Jump to content

Zaman Üzerine


paranormalfikir

Önerilen Mesajlar

"...ve artık o gördüğüm şey gördüğüm şey olmuyor..." demişsin...

Burada o gördüğüm şey gördüğüm şey olmuyor derken herşeyin anda varolduğunu ve tekrar yaratıldığını söylemeye çalıştım. Suretleri düşünerek yazmamıştım.

Gerçek bilginin görüntüsü nedir? demişsiniz cevabınızda. işte burada kilit bir konuya değinmişsiniz.

Ben sizden gerçek bilginin görüntüsü konusuna daha çok eğilmenizi bekliyorum.Sanırım bu konuda sizden daha orjinal düşünceler duyacakmışım gibi geldi.

Çünkü şu sorularıda sordunuz.

Ve algılanan her şey, o zaman bir illüzyondan mı ibarettir? Her canlı türü için ayrı bir gerçeklik mi vardır? O halde asıl hakikat nasıl birşeydir?

Bende sizin sorduğunuz soruya bir cevap vermek istiyorum. Önceden de dediğim gibi düşünce stilimi açmaya çalışıyorum bir şeye tek açıdan bakmak yerine çok açıdan bakmaya çalışıyorum. Gerçeklik gördüklerimiz ise gördüklerimiz gerçek olamayabilir neden mi. Beynimizin yorumladığı yansıyan ışık başka bir biçimde olabilir yani aslında gördüğümüz gerçek olamayabilir. Dokunduğumuzda elimizdeki sinirler yine bize bir şeye dokunduğumuz bilgisini beynimize iletir. Fakat sinirlerimiz bizi yanıltıyor olabilir. Herşey beynimizden yani sizinde dediğiniz gibi karanlık bir yerde oluşan görüntülerdir.

Buna en iyi örnek rüyalarımız değilmidir. Bazen rüyalarımız şu andaki gerçeğimizden bile gerçek değilmidir.

Peki ya herşey bir illüzyonsa ?

 

Bizim gerçek sandığımız bir illüzyonun içinde yaşıyorsak bunu nasıl anlarız ?

Not : buradan matrix'e bağlayıp kırmızı hapmı mavi hapmı diyebilirim :) öyle bir kafadayım artık.

 

"Dahası ışık hızının aşıldığını ve ışınlanmanın gerçekleştiğini düşünürsek; 8 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene ışınlansan ve ışınlandığın gezegenden tekrar Dünya'ya ışınlansan Dünya'da kendinden bir tane daha sen bulmuş olurdun."

demişsiniz.

Bende diyorum ki bu bize zamanın olmadığını kanıtlamazmı. Anlar olabilirmi şimdinin sonsuz an'ı şimdinin yani anın sonsuz versiyonları.Yani herşey aslında anda oluyor yeniden yaratılan anlarda. Dediğiniz gibi 8 ışık yılı uzaktaki bir gezegene ışınlanıp tekrar geri ışınlanırsak evet kendimizden bir tane daha göreceğiz çünkü biz o an'larda mevcutuz ben bu teoriye inanıyorum. Demek istediğim biz ve herşey her an kendini tekrar yaratmaktamıdır ?

Bu da zaman dediğimiz şeyin olmadığını anların olduğunu kanıtlamazmı ?

Sorular soruyorum çünkü bu konunun gerçekten uzamasını ve farklı cevaplar gelmesini istiyorum.

Bu arada paranormalfikir genel anlamda uğraşıp bu kadar uzun bir cevap yazdığınız için çok teşekkür ederim.

Sevgili abrakadabra yıldız insanları konusunda pek bilgim yok fakat bilgi sahibi olucam emin olun.

Sizde

Belkide aramızda geçmişten gelen yıldız insanlar vardır ne dersin ? demişsiniz.

Bu konuyu açabilirsiniz. Belkide yıldız insanı olarak veya olmayan gerçekten geçmiş dediğimiz anlardan birinden gelmiş birileri varmıdır. Bunu araştırdınızmı ?

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Proxy, yorumundaki soruları bölerek cevap vermeye çalışıcam... (Tırnak içindeki beyaz yazılar sana ait.)

 

"Burada o gördüğüm şey gördüğüm şey olmuyor derken herşeyin anda varolduğunu ve tekrar yaratıldığını söylemeye çalıştım. Suretleri düşünerek yazmamıştım."

 

Her şeyin sürekli yeniden yaratıldığını varsaymak? Işık her şeyi yeniden gün yüzüne çıkarır. Işık, maddeyi gösterir bizlere. Fakat evrende ışığın bize gösteremediği bazı şeyler vardır. Mesela kara madde ve kara enerji. Fakat birşeyi göremiyor olmak ya da birşeyin üstünün kapalı olması onun her an yeniden yaratıldığı anlamına gelmez.

 

Aslında sen, bu söylediğimi kastetmemiştin orasını anladım, ama bana mantıklı gelmedi senin söylediğin şey. :) Fizik kurallarına aykırı olurdu bana kalırsa. Çünkü bir bebek her an yeniden yaratılıyorsa, büyüme nasıl gerçekleşir? Birşeyin tekrardan yaratılmnası için, o şeyin yok olması gerekir öncelikle. Var olan yok olacak, ardından yeniden var olacak, sonra yeniden yok olacak ve bu böyle devam edip gidecek... Ve bu süreçte sistemler nasıl işleyecek? Bir binaya nasıl yeni katlar eklenecek?

 

Senin söylediğini kabul ederek herşeyin yeniden 'AN'da tekrardan yaratıldığını varsayalım. Herşeyin yok olup tekrardan kaldığı yerden yeniden yaratıldığını da kabul edelim. Bu sefer ortaya şöyle bir problem çıkıyor... Yeniden bir şey yaratılırken, bu yaratılanlar bir öncekinin devamı olmalı. Yani 20 yaşındaki bir insan sürekli baştan yaratılıyorsa küçük bir bebek olarak değil de kaldığı yerden, 20 yaşından devam ederek yaratılıyor. Bunu kabul ettikten sonra asıl problem şu ki; her şey kayıt altına alınmalı. Bir bellekte her şey kaydedilmeli ki yeniden yaratılma süreci belleğe bakılarak devamı yaratılsın. (Birşeyin devamını yapabilmek için öncesini bilmek gerekir, öncesini bilebilmek için de kayıt altına alınmalıdır.) Daha da garip olan ise, belleğin de yok olup yeniden yaratılması gerekmez mi? Çok fantastik olurdu sanırım. :)

 

"Gerçek bilginin görüntüsü nedir? demişsiniz cevabınızda. işte burada kilit bir konuya değinmişsiniz.

Ben sizden gerçek bilginin görüntüsü konusuna daha çok eğilmenizi bekliyorum. Sanırım bu konuda sizden daha orjinal düşünceler duyacakmışım gibi geldi. Çünkü şu sorularıda sordunuz;

'Ve algılanan her şey, o zaman bir illüzyondan mı ibarettir? Her canlı türü için ayrı bir gerçeklik mi vardır? O halde asıl hakikat nasıl birşeydir?'

Ben de sizin sorduğunuz soruya bir cevap vermek istiyorum. Önceden de dediğim gibi düşünce stilimi açmaya çalışıyorum bir şeye tek açıdan bakmak yerine çok açıdan bakmaya çalışıyorum."

 

İlk yorumumda da yazmıştım. Benim görüşüme göre evrensel bir gerçeklik bilgisine ulaşmak mümkün değil. Hayvan türlerinde bu durumu anlatmıştım. Baykuş hariç hiçbir kuş mavi rengini göremez. Kuşlar için mavi renginin gerçekliği yoktur. Aynı şekilde insan ırkıyla karıncalar farklı görürler Dünya'yı. Sence karıncalar mı doğruyu görür yoksa insanlar mı?

 

Yani burada vardığımız nokta şudur. İnsanın veritabanına datalar nasıl yüklenmişse bizler Dünya'yı o şekilde algılarız. Ve bu bizim için gerçeklik olur. O halde burada karşımaza 'görecelik kavramı' çıkıyor. Bizim görecemize göre gerçek buyken karıncanın görecesine göre gerçeklik odur.

 

"Gerçeklik gördüklerimiz ise, gördüklerimiz gerçek olamayabilir neden mi? Beynimizin yorumladığı; yansıyan ışık başka bir biçimde olabilir yani aslında gördüğümüz gerçek olamayabilir."

 

Tüm soruların vardığı ilk istasyon şu; canlı türlerinin sahip olduğu fiziksel ekipman donanımının yeterli olup olmaması... İnsanlar fiziksel donanımına göre belli bir algıya sahip olurlar. Algı kavramının içine tüm duyuları ekleyebilirsin. Mesela insanlar her ses frekansını duyamaz, ama kediler bizim duyamadığımız bazı ses frekanslarını da algılarlar. Her dalga boyunu göremeyiz, bazı ışınları ve bu ışınların renklerini göremeyiz. Örnek olarak mor ötesi ışınları, x ışınları, gama ışınları vs. Fakat bazı hayvan türleri bizim göremediğimiz ışınları algılayabilir.

 

Peki fiziksel olarak algıladıklarımız gerçekten hakiki gerçek midir? Bence değil... Ama bunu tartışmak felsefi bir tartışmadan öteye gitmez sanırım... :)

 

"Dokunduğumuzda elimizdeki sinirler yine bize bir şeye dokunduğumuz bilgisini beynimize iletir. Fakat sinirlerimiz bizi yanıltıyor olabilir. Herşey beynimizden yani sizin de dediğiniz gibi karanlık bir yerde oluşan görüntülerdir. Buna en iyi örnek rüyalarımız değil midir? Bazen rüyalarımız şu andaki gerçeğimizden bile gerçek değil midir?"

 

Peki ben size aslında madde diye bir şey olmadığını söylesem... Yani herşeyin bir enerji dalgasından, titreşimden oluştuğunu söylesem. Bu noktada biraz fizik bilgisi lazım, onun için bilimsel olarak yanlış bilgi vermek istemem, ama merak edersen eğer 'sicim kuramı'nı araştır derim.

 

Kısaca sicim kuramı: Sicim kuramı, belirli bir biçimde titreşen ipliksilerin, kütle ve yük gibi özelliklere sahip parçacıklar gibi davranabileceğini söyler.

 

"'Sicim' adı, klasik yaklaşımda 'sıfır boyutlu noktalar' şeklinde tarif edilen atomaltı parçacıkların, aslında 'bir boyutlu ve ipliksi varlıklar' olabileceği varsayımına dayanır."

 

Daha basit bir ifadeyle; madde atomlardan meydana geldiğine göre, atomlarda atomaltı parçacıklar dediğimiz sicimlerden (ipliksi dalga boylarından) oluşur. :) Sicim yumakları bir araya gelince biz bunu madde olarak adlandırmışız. Yani bir yere dokunduğumuzda elimizde ki sinirlerin beynimize ilettiği his bir yanılgıysa; yanılgıdan öte dokunduğumuz şey bir madde bile değil oysa. Hatta elin ve beynin de atomaltı parçacıklarına indiğimizde karşımıza sicimler (ipliksi ağlar) çıkar.

 

Rüyalara gelirsek; rüya gördüğümüzde fizik kurallarından ayrılıp başka bir boyuta geçiş yapıldığı için, rüyaları fizik kurallarına göre düşünmememiz gerekir. Uyanıkken astral beden, ruh ve et beden tam olarak bir bütündür. Ve herşeyi bir bütünün algısına göre mantığa oturturuz. Uyanıkken algılarımız ve bilincimiz en çok bu aleme (3 boyutlu alem) göre hareket eder. Mantık ve bilinç hapsolmuştur fiziki aleme. Uyku esnasında ise bu saydığım üçlü arasında bir uzaklaşma meydana gelir. Yani yapışık olan üçüzler teneffüse çıkar ve bağımsız bir algı meydana gelir. Var olan birlik ve bilinç de hürleşme gerçekleşir. Algıdaki ortaklık azalır uykuda. Uyanınca da madde alemindeki duyularımız ve algımız baskın geldiği için rüyaların ne kadar da enteresan ve garip olduğunu düşünürüz. Oysa rüya içindeki algımız, uyanıkken olan algımızdan çok daha farklıydı. (Demek istediğim; ilk yorumda da belirtmiştim, metafizik olmadan bazı şeyleri açıklamamız çok daha zorlaşır.)

 

"Peki ya herşey bir illüzyonsa?" "Bizim gerçek sandığımız bir illüzyonun içinde yaşıyorsak bunu nasıl anlarız?"

 

Her şey bir illüzyon mu değil mi? Aklımıza bu soru gelir ve bizler de yazı mı tura mı diyerek bir seçim yaparız sadece. Age Of Empires gibi online oyunları düşünelim. Acaba o oyunların içindeki askerler, karakterler vs. sence bir algıya sahipler midir? O oyunları oynarken onları biz yönlendiririz, peki onlar bunu kendileri yapıyormuş gibi hissedebilirler mi?

 

Kabloların içinde bir Dünya var ve biz onları Sanal Dünya olarak adlandırıyoruz. O sanal Dünya, sanal bir Dünya olmayabilir mi? Bu Dünya bir sanal dünya ise, sanal dünyanın içinde başka bir sanal dünya mı vardır? :) :)

 

Eğer bizler bir illüzyonun içerisindeysek, o halde biz insanlar da birer illüzyonuz. Ve illüzyonun içerisindeysek bunu ancak illüzyonun içerisinde olmayan biri anlayabilir. Tıpkı bilgisayar oyunlarının biz insanlara göre birer oyundan ibaret olmasi gibidir bu. Çünkü biz o oyunların dışarısındayız. O oyunların içerisindekiler kendilerine 'Biz illüzyondan mı ibaretiz?' sorusunu yöneltseler de cevap bulamazlar... İllüzyonun dışına çıkabilmek için illüzyon olmamak gerekir. Eğer sen bir illüzyonsan, zaten oradan çıkma ihtimalin yoktur...

 

"'Dahası ışık hızının aşıldığını ve ışınlanmanın gerçekleştiğini düşünürsek; 8 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene ışınlansan ve ışınlandığın gezegenden tekrar Dünya'ya ışınlansan Dünya'da kendinden bir tane daha sen bulmuş olurdun.' demişsiniz.

Bende diyorum ki, bu bize zamanın olmadığını kanıtlamaz mı? An'lar olabilir mi? Şimdinin sonsuz an'ı, şimdinin yani an'ın sonsuz versiyonları.Yani her şey aslında an'da oluyor, yeniden yaratılan anlarda... Dediğiniz gibi 8 ışık yılı uzaktaki bir gezegene ışınlanıp tekrar geri ışınlanırsak evet kendimizden bir tane daha göreceğiz, çünkü biz o an'larda mevcutuz, ben bu teoriye inanıyorum. Demek istediğim biz ve her şey her an kendini tekrar yaratmakta mıdır ?

Bu da zaman dediğimiz şeyin olmadığını anların olduğunu kanıtlamaz mı?"

 

'Dahası ışık hızının aşıldığını ve ışınlanmanın gerçekleştiğini düşünürsek; 8 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegene ışınlansan ve ışınlandığın gezegenden tekrar Dünya'ya ışınlansan Dünya'da kendinden bir tane daha sen bulmuş olurdun.' Evet teorik olarak bu mümkün. Bazı fizikçilerin şöyle bir yaklaşımı var; 'Sen, bir tane daha senle karşılaşırdın, ama bu durumda izleyici konumunda olurdun, daha basit bir ifadeyle olaylara müdahale edemezdin.'

 

Olaylara müdahale edemiyorsun, ama her şeyi görüyorsun. Hatta olayların içinden yürüyüp geçebiliyorsun. Sen olayların içinden yürüyüp geçerken olaylar da senin üzerine yansımış olur. Bir tepegözün perdeye aktardığı film gibi.

 

Yani karşımıza çıkan yaklaşım şu; Holografi.

 

Holografi: Uzayda bir cismin varlığına ait bilgi bize genellikle ses veya ışık dalgaları halinde ulaşır. Holografi, cisimlerden gelen dalgalardaki bilgileri belirli bir şekilde depo edip, bu bilgide hiçbir kayıp olmadan tekrar ortaya çıkartmayı sağlayan bir tekniktir.

 

Aktivitenin (eylemin) yaşanması ile aktivitenin görüntüsünün uzaklara iletilmesidir bu. Aktivitenin (yani eylemin) görüntüsünü taşıyan nedir? Cevap: Işık.

Aktivitenin (eylemin) titreşimini taşıyan nedir? Cevap: Ses.

 

Işık, nesnede meydana gelen olayı taşırken eylem zaten yaşanıp bitmiştir. Bundan dolayı uzaklara baktığımızda biten şeyi (geçmişi) görürüz. Bundan dolayı ışıktaki görüntüye müdahale edemeyiz. En başından dediğimiz gibi, zaman bir bütünden ibaret. Geçmiş ve gelecek zamanın içindeki bir tren yolculuğudur. Işık kargo firması gibidir sadece.

 

Hologram kavramı, benim söylemek istediğim şeyi daha iyi açıklıyor sanırım.

 

2 buçuk dakikalık şu videoyu izler misin? Videonun başında bir küp var. Küpe müdahale etmeye çalışan bir insan var, ancak müdahale edemiyor, içinden geçiyor eli. Bu ışığın taşıyıcılığına iyi bir örnek. Müdahale edebilmek için; senin hep söylediğin 'AN' kavramına geliyoruz. 'An' kavramını ana kaynak olarak varsayıyoruz. Hakiki olan, gerçek olan sadece 'an'. Fakat biz insanlar ışığın bize getirdiği bilgiye ulaştığımız anda bizim için 'AN ve gerçeklik' o oluyor.

 

Bundan dolayı küp'e müdahale edebilmek için, ana kaynağa yani 'AN'a (asıl olana) müdahale etmek gerekir.

 

Videoyu izleyince yukarıda verdiğim 'küp' örneğini daha iyi anlayabilirsin...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evren her an yeniden yaratılıyor aslında. Hiç bir şey bir an önceki durumunda değil. Her şey, her an değişiyor. Hatta, atomaltı partiküller her an yok olup, yeniden oluşuyorlar. Bu durumda, tüm evren her an yok olup yeniden oluşmuş oluyor.

Evet tam olarak bundan bahsediyordum. Yani herşey anda yok olup tekrar yaratılmış oluyor. Fizik hakkında fazla bir bilgim olmadığı için bu konuda fazla yorum yapmıyorum fakat punitive siz çok net bir şekilde açıklamışsınız.

Bu arada konudaki bilgisayar oyuna yer verilmişken gerçeklik konusuna bir çoğunuzun izlediği bu videoyu paylaşmadanda olmazdı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İbn-i Sînâ'ya Göre Zaman ve Hareket

 

...İbn-i Sînâ, zaman ve hareket kavramlarının birbirine bağlı olduğunu ifade etmektedir. Hatta zaman, ancak hareketle kurgulanabilir. Hareketin olmadığı yerde zaman da yoktur. Hareket ise, cisimde karar kılan bir hâlin, aşamalı olarak kuvveden (potansiyel) fiile (eyleme) çıkmasıdır. Zaman hareket değildir; ancak, hareketsiz kurgulanamaz. Zamanın kökeni yoktur; o, bizzat prensiptir ve sonsuz olarak kabul edilir. Zaman, mâzi ve hâl (şimdi) sıra düzenindeki anlardan ibarettir. Sayılarda birler ne ise, zamanın seyrinde de anlar odur. Eşya, zamanın içinde bulunduğu bir sâbitlik içindedir ki, buna müddet (dehr) ismi verilir. Zaman dehr içinde cereyan etmektedir.

 

(Dehr kavramı, İslâm felsefesi kaynaklı İbn-i Sînâ fiziğindeki en orijinal taraf olup; Aristo fiziğinden ayrılmaktadır.)

 

Bilginler Bilgini İbn-i Sînâ - Emine Sonnur Özcan - Ötüken Yayınları

Sayfalar: 81, 82

paranormalfikir tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yukarıdaki zaman ve hareket konusuna değinerekten. Kafamda şöyle bir soru var. Evren genişledikçe zamanda genişliyor diyebilir miyiz ? Eddington'ın şöyle bir lafı var "Zamanın tek yönlü olduğunu keşfetsek de elektromanyetik ve mekanik yasalar geçmiş ve gelecek ayrımı yapmazlar." bu doğrultuda yine termodinamiğin ikinci yasasına bağlı olarak sorulmuş bir soruyu soruyorum. Evren genişlemek yerine daralsaydı herşey daha mı farklı olacaktı ? Eddington'nın bahsettiği elektromanyetik ve mekanik yasalar sadece kara delik ve (henüz ispatlanmadı ancak) beyaz delikler için mi geçerlidir ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evrenin daralabilmesi için önce genişlemesi gerekir. Yani düzenden düzensizliğe gidildikten sonra, düzensizlikten düzene doğru bir hareket... Bir filmin geri sarılabilmesi için önce sona getirilmesi gibi...

 

Einstein'e göre; "Uzayda yapılan hareket zamanın akışını etkiler. Zaman, hareket eden insan için daha yavaş akar."

 

Mekânın var olması zamanı zorunlu kılar, atomik faaliyetin var olması bile yeterlidir. Yani evren genişledikçe yani mekân büyüdükçe zamanda orada hazır olacağı için, zaman daha geniş mekânlarda hüküm sürmüş olur. Mekân daraldıkça haliyle zaman da kısa mesafelerde var olur. Yer çekimi de zamanı etkilediğine göre evrensel bir zaman yerine; zamanLar kavramı doğmuş olur.

 

Acaba önce mekân mı yaratılmış, yoksa mekân ve zaman birbirlerine bitişik mi var olmuş... Önce elmanın çekirdeği mi yoksa, elmanın çevresindeki meyve mi oluşmuş, yoksa ikisi beraber mi gelişmişler...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zaman üzerine değerli bir derleme ve bilgilendirme olmuş.Emeklerinize sağlık paranormalfikir.

 

 

Kuantum fiziği ve sicim teorisi zaman boyutunu nasıl açıklıyor?

Büyük patlamadan önce zaman kavramı yoktu.Zaman evrenin genişlemesi sonucu ortaya çıktı.

Peki evren genişlemeyi bitirdiğinde ve devim durduğunda ne olacak?

Zaman boyutu ve zamanın niteliği ne olacak?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...