Jump to content

Şizofren Aşka Mektup


vhercle

Önerilen Mesajlar

SIZOFREN ASKA MEKTUP

 

Cezmi Ersöz

 

 

 

Ozledim

 

 

Hayat soguk, yagmurlu ve vurdumduymaz bir Istanbul gecesiydi... Ve gece yagan yagmur hep ürkütürdü

beni. Yagmur degil yalnizligimdi pencereleri damla damla yalayan, yillarimi dolduran sensizlikti...

Hep bir yani yarimlik, hep senden uzaktalik, hayattaki tek "kimse"mden yoksunluk, yani

kimsesizlikti. Bir kavusma mucizesine inanma yolunda harcanmis bir hayatin ansizin sonuna gelme, ve

o mucizeyi yasayamadan bir basina ölme korkusuydu yagmur?

 

Yine yagmur yagiyor, yine gece... Yine Istanbul... Ve sen kollarimin arasindan siyrilip kalkiyorsun

yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim?

 

Sadece sana sarilarak uyudugumda nefes alabiliyordum. Beni kollarina aldiginda, yüzümü masumiyetinin

yurduna, o kimsesiz boynuna dayadigimda, kokunu kalbimle soludugumda... Uykun benim cennetimdi.

cünkü cennet sadece ikimizin olabildigi yerdi benim icin. Ne sana asik kadinlar, ne sevdiklerin, ne

gecmisin, ne yarinin... Uykunda sadece ikimiz vardik. Askima dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacim

yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacim yoktu artik. Askimizin kokusuydu sana

beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gercekligin o soguk, o köpüklü dalgalariyla yutan ve alip

alip senden ötelere savuran hayatin disindaki tek kacis tünelimdi uykun.

 

Once kolunu cekerdin basimin altindan, sonra sirtini dönerdin. Usulca sarilirdim sana arkandan,

seninle ya da sensiz gecen yillarin hasretiyle... Ardindan yavas yavas kollarimin arasindan

siyrilirdin...Yillardir tasimaktan yorulmadigim hasretin, tenimden tenime akan o ates, agir gelirdi

bedenine... Uyuyamiyorum, nefes alamiyorum, lütfen sarilma, derdin... Yatagin bir ucuna siginmis

bedeninden kovulmak, hayatindan kovulmak gibiydi benim icin. Sigindigim, soluk aldigim tek cennetten

kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gercek hayatta terk edisinden bile agir gelirdi.

Yanibasindaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o bastan ayaga sen olan evimdeki unutulmuslugumdan

cok daha agir gelirdi.

 

Seni kaybetme korkusu öyle islemisti ki hücrelerime... Yataktan dogruldugun anda bu korkuyla

acilirdi gözlerim. Bilincaltim konusurdu benim yerime... Su icmek ya da tuvalete gitmek icin

kalktigin asla aklima gelmezdi. Gittigini düsünürdüm yalnizca... O saatte kendi evini terk edip,

nereye gidebilecegini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiclikte, o en masum rüyada, cennetimizde,

uykumuzda bir basina birakip, kaybolacagindan korkardim. Bana hep ayni soruyu sorduran bu yüzyillik

korkuydu iste: Nereye gidiyorsun sevgilim?

 

Beni yeniden hayatin icinde, gerceklerin ortasinda bir basina mi birakiyorsun? Beni yeniden unutulus

sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim?

 

Oysa seni uyutmayan icindeki o yanginli hesaplasmaydi. Gece iner, asiklar, yüzler, bedenler, anilar

kaybolurdu; sadece ikimiz kalirdik. Ve sen uykunda sevgimle hesaplasmaya dalardin. Cennette

cehennemi hatirlardin.

 

Dönüp geriye bakiyorum da, sanki yillar degil yüzyillar gecmis aramizdan... Aramizdan ayriliklar,

ihanetler, kayboluslar, vazgecisler, yeniden bulmalar, korkular, yalnizliklar, savrulmalar gecmis.

Ve bu iliski ne cok bicim degistirmis...

 

Seni yollarca, sehirlerce uzagindan sevdim. Seni kelimelerce, siirlerce yakinindan sevdim. Seni

dünya üzerinde sanki ilk kez benim icin kalemi eline alip da yazdigin mektuplarca sevdim. Seni

umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzagindan. Hayatimi öyle oldugu gibi biraktim. sehrine

geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yillarda hic düsündün mü? Neydik birbirimiz icin

sevgili?

 

Geldim. Bana destek olacak, sirtimi verecegim bir askin yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat

kuracagim yalanini, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istedigim seninle birlikte

bir hayatti. Oyle cesaretsizdim ki karsinda ve öyle acik sözlüydün ki bana karsi, ancak iddiasiz bir

siginmaci olabildim hayatinda. Hayatina iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir ask meczubu

sadece...

 

Dürüstlük kimi zaman yalanlardan cok daha acimasizmis, sevgili... Gercegin buzdan ülkesinde

yapayalniz kalan yürek, hayatta kalabilmek icin yalanlari bile özleyebilirmis kimi zaman... Bana

aksini ispat etmek icin elinden geleni yaptigin o yillarda, buzlar ülkesinde biraz olsun isinabilmek

icin, aslinda beni sevdigin yalanina inandirmistim ben de kendimi...

 

Askima kapali bir kapinin önüne birakilmis yarali bir kus gibiydim. Inanacak, bir ibadet gibi

yasayacak tek seyimdi senin askin. Karsiliksiz, güvensiz, sessizce yasanan bir ask... Nasil da

hoyrattin bana karsi... Kalbinde degil miydim gercekten? Neydik biz söylesene? O yillarda senin

neyindim ben sevgili? Can yoldasin mi? Yol arkadasin mi? Dostun mu? Sevgilin mi?..

 

Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bicak gibi saplandi yüregime ve

yüregimde yanitlarini buldu. Unutulus hepsinin acimasiz cevabi oldu. Sonrasi dipsiz bir karanlik...

Sonrasi caresiz bir cildiris...

 

Hayata karismamak icin tek kalkanim, tek siginagimdi askin. Tek silahimi yitirdim ve hayata teslim

oldum. Aldi beni savurdu baska bedenlere, parcasi olamadigim o kirik dökük öykülere...

 

Kirginlik kimlik degistirdi ve vazgecis oldu benim icin. Unutmanin en agiri unutamadan unutmaktir.

Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik degistirdi ve unutmak oldu benim icin. Seni unuttugum yalaniyla

hayati kandirmaya calisinca hayat hic olmadigi kadar acimasiz tokatlar indirdi yüzüme... Sonrasi

dipsiz karanlik... Sonrasi hatirlamaya bile dayanamadigim düs yikimlari... Sonrasi kesif, karanlik

ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir bosluk... Sonrasi "yalnizlik" kelimesine sigmayacak kadar derin

bir yalnizlik...

 

Kac zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatirladin. Yoklugumda kendine kurdugun

hayat, beni yasak bir iliski haline getirdi bu kez de... Ve bu iliski bir kez daha kimlik

degistirdi. Seni, bir baskasiyla birlestirdigin hayatina uzaktan bakarak, kalbimi kiskancligin

lanetli hirsina teslim ederek, kisitli zamanlarda, gizli sakli bulusmalarda, o doyumsuz kacamaklarda

sevmeyi de ögrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sizlatirken yapayalniz uyumayi da

ögrendim. Yagmurlu Istanbul gecelerinde o bastan ayaga sen olan evimde kaderimle kiyasiya yasamayi

da ögrendim, sevgili...

 

O zamansiz unutulusun ardindan yeniden hatirlanmanin sevinci, seni paylasmaya boyun egmenin ve hep

gizliligin gölgesinde kalacak olmanin acisina büründü. Uykunda solugunun bir baska soluga

karistigini bilerek gecirdigim sayisiz gecelerde, gururumu parca parca bölüp askima kurban verdim. O

tarifsiz agriyi uyusturmak icin ruhumdan, kimligimden, kadinlik onurumdan vazgectim. Her seye ragmen

direnebilmek icin kendimden vazgectim. Geriye dönüs kapilarini sonsuza kadar kapatmis oldum böylece.

Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece askini yerlestirdim. Ýste o andan itibaren,

sensizlik artik bensizlik oldu sevgili...

 

Nasil da telasli, nasil da soluk soluga yasardik o kacamak anlari... Askimizin en karanlik, en

gercek, ama en yogun anlariymis onlar... Sensiz gecen gecelerde yüregimde biriken kiskancligin,

öfkenin, kirginligin ve hasretin hummali karanligi, sana kavustugum anlarda sevincten cildirmanin

esiginde tarifsiz bir hazza dönüsürdü... Nasil da atesliydi sevismelerimiz... Sana yeniden dokunmak,

sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavusma, ask ve öfke,

merhamet ve acimasizlik, kirginlik ve bagislama her sey ama her sey sevgimizin taskin sularinda

birbirine karisirdi. Ýki kalbin bir ömre sigdirabilecegi tüm duygulari biz o kisacik anlarda

soluk soluga yasardik...

 

Sonra hayatini degistirdin. Yeniden özgürlügüne kavustun. Ve bu iliski bir kez daha bicim

degistirdi. Yillardir bir savrulus halinde aramizdan akip giden askimiz, nihayet dingin, doygun ve

emin bir siginak bulmustu kendine. O savruk yillar bile koparamamisti ya bizi birbirimizden, artik

hicbir sey bu aski yikamazdi. Ihanetlerin, unutulusun, hayatin sinavindan gecmisti askimiz. Tam da

birbirimizi hayattan cok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdigimize inanmaya baslamisken,

dudaklarindan dökülen o lanetli cümle korkularimi yeniden uyandirdi, gecmisi zamandan koparip

aramiza soktu yeniden: "Varligin artik bana aci vermiyor..."

 

Ah sevgilim, ayrilik trenini coktan kacirmadik mi biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarini coktan

tüketmedik mi? O dünyevi ask oyunlarindan, kiskandirmalardan, kacamaklardan coktan vazgecmedik mi?

Birbirimizi en agir ihanetlerde sinamadik mi? Anlamadin mi artik, varligim sana aci vermek icin

degil... Sadece seni sevmek icin yasadim ben!

 

Senin icin bir iliskide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Once askla degil kalbinin

bosluguyla tutundugun bir can yoldasiydim... Yüregin bir baskasina kapilarini actiginda hayatindan

dislanip unuttugun oldum sonra... Baska hayatlarda, baska iliskilerde seni unutmaya calisirken,

belki de aslinda sadece seni ararken kiskancliktan deliye döndügün oldum... Kalbime geri dönmek

istediginde gururumun gemilerini yakip, metresin oldum... Vicdanin oldum senin... Merhametin

oldum... Pismanligin oldum... Hazzin en siradisi boyutlarini seninle paylasan fahisen oldum...

Arkadasin oldum... Kardesin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kac kez bicim degistirdi bu iliski?

Kac kez kimlik degistirdim seni sevebilmek icin...

 

Anlamadin mi artik, varligim sana aci vermek icin degil. Sadece seni sevebilmek icin yasadim ben...

Hala seninle gecirecegim anlarin telasiyla tüketir gibi yasiyorum sensiz gecen günlerimi. Yillar

gecti, hala seni görecek olmanin kalp carpintilariyla, yalniz senin icin giyiniyorum en güzel

giysilerimi. Sen güzel bulasin diye geciyorum aynalarin karsisina.

 

Seninle gecen zaman bir daha tekrari olmayan, dogaclama bir melodi gibi benim icin... Sanki birlikte

yazilmis kaderimizin sayili dakikalarindan an caliyorum. Oylece karsinda oturup seni seyretmeyi,

sana yemek hazirlamayi, seninle sohbet etmeyi, dostlarini agirlamayi, seninle birlikte uyumayi, yani

paylastigimiz ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacagim bir siiri kelime kelime icime sindirir

gibi, soluk soluga hissederek yasiyorum... Oyle birikmissin ki icimde... Seni yasamakla tüketmem,

seni siradanlastirmam mümkün degil. Icime cektikce cogaliyorsun...

 

Simdi varligim her gecen dakika daha da daralan gizli bir cember örüyor etrafina. Her gecen gün

biraz daha uzaklasiyor, biraz daha kaniksiyorsun beni... O pesini birakmayan yarali gecmisin aramiza

korku duvarlari örüyor. Hayatini tüm kalbimle kucakladigimi hissettigim anda ansizin yüzünde beliren

o eski kaygilarin alip seni benden cok uzaklara, derinlere, yalnizlik kuyularina sürüklüyor. Yeni

isimler, yeni ask öyküleri, baska yüzler, baska bedenlerle kacis planlari yapiyorsun kendine... Gece

ansizin seni uyandiran, kolunu basimin altindan ceken, seni yatagin ucuna kadar götüren, uykunu

bölüp ayaga kaldiran ve bana hep o ayni soruyu sorduran bu korkular degil mi...: "Sevgilim nereye

gidiyorsun?"

 

Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benligini kistirdigin duvarlarin arkasinda soguk, ucsuz

bucaksiz bir yalnizliktan baska ne var? Neden kaciyorsun? Neden bu aski sonsuzluga, özgürlüge, daha

önce hic yasamadigin sinirsizliga bir kapi olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hicbir

zaman calmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek degil, cogaltmak icindi... Sevgim dünyanin

yasanilasi bir yer olduguna inanman, inanmamiz icindi... Yüregimizin cok derinlerinde yasayan o iki

masum cocugun soluk alabilmesi icin bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarini hicbir zaman

calmadim ki...

 

Oyle cok reddedildim ki, öyle cok unutuldum ki senin tarafindan, sensiz kalmak yüregimi ezen tek

korku artik. Oyle ki hayatim yalniz bir korku halinde ayakta duruyor simdi... Korkumu gercege

büründürdügün anda yikilip gidecegim. Her seyi tükettim. Hayata tutunmak adina ne varsa her seyi

yaktim seni sevebilmek icin... Tüm sabrimi, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatin tek

harci olduguna olan inancimi... Artik senden baskasina verecek enerjim, sevgim ve hayatla

hesaplasacak bir benligim kalmadi. Geriye dönüp siginacak bir kendim kalmadi...

 

Simdi bana varligimin sana aci vermedigini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi...

Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizligin o dipsiz cukuruna önce sarkitip, sonra yeniden gün

isigina cikariyorsun. Sevgimi, yoklugumu hissettigin yerde bulmak istiyorsun. Askimin benligini ve

hayatini ele gecirmesinden duydugun o sebepsiz korkuyu yenmek icin, bana seninleyken tekrari olmayan

bir siiri hatirlatan zamanin, sana benimleyken gösterdigi monoton ve tüketici yüzünü yok etmek icin

oynadigin bir oyun bu belki de... Beni deliligin sürgünlerine yollayip, sonra yeniden kalbine

cagiriyorsun.

 

Korkuyu beklemenin telasi korkunun kendisinden cok daha ürkütücü biliyor musun? Iste bu yüzden

sensizligin karanlik kuyusuna kendi ellerimle birakiyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten

vazgeciyorum, ama asla seni sevmekten degil, sevgili... Sana veda etmeden kaybolusa karismam da

aslinda sadece bunun icin...

 

Madem varligim aci vermiyor sana, madem ki ancak yoklugumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse

yoklugumla kal sevgili... Madem ki yoklugumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu ask icin

büründügüm son kimlik olsun...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cezmi ersözü sevmiyorum yani genel olarak üslubunu sevmiyorum....ama nedensiz bir şekilde şizofren aşka mektup hep içimde bir yeri irdeler... çok fazla irdeliyor belkide ....belkide o yüzden cezmi ersöz beni korkutuyor olabilir bilemiyorum.....bu başlığı açman güzell olmuş.... şizofren bir adama zamanında aşık olmuş bir insan olarak.... şizofren aşka çok mektup yazdım bende içten içe.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cok güzel bi paylasım gercekten... en sevdiğim kitaplardan biridir.almak isteyen varsa eski basımını almasını öneririm yeni basım biraz itici..kitapta beni en cok etkileyen konuya alakasız bir yerden girip çiftin birbirine yazdıklarından hikayeyi bizim toplamamızı istemesiydi yazarın.sizofren aşk.. aslında kimse değil şizofren olan. kadının hisleri şizofren aşkı şizofren. kişilik bölünmesi, şizofreni bir cok filme bir cok kitaba konu olmuştur ama bana en caresiz gelen bu kitapta anlatılan... tesekkürler paylasım için:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...