Jump to content

Korku Filmleri


Topal Kırkayak

Önerilen Mesajlar

En İyi Klasik Korku Filmleri / Başlangıçtan 1930'a kadar

The House of the Devil (1896, Fr.) (aka Le Manoir Du Diable)

Yönetmen: Georges Méliès

Searist: Georges Méliès

Le Manoir du diable, (Şeytan'ın Kalesi) 1896 Fransa yapımı filmdir. Üç dakikadan biraz uzun sürmesine rağmen pandomim şeklinde canlandırılan elementlerden ötürü tarihin ilk korku filmi olarak kabul edilmiştir. Hala günümüzde kullanılan pek çok korku ögesi bu filmde kullanılmıştır.

Puan / 6.8

***

 

Frankenstein (1910)

Yönetmen: J. Searle Dawley

Senarist: Mary Shelley (Roman), J. Searle Dawley

Victor Frankenstein bir öğrencidir ve sevgilisi ile birlikte labratuarında çalışmaktadır.Hayali ölü bir insanıcanlandırmaktır.Daha sonra canlandırdığı canavar sevgilisine aşık olur.Victor'un bu canavarı durdurması gerekmektedir.

Puan / 6.5

***

The Cabinet of Dr. Caligari (1920, Ger.)

Yönetmen: Robert Wiene

Senarist: Hans Janowitz,Carl Mayer

 

Film, bir bahçedeki bankta oturan genç bir adamın yanındakine bir öykü anlatacağını söylemesiyle başlar. Francis küçük bir kasabada yaşamakta, yakın arkadaşı Alan'la birlikte Jane'in sevgisini kazanmaya çalışmaktadır. Bir gün kasabada panayır kurulur. Çadırlardan birinde gösterilerine başlayan Caligari, resmi bir işlem için belediyeye gittiğinde bir memur ona kötü davranır. Bu memur aynı gece öldürülür. Kasaba bu cinayetin esrarıyla sarsılırken Caligari'nin çadırı izleyicilerle dolmuştur. Gösteri, Caligari tarafından hipnotize edilerek uyutulan Cesare'nin, seyircilerin geleceğe ilişkin sorularını yanıtlamasına dayanmaktadır. Caligari'nin cinayeti işlediği şüpheleri de polisi harekete geçirir.

Filmin senaryosunu, dönemin en ünlü sanatçılarından Carl Mayer, bir arkadaşıyla birlikte yazmış ve çerçeve öyküye yer verilmemiştir. Açılış ve kapanıştaki sahnelerin eklenmesi fikri daha sonra, filmi yönetmesi düşünülen Fritz Lang tarafından önerilmiştir. Dr. Caligari'nin Muayenehanesi, Alman dışavurumcu sinemasının ilk örneği olarak kabul edilir.

Doktor Caligari'nin Muayenehanesi, Alman sinemasının bu dönemini (Altın Çağ 1918-1927) simgeleyen ve en çok tartışılan filmdir. Anlattığı gizemli cinayet öyküsünün yanı sıra resimli panolardan oluşan dekorları, boyayla elde edilmiş gölgeleri, eğik bacalı, yamuk duvarlı evleriyle filmin yarattığı fantastik ve ürkütücü dünya bugün bile ilgiyle izlenmesini sağlamaktadır. Film, döneminde ve sonrasında, pek çok övgüler aldığı gibi, aynı ölçüde eleştirilmiştir. Öyle ki "Kaligarizm" bir terim haline gelmiştir.

Puana / 8.1

***

The Golem: How He Came Into the World (1920, Ger.) (aka Der Golem)

Yönetmen: Carl Boese, Paul Wegener

Senarist: Henrik Galeen, Paul Wegener

Eski bir sinagogda bulunan Golem heykeli işçilerce antika tüccarına götürür. Antikacı bulduğu yazıdaki talimatları izleyerek Golem’i yeniden diriltir. Golem antikacının kızına aşık olur. Kız bu aşkı reddeder ve kaçar. Aşkı reddedilince yalnızlığını fark eder Golem ve öfkeyle önüne gelen ne varsa yıkarak kızı takip eder.

Puan / 7.2

***

Haxan: Witchcraft Through the Ages (1922, Swe.)

Yönetmen: Benjamin Christensen

Senarist: Benjamin Christensen

Danimarka-İsveç ortak yapımı anlamı Cadılar olan Häxan, çağlar boyunca cadılığı anlatan ilgi çekici bir belgesel.

Yapıldığı yıla kadar yaşanmış olan büyücülük ve cadılık hikayelerini zaman zaman slaytlarla zaman zamansa yaşanmış olayları canlandırarak anlatıyor.

Puan / 7.7

***

Nosferatu, A Symphony of Horror (1922, Ger.) (aka Nosferatu - Eine Symphonie Des Grauens)

Yönetmen: F.W. Murnau

Senaryo: Henrik Galeen (Uyarlama senaryo), Bram Stoker (Dracula romanından uyarlanmıştır)

Nosferatu 1922 yılında Almanya'da çekilen Alman Dışavurumculuğu akımının başyapıtlarından ve korku sinemasının sayılı klasiklerindendir. F. W. Murnau'nun yönettiği filmde Max Schreck, vampir Kont Orlok rolündedir. Filmin orjinal Almanca adı Nosferatu, eine Symphonie des Grauens yani Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi 'dir.Film 1921 yılı ile 1922 yılı arası çekilmiştir. Bram Stoker'ın Drakula romanının uyarlamasıdır ve telif ödenmeden yapıldığı için yayından kaldırılmıştır.

Nosferatu filminde Bram Stoker'ın filminden farklı olarak vampir Kont Orlok'dur. Bram Stoker'ın Drakula'sında ise vampir kontun adı Drakula'dır. Thomas Hutter Almanya'nın Bremen'e bağlı Wisburg isimli küçük bir kasabasında karısı Ellen ile birlikte yaşamaktadır. Transilvanya'da yaşayan Kont Orlok'dan bir mektup gelir.Bazı sembollerle dolu bu mektubu Renfield isimli kişi Hutter için okur. Zengin Kont Orlok ile emlak anlaşması yapmak için Hutter Transilvanya'ya gidecektir.

Puan / 8.0

***

The Hunchback of Notre Dame (1923)

Yönetmen: Wallace Worsley

Senarist: Victor Hugo (Victor Hugo klasiği) , Perley Poore Sheehan (Uyarlama)

'The Hunchback of Notre Dame' 1923 yılında Wallace Worsley'in yönetmenliğinde çekildi. Film Victor Hugo'nun romanında uyarlamadır.15. yüzyılda Paris'te başdiyakoz'un kardeşi çingene kralla bir köylü ayaklanmasını kışkırtır. Bu sırada kambur bir ucube çingene kraliçeye aşık olur

Puan / 7.4

***

The Phantom of the Opera (1925)

Yönetmen: Rupert Julian, Lon Chaney

Senarist: Gaston Leroux

Paris Operası'nın başrol oyuncusu Carlotta bir hayaletin onu işi Christine adlı koro elemanına bırakması için tehdit ettiğini iddia ederek işi bırakır. Operadakiler buna inanmazken, Christine yüzünü maske ardına saklayan bu gizemli kişiyle tanışmıştır bile.

Operanın yönetmeni Raoul ile birlikte olan Christine, hayaletin isteği üzerine ondan ayrılır. Hayalet ile sık sık yeraltında buluşan Christine, bu küçük sırrı tüm operadan saklarken, onu keşfetmeye başlamıştır.

Sessiz olarak çekilen film, Gaston Leroux'un romanından uyarlanmış ve o yıllarda oldukça ses getirmişti.

Puan / 7.7

***

The Cat and the Canary (1927)

Yönetmen: Paul Leni

Senarist: John Willard, Robert F. Hill (Uyarlama)

Ölü milyonerin akrabaları aradan geçen zaman sonunda, 20. ölüm yıl dönümünde toplanarak vasiyeti dinleyecekler. Kalabalık ve vasiyet mevzu bahis olunca, bunu korku filmiyle süslenmesi eşliğinde oldukça güzel bir sessiz film ortaya çıkmıştır.

Puan / 7.3

Puanlama IMDb'den alınmıştır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

En İyi Klasik Korku Filmleri / 1930 - 1940 arası

 

Dracula (1931)

Yönetmen: Tod Browning

Senarist: Bram Stoker, Hamilton Dean (Uyarlama)

John Harker, gizemli ve kolay kolay ele geçmeyen Kont Dracula'yla bir emlâk anlaşması yapmak için Transilvanya'ya gönderilir. Ama ev sahibi bir vampir, insanların kanıyla beslenen bir hortlaktır ve taşınma fikri ona pek de cazip gelmemektedir. Yüzlerce yıllık cehennemi, hayaletlere özgü bir varoluşun ardından, tek istediği huzura ermektir. Yine de, John'ın genç eşi Mina'nın fotoğrafını görüp heyecanlanınca, gemiyle batıya doğru yolculuğa çıkar.

Puan / 7.6

***

Frankenstein (1931)

Yönetmen: James Whale

Senaryo: John L. Balderston, Mary Shelley

Derslerinde son derece başarılı ve de dikkat çeken bir öğrenci olan Henry Frankenstein, sıradışı bir takıntıya sahiptir. Ölü insanların bedenlerindeki parçaları birleştirip yeni bir insan yaratmayı hedefleyen Henry, bu konuda oldukça ciddidir. Bu nedenle gözlerden uzak bir şatoyu mesken edinen edinir ve burada gerekli çalışmaları yapmaya başlar. Bu çalışmalar sırasında ona yardımcısı Fritz eşlik etmektedir. Sonuç olarak ilginç bir şekilde başarıya ulaşırlar. Ancak yarattıkları şey dehşet verici bir canlıya dönüşür. Mary Shelley’in klasik romanından defalarca beyazperdeye uyarlanan Frankenstein'ın bu versiyonunda yönetmen koltuğunda James Whale bulunuyor.

Puan / 8.0

***

M (1931, Ger.)

Yönetmen: Fritz Lang

Senarist: Thea von Harbou,Fritz Lang

1931 yılında Almanya'nın Berlin şehri seri cinayetler işleyen pedofil bir çocuk katilinin (Peter Lorre) eylemleri ile çalkalanmaktadır. Polisin katili bir türlü yakalayamayışı halkı olduğu kadar dilencileri,çeteleri ve diğer 'normal' suçluları da tedirgin etmiştir; çünkü olağan dışı bir şekilde artan polis baskısı onların da işlerini aksatmaktadır. Organize suç örgütleri dilencilerin de yardımı ile katilin peşine düşerler. Polis ve suç örgütleriarasında katili yakalamak için bir yarış başlar. Önceleri katilin yüzü görülmez,sadece gölgesi ve sürekli ıslıkla çaldığı bir melodi duyulur. Kulağı keskin kör bir balon satıcısının ıslığı teşhis etmesi ile insan avı başlar.Kör baloncunun haber verdiği bir başka suçlunun avını gözden kaybetmemek için kendi eline tebeşirle bir M harfi (Almanca katil sözcüğünün baş harfi) yazıp katilin paltosunun sırtına eliyle bastırarak onu damgalaması sonucunda katil sıkıştırılır ve polisten daha önce suç örgütünün eline düşer. Örgütün kendi içinde kurduğu sözde mahkemede yargılanmaya başlar.

Puan / 8.4

***

Dr. Jekyll and Mr. Hyde (1932)

Yönetmen: Rouben Mamoulian

Senarist: Samuel Hoffenstein, Percy Heath

Dr. Henry Jekyll bir insanın iki tarafı olduğuna inanan bir bilim adamıdır: şeytan tarafı ve melek tarafı. Bu iki taraf ayrılırsa insanın özgür olabileceğini düşünmektedir. Bunu başarabilmek amacıyla birtakım kimyasal deneyler gerçekleştirdikten sonra içtiği iksir onu korkunç suçlar işleyen Hyde'a dönüştürür. Ara sıra kendine gelebilen Dr. Jekyll, Hyde olduğu sıralarda sürekli birilerine zarar verir, bir şeytana dönüşür. İçindeki Hyde'la savaşarak ondan kurtulmaya çalışan Jekyll'e arkadaşı Lanyon yardım eder. Robert Louis Stevenson'ın klasik romanından uyarlanan yapım, başrol oyuncusu Fredric March'a ?En İyi Erkek Oyuncu? dalında Oscar kazandırdı.

Puan / 7.7

***

Freaks (1932)

Yönetmen: Tod Browning

Senarist: Clarence Aaron 'Tod' Robbins

Çalışanları hilkat garibelerinden oluşan bir sirkte trapez sanatçısı olarak çalışan güzeller güzeli Cleopatra, sirkin çeşitli şovlarında çalışan Hans isimli cüceye onunla evlenmek istediğini söyler. Cleopatra'nın bu ilginç teklifinin altında yatan gerçek ise Hans'ın kısa zaman içerisinde yüklü bir mirasa sahip olacak olmasıdır. Zira Cleopatra, Hercules isimli bir başka sirk sanatçısıyla ilişki içerisindedir. Ancak beklenen evlilik gerçekleşir ve ucubeler düğün sırasında Cleopatra'nın türlü hakaretlerine maruz kalırlar. İntikam planlarını hazırlamaları da çok zaman almaz... Ucubeler zamanla değeri daha iyi anlaşılan bir kült film ve yönetmeni Tod Browning'nin kişisel deneyimlerinden esinlenerek kurduğu bir hikayeyi yansıtıyor.

Puan / 8.0

***

Island of Lost Souls (1932)

Yönetmen: Erle C. Kenton

Senarist: Waldemar Young (screen play), Philip Wylie

Edward Parker gemisinin batması üzerine okyanusta sürüklenirken tropikal bir adaya doğru yol almakta olan Dr. Moreau'nun gemisine alınır. Doktor, gizliliğe önem veren bir bilimadamıdır fakat adaya vardıklarından itibaren Edward yavaş yavaş bu gizliliğin sırlarını çözmeye başlar.

Puan / 7.6

***

The Mummy (1932)

Yönetmen: Karl Freund

Senarist: Nina Wilcox Putnam, Richard Schayer

1921 senesinde Mısır’da geçen filmde İngiliz arkeologlar eski Mısır prensi Imhotep’in 3700 yıllık mumyasını bulurlar. Mezarda eski Mısır''ın bilgelik ve yazı tanrısı Thoth’a ait belgeler de bulunur. Genç bir arkeolog büyük bir hata yaparak belgede yazanları yüksek sesle okur ve mumya tekrar hayata döner. 10 yıl sonra Sir Joseph oğlu Frank’le bölgeye geri döner. Keşif grubunun içinde gizemli Mısırlı Ardath Bay’de vardır. Ardath Bay eski aşkının mezarını bulabilmek için keşif grubuna katılmış olan Mumya’dır. Eski aşkını hayata döndürmek için tüm güçlerini kullanmaya hazırdır.

Puan / 7.2

***

The Old Dark House (1932)

Yönetmen: James Whale

Senarist: J.B. Priestley (Roman), Benn W. Levy (Senaryo)

Eski karanlık ve izbe bir evde iğrenç suretli bir katilin işlediği cinayetleri konu alan film görsel olarak zayıf olsada gerilim türünün dönemine göre başarılı örneklerinden.

Puan / 7.4

***

Vampyr (1932, Fr./Ger.)

Yönetmen: Carl Theodor Dreyer

Senarist: Sheridan Le Fanu (Roman) , Christen Jul (senaryo)

Alman Dışavurumcu sinemanın F.W. Murnau imzalı 1922 tarihli Nosferatu'sundan sonraki en önemli işlerinden biri olan Vampyr, dönemin özelliklerinden olan çarpıtılmış perspektif, abartılmış ışık-gölge ve dekorları bünyesinde barındıran Carl TH. Dreyer'in yönettiği 1932 yapımı şaşırtıcı bir klasik.

Puan / 7.7

***

White Zombie (1932)

Yöentmen: Victor Halperin

Senarist: Garnett Weston (hikaye), Garnett Weston (diyaloglar)

Madeleine ve Neil'in hayallerindeki düğünü gerçekleştirmelerine az kalmıştır. Yakın zaman içerisinde gerçekleşecek bu düğün için Haiti'ye gidip orada yaşayan yakın arkadaşları Charles ile buluşurlar. Son derece varlıklı bir adam oaln Charles'ın yardımlarıyla son hazırlıklarını yapacaklardır, ancak ortada ufak bir problem vardır. Charles, Madeleine'a aşık olmuştur ve bu süreçte onu eldeetmek için çeşitli planlar kurmaya başlar. Bu amaçla bölgenin ünlü vudu büyüsü ustası Murder Legend ile anlaşan Charles, sevdiği kadını

eldeetmek için büyücünün ona sunduğu korkunç teklifi kabul etmek zorunda kalır. Madeleine'i bir zombiye çevirecek olan büyü sayesinde ona ulaşacağını zanneden Charles, hem kendisinin hem de arkadaşlarının hayatını korkunç bir kabusa dönüştürecektir. Victor Halperin'in yönetmenliğini yaptığı bağımsız film, kimi otoritelerce sinema tarihinin ilk zombi filmi olarak kabul edilir.

Puan / 6.5

***

The Ghoul (1933)

Yönetmen: T. Hayes Hunter

Senarist: Rupert Downing (uyarlama), Leonard Hines (oyun)

Bir mısır bilimcinin mezarını tahrip edenlerden intikam almak üzere ölümden dönüşünü anlatan 1933 yapımı Hayes Hunter filmidir.

Puan / 5.9

***

The Invisible Man (1933)

Yönetmen: James Whale

Senaryo: R. C. Sherriff, Philip Wylie, Preston Sturges

Uyarlama: The Invisible Man / H.G. Wells

Yüzü bandajlarla kaplı, siyah gözlükler takmış gizemli bir adam, İngiltere'nin küçük bir köyündeki bir hana yerleşir. Aslında bu kişi görünmez olmanın formülünü bulmuş ve kendi üzerinde denemiş bir bilim insanıdır. Ancak o artık Görünmez Adam'dır zira ilacın etkisi geri çevrilememektedir.

Esrarlı adam kaldığı han odasında gizlice deneyler yaparak bir çözüm arar. Ne var ki onu görünmez yapan ilaç aynı zamanda kurbanını yavaş yavaş delirtmektedir de. Bu durum Görünmez Adam'a korkunç suçlar işletecektir.

Puan / 7.7

***

King Kong (1933)

Yönetmen: Merian C. Cooper / Ernest B. Schoedsack

Senaryo: James Ashmore Creelman / Ruth Rose

Uzak ve ıssız bir adaya ayak basan Carl Denham yönetimindeki bir film ekibi, yerlilerce düzenlenen garip bir kurban törenine şahit olur ve engellemek için müdahale eder. Sarışın başrol oyuncusu Ann Darrow'u gözlerine kestiren yerliler daha sonra kampı basıp genç kadını kaçırırlar. Ann'i zincire vurup, tanrı olarak tapındıkları Kong isimli dev bir gorile kurban etmeye kalkışırlar.Dev canavar kendisine ikram edilen Ann'a aşık olur ve durumdan vazife çıkaran Darrow ve ekibince etkisiz hale getirip, bir Broadway şovuna meze edilmek üzere gemiyle New York'a taşınır. Oysa aşk her şeyden güçlüdür!

Puan / 8.0

***

The Black Cat (1934)

Yönetmen: Edgar G. Ulmer

Senaryo: Peter Ruric

Otobüsle seyahate giden genç bir çift olan Peter ve Joan, yeni bir yol arkadaşı edinirler: Macar hekim Will Guest. Ancak hava şartları çok kötüdür ve çıkan bir fırtına yüzünden meydana gelen otobüs kazası, şoförün canına mal olur. Bu tatsız olaydan sonra Will Guest, genç çifte kalacakları bir yer sağlamak istediği söyler. Arkadaşı olarak tanıştırdığı Hjalmar Poelzig. Hjalmar, bir mimardır ve temelleri I. Dünya Savaşı sonunda yıkılan bir şatonun üzerine kurulu büyük bir malikanede oturmaktadır. Ancak aslında Will ve Hjalmar, arkadaş değillerdir. Çiftin kalmak için gittiği bu tuhaf malikanede de tuhaf olaylar olmaktadır. Evin bodrumunda tutsak tutulan bir kız vardır ve bu kız korkunç bir suçun tanığıdır. Hjalmar'ın yeni bir planı vardır ve bu plan Joan ile ilgilidir.

Puan / 7.2

***

Bride of Frankenstein (1935)

Yönetmen: James Whale

Senaryo: William Hurlbut

Uyarlama: William Hurlbut, John L. Balderston

Fırtınalı bir günde Lord Byron, yazar Mary Shelley ve kocası Percy ateşli bir tartışma içindedirler. Mary, Frankenstein'ın basit bir korku hikayesi değil, insan ruhunu aydınlatan derin bir eser olduğunu iddia eder ve hikayenin aslında canavarın ölümüyle bitmediğini ve devamı olduğunu söyler. Başlar anlatmaya: Gerçekten de Frankenstein canavarı, herşeyi sona erdiren yangından sağ kurtulmayı başarmıştır. İnsanların nefret dolu bakışlarından kaçmaya, karşılığında gittiği yerlere yıkım ve ölüm getirmeye devam eder. Öte yandan Doktor Frankenstein, ustası Doktor Pretorius'un çılgın deneylerine devam ettiğini farkeder. Tanrı rolü oynayan bilim adamı bu kez dişi bir canlı yaratmak istemektedir. Böylelikle yeni bir canavar doğar: kimilerinin Frankenstein'ın gelini diyeceği korkunç bir kadın.Bu kez kendine bir eş bulduğunu düşünen canavar gelinin peşine düşer ama onun tarafından da reddedilmek, ona bu dünyada yer olmadığını anlatacaktır.

1931'deki klasiği gerçek yapan kadro, ileride serinin en müthiş filmi olarak kabul edilecek olan bu çılgınlığı gerçekleştirmek için tekrar bir araya geliyor. Yönetmen james whale ve boris carloff eksiksiz olarak buradalar. Elsa Lanchester ise hem yazar Marry Shelley'e hem de Gelin'e hayat veriyor.

Puan / 7.9

***

Mad Love (1935)

Yönetmen: Karl Freund

Senaryo: John L. Balderston, Guy Endore

Roman: Maurice Renard

Mad Love 1935 Amerikan yapımı korku filmidir. Maurice Renard'ın The Hands of Orlac hikayesinden uyarlanmıştır. Film Karl Freund tarafından çekilmiş Dr. Gogol'u Peter Lorre, Yvonne Orlac'ı Frances Drake canlandırmıştır. Film Doktor Gogol'un Yvonne Orlac'a takıntısını konu edinir. Stephen Orlac tren kazası sonucu ellerini ciddi biçimde yaralar, Yvonne onu doktor Gogol'a getirir. Doktor Gogol Stephen'ın ellerini usta bir bıçak atıcısına dönüştürür.

Puan / 7.4

***

The Hunchback of Notre Dame (1939)

Yönetmen: William Dieterle

Senaryo: Sonya Levien, Bruno Frank

Roman: Victor Hugo

15. Yüzyıl Paris'inde yaşayan bir kukla ustası, Notre Dame kilisesinin çan çalıcısı, kambur ama altın kalpli ve mutsuz Quasimodo'nun hikayesini anlatıyor. Paris'in adaletinden sorumlu katedral onu kiliseye alarak hem dış dünyaya kapatmıştır hem de hizmetçi gibi kullanıyordur. Kasabaya gelen bir çingene topluluğuyla ortalık daha da şenleniyor ve Quasimodo çingene güzeli Esmeralda'ya aşık oluyor.

Puan / 7.9

Puanlama IMDb'den alınmıştır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

En İyi Klasik Korku Filmleri / 1940-1950 arası

The Wolf Man (1941)

Yönetmen: George Waggner

Senaryo: Curt Siodmak

Larry, 18 yıldır evinden uzaktadır ve artık hasretle dolmuştur. Atalarına ev sahipliği yapan Wales'teki şatoya geri döner. Döndüğünde Gwen ve arkadaşı Jenny ile tanışır. Ormanda yapılan bir yürüyüş felaketle sonuçlanır ve Jenny'e bir kurt saldırır. Larry ne yapıp edip bastonunun gümüş sapıyla onu öldürmeyi başarır fakat bu sırada derin bir yara alır ve kurt tarafından ısırılır. Larry, ömürünün sonuna kadar bir kurtadam olarak yaşayacaktır artık...

Puan / 7.4

 

 

***

Cat People (1942)

Yönetmen: Jacques Tourneur

Senaryo: DeWitt Bodeen

Joe Oliver Reed, genç bir Amerikalıdır ve hayvanat bahçesini ziyarete ider. Orada karşılaştığı New Yorklu ressam Irena onu adeta büyüler. İkilinin arasında büyüyen aşk, evlilikle devam eder. Her şey oldukça yolunda girmektedir ve ikisi de çok mutludur. Ta ki, Joe'nun Irena ve ailesi hakkında bilmediği korkutucu bir gerçek ortaya çıkana kadar...

Puan / 7.4

 

 

***

I Walked With a Zombie (1943)

Yönetmen: Jacques Tourneur

Senaryo: Curt Siodmak, Ardel Wray, Inez Wallace

Kanada'lı genç hemşire Betsy Jessica ismindeki bir kadına bakmak için Karayip Adaları?na gelir. Çiftlik sahibi Paul ile evli olan Jessica, doktorların söylediğine göre bir çeşit ateşli hastalığa yakalanmıştır.

Jessica?nın hastalığı kadının, yerel halkın tabiriyle "yürüyen zombi"ye dönüşmesine neden olur. Burada kaldığı sürede Paul?e aşık olan Betsy ise, sevdiği adamı mutlu etmek için Jessica?yı nolursa olsun iyileştirmeye karar verir. Bunun için yaptığı Voodoo büyüsü işleri daha da kötüleştirecektir.

Fazla bilinmeyen yönetmen Jacques Tourneur?in yönettiği film, Charlotte Brontë'in Jane Eyre isimli kitabından esinlenmiş.

Puan / 7.3

***

Phantom of the Opera (1943)

Yönetmen: Arthur Lubin

Senaryo: Eric Taylor, Samuel Hoffenstein, John Jacoby

Operanın sopranosu olan Christine Dubois’a, umutsuz bir aşk besleyen kemancı Claudin, onun kariyerinde yükselmesinde gizliden gizliye yardım etmektedir. Bir takım olaylar sonucu işini kaybeden ve bunun üzerine bir de yüzünün bir kısmı asit ile yanan Claudin deliye döner. Bir üre sonra gizemli cinayetler ve suçlar işlenmeye başlar. Polis olayları incelemeye devam ettikçe, Paris opera evinin civarındaki mezarlık dikkatlerini çeker…

Puan / 6.5

 

 

***

The Seventh Victim (1943)

 

 

Yönetmen: Mark Robson

Senaryo: Charles O'Neal, DeWitt Bodeen

Mary, büyük ablası Jacqyeline'nin bir süredir kayıp olduğunu fark eder. Endişelenir ve New York'ta onun işlettiği kuaförün yolunu tutar. Dükkanın 8 ay kadar önce satıldığını öğrenince endişesi gittikçe artar. Jacqueline'in evini bir şekilde bulmayı başarır. Ancak orada tek bulduğu şey bir sandalye ve tavandan sarkan bir parça iptir. Yine de ablasına dair hiçbir ipucu yoktur.

Puan / 7.0

***

The Lodger (1944)

Yönetmen: John Brahm

Senaryo: Barré Lyndon, Marie Belloc Lowndes

Marie Belloc Lowndes tarafından yazılan 1913 tarihli bir romana dayanılarak çevrilen, yeni pansiyonerinin Karındeşen Jack olduğundan şüphelenen Bunting ailesiyle ilgili bir korku filmi, 1926 da Alfred Hitchcock tarafından beyazperdeye aktarılmıştır. Alfred Hitchcock’un filmi prensi olmayan Hamlet gibiydi, çünkü filmin sonunda Buntinglerin yanıldığı ortaya çıkıyordu. Alman göçmen John Brahm tarafından 1944’te çevrilen film aslına daha sadıktır. Kanlı Jack gerçekten Buntinglerin evinde yasamaktadır ve genç kızı Daisy’ye karşı ciddi bir ilgi beslemektedir.

Puan / 7.3

***

The Uninvited (1944)

Yönetmen: Lewis Allen

Senaryo: Dodie Smith, Frank Partos, Dorothy Macardle

Dorothy Macardle’in ”Uneasy Freehold” isimli kitabından yola çıkılarak çekilen filmin konusu; İki kardeş İngiliz kıyısında yıllar önce terkedilmiş olarak buldukları bir eve taşınırlar. Evin ilk cazibesi, onlar eski sahipleri hakkındaki hikayeleri duydukça ve büyükbabası ile yaşayan ve şimdi komşuları olan kızları ile buluştuktan sonra yok olmaya başlar. Aynı zamanda geceleri açıklanamayan sesler duyarlar. Artık evin hayletli olduğu kesindir ve evdeki doğaüstü olaylar korkutucu dereceye ulaşır…

Puan / 7.5

 

 

***

The Body Snatcher (1945)

Yönetmen: Robert Wise

Senaryo: Robert Louis Stevenson, Philip MacDonald, Val Lewton

Parlak 18. yüzyıl cerrahı Daniell illegal olmasına karşın kadavralar üzerinde çalışmaktadır. Daniell'e çalışması için kadavra getiren mezar soyucusunu da Karloff oynar. Bir süre sonra KArloff Daniell'e taze cesetler getirmek için cinayetler işlemeye başlar.Daniell buna dayanamayıp KArloff'u öldürür. Daniell kanundan ve vicdanından kaçmak zorundadır.

Puan / 7.4

***

Dead of Night (1945, UK)

Yönetmen: Charles Crichton, Basil Dearden, Robert Hamer

Senaryo: H.G. Wells, E.F. Benson, John Baines

Mimar Walter Craig, şehrin dışında bir çiftlikte verilmekte olan bir partiye davetlidir. Çiftliğe vardığında daha önce bu eve geldiği hissine kapılır. Dahası partiye katılan insanların hepsine de kendisine tanıdık gözükmektedirler fakat hiçbiri Walter’la daha önce karşılaşmamıştır. Daha sonra Walter hepsine, onlarla daha önce tanıştığını ve sürekli tekrarlanan bir rüyanın içinde olduğunu söyler.Ona göre güzel ve sakin bir biçimde başlayan bu rüya, bir noktadan sonra korkutucu bir hal almaya ve içinde çıkamadığı bir kabus haline dönüşmektedir

Puan / 7.7

 

 

***

The Picture of Dorian Gray (1945)

Yönetmen: Albert Lewin

Senaryo: Albert Lewin, Oscar Wilde

Romanın kahramanı Dorian Gray, tüm dünya zevklerinden yararlanmak için sonsuza dek genç ve yakışıklı kalma arzusunda olan bir gençtir. Bir mucize sonucunda Gray'in isteği gerçekleşir. Dorian Gray'in, ressam Basil Hallward tarafından yapılmış olan portresi yaşlanmakta, fakat kendisi gençliğini ve yakışıklılığını korumaktadır. Dorian Gray yaptığı hiçbir kötülükten kendini sorumlu tutmamakta, fakat her olaydan sonra portredeki yüzünde farklı bir kişilik belirmektedir. Yirmi yıl boyunca müthiş bir sefahat içinde yaşar. Portre artık bütün suçlarının izlerini taşımaktadır. Bunun ruhunda yarattığı bunalıma dayanamayan Dorian Gray, sonunda portreye bir bıçak saplar ve orada ölür. Hizmetkârlar tavan arasına geldiklerinde duvarda, efendilerinin son gördükleri hâlini gösteren bir tablo, yerde ise solmuş, buruşuk yüzlü, iğrenç bir ölü görürler.

Puan / 7.6

 

 

***

Abbott & Costello Meet Frankenstein (1948)

Yönetmen: Charles Barton

Senaryo: Robert Lees, Frederic I. Rinaldo, John Grant

İki hamal olan Wilbur ve Chick kendilerini Dracula (Bela Lugosi) Kurt Adam (Lon Chaney Jr.) Frankenstein Canavarı (Gleen Strange) ile birlikte eğlenceli ve ürkütücü bir maceraya atılıyorlar.

Puan / 7.6

Puanlama IMDb'den alıntıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

En İyi Klasik Korku Filmleri / 1950-1960 arası

 

The Thing (From Another World) (1951)

Yönetmen: Christian Nyby, Howard Hawks

Senaryo: Charles Lederer, John W. Campbell Jr., Howard Hawks

John Carpenterın 1982 tarihli başyapıtı Thing'in nerdeyse hiç bilinmeyen orjinal versiyonu olan filmimiz güçlü bir gerilim atmosferi yaratmak yerine 50'lerin klasik espirili bol replikli anlatımına ve teknik imkansızlıklarına sahip.Özellikle bilimadamlarının bitkilerin evrim geçirerek üstün zekalı bir foruma ulaştıkları teorisi ne kadar ilginç olsada uzaylıyı yeşil bir Freankestein olarak görmemiz tüm teorilerin altını boşaltıyor, zeki dedikleri canlının bir çok karede klasik bir canavar gibi hareket etmeside tüm bilimkurgu özelliklerinide yok ediyor zamanla.Şuan için isminden söz ettirememesinin nedenide bu tür tutarsızlıklar olduğu açık.

Puan / 7.3

***

House of Wax (1953)

 

 

Yönetmen: André De Toth

Senaryo: Crane Wilbur, Charles Belden

Professör Henry Jarrod, balmumu heykelleri canlı gibi görünen, gerçek bir artisttir. Marie Antoinette, Joan of Arc gibi tarihi tablolarda uzmanlaşmıştır. İş ortağı Matthew Burke, yatırımının geri dönmesi için Jarrod'u dehşet odası gibi daha korkunç sergiler açması yönünde sıkıştırır. Jarrod bunu reddedince, sigorta parasını alabilmek umuduyla Jarrod'un tüm güzel eserlerinin de içinde olduğu mekanı ateşe verir. Jarrod'un yangında öldüğü düşünülür, fakat 18 ay kadar sonra beklenmedik bir şekilde, yeni bir sergi açarak ortaya çıkar. Bu sefer, eserleri ölümü çağrıştırmaktadır, fakat daha en değerli eseri olan Marie Antoniette'nin yenisini yapmamıştır. Yeni asistanının güzel arkadaşı Sue Allen'la karşılaşınca, mükemmel modeli bulduğunu farkeder; ancak kimse tarafından bilinmeyen şudur ki Jarrod'un balmumu heykellerini yapmasının çok farklı bir yöntemi vardır.

Puan / 7.1

***

Creature From the Black Lagoon (1954)

 

 

Yönetmen: Jack Arnold

Senaryo: Harry Essex, Arthur A. Ross, Maurice Zimm

Amazon Nehri boyunca fosil arayan bilimsel keşif ekibi, efsanevi Black Lagoon’daki tarih öncesi devre ait Gill-Man’i keşfeder. Kaşifler yaratığı yakalarlar ama yaratık kaçmayı başarır. Daha sonra yaratık aşık olduğu ekip üyesi Kay’i kaçırmak için geri dönecektir.

Puan / 7.0

***

Gojira (1954, Jp.) (aka Godzilla)

Yönetmen: Ishirô Honda

Senaryo: Takeo Murata, Ishirô Honda, Shigeru Kayama

Nükleer testler sonucu denizde uyanan dev bir canavar, dinozorumsu bedeni ve nükleer nefesiyle dehşet saçmaya başlar. Gemileri batırır, adaları yerle bir eder. Yerlilerin Gojira adını verdiği canavar yönünü Tokyo’ya çevirir. Gojira’nın başkente getireceği yıkımı durdurmanın bedeli hiç de hafif olmayacaktır.

İkinci Dünya Savaşı’nda iki büyük şehrini nüükler saldırıya kurban vermiş Japonların kollektif bilinçaltına bu denli sarsıcı bir saldırı, herhalde yönetmen Ishiro Honda’nın 1954 yapımı Gojira’sından daha ciddi bir şekilde yapılamazdı. Batıda Godzilla olarak bilinen, dünyanın belki de en çok uzayıp giden film serisinin unutulmaz başlangıcı.

Puan / 7.5

***

Diabolique (1955, Fr.) (aka Les Diaboliques)

Yönetmen: Henri-Georges Clouzot

Senaryo: Pierre Boileau, Thomas Narcejac, Henri-Georges Clouzot

Şeytan Ruhlu İnsanlar olarak Türkçe’ye geçen Les Diaboliques, korku gerilim türünün en başarılı örneklerinden biridir. 1955 yapımı film, ‘’eskiler daha iyiydi’’ savını destekleyici nitelikte. Film noir, yani kara fi lm sayılan Les Diaboliques, fi lmde geçen olayların tuhaf oluşu, zalim karakterleri ve kafa karışıklığı yaratması ile, bu kategoriye dahil olmuştur. Filmin daha sonra 1996 yılında Sharon Stone’un oynadığı bir versiyonu daha yapılmıştır ama Henri-Georges Clouzot’unki gibi bir başarıya ulaşamamıştır asla.

Film, Pierre Boileau ve Thomas Narcejac’ın birlikte yazdıkları Celle Qui N’était Plus (1952) isimli romandan uyarlanmıştır. Hatta söylentiye göre, romanın fi lm haklarını satın almak isteyen bir diğer isimde A. Hitchcock’tur ama birkaç saatle bunu kaçırmıştır. Bu filmden sonra Hitchcock’un namı Psycho (1960)’yu çekene kadar Clouzot’ta kalmıştır. Les Diaboliques, Michel, kalp hastası eşi Christine ve metresi Nicole arasında Fransa’da bir yatılı okulda geçer. İki kadında birbirinden haberdardır ve Michel hem karısına hem de ilk günden itibaren Nicole’e zalimce davranır. Bütün bunlardan usanan iki kadın, Michel’i ortadan kaldırmak üzere bir plan yaparlar. Önce zehirleyip, sonra banyo küvetinde adamı boğarlar. Cesedi ise cinayet olduğunun fark edilmemesi adına, okulun havuzuna atarlar fakat sonrasında ceset bir türlü bulunamaz. Siyah beyaz olmasının da getirdiği kasvetli yapısı, karakterlerin kimi zaman tedirgin edici sakinliğiyle, kimi zaman da bakışlarındaki korkuyla, özellikle de Christine’in yaşadıklarıyla izleyiciyi filmin içine sürüklüyor.

Film, bir de korku-gerilim fi lmi olunca, kalp hastası bir karakterin olması, her an beklenmedik bir şeyler olabileceği izlenimi yaratıyor, o yüzden fi lmden kopamayarak pür dikkat izliyorsunuz filmi. Zaten fi lm de izleyicinin dikkatini dağıtmadan, izleyiciyi akıştan koparmadan izlettriyor kendini, 114 dakika boyunca su gibi akıyor zaman.

Filmdeki küvet sahneleri ve Hitchcock’un Psycho (1960)’sunda geçen duş sahneleri birçok kişiyi derinden etkilemiş olacak ki, bu konuda Hitchcock’un bir mektup aldığı söylenir. Mektupta, mektubu yazan adamın kızının fi lmlerden çok etkilendiği; bu yüzden banyo yapamayıp, duş alamadığı ve bu durumdan çok müzdarip olduğunu anlatır ve ne yapacağını sorar Hitchcock’a. Ve yine söylenenlere göre Hitchcock şu cevabı verir: ‘’Kuru temizlemeciye gönderin.’’

Les Diaboliques, takdir ve olumlu eleştirilerin dışında, 1955’te en iyi yabancı dilde film kategorisinde “New York Film Eleştirmenleri Ödülü”nü almıştır. Bunun dışında Edgar Allan Poe ve Louis Delluc olmak üzere 2 ödülü daha vardır. Film izlerken gerilmeyi seviyorsanız, bu siyah beyaz Fransız filmi size beklediğinizden çok daha fazlasını verecektir.

Puan / 8.2

***

The Night of the Hunter (1955)

Yönetmen: Charles Laughton, Robert Mitchum, Terry Sanders

Senaryo: Davis Grubb, James Agee, Charles Laughton

Davis Grubb'ın zayıf, yalın bir romanına dayanan ve Charles Laughton'ın yönettiği ilk ve tek film olma özelliğini taşıyan Caniler Avcısı, Büyük Buhran döneminde geçen, fena halde uğursuz ama yine de derin bir biçimde insancıl bir psikoz ve inanç masalı. Büyük ölçüde çocukların bakış açısından anlatılan öykü, basitliğiyle bir peri masalını andırır ama yetişkinlerin yarattığı sorunlarla dolup taşar. Olayları tetikleyen şey, geçimini sağlayamayan haydut Ben Harper'ın çaldığı parayı saklaması ve yerini bir tek, çocukları John (Billy Chapin) ve Pearl'e (Sally Jane Bruce) söylemesidir.

Bu durum Ben'in dul kalan çaresiz karısı Willa'yı (Shelley Winters) beyazperdenin en unutulmaz kötü adamlarından birinin ilgi odağı haline getirir. Siyah-beyaz kâtip kıyafeti ve kendisine şeytani bir hava veren boynuz şeklindeki kaküllerine inen şapkasıyla "Muhterem" Harry Powell (Robert Mitchum), hem İncil'le hem de sustalı bıçakla ilişki içindedir; yaptığı dinsel içerikli bir konuşma sırasında, parmaklarının üzerindeki "love" (sevgi) ve "hate" (nefret) dövmeleriyle, bu iki kelimenin temsil ettiği güçlerin çatışmasını ellerini güreştirerek betimler. Powell, Willa'ya kur yaparak kadını tuzağına düşürür (sonunda soğukkanlı bir biçimde öldürülür) ama cinayetten sonra küçük kızın oyuncak bebeğinin içine saklanmış olan parayla beraber kaçan çocukları bir türlü tuzağına düşüremez.

Genellikle hiçbir değere bağlı olmayan alaycı kahramanları canlandıran Mitchum, bu filmde kendini inandığı şeye içtenlikle adamış bir kötü adamı oynuyor. Bu adam, hafif kadınları öldüren bir seri katil olarak ikinci bir yaşam sürer. Ama aslında inancı uğruna verdiği kanlı savaşı finanse etmek için ihtiyacı olduğunu düşündüğü para konusunda cinsel anlamda saplantılı biridir. Kötü-nefret imgesinin çok güçlü bir biçimde ifade edildiği Caniler Avcısı, iyi-sevgi imgesini temsil edecek aynı şekilde etkili bir güce gereksinim duyuyor. Bu olağanüstü finalde, Mitchum'un monoton ve tehdit edici bir sesle, sözlerini değiştirerek söylediği ilahiye ("Leanin' "), doğru sözleri ( "Lean on Jesus") bilen Gish eşlik eder ve kendi sesini adamınkine katarak, henüz gerçek anlamda yenilgiye uğratılmadan önce kötülüğü sesiyle alt eder.

Puan / 8.1

***

The Bad Seed (1956)

Yönetmen: Mervyn LeRoy

Senaryo: John Lee Mahin, Maxwell Anderson, William March

Dışarıdan bakıldığında Christine Penmark'ın hayatı dört dörtlüktür: sıcak bir yuva, sevecen bir eş ve dünyanın en mükemmel kız evladı.Ama çocukluğundan bu yana Christine sürekli karabasan kabuslar görmekte ve bunun gerilimini yaşamaktadır. Diğer yandan da "mükemmel" görünen kızının yalanları, hırsızlıkları ve daha da kötücül hareketleri Christine'nin sinirlerini bozar. Ama kızı hakkındaki esas gerçeği sadece kendisi bilmektedir. Zira onun kabuslarının gerçek nedenini sadece babası bilmektedir...

Puan / 7.5

***

Invasion of the Body Snatchers (1956)

 

 

Yönetmen: Don Siegel

Senaryo: Daniel Mainwaring, Jack Finney, Richard Collins

Kaliforniya'nın küçük bir yerleşimi olan Santa Mira'nın sakinleri, bir süredir yakınlarının tuhaf davranışlar göstermesinden şikayetçidir. Doktor Miles Bennell olayı soğukkanlılıkla araştırmaya başlar. Mantıklı bir adam olan doktorun ilk başlardaki kuşkucu tavırları, kaçınılmaz gerçeğe yaklaştıkça yerini panik ve dehşete bırakır. Zira tüm işaretler, uzak bir gezegenden gelen bitkisel bir takım istilacıların, insanların vücutlarını yok ederek

onların yerini almaya başladığını göstermektedir. Santa Miralıların çoğu uykudayken, uzaylı taklitleriyle değiştirilmektedirler. Üstelik artık uzaylılar çoğunlukta olduklarından, kimin gerçek kimin taklit olduğunu anlamanın mümkün olmadığı bir kaos başlamıştır. İnsanlık için hiç umut yoktur...

Puan / 7.8

***

The Curse of Frankenstein (1957, UK)

Yönetmen: Terence Fisher

Senaryo: Jimmy Sangster, Mary Shelley

Bilim veya çılgınlık, Baron Victor Frankenstein hayatın gizemini keşfetti ve kendini insanın kanını donduracak olaylar zincirinin akışına bıraktı; Korkunç suratlı lanetlenmiş bir yaratık ve öldürmeye karşı bir eğilim. Christopher Lee, Frankenstein'ın Laneti"nin ''herşeyi başlatan film'' olduğunu söyledi. İngilterenin Hammer stüdyolarından çıkan bu heyecan verici klasik film, Lee ve Peter Cushing'in (Victor) birlikte oynadığı bir dizi

korku hiti başlattı.

Puan / 7.2

***

Curse of the Demon (1957, UK) (aka Night of the Demon)

Yönetmen: Jacques Tourneur

Senaryo: Charles Bennett, Hal E. Chester, M.R. James

Dr. Holden, Julian Karswell liderliğindeki tarikatın doğaüstü inançlarını çürütmek üzere bir sempozyum düzenleyecektir. Uçaktan indiğinde, sempozyum lideri Harrington'ın bir cinayete kurban gittiğini öğrenir. Karswell intikamını eski bir laneti kullanarak almaya başlamıştır.

Puan / 7.6

***

I Was a Teenage Werewolf (1957)

Yönetmen: Gene Fowler Jr.

Senaryo: Herman Cohen, Aben Kandel

Bir genç hipnoterapi yardımı almaktadır. Kötü niyetli doktoru onun üzerinde deney yaparak onu kudurmuş bir kurt adama çevirmek istemektedir.

Puan / 4.8

***

The Incredible Shrinking Man (1957)

Yönetmen: Jack Arnold

Senaryo: Richard Matheson, Richard Alan Simmons

Tuhaf bir sis bulutuna maruz kalan Scott Carey küçülmeye başlar. Kafası karışık doktorlarla ve de durumdan hiç hoşlanmayan kedisiyle yaşadığı enteresan maceralar sonucunda kendisini yanlışlıkla evinin bodrumuna kilitlenmiş bulur. Bundan sonra yaşamı, bir hayatta kalma savaşına dönüşür. Boyunun yarattığı engellere karşı tek silahı, kıvrak zekasıdır.

Richard Matheson'ın aynı adlı kitabından uyarlanan, 1957'nin bu bilim-kurgu filmi, "Şimdiye dek yapılmış en inanılmaz öykü", "Bilinmeyene yapılan inanılmaz bir seyahat" gibi abartılı kampanyalarla pazarlanmış, neticesinde Hugo ödülü de kazanmıştı. Bu siyah beyaz klasiği kaçırmamak gerek.

Puan / 7.7

***

The Fly (1958, remade 1986)

 

 

Yönetmen: Kurt Neumann

Senaryo: George Langelaan, James Clavell

Bir bilimadamı yeni icat ettiği cihaza sinek girince eşinin kafasıyla sineğin kafası yer değişir ve karısı olayı düzeltmeye uğraşır.

Puan / 7.1

***

Horror of Dracula (1958, UK) (aka Dracula)

Yönetmen: Paul Landres

Senaryo: Pat Fielder

Jonathan Harker, Dracula'ya kendi kalesinde saldırmıştır. İntikam peşindeki vampir, Jonathan'ın yaşadığı şehrin yakınlarındaki bir şehre gelerek onun ailesini ve nişanlısını tehdit etmeye başlamıştır. Onlara yardım edebilecek olan tek kişi ise Harker'ın dostu ve okul arkadaşı olan Dr. Van Helsing'dir. Helsing'in tek arzusu, Dracula'yı yok etmektir.

Puan / 7.5

***

The Revenge of Frankenstein (1958)

Yönetmen: Terence Fisher

Senaryo: Jimmy Sangster, Hurford Janes, George Baxt

Bu filmde Baron Frankeştayn giyotinden kaçıp Almanya'ya gelir. Orada kendisine Dr. Stein adını verir ve ölü bedenlerin parçalarını kullanarak tekrar eski deneylerine başlar.

Puan / 6.9

***

The Tingler (1959)

Yönetmen: William Castle

Senaryo: Robb White

Dr. Warren Chapin Devlet hapishanesindeki infaz edilmiş mahkumlar üzerinde otopsi yapan bir patalogdur. Hepimizin bedeninde yaşayan ama sadece çok korkulduğu anda ortaya çıkan bir yaratık olduğu konusunda bir teorisi vardır. Korku anında atılan çığlığın ise bu yaratığın korku anında bastırıldığını düşünmektedir…

Günün birinde karşısına çıkan sinema işletmecisi Ollie ve eşi Martha Higgins, Dr. Warren’in teorilerini test etmesi için uygun ortamı hazırlar. Martha sağır ve dilsizdir. korku anında çığlık atamayacağı için yaratık ortaya çıkacak ve Dr. Warren’de onu inceleyecektir. Doktor, Martha’ya halusinasyon görmesi için ilaç verir ve deney başlar…

Puan / 6.7

Puanlama IMDb'den alınmıştır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

En İyi Korku Filmleri 1960/1970 Arası

 

 

Black Sunday (1960, It.) (aka La Maschera Del Demonio)

Yönetmen: Mario Bava

Senaryo: Ennio De Concini, Mario Serandrei, Nikolai Gogol

İtalya'da La Maschera Del Demonio (Şeytanın Maskesi) adıyla çekilen, İngilizce versiyonu The Mask of Satan şeklinde isimlendirilen filmin, ABD'de Robert Nicolasi'nin usta işi film müziklerinin Lex Baxter'in abartılı caz müzikleriyle değiştirildiği Black Sunday (Kara Pazar) adıyla, birkaç yıl sonraysa Birleşik Krallık'ta ciddi şekilde makaslanmış haliyle Revenge of the Vampire (Vampirin İntikamı) olarak ortaya çıkarılmasıyla işler karışmıştır.

Asıl işi görüntü yönetmenliği olan Mario Bava, görüntü yönetimini üstlendiği filmlerde birçok kez yönetimi devralıp filmi tamamlamıştır. Sonradan yönetmenliğini devraldığı filmler arasında Ricardo Freda'nın I Vampiri (1957) ve Caltiki, the Immortal Monster'ı (1959) vardır; Steve Reeves'in Hercules filminin de ikincil çekimlerini gerçekleştirmiştir.

Bava, kendi filmini çekme şansını yakaladığında, Nikolay Gogol'ün "Viy" adlı Rus halk efsanesi hikâyesinde karar kılar. Hikâye, 19. yüzyılda kendisini bir anda, tekinsiz bir Moldovyalı topluluk arasında beş parasız bir halde bulan ve vücudu Asa isimli bir büyücü tarafından ele geçirilen mirasçı Katja Vajda'ya (Barbara Steele) âşık olan bir doktoru anlatır.

Senaryo, gizli geçitler, lanetli aileler ve ani ölümlerin alışılageldik bir karşımı olsa da Bava, filmin her karesini büyüleyici ve korkunç detaylarla doldurmuştur. Film, kafalarına şeytan maskeleri mıhlanmış cadıların son derece acayip idam sahnesiyle açılır; ve mezarlarından sürünerek insanları katletmeye giden vampirler gibi pek çok unutulmaz korkunç görüntüyle doludur. Bolca siyah-beyaz görüntünün yanı sıra, korkutucu müzik ve içinden kan fışkıran çamur sahneleriyle La Maschera Del Demonio, bir korku filminin yıldızı olan en

sıradışı seksapele sahip aktris Steele'i, en iyi filmlerden birinde görmek için en iyi fırsat. Rank Zarafet Okulu'ndan mezun olan ve okulla konservatuar eğitimini birleştiren esmer, iri gözlü aktris Steele, Britanya sinemasında ürkütücü bakışlarına uygun çok az rol bulunca, şansını yabana ülkelerde denemek zorunda kalmıştı. Steele, Federico Fellini'nin 8'/2'unda (1963), Sophia Loren parodisi rolünden önce, 60'lı yıllarda İtalyan korku filmlerinin kraliçesiydi. Hangi isimle olursa olsun, La Maschera Del Demonio, İtalya'dan çıkmış en iyi gotik korku filmi.

Puan: 7,4

***

 

Les Yeux Sans Visage (1960, Fr./It.) (aka Eyes Without a Face, or The Horror Chamber of Dr. Faustus)

Yönetmen: Georges Franju

Senaryo: Jean Redon, Pierre Boileau, Thomas Narcejac

Georges Franju’nun Les yeux sans visage’ı (Yüzsüz Gözler) hakkında pek çok şey yazılıp çizildi; bu film Paris Sinemateki’nin kurucularından olan yönetmenin korku filmi türüne el attığı tek çalışmasıydı. Film, layık olduğu gibi, başyapıt sıfatıyla yüceltilirken, çoğu kez de basit senaryosuyla görüntü yönetiminin şiirselliği arasında "Jean Cocteau’nun bir Edgar Allen Poe yapıtı çekmesi" benzeri bağlantılar kurulur. Organ naklinde doku uyuşmazlığı sorununun üstesinden gelmek üzere deneyler yapan dahi doktor Génessier (Pierre

Brasseur), yüzünü, kendisinin sorumlu olduğu bir otomobil kazası sonucu yüzü deforme olan kızı Christiane’ın (Edith Scob) yüzüyle değiştirebileceği genç bir kadın bulmaya kararlıdır.

Franju, çılgın bilim adamı ve asistanı (Alida Valli) ve tabii ki yarattığı "canavar" türünden beylik tiplemelere duyarlılık ve karmaşıklık katıyor; izleyicinin yüzü olmayan Christiane’la daha filmin başlarında özdeşleşmesini sağlamak gibi zor bir şeyi başarıyor.

İlk planda, Fransa’nın kırsal bir bölgesinde karanlığı delip geçen iki far ışığının otomobilin içinden gördüğümüz görüntüsü, Christiane’ın ifadesiz maskesinin içeriden görünümünü yansıtıyor. Filmin ilk karelerini bu maskenin ardından izledikten sonra nihayet Christiane’ın yüzünü gördüğümüzde, karşımızdaki ne onun maskesinin plastik çehresi ne de (maske çıktığında) dikkatimizi cezbeden bulanık kas yığını görüntüsü oluyor; bunun yerine, daha önce o yansıtmalı ilk planı genç kadının kendi bakışından gördüğümüz gözleriyle tanışıyoruz. Filme içerdiği anlamı kazandıran şey de bu: Doktor Génessier, bir canavar adına korkunç suçlar işliyor ve o "canavar" biziz.

Les yeux sans visage, Grand Guignol tiyatrosunun beyazperdeye taşınmış hali olarak görülebilir: Film, bizlere Christiane’ın maskesinden başlayıp genç bir kurbanın yüzünün çıkarılmasına (diğer tıbbi korkunçlukların yanı sıra), Christiane’ın olmayan yüzünün kısa bir süre için görünmesine ve nihayet Doktor Génessier’nin kendi köpeklerinin saldırısına uğramasına kadar bir dizi, groteskliği gittikçe artan görüntü sunar. Franju, bize yüksek ve düşük kültürel zevklerin bir karışımını verir; yönetmenin şekilsel imgeleri sömürmeyi ya da bunlara yüz çevirmeyi reddetmesinden ötürü bizlere korkunun içinden güzellik ve şiirsellik gösterilir. Film bize, "Aslında canavar bizsek, tasvir edilen olayları ille de ‘korkunç’ olarak görmemiz gerekmez," demek ister gibidir.

Puan 7,8

***

 

Little Shop of Horrors (1960)

Yönetmen:Roger Corman, Charles B. Griffith, Mel Welles

Senaryo:Charles B. Griffith, Roger Corman

Ortalama bir zekaya sahip olan sakar Seymour, Mushnick'in çiçekçi dükkânında çalışır. Boş zamanlarında deneyler yaparken, yeni bir bitki türü geliştirir. Sevgilisi Audrey'e atfen "Audrey Jr." adını verdiği bu çiçeğin kendisine büyük ün ve servet getireceğini umar. Ama mutasyona uğramış bu bitki, kanla ve insan etiyle beslenmektedir! Üstelik konuşmaktadır da: "Besle beni! Besle beni!".

Şansız Seymour çok geçmeden bitkisini birkaç insanın bedeniyle beslemek durumunda kalır. Fakat bir sure sonra bitki çiçek açtığında, kurbanlarının suratlarının çiçeklerin üstünde belirmeye başladığını fark eder...

Puan: 6,3

***

Peeping Tom (1960, UK)

Yönetmen:Michael Powell

Senaryo:Leo Marks

Michael Powell'in kariyerini mahveden kötü şöhretli filmi Peeping Tom'da (Röntgenci), kameranın saldırgan bir obje olarak kullanımı filme rahatsız edici bir hava katmıştır. Mark Lewis (Carl Boehm) isimli bir genç, kendisini kadınlara belgesel yönetmeni olarak tanıtır. Ancak kamerasının içinde, filme aldığı kişiyi öldürmek için kullandığı sivri uçlu bir metal vardır. Bu durumu, filmin başında kameranın vizöründen görerek tanık olduğumuz sinir bozucu cinayet kaydıyla öğreniriz.

Hiç şüphesiz Mark bir canavardır ancak Powell onu en azından biraz daha sempatik gösteren sorunlu çocukluğuna alt parçaları ifşa eder. Sadist babası, Mark üzerinde psikanalitik deneyler uygulamak üzere, uyurken filme almak, uykusundan uyandırmak için gözüne ışık tutmak ve yatağına kertenkele atmak gibi metotlarla ona eziyet etmektedir. Daha sonra Mark'ı, babasının ikinci evliliğinin görüntüleriyle birleştirdiği ölü annesiyle poz verdiği görüntülerle görürüz. Mark için seks, ölüm, aşk ve nefret tek bir duygudur ve kamera bu geçici duyguları yakalayabilen tek nesnedir. Mark, bilinçaltından gelen şiddet ve onunla çatışmakta olan tahrik hissini sadece bu duyguların bileşimi ve kamerasıyla bağdaştırabilmektedir.

Belki de izleyiciyi filmden soğutan etken, filmin konusunun muğlak dürtüleri ya da Powell gibi sevilen bir yönetmenin yüzünü karanlık ve şaşırtıcı konulara çevirmiş olması gerçeğiydi. Ancak bu etken, filmin izleyiciyi Mark'ın cinayetlerine kolaylıkla suç ortağı yapması ve sapkın iğrençliklerini onaylatmaya kadar ileri götürmesi olarak da kabul edilebilir.

Esasen, Powell bu sapkın hikayesini, diğer nispeten masum filmlerine eklediği maharetiyle sunmuştur. Filmin renkleri, öyle olmasını en az istediğimiz anda dahi canlıdır. Film, Alfred Hitchcock'un sarsıcı siyah-beyaz filmi Sapık'la (1960) karşılaştırıldıysa da "güçlü" Peeping Tom daha güncel ve korkutucudur. Bir çılgının zihninin derinliklerine doğru itiliriz, ancak Powell bize oradan çıkacak kolay bir yol sunmaz.

Puan: 7,8

***

 

Psycho (1960), and sequels (1983, 1986, TV's prequel 1990) and remake (1998)

 

Yönetmen:Alfred Hitchcock

Senaryo:Joseph Stefano, Robert Bloch

Marion Crane(Janet Leigh), Arizona'da bir emlak ofisinde çalışmaktadır.Sevgilisi Sam(John Gavin) ile evlenmek istemektedir ancak çiftin çok az parası vardır. Bir cuma günü, patronu Marion'a bankaya para yatırması için 40 bin dolar verir.Marion, bu parayla Sam'le hayal ettikleri hayatı kurabileceklerine karar verir ve parayı çalarak Sam'le buluşmaya gider. Yolda Bates Motel'de konaklamak zorunda kalır. Moteli işleten Norman Bates(Anthony Perkins), annesiyle saplantısı olan genç bir adamdır.Beraber akşam yemeği yerler ve Marion odasına çekilir ve yatmadan önce duş almaya karar verir. Sinerma tarihinde adından ünlü

"duş sahnesiyle" söz ettiren, türünün en önemli örneklerinden Sapık, Alfred Hitchcock'un başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Puan: 8,6

***

Village of the Damned (1960, UK)

Yönetmen:Wolf Rilla

Senaryo:Stirling Silliphant, Wolf Rilla, Ronald Kinnoch

İngeltere'de küçük bir kasaba olan Midwich'de gün ortasında herkesin aniden uykuya dalıp sonra uyandığı tuhaf bir olay yaşanır. Bir süre sonra kasabada uygun yaştaki genç kadınların hepsi birden hamile kalır ve aynı günde, aynı saatte birbirine tıpatıp benzeyen çocuklar doğurur.

Tedirgin edici sabit bakışları ve esrarlı tavırları olan bu sarışın çocukların fiziksel görünüşü, sadece bir kaç yılda neredeyse on yaşına gelir. Babalardan biri olan George Sanders olayı araştırdıkça daha da dehşete düşecektir.

Puan: 7,3

***

The Innocents (1961, UK)

Yönetmen:Jack Clayton

Senaryo:Henry James, John Mortimer, William Archibald

Miss Giddens;bir papazın kızı olarak yetişmiş, deneyimsiz bir mürebbiyedir. Öksüz ve yetim iki kardeş olan Flora ve Miles'in bakımını üstlenmesi amacıyla onların sorumluluğundan kaçmak isteyen amcaları tarafından tutulur. Miss Giddens, Londra'nın dışında, Bly House'da hizmetçilerle birlikte yaşayan çocukların bakımı konusunda amcalarının isteğiyle her türlü sorumluluğu alır. Gotik Bly House'da yaşamaya başladıkça oraya ait gizli sırları da keşfetmeye başlar.

Puan: 7,9

***

The Pit and the Pendulum (1961)

Yönetmen:Roger Corman

Senaryo:Richard Matheson, Edgar Allan Poe

Edgar Allen Poe uyarlaması olan Roger Corman filmi. Gotik klasikler arasında yer alan filmde İspanyol Engizisyon işkencecisinin oğlu Nicholas Medina eşini kaybetmiştir. Babasının annesini öldürme anılarını sürekli hatırlayan Nicholas'ın eşi Elizabeth'in ölümü sırdır. Elizabeth'in erkek kardeşi Francis, bu ölümü araştırmak için Medina şatosuna gelir.

Acılar içindeki Medina'yı oyuna getirmeyi konu edinen bu korku filminde Corman, filmi meşhur dekorlarıyla işkence durumunun klostrofobik atmosferiyle yoğurmuştur. El emeği göz nuru bir B movie.

Puan: 7,1

 

***

 

Burn Witch, Burn! (Night of the Eagle)(1962)

Yönetmen:Sidney Hayers

Senaryo:Fritz Leiber Jr., Charles Beaumont, Richard Matheson

Şüphci bir profesör eşinin büyü yaptığını öğrenir ve onun bundan vazgeçmesini sağlamaya çalışır..

Puan: 7,0

***

 

Carnival of Souls (1962)

Yönetmen:Herk Harvey

Senaryo:John Clifford, Herk Harvey

Mary Henry, arkadaşlarıyla beraber arabalarıyla dolaşırlarken başka bir arabadaki gençlerin kışkırtmasıyla yarış yapmaya kalkışırlar. Köprüden geçerlerken araçlarının kontrolden çıkması sonucu araba nehre uçar ve kazadan yalnızca Mary kurtulmayı başarır. Kazanın şokundan kurtulamayan kız, Utah'ta bir kilisede iş bulur ve oraya doğru yola çıkar. Yerleştiği Utah'da da huzuru bulayan Mary, giderek kendi içine kapanmaya ve paranoyak bir ruh haline sürüklenmeye başlar. Gördüğü halüsinasyonlar ve yaşadığı garip olaylar, onu

arkadaşlarıyla aynı sona doğru adım adım yaklaştırmaktadır.

Puan: 7,2

***

 

What Ever Happened to Baby Jane? (1962)

Yönetmen:Robert Aldrich

Senaryo:Henry Farrell, Lukas Heller

Tekerlekli sandalyeye mahkum olarak yaşayan 1930 ların süper starı Blanch Huston (Joan Crawford) ile eski çocuk yıldız, deli kızkardeşi Jane Huston(Bette Davis) yıkılmaya yüz tutmuş malikhanelerinde, oyunculuk anlamında birbirlerini lime lime ederek bir Hollywood Grand Guignol destanı anlatıyorlar. Boynuz kulağı geçer misali sonradan oyuncu olarak eski çocuk yıldız kardeşinin şöhretini gölgeleyen, onu kenara iten, bütün ilgiyi üzerine çekerek, şöhretin doruğuna çıkan Blanche geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalır. Hikaye Blanche ı sakat bırakan o kazanın üzerine kurulur.Görünürde birbirlerinden nefred eden, bu

iki kızkardeş gerçekten birbirlerini öldürecek kadar işi ileri götürecekler mi ? Yeniden şöhrete dönüşün hayalini kuran, planlar yapan, eski elbiseleri ile evin içinde salınan kızkardeşini ölesiye kıskanan alkolik, deli Jane mi ? yoksa masumiyetin sembolü kapalı kutu Blanch mı suçlu... izleyip görelim.

Puan: 8,1

***

The Birds (1963)

Yönetmen:Alfred Hitchcock

Senaryo:Daphne Du Maurier, Evan Hunter

Zengin, güzel ve şımarık bir genç kadın olan Melanie Daniels (Tippi Hedren), San Francisco’daki bir evcil hayvan dükkânında yakışıklı ve ilginç biri olan avukat Mitch Brenner (Rod Taylor) ile tanışır. Melanie, Mitch'in bu dükkânda ona oynadığı küçük oyuna kızsa da ondan hoşlanır. O gün Mitch'in, kızkardeşinin doğum günü için aradığı fakat bulamadığı kuşları satın alır ve bunları hediye olarak Mitch'in Pasifik kıyısındaki küçük

bir kasaba olan Bodego Bay'deki evine götürmeye karar verir.

Kasabadaki hayat ilk başlarda Melanie'ye normal gözükse birkaç gün sonra kasaba ve çevresindeki kuşlar tuhaf davranmaya ve sebepsiz bir şekilde insanlara saldırmaya başlar. Kuşların saldırıları kısa bir süre içinde ölümcül olacak, insanlara yaptıkları saldırılar sertleşecektir. Zira bir çiftçinin evinin camını kırarak içeri girer ve çiftçiyi gözlerini oyup öldürürler; keza Melanie'nin tanıştığı genç kadın da onların kurbanı olacaktır. Her

türden kuşun yarattığı bu olaylar karşısında korkan ve ne yapacağını bilemeyen kasaba halkı kafesteki kuşlar gibi evlerine, dükkânlarına sığınır ve bir anlamda içeride hapis kalırlar.Kasabadaki insanlar Melanie’nin kasabaya geldikten sonra olayların başlamasına dayanarak Melanie’nin lanetli olduklarını düşünmeye başlarlar.

Yönetmen Alfred Hitchcock Kuzey Kalifoniya'da tatil yaparken gazetede gördüğü bir haberden oldukça etkilenir. Haberde kıyı evlerine doğru saldırıya geçen deniz kuşlarından bahsedilmektedir. Bu olay ile Daphne du Maurier'in kısa bir öyküsü yönetmenin kafasında birleşince, Kuşlar filminin temelleri de atılmış olur.

Puan: 7,8

***

The Haunting (1963, UK)

Yönetmen:Robert Wise

Senaryo:Nelson Gidding, Shirley Jackson

Dr. Markway, Hill House isimli malikanede hayaletlerin varlığına dair çeşitli araştırmalar ve deneyler yapmaktadır. Rivayetlere göre bu malikane birçok ölüm ve şiddet olaylarına sahne olmuştur. Bir grup insan üzerinde psikolojik gözlemler yapmak için, uykusuzluk sorunlarını bahane ederek 3 kişiyi malikaneye çağırır.

Hayaletlerin varlığına şüpheci yaklaşan Luke, gizemli Tehodora ve güvensiz, çekingen Eleanor malikaneye geldiklerinde neyle karşılaşacaklarından habersizdirler. Çok geçmeden evin geçmişi gün yüzüne çıkacak, lanetli bu yerde kapana kısıldıklarını anlamaları çok uzun sürmeyecektir.

Robert Wise’ın Shirley Jackson’ın The Haunting of Hill House isimli romanından uyarladığı Perili Ev, yeniden çevrimi de yapılan en iyi hayalet filmlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Puan: 7,6

***

Dead Ringer (1964)

Yönetmen:Paul Henreid

Senaryo:Albert Beich, Rian James, Oscar Millard

Puan.7,4

***

Kwaidan (1964), (aka Ghost Stories (1965)

Yönetmen:Masaki Kobayashi

Senaryo:Yôko Mizuki, Lafcadio Hearn

Film temelde dört bitmemiş hikayeden oluşmaktadır. Bunlar:"Kara Saç" hikayesi, Japon yazar Lafcadio Hearn'nin "Shadowings (1900)" adlı eserinden uyarlanmıştır. Bu öykü, sosyal statü elde etmek için, dokumacı eşinden boşanan Kyoto'lu bir adamın hazin hikayesini anlatmaktadır.

"Kar Kadını" hikayesi de Hearn'nin "Kwaidan: Stories and Studies of Strange Things (1903)" adlı eserinden uyarlanmıştır. Karlı bölgelerde yaşayan bir hayalet kadın, Yuki-onna figürünün folkrorik karakterini anlatmaktadır.

"Kulaksız Hoichi" hikayesi, Hearn'nın "The Tale of the Heike"daki görüşlerinden hareketle oluşturulmuştur. Hikayede bir kör müzisyenin, Dan-no-ura Savaşı'nı çok iyi anlatması üzerine başına gelenler anlatılmaktadır."Bir Çay Fincanında" kısmı ise, yine Lafcadio Hearn'nün "Kotto: Being Japanese Curios, with Sundry Cobwebs (1902)" adlı eserinden uyarlanmıştır.

Puan: 8,0

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

***

The Masque of the Red Death (1964)

Yönetmen:Roger Corman

Senaryo:Charles Beaumont, R. Wright Campbell, Edgar Allan Poe

Prens Prospero, Şeytanın sadık bir hizmetkarıdır. O sıralarda tüm ülkeyi kırıp geçiren "kızıl ölüm" lakaplı salgına karşı korumak bahanesiyle bölgenin asilzadelerini kalesine toplamıştır. Dışarıda ölüm kol gezerken, Prespero olanca yüssüzlüğü ile bir maskeli balo düzenlemekten çekinmez. Baloda türlü ahlaksızlıklar ve edepsiz eğlenceler olacaktır. Ancak baloda bir de davetsiz misafir vardır, kırmızı kapşonlu bu kişi, kızıl ölümün ta kendisinden başka hiçkimse değildir. Kızıl ölüm sadece bir şeyi kanıtlamak istemektedir; ölümden asla kaçılamaz. Ve ölüm geldiğinde herkes eşittir.

Puan: 7,1

 

***

Onibaba (1964, Jp.) (aka The Hole)

 

Yönetmen:Kaneto Shindô

Senaryo:Kaneto Shindô

14. yy'da Japonya'da Nanboku-chō döneminde Kuzey ve Güney hükümdarlıkları arasında uzun süreden beri devam eden iç savaş sırasında zorla askere alınan ama bir daha geri dönmeyen savaşçı Kichi'nin yaşlı annesi (Nobuko Otowa) ve karısı (Jitsuko Yoshimura), insan boyundaki yabani otlarla (susuki otları) kaplı bataklık bir bölgede fakirlik içinde hayatta kalmaya çalışırlar. Kichi'nin dönmesini beklerken o bölgeden gelip geçen, yolunu kaybetmiş yaralı askerleri sazlıklarda tuzağa düşürerek öldürürler, sonra da üzerlerinde ne var ne yok soyarlar, çıplak cesetlerini de bataklıktaki derin bir kuyuya atarlar. Askerlerin değerli silah ve zırhlarını da yiyecek karşılığında civardaki bir tüccara satarak geçimlerini sürdürürler.

Bir gün oğluyla birlikte savaşa gitmiş olan komşularından Hachi (Kei Sato) savaştan kaçarak gelir ve yaşlı kadına oğlunun öldüğünü kendi gözleriyle gördüğünü söyler. Gelinini yanında tutan tek şeyin oğlunun bir gün çıkıp geleceği umudu olduğunu çok iyi bilen yaşlı kadın bu haberle yıkılır. Yakınlardaki kendi kulübesine yerleşen bu güvenilmez, çıkarcı asker kaçağı gelinine asılmaya başlar, gelin de ona karşı ilgisiz değildir. Her üçü birlikte askerleri öldürüp soymayı sürdürürlerken gelini ve Hachi arasında başlayan cinsel yakınlaşma yaşlı kadını kaygılandırır. Gelini kendisini terkettiği taktirde bu işi yalnız başına sürdüremeyip aç kalacağı endişesine kapılan yaşlı kadın bu birlikteliğe engel olmak için çareler aramaya başlar, hatta bu hoyrat, kaba saba adama gelini yerine kendisiyle yatmasını bile teklif eder ama ret cevabı alır. Bir sonraki aşamada ise gelinine, yaptığı zina yüzünden (Kichi'nin ölüp ölmediği bile kesin değildir) cehennemde çekeceği ızdıraplarla ilgili korkunç hurafeler anlatmaya başlar, yani onu elinde tutabilmek için dini inançlarını kullanmaya kalkar. Bu da fayda etmeyince ikilinin geceleri buluşmalarını engellemek ve gelinini adamdan uzak tutmak için son bir çözüme baş vurur: öldürdüğü Samuraylardan birinin korkutucu maskesini alarak kendi yüzüne takar. Maske sayesinde gece karanlığında şeytani bir yaratığın görünümünü kazanan yaşlı kadın, ölmüş kocasını aldattığı için cezalandırılacağı inancına kapılan gelinini korkutmayı başarır. Ama bu kez daha da garip bir şey olur ...

Puan: 8,0

***

The Tomb of Ligeia (1964, UK)

Yönetmen:Roger Corman

Senaryo:Edgar Allan Poe, Robert Towne

Puan: 6,6

***

Hush, Hush, Sweet Charlotte (1965)

Yönetmen:Robert Aldrich

Senaryo:Henry Farrell, Lukas Heller

Olivia de Havilland ve Joseph Cotten'inde içerisinde bulunduğu, Robert Aldrich'in what ever happened to baby jane'in ardından yine Bette Davis'le yaptığı ikinci çalışması. Varlıklı bir ailenin kızı olan Charlotte, gençliğinde John adlı evli bir gençle flört eder.Ailesi buna karşı çıkar, bir gün John kimliği bilinmeyen biri tarafından öldürülür. Olayın üzerinden yıllar geçer, Charlotte yalnız kalmış ruh hali bozulmuştur.,arazisinden yol geçeceği için malikanesi yıkılacaktır, yeğeni miriam'ı yanına çağırır. bundan sonra malikanede garip şeyler olmaya başlar.

Puan: 7,7

 

***

Repulsion (1965, UK)

Yönetmen:Roman Polanski

Senaryo:Roman Polanski, Gérard Brach, David Stone

Polanski'nin apartman üçlemesinin diğer filmi "Le Locataire"'da ayyuka çıkacak gerçeküstü dokunuş, "Repulsion"u gerçek ile düş arasında gidip gelen kendine has bir cinayet filmine büründürmüştü.

Freudyen analiz, kimi duyguları bastırma ve toplum tarafından bastırılma duygularına dair bir kadın katil profili...Kadınsı duyguların çemberinde gittikçe daralan bir dünyanın, küçücük bir evde yalnız başına

yaşamak zorunda kalma kavramıyla özdeşleştiği filmde Carole'u bitmek tükenmek bilmeyen tiksintisini bir an olsun bastırabilmek için öldürmek zorunda kalan bir tür seri katile dönüştürmüştür.

Filmde bir güzellik salonunda çalışan Carole, oldukça içine kapanık genç bir kadındır. Bastırılmış cinselliği yüzünden hem özel yaşamında hem de işte dışlanan Belçikalı Carol, Londra'da beraber oturduğu kız kardeşinin evli sevgilisiyle tatile çıkmasının ardından evde tek başına kalır. Carol, korkularına teslim olur ve hayalle gerçekleri ayıramadığı dünyasında tamamen çözülür.

Puan: 7,8

 

 

***

Frankenstein Created Woman (1966)

Yönetmen:Terence Fisher

Senaryo:Anthony Hinds

Dr Frankenstein ölmüş bir kadın vücudu ele geçirir hayat belirtisi eksiktir o yüzden yeni idam edilmiş bir adamın beynini kadına ekler lakin idam edilmiş genç adam kendisini dar ağacına götürenlerden intikam alır.

Puan: 6,6

 

***

 

The Plague of the Zombies (1966, UK)

Yönetmen:John Gilling

Senaryo:Peter Bryan

Cornwall’da bir kalay madeni sahibi olan bir soylu, voodoo ayinlerine başvurarak, yaşayan ölüleri kullanır.

Puan: 6,7

***

 

Seconds (1966)

Yönetmen:John Frankenheimer

Senaryo:Lewis John Carlino, David Ely

Thomas Wolfe bir keresinde, "Eve bir daha gidemezsin," demişti ve John Frankenheimer'ın Amerikan banliyösündeki yabancılaşmayla ilgili Faustvari görüşünü bilen herkes bunu çok iyi anlamıştı. Ana akım eleştirmenlerinin çoktan göz ardı ettiği Seconds, kült klasik statüsüne erişmişti.

Arthur Hamilton'a (John Randolph), basitçe şirket olarak bilinen kötü niyetli bir örgüt, radikal bir ameliyat geçirmesi ve geçmişini tümüyle unutması kaydıyla, orta sınıf duygusal yalnızlığını terk edip yeni bir yaşama kavuşma şansı teklif eder. Tüm cevapları bilen yaşlı adam rolünde Will Greer ve özellikle Hamilton'a nasıl yakışıklı ve yetenekli ressam Tony Wilson'a (Rock Hudson) dönüşeceğini heyecanla anlatan cehennem pazarlamacısı rolünde Jeff Corey'nin de dâhil olduğu, örgütün kara üsteli karakter oyuncuları filmi resmen çalıyorlar. Değişimin gerçekleşmesiyle birlikte, yeniden doğan kahramanımız şirketin sunduğu bohem

yaşam tarzına alışamaz; ve Seconds, Kafkaerk bir kabusa dönüşür.

Filmin asıl yıldızı olan tecrübeli görüntü yönetmeni James Wong Howe, deforme lensleri ve alışılmamış kamera açıları sayesinde Oscar'a aday olurken, Seconds'ı da 1960'ların sonlarının en büyük siyah-beyaz filmlerinden biri yaptı. Jerry Goldsmith, bir psikolojik dramda kullanılmış en huzursuz edici müzikleri yaparak açılış jeneriğinden paranoyak finale kadar gerçeküstücü bir hava yarattı.

Puan: 7,7

***

Viy (1967, USSR) (aka Spirit of Evil)

Yönetmen:Konstantin Ershov, Georgi Kropachyov

Senaryo:Konstantin Ershov, Nikolai Gogol, Georgi Kropachyov

Viy (Вий) Nikolay Gogol'un aynı adlı eserinden uyarlanan Mosfilm stüdyolarında 1967 yılında çekilmiş Sovyet korku filmi. Film Sovyetler Birliği'nin ilk korku filmlerinden biridir. Uygulanan teknik ve efektlerle, kullanılan kostümlerle oldukça başarılı olan film halen izlenebilen, eskimeyen bir film özelliği taşımaktadır.

Koma Ukrayna'da Kiev civarlarında bir manastırda öğrenim gören öksüz bir Kazak öğrencidir. Manastır tatil olunca iki arkadaşıyla beraber okuldan ayrılır. Bütün okul öğrencileri gibi onlar da sürekli haylazlık peşinde koşan öğrencilerdir. Yolculukları sırasında konaklayacak bir ev ararlarken yaşlı bir kadının evine rastlarlar ve orada konaklamak için izin isterler. Yaşlı kadın öğrencilere yatmaları için ayrı ayrı yerler gösterir. Diğerlerini

yerleştirdekten sonra Koma'nın yanına gelir ve onu kontrolü altına alır. Koma kadının cadı olduğunu anlasa da elinden artık bir şey gelmez. Koma ve cadı bir müddet havada uçarlar. Yere inince Koma cadıya vurmaya başlar. Cadı ağır bir biçimde yararlanır ve güzel, genç bir kıza dönüşür.

Puan: ---

***

The Devil Rides Out (1968, UK), (aka The Devil's Bride)

Yönetmen:Terence Fisher

Senaryo:Richard Matheson, Dennis Wheatley

Bir grup Satanist ayin tertiplemek amacıyla Richeleau Dükünün yeğenini kaçırlar lakin bilmedikleri hakikat Dük'ün çok güçlü bir büyücü olduğudur..

Puan: 7,1

***

Hour of the Wolf (1968, Swe.) (aka Vargtimmen)

Yönetmen:Ingmar Bergman

Senaryo:Ingmar Bergman

Hamile karısıyla birlikte yaz aylarını kimsenin bulunmadığı bir sayfiye bölgesinde geçiren ressam Johan tuhaf ve tedirgin edici görüntüler görmektedir. İşin garip tarafı Johan’ın gördüğü halüsinasyonları karısı Alma da görmektedir. Bu halüsinasyonlardan birinde yaşlı ve yüzü olmayan bir kadın Alma’ya kocasının günlüğünü okumasını söyler. Günlüğü okuyan Alma aldatıldığını anlayacak ve Johan ile yüzleşmeye karar verecektir.

Puan: 7,7

***

Night of the Living Dead (1968)

Yönetmen:George A. Romero

Senaryo:John A. Russo, George A. Romero

Yaşayan Ölüler Gecesi insan eti yiyen zombilerin saldırısından kaçabilmek için panik içinde ıssız bir çiftlik evine saklanmak zorunda kalan bir grup insanın öyküsünü anlatır.Evin sahipleri çoktan zombiler tarafından katledilmiştir. Radyo ve televizyondan zombilerin uzaydan gelen radyasyonun etkisiyle saldırıya geçtiklerini öğrenirler. Ama içinde bulundukları bu tuzaktan bir çıkış yolu var mıdır?

George A. Romero'nun henüz 28 yaşındayken çok kısıtlı bir bütçeyle çektiği Yaşayan Ölüler Gecesi tüm dünyada olay yaratan ve korku filmleri tarzına yepyeni bir boyut getiren bir filmdir. Neredeyse gösterime girer girmez korku sinemasının kült filmlerinden biri haline gelmiştir.

Puan: 8,0

***

Rosemary's Baby (1968)

Yönetmen:Roman Polanski

Senaryo:Ira Levin, Roman Polanski

Sinema sanatının ve kültürünün en önemli filmlerinden birisi. Yönetmen Roman Polanski'nin New York şehrinin karanlık apartman dairelerinde kotardığı, dehşet verici, zekice düzenlenmiş başyapıtı; giderek modern korkunun adeta bir manifestosu...Rosemary Woodhouse parlak, naif bir ev hanımıdır. Kocası Guy, aktörlükte başarılı olmak isteyen biridir. Çift New York'ta yeni apartmanlarına taşınırlar. Komşuları ilginç bir çift olan Minnie ve Roman Castevet'tir. Rosemary onlardan uzak durmaya çalışırken kocası ilginç bir şekilde onlara yaklaşır. Bu sıralarda Guy aniden kör olan bir aktörün yerine bir filmde başrolü alır. Neşeli koca Rosemary'e artık bir çocukları olması gerektiğini söyler. Çocuk yapmaya karar verdikleri akşam Minnie çikolatalı bir tatlı ikram eder.

Puan: 8,0

***

Witchfinder General (1968, UK) (aka The Conqueror Worm)

Yönetmen:Michael Reeves

Senaryo:Tom Baker, Michael Reeves, Louis M. Heyward

17.yüzyıl İngiltere'sinde iç savaş olanca şiddeti ile sürmektedir. Kral Charles yanlıları ile Cromwell yandaşları ülkenin kontrolünü ele geçirmek için kıyasıya çarpışmaktadırlar. Bu bezdirici savaş insanları akılcı düşünceden uzaklaştırmış ülkede batıl inançlar yaygınlaşmıştır. Bu kargaşa ortamında Püriten Kralcılar tarafından bir cadı avcısı olarak görevlendirilen Matthew Hopkins(Vincent Price) ve yardımcıları köy köy gezerek büyücülükle suçladıkları kişilere çeşitli işkenceler uygularlar. Fırsatçı bir paragöz olan Matthew bir

yandan da durumu kendi lehinde kullanarak cebini de doldurmaktadır...

Film İngiltere'de sinemalarda oynadığı zaman "Yılın en şiddet dolu filmi" olarak sunulmuştu.Reklam sloganında ek olarak şu cümle de yer alıyordu; "Çocuklarınızı evde bırakın!Mideniz hassas ise siz de onlarla birlikte evde kalın!"

Puan: 6,9

 

Puanlama IMDB'den alınmıştır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

En İyi Korku Filmleri 1970/1980 arası

 

Valerie and Her Week of Wonders (1970, Czech.)

 

 

Yönetmen:Jaromil Jires

Senaryo:Vítezslav Nezval, Jaromil Jires, Ester Krumbachová

 

 

Valerie ilk kez regl olacağı yaşına henüz girmiştir. Babischka sihirli küpelerini bir kenara kaldırmanın ve şehre gelen misyonerlere katılmanın zamanı olduğunu söylemektedir.

Puan: 7,3

 

 

***

 

The Abominable Dr. Phibes (1971)

 

Yönetmen:Robert Fuest

Senaryo:James Whiton, William Goldstein

 

 

Ameliyatı başarısızlıkla sonuçlanan karısının ölümünden sorumlu tuttuğu doktor ve hemşire ekibini İncil'deki 9 laneti uygulayarak cezalandıran Dr. Phibes'ın intikam öyküsü. Korku filmlerinin kötü karakteri Vincent Price yorumuyla 70'li yıllara damgasını vurmuş uçuk kaçık bir film.

Puan: 7,2

***

 

A Clockwork Orange (1971)

 

Yönetmen:Stanley Kubrick

Senaryo:Stanley Kubrick, Anthony Burgess

 

 

Tarihi belirsiz, apokaliptik bir gelecekte, şiddet günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Uyuşturucu, hırsızlık, tecavüz ve cinayete dayalı bir eğlence anlayışının hükmettiği gençlerden biri, suçüstü yakalandığında arkadaşları tarafından yüzüstü bırakılır ve hapse girer. Hapisten çıkmak için herşeyi göze alan Alex, hükümetin suçluları "topluma kazandırmak" amaçlı tedavi araştırmalarında denek olmayı kabul eder.

 

 

Toplumsal yaşam içinde bireyin konumunu ve özgür iradenin dokunulmazlığını, insanı insan yapan özelliklere hükümet müdahalesinin nerelere varacağını sorgulayan film, unutulmaz sahneleriyle, görsel, sosyal ve politik açılardan söyleyecek çok sözü olan, izleyiciye soru işaretleri armağan eden eşsiz bir yapım.

Puan: 8,4

 

***

 

Daughters of Darkness (1971, Belg./Fr./W. Ger.) (aka Le Rouge aux Levres)

 

Yönetmen:Harry Kümel

Senaryo:Pierre Drouot, Harry Kümel, Jean Ferry

 

 

Kontes Elizabeth Báthory, 1560-1614 yılları arasında yaşamış tarihi bir kişilik. Bu Macar kontesin soylu ailesi, Macaristan’ı Türkler’e karşı savunmasıyla ünlü. Fakat kadının kötü bir şöhreti var. Kocasını kaybettikten sonra bazı okült ayinlere katılıyor ve yüzlerce bakire kızın kanıyla yıkanarak, daimi gençlik peşinde koşuyor. Tarihin ilk kadın seri katili unvanına sahip kontes yargılanıyor ve ölene kadar bir kalenin odasına hapsediliyor.

 

 

Asıl vampirizm hikayesi ise bir yanlışlıktan doğuyor. Kadın aslında kesinlikle kan içmiyor ama (yine Türkler’le savaşmış olan) III. Vlad ile özdeşleştirilen kontes, dişi vampirizmin temeli olarak hatırlanıyor.

 

 

Yeni evli genç bir çift, deniz kenarında bulunan gizemli bir otelde konaklarlar. Yüksek tavanlı geniş salonlarıyla eski zamanlardan kaldığı belli olan otel, mevsim nedeniyle oldukça boştur. Derken otele bir kontes ve kadın yardımcısı gelir. Çift tuhaf kontesin ilgisinden rahatsız olmaya başlar ve işin içine şehirdeki cinayetleri araştıran bir polisin de girmesiyle, kadınların vampir kimlikleri deşifre olur.

 

 

Belçikalı yönetmen Harry Kümel çok az bilinmesine rağmen pek çok kült filmin sahibi. Malpertuis, The Arrival of Joachim Stiller ve Paradise Lost gibi filmleri DVD çağında yeniden keşfedildi ve korku, fantastik sinema, dram gibi türlerde serbestçe dolaşan yönetmenin büyük bir atmosfer ustası olduğu anlaşıldı.

 

 

1973 yılında türkiyede sinemalarda Kırmızı Dudaklar adı ile gösterilen Daughters of Darkness, vampir sinemasının en güçlü ve 'sanatsal' filmleri arasında kabul ediliyor.

Puan: 6,7

***

Blacula (1972)

 

Yönetmen:William Crain

Senaryo:Joan Torres, Raymond Koenig

 

 

Dracula Şatosu, Transilvanya. Kont Dracula (Charles Macaulay) Afrika’dan gelen Prens Manuwalde (William Marshall) ve eşi Luva’yı (Vonetta McGee) ağırlamaktadır. İlk kez ‘kara kıta’dan misafirleri gelmiştir ve mutluluğunu dile getirir. Manuwalde insanlarının köklü kültürlerini tüm uluslara tanıtmak istemektedir.

 

Luva’nın söylediğine göre, o “insanlarımızın gururunun kristalleşmiş halidir.” Sonra da asıl geliş sebeplerini açıklamak üzere Dracula’ya Afrika’dan getirdiği bir mektubu verir.

 

Dracula okur: “Köle ticaretini tümüyle durdurmak mı? Ama bu gerçekdışı. Ben Köleciliğin faydalı olduğunu düşünüyorum.” Manuwalde, “Barbarlığın faydalı olduğunu mu düşünüyorsunuz” der kızgınlıkla. Dracula bunun sadece kölelerin bakış açısından barbarlık olduğunu söyler ve aslında Luva gibi bir köleye sahip olmak da hoşuna gidecektir. Afrikalı prensin bunu bir iltifat olarak alması gerektiğini düşünmektedir. Kendisini hayvan olmakla suçlayan Manuwalde’ye ise ormandan gelenin o olduğunu söyler

Puan: 5,6

 

 

***

Deliverance (1972)

 

Yönetmen:John Boorman

Senaryo:James Dickey, John Boorman

 

ABD 'nin güney eyaletlerinden Georgia ile Güney Carolina 'yı birbirinden ayıran Cahulawassee nehri üzerine bir baraj inşa edilmek üzeredir.Kısa bir süre sonra bu nehir ortadan kalkacak yerini de yapay bir baraj gölü alacaktır.Atlanta 'lı doğa tutkunu Lewis (Burt Reynolds) ve üç şehirli arkadaşı,Ed (Jon Voight) Bobby (Ned Beatty) ve Drew (Ronny Cox) nehrin doğası sonsuza dek bozulmadan önce son bir kez kano ile nehri boydan boya geçmeyi ve bir çeşit macera yaşamayı planlarlar.Bu hafta sonu tatilinin her zaman golf oynadıkları hafta sonlarından farklı olmasını istemektedirler.Nehir boyunca ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe doğanın güzelliği ile ters orantılı olarak yöre insanlarının pek de dost canlısı olmayan davranışları ile karşılaşırlar ve yolculukları bir kabusa dönüşür.

Puan: 7,8

***

 

The Last House on the Left (1972)

 

Yönetmen:Wes Craven

Senaryo:Wes Craven, Ulla Isaksson

 

17 yaşındaki Mari ve arkadaşı Phyllis, hayranı oldukları bir grubun konserine gitmek üzere yola çıkarlar. Fakat bu yolculuk, hayatlarının son ve en trajik yolculuğu olacaktır.Bir grup katil tarafından yolları kesilen kızlar, bütün bir gece işkence ve her türlü şiddete maruz kalarak öldürülürler. Kızları öldürdükten sonra kaçarken bir eve sığınan katiller, kendileri için de sonun başlangıcına geldiklerinden habersizdirler. Sığındıkları evin sahipleri, Marinin anne ve babasıdır. Kızlarının başına gelen felaketten habersiz olan anne

ve baba, evlerine sığınan gençlerin işledikleri korkunç cinayetin farkına vardıkları anda, dehşet saçan bir intikam planının uygulayıcısı olacaklardır.

Puan: 6,0

***

Don't Look Now (1973, UK)

 

Yönetmen:Nicolas Roeg

Senaryo: Daphne Du Maurier, Allan Scott, Chris Bryant

 

 

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Gördüklerimizin gerçek olup olmadığını bilemeyiz, gördüğümüze göre en azından bizim için gerçektirler. Peki gördüklerimiz eğer bize gönderilmiş işaretlerse onları doğru okumayı biliyor muyuz?

 

Roeg'un Daphne du Maurier'den uyarladığı Büyü, sıra dışı bir hortlak hikâyesi gibi de algılanabilir, insan zihninin baskı altında kendi kendisine oynadığı bir oyun olarak da.

 

Kızları boğularak ölmüş bir çift, adamın üstlendiği restorasyon işi için Venedik'e gider. Acılı anne geçirdiği travmayı atlatmak üzereyken âmâ bir kadının kehaneti yüzünden bir kez daha tedirginleşirler: Venedik'i hemen terk etmezlerse kocanın başına bir felaket gelecektir. Bu kehanete kulak asmayan adam bir süre sonra kırmızı giysili bir çocuk görmeye başlar.

Puan: 7,4

***

The Exorcist (1973), and sequels (1977, 1990, 2004) and prequel (2005)

 

Yönetmen:William Friedkin

Senaryo:William Peter Blatty

 

Chris MacNeil , 12 yaşındaki kızı Regan ile Georgetown'daki evlerinde yaşamaktadır. Kocasından ayrılmış olan Chris , kızı Regan'ın doğumgünü için bir parti planlar. Chris , Regan'ın doğumgünü sırasında dengesiz davranışlar sergilemesi üzerine kızının bir hastalığa yakalanmış olabileceğini düşünür. Regan , bir çok doktora gösterilir ve bir çok kez tedavi edilmeye çalışılır. Ama zaten kesin bir teşhis koyamayan doktorlar Regan'ı tedavi edemezler. Bu zamanda küçük kızın şeytanca hareketleri günden güne artmaktadır. Regan'ı

tedavi edemeyen doktorlar son çare olarak Chris'e şeytan çıkarma işlemini uygulayabilecek bir rahip bulmalarını tavsiye ederler. Chris , dindar olmamasına rağmen , arkadaşı Burke Dennings'in boynu kırılarak kızının odasının camından atılması üzerine korkuları artar ve peder Damien Karras'tan yardım ister.

Puan: 8,0

 

**

 

The Legend of Hell House (1973)

 

Yönetmen:John Hough

Senaryo:Richard Matheson

 

 

1973 yapımı John Hough imzalı ve Roddy McDowall başrol oyunculu gayet güzel ve akıcı korku mistik türünde bir filmdir. Herşey çok zengin bir adamın en iyi beş fizikçiden biri kabul edilen Mr Barrett'i ölümden sonra hayat varmı, varsa bunun ipuçlarını getirmesini istemesiyle başlar. Mr Barrett elbette önce bu öneriyi kabul etmez, fakat 100bin dolarlık bir teklif gelince kararını değiştirir ve bir medyum, profesör ve mistik olaylara çok meraklı genç bir kızla beraber Hell House, cehennem evi adı verilen ve 20 yıldır bahçesine

bile girilmeyen bir şatoya girmeleriyle başlar. İlk günler araştırmalar yapan bu grup daha sonra yavaş yavaş gizemli anlara tanıklık ederler. Özellikle çok derinlerden gelen bir ses kendilerini çok etkilemektedir. Sesin geldiği yöne gitmeleri boşunadır çünkü ses hala aynı uzaklıkta gelmeye devam eder. 1970'li yıllarda altın çağını yaşayan korku filmleri için baştacı örneklerden biridir.

Puan:6,9

***

 

Sisters (1973)

 

Yönetmen:Brian De Palma

Senaryo:Brian De Palma, Louisa Rose

 

 

Genç bir gazeteci olan Grace, komşusu Danielle'nin bir cinayet işlediğine ve erkek arkadaşını öldürdüğüne tanık olur. Ancak Danielle'nin bir siyam ikizi olduğu ortaya çıkınca işler daha da karışacak ve cinayet çözülmesi zor bir hal alacaktır.

Puan: 7,0

 

***

The Wicker Man (1973, UK)

 

Yönetmen:Robin Hardy

Senaryo:Anthony Shaffer

 

Dedektif Neil Howie, kaybolan bir kızla ilgili bir davayı araştırmak için İskoçya'daki bir adaya gelir. Fakat ada halkı böyle bir kızın varlığını kabul etmemektedir.

 

Araştırmaları sonucu buradaki halkın Pagan inancına körü körüne bağlı olduğunu anlayan Howie, ritüelleri yerine getirme amacıyla aradığı küçük kızın Tanrı'lara kurban edilebileceği ihtimaliyle yüz yüze gelir. Muhtemelen kız yaşıyordur ve Howie'nin onu bulmak için ada halkına karşı mücadele vermesi gerekmektedir.

 

Korku filmlerinin vazgeçilmez ismi Christopher Lee'nin adanın sahibi Lord Summerisle'ı oynadığı film, Britt Ekland'ın dans sahneleriyle de adından söz ettirmişti.

Puan: 7,7

***

Dead of Night (1974) (aka Deathdream)

 

Yönetmen:Bob Clark

Senaryo:Alan Ormsby

 

 

Filmin olay örgüsü; birden çok karakterin aktardığı beş anormal deneyimden oluşan gizemli öyküler ve bunları birbirine bağlayan bir esas dolgu hikaye üzerine kurulmuş. Antolojik filmlerin olmazsa olmazı olan terse yatıran finale yavaş yavaş yaklaşırken, zamanın lineer yapısının bozunarak sirküler bir özellik kazandığını görüyoruz. Filmde bu bağlamda birçok klişe mevcut fakat “Dead of Night” klişelerden oluşan bir film değil, klişeleri yaratan bir film (tarih 1945). Dönemine göre oldukça yenilikçi ve klasmanında tek olduğunu belirtmem gerekiyor. Yani tarihi değeri yüksek bir film. Birçok antolojik filmi etkilediği gibi,

“Alacakaranlık Kuşağı” benzeri TV serilerine de ilham vermiş bir film

Puan: 6,8

***

It's Alive! (1974)

 

Yönetmen:Larry Cohen

Senaryo:Larry Cohen

 

Davis çifti sıradan hayatlarını yaşarlarken ikinci çocuklarını beklerler. Fakat doğum sorunlu geçer ve Davis çiftinin çocukları bir mutant olarak dünyaya gelir. Doğduktan sonra oradaki herkesi öldüren mutant bebek kaçar. Ailesi ve polis de dahil olmak üzere herkes peşine düşer.

Puan: 5,7

 

***

 

Phantom of the Paradise (1974)

 

Yönetmen:Brian De Palma

Senaryo:Brian De Palma

 

Bir müzik yapımcısı, bir bestecinin elinden yeni bestesini ve kız arkadaşını alınca besteci, müzik yapımcısının müzik şirketinde hayalet olur ve intikamını almaya çalışır.

Puan: 7,3

 

***

The Texas Chainsaw Massacre (1974), and sequels (1986, 1990), and remakes (1994, 2003)

 

Yönetmen:Tobe Hooper

Senaryo:Kim Henkel, Tobe Hooper

 

 

Sally ve sakat kardeşi Franklin, Teksas'da ki büyük babasının mezarının, bir grup mezar soyguncusu tarafından açıldığı haberini alırlar.İki kardeş arkadaşları Jerry, Kirk ve Pam ile Teksas'ın içlerine doğru bir yolculuğa çıkarlar.Gençler ilk önce Sally ve Franklin'in eski evlerine doğru yol almışlardır.Yolculuk sırasında arbaya bir otostopçu alırlar.İlk başlarda normal gözüküp ailesinden bahseden otostopçu daha sonra aniden Franklin'in fotoğrafını çeker.Onlara fotoğrafı 2 dolara satmak ister.Gençler fotoğrafı almak istemeyince Franklin'in kolunu keser.Ve ardından gençler onu arabalarından atar.

Puan: 7,5

 

***

Jaws (1975), and sequels (1978, 1983, 1987)

 

 

Yönetmen:Steven Spielberg

Senaryo:Peter Benchley, Carl Gottlieb

 

Devası büyük beyaz bir köpekbalığının küçük bir adada yaşamakta olan insanları tehdit edişi ve onunla mücadeleyi konu alıyor Denizin Dişleri1975 ABD yapımı gerilim filmidir. Özgün adı Jaws (Çene, ağız) olan ve Peter Benchley'in çok satan romanından uyarlanan filmi Steven Spielberg yönetmiş, başıca rollerinde Roy Scheider, Richard Dreyfuss ve Robert Shaw oynamışlardır.

 

"Jaws", 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir.

Puan: 8,1

***

Profondo Rosso (1975, It.) (aka Deep Red)

 

Yönetmen: Dario Argento

Senaryo: Dario Argento, Bernardino Zapponi

 

Caz piyanisti ve müzik hocası Marcus Daly, kanlı bir cinayete şahit olduktan sonra, cinayetin ardındaki gizemi araştırmaya başlar. Zamanla cinayetlerin sayısı artmaya başlar ve Daly cinayetlerle kendisi arasındaki bağlantıdan yola çıkarak, katilin kim olduğunu bulmaya çalışır. Katile giden yol, sırlarla dolu bir bulmacayı andırmaktadır.

Puan: 7,7

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Race with the Devil (1975)

 

Yönetmen:Jack Starrett

Senaryo:Lee Frost, Wes Bishop

 

Motor sporları ve otomobil düşkünü iki arkadaş, Roger ve Frank, karılarıyla birlikte uzun bir kamp yolculuğuna çıkarlar. Karavanlarıyla seyahat eden çift, insan kurban eden tuhaf bir satanist kültle karşılaştıklarında, otobanda ölümcül bir yarış başlar. Canlarını zor kurtaran çiftler, sonunda ulaştıkları bir polis merkezinde olanları anlattıklarında şerif onları delillerin yetersiz olduğu savıyla başından savar. Tekrar yola düşerler ancak dehşet bitmemiştir.

Puan: 6,6

***

The Rocky Horror Picture Show (1975, UK)

 

Yönetmen:Jim Sharman

Senaryo:Richard O'Brien, Jim Sharman

 

Yeni evlenmiş olan Janet Weiss (Susan Sarandon) ve Brad Majors (Barry Bostwick) yağmurlu bir gecede yollarını kaybeder. Ardından Weiss ve Majors bir şatoya sığınırlar. Bu şatonun sahibi, travesti bir bilimadamı olan Dr. Frank-N-Furter'dır (Tim Curry). Dr. Frank-N-Furter, o gece Rocky Horror adında bir aşk kölesi yaratcağını açıklar. Janet Weiss ve Brad Majors'ın saklı kalmış v e bastırılmış duyguları ortaya çıkar.

Puan: 7,4

***

Shivers (1975, Can.) (aka The Parasite Murders/They Came From Within)

 

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo: David Cronenberg

 

Bir profesörün genetik koduyla oynanmış parazitler üzerinde yaptığı deneyler kontrolden çıkınca, bir sitede yaşayan insanlar korkunç bir şekilde değişime uğramaya başlar. Giderek artan sayıda insan açıklanamaz bir cinsel ilişki arzusuna kapılmakta, adeta zombileşerek parazitleri yaymaktadır. Sitenin doktoru Roger St. Luc korkunç vakayı önce çözmek sonra da başetmeye zorundadır.

Puan: 6,6

***

Burnt Offerings (1976)

 

Yönetmen: Dan Curtis

Senaryo:Robert Marasco, William F. Nolan, Dan Curtis

 

 

Bir çift ve 10 yaşındaki oğulları yazı geçirmek için büyük bir eve taşınır. Neredeyse aile eve taşınır taşınmaz, tuhaf şeyler yaşanmaya başlar. Ne zaman biri yaralansa, sanki ev kendini onarıyor gibidir.

Puan: 6,5

***

Carrie (1976)

 

Yönetmen:Brian De Palma

Senaryo:Stephen King, Lawrence D. Cohen

 

Herkesin bir kırılma noktası vardır.carrie white ında ise o noktaya gelmemesi için dua etseniz iyi olur.angela bettis stephen kingin bu ilikleri donduran efsanevi dehşet ve ceza verme hikayesinde gözleri yuvalarından çıkartan özel efektler ve şok edici yepyeni bir sonla sizlerle. carrie yalnız garip ve topluma uyum problemleri olan bir genç kızdır. okulda sınıf arkadaşlarının sürekli alayları evde ise fanatik derecede dinci annesinin psikolojik eziyetleri altında ezilmektedir.ama carrienin bir sırrı vardır.korkunç telekinesis gücü ona bahşedilmiştir.ve işkenceleri mezuniyet balosunda onu affedilmeyecek derecede acımasızca küçük düşürdüklerinde ölümcül bir ders öğreneceklerdir.eğer ateşle oynarsan mutlaka yanarsın.

Puan: 7,4

 

 

***

The Little Girl Who Lives Down the Lane (1976)

 

Yönetmen:Nicolas Gessner

Senaryo:Laird Koenig

 

13 Yaşındaki Rynn Jacobs'un büyük bir sır saklamaktadır. Meraklı ev sahibi ve onun cinsi sapık oğlu küçük kızın ölümcül sırrını öğrenmek için harekete geçerler.

Puan: 7,1

***

 

The Omen (1976), and sequels (1978, 1981, TV's 1991), remake (2006)

 

Yönetmen:Richard Donner

Senaryo: David Seltzer

 

Robert ve Katherine Thorn çifti, ailelerinin tamamlanacak olmasından çok memnun bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedirler.Doğum zamanı geldiğinde Robert, acı gerçeği öğrenir.Doğacak çocuk ölmüştür. Doğumda orada bulanan Peder, ona başka bir çocuk evlat edinmesini ve Allah'ın bunu günah saymayacağını söyler.Robert çocuğu evlat edindiğinde bütün yaşantıları değişir..Çocuk yani Damien 5 yaşına geldiğinde, Robert evine ne tür bir şeytan aldığını anlayacaktır.

Puan: 7,6

***

 

Eraserhead (1977)

 

Yönetmen: David Lynch

Senaryo: David Lynch

 

 

Sinema tarihinin en orjinal filmlerinden birisi olan film, David Lynch'in ilk uzun metraj filmidir. Dev makinelerin çalıştığı dumanlarla kaplı bir evrende geçen filmde Jack Nance'in canlandırdığı Henry Spencer'ın özürlü kız arkadaşı olan Mary X'den (Charlotte Stewart) mutant bir çocuğu olur. Bu öykü etrafında ilerleyen film, 30 dakika boyunca Spencer'ın kabusuna bizi davet eder. Filmde Henry Spencer evi terk eden kız arkadaşının öfkesini bebeğini öldürerek dindirir. Bir sürü rahatsız edici imge, izleyicinin algısını allak

bullak eden bir ses bandı ve siyah-beyaz görüntüleriyle, 'Eraserhead' bir deneysel sinema başyapıtıdır. Filmde fantastik görüntüler çoğunluktadır.

Puan: 7,4

 

***

The Hills Have Eyes (1977)

 

Yönetmen:Wes Craven

Senaryo:Wes Craven

 

Vahşi, acımasız ve soluk aldırmayan gerilimiyle, tatile çıkan amerikalı bir ailenin başından geçen hayatta kalma mücadelesini anlatan film, çok çok düşük bütçesi ile sinir sistemimizde şok edici etkiler bırakmayı başardı. Modern korku sinemasının tarihsel olayları içinde çok az filmi, bir kült klâsik haline gelmiş Wes Craven'ın 1977 yılı yapımı Hills Have Eyes'ı kadar derin bir etki bırakmıştır.

Puan: 6,4

***

 

Suspiria (1977, It.)

 

Yönetmen: Dario Argento

Senaryo: Dario Argento, Daria Nicolodi, Thomas De Quincey

 

Film Argento'nun Le Tre madri (Üç Anne) ismini verdiği, kötücül güçlerin dünyaya saldırarak acımasızca zarar vermeye çalışmalarının anlatıldığı üçlemenin ilk filmidir. Üçlemenin ikinci filmi 1980 yapımı Inferno, son filmi ise 2007 tarihli La Terza madre'dir. Suspiria Argento'nun en iyi filmi ve korku sinemasının klasiklerinden biri olarak gösterilir. Film ayrıca Technicolor işleme tesisinin kapatılmasından hemen önce, bu teknikle hazırlanmış son filmdir.

 

 

Film Amerikalı bale öğrencisi Suzy Banyon'un, ünlü bir dans okulunda öğrenim görmek üzere Almanya'ya gidişiyle başlar. Yoğun sağanak altında okula giden Suzy, önce bir öğrencinin garip şeyler sayıklayarak okuldan kaçışına şahit olur. Ardından okulun kapısı kapanır ve Suzy kendini tanıtmasına rağmen, kapının ardındaki kişi tarafından içeri alınmaz. Suzy geceyi yakındaki kasabada geçirirken, okuldan kaçan öğrenci ve yanına sığındığı arkadaşı o gece vahşice öldürülür.

 

 

Ertesi gün okula katılmayı başaran Suzy eğitimine başlar ancak, okulda çalışan kadınlardan birinin elindeki kristalden etkilenerek ders sırasında bayılır. Okul doktorunun tavsiyesi üzerine sıkı bir diyete başlar ve yemeklerini tek başına odasında yer. Bu arada okulda garip olaylar olmaya başlarken, sürekli halsiz ve uykulu olan Suzy bu olayları güçlükle izler. Okulun kör piyanistinin rehber köpeği tarafından öldürülmesinin ardından, Suzy ve yan odada kalan arkadaşı Sara okuldaki gizemi çözmeye çalışırlar. Ancak Suzy'nin yine çok halsiz olduğu bir akşam, Sara okuldaki öğretmenlerin peşinden giderek gizlerini anlamaya çalışırken ölür. Ertesi gün Sara'nın okulu o sabah aniden ve hiçbir sebep göstermeden terk ettiği söylenir.

 

Sara'yı bulmaya çalışan Suzy, arkadaşının psikiyatristine ulaşır ve ondan Sara'nın cadılık ile ilgili takıntıları olduğunu öğrenir. Ayrıca okumakta oldukları okulda, yıllar önce cadı olduğu için öldürülen bir kadın yaşamıştır. Suzy bunların yanı sıra, ilk akşam rastladığı okuldan kaçan öğrencinin sayıkladıklarından hatırladığı kelimeleri de kullanarak, okulda gizli bir bölüm bulur ve öğretmenlerin burada geceleri cadılık ayinleri yaptığını fark eder. Yanlışlıkla girdiği bir odada karşılaştığı baş cadı "Mater Suspiriorum'u öldüren

Suzy, yıkılmakta olan okuldan kaçarak kurtulur.

Puan: 7,5

***

Dawn of the Dead (1978)

 

Yönetmen:George A. Romero

Senaryo:George A. Romero

 

Philadelphia özel polis gücünden iki memur, Peter ve Roger (Ken Foree Scott ve H. Reiniger), beyin yiyen zombiler tarafından ele geçirilen bir apartmanı temizledikten sonra yakındaki bir televizyon istasyonuna sığınırlar. Burada tanıştıkları iki televizyoncuyu da yanlarına alarak helikopterle binadan kaçarak bir alışveriş merkezine ulaşırlar. Erzak almak üzere kısa bir süre için uğradıkları alışveriş merkezinde hesapladıklarından daha fazla kalmaları gerekecektir, çünkü anlaşılmayan bir nedenle tüm zombiler bu binaya girmeye

çalışmaktadır. Yönetmenin, 1970'lerin tüketim toplumunu ve insan doğasını zombileri kullanarak eleştirdiği bu kült filmi, ayrıca dönemin önemli konularından ırkçılığı da mesaj olarak iletiyor.

Puan: 8,0

***

 

Halloween (1978)

 

Yönetmen:John Carpenter

Senaryo:John Carpenter, Debra Hill

 

Korku sinemasının ustalarından John Carpenter'ı üne kavuşturan filmi "Cadılar Bayramı", ilk cinayetini altı yaşında işleyen bir çocuğun onbeş yıl sonra hapisten kaçarak geçmişini tekrarlamasını anlatıyor. Azizler günü arifesinde işlediği cinayeti hayatının merkezi haline getiren ve sıradan insanları öldürerek adeta sorunlarıyla hesaplaşan gencin hikayesi.

Puan: 7,9

***

Alien (1979)

 

Yönetmen:Ridley Scott

Senaryo: Dan O'Bannon, Ronald Shusett

 

Görevini tamamlayarak Dünya'ya dönmeye hazırlanan kargo gemisi Nostromo'nun beş erkek, iki kadın ve bir kediden oluşan mürettebatı özel kabinlerinde uykudadır. Bilgisayarların çevredeki bir gezegende yabancı bir yaşam türü tespit etmeleri üzerine uyandırılırlar.

 

Yasalar, akıllı olabilecek her canlının araştırılmasını emretmektedir. Dallas (Tom Skerritt), Lambert (Veronica Cartwright) ve Kane'den (John Hurt) oluşan ekip, gezegene gittiğinde terk edilmiş bir uzay gemisiyle karşılaşır. Buldukları yumurta benzeri organizmaları incelerken, bir tanesi kırılır ve yengeç benzeri bir yaratık Kane'in yüzüne yapışır. Ekip gemiye döndüğünde Ripley (Sigourney Weaver), Kane'i içeri almakta tereddüt eder. Karantina kuralları çok açıktır. Fakat mürettebat, arkadaşlarını kurtarmak için bu sorumluluğu alır.

Puan: 8,5

***

 

The Amityville Horror (1979), and sequels (1982, 1983), remake (2005)

 

Yönetmen:Stuart Rosenberg

Senaryo:Sandor Stern, Jay Anson, George Lutz

 

Bir evin anıları var mıdır? Ya da bir evi ele geçiren görünmeyen güçlerden bahsetmek mümkün mü George (James Brolin) ve Kathy (Margot Kidder) üç çocukları ile birlikte taşındıkları yeni evlerinde bu sorulara cevap bulacaklar. Georgea göre evlerin anıları olmaz ama şeytani güçler bu ailenin üyelerini tek tek esir alınca Georgeun fikri değişecek ve evde bir şeytan çıkarma seansı başlayacak. Hayal ettikleri evde yaşamanın mutluluğu ile sarhoş olan Lutz Ailesini tüyler ürpertici olaylar bekliyor.

Puan: 6,2

 

***

The Brood (1979, Can.)

 

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo: David Cronenberg

 

 

Frank Carveth'in eski eşi Nola, sıradışı bir psikoloğun özel hastanesinde terapi görmektedir. Bu sıradışı psikolog Dr. Hal Raglan (efsanevi aktör Oliver Reed), "psychoplasmics" adını verdiği kendi geliştirdiği bir teknikle çalışmaktadır. Psychoplasmics terapisi altında duygularını dışa vuran hastalar, bu dışavurumları sonucunda fiziksel değişimler de yaşayabilmektedirler. Frank Carveth'in küçük kızı, annesiyle geçirdiği bir haftasonundan sonra babasının evine sırtında yaralarla dönünce Frank Carveth deliye döner ve olaydan Dr. Hal Raglan'i sorumlu tutar. Kısa bir süre sonra Nola'nın annesi, kimliği belirsiz vahşi küçük bir çocuk tarafından hunharca öldürülünce işler sarpasarmaya başlayacaktır?

Puan: 6,9

***

Dracula (1979)

 

Yönetmen:John Badham

Senaryo:W.D. Richter, Hamilton Deane, John L. Balderston

 

Puan: 6,4

***

Nosferatu the Vampyre (1979)

 

Yönetmen:Werner Herzog

Senaryo:Werner Herzog, Bram Stoker

 

Teknik olarak senaryosu Alman yönetmen Werner Herzog tarafından, İrlanda'lı yazar Bram Stoker'ın 1897 tarihli romanı Dracula'dan uyarlanmış olsa da, film yine aynı romana dayanan, F. W. Murnau'nun 1922 tarihli sessiz Alman klasiği Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi (Nosferatu, eine Symphonie des Grauens) adlı filminin stilistik bir yeniden çevrimidir ve bu filme bir saygı duruşudur.

Puan: 7,6

 

***

Phantasm (1979)

 

Yönetmen: Don Coscarelli

Senaryo: Don Coscarelli

 

 

Abisiyle yaşayan Mike abisinin terk etmesinden korkmaktadır . Bir gün abisinin arkadaşının cenazesinde orada çalışan görevlinin zorlanmadan tabutu cenaze arabasına soktuğunu görür ve olayı araştırmaya karar verir.

Puan: 6,9

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

En İyi Korku Filmleri 1980/1990 Arası

 

Cannibal Holocaust (1980, It./Col.)

 

 

Yönetmen:Ruggero Deodato

Senaryo:Gianfranco Clerici

 

En iyi efekt gerçek olanıdır sözünden yola çıkılarak yapılmış 18 ülkede yasaklanmış, blair witch tarzı filmlere esin kaynağı olmuş bir film. Bir grup bilim adamının belgesel çekmek için amazonlardaki yerli kabilesine yapılan seyahat, ve bu zamanda başlarından geçen olaylar anlatılıyor.İçerdiği fazla şiddet, tecavüz gibi sahnelerden dolayı bir çok ülkede sansürlenmiştir.

Puan: 6,0

 

 

***

 

The Changeling (1980)

 

Yönetmen:Peter Medak

Senaryo:Russell Hunter, William Gray, Diana Maddox

 

Müzik profesörü John Russell, eşi ve kızını bir trafik kazası sonucu kaybeder. Aylarca bu kazanın etkisinden kurtulamayan Russell, acısını unutabilmek için bir üniversitede dersler vermeye başlar. Kısa süre sonra da sessiz ve sakin bir çalışma ortamı için yeni bir ev arayan Russell, yıllardır boş duran ve kimsenin yaşamak istemediği büyük bir malikaneye taşınır.

 

Kendisini müzik derslerine ve piyanoda yeni besteler yapmaya veren John Russell, çok geçmeden evin içinde yalnız olmadığını anlar. Kendisiyle iletişim kurmaya çalışan ve tüm eve hakim olan ruh, Russell'ı evin tarihiyle ilgili gizli kalmış gerçeklere ulaştıracaktır.

Puan: 7,3

***

 

Dressed to Kill (1980)

 

Yönetmen:Brian De Palma

Senaryo:Brian De Palma

 

Bu gerilim dolu psiko-seksüel korku filmi, ustura gibi keskin bir ihtiras, delilik ve cinayet öyküsüdür. Cinsel yönden düş kırıklığına uğramış bir eş ve anne olan Kate Miller, onu tatmin etmeyen erotik yaşamından yakınmak üzere, muayenesi Manhattan'da bulunan pek revaçtaki psikiyatrı Dr. Robert Elliott'ı ziyaret eder. Bir yabancıyla tatmin edici bir cinsel ilişki içinde geçirdiği öğleden sonranın ardından Kate, adamın binasının asansöründe usturalı sarışın bir kadın tarafından öldürülür. Katili şöyle bir gören sarışın fahişe Liz, hem baş zanlı, hem de katilin yeni hedefi haline gelir. Polis onun öyküsüne inanmaya hiç de gönüllü olmadığı için, Liz, psikopatı yakalamak üzere Kate'in oğlu Peter'la güçbirliği yapar. Bu arada, başkalarının da başına bir şey gelmeden önce katili yakalama yolunda umutsuz bir çaba içinde olan Dr. Elliott, tüyler ürpertici arzuların karanlık ve tedirgin edici dünyasına çekilir. Ve doktor korkunç gerçeğe giderek yaklaştıkça, kendini

baştan çıkarıcı, ölümcül bir saplantı, sapıklık ve aldatma labirentinin içinde bulur

Puan: 7,1

 

***

 

The Fog (1980)

 

Yönetmen:John Carpenter

Senaryo:John Carpenter, Debra Hill, Edgar Allan Poe

 

Ürkütücü sisin içine sıkışan Antonio körfezi sakinleri, dehşet verici bir intikamın habersiz kurbanları olurlar.Tam yüzyıl önce,sisli bir gecede cüzzamlıları taşıyan bir gemiye tuzak kurulur.Gemi kayalık kıyıya doğru yönlendirilir,batar ve içindeki herkes boğularak ölür.Kasbalılar gemiden çaldıkları altınlarla bugünkü Antonio Bay kasabasını kurarlar.Şimdi,hayalet denizciler ölümlerinden sorumlu olanların nesillerinden kalanları bulup onlardan intikam almak için dehşet verici sisle birlikte geri dönerler.Böylece Antonio Bay'de kabus dolu günler başlar. Korku sinemasının usta yönetmenlerinden John Carpenter'ın bir önceki filmi Halloween'ın hemen ardından çektiği The Fog(sis),belki bugün izlendiğinde çok basit bulunabilir ama yapım yılı dikkate alındığında bir korku başyapıtı olduğu anlaşılıyor.Zamanın en iyilerinden...

Puan: 6,8

 

***

 

Friday the 13th (1980)

 

Yönetmen:Sean S. Cunningham

Senaryo:Victor Miller, Sean S. Cunningham, Ron Kurz

 

Camp Crystal Lake on yıllar önce esrarengiz cinayetlerin yaşandığı, terkedilmiş bir gençlik kampıdır. Bir girişimci kampı tekrar hizmete açmaya karar vererek yakışıklı delikanlılar ve güzel genç kızlardan oluşan bir kadroyu işe alır. Bir yağmur fırtınası kampı dünyanın geri kalanından soyutladığında korkunç ölümler başlar. Gençler sırayla, korkunç derecede yaratıcı şekilde cinayete kurban gitmektedir.

Puan:6,5

***

 

The Shining (1980, UK)

 

Yönetmen:Stanley Kubrick

Senaryo:Stephen King, Stanley Kubrick, Diane Johnson

 

Sinema tarihinde her yaptığı filmin bir türün en başarılı örnekleri arasına girdiği yönetmen Stanley Kubrick'in korku-gerilim türünde yarattığı şaheserdir.

 

Film Jack isimli bir yazar (Jack Nicholson), Wendy isimli karısı (Shelley Duvall) ve Danny isimli (Danny Lloyd) çocuğundan oluşan Torrance ailesinin yazarın romanını yazabilmesi için ıssız bir otelde inzivaya çekilmeleriyle başlar. Çocuğun telepatik güçleri onun otelin geçmişindeki rahatsız edici görüntüleri görmesine neden olur. Yazar baba da aynı şekilde otelin hayaletleriyle diyaloğa geçmesiyle birlikte yavaş yavaş çıldırma noktasına gelir. Filmin devamı ile ilgili daha detaylı bilgi vererek izlememiş olanları bu keyiften mahrum etmek istemediğimden konu kısmını bu kadarla sınırlı tutuyorum. Filmle ilgili detaylar da en az filmin kendisi kadar efsaneleşmiştir. Filmin geneli özellikle de Jack Nicholson'ın sahnelerinin çoğu doğaçlama çekilmiştir. İddia edilir ki Shelley Duvall tekrarların sayısı yüzünden sonunda çok az konuşmayla pasif bir oyuna dönmüştür -ki bunun filmdeki karaktere tam uyum sağladığını belirtmek gerekir. Yine filmde inanılmaz bir performans sergileyen çocuk Danny Lloyd'un filmin korku filmi olduğundan haberi olmadan film tamamlanmış ve bu kadar iyi performans göstermesine rağmen biyoloji öğretmenliği yaparak hayatına devam etmiştir (Bu çocuk Stanley Kubrick tarafından 5000 -beşbin- çocuk arasından seçilmiştir). Filmin afişinde de kullanılan kapı kırma sahnesi ilk çekimde kolay kırılması için ince çürük tahtalardan yapılmış ama Jack abimizin bu kapıyı tek vuruşta tuzla buz etmesi sonucu filmde orjinal kapının kırılma sahneleri kullanılmıştır. Stanley Kubrick bu filmin çekimine 1.3 milyon feet film harcamış - tekrar çekim sayısını

siz düşünün...

 

 

Filmin ismi olan "shining" çocuğun telepatik güçleri düşünüldüğünde türkçeye "aydınlanma" olarak tercüme edilmesi gerekirken Jack karakterinin çıldırması ve 'shining' kelimesinin 'parlama' anlamından dolayı bir korku filmine daha çok yakışacağı düşünülen 'Cinnet' ismiyle tercüme edilmiştir.

Puan: 8,5

 

***

 

An American Werewolf in London (1981, UK)

 

Yönetmen:John Landis

Senaryo:John Landis

 

İki genç Amerikalı turist (David Naughton ve Griffin Dunne), İtalya'ya gitmeden önce geldikleri İngiltere'yi otostop yaparak turlamaktadırlar. Gezip görecek başka yer yokmuş gibi, ülkenin kuzeyindeki her daim sisli, nemli, karanlık ve çorak arazileri turlayan ikili, geceyi geçirmek için yollarının üzerindeki bir köyde konaklamak isterler. Ancak köy halkı pek dost canlısı değildir ve gençler dışarıda olmanın içeride olmaktan daha iyi olduğunu düşünüp köyden uzaklaşırlar. Köylülerin, "yoldan ayrılmayın" uyarısını da pek ciddiye almayan iki genç, vahşi bir yaratığın saldırısına uğrarlar. Jack (Griffin Dunne) parçalanarak ölür, buna karşılık David (David Naughton) yaralı olarak kurtarılır. Londra'da bir hastaneye yatırılan ve yaklaşık bir ay hastanede kalan David bu sürede iyileşir ve hastanedeki güzel bir hemşire (Jenny Agutter) ile de yakınlaşır.

Taburcu olan ve hemşirenin evine yerleşen David, rahmetli arkadaşı Jack'in zombi hayali tarafından sık sık ziyaret edilmektedir. Jack zombisi, David'in aldığı ısırıklar nedeniyle iki gün içinde kurtadama dönüşeceğini idda etmektedir ve David'den bir isteği vardır: Başka insanlar zarar görmeden önce lanet sona ermeli ve David kendini öldürmelidir.

Puan: 7,6

***

 

The Beyond (1981, It.)

 

Yönetmen:Lucio Fulci

Senaryo: Dardano Sacchetti, Giorgio Mariuzzo, Lucio Fulci

 

Filmin kahramanı Liza, kendisine miras kalan oteli almak için New York'tan New Orleons'a gelir. Burada iş yapabileceğini düşünerek oteli yenileme işine girişir. Fakat otelin yenilenmesi sırasında tesisatçı bodrum katındaki geçidi açar. Aslında otelin, cehennemin kapılarından birinin üstüne inşaa edildiği anlaşılır.

Puan: 6,9

 

***

The Evil Dead (1981)

 

Yönetmen:Sam Raimi

Senaryo:Sam Raimi

 

Baş kahraman Ash, sevgilisi Linda ile birlikte, yanlarına başka bir çift (Scotty ve Shelly) ve arkadaşları Cheryl'i alarak, Tennessee ormanındaki bir kulübeye haftasonu tatillerini geçirmeye giderler. Kulübenin mahzeninde ölülerin kitabı Necronomicon'u (Book of the Dead) ve bir ses bandı bulurlar. Kitaptaki büyülü sözleri içeren bu ses bandını çaldıklarında farkında olmadan intikam isteyen eski iblisleri uyandırırlar. Bir süre sonra içlerinden bazıları iblislerin etkisi altına gireceklerdir.

Puan: 7,6

***

 

The Howling (1981)

 

Yönetmen:Joe Dante

Senaryo:Gary Brandner, John Sayles, Terence H. Winkless

 

Bir seri katilin kurbanı olmaktan zor kurtulan başarılı TV spikeri Karen Write, doktorun önerisi ile ormanlık bir alanda yerleşik bir kamp niteliğindeki rehabilitasyon merkezine gider. Aslında kampın sakinleri tuhaf bir koloninin üyeleri gibi davranmaktadır. Çok geçmeden Karen, yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunun farkına varır.

Puan: 6,6

***

 

Scanners (1981)

 

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo: David Cronenberg

 

Tarayıcıların Dünyasına Hoş Geldiniz.

 

Telekinetik güçleri olan bir insan ırkı....Korku artık beyninizde! Güçlerini inanılmaz bir biçimde kullanabilen bir Tarayıcı 'normal' insanlara karşı kanlı bir savaşa girince Cameron Vale onu bulmak üzere yollara düşer. Ancak Vale tecrübesizdir ve bir diğer tarayıcı ile savaşmak ürkütücü bir ölümle karşı karşıya kalma riskini de beraberinde getirir...Vale adeta aklını yitirmiş güç delisi karşıtını alt edebilecek mi? Kesin olan bir tek şey var: 'Tarayıcılar tüylerinizi ürpertecek, yüreğinizi ağzınıza getirecek, yine de gözlerinizi ekrandan ayıramayacaksınız.

Puan: 6,8

***

 

Braindead (1982, NZ)

 

Yönetmen:Peter Jackson

Senaryo:Stephen Sinclair, Fran Walsh, Peter Jackson

 

Lionel ve sevgilisi Paquita,hayvanat bahçesine gezmeye giderlerken meraklı annesi de onları takip eder. Ancak kadını Sumatra'dan gelen bir tür fare-maymun ısırır ve bulaşıcı bir zombi salgını başlatır. Annesini korumaya çalışan Lionel, onun kurbanlarını evlerinin bodrumunda saklamaya çalışır ancak olaylar giderek kontrolden çıkar ve zombiler bir ordu halinde dışarı taşarlar.

 

Yüzüklerin Efendisi'ni yöneten Yeni Zelanda'lı yönetmen Peter Jackson'ın ülkesinde çektiği 3. uzun metrajlı filmi olan Braindead, komedi ve korku unsurlarını bir arada ve başarıyla barındırıyor.

Puan: 7,6

***

 

Poltergeist (1982), and sequels (1986, 1988)

 

Yönetmen:Tobe Hooper

Senaryo:Steven Spielberg, Michael Grais, Mark Victor

 

Evlerinin bir mezarlık üzerine kurulu olduğunu bilmeyen Freeling ailesi kısa zamanda kötü günler geçirmeye başlar.Kötü Ruhlar yani hayaletler bazı özel güçlere sahip evin küçük kızı Carel Annie'yi evdeki televizyon aracılığıyla kendi boyutlarına çekerler.Artık onu kurtarmaya çalışmacak anne ve babasınındır.Ama Carel Annie için zaman gittikçe daralmaktadır.Üstelik şeytan Carel'ı etkisi altına almaya çalışmaktadır.Öfkeli hayaletler tekrar yaşama dönmek için küçük kızın gücünü kullanmak isterler...

Puan: 7,4

 

***

 

The Thing (1982)

 

Yönetmen:John Carpenter

Senaryo:Bill Lancaster, John W. Campbell Jr.

 

Kuzey Kutbu'ndayız. Norveçli 2 araştırmacı, tuhaf bir şekilde bir Haski kurdunu çılgınca avlamaya çalışırken Amerikalıların üssüne kadar gelir ve ölürler. Kurt kampa sığınır. Pilot MacReady ve doktor Copper durumu araştırmak için helikopterle Norveçlilerin kampına giderler.

 

Açıklanamayan olayların izini taşıyan kamp yerle bir olmuştur. Etrafta ölüler ve donmuş bir buz blokun içinde tuhaf bir nesne vardır. MacReady ve Copper kendi üslerine döndüklerinde dehşet başlar. Masum kurt köpeği, öldürdüğü herkesin şekline bürünebilen "şey"e dönüşmüştür.

 

1951 tarihli Howard Hawks filminin John Carpenter imzalı bu tekrar yapımı, John W. Campbell Jr.'ın esin kaynağı olan öyküsü Who Goes There?'e daha sadık bir uyarlama. Carpenter New York'tan Kaçış yıldızı Kurt Russell'a bir kez daha şans vererek ne kadar yerinde bir seçim yaptığını kanıtlıyor. İlk vizyona girdiği sırada gişede çuvallayan gerilim dolu film, giderek kültleşerek hakettiği kült mertebesine kısa sürede ulaştı ve yeni bir bilim kurgu / fantastik janrının da öncülüğünü yaptı.

Puan: 8,2

 

***

 

The Dead Zone (1983)

 

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo:Jeffrey Boam, Stephen King

 

 

Üniversitede öğretim üyesi olan Johnny Smith (Christopher WALKEN) korkunç bir araba kazası sonrası beş yıl komada kalır. Uyandığında ise artık geleceği görebilme yeteneğine sahip olduğunu fark eder. Johnny bu yeteneği sayesinde yaşadığı bölgede bir çok felaketi önleyerek yerel bir kahraman haline gelir. Ancak kayıp beş yıl içinde işini ve nişanlısını kaybetmiş ve artık tek varlık sebebinin, yeni yeteneği ve onun verdiği sorumluluklar olduğuna inanmıştır.

 

 

Smith bir süre sonra yerel bir politikacı ile tanışır. Amerikan başkanlığına aday olan Greg Stillson'un (Martin SHEEN) gelecekte dünyanın sonunun gelmesine neden olacağını görüp dehşete kapılan Johnny, bu adamın mutlaka durdurulması gerektiğine karar verir.

 

Stephen King'in bestseller romanı "The Dead Zone - Ölüm Bölgesi" Christopher \Valken, Brooke Adams ve Martin Sheen gibi önemli oyuncularla, David Cronenberg tarafından sinemaya aktarılmıştır. Film, Avoriaz Film Festivali'nin beş ödülünden üçünü kazanırken, Amerikan Edgar Allan Poe Ödülleri'ne de tam yedi dalda adaylık kazandı.

 

The Dead Zone, "Carrie" ve "Misery" ile beraber bugüne kadar çekilmiş en iyi Stephen King uyarlamalarından birisidir.

Puan: 7,3

***

 

The Hunger (1983)

 

Yönetmen:Tony Scott

Senaryo:Ivan Davis, Michael Thomas, Whitley Strieber

 

Açlık, karanlık ve stilize atmosferi, karşıt kültür öğeleri, lezbiyen alt metni ve çarpıcı kadrosu sayesinde popülerleşmiş bir çağdaş kült korku klasiği. Öykü alternatif bir aşk üçgenine odaklanıyor: Uyku ve yaşlanma üzerine araştırmalar yapan bir doktor ile bir vampir çift. Dört bin yaşındaki ölümsüz Miriam, 18. yüzyılda baştan çıkardığı ancak şimdi hızla yaşlanmakta olan sevgilisi John ile Manhattan´da yaşamaktadır. Yaşlanmayı durdurmak için Sarah´yla temasa geçer, ama sonunda onu da baştan çıkartır. Film, daha sonra Top Gun ve Devlet Düşmanı gibigişe rekortmeni filmler yapacak olan ve Ağustos 2012´de

hayatını kaybeden Tony Scott´ın ilk yönetmenlik denemesi.

Puan: 6,6

***

 

The Keep (1983)

 

Yönetmen:Michael Mann

Senaryo:F. Paul Wilson, Michael Mann

 

1942, Romanya’nın bir köyü. Nazi askerleri köydeki eski bir taş kaleyi kendilerine mevzi olarak belirlerler. Zavallı köylülerin uyarılarına aldırmadan, içi dışından daha büyük görünen, T şeklinde garip haçlarla bezeli labirent benzeri koridorlar içeren bu kaleye yerleşirler. Bir gece gerizekalı erlerden biri, bu garip şekilli haçların saf gümüşten olduğunu keşfeder ve taş bloğu kazıyarak çıkarır. Bloğun ardında, sanki uzayda konumlanmış gibi duran devasa bir tapınak kalıntısı bulurlar. O sırada hareket eden bir şey askere yaklaşır; aynı anda Yunanistan’da yatağında yatmakta olan gizemli bir adam olanları hissederek uyanır.

 

Sabah askerin cesedi bulunur ve gizlice öldürülen askerlerin sayısı artar. Komutanları bu olaydan zavallı köylüleri sorumlu tutar ve başkaldırdıkları için idam cezasına başvurur. Fakat kalenin tekinsiz iç duvarına yazılı bırakılan acayip bir yazının antikitesi, olayın ardında başka sebepler olduğunu düşündürür. Bu yazıdan anlayacak eski dillerde usta bir profesöre başvurmaya karar verirler ama şans bu ya; Yahudi profesör, kızıyla beraber bir toplama kampındadır!

Puan: 5,8

***

 

Videodrome (1983)

 

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo: David Cronenberg

 

Max Renn, sahibi olduğu ufak bir televizyon kanalında seks ve şiddet içerikli programlar yayınlayarak mümkün olduğunca basit

 

ve efektif bir şekilde reytinglerini arttırmak istiyordur. Bir gün, yardımcısı, video korsanı Harlan, sayesinde Videodrome isimli bir korsan yayına rastlar. Videodrome denen program son derece basit, ucuz, tek bir odada geçen bir dizi seks, şiddet ve işkence görüntüsünden başka birşey değildir. Televizyon dünyasında yeni bir furya yakaladığını düşünen Max, korsan olarak indirdiği bu kasetleri izlemeye başlar ve programın kaynağını arar. Çok yakında bir dizi halüsinasyon ve karanlık olay hayatını kabusa çevirmeye başlar. Kabus ve gerçeklik arasındaki sınır kayboldukça, Max de kendini fantazyanın sınırlarında bir maceranın içinde bulur.

Puan: 7,3

***

 

The Company of Wolves (1984)

 

Yönetmen:Neil Jordan

Senaryo:Angela Carter, Neil Jordan

 

Gençlik masumiyetinin kaybı, genç bir kızın yetişkinlik eşiğinde cinsellikle tanışması üzerine kurulu bu büyüme hikayesi... Aynı zamanda romancı Neil Jordan'ın ilk kez denediği "Angel"dan sonraki ikinci filmi. Masalların düz anlatımını benimsemese de, düpedüz bir masal; kurtadam hikâyeleriyle desteklenmiş bir "Kırmızı Başlıklı Kız" masalı.

Puan: 6,8

 

***

 

*Ghostbusters (1984)

 

Yönetmen:Ivan Reitman

Senaryo: Dan Aykroyd, Harold Ramis, Rick Moranis

 

Tuhaf üç bilim adamı New York'daki bir üniversitede gizli çalışmalar yaptıkları rahat yerlerinden kovulmuşlardır. Yeni bir işe girişmişlerdir artık onlar Hayalet Avcıları'dır. Eski bir itfaiye binasında sıkıntı veren hayaletleri, ruhları ve hortlakları kapana kıstırmak için 'Ghostbusters' adında bir dükkan açmışlardır. Şehirde tanımsız şeytani bir varlık ortaya çıkmıştır ve Hayalet Avcılarımız Büyük Elma'yı kurtarmakla görevlidirler.

Puan: 7,8 *(comedy, fantasy)

 

***

 

Gremlins (1984)

 

Yönetmen:Joe Dante

Senaryo:Chris Columbus

 

Onu asla ıslatmayın, parlak ışıklardan uzak durun ve ne kadar ağlayıp yalvarsa da onu asla gece yarısından sonra beslemeyin.

 

Genç Billy Peltzer yeni sevimli hayvanını alırken bunları öğrenmişti. Fakat Billy umduğundan çok fazlasıyla karşılaşacaktı. Gremlins komik ve bir o kadar korkunç sahnelerle bizlerle.

Puan: 7,2

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

A Nightmare on Elm Street (1984)

Yönetmen:Wes Craven

Senaryo:Wes Craven

Film, Elm Sokağı'nda geçiyor. Boşanmış bir aileye, dedikoducu arkadaşlara, kendisinin verebileceğinden daha fazlasını isteyen erkek arkadaşa sahip olan Nancy Thompson'ın ile kirli, kahverengi şapkası; kırmızı, yeşil kazağı, parmakları bıçaklarla dolu eldiveni ve yanık suratı ile en popüler korku filmi karakteri Freddy Krueger'ın başından geçiyor. Nancy'nin en yakın arkadaşı Tina ve Tina'nın Rod'la baş başa yatak odasında geçirdikleri bir gecede Tina'nın vahşice öldürülmesiyle Nancy'nin komiser olan babası Donald Thompson dahil herkes cinayetten Rod'u sorumlu tutar. Daha sonra Freddy'nin devamlı Nancy'nin kabuslarına

girmesi, en yakın üç arkadaşının da kendisiyle aynı kabusları gördüğünü anlaması ve annesinin Nancy'e Freddy'nin gerçek hikayesini anlatması üzerine Nancy; gerçek katilin Rod değil, Freddy olduğundan emin olur ve sadece kabuslarda ortaya çıkan Freddy'e karşı ofansif bir tavır alarak onu rüya dünyasından çıkarmaya çalışır.

Puan: 7,5

***

Day of the Dead (1985)

Yönetmen:George A. Romero

Senaryo:George A. Romero

Yaşayan ölülerin hükmettiği kontrolden çıkmış bir dünyadayız. Küçük bir grup bilimadamı ve asker, Florida'daki bir füze silosuna sığınmış, dünyanın kaderini belirlemeye çalışıyorlar. Bilimadamları bir yandan yakaladıkları zombiler üzerinde korkunç deneyler yaparak bir tedavi aramaya çalışırken, bir yandan da askerlerin tutkularını tatmin edecek arayışlara zorlanıyorlar.

Bir süre sonra, araştırmacıların aralarından bazılarını deneylerde kullandığını farkeden askerlerle araları bozulduğunda, sığınağa sızmaya başlayan zombilerin tehdidi daha da sinir bozucu bir hal alıyor.

Puan: 7,2

***

Fright Night (1985)

Yönetmen:Tom Holland

Senaryo:Tom Holland

Charley Brewster, henüz lise çağında bir ergendir. Bir gün komşu eve taşınan yeni komşuları Jerry

Dandrige’nin ve onun ev arkadaşı Billy Cole’un gecenin karanlığında bir cenaze tabutu taşıdıklarına tanık olur. Başta buna bir anlam veremez ta ki, Dandrige karşı pencereden ona dişlerini gösterene kadar. Zaten

televizyonda yayınlanan “Fright Night” adındaki bir korku tiyatrosunun müptelası olan ve bu TV şovu ile

vampir hikayelerine aşina olan Charley, teşhisi koymakta gecikmez. Brewster’ların komşusu bir vampirdir ve Dandrige, bu gerçeği öğrenen Charley’nin bildiklerinin farkına varmış ve peşine düşmekte gecikmemiştir. Şimdi sıra etrafındakileri buna inandırıp, başına sardığı bu beladan kurtulmaya gelmiştir. Annesi, sevgilisi Amy ve uçuk arkadaşı Evil bile kendisine inanmazken polisi kendine inandırmaya gayret etmek, boşa kürek

çekmekten başka bir şey değildir. Artık son bir kozu kalmıştır Charley’nin. O da “Fright Night”ın yaratıcısı ünlü vampir avcısı Peter Vincent’dır.

Peter Vincent kendi TV şovu Fright Night’ı reyting alamadığı için sonlandırmak zorunda kalmıştır. Çünkü

kendisi de dahil kimse demode vampirlere inanmamaktadır. Charley karşısına çıkıp, bir vampirden kaçtığını

anlattığında ise kendisine yardım edemeyeceğini söyleyerek inançsızlığını ortaya koyar. Ancak Charley’nin

durumuna üzülen Amy’nin teklif ettiği para karşılığında, Dandrige’nin evine gidip ona göstermelik bir vampir testi yapmaya karar verir. Dandrige, Charley’nin iddia ettiği gibi bir vampir midir yoksa sıradan bir komşu mudur? Başta uyduruk biçimde ilerleyen bu testin sonucunda bazı anormallikler ortaya çıkmaya başlar...

Puan: 7,1

***

Re-Animator (1985)

Yönetmen:Stuart Gordon

Senaryo:H.P. Lovecraft, Dennis Paoli, William Norris

Başarılı bir tıp öğrencisi ve bir hastanede asistan olarak görev yapmakta olan Dan, dekanın kızı Megan'la birlikte güzel bir hayat sürmektedir. Bir gün ev arkadaşı ilanıyla Herbert West isimli birisi ilgilenir. West, ölenleri hayata döndürme üzerine deneyler yapan İsviçreli garip bir bilim insanıdır.

West'i evine kabul eden Dan, bu adamın evinin bodrumunda deneyler yapmasına izin verir. Megan'la sahip oldukları ölü kedileri üzerinde deney yapan West'in daha büyük deneklere ihtiyacı vardır. West'in çalışmalarından çok etkilenen Dan, yardım etmeyi kabul ettiğinde başına geleceklerden habersizdir.

Puan: 7,3

***

The Fly (1986)

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo:George Langelaan, Charles Edward Pogue, David Cronenberg

Seth Brundle, karizmatik bir karakteri olan, hafif çılgın bir bilim adamıdır. Kadın gazeteci Veronica Quaife, maddenin teleportasyonu yani ışınlanma üzerinde çalışan bu genç dahiyi haber konusu yapmıştır. Genç kadın Brundle'ın ilk defa bir canlıyı ışınlamayı başardığı zafer anına şahit olur. Ancak ışınlanma modülüne Brundle ile birlikte girmiş olan küçücük bir sinek, herkesin gözünden kaçmıştır.

Genç bilim adamı ve güzel gazeteci arasında gelişen duygusal yakınlaşma, kısa süre içinde Brundle'da gelişen ruhsal ve fiziksel farklılıklar tarafından gölgelenecektir. Brundle'ın moleküler yapısının bir sineğinkiyle birbirine karışmış olduğu anlaşıldığında, iki sevgilinin gözleri önünde gerçekleşen acı verici transformasyon süreci, zamana karşı bir yarışa dönüşür.

Puan: 7,5

***

 

Henry: Portrait of a Serial Killer (1986)

Yönetmen:John McNaughton

Senaryo:Richard Fire, John McNaughton

Seri katil henry lee lucas'ın gerçek yaşamına dayanan, 1986 yılında john mcnaughton tarafından yazılıp yönetilmiş gerilim filmi. başrolde micheal rooker oynamaktadır. sadece öldürme sahneleri ile değil, bu adamın neden öldürdüğüne dair ipuçları da vererek dört dörtlük bir seri katil filmi yapmayı başarmışlar. henry'nin filmin bir yerinde "yeah, i killed my mama" deyişi vardır ki..

Puan: 7,1

***

The Hitcher (1986)

Yönetmen:Robert Harmon

Senaryo:Eric Red

jim halsey isimli genç, arabayı sahibine ulaştırmak için yola koyulmuştur.. yolda yorgunluktan uyuyakalmamak için otostop çeken adamı arabasına alan genç, daha sonra bu adamın niyetini anlayınca yolculuk onun için kabusa dönüşecektir.. 2007'de yeniden çekilen the hitcher'ın orjinal versiyonu aksiyon / gerilim türünde bir yapım.

Puan: 7,3

***

 

Manhunter (1986)

Yönetmen:Michael Mann

Senaryo:Thomas Harris, Michael Mann

Emekli FBJ ajanı Will Graham, çok tehlikeli bir seri katili yakalamak için göreve döner. Graham, psikopat düşünce tarzını çözme konusundaki yeteneğine ek olarak, daha önce yakaladığı ünlü katil Dr. Hannibal Lecter'ın da yardımıyla Kızıl Ejder olarak bilinen korkunç caninin peşine düşer.

Thomas Harris'in Kızıl Ejder adlı kitabından Michael Mann tarafından sinemaya uyarlanan yapım, Hannibal Lecter efsanesinin gençlik dönemini de kapsamaktadır.

Puan: 7,2

***

 

Angel Heart (1987)

Yönetmen:Alan Parker

Senaryo:William Hjortsberg, Alan Parker

Louis Cypher adlı gizemli bir müşteri, özel dedektif Harry Angel'dan bir adamı bulmasını ister. Verilen ipuçlarını değerlendiren Angel, hedefine doğru ilerledikçe bir takım doğaüstü olaylarla karşılaşır. Dahası, aranan kişiye dair bilgi aldığı herkes vahşice öldürülmektedir. Polisin suçu kendi üzerine atmasından korkan Angel, her şeye rağmen görevini yerine getirmeye çalışır.

Puan: 7,3

***

*A Chinese Ghost Story (1987, HK) (aka Sien Nui Yau Wan)

Yönetmen:Siu-Tung Ching

Senaryo:Songling Pu, Gai Chi Yuen

Utangaç vergi memuru, terk edilmiş bir ormandaki tapınağa sığınır. Orada, güzel kadın hayalet Siu-Shihn onu baştan çıkarmaya çalışır. Hayalete direndiğinde hayalet ona aşık olur. Maalesef, kızınn hırsızların elinde ölmesinden beri Siu-Sihn'in ruhu, kindar ve 'Dam' olarak bilinen ve kızı, Kara Dağ'ın şeytani Lordu ile evlnenmeye zorlayan erkek kılığında bir ağaç şeytanın içine hapsolur. Ling, şeytanlarla savaşmak için Tao ist kılıç ustası Master Yin ile güçlerini birleştirir. Yin, Ölüler diyarına giden geçici bir kapı açar. Ling, Ölüler diyarında, Siu-Shin'i evlilikten kurtarmak ve ruhunu özgürleştirmek için çaba harcar. Sonunda, başka bir bedende dirilmesi olasılığını düşünerek, kızın küllerini tekrar gömer.

Puan: 7,6 *(Komedi, Aksiyon, Gerilim)

***

Evil Dead 2: Dead by Dawn (1987)

Yönetmen:Sam Raimi

Senaryo:Sam Raimi, Scott Spiegel

Ash şimdi bir gece daha hayatta kalmak zorunda. Bu kez sahneye, orijinal öyküde kötülüğü icad edip dünyaya salan Profesör'ün kızı, bir tamirci, Profesör'ün ortağı ve tamircinin kızarkadaşı da dahil oluyor. Gece boyunca tüm bu karakterler, iblisler ordusu, grotesk derecede bir komiklik, kan, vahşet, bir elektrikli testere, bir çifte, havada uçan bir göz ve espri anlayışı olan kesik bir elin yaptıklarını izleyeceğiz.

Puan: 7,8

***

 

Dead of Winter (1987)

Yönetmen:Arthur Penn

Senaryo:Marc Shmuger, Mark Malone, Anthony Gilbert

Katie McGovern, çekilmekte olan bağımsız bir filmin hastalanan başrol oyuncusunun boşluğunu doldurma vaadiyle çekim yapmak üzere Dr. Joseph Lewis adlı, tekerlekli sandalyeye mahkum, çılgın bir doktorun uzak ve ıssız bir yerdeki malikanesine götürülür. Ancak Dr.Lewis'in Katie için başka planları vardır.

Puan: 6,3

***

Fatal Attraction (1987)

Yönetmen:Adrian Lyne

Senaryo:James Dearden

Dan Gallagher (Micheal Douglas), evli, başarılı ve mutlu bir avukat. Karısının evde olmadığı bir gün, partiye giden Dan, burada cazibeli bir kadın olan Alex Forrest (Glenn Close) ile tanışıyor ve birlikte oluyor. Küçük bir kaçamak yaptığını düşünen Dan ertesi gün kadını unutmak niyetinde, ancak Alex’ten kurtulmak sandığı kadar kolay değil.

Puan: 6,9

***

 

Hellraiser (1987)

Yönetmen:Clive Barker

Senaryo:Clive Barker

Kirsty üvey annesi Julia ve babası Larry ile büyük yeni bir eve taşınmaktadırlar. Kirsty başta karşı çıksa da evi görünce hoşuna gitmiştir. Julia'nın, Larry'nin kardeşi Frank ile bir ilişkisi vardır ve uzun zamandır Frank'ten haber alamamıştır her yerde onu hayal etmektedir. Larry bir gün ev eşyalarını yerleştirirken elini incitmiştir çatı katında Julia'yı bulduğunda yere birkaç damla kan akmıştır oradan ayrıldıklarında ise Frank uğraştığı karabüyünün etkisinden kurtulmuş ve canlanmıştır. Buna sebep olan bir kutu Cehennemin kapılarını açıp Helllraiser'ı çağırmaktadır...

Puan: 7,1

***

The Lost Boys (1987)

Yönetmen:Joel Schumacher

Senaryo:Jan Fischer, James Jeremias, Jeffrey Boam

Sam ve ağŸabeyi Michael sıradan zevkleri olan sıradan Amerikan gençleridirler. Fakat anneleriyle sakin ve huzurlu Santa Carla'ya taşındıktan sonra hayatları gizemli bir şekilde değişŸmeye başŸlar. Michael son zamanlarda bambaşka biri olmuştur ve annesi ondaki bu değişŸimden kesinlikle memnun kalmayacaktır.

Yürek hoplatan bir korku, güldürü ve kıpır kıpır rock müziğini bir araya getiren The Lost Boys, vampir geleneğini yeniden şekillendiriyor. Joel Schumacher'in yönetiminde bir araya gelen müthiş oyuncu kadrosu -Jason Patric, Jami Gertz, Kiefer

Sutherland, Corey Feldman, Corey Haim, Barnard Hughes ve Edward Herrman - sizi hem korkutacak, hem de güldürecek .

Puan: 7,2

***

Near Dark (1987)

Yönetmen:Kathryn Bigelow

Senaryo:Kathryn Bigelow, Eric Red

Bayan yönetmen Kathryn Bigelow'un dikkatleri üzerine çektiği ilk filmi olan Near Dark (Karanlık Bastığında) vampir mitini barındıran bir korku filmi olarak ilginç ve başarılı bir çalışma bulundu. Tek başına bir filmi kotarabilmesine şüpheyle bakılan yönetmene çekimlerden 5 gün sonra isterse işi bırakabileceği teklif edilse de ovazgeçmedi. Genç bir çiftçi hoşlandığı ve baştan çıkarmaya çalıştığı kızın bir vampir olduğunu geç de olsa anlar ve kızın vampir ailesine katılarak karanlık bir maceraya sürüklenir. Birlikte şehir şehir avlanmaya başlayan aile, bir zaman sonra yeni üyesiyle karşı karşıya gelecektir.

Genç adam bir karar vermek zorunda kalır, gerçek ailesi mi yoksa ölümsüzlük mü?

Puan: 7,0

***

 

The Stepfather (1987)

Yönetmen:Joseph Ruben

Senaryo:Carolyn Lefcourt, Brian Garfield, Donald E. Westlake

Kılık değiştirerek farklı eyaletlerde dul kadınlarla yakınlık kurup evlerine yerleşen bir adam olan Jerry Blake (Terry O'Quinn), bir süre sonra bu eyalette kim olduğunu karıştırmaya başlar. Bu da yalanlarının ardarda gelmesine ve felaketlerin doğmasına neden olur. Yeni kurbanları anne-kız bu caninin elinden kurtulabilecek midir?

Puan: 6,8

***

The Witches of Eastwick (1987)

Yönetmen:George Miller

Senaryo:John Updike, Michael Cristofer

Tüm arzularını tatmin edebilecek bir adamın hayalini kuran Alex, Jane, ve Suki; Darly Van Horne (Jack Nicholson) adında gizemli bir adamın kasabaya taşınması ile uzun süren yalnızlıklarından uyanırlar... Bu esrarengiz adam onların aradığı şeytandır... Üç kadına da aynı anda yakınlık gösteren bu adam kadınların içindeki “cadılığı” ortaya çıkarır... Oscar’a aday gösterilen Kasabanın Cadıları sıra dışı bir kara komedi.

Puan: 6,5

***

 

*Beetlejuice (1988)

Yönetmen:Tim Burton

Senaryo:Michael McDowell, Larry Wilson, Warren Skaaren

Barbara ve Adam yeni evlenmişlerdir ve birbirlerine deliler gibi aşıklardır. Bir gün bir araba kazasında hayatlarını kaybederler. Bir anda kendilerini New England'daki evlerinde hayalet olarak bulurlar. Ölümleri üzerine ev satılır ve bu eve sahip olan yeni aile oldukça sinir bozucu şahsiyetlerden oluşmaktadır. Özellikle bunalımlı bir kişi olan küçük kızları Lydia, hayalet ikilinin sinirlerini epeyce zorlayacaktır. Barbara ve Adam evlerine gelen aileyi korkutup kaçırmaya karar verirler ancak yeterince korkutucu değillerdir. Yardım istedikleri Beetlejuice kendilerine yardımcı olacaktır; ancak ikili yardım istediklerine isteyeceklerine pişman olacaktır.

Puan: 7,4 *(Komedi, fantazi)

***

 

Dead Ringers (1988)

Yönetmen: David Cronenberg

Senaryo: David Cronenberg, Norman Snider, Bari Wood

Tartışmalı filmlerin yönetmeni David Cronenberg'den erkeklerin en gizli fantezilerini anlatan bir gerilim...

Jinekolog ikizler Elliot ve Beverly, aynı kadınları paylaştıkları gizli seks oyunlarında sert bir dönemece doğru

ilerlemektedirler. İkizlerden cesur olanı, baştan çıkardığı kadınlardan sıkıldığında onları çekingen kardeşine bırakmaktadır.

Ancak kadınları kolayca kandırdıkları bu düzen, utangaç kardeşin güzel aktris Claire'e ikizinden önce aşık olması ve onu sadece kendisine istemesiyle bozulur...

Puan: 7,3

***

The Vanishing (Spoorloos) (1988)

Yönetmen:George Sluizer

Senaryo:Tim Krabbé, George Sluizer

Birbirlerine aşık olan Saskia (Johanna ter Steege) ve Rex (Gene Bervoets) çifti, tatil yapmak amacıyla arabalarına atlayıp yola koyulurlar. Çiftimiz güle oynaya yollarına devam ederlerken Saskia Rex'e, belirli aralıklarla gördüğü ve her seferinde aynı kurgunun yaşandığı, özünde ikisinin de birbirlerine kavuşamadıklarını anlatan rüyalarından bahseder. Peşisıra patlak veren ve küçük bir anlaşmazlık sonucu yaşanan tartışma; Saskia'nın Rex' kendisini hiç bırakmaması için yemin ettirmesiyle son bulur ve dinlenmek üzere bir benzin istasyonunda mola verirler. Saskia, kahve almak için markete gider ve geri dönmez. Ne yapacağını bilemez bir durumda olan ve belirli bir süre arabasında Saskia'yı bekledikten sonra etrafı kolaçan eden Rex, herhangi bir sonuç alamaz. Hatta müessese sahibi, Saskia'nın belki de kendi isteğiyle oradan ayrılmış olabileceğini düşünerek ortada hiçbir delil bulunmadığını ileri sürer ve polisi bile aramaya tenezzül etmez. Rex ise böyle bir varsayıma asla inanmayacaktır...

Puan: 7,8

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...