Jump to content

Empati Ne İşe Yarar


nazirella

Önerilen Mesajlar

 

Empati, sadece erdemli ve zarif görünmek isteyenler için bir süs değildir. Herkes için -savaşçılar için bile- yararlı, işlevsel, hayatî öneme sahip bir araçtır. Çünkü empati -yani kendini başkasının yerine koyarak düşünme-, karşımızdakini daha net görmemizi sağlar; onun niyetini anlamamıza, nereden gelip nereye gittiğini daha sağlıklı ölçmemize yardım eder. Bu sayede karşımızdakinden almak istediğimizi daha kolay alırız, ona vermek istediğimizi daha kolay veririz.

 

Empatinin olmadığı yerde nefret vardır, ötekileştirme vardır, duyarsızlık, vurdumduymazlık vardır. Her ne kadar nefret dolu ve karşısındakinin ihtiyaçlarına karşı duyarsız insanlar, karşısındakini ezerek ve sömürerek hayatta kestirme bazı kazançlar elde ediyor gibi görünse de, bu kazanımlar yüzeysel ve geçicidir. En gerçek ve kalıcı kazanımlar, karşımızdakini kendimiz kadar değerli ve geçerli bir varlık olarak gördüğümüz zaman -insan olsun veya başka bir varlık olsun fark etmez-, bu bakış açısının ışığında girişilen eylemlerle elde edilebilir. Çünkü duyarsız insan -adı üstünde- istediklerini elde etmek için gereksindiği bazı bilgileri “duymamaktadır”; eksik bilgiyle, karanlıkta hareket etmektedir. Hele ki nefret, insanın gözünü kör eder, muhakeme yetisini sekteye uğratır, sağlıksız kararlar aldırır; savaşta düşmana dahi yöneltilse alınan sonuç yetersiz kalır. Mustafa Kemal Atatürk gibi tarihteki en başarılı komutanlar, düşmana nefretle değil, empatiyle bakabilen, bu sayede onun bir sonraki hamlesini çok iyi kestirebilenlerdir. Atatürk’ün savaş sonrası politikaları, mesela yurdumuzda şehit düşen düşman askerleri için “artık onlar da bizim evlatlarımız” demesi de bu empatik tutumun devamıdır, ki ülkemize büyük avantaj kazandırmıştır.

 

Empati, beraberinde hoşgörüyü de getirir. Hoşgörü de insanın içini rahatlatan, dolayısıyla işini kolaylaştıran bir araçtır; yani empati gibi işlevseldir. “İlle benim dediğim olacak!” diyen ve karşısındakini dinlemeyen insan, karşısındakinin saygısını kazanamaz; sürekli kendisini devirmek için zayıf bir ânını kollayan düşmanlar yaratır karşısında. Bunu yaparken farkında olmadan kendisini yıpratır, amaçlarına ulaşmayı geciktirir, kapıları kapatır. Oysa insan kendisi gibi olmayana, kendisi gibi düşünmeyene hoşgörüyle yaklaşıp, söz hakkı tanıdığı zaman, kapıları açar; düşman değil, dost kazanma yolunda adım atmış olur.

 

Bu, kendimizi ezdirmemiz, sömürüye açık hale getirmemiz anlamına gelmez. Empatinin sınırı yoktur -algımız saflaştıkça karşımızdakini daha iyi anlarız ve ne kadar iyi anlarsak o kadar sağlıklı kararlar alırız- ama hoşgörünün bir sınırı vardır: kendi esenliğimizin bittiği çizgi. O çizgi aşıldı mı, insan kendisi zararlı çıkmaya başlar. Dengeyi kurmak için insan hem kendine, hem diğer varlıklara değer vermelidir.

Empati ve hoşgörü, insanın hemcinsleriyle ve tüm varlıklarla arasındaki bağları idrak etmesi ve bu bağları yapıcı bir şekilde değerlendirmesi için birer anahtar niteliğindedir. Kullanmak lazım!

Hakan Ali TOKER

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu konuda bir arkadaşımla tartışırken bana "kimse kimseyi tam olarak anlayamaz sadece karşısındakinin yaşadığı olayı kendi hayatında yaşadığı o olayla en bezeyen olayı hatırlar ve nasıl hissettiğini tahmin etmeye Çalışır. Bu empati değildir empati diye birşey yok." Dedi Aklımı çok karıştırmıştı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanların benzer olaylara benzer tepkileri ve benzer hisleri olduğu için empati kurmak daha kolay olsa da. Asıl zor olan uç noktadakilerle empati kurabilmek. Zaten empati kuramadıklarımıza deli diyoruz genelde. Bir insan nasıl bu kadar acımasız olabilir diyoruz ya da rusyada protesto için testislerini kızılmeydanın zemiminine çivileyen adam haberini görünce bir afallama oluyor. Çünkü onlarla kesinlikle empati kuramıyoruz. Genelde bir şey duyduğumuzda zihnimiz otomatik olarak empati kurmaya ve ona göre mantıklı bir yorum üretmeye çalışır. Empati tabiki geliştirilebilir. Öncelikle bunun için tüm kimliklerinden sıyrılması gerekiyor o kişinin. Cinsiyetinden, dininden, milliyetinden, inandığı tüm toplumsal değerleri bir kenara bırakmalı ve sonra kendisini onun yerine koymaya çalışmalı. Ülkemizde yaşananlara bakıldığında insanların empati kurmaya çalışanlara nefretle baktığını görüyoruz. Empati her zaman merhamet doğurmayabilir. Tam tersine karşısındakinin ne kadar tehlikeli olduğunu anlayıp bir an önce onu yok etmesi gerektiğine de karar verebilir. Bu da ileri görüşlülüğü sağlıyor. Atatürk'ün isyancıları daha en baştan tümüyle yok etmesi gibi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Empati bir insanın diğerinin durumunu düşüncesini kendi süzgeçinden geçirerek karşısında ki insanın o durumda ne hissedebildiğini anlayabilmesine denir. Empati her bireyde aynı oranda bulunmaz, en iyi empati yapabilen bireyler toplum tarafından sadece acımasız diye değerlendirilen psikopatlardır. Herkesin bildiği aksine psikopatlarda empati yoksunluğu diye bir şey yoktur. Onlar sadece bunu kapatıp açmayı öğrenmişlerdir. Tabi bu durum her psikopat için aynı şekilde geçerli değil, her insan için aynı şekilde geçerli olmadığı gibi. Empati her zaman için bir şeyleri net görmeyi sağlamaz aksine bir çok şeyide gözden kaçırmamıza neden olabilir. Aynı şekilde empati beraberinde her zaman iyi şeyler getirmez çünkü ne olursa olsun empatide acıyı sevgiyi veya herhangi bir duyguyu düşünceyi olayı durumu kendi üzerinde yaparak değerlendirirsin ki. Her insanda seviyesinin aynı derecede olmayacağından dolayı bu farklı sonuçlar doğurur. Aksine empatinin olmaması her zaman kötü sonuçar doğurur gibisinden bir durum söz konusu değil kişi empati yeteneği zayıf veya bu yetenekten yoksun olsada bu durumları düşünüp değerlendirme yapamayacağı anlamına gelmiyor. Yıllarca sinemalarda dizilerde halk arasında sosyal toplumda (artık adını koyabileceğiniz tüm topluluklarda) cadılara bakar gibi yakın bunları değerledirmesi için çıkmış bir ton ön yargının ve yanlış bilgilerin eseri bunlar. Yıllarca insanların her açıdan öylemiş gibi davranıp duygularımızın kaynaklarını ruh veya kalp gibi bir şeye yansıtmaları gibi bir şey oldu bu. Evet bilimsel olarak çoğu insan duyguların beyinden kaynaklandığının farkında fakat bunu inançsal olarak kalp denen organa veya ruh denilen manevi yapıya bağlamış durumdalar. Burda bireylerin bir suçu yok esasında çoğu insan yaşamak için bir şeylere inanç duyar. Bu yaşamı kolaylaştırmak için bir stratejidir buna karşı değilim fakat hal böyle olunca insanlar Empati miktarı artınca Melek empati miktarı azalınca şeytan olacaklarını zannediyorlar ki malesef bu böyle işlemiyor. Dahada uzatıp sıkmadan burada bitiriyorum. İyi forumlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...