Jump to content

Schopenhaur - Karşı cinse sevk eden nedenler ..


sidar

Önerilen Mesajlar

  • Karşı cinse sevk eden nedenler

Seçimimizi ve eği­limimizi yönlendiren ilk değer yaştır. Genel olarak adet görmenin başlamasından adetin kesildiği döneme kadar olan çağı, yine de on sekiz ila yirmi sekiz yaşlan arasındaki kadınları tercih ederiz. Bu yaş aralığının dışındaki hiçbir kadın bizim için çekici değildir. Yaşlı bir kadın yani artık adet görmeyen bir kadın bizde tiksinti uyandınr. Genç olup da güzel olmayan bir kadın, bizi hala kendisine çekebilir. Nitekim, gençlikten yoksun bir güzelliğin üzerimizde hiçbir etkisi yoktur. Açık ki, bizi burada yönlendiren farkında olmadığımız amaç genel olarak üremenin olabilirliğidir. Bu yüzden her bir insan teki, karşı cins için çekiciliğini, dölleme yahut gebe kalma için en uygun dönemden uzaklaştığı nispette kaybeder.

İkinci değer sağlıktır: Ağır bir hastalık, geçici bir zaman için bizi irkiltebilir, fakat müzmin bir hastalık, beden ya da akıl zayıflığı bizi uzaklaştıran bir etkendir, çünkü bunlar soya çekim yoluyla çocukla­ra geçebilecektir.

Üçüncü değer kemiklerin yapısıdır ki beden yapısı türün ayırt edici biçiminin temelidir. Yaşlılık ve hastalıktan sonra hiçbir şey bizi bozuk bir beden yapısı kadar tiksindirmez hatta en güzel çeh­re bile bu kusuru telafi edemez, aslında onun yanında, en çirkin çehre eğer iyi gelişmiş bir beden yapısına sahipse son derece be­ğeniyle tercih edilebilir. Ayrıca kemik yapısının her türlü kusurlu gelişimine karşı oldukça hassas bir yapıya sahibiz. Örneklersek, gelişmemiş, kısa, bodur bir beden yapısı ve benzeri ya da sonradan geçirilmiş bir kaza sonucu olmayan bir topallık hemen dikkatimizi çeker. Buna karşılık belirgin biçimde güzel bir beden her kusuru telafi eder: Bizi kendimizden geçirir. Ve bir de küçük ayaklara at­fedilen büyük önem! Bunun nedeni ayağın büyüklüğünün türün temel ayırt edici özelliklerinden biri olmasıdır. Zira hiçbir hayvan insanınki kadar küçük bir bilek ve ayak tarağı bileşimine sahip değildir; yürüyüşündeki dikliğin sebebi budur. Oysaki, o ayaklan üzerinde yürüyen bir hayvandır. Hz. İsa ben Sirak da:

“İnce vücutlu ve güzel ayaklı bir kadın gümüş oyukların içindeki altın sütunlar gibidir” der. Dişler de önemlidir, çünkü beslenme için elzemdirler ve soya çekim yoluyla çocuklara aktarılırlar. Dördüncü değer belli bir oranda tombulluktur, bir başka deyiş­le, bitkisel işlevin, esnekliğin fazlalığı da seçimimizde önemli bir yer tutar. Nitekim, bu özellik cenine bol besin sağlanabileceğinin bir işaretidir. Bu yüzden aşın sıskalık, çarpıcı biçimde bizi uzak­laştırır. Tam gelişmiş bir kadın göğsü, erkekler üzerinde fevkalade bir tesir icra eder; üremenin dişil işlevleriyle doğrudan bir ilişki içerisinde bulunduğundan yeni doğan çocuğun zengin biçimde bes­lenebileceğinin habercisidir. Beri taraftan, çok şişman kadınlar da tiksintimizi uyandırır ki bunun sebebi, rahmin dumura uğramış ol­duğuna ve kısırlığa işaret etmesidir. Bu, kafayla yani mantığımızla değil, tamamen içgüdüyle bilinir.

Seçimimizi etkileyen son değer güzel bir yüzdür. Burada da ke­mik parçalan, sair her şeyden önce dikkate alınır. O kadar ki, ne­redeyse her şey güzel bir buruna bağlıdır; kısa basık bir burun her şeyi bozar. Burnun hafifçe yukarı yahut aşağı eğikliği çoğu kez birçok genç kızın hayat boyu mutluluğunu belirler ve bu da sebepsiz değildir, çünkü tehlikede olan türün tipidir. Küçük bir çene kemi­ği sayesinde küçük bir ağız, hayvanların ağızlarından farklı olarak insan çehresinin kendine özgü ayırt edici özelliği olduğu için çok önemlidir. Çekik, deyiş yerinde ise, kesilmiş bir çene özellikle iti­cidir, çünkü mentum prominulum özel olarak türümüze özgü ayırt edici bir özelliktir. Son olarak güzel gözlerin ve güzel bir alnın seçi­mimizde oynadığı role geliyoruz; bunlar anadan aktarılmış olan ruhi ve özellikle zihni niteliklere dayanır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

etkileri ko­layca, daha temel hususlarla ilgili ve bu yüzden daha doğrudan bir etkisi olan fiziki güzellik tarafından gölgelenir. Yeri gelmişken be­lirtelim ki bu ilk tesiri hissetmiş yahut tecrübe etmiş olan annelerin, kızlarına daha fazla tercih edilebilir hale gelebilmeleri için güzel sa­natlar, yabancı diller ve benzeri şeyler öğretmelerinin sebebi budur. Bu suretle onlar suni araçlarla kafalarının içini doldurmayı umut ederler. Tıpkı bir zorunluluk haline geldiğini düşündüklerinde göğüs kafeslerini ve kalçalarını da böyle dolduruyorlarsa.

Burada şu anlaşılsın isteriz: Biz burada anlattıklarımızla sadece gerçek aşkın kendisinden doğduğu söylenen doğrudan ve içgüdü­sel olan cazibeden söz ediyoruz. Akıllı ve eğitimli bir kadının, bir erkekteki kafa ve anlayış gücüne saygı duyması ve bir erkeğin, in­ceden inceye düşünüp taşındıktan sonra evleneceği kızın kişiliğini ölçüp tartması ve ona ilişkin bir değer vermesi bizim buradaki konu­muzu ilgilendiren meseleler değildir. Bu tür şeyler evlilikte mantık evliliği de denen akla dayalı bir seçimi etkiler. Yani bizim burada kendimize konu edindiğimiz ve betimlemesini yaptığımız tutkulu aşka söz geçiremezler.

 

  • İnsan eksik olanı neden sever?

B

uraya kadar sadece sonucu belirlenmiş değerlendirmeleri, yani cinsel sevgide rol oynayan ve herkes için geçerli olan değerlendir­meleri göz önünde bulundurdum. Şimdi ise kusurlu olarak ortaya çıkmış türün, tipini düzeltmeyi ve ondan seçicinin kendi şahsında zaten taşıdığı herhangi bir sapmayı onarmayı dolayısıyla tipin saf ve eksiksiz biçimde yeniden ortaya konulmasına dönmeyi hedeflediği için her zaman rastlanmayan görece değerlendirmelere geliyorum. İşte bu nedenle, her bir insan kendisinde eksik ve noksan gördüğü şeyi sever. Bu göreli değerlendirmelere dayalı olarak yapılan yani kişinin yapısını göz önünde bulunduran seçim, sadece kesin değer­lendirmelere dayalı olarak yapılan seçimden çok daha kesin, kararlı ve sınırlayıcıdır. Bu nedenle, gerçek tutkulu aşkın kökeni kural ola­rak bu göreli değerlendirmelerde yatar ve ancak aşkın sıradan evre­leri ve önemsiz temayülleri kesin değerlendirmelerden kaynaklanır. Dolayısıyla her zaman büyük tutkuları ateşleme eğiliminde olanlar, güzelliklerinde hiçbir kusur bulunmayan kadınlar değildir. Gerçek bir tutkulu duygunun doğabilmesi için önce, belki en iyi şekilde kimyasal bir dönüşümle anlatılabilecek bir şeyin olması, yani bu iki kişinin öz niteliklerinin, tıpkı asit ve alkalinin nötr bir tuza dönüş­mesi gibi, birbirini ortadan kaldırması icap eder. Bunun olabilmesi için aşağıdaki koşulların gerçekleşmesi zorunludur.

Öncelikle her cinsel istek tek yanlıdır. Bu tek yanlılık, bir kimse­de bir başkasından daha belirgin biçimde dışa vurulur ve daha yük­sek bir derecede var olur. Dolayısıyla bu tek yanlılık her bir kimsede karşı cinsten birisi tarafından, bir başkasının yapabileceğinden, daha iyi tamamlanabilir ve ortadan kaldırılabilir.

Çünkü o kimse, dünyaya gelecek yeni varlığın insanlık tipini tamamlamak için kendisininkine zıt bir tek yanlılığa ihtiyaç duymaktadır. Zira her zaman her şeyin kendisine doğru kendiliğinden eğilim içinde olduğu hedef bu yeni varlığın yapısıdır. Fizyologlar, erkeklik ve kadınlık için sayısız de­recelerin geçerli olduğunu bilirler. Nitekim erkeklik tiksindirici ola­bilecek çift cinsel organlı bireylere kadar düşebilir, kadınlık da zarif androgenlere kadar yükselebilir. Her iki yandan da, iki cins arasında tam orta noktada bulunduğundan her ikisine de sokulamayacak ve bu yüzden türün devamı için uygun olmayan kimselerin bulunduğu tam erdişilik (der Hermaphroditismus: Her iki cinsiyet organının aynı insanda bulunması.) noktasına ulaşılabilir.

Dolayısıyla burada sözünü ettiğimiz bu birbirini bertaraf etme yahut etkisiz hale getirme için erkeğin erkekliğinin belli bir derece­sinin, kadının kadınlığının belli bir derecesine tam karşılık gelmesi ve onunla tam olarak örtüşmesi gerekir ki her birinin tek yanlılığı böylelikle tam olarak dengelenebilsin.

 

  • İnsan eksiğine karşı zayıftır ve uzak durma eğilimi vardır.

Son olarak herkes, vücudunun belli kısımlarındaki kusurlarını ve aksaklıklarını düzeltmenin yolunu bulmaya çalışır ve kusur ne kadar belirgin ise onu düzeltme yolundaki istek de o kadar büyük­tür. Küt ve ucu kalkık burunlu kimseler, bu yüzden gaga burunlu

 

ya da papağan çehreli kimselerden böylesine tarif edilmez biçimde hoşlanırlar, aynı şey vücudun diğer bütün kısımları için de geçerlidir. Aşırı derecede uzun ve ince bir beden yapısına sahip kimseler, bodur denecek kadar kısa kimselerin bedenlerinde güzellik bulma eğilimini gösterirler. Huy ve karakterle ilgili değerlendirmeler de, bu konuda insanların seçimlerinde benzer bir rol oynarlar. Herkes, kendisinin tersi olan özelliklere sahip insanı tercih eder. Ancak is­tenmeyen karakteristik özellikler ne kadar belirginse, bunun tersini isteme o ölçüde fazla olur.Bir yönden kendisi gayet mükemmel olan kimse, bu bakımdan kusurlu olanın peşine düşmez. Ama onunla başka bir kimseden daha kolay bağdaşabilir, çünkü kendisi, doğacak çocuğu bu bakımdan kusurlu olmaktan koruyacaktır. Örneklersek beyaz tenli bir kimse, san derililerden nefret etmez, ama buna karşılık sarımtırak bir ten rengine sahip kimse göz kamaştıracak kadar beyaz derili bir kim­sede tanrısal bir güzellik bulur. Bir erkeğin, belirgin biçimde çir­kin olan bir kadına âşık olması az rastlanır bir durumdur, fakat âşık olursa bunun sebebi aralarında mevcut cinsiyet derecesi bakımından tam bir uyumun gerçekleşmesi ve kadındaki bütün anormalliklerin, kendisinin tam zıttı bir başka söyleyişle kendisininkileri düzeltici unsurları taşımasıdır. Bu gibi durumlarda aşk, yüksek bir dereceye erişme eğilimindedir.

 

Kadının her bir beden uzvunu düşünüp değerlendirirken erkek olarak gösterdiğimiz esaslı ciddiyet ve kadının da kendi hesabına bizi değerlendirirken aynını göstermesi; hoşumuza gitmeye başla­yan bir kadını kılı kırk yaran bir gözle yoklamamız, seçimimizde gösterdiğimiz kararsızlık ve huysuzluk, güveyin gelini seyreder­ken yaptığı gergin dikkati, herhangi bir bakımdan yanılmamak için gösterdiği özen, temel özelliklerdeki her aşırılık yahut eksikliğe atfettiği büyük önem, bütün bunlar gözetilen amacın önemine ta­mamen uyum içerisindedir. Çünkü dünyaya getirilecek çocuk, bü­tün yaşamı boyunca benzer özellikleri taşıyacaktır. Örneklersek, bir kadında hafif bir belkemiği eğriliği varsa doğacak çocuğa bunun bir kamburluk olarak geçmesi olasıdır. Bu her bakımdan böyledir. Doğal olarak biz bütün bunların farkında olamayız. Tam tersine herkes bu dikkatli ve özenli seçimi, kendi zevki için yaptığını zan­neder. (oysa bu hiçte öyle değildir) bilakis o kendi beden yapısının gerektirdikleri doğrultusunda (bundan dolayı kendi şahsıyla uyum içinde olduğunu doğru olarak kabul etmemiz gerekir), bu seçimi kesinlikle türün çıkan için yapar ve gözetilen asıl amaç mümkün olduğu ölçüde türün tipini muhafaza etmektir.Birey, burada farkında olmadan daha yüksek bir şeyin yani türün çıkarma göre hareket eder. Bireyin başka türlü hiç önemsemeyeceği şeylere böylesine önem vermesinin sebebi işte budur. Farklı cinsten iki genç insanın ilk kez karşılaştıklarında, birbirlerini farkında ol­maksızın ciddi ve eleştirel biçimde bakıp süzmelerinde, birbirlerine yönelttikleri araştırıcı ve nüfuz edici (derinlere işleyici) nazarlarda ve sahip oldukları çeşitli özelliklerin maruz kaldığı dikkatli yokla­malarda ilginç ve özel bir şey vardır. Bu araştırma ve çözümlemenin temsil ettiği şey, bu iki kişi ve onların özelliklerinin harmanlanma­sı sayesinde mümkün olacak yeni varlığı, türün koruyucu ruhunun düşünmesinden (Meditatiorı des Genius der Gatturıg) başka bir şey değildir. Onların zevklerinin ve birbirlerini arzulamalarının büyük­lüğü, söz konusu edilen bu düşünme tarafından belirlenir (ya da bu düşünmenin sonucuna bağlıdır). Bu arzulayış ne kadar yoğun olursa olsun, daha önce gözden kaçmış olan bir şey bu süreç içerisinde gün yüzüne çıkarsa pekala birdenbire kaybolabilir.Demek oluyor ki, türün dehası yahut koruyucu ruhu, üreme kabiliyetine sahip olan herkeste gelecek insan soyunu düşünmektedir. Bu insan soyunun doğası Eros’un uğraştığı büyük iştir, o hep faaliyet halindedir, aklı her zaman meşguldür, her zaman gelecekle ilgili düşünüp durur. Türü ve gelecek bütün nesilleri ilgilendiren bu büyük işin önemiyle kıyaslandığında, bu büyük tablo içerisindeki genel gelip geçicilikle­riyle tek tek kişilerin (gönül) işlerinin pek bir ehemmiyeti yoktur. Bu yüzdendir ki, Eros her zaman bunları hiç aldırmaksızın feda etmeye hazırdır. Onun bu gelip geçici işler karşısındaki durumu ölümsüz bir varlığın bir ölümlü, onun göz önünde bulundurdukları karşı­sındaki kişilerin önemli olarak gördükleri şeyler ise, sonsuzun son­lu karşısındaki durumu gibidir. Sadece kişinin mutluluğunu yahut mutsuzluğunu ilgilendirenlerden daha yüksek işleri sevk ve idare ettiğinin farkında olan Eros, bunları yüksek bir kayıtsızlıkla savaşın keşmekeşinin, iş yaşamının hengamesinin ortasında ya da bir veba salgının insanları kırıp geçirmesi esnasında yürütür, hatta gerekirse bunları manastırların inzivahanelerine kadar takip eder.

 

Schopenhaur -Cinsel Aşkın Metafiziğinden bölümler..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...