seçebilme" algısı yaratılmaktadır. İşin komiği, diktatörlerden incinen insanlık bunu yine kendi istemektedir.

 

Her seçimde, bir önceki yönetimden hayat kalitesi mahvolan "halk", bu sefer demokrasi gelişecek, hatalar telafi edilecek ve gerçek temsili yönetim yerini bulacak umuduyla tekrar tekrar sandıklara akın etmektedir. Burada gerçek anlamda bir ironi vardır. Hiçbir soyutlamaya gerek kalmadan basit bir tümevarım yöntemiyle çözülecek bu trajikomik çelişki, halk adı altındaki orta ve düşük gelirli çırpınan kesimin her seferinde yeni umutlarla kandırılmayı bilerek ve isteyerek tekrar tekrar gerçekleştirmesidir. Bence dünya çapında bütün seçimler kocaman bir trajediden ibarettir.

 

Koltuğunu korumak isteyen hükümet her seferinde koca bir halkı nasıl kandırabilir? Bu da bir başka kritik sorudur. Aslında cevap insanlığın daha ilk bilinçlenme basamaklarından bu yana binlerce yıldır aynıdır: Güvenlikte kalma isteği. Devlet, kendi meşruiyetini bu en büyük "Güvenlik" adı altındaki maskeye gizler. Güvenlik neyi kapsar? Can ve mal güvenliği, sağlık ve tedavi güvenliği, sosyal güvenlik, vergilendirilmiş gelir güvenliği vs... İşte tüm bunlar ilkellikten medeniyete geçtiğini sanan insanlığın zihnindeki gelişme illüzyonunun yarattığı gelişmiş betonarmelerle kaplı güvenlik istemidir ve daima bir hapishaneyi getirecek olan arzudan ibarettir. Böyle deyince devletin imkanlarından yararlanmayı bırakmak ve güvenlik arzusunu tamamen reddetmek mümkün müdür? Şu saatten sonra kocaman bir hayır, doğayı terk edip betonarmelerin konforuna ulaşan insanlık rahata adapte olduğundan beri elbette ki kurumsal güvenlik yapılarını (ev,hastane,yemekhane vb) terk edemeyeceği gibi bir gün olsun fazladan rahatını devam ettirebilmek için her seferinde kendisine on alıp halka bir verenleri başa seçmek için koşa koşa oy kullanmaya devam edecek, bir de üstüne vatani görevini yapmakla övünecek kadar olaylardan bihaber olacaktır.

 

Vatani görev olarak midelerini genişletenlerin halka yutturdukları eylem her zaman ama her zaman sadece kendi iktidarlarını garantiye almaktan ibarettir. Kısaca hiçbir şeyin değişmeyeceği, isimler değişse de en barışçıl ve halkçı sürü çobanlarının koltuğa oturduktan sonra diktatöre dönüşeceği tarih boyunca defalarca kanıtlanmış olmasına rağmen halk yine o ılımlı söylemcilerin sözlerine kanacak ve hukuksuzlardan kurtulayım derken daha beter olacakları bile bile başa getirecektir.

 

Seçimler daima ve daima bir başka sömürücüyü başa geçirmek için halkın çaresiz güvenlik arzusunu kullanan dişlilerin bir numaralı kozu olmaya devam edecektir.

 

Emma Goldman'ın sözünde olduğu gibi "Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı."

 

- Heretik

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Keşke o rüyalar devam etseydi, hiç uyanmasaydık. Ortak bir bilinç olmadığı sürece düzen sağlanamaz, devlet yapay bir ortak bilinç yaratımının çuvallamış halidir. Şuan için başka seçenek göremiyorum ama altın çağ eğer gelirse o zamanki insanlar gerçek bir ortak bilinç altında hizmet vereceklerini düşünüyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yazı bana şu şarkıyı anımsattı;

 

 

Seçimler; zaten seçilmiş olanların halka onaylattırıldığı bir tiyatrodur.

 

Mesela Devlet nedir? Neyi ifade eder? Devlet bana güven veriyor mudur? Siyasi hiç bir parti halkı düşünmez. En azından ben ülkemiz adına böyle düşünüyorum. Din ve ideolojilerin kullanılarak koltuk kapmaca oyunu oynandığı iğrenç bir gösteridir siyaset.

 

Halk için devlet mi, yoksa devlet için halk mı? Mesela göbekli saygıdeğer vekillerimizin kendilerine yaptıkları zam kıyaklarını düşünelim. Saçma... Benim maaşımın miktarını başkası belirlerken asilzade vekiller kendi maaşlarını kendileri belirleyebiliyor. Hem de bol keseden, bir dönemde emekli de oluyorlar. Ne yapar bir vekil mecliste? El kaldır, el indir, biraz uyu, biraz kavga, yasa geçsin... Gelsin paralar... Makamı kullanarak elde edilen çıkarları saymıyorum bile. Sonra bunca genç yırtsın bir taraflarını; sınavlar, sınavlar, torpil engelleri, cemaatler vs... didinsin dursun. Ardından ilkokul mezunu aşiret ağası gelsin vekil olsun. Yüksek lisans yapan bir tıp mezununa KPSS 'de kadro açılması için onay versin veya vermesin. Artık keyiflerine nasıl eserse.

 

Devlet denilen şey resmi bir eşkiyalık düzeni olabilir mi? Ha vergi devleti olmuşsun, ha yolunu kesip paranı almışlar? Ne gibi fark var bu ikisinin arasında? Hımmm, evet devlet yol, köprü vs. yapıyor bu vergilerle. Sonra köprülerin üzerinden geçerken de para alıyor... Satın aldığın eve düzenli kira ödemek gibi saçma sapan mantık dışı bir düzen...

 

Birde vatan sağolsun söylemi var ki; gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum. Ama dışarıda diyemiyorum bunu, her taraf suni vatanseverlerle dolu...

 

Ben mümkün olsa tc numarası dahi istemiyorum. Kimlik kartlarında bile seri numarası var. Bir mal, bir ürün, bir gelir kaynağıyız devlet için. Kapıma devlet gelip resmi evrak dahi getirmese çok hoş olur.

 

Benim düşüncelerim birçoklarına anarşist yaklaşımlar gibi gelebilir. Hayır öyle değil, madem beraber yaşıyoruz bu ülkede ve herkese yetecek kadar ekmek ve su varken; adamakıllı huzurlu yaşayıp ömrümüzü doldurmak varken, nedir bu trajikomik saçmalık... Yazdıklarımı okuyorum da; boşver gitsin...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Politik açıdan oy vermek bir yana , Ömür boyu bir şeyleri seçmeye ve taraf tutmaya koşullandırılıyoruz . Ben senin sevgilinim , Ben senin patronunum Falan filan . Seçimde bulunmak ; herhangi bir tarafı tutmak ve o tarafa ait reaktif yani bağımlı bir tutum sergilemek demektir , Bu da faşizmin başlangıcı demek olur . Tarihte Bu oyundan kurtulabilenler

Ayrıksı kişilikler olabilmiştir ancak bu da filozof olma yolu ile . :)

 

Onun dışında osmanlıyı 600 sene bir aile yönetti halktan biride kalkıp hiçbir şey demedi . Kutsal roma imparatorluğu Ve kraliyet ailesine sahip ingiltere de öyle . Atatürk halifeliği ve saltanatı kaldırarak günümüzde yaşadıklarımızın riskini aldığını biliyordu , Ama aristokrasiyi yani ömür boyu soyluların , zekilerin ve adalet sahibi insanların başta olduğu bir platon cumhuriyeti ne zaman kurulacak ? , Faili meçhul . Ütopya , Bu konu çok çetrefilli , meşakatli ve uzun .

 

daha konuşalacak olanlar var ..

 

Mikro boyutta ; tek tek bütün insanların özbenliklerin de ve güdülenmelerin de bir değişiklik olması gerekiyor ilk önce , Bu da Tanrısal bir güç ile mümkün olabilir yada kollektif bir determinazyon ve transformasyon ile ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Altın Çağ teorisine göre zaten dediğin gibi olacak rein, yani kollektif bilinç öyle bir seviyeye ulaşacak ki zaten devlet gibi bir kuruma gerek bile kalmayacak ancak sadece bir spiritüel masal gibi bakıyorum ben ona, yani ne zaman olaylar kötü gitse ütopik bir gelecekte dünyaya ulaşacak olan sevgi yumağından falan bahsediyorlar.

 

Paranormal kimlik numarası konusunda tamamen aynı fikirdeyim. Marketteki barkodlanmış ürünlerden şirketler nasıl kar ediyorsa devlet adı altındaki sömürücü şirket de aynı şekilde bizleri barkodlayıp ticari bir veri halinde piyasaya sürüyor, arada da işte bizler yutalım diye "Bakın size demokratik seçim sunuyoruz." adı altında sandıklar falan kuruluyor.

 

Şu zümrelerin yönetmesi olayında değil platon-aristokrasi falan isterse olimpostan zeus gelse yine aynı şekilde yüzüne tükürülesi bir zorbalıktır kim olursa olsun, çünkü burada isimler ya da sıfatlar önemli değil, önemli olan yönetilme ve yönetme istemi. Esas tiksinç, gelişmemişliğin getirisi bu. Ne zamanki bir insan, ne yönetmeye ne de yönetilmeye ihtiyacım yok derse o zaman bilinçte bir gelişmeden söz edebiliriz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hükumet baki değil, mutlaka gidecek. Gidici olan otorite, arkasında umarım birbirlerinin yüzüne bakamayacak kadar çirkin anılara sahip, barışamayacak bir millet bırakmaz. Bu tip hadiseler; savaşın prensiplerini ve disiplinin topyekün değişime uğratır, en kötüsü savaşın maddi çıkarlarını maneviyata evrilmesine neden olabilir.

 

Mevcut popüler akımdaki ideolojik vahşi bireylerin yücelmiş benliğinin nedeni, omnipotent düşünme mekanizmaları ve geçmişteki güçsüzlüklerinden yaşanan talihsiz hadiseleri ataerk perspektif ile yorumlamalarıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanlar, birlikte güven içerisinde yaşayabilen canlılar değildir. Bir yaptırım söz konusu olmasa insanların çoğu diğerlerine daha çok zarar verir. Çalmanın, öldürmenin vs bir karşılığının olmadığı bir dünyada kimse güven içinde olamaz.

Bu güvenliğin tesisi için toplumda bir düzen oluşturmak kaçınılmazdır. Binlerce yıllık insanlık tarihinde hala bunu başarabilmiş değiliz, ne kadar tehlikeli canlılar olduğumuz ortada.

Güvenlik sağlanmadan ne ticaret yapılır, ne teknoloji üretilir, ne eğitim olur. Bunları gerçekleştirmek için kurallar gereklidir. Kurallar uymamanın bir karşılığı olması gereklidir. Tüm bunlara karar verecek birileri gereklidir.

Bu noktada ne kadar kötü canlılar olduğumuzu unutup bizi yönetecek insanlara güvenmek gibi bir hata yapıyoruz. Eğitimsiz ve koyun halk edebiyatı yapmaya gerek yok, eğitimli kesimin de liderlerinin peşinden gözü kapalı nasıl gittiğinin tarihte ve günümüzde bol bol örneği mevcut. Yani mesele daha çok demokrasi içselleştirememekte. Toplumların bir yöneticiye ihtiyaç duyması değil mesele, o yöneticiye biat ediyor olması asıl sorun. Bunun sonucu olarak da yöneticileri tarafından sömürülmeleri kaçınılmaz bir durum.

Yönetilmek illaki sömürülmekle sonuçlanmak zorunda değil. Yeter ki kaderini kontrol edebilecek farkındalığa sahip bir halk çoğunluğu mevcut olsun. Yöneticisinden hesap sorabilsin, onu meydanlarda alkışlamak ve egosunu okşamaktan imtina etsin. Karşısındaki insanın kendisinden üstün olmadığının, bir halk görevlisi olduğunun farkında olsun ve yetki sınırlarının dışında çıktığında ona tepki gösterebilsin.

 

Bunlar olmadıkça koyun gibi güdülmeye mahkumdur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...