vhercle Oluşturma zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 23, 2007 SIZOFREN ASKA MEKTUP Cezmi Ersöz Ozledim Hayat soguk, yagmurlu ve vurdumduymaz bir Istanbul gecesiydi... Ve gece yagan yagmur hep ürkütürdü beni. Yagmur degil yalnizligimdi pencereleri damla damla yalayan, yillarimi dolduran sensizlikti... Hep bir yani yarimlik, hep senden uzaktalik, hayattaki tek "kimse"mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavusma mucizesine inanma yolunda harcanmis bir hayatin ansizin sonuna gelme, ve o mucizeyi yasayamadan bir basina ölme korkusuydu yagmur? Yine yagmur yagiyor, yine gece... Yine Istanbul... Ve sen kollarimin arasindan siyrilip kalkiyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim? Sadece sana sarilarak uyudugumda nefes alabiliyordum. Beni kollarina aldiginda, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadigimda, kokunu kalbimle soludugumda... Uykun benim cennetimdi. cünkü cennet sadece ikimizin olabildigi yerdi benim icin. Ne sana asik kadinlar, ne sevdiklerin, ne gecmisin, ne yarinin... Uykunda sadece ikimiz vardik. Askima dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacim yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacim yoktu artik. Askimizin kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gercekligin o soguk, o köpüklü dalgalariyla yutan ve alip alip senden ötelere savuran hayatin disindaki tek kacis tünelimdi uykun. Once kolunu cekerdin basimin altindan, sonra sirtini dönerdin. Usulca sarilirdim sana arkandan, seninle ya da sensiz gecen yillarin hasretiyle... Ardindan yavas yavas kollarimin arasindan siyrilirdin...Yillardir tasimaktan yorulmadigim hasretin, tenimden tenime akan o ates, agir gelirdi bedenine... Uyuyamiyorum, nefes alamiyorum, lütfen sarilma, derdin... Yatagin bir ucuna siginmis bedeninden kovulmak, hayatindan kovulmak gibiydi benim icin. Sigindigim, soluk aldigim tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gercek hayatta terk edisinden bile agir gelirdi. Yanibasindaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o bastan ayaga sen olan evimdeki unutulmuslugumdan cok daha agir gelirdi. Seni kaybetme korkusu öyle islemisti ki hücrelerime... Yataktan dogruldugun anda bu korkuyla acilirdi gözlerim. Bilincaltim konusurdu benim yerime... Su icmek ya da tuvalete gitmek icin kalktigin asla aklima gelmezdi. Gittigini düsünürdüm yalnizca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebilecegini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiclikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir basina birakip, kaybolacagindan korkardim. Bana hep ayni soruyu sorduran bu yüzyillik korkuydu iste: Nereye gidiyorsun sevgilim? Beni yeniden hayatin icinde, gerceklerin ortasinda bir basina mi birakiyorsun? Beni yeniden unutulus sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim? Oysa seni uyutmayan icindeki o yanginli hesaplasmaydi. Gece iner, asiklar, yüzler, bedenler, anilar kaybolurdu; sadece ikimiz kalirdik. Ve sen uykunda sevgimle hesaplasmaya dalardin. Cennette cehennemi hatirlardin. Dönüp geriye bakiyorum da, sanki yillar degil yüzyillar gecmis aramizdan... Aramizdan ayriliklar, ihanetler, kayboluslar, vazgecisler, yeniden bulmalar, korkular, yalnizliklar, savrulmalar gecmis. Ve bu iliski ne cok bicim degistirmis... Seni yollarca, sehirlerce uzagindan sevdim. Seni kelimelerce, siirlerce yakinindan sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim icin kalemi eline alip da yazdigin mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzagindan. Hayatimi öyle oldugu gibi biraktim. sehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yillarda hic düsündün mü? Neydik birbirimiz icin sevgili? Geldim. Bana destek olacak, sirtimi verecegim bir askin yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracagim yalanini, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istedigim seninle birlikte bir hayatti. Oyle cesaretsizdim ki karsinda ve öyle acik sözlüydün ki bana karsi, ancak iddiasiz bir siginmaci olabildim hayatinda. Hayatina iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir ask meczubu sadece... Dürüstlük kimi zaman yalanlardan cok daha acimasizmis, sevgili... Gercegin buzdan ülkesinde yapayalniz kalan yürek, hayatta kalabilmek icin yalanlari bile özleyebilirmis kimi zaman... Bana aksini ispat etmek icin elinden geleni yaptigin o yillarda, buzlar ülkesinde biraz olsun isinabilmek icin, aslinda beni sevdigin yalanina inandirmistim ben de kendimi... Askima kapali bir kapinin önüne birakilmis yarali bir kus gibiydim. Inanacak, bir ibadet gibi yasayacak tek seyimdi senin askin. Karsiliksiz, güvensiz, sessizce yasanan bir ask... Nasil da hoyrattin bana karsi... Kalbinde degil miydim gercekten? Neydik biz söylesene? O yillarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldasin mi? Yol arkadasin mi? Dostun mu? Sevgilin mi?.. Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bicak gibi saplandi yüregime ve yüregimde yanitlarini buldu. Unutulus hepsinin acimasiz cevabi oldu. Sonrasi dipsiz bir karanlik... Sonrasi caresiz bir cildiris... Hayata karismamak icin tek kalkanim, tek siginagimdi askin. Tek silahimi yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldi beni savurdu baska bedenlere, parcasi olamadigim o kirik dökük öykülere... Kirginlik kimlik degistirdi ve vazgecis oldu benim icin. Unutmanin en agiri unutamadan unutmaktir. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik degistirdi ve unutmak oldu benim icin. Seni unuttugum yalaniyla hayati kandirmaya calisinca hayat hic olmadigi kadar acimasiz tokatlar indirdi yüzüme... Sonrasi dipsiz karanlik... Sonrasi hatirlamaya bile dayanamadigim düs yikimlari... Sonrasi kesif, karanlik ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir bosluk... Sonrasi "yalnizlik" kelimesine sigmayacak kadar derin bir yalnizlik... Kac zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatirladin. Yoklugumda kendine kurdugun hayat, beni yasak bir iliski haline getirdi bu kez de... Ve bu iliski bir kez daha kimlik degistirdi. Seni, bir baskasiyla birlestirdigin hayatina uzaktan bakarak, kalbimi kiskancligin lanetli hirsina teslim ederek, kisitli zamanlarda, gizli sakli bulusmalarda, o doyumsuz kacamaklarda sevmeyi de ögrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sizlatirken yapayalniz uyumayi da ögrendim. Yagmurlu Istanbul gecelerinde o bastan ayaga sen olan evimde kaderimle kiyasiya yasamayi da ögrendim, sevgili... O zamansiz unutulusun ardindan yeniden hatirlanmanin sevinci, seni paylasmaya boyun egmenin ve hep gizliligin gölgesinde kalacak olmanin acisina büründü. Uykunda solugunun bir baska soluga karistigini bilerek gecirdigim sayisiz gecelerde, gururumu parca parca bölüp askima kurban verdim. O tarifsiz agriyi uyusturmak icin ruhumdan, kimligimden, kadinlik onurumdan vazgectim. Her seye ragmen direnebilmek icin kendimden vazgectim. Geriye dönüs kapilarini sonsuza kadar kapatmis oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece askini yerlestirdim. Ýste o andan itibaren, sensizlik artik bensizlik oldu sevgili... Nasil da telasli, nasil da soluk soluga yasardik o kacamak anlari... Askimizin en karanlik, en gercek, ama en yogun anlariymis onlar... Sensiz gecen gecelerde yüregimde biriken kiskancligin, öfkenin, kirginligin ve hasretin hummali karanligi, sana kavustugum anlarda sevincten cildirmanin esiginde tarifsiz bir hazza dönüsürdü... Nasil da atesliydi sevismelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavusma, ask ve öfke, merhamet ve acimasizlik, kirginlik ve bagislama her sey ama her sey sevgimizin taskin sularinda birbirine karisirdi. Ýki kalbin bir ömre sigdirabilecegi tüm duygulari biz o kisacik anlarda soluk soluga yasardik... Sonra hayatini degistirdin. Yeniden özgürlügüne kavustun. Ve bu iliski bir kez daha bicim degistirdi. Yillardir bir savrulus halinde aramizdan akip giden askimiz, nihayet dingin, doygun ve emin bir siginak bulmustu kendine. O savruk yillar bile koparamamisti ya bizi birbirimizden, artik hicbir sey bu aski yikamazdi. Ihanetlerin, unutulusun, hayatin sinavindan gecmisti askimiz. Tam da birbirimizi hayattan cok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdigimize inanmaya baslamisken, dudaklarindan dökülen o lanetli cümle korkularimi yeniden uyandirdi, gecmisi zamandan koparip aramiza soktu yeniden: "Varligin artik bana aci vermiyor..." Ah sevgilim, ayrilik trenini coktan kacirmadik mi biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarini coktan tüketmedik mi? O dünyevi ask oyunlarindan, kiskandirmalardan, kacamaklardan coktan vazgecmedik mi? Birbirimizi en agir ihanetlerde sinamadik mi? Anlamadin mi artik, varligim sana aci vermek icin degil... Sadece seni sevmek icin yasadim ben! Senin icin bir iliskide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Once askla degil kalbinin bosluguyla tutundugun bir can yoldasiydim... Yüregin bir baskasina kapilarini actiginda hayatindan dislanip unuttugun oldum sonra... Baska hayatlarda, baska iliskilerde seni unutmaya calisirken, belki de aslinda sadece seni ararken kiskancliktan deliye döndügün oldum... Kalbime geri dönmek istediginde gururumun gemilerini yakip, metresin oldum... Vicdanin oldum senin... Merhametin oldum... Pismanligin oldum... Hazzin en siradisi boyutlarini seninle paylasan fahisen oldum... Arkadasin oldum... Kardesin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kac kez bicim degistirdi bu iliski? Kac kez kimlik degistirdim seni sevebilmek icin... Anlamadin mi artik, varligim sana aci vermek icin degil. Sadece seni sevebilmek icin yasadim ben... Hala seninle gecirecegim anlarin telasiyla tüketir gibi yasiyorum sensiz gecen günlerimi. Yillar gecti, hala seni görecek olmanin kalp carpintilariyla, yalniz senin icin giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasin diye geciyorum aynalarin karsisina. Seninle gecen zaman bir daha tekrari olmayan, dogaclama bir melodi gibi benim icin... Sanki birlikte yazilmis kaderimizin sayili dakikalarindan an caliyorum. Oylece karsinda oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazirlamayi, seninle sohbet etmeyi, dostlarini agirlamayi, seninle birlikte uyumayi, yani paylastigimiz ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacagim bir siiri kelime kelime icime sindirir gibi, soluk soluga hissederek yasiyorum... Oyle birikmissin ki icimde... Seni yasamakla tüketmem, seni siradanlastirmam mümkün degil. Icime cektikce cogaliyorsun... Simdi varligim her gecen dakika daha da daralan gizli bir cember örüyor etrafina. Her gecen gün biraz daha uzaklasiyor, biraz daha kaniksiyorsun beni... O pesini birakmayan yarali gecmisin aramiza korku duvarlari örüyor. Hayatini tüm kalbimle kucakladigimi hissettigim anda ansizin yüzünde beliren o eski kaygilarin alip seni benden cok uzaklara, derinlere, yalnizlik kuyularina sürüklüyor. Yeni isimler, yeni ask öyküleri, baska yüzler, baska bedenlerle kacis planlari yapiyorsun kendine... Gece ansizin seni uyandiran, kolunu basimin altindan ceken, seni yatagin ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayaga kaldiran ve bana hep o ayni soruyu sorduran bu korkular degil mi...: "Sevgilim nereye gidiyorsun?" Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benligini kistirdigin duvarlarin arkasinda soguk, ucsuz bucaksiz bir yalnizliktan baska ne var? Neden kaciyorsun? Neden bu aski sonsuzluga, özgürlüge, daha önce hic yasamadigin sinirsizliga bir kapi olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hicbir zaman calmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek degil, cogaltmak icindi... Sevgim dünyanin yasanilasi bir yer olduguna inanman, inanmamiz icindi... Yüregimizin cok derinlerinde yasayan o iki masum cocugun soluk alabilmesi icin bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarini hicbir zaman calmadim ki... Oyle cok reddedildim ki, öyle cok unutuldum ki senin tarafindan, sensiz kalmak yüregimi ezen tek korku artik. Oyle ki hayatim yalniz bir korku halinde ayakta duruyor simdi... Korkumu gercege büründürdügün anda yikilip gidecegim. Her seyi tükettim. Hayata tutunmak adina ne varsa her seyi yaktim seni sevebilmek icin... Tüm sabrimi, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatin tek harci olduguna olan inancimi... Artik senden baskasina verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplasacak bir benligim kalmadi. Geriye dönüp siginacak bir kendim kalmadi... Simdi bana varligimin sana aci vermedigini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizligin o dipsiz cukuruna önce sarkitip, sonra yeniden gün isigina cikariyorsun. Sevgimi, yoklugumu hissettigin yerde bulmak istiyorsun. Askimin benligini ve hayatini ele gecirmesinden duydugun o sebepsiz korkuyu yenmek icin, bana seninleyken tekrari olmayan bir siiri hatirlatan zamanin, sana benimleyken gösterdigi monoton ve tüketici yüzünü yok etmek icin oynadigin bir oyun bu belki de... Beni deliligin sürgünlerine yollayip, sonra yeniden kalbine cagiriyorsun. Korkuyu beklemenin telasi korkunun kendisinden cok daha ürkütücü biliyor musun? Iste bu yüzden sensizligin karanlik kuyusuna kendi ellerimle birakiyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeciyorum, ama asla seni sevmekten degil, sevgili... Sana veda etmeden kaybolusa karismam da aslinda sadece bunun icin... Madem varligim aci vermiyor sana, madem ki ancak yoklugumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yoklugumla kal sevgili... Madem ki yoklugumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu ask icin büründügüm son kimlik olsun... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 offf cezmi ey7allah........ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Çok güzel bir yazı Vhercle teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 bende seni seviyorum askım saol kardesim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 şizo yorumun superdi:rofl: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 schezophreniac üstüne mi alındın mektubu size de teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 alınmamak eldemi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Oooo vhercle ilan - ı aşk he Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 sen de uçtun ngtfdnklm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Biraz Nora kızmasın ikili konuşma yapıyoruz diye kesiyim ben Güzel yazıydı böyle yzıların devamını da bekleriz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 beğenmenize sevindim efendim:) buldukça eklerim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest piinar Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 çok beğendiğim bi yazıydı vherc tşk. ederim şuanki ruh halime çok ii geldi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 beğenmene sevindim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 cezmi ersözü sevmiyorum yani genel olarak üslubunu sevmiyorum....ama nedensiz bir şekilde şizofren aşka mektup hep içimde bir yeri irdeler... çok fazla irdeliyor belkide ....belkide o yüzden cezmi ersöz beni korkutuyor olabilir bilemiyorum.....bu başlığı açman güzell olmuş.... şizofren bir adama zamanında aşık olmuş bir insan olarak.... şizofren aşka çok mektup yazdım bende içten içe..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 yorumun için sağol:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
luciferian Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2007 kitabını okumuştum:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tkmelancholy Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2007 cok güzel bi paylasım gercekten... en sevdiğim kitaplardan biridir.almak isteyen varsa eski basımını almasını öneririm yeni basım biraz itici..kitapta beni en cok etkileyen konuya alakasız bir yerden girip çiftin birbirine yazdıklarından hikayeyi bizim toplamamızı istemesiydi yazarın.sizofren aşk.. aslında kimse değil şizofren olan. kadının hisleri şizofren aşkı şizofren. kişilik bölünmesi, şizofreni bir cok filme bir cok kitaba konu olmuştur ama bana en caresiz gelen bu kitapta anlatılan... tesekkürler paylasım için:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Oguz KARAHAN Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 24, 2007 çok güzel beğendim eline sağlık paylaşım için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
reaper_orkun Yanıtlama zamanı: Mart 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 30, 2008 kıtabın ısmını verevılırmısınız Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.