Jump to content

Piramitler Hakkında Sırlar ve Bilgiler


haarun

Önerilen Mesajlar

Binlerce yil önce yapilan piramitlerde bugün bile hala binlerce sir yatmaktadir.O tarihlerde piramitleri yapan insanlar herhalde metre kavramini bilmiyorlardi.Ve bütün bunlari göz karariyla yapmalarida imkansiz.Bugün bile çok düzenli bir sekilde yapilan gökdelenlerde çok hafif bir sapma sözkonusu olabiliyor.Peki o zamanlar bunlari yapan insanlar ölçüm için ne kullandilar.Saniye mi?Arsin birimi mi?Misir endazesi mi?Bilemiyoruz.Şimdi bu piramitlerde, özellikle Gize bölgesindeki büyük piramitin çesitli oranlarda ölçümlerine bir bakalim.Bunlarin hepsi bir rastlanti mi?Olabilir.Ama bu kadar çok rastlantida insani düsündürüyor!

 

***Büyük Piramitin açilari,Nil'in delta yöresini iki esit parçaya bölerler.

 

***Gize'deki üç piramit aralarinda bir Pitagor üçgeni olacak sekilde düzenlenmislerdir.Bu üçgenin kenarlarinin birbirlerine göre orani 3:4:5'dir.

 

***Büyük Piramitin tabaninin yüzeyi,anitin yarisinin iki katina bölündügünde pi=3,14 sayisi elde edilir.

 

***Büyük Piramitin dört yüzeyinin toplam yüzölçümü,piramit yüksekliginin karesine esittir.

 

***Büyük Piramit,dünyanin kara kitlesinin merkezinde yer aliyor.

 

***Büyük Piramit,dört ana yöne göre düzenlenerek insa edilmistir.

 

***Piramit dev bir günes saatidir.Ekim ortasiyla Mart basi arasinda düsürdügü gölgeler mevsimleri ve yilin uzunlugunu gösterirler.Piramiti çeviren tas levhalarin uzunlugu bir günün gölge uzunluguna esittir.Bu gölgelerin tas levhalar üstinde gözlenmesiyle günün 0,2419 bölümünde yilin uzunlugu yanlissiz olarak saptanabiliyordu.

 

***Büyük Piramit'le dünyanin merkezi arasindaki uzaklik,Kuzey kutbuyla arasindaki uzakliga esittir ve kuzey kutbuyla dünyanin merkezi arasindaki uzakliga esittir.

 

***Piramitin yüksekligiyle,çevresi arasindaki oran,bir dairenin yari çapiyla çevresi arasindaki oranin dengidir.Dört kenarlar dünyanin en büyük ve çarpici üçgenleridir.

 

***Gizde'den geçen boylam,dünyanin denizleriyle anakaralarini iki esit parçaya böler.Bu boylam ayrica,kara üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup,bütün yer kürenin uzunluguna ölçümünde dogal sifir noktasini olusturur.

 

***Büyük piramitin tepesi Kuzey kutbunu,çevresi ekvatorun uzunlugunu temsil eder.Ve iki uzunluk ayni mikyasa uygunluk gösterir.

--------------------

PiRAMiTLERDEKi GARiPLiKLER

 

Apollo Heykeli, Zeus Heykeli, Iskenderiye Feneri, Artemis Tapinagi, Babil’in Asma Bahçeleri, Karya Krali Mozoleus’un Mezari ve Piramitler, iste dünyanin yedi harikasi... IÖ 200’lerde yasamis Sidon’lu Antipater, o dönemde dünyanin yedi görkemli yapitini böyle belirlemis. Bu yedi yapit kavramsallamis biçimde günümüzde de varligini sürdürüyor. Nemrut Dagi’ni da “sekizinci harika” olarak dizelgeye eklemek isteyenler çok ama henüz kabul görmüs degil.

 

 

Günümüzde bu yedi “harika”dan, birinin disinda tümünün varligi, kalinti, kirinti ya da kitaplardaki resimlerden ibaret. Piramitler ise, yani Misir’in baskenti Kahire’nin güneybatisindaki Gize kenti yakinlarinda, kayalik bir düzlük üzerinde yer alan üç tas yapi, zamana meydan okuyarak, kimilerine göre binlerce, kimilerince de onbinlerce yildir ayakta duruyorlar.

 

Yeryüzünün bilinen tarihinde, çevresinde bu denli çok iddia, gizem, söylence dolanan; adina bu denli çok kitap yayimlanmis, belgesel film çekilmis piramitler gibi ikinci bir yapi yoktur. Üstelik bunca çabaya, bilimdeki tüm ilerleme ve gelismelere karsin, Misir piramitlerinin barindirdigi gizemi çözmek, açik ve net bilgiler ortaya koymak hâlâ olasi degil. Bir kez, herseyden önce piramitlerin ne zaman yapildigina iliskin farkli bilgiler var.

 

 

En kuzeyde yer alan ve üçü içinde en büyügü oldugu için “Büyük Piramit” ya da “Keops Piramiti” adiyla anilan piramitin, eski Misir’da 4. Sülale’nin ikinci firavunu Keops’un; ortadakini 4. Sülale’nin dördüncü firavunu Kefren’in; en son yapilan güneydekini ise 4. Sülale’nin altinci firavunu Mikerinos’un yaptirdigi öne sürülür. Resmî tarihe göre, bu firavunlarin yasadiklari dönemlerden, piramitlerin yapim yillarini belirlemek olasidir, günümüzden yaklasik 2500, 2600 yil önceleri... Ancak, bir Arap tarihçisi Ebu Zeyd el Balkî, çok eski bir yazili kaynaga dayanarak sunlari öne sürüyor: “Büyük Piramit, Çalgi Takimyildizi (Lyra), Yengeç Burcu’ndayken, yani Hicret’ten iki kez 36 bin yil önce insa edildi.” Balkî’nin ileri sürdügü tarih, günümüzden yaklasik 73 bin yil öncesine karsilik geliyor.

 

Ondokuzuncu yüzyilda, teozof Helena Petrovna Blavatksy, Misir’daki Danderah Tapinagi’nin Burçlar Kusagi’ndaki bilgilere dayanarak piramitlerin yapim tarihini IÖ 78 bin yillarina kadar götürüyordu.

 

Misir’daki tapinaklarda ya da eski yazili metinlerde, piramitlerin yapim tarihinin hep takimyildizlarin konumlariyla açiklanmasindan yola çikan Iskoç gökbilimci Prof. Piazzi Smyth ise 19’uncu yüzyilda piramitlerin yapim tarihine iliskin gökbilimsel hesaplamalar yapmisti. Smyth’in, Dünya’nin “presesyon” hareketine, yani ekseni çevresindeki bir turu tamamlama süresi olan 25.827 yildan yola çikarak vardigi sonuçlara göre piramitler 53.824 yil önce yapilmisti.

 

Aslinda, Isviçreli otelci Erich von Däniken, 1968 yilinda yayimladigi “Tanrilarin Arabalari” adli kitabinda piramitlere, özellikle de Büyük Piramit’e iliskin, resmî tarihi alt üst eden bir dizi soru ortaya atmasaydi, piramitler bugün bu denli büyük boyutlarda bir gizemi barindirmiyor olacakti. Piramit sözcügü, olasilikla mimari bir kavram, geometrik bir biçim ve firavun mezari olarak yasamlarimizdaki varligini sürdürüyor olacakti.

 

Ama daha öncesi de var: 1929’da, ABD’de, Cinninnati Üniversitesi’nde, fizik profesörü Samuel J. McIntosh Allen, ögrencilerine geometrik piramit biçiminin olagandisi özelliklerinden söz ediyordu.

 

Ayni yillarda, Antonie Bovis adli bir Fransiz arastirmaci, turist olarak gittigi Misir’da, Büyük Piramit’i gezerken olagandisi bir olaya tanik olmustu. Kral Odasi’nda bir kenara toplanmis çöplerin arasinda ölmüs kediler vardi. Ama ne çöplerden ne de ölü kedi bedenlerinden hiçbir kötü koku yayilmiyordu. Durumdan kuskulanan Bovis, bir kedi ölüsünü yanina alarak ülkesine döndü. Yaptigi incelemede kedi bedeninin sanki mumyalasmis oldugunu saptadi. Bu “kendiliginden” mumyalanma olayinin piramidin yapisiyla baglantisi olacagi üzerinde duran Bovis hemen Büyük Piramit’in küçük bir modelini yapmaya giristi. 75 cm. yüksekliginde bir model yapti. Tam tepe noktasinin altina gelecek biçimde ve Kral Odasi’nin piramitteki yerine karsilik gelecek bir düzeye, yani piramidin yüksekliginin tabandan itibaren üçte birlik yüksekligine yeni ölmüs bir hayvanin cesedini yerlestirdi. Bir süre sonra cesedin kendiliginden mumlayalasmis oldugunu gördü.

 

Bovis’in 1930’larin basinda yayimladigi, “Organik Maddeler Üzerindeki Piramit Etkisi” baslikli rapordan yola çikan Çekoslovak radyo ve televizyon mühendisi Karel Drbal piramit modelleri üzerinde birçok deneyler yapti ve su sonuca ulasti: “Piramidin içindeki mekanin biçimi ile, bu mekan içinde yer alan fiziksel, kimyasal ve biyolojik olusumlar arasinda bir iliski vardir. Uygun biçimler kullanarak bu olusumlari hizlandirabilmemiz ya da yavaslatabilmemiz olanaklidir.”

 

Sonraki yillarda minyatür Büyük Piramit’lerle, su aritmaktan tiras biçagi bilemeye, yiyecekleri saklamaktan bitki yetistirmeye dek öyle deneyler yapildi ki, piramit modelciligi bir ticari alana dönüstü. Örnegin Kaliforniya’da seri olarak piramit modeli üreten bir firmanin kayitlarina göre, yalnizca ABD’de 1970-75 yillari 100 bin kisi model piramit satin aldi.

Yine 1930’lara dönersek; 1935’de Chicagolu John Hall da piramit modelleri üzerinde ilginç deneyler yapmisti. Hall, bakir bir halka ve çok uzun iki bakir tel kullandiginda piramidin tepesinden elektriksel bir akimin çiktigini gözlemlemisti.

 

Yillar sonra 1960’larin sonunda, Kahire’deki Ayn Sems Üniversitesi, ABD Atom Enerjisi Komisyonu ve Smithsonian Enstitüsü’nce desteklenen bir proje kapsaminda 1 milyon dolara malolan bir deney yapildi. 1968 Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Dr. Luis Alvarez ve Dr. Amr Godeh’in sorumlulugunda Kefren piramidinde yürütülen deneyin asil amaci piramidin “röntgenini çekmek”, içerideki gizli odalari saptamakti. Bunun için, 1 yil boyunca, günde 24 saat süreyle, piramidin iç bölümlerine ulasan kozmik isinlarin desenleri, piramidin tabanina yerlestirilen bir dedektör araciligiyla manyetik bantlara kaydedildi. Bir yilin sonunda bantlar bilgisayara yüklendiginde hiç beklenmedik sonuçlar elde edildi. Bilgisayarin çizdigi farkli desenleri Dr. Godeh, “Bu bilimsel olarak olanaksiz” diye açikliyordu. Insanoglunun Ay’a ayak basmasindan yalnizca 6 gün önce, 14 Temmuz 1969’da The London Times’de yayimlanan bir söyleside Dr. Godeh kendisine sorulan, “Bu bilimsel bilgi ve beceri birikimi, dünyasal anlayisin ötesindeki belirli bir güç tarafindan ise yaramaz bir duruma mi getirilmistir” sorusuna söyle yanit veriyordu:

 

 

“Ya piramidin geometrisinde önemli bir yanlis vardi, ki bu da kayitlarimizi etkileyecekti; ya da ister gizemcilik deyin, ister firavunlarin laneti, burada açiklanamayan bir gizem vardir. Piramitlerin içinde etkin durumda olan ve bilimin yasalarini hiçe sayan belirli bir güç vardir.”

 

Büyük Piramit’i bilim dünyasi için degil de, belirli bir kültür düzeyindeki siradan insanlar için asil çekici kilan nokta ise; piramidin en boy, yükseklik gibi sayisal verilerinin, türlü türlü çarpma bölme islemleri sonucunda Pi sayisini, Günes’le Dünya arasindaki uzakligi, çiplak gözle görülmesi olanaksiz kimi yildizlara iliskin bilgileri vermesidir.

 

Durumu biraz daha zorlayan Fransiz Georges Barbarin ise, 1936’da yayimlanan, “Büyük Piramitin Sirri” adli yapitinda Büyük Piramit’in sayisal verilerinin, Birinci ve Ikinci Dünya savaslari da içinde olmak üzere, dünyanin geçmisindeki ve gelecegindeki önemli olaylarinin tarihlerini barindirdigini ileri sürmektedir.

 

Bu arada, dünyanin geçmisine iliskin karsit tarih tezleriyle ortaligi alt üst eden Däniken’in, Büyük Piramit’in yapimina iliskin sorulari hâlâ yanitsiz: “Bu yapay dag, en küçügü 10 ton agirliginda olan 2.600.000 tas bloktan olusur. Harç kullanilmayan taslarin arasina bir saç teli ya da bir igne bile sokmak olanaksizdir. Çaliskan Misirli isçiler günde 10 adet tas blogu kaldirip yerine koysalar, 2.600.000 tasin üst üste konulmasi ve Keops Piramidi’nin ortaya çikmasi için tam 692 yil geçmesi gerekecekti. Oysa bizim arkeologlarimiz bu süreyi 20-30 yila sigdirmakmaktadirlar.”

 

 

Bu dev tas bloklarin kaldirilmasina iliskin, bugünkü bilimin asla kabul edemeyecegi ve kimilerine göre oldukça “uçuk” görüsler öne sürüldü. Bunlarin en etkileyicisi, isçilerin “meçhul yol göstericiler” sayesinde, bilinmeyen enerjileri kullanarak taslari “tüy gibi” havaya kaldirdiklari sonra “kus gibi” yerine koyduklari iddiasiydi.

 

Daniken’in ünlü kitabinin yayimlanmasindan yillar önce, sevgili “Balikçi”miz (Cevat Sakir Kabaagaç) bir yapitinda, piramit yapimiyla ilgili degil ama duvar yapimina iliskin bir söylenceyi aktariyordu: “Izmirli Tantalas’in kizi Niobe, Teb Krali Amphion’la evliydi. Bir gün gelir, Teb sehrini duvarlarla çevirmek gerekir. Pehlivanlar koca taslari birer birer, ihlaya puflaya tasimaya baslar ama Amphion eline flütü alip siçraya hoplaya flütünü üfleyince, taslar da tek sira olarak müzigin temposuna göre ziplaya ziplaya birbirinin pesisira düserler. Ve yine müzige uyarak birbirinin üstüne siçrayip yerlesirler. Böylece sehrin duvarlari yapilmis olur.”

 

Prof. Piazzi Smyth, 19. yüzyilda Büyük Piramit’in dünya üzerindeki yerine iliskin ilginç bir harita çizmisti. Prof. Smyth’e göre piramitlerin bulundugu Gize bölgesi tam olarak, Ekvator’dan Kuzey Kutbu’na kadar olan uzakligin üçte birini belirleyen 30° kuzey enleminin üzerinde yer aliyordu. Piramit, asagi Misir’daki tüm ovayi çevreleyen dag siralarinin güney ucunda yerlesikti. Kuzey kiyi hatti ise oldukça düzgün bir yay olusturuyordu. Bu yayin ait oldugu dairenin tam merkezinde ise Büyük Piramit bulunuyordu. Dolayisiyla Büyük Piramit, Misir’in tam merkezinde ve üstelik dünyanin da merkezi olarak kabul edilbilecek bir noktada yükseliyordu.

 

Piramit sözcügü, Grekçe’de “ates” anlamina gelen “piro” ile, “merkezde” anlamina gelen “amid” sözcüklerinden olusur, yani “merkezdeki ates”! Kimbilir belki de Büyük Piramit gerçekten de, dünyanin merkezi oldugu düsünülen ya da saptanan bir noktaya dikilmistir. Ve binlerce yildir doganin en büyük güçlerinden biri olan “ates”i yaymaya devam ediyordur.

--------------------

Elde bulunan bunca esere ve bilgiye rağmen, eski Mısır'ın gizemi bir türlü çözülemiyor. M.ö. 3000 ve daha öncesine kadar giden bu uygarlığın, 20. yüzyılın düzeyini bile aşıyor olması oldukça düşündürücüdür...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gizemi çözülemeyen uygarlıklar arasında eski Mısır'ın çok özel bir yeri var. Koskocaman piramitler, mezarlar, hazineler, anıtlar, mumyalar, yazıtlar ve yığınlarca bilgi, asırlardan beri didik didik ediliyor... Fakat yine de gizemi çözülemiyor...

 

Sanki burada her şey bir sır. Yoksa insan aklı, Mısır'ın gizemini çözecek düzeye gelmedi mi?.. Bu uygarlığın yaratıcıları kimlerdi?.. Onlar insan değil miydi?..

 

 

 

Tanrılar neden insan gibi?..

Eski Mısır kültüründe Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta olduğu gibi tek ve ulaşılmaz bir Tanrı yoktu. Değişik görevlerde birçok Tanrı vardı. Bu Tanrılar toplumsal ve siyasal yaşamı belirliyorlardı.

Onların en büyük özelliği insan biçiminde veya insana çok benzeyen biçimlerde olmalarıydı. Bunun yanında onların insanlar gibi yemek yedikleri, evlendikleri, çocuk sahibi oldukları ve kavga ettikleri anlatılır...

Gerçekte böyle Tanrılar yoksa. Mısırlılar onları nasıl ve niye uydurmuş olsunlar?

Eğer böyle her şeye yön veren varlıklar varsa, onlar kimlerdi? Onların üstünlükleri nereden geliyordu?

 

Akla hemen bazı bilim adamlarının ortaya attıkları tezler geliyor. Eski Mısır'ın çözülemeyen gizeminin ardında, bir başka gezegenden gelmiş akıllı varlıklar yatıyor olmasın!..

 

 

 

ölümden sonra hayat

Eski Mısırlılar, yaşamın ölümle bitmediğini kabul ederlerdi. Bu,onlarda bir inanç meselesi değildi. Sanki, onlar yaşamın ölümle bitmediğini biliyorlardı (!).. Onlara göre, ölen bir insanın ruhu öteki dünyaya gidiyordu. Orada bir tören düzenleniyor, bu törende ölenin kalbi tartılıyordu.

Bu tören sırasında Yeraltı Tanrısı Anubis elinde bir terazi tutardı. Ölünün kalbi bu terazinin kefelerinden birine konurdu. Öteki kefede de adaleti ve doğruluğu ölçebilecek bir tüy bulunurdu. Eğer ölü adil ve dürüst bir yaşam sürmüşse kefeler dengelenirdi...

 

 

 

 

Mısırlıların ölüm Kitaptarı'ndan birinden Anhal papirüsü. Anhal'nın ruhunun tartıldığını göstermektedir. Doğruluk ve adalet bir tüyle belirtilmiştir. Horus, Anubis ve Thoth (yarısı kırçıl balıkçıl, yarısı maymun biçiminde) bu tartı sahnesine katılmışlardır (üstde).

Tarot iskambil kâğıtlarından "büyücü." Frieda Harris tarafından Aleister Crowley için çizilmiştir (altta).

 

 

 

 

 

Eğer kalp, tartıda eksik gelirse, yemesi için Amemt adlı canavara verilirdi. Bütün bu olan biteni Tanrıların Kâtibi(!) Thoth, kayda geçirirdi! Bu Thoth kimdi? Bütün bunlar rahiplerin uydurduğu masallar mıydı? Yoksa bir türlü ortaya çıkarılamayan gerçeklere mi dayanıyordu?..

Thoth'un kitabı

Eski Mısır'ın gizemini çözmek isteyen herkesin karşısına çok ünlü bir kitap çıkar. Bu kitabın adı Thoth'un Kitabı'dır. Tanrıların Kâtibi Thoth'un, ölen insanların yargılanma törenlerinden, ölümden sonraki hayata, evrenin sırlarına kadar her şeyi bu kitapta yazmış olduğu kabul ediliyordu.

Bu kitap nerededir? Eski Mısır'ın gizemini ortaya çıkarmak isteyen ünlü İngiliz büyücü Aleister Crowley kendisinin Tanrılarla iletişim kurduğunu ileri sürdü. Thoth'un Kitabı adıyla bir kitap yazdı. Eski Mısır'ın gizemlerini anlattı. Tarot denen iskambil kâğıtlarıyla açılan ünlü falı da bu kitapta yorumladı.

 

Tarot falı

Belki de insanlığı en çok meşgul eden fal eski Mısır'dan kalan Tarot falı oldu. Çünkü bu fal sıradan bir fal değildi. 1781'de Antoine Court de Cebelin adında bir bilim adamı Mısır'ın gizli öğretilerinin Tarot falının kâğıtlarının yirmi ikisinde bulunduğunu ileri sürdü. Ona göre diğer kâğıtlar sonradan bilerek değiştirilmişti. Çünkü gizli öğretinin, bilmeyen kişilerin eline geçmesi ve onlar tarafından kötüye kullanılması istenmiyordu.

 

 

Osiris heykeli. Asasıyla döveni, Mısır'da tan mı başlattığını

simgelemektedir. Asa ve döven bugün de doğaötesi gizemlerle uğraşan kimselerin simgesidir (Üstte).

Horus'u emziren isis. 'Meryem Ana ve Çocuk dirilişte önemli bir rol oynamıştır. Osiris inancından kaynaklanır (altda).

 

 

 

 

 

 

 

Piramitler ve hiyeroglif yazı

Eski Mısır denince herkesin aklına koskocaman piramitler gelir. Bunların yapılışlarında harcanan güç ve kullanılan teknik 20. yüzyılın teknolojisiyle bile açıklanamamaktadır. Ayrıca çok sayıda mezar ve tapınak, zaten var olan gizemi daha da artırır.

 

Eski Mısır'ın bir de kendine özgü yazısı vardı. "Hiyeroglif adı verilen bu yazı basit bir alfabe değildi. Harflerin yerine resimlerle ifade edilirdi. Örneğin, güneş yazmak için ortasına bir nokta konan bir daire çizilirdi.

 

 

 

 

Hiyeroglif yazısı 20 yıllık bir uğraşıdan sonra çözüldü. Fakat eski Mısırlıların neden böyle bir yazı kullandıkları anlaşılamadı. Bu kadar gelişmiş bir uygarlıkta, daha kolay anlaşılabilen bir yazı kullanılabilirdi. Bu yazının aslında çok kolay ve anlaşılabilir olduğunu, gezegenler arası iletişimde kullanılabileceğini ileri sürenler de oldu...

 

 

Büyüleyici mumyalar

Eski Mısır'ın bugünün insanlarını hâlâ bu derece etkilemesinin bir başka nedeni de mumyalardır. Her yıl hiç eksilmeden, bütün dünyadan çok sayıda turist Mısır'a gelir ve merakla, ortaya çıkarılmış mumyalara bakarlar... 19. yy'da bazı mumyaların açılması sırasında birbirlerini ezenler oldu.

Ortaçağın Arap doktorları mumyanın birçok hastalığa iyi geldiğini tespit ettiler. Bu, Avrupa'ya da bir anda yayıldı. Fakat eski Mısırlıların ölülerini böyle üstün bir teknikle ve çok büyük özen göstererek niye mumyaladıkları anlaşılamadı...

 

 

Güneş Tanrısı Ra kayığında. Şahin biçiminde gösterilen başından, Horus'la nasıl eş tutulmuş olduğu görülmektedir (üstde).

Thoueris (Ta-urt). Doğum Tanrıçası. Çoğunlukla arka ayaklan üzerinde doğrulmuş bir suaygırı olarak gösterilir (altta).

 

 

Sıra Avrupalılarda

Mumyacılığın nasıl ortaya çıktığını araştıran herkesin karşısına Tann Osiris çıkar.

Osiris, eski Mısır'ın ünlü bereket ve yeniden dirilme Tanrısıdır. Tanrıça isis ile evlendikten sonra Horus isimli bir oğlu dünyaya geldi.

Ardından kardeşi Seth'in karısıNephthys'i sevdi. Ondan da Anubis adında bir oğlu oldu.

Bunun üzerine iki kardeş arasında çok şiddetli bir kavga çıktı. Seth Osiris'i öldürdü. Onun bütün parçalarını Mısır'a dağıttı. Bu hikâyede buraya kadar her şey normaldir. Fakat daha sonra Osiris'in karısı tsis ortaya çıkar ve kocasının parçalarını bir araya getirir. Onu mumyalar ve hayata döndürür.

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

 

 

 

 

Yeryüzü Tanrısı Geb ile gökyüzü Tanrısı Nut'un birleşmesi. Bu birleşmeden Osiris, İsis, Seth ve Nephthys doğmuştur.(üstde)

 

 

İşte mumyacılığın kökeninde yatan hikâye budur. İsis kimdi? Hayali bir Tanrı mı, yoksa üstün bir varlıktan gelen insanüstü bir yaratık mı? Kocasını nasıl hayata döndürdüğü bilinmiyor.

Acaba o zamanlar parçalanan bir insanın vücudunu bir araya getiren üstün bir tıp tekniği mi vardı?.. Mumyalama, yani ölü bir bedenin tekrar hayata dönmesi için ilaçlama o zamanlar için gerçekten mümkün müydü? Hemen bütün dinlerde ölümden sonra hayatın devam ettiği kabul edilir. Fakat ölenin bedenini korumak, tekrar dünyaya gelmeye hazır tutmak bir tek eski Mısır'da vardır.

Acaba bu nereden geliyordu?

 

 

Mumyacılığın kökeni

Mısır'ın açıklanamayan bir gize.mler ülkesi olarak düşünülmesi oldukça eskidir. Burayı ilk inceleyenler eski Yunanlılardır. Daha sonra bu gizemi çözme işini Romalılar devraldılar. Onları da Araplar izledi.

Özellikle Araplar, eski Mısır'la ilgili öyle etkin bilgiler derlediler ki, eski Mısır'ın gizeminin çözülmesi şöyle dursun, daha da anlaşılmaz hale geldi. Mısırlıların hem geçmişin hem de geleceğin bilgisini bildiklerini ilk ortaya atan Araplardır...

 

 

 

Herkes Mısır'ı araştırıyor

Avrupalıların Mısır'la yaygın olarak ilgilenmeleri ise, 18. yy'da oldu. Mısır'a ilişkin birçok bilgi, burayı inceleyen seyyahlar, arkeologlar ve bilim adamlarınca âdeta Avrupa ülkelerine akmaya başladı.

Fransız yazar Jean Terrasson Yunanlılardan ve Romalılardan kalmış Mısır'ı anlatan yazıları topladı. Bunları Set hoş'un Yaşamı adlı kitabında bir araya getirdi.

Londralı Operatör Thomas Greenhil, Mumyalama Sanatı adıyla, bir kitap yazdı. Kuzey İngiltere'deki pamuk değirmenleri Mısır'ın etkisi altında yapıldı. Tüm Avrupa' da doğaötesi güçlerden yararlandıklarını iddia eden büyücüler, eski Mısırlılardan elde edilen bilgilerle eldeki bilgileri birleştirdiler...

 

 

Mesajların amacı

Eski Mısır uygarlığını anlama çabalan bugün de sürmektedir. Elde edilen bilgiler çoğaldıkça araştırmacıların işi daha da zorlaştı. Bir yandan kazılar yapılıyor. Bir yandan eski kazılar yeniden değerlendiriliyor. Arkeologların ve bilim adamlarının ortaya koydukları bilgiler birleştiriliyor.

Yine de işin özü açığa çıkmış değil. Belki de bugünün insanı eski Mısır'ın gizemini, çözemeyecek... Belki de bu gizem insanın şöyle elini uzatıp da yakalayacağı bir yerdedir... Kim bilir?..

 

Mısırlıları araç olarak kullanıp binlerce yıl sonrasına mesaj bırakanlar, bizim bu mesajları anlamamız için biraz daha bekleyeceğe benziyorlar...

 

 

 

 

 

Mısır piramitleri 4000 yıldır sessiz ve dimdik duruyorlar. Bu dev yapıtların nasıl ve niye yapıldıkları ortaya çıkarılamıyor. içlerinde bir sır sakladıkları belli... Ama bu sırrın ne olduğu bütün araştırmalara rağmen gün ışığına çıkarılamadı.

 

 

 

 

 

 

Eski Mısır uygarlığını inceleyen pek çok bilim adamı, bir piramidin inşa bloklarını kaldırmanın en muhtemel yolunun, tarihi yapı etrafında yavaş yavaş dönen bir çamur tuğlası rampası olduğu konusunda hemfikirdir. Bu, daha çok Firavun Diyozer'inkl gibi bir basamaklı piramit ortaya çıkaracaktır! Daha sonra, işi bitirmek için ilave bloklar, rampanın tepesine çekilebilecek ve rampa yavaş yavaş söküldükçe, bloklar yerlerine koyulabilecektir

 

 

Piramitler eski Misir uygarlığının sembolleridirler. Bu uygarlığın gücünü temsil ederler. Fakat bu gücün nereden geldiği bir türlü anlaşılamaz...

Mısır'ın bomboş çöllerinde sakince beklerler. Gökyüzüne doğru sanki bir şeyleri işaret ederler. Görünüşte biçimleri basittir. Herkes onların yapılarının kolayca anlaşılacağını zanneder. Oysa aldatıcı, esrarengiz ve karmaşıktırlar...

 

 

Zaman unutuluyor...

Dünyanın başka yerlerinde de piramitler vardır, ama Mısır'dakiler farklıdır. Onların, başta gelen ilk özellikleri büyüklükleridir. Öyle ki, bu büyüklük, piramidin yanına giden herkeste bir heyecan uyandırır.

Sanki o anda yaşam durur. Herşey anlamsızlasın Dünya, insana, taştan ve gökyüzünden ibaretmiş gibi gelir...

Bir piramidin içine giren ise bambaşka duygular yaşar. Bir kere, burada zaman unutulur. Bu, çok olmuştur.

Piramitlerin içinde dolaşanlara o günün tarihi sorulduğunda çoğu kez doğru cevap alınamamıştır. Piramidin içinde yaşanan duygular da çeşitlidir.

İnsanın içine birden bir sıkıntı düşer. Bunu korku, merak ve heyecan izler. Bazen bir anlık ferahlama duyulur...

 

 

Neden yaptılar?..

Eski Mısırlıların piramitleri neden yaptıkları hakkında birtakım düşünceler ortaya atıldı. Ama gerçek neden bir türlü bulunamadı.

Piramitlerin nasıl yapıldıkları hakkında da birbirinden değişik, çok sayıda teori vardır. Fakat hiç kimse, kesin bir inşa planını bugüne kadar ele geçiremedi.

 

ilk kez taş kullanıyorlar

M.Ö. 2650 yıllarında Mısır'da 3. sülale iş başındaydı. Firavun Diyozer, Sakkara kenti yakınlarında ünlü Basamaklı Piramit'i yaptırdı.

O çağda Mısır'ın başkenti, bugünkü Kahire'nin biraz güneyinde kalan Memfis kentiydi. Basamaklı Piramit bu kentten görünürdü. Menfis'te oturanlar yüksekliği 60 m'yi bulan bu dev yapıtı hayranlıkla seyrederlerdi. bulan bu dev yapıyı hayranlıkla seyrederlerdi.

Bu piramit, ölmüş firavunların anısına dikilmişti. Mısır mimarisinin ilk taş yapı denemesidir. Daha önceki mezarlar hep kerpicten yapılırdı.

 

Yıldızlara uzanan merdiven mi?

Basamaklı Pirumit'in yapımı, toprağın 30 m kazılması ile başladı. Buraya taştan tek katlı bir mezar odası yerleştirildi.

Başlangıçta toprağın üzerinde sadece bir kat vardı. Sonradan bu katın üzerine basamaklı 3 kat eklediler. Toplam 4 kat oldu. Ardından 2 kat daha eklenince, 6 katlı ünlü Basamaklı Piramit ortaya çıktı. Bu piramidin neden basamaklı olarak yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Kimilerine göre bu basamaklar kayaların taşmmasınm gerektirdiği bir zorunluluktan doğdu. Y.a'ni o zamanki yapı tekniği ile ilgiliydi.

Kimileri ise, basamakların ölü firavunları yıldızlara ulaştıracak merdiveni simgelediğini söylüyorlar...

 

 

 

Yaklaşık olarak M.Ö. 2650' de, Sakkara'da Firavun Diyozer'ln mezarının üzerine inşa edilen ilk gerçek piramit, ilk yüksekliği 60 m'den fazla idi (üstte).

Nil boyunca çeşitli mevkilerde, 40 kadar önemli piramide rastlanır. Ancak, Büyük Piramlt'in yerleştirildiği yer özellikle dikkate değer. Eski Mısır'ın doğu ve batı sınırları arasında tam ortada bulunur ve merkezi piramit olarak çizilmiş bir çeyrek daire, Nil deltasının tamamını kapsar (solda).

 

 

 

 

 

 

 

Büyük piramitler geliyor

M.Ö. 2500-2400 arasında 4. sülale iş başındaydı. Bu sülaleden Firavun Sinofru,Sakkara'nın güneyindeki Dashur bölgesine iki piramit yaptırdı.

Ardından Gize'deki üç ünlü piramit inşa edildi, Keops'un büyük piramidi, onunla hemen hemen aynı boydaki Kcfren ve en küçükleri Mikerinos.

Büyük Piramit, boyutları, içindeki odalarıyla eşsiz bir yapıdır. Yeraltından, geçitlerle diğer iki piramide bağlıdır.

Büyük piramit, aynı zamanda piramit vapımımn doruk noktasıdır İlk yapıldığında 146 metreydi. Tabanı kare biçimindedir. Bu karenin bir kenarının uzunluğu yaklaşık 231 metredir.

Bugünkü uzunluğu 137 metredir. Tepesindeki taşların bir kısmı alınarak ortaçağda Kahire'de bazı yapılarda kullanılmıştır.

Büyük Piramit, tam adıyla söylemek gerekirse, Keops'un Büyük Piramidi bütün zamanların en yüksek piramididir ve aynı zamanda en kusursuzudur.

 

Firavun Keops törensiz mi gömüldü?

Mısır'da piramitlerin sırrını çözmek isteyen herkes, Keops'un Büyük Piramidi'ni inceler. Sanki bu dev anıtta insanları kendine çeken bir güç vardır.

Büyük Piramit'in yapılma amacı neydi? İlk anda bu yapının bir mezar olduğu akla geliyor. Gerçekten de, şimdi Kral Odası diye adlandırılan bölümde bir lahit bulunmakta. Fakat bu odada bir ölü gömme töreni yapıldığına dair hiçbir belirti yoktur. Eğer Firavun Keops burada yatıyorsa, onu geleneksel ölü gömme töreni yapmadan mı gömdüler?..

Kral Odası'na gitmek için görkemli Büyük Galeri'den geçmek gerekiyor. Buranın uzunluğu 47,5 m, yüksekliği 8,5 m, eni ise 2 m'dir. Belki de Keops ölünce rahipler burada bir tören düzenlemişlerdir. Fakat yinede bir sorunçözülemeden kalıyor. Büyük Galeri'nin başladığı yere ulaşan koridor çok alçaktır. Buradan geçmek isteyen biri, ancak iki büklüm olursa, bu işi başarmaktadır. Koskoca firavunun gömüldüğü odaya neden böyle dar bir koridordon gidiliyor olsun?..

 

 

Dünyanın yuvarlak olduğunu biliyorlar mıydı?

Üç büyük piramit neden başka yere değil de Gize'ye yapılmıştı? Bu bölgenin özelliği mi vardı?

Bugün, eski Mısırlıların coğrafya ve evrenle ilgili bilgilerinin çok fazla olduğu biliniyor. Piramitlerin yapıldığı yerlerden yola çıkarak, onların, o zamanlar Dünya'nın yuvarlak olduğunu bildikleri ileri sürülüyor. Aynı zamanda enlem ve boylamların derecelerini hesapladıkları, dolayısıyla Dünya'nın çevresini ölçtükleri kabul ediliyor. Sadece piramitler değil, hemen tüm tapınaklar ve yeni kurulan kentlerin yerleri bu bilgilere göre tayin edilmiş olabilir mi? Yapılan hesaplar bunu doğrulamaktadır...

 

 

 

Altın ölçüyü nereden öğrendiler?

Büyük Piramit incelendikçe ortaya çok çarpıcı özellikler çıkmaya devam ediyor.

Yapılan hesaplara göre bu piramidin yüksekliği ile tabanı arasındaki oranı olan 'pi' sayısını veriyor. Bir dairenin çevresinin, o dairenin çapına oranı olan pi sayısını bilmek, ancak ileri derecede bir matematik ve geometri bilmek ile mümkündü

Bundan başka yine Büyük Piramit üzerinde yapılan ölçümler eski Mısırlıların "Altın ölçü"yü de bildiklerini ortaya çıkardı. Altın ölçü, bir yapının, insan gözüne en uygun ve en ahenkli görünüşü olması için bulunmuş bir ölçüydü. Bunu bulan ve uygulayanların Eski Yunanlılar olduğu sanılırdı...

 

 

Devasa ölçüler

Büyük Piramit'in 2.500.000 kireçtaşı bloğuyla yapıldığı hesaplandı. Blokların boyutları 1.2x1.2x0.75 m'dir. Ağırlıktan ise 2,5 tondur. Ayrıca 15 ton ağırlığında büyük bloklar da vardır. Büyük Piramit'te 2.700.000 metre küp taş vardır. Bunların toplam ağırlığı ise 6 milyon tondur. Bu, New York'taki Empire State binasının ağırlığının iki katıdır.

Büyük Piramit, en doğru olarak 1925 yılında James Humphrey Çöle tarafından ölçüldü.

Çöle, bazı blokların eksik olmasına rağmen köşelerin gerçek yerlerini saptadı. Kenarların ölçümünde 3,8 cm'lik bir hata payı olduğunu açıkladı.

Büyük Piramit'in kenarlarının ölçüleri şöyledir: Kuzey 230, 253 m, güney 230,454 m, doğu 230, 391 m, batı 230, 357 m. Bu ölçümlere göre en uzun ve en kısa kenar arasında yalnızca 20. l cm'lik bir fark vardır.

Çöle, piramidin özgün yüksekliğini hesaplama girişiminde bulunmadı. Kenarların 50°51 eğimli olduğunu kabul etti. Bu da 146, 65 m yüseklik demektir. Bu konuda daha önce Arkeolog Sir Flinders Petrie bir araştırma yapmıştı. Petrie 1883'te yayınladığı araştırmalarında piramidin yüksekliğinin yapıldığı sırada 146,70 m olduğunu belirtmiştir.

 

 

 

1864'te. iskoçya Kraliyet Astronomu ve Edinburg üniversitesi Uygulamalı Astronomi Profesörü Charles Piazzi Smyth tarafından hazırlanan Büyük Piramit'in bir kesiti. Smyth, giriş geçidinin, M.ö. 2170 yılında Alfa Draconis yıldızının bulunduğu yer ile aynı hizada olduğuna inanıyordu

 

10.000 kişi çalıştı

Yapılan değerlendirmeler, Büyük Piramit'in 20 ile 30 yıl arası bir sürede yapıldığını göstermektedir. Çalışan insanların sayısının ise 4000 ile 10000 arasında olduğu düşünülmektedir. Bu insanlar sürekli bir şekilde çalışmışlardır. Ayrıca taş ocaklarında da yüzlerce insan çalışmaktaydı. Yaz sonunda 3-4 ay boyunca Nil nehri taşardı. Bu dönemde 100.000'den fazla insan, bir yıl sonraki taş ihtiyacını, yapım alanına taşırdı. Bunun yanı sıra, hazırlanmış olan bloklar inşaat bölgesine çıkarılırdı. Piramidin ortadaki ana yapısı için yakında bulunan taş ocaklarından daha düşük kalitede taş getirildi.

Sfenks, işte böyle bir taş ocağından alınan ve daha sert olan bir kayadan yapılmıştır. Piramidin içindeki odaların iç yüzeylerinin kaplanmasında kullanılan granit ise Yukarı Nil Vadisi'nden getirilirdi. Yüzeyde kullanılan daha kaliteli kireçtaşı ise Kahire'nin doğusunda nehir boyunca uzanan Mokattam tepelerindeki Tura taş ocaklarından sağlanmaktaydı.

 

Taslar nasıl tasındı?

Yıllar geçip mühendisler Mısır bilimine ilgi duyunca, Mısırların kullanmış olabilecekleri yapım teknikleri üzerinde düşünmeye başladılar. Bunlardan bir tanesi piramidin belli düzeylerine vinç yerleştirmiş olabileceklerini ileri sürdü. Bu vincin aşağıda dev bir bocurgata ulaşan ve çeşitli makaralardan geçen çok uzun ipleri olmalıydı. (Oysa uzmanlar, Mısırlıların makarayı bilmediklerini belirtmektedirler.)

August Choisy adında bir Fransız mimar, Mısırlıların, bu blokları kaldırmak için çift kaldıraç kullanmış olabileceklerini söylemektedir. Böylece blokları düz olarak belli bir düzeye kadar yükseltip daha sonra eğimli bir biçimde daha yukarı düzeylere kaydırmış olabilirler.

 

 

 

 

Sakkara'da Firavun Diyozer'in harap olmuş piramidi (üstte).

 

Daha başkaları ise 2 metre yükseklikte bir sütunun desteklediği sağlam bir çubuktan oluşan denge kolu tekniği üzerinde durmuşlardır. Bir taş blok, demir bir çubuğun kısa ka|an yanı ile askıya alınmaktaydı. Bu çubuk bir metre uzunluğunda olabilirdi. Diğer ucuna karşıt ağırlık yapacak taşlar asılmaktaydı. Çubuğun uzun yanı 4,5 metre kadar olabilirdi. Daha sonra da işçiler bloğu havaya kaldırıp kızak veya herhangi bir başka desteğin üzerine bırakabilirlerdi.

 

 

 

 

 

 

Asvvan'daki taş ocağında bırakıldığı şekilde, bitmemiş bir dikilitaş. Taşçıların, bunu tek bir ağır taş parçası olarak taşıyabileceklerinden emin oldukları açıktır. Ama nasıl? (üstde)

 

Rampalar

Çoğu kişi Mısırlıların bu taş blokları ker***ten yapılmış rampalar üzerinden yukarı çektiklerini ileri sürmüştür. Mezarlardan birinde bunu gösteren bir resim bulundu. Resimde tapınakta kullanılacak bir sütunun rampadan taşınması görülmektedir.

Ayrıca piramitlerin yapılmış olduğu yörede birkaç rampa kalıntısına da rastlanmıştır. Mısırlılardan kalan bir papirüste ise 366 metre uzunluğunda, 27,5 metre genişliğinde ve 30,5 metre yüksekliğe ulaşacak bir rampa için gerekli olan tuğla sayısının hesaplamaları bulunmaktadır. Fakat boyutlardaki rampa ile Büyük Piramit'in inşa edilmesi mümkün değildir. Bazı kimseler Mısırlıların bu rampaların yanı sıra onlara yardımcı olacak küçük rampalar da yaptıklarını ileri sürmektedirler. Bu daha küçük rampaların da piramidin tüm çevresine yapılmış olduğu varsayımı belirtilmektedir. Oysa, bu tür rampaların çok büyük bir taş bloğun taşınması için güvenli olmadığı ileri sürülerek, bu fikre karşı çıkılmaktadır

 

 

Taşlara büyü mü yaptılar?

Taş blokların nasıl taşındığı ile ilgili en çarpıcı iddia Arap tarihçilerden geldi. Onlar, eski Mısırlıların blokların üzerine büyülü tılsımlar koyduklarını ve bunların sayesinde hareket ettirdiklerini kabul ediyorlardı...

Piramitlerin üzerine daha çok şey söylenebilir. Ama, işin içinden kolay çıkılacağa benzemiyor...

Şu dünyanın hali ne kadar garip. İnsanoğlu 20. yüzyılda 150 katlı gökdelenler, kıtaları ikiye bölen barajlar, kanallar, 7 katlı metrolar ve nehirlerin akışını değiştiren barajlar inşa etti. Fakat piramitlerin nasıl yapıldığını hâlâ çözemiyor...

 

Pramitlerin Gücü

 

Asırlardan beri Mısır piramitleri üzerine yapılmadık araştırma, söylenmedik söz kalmadı. Fakat sonuç ne? Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Çünkü, hâlâ piramit büyük, insan küçük. Aşağıdaki yazıda konuya değişik açılardan yaklaşılıyor...

 

İnsanlarda korku ve saygı uyandıran Büyük Piramit'te gizli bir bildiri mi var? Bazı yazarların ileri sürdükleri gibi, birçok eski bilgiler burada mı saklanmaktadır?

Mısır piramitleri, özellikle de Gize'de Keops'un Büyük Piramit'i, şaşkınlık uyandıran yapıtlardır. Bunlar, büyük emeklerle, belirli amaçlar doğrultusunda yapılmış olmalıdırlar. Mısır kültüründe firavunlar Tanrı olarak kabul edilirlerdi. Piramitler de Tanrıların mezarları. Fakat bu açıklama hiç kimseyi tatmin etmiyor. Sonuçta "Herpiramit, büyük bir mezardır" demekle, konu kapanmış olmuyor. Piramitlerin, mezar olmalarının ötesinde, bazı bilgileri gelecek nesillere aktarmak üzere yapıldıktan kabul ediliyor.

 

Piramitler kutsaldır.

Eski Mısırlılar, piramitlere kutsal varlıklar olarak taptılar. Firavun 2. Amenhophis dönemine, yaklaşık MÖ 1430'lara, ait bir yazıt vardır. Piramitlerin yapıldığı dönemden bin yıl sonra yazılmıştır.

Bu yazıtta Keops ve Kefren piramitlerinin bulunduğu yerin kutsal olduğu yazılıdır. O zamanlar, başta firavunlar olmak üzere, bütün Mısırlılar buralarda ibadet ederlerdi.

 

Tahıl ambarı

Bazı uzmanlar, piramitlerin yapılış nedeni olarak bir başka iddia ortaya attılar. Zamanın firavunu, rüyasında 7 zayıf sığırın, 7 besili sığırı yediğini görmüştü. Havari Yusuf, bu düşü şöyle yorumladı:

"Yakında Kutsal Kitap'ta sözü edilen 7yıl sürecek bereket dönemi gelecek..."

Buna göre, bolluk döneminde elde edilecek ürün, piramitlerde saklanacaktı. Yani piramitler, birer tahıl ambarı olarak yapılmış olmalıydılar...

 

 

 

 

Piramitler Bilimi Kurumu' nün kurucusu Adam Rutherford, 4 Şubat 1974' te, ölümünden kısa bir süre fince Büyük Piramit'i geziyor (üstde).

19. yy'da Krallık Gökbilim Uzmanı İskoçyah Charles Piazzi Smyth'ln 'Büyük Piramlt'tekl Mirasımız' adlı kitabından bir gravür. Resimde Büyük Piramit'in sütunlu büyük geçidinde meşaleler taşıyan Mısırlıların tören alayı görülüyor (altta ).

 

 

 

 

Uzaydan gelenler

Yapılış nedenleri konusundaki açıklamalann en sonuncusu, piramitlerin uzaylılarca yapıldığıydı. Uzaydan gelenler, piramitleri gezegenlerarası bir yol gösterme sisteminin işaret kuleleri olarak inşa etmişler ya da ettirmişlerdi. Bazılarına göre, piramitlerin yapılmasına ve cephelerine yön verilmesine yol açan teknoloji de, bu görüşle açıklanacaktı...

içinde ne saklı?

19. yüzyılda Mısır uygarlığını incelemek, âdeta moda oldu. Ortaya yeni teoriler atıldı. Birçok uzman, Eski Mısırlıların kendilerinden sonraki kuşaklara bir mesaj iletmek istedikleri görüşünde birleşiyorlardı.

Piramitleri taştan yapmışlardı. Çünkü taş, kalıcıydı. Eski dönemlerin bütün bilgileri ve sırlan piramitlerde saklıydı...

Piramitlerin yapılış nedenlerini ilk araştıranlardan biri İngiliz Yazar John Wilson'dı. Wilson, 1856'da "Eski Uygarlıkların Kaybolan Güneş Sisteminin Ortaya Çıkarılması" adlı kitabını yayınladı.Bu kitapta piramitlerin, insanlardan çok Tanrılarla ilgili olduğu iddiası yer alıyordu.

 

Dünyanın çapı

Büyük Piramit'le ilgilenenlerden biri de, ingiliz Matematikçi John Taylor'dı. Taylor, özellikle Büyük Piramit üzerinde çalıştı. Çünkü bu yapının oranları çok ilginçti.

Taylor, eski Mısırlıların bazı gerçekleri belirtmek için Büyük Piramit'i yapmış olduklarına inandı.

Mısırlılar, bulduklarının sonradan unutulacağını düşünüyorlardı Bu yüzden bildiklerini, onlan anlayacak bilgi düzeyinde bir nesil gelinceye kadar gizlemek istediler. Bu bilgiler arasında dünyanın çapı da vardı.

Taylor, Büyük Piramit'e dayanarak yaptığı hesapta, dünyanın çapının 12.625.60 kilometre olduğunu buldu. Günümüzde yapılan teknik ölçümler de aynı sonucu vermektedir.http://www.forumneuro.com Hazırlayan Desperado emeğe saygı

 

Tanrılar sakladı

İskoçyalı Gökbilim Uzmanı Charles Piazzi Smyth, "Büyük Piramitteki Mirasımız" adıyla 1864'te bir kitap yayımladı. O da, bazı uzunluk ölçülerinin Büyük Piramit'tesaklandığına inanıyordu. Bu ölçülerin, Fransızların metre sistemi değil, İngilizlerin kullandıkları ölçü sistemi olduğunu savundu.

Büyük Piramit'i yapanların kullandıktan birimi, Mısırlıların yeryüzünün kutup ekseni konusunda bildiklerinden çıkardıklarını gösterdi. Bu birime "Piramit İnç" adını verdi, 1 piramit inç, 1.00099 İngiliz incine eşitti, (l inç = 2,54 cm)

Pi sayısı

Piazzi Smyth, henüz Büyük Piramit'i gidip görmemişti. Yaptığı incelemelerinde çıkan ölçülerin tekrar tekrar ortalamalarını aldı.

Sonunda, piramidin kaidesinin her kenarının 232.81 m ve yüksekliğinin 148.21 m olması gerektiğine karar verdi.Daha sonra, bu yeni ve çok kesin sayılan kullandı, yeni hesaplar yaptı. Büyük Piramit'in yüksekliğinin, kaidesinin iki katına oranının 1:3.14159 olduğunu buldu. Bu da pi sayısına, yani bir dairenin çapının, çevresine oranına eşitti.

 

Sahte dinler

1924'te İngiliz Mühendis David Davidson, "Büyük Piramit: Tannsal Bildiri" adlı kitabıyla öteki araştırmacıları izledi. Davidson'a göre, Büyük Piramit başka konulann yanı sıra, yerçekimi yasası gibi bilimsel gerçekleri de içeriyordu.

Bu arada, araştırmacı Adam Rutherford, piramitleri inceleyen 4 ciltlik kitap yazdı. Daha sonra, İngiliz Piramitler Bilimi Kurumu'nun kurucusu ve başkanı oldu. 1974' te ölümüne kadar bu görevde kaldı.

Rutherford, Büyük Piramit konusunda şunlan yaayordu:

"Büyük Piramit, evrensel olarak incelendiğinde ve tam tamına anlaşıldığında, sahte dinler ve yanlış kuramlar ortadan kalkacaktır. Gerçek dinle gerçek bilimin uyum içinde olduğu görülecektir."

 

Rutherford, kitabının baş sayfasına Büyük Piramit'in içinin planını bastırmıştı. Her yıl için l piramit incini ölçek olarak aldı. Çağların kronolojisini ölçtü. Örnek olarak, yaptığı şemada sütunlu büyük geçidin tepe basamağımnın arkasını 1914 yılı olarak kabul etti. Buradan, İsa'nın ve Azizlerin saltanatlarının son bin yılının 1979'da sona ereceğini hesapladı.

 

Büyük Piramit'in yeri

Büyük Piramit'le ilgilenenler, birçok görüşler ortaya attılar. Piramit 30 derece kuzey enleminin çok yakmındaydı. Tam olarak, ekvatorla kuzey kutbu arasındaki uzaklığın üçte birine denk gelen yerde inşa edilmişti.

Ayrıca, 30 derece doğu boylamına da çok yakındı. Bu enlem ve boylam çizgilerinin arasında kalan alanda bulunan Büyük Piramit, dünya üzerinde yerleşime elverişli bir merkezi belirtiyordu. Piramit, pürüzsüzce yontulmuş taşlardan yapılmıştı. Eski Mısırlılar, piramidin duvarlarına vuran güneş ışığının yansımalarından saat ve gün hesabı yaparlardı. Büyük Piramit yapıldığında, İnen Koridor, Kutupyıldızı'nın gökteki en alt konumuyla aynı düzeydeydi. Bütün yapım evrelerinde 5 rakamının geçmesiyse, bir rastlantı değildir. Piramidin her kenarının uzunluğu "kutsal dirsek" (1 dirsek = 0,444 m) ölçüsüyle bir yılın günlerinin sayısı olan 365'e eşitti.

 

Şans olabilir mi?

Bu konuların esrarlı biçimde yorumlanmasına karşı çıkan kişiler, Mısır'ın ve Büyük Piramit'in burada bulunmasını büyük bir şans sayarlar. Piramidin ön yüzünün bakacağı yönün saptanmasındaki doğruluk, teknik bakımdan şaşırtıcıdır.

 

 

Mısırlıların bunu nasıl başarmış oldukları bugün de anlaşılamamaktadır. Ancak, bu, yalnızca güneşin doğuşunun ve batışının yönlerini de belirtebilir. Dev gibi büyük güneş saatleri ve takvimleri hakkındaki düşünceler yalnızca birer varsayımdır.

Büyük Piramit'in yapıldığı dönemde kutba böyle yakın bir yıldız yoktu. Bu nedenle, Mısırlılar koridora belirli bir eğim verirlerken Kutupyılıdızı'nın kutba yakınlığını bir neden olarak almış olamazlar.

Mucizelere ve esrarengiz konulara inanmayanlar, Mısır piramitlerinde çözülemeyen her şeyi, bir şans eseri olarak görürler. Onlara göre bir neden aramak gerekmez...

 

Dört yanından tırmandılar

Evrensel Zafer Kilisesi için Büyük Piramit, var olmanın esrarını temsil eder. Onlara göre, varlıkta fiziksel, duygusal, akılsal ve ruha dayalı 4 tabaka bulunur. Piramidin merkezi insanın yüreğini temsil eder. Tepesi ise, insanda olmayan üçüncü gözdür. Büyük Piramit'in zirvesine konacak olan kapak taşıysa, her şeyi gören gözdür. Kilisenin üyeleri, Mısır'a giderek, belirli bir noktayı araştırmaya giriştiler. Onlara göre, bu noktada insanın varlığı çok etkin oluyordu. Sanki insan kendini aşıyordu. 1972'de Mark ve Elizabeth Prophet ile kilisenin çok sayıda başka üyesi, Mısır'da bunu yaşadıklarını iddia ettiler.

Ayrıca, Büyük Piramit'in 4 yanına tırmandılar. Gün doğarken tepesinde buluştular. Buraya solmayan türde bir çiçek bıraktılar. Bu çiçeği Amerika'dan, Colorado Springs'ten getirmişlerdi...

 

 

 

 

 

Karısıyla birlikte Büyük Piramit'te firavunun odasında bir gece kalan, doğaüstü güçlerle uğraşan Aleister Crowley (üstde). Crowley, odanın astral ışıkla aydınlanması üzerine, elindeki kitabı mum olmaksızın da okuyabildiğini ileri sürdü.

Rutherford'un, Büyük Piramit'in içini gösteren çizelgesi. Her yıl için piramit incini kullanarak, çağlann kronolojisinin nasıl ölçüleceğini gösteriyor (altda)

 

 

 

Piramitte balayı

Büyük Piramit'in içinde yaşayan varlıkları bulanların sayısı az değildir. 1903'te Aleister Crowley, ilk karısı Rose Edith ile balayında firavunun odasında bir gece geçirdi.

Tek bir mumun ışığında dua okumaya başladı. İtiraflarında yazdığına göre, çok geçmeden bütün oda astral ışıkla aydınlandı. Bunun üzerine mumu söndürdü.

 

Gizil geçitler

1930 dolaylarında Paul Brunton, Büyük Piramit'te bir gece geçirdi. Kendisini hazırlamak için 3 gün oruç tuttu. İçeri girdiğinde kapı üzerinden kilitlendi.

Firavunun odasına giden dik sütunlu geçitlerden geçti. Lahtin yanına oturdu. Işığı söndürdü. "Gizemli Mısır'da Bir Araştırma" adlı kitabında anlattığı öyküye göre, karanlıkta dolaşan korkunç doğa güçlerini fark etti.

İddiasına göre, iyi niyetli varlıklar geldiler. Eski Mısır rahiplerinin gösterişli giysilerini giymişlerdi. Piramidin gizli geçitlerini gezmesi için yoi gösterdiler. Sonunda kendine geldiğinde her taraf zifir gibi karanlıktı. Oysa aradan yalnızca bir iki saat geçmişti.

 

Piramit biçimli kilise

Texas'taki Houston Hıristiyan Birliği, Mısır piramitleriyle ilgilendi. Büyük Piramit'in küçük ölçüde bir modelini yaptı. Modelin yüksekliği 22.8 metreydi. Piramit biçimi, bir kilise için de uygundu.

Ancak, bu birliğin papazlarından John D. Rankin, düşünde, piramit şeklinde evler gördü. Bunun üzerine halkı piramit biçimli evler yapmamaları için uyardı. Bu tür yapıların ürettikleri ruhsal enerjinin istenmeyen etkiler yaratacağını düşünüyordu.

 

Her derde deva

Piramit gücünün çeşitli yönlen başka kişiler tarafından da incelendi. Model olarak yapılmış bir piramidin ister üzeri kapatılmış olsun, isterse bir yapı iskeleti halinde olsun, içinde neler olabileceği hakkında çok sayıda iddialar ortaya atıldı. Piramit biçimi yapıların içinde olmayan yoktu: Boşalan piller yeniden doluyor, su tatlılaşıyor, yiyecekler uzun süre bozulmadan durabiliyor, tohumlar daha çabuk filizleniyor, evcil hayvanlar sıhhat kazanıyor, salon bitkileri uzun süre dayanıyor, kristaller alışılmadık biçimler alıyor, yaramaz çocuklar sakinleştiriliyor, âdet krampları azalıyor, meditasyonda daha iyi konsantre olunuyor, insan zekâsı keskinleşiyor, cinsel dürtüler artıyor...

 

Kahveyi tatlılaştanyor

Bu iddiaları ileri sürenler, piramidin gücünün gerçekliğine inananlardı. Daha kuşkucu olan başka kişilerse, bir kenara bırakılan kuru pillerde daha yüksek bir voltajın kendiliğinden birikeceğini ileri sürdüler. Bu tür olaylarda varılan yargılar kişiseldi. Ayrıca da kanıtlanmaları güçtü. Araştırmacı Bili Kerrell ile Katfiy Groggin, 1975'te yayınladıkları Piramit Enerjisinin Rehberi adlı kitapta şöyle yazıyorlardı:

"Bir fincan kahveyi yaklaşık 20 dakika kadar piramidin altına bırakın. Acılığının gittiğini, tatlılaştığını göreceksiniz. Asit derecesi de azalmış gibi gelecektir."

 

Yaşam gücünün simgesi

Piramidin gücüne inananlardan Londralı Alan Geffin, evreni enerjiden yapılmış ve geometrik modellerden düzenlenmiş olarak tanımlar. Ona göre, piramit, yaşam gücünün simgesidir.

Alan Geffin, California Santa Monica Piramit Gücü'nün yaptığı 15 cm'lik deneysel karton piramit uyarlamasından, kendisinin 1.8 m'lik meditasyon çerçevesine kadar her tür piramit üzerinde çalıştı. Piramit gücünü yadsıyan bilim adamlarının dar görüşlü oldukları sonucuna vardı.

 

Gizli odaları bulmak için

Nobel ödülü alan Luiz Alvarez, oluşturduğu Ortak Piramit Projesi'yle Mısır ve ABD arasında bağlantı kurdu.

1966'dan 1970'e kadar süren bu proje,1 milyon dolardan fazlaya mal oldu.

Proje üzerinde çalışan grup, Kefren Piramidi'nin altındaki tonoza bir kozmik ışın dedektörü (katı maddelerden de geçer) yerleştirdi.

Bu piramit, Gize'nin ikinci piramidiydi. Sonra, bir yılı aşkın bir süre içinde, her 24 saat, yapıya giren kozmik ışınları saptadılar. Piramitteki boş alanların beklenenden da"ha çok kozmik ışın geçireceğini düşündüler. Böylelikle şimdiye kadar ortaya çıkarılmamış gizli odalar kendiliğinden ortaya çıkacaktı.

 

Bilime başkaldırı

Bilgisayarın çıkardığı sonuçlar her gün değişiyordu. Ein Shams Üniversitesi'nden gruba katılan Dr. Amr Goneid, şöyle bir açıklama yaptı:

"Bu, bilinen bütün bilim ve elektronik yasalarına başkaldırmaktır. Belki piramidin geometrik çizgileri önemli bir yanılgıyla çizilmiştir. Bu durumda çalışmalarımız etkilenecektir.

Belki de açıklanmayacak bir giz vardır. Doğaüstü güçlere inanma, firavunların laneti, büyücülük, ya da sihir deyin, nasıl isterseniz öyle adlandırın. Ancak, piramitte bilimin yasalarına başkaldıran bir güç var."

Ancak, gerçek sorunun kozmik ışın dedektöründe olduğuna karar verildi. Başka şeylerin yanı sıra, dedektörün çalışması için neon gazı gerekiyordu. Neon gazının kirlenmesiyse, dedektörü güvenilmez hale getiriyordu. Sonunda grup, bir milyon "kozmik ışın olayının" kayıtlarının üçte birini attı. Piramidin ortasında büyük bir odanın bulunmadığını açıkladı ve işin peşini bıraktı.

 

Tepeye tırmanıyorlar

Belki de piramit gücü olaylarının en heyecanlısı Werner von Siemens ile Halske'nin başından geçti. Halske, telgraf kablosu döşemek için Kıaldeniz'e gidiyordu. 14 Nisan 1859'da Gize'yi yeterince dolaşmak için gezisini bir süre Kahire'de kesti. Yanına mühendislerinden 10'unu aldı. 30 kadar Arap rehberin yardımıyla Büyük Piramit'e tırmanmaya başladılar.

 

Elektrik kıvılcımları çakıyor

Bu sırada serin bir rüzgâr çıktı. Çölün kumları beyaz bir girdap halinde havaya kalktı. Zirveye çıktıklarında Werner von Siemens Araplardan birini taklit etti. Bir parmağını havaya kaldırdı. Bu olay, ıslığa benzeyen keskin bir sesin oluşmasına ve parmağının karıncalanmasına yol açtı.Siemens, elektrik akımlarının neden olduğu olayları tanıyabilecek bir kişiydi.

 

Sonuçta...

Siemens, dolu bir şarap şişesinin fçevresine ıslak bir kâğıt sardı. Şişenin madeni ve uzun bir boynu vardı. Bu ıslak kâğıtla onu bir Leyden kabına dönüştürdü. (Leyden kabı bir tür elektrik akümülatörüdür).

Kabı başının üzerine kaldırdığında, elektrikle yüklenecekti. Yaklaşık 1.2 cm büyüklüğünde çatırdayan elektrik kıvılcımlarının oluştuğunu gördü.O anda Araplar, mühendislerin büyücü olduklarını düşündüler. Onları piramidin zirvesinden indirmeye çalıştılar. Von Siemens'in olayla ilgili olarak yazdıkları şöyle:

"İyice sardığım şişeyi sağ elimde tuttum. Başımın üzerine kaldırdım. Bir an bekledim. Sonra şişenin boynunu yavaşça Arap rehberlerin başkanının burnuyla aynı düzeye getirdim.

Şişeye dokunduğumda, kendim de güçlü bir sarsıntı hissettim. Bundan, karşımdaki kişinin güçlü bir şokun etkisinde olduğunu çıkardım. Dili tutulmuş bir halde yere düştü. Birkaç saniye endişelendim. Sonra yerden kalktı. Piramidin basamaklarından ok gibi inerek kaçtı..."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Elde bulunan bunca esere ve bilgiye rağmen, eski Mısır'ın gizemi bir türlü çözülemiyor. M.ö. 3000 ve daha öncesine kadar giden bu uygarlığın, 20. yüzyılın düzeyini bile aşıyor olması oldukça düşündürücüdür...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gizemi çözülemeyen uygarlıklar arasında eski Mısır'ın çok özel bir yeri var. Koskocaman piramitler, mezarlar, hazineler, anıtlar, mumyalar, yazıtlar ve yığınlarca bilgi, asırlardan beri didik didik ediliyor... Fakat yine de gizemi çözülemiyor...

 

Sanki burada her şey bir sır. Yoksa insan aklı, Mısır'ın gizemini çözecek düzeye gelmedi mi?.. Bu uygarlığın yaratıcıları kimlerdi?.. Onlar insan değil miydi?..

 

 

 

Tanrılar neden insan gibi?..

Eski Mısır kültüründe Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta olduğu gibi tek ve ulaşılmaz bir Tanrı yoktu. Değişik görevlerde birçok Tanrı vardı. Bu Tanrılar toplumsal ve siyasal yaşamı belirliyorlardı.

Onların en büyük özelliği insan biçiminde veya insana çok benzeyen biçimlerde olmalarıydı. Bunun yanında onların insanlar gibi yemek yedikleri, evlendikleri, çocuk sahibi oldukları ve kavga ettikleri anlatılır...

Gerçekte böyle Tanrılar yoksa. Mısırlılar onları nasıl ve niye uydurmuş olsunlar?

Eğer böyle her şeye yön veren varlıklar varsa, onlar kimlerdi? Onların üstünlükleri nereden geliyordu?

 

Akla hemen bazı bilim adamlarının ortaya attıkları tezler geliyor. Eski Mısır'ın çözülemeyen gizeminin ardında, bir başka gezegenden gelmiş akıllı varlıklar yatıyor olmasın!..

 

 

 

ölümden sonra hayat

Eski Mısırlılar, yaşamın ölümle bitmediğini kabul ederlerdi. Bu,onlarda bir inanç meselesi değildi. Sanki, onlar yaşamın ölümle bitmediğini biliyorlardı (!).. Onlara göre, ölen bir insanın ruhu öteki dünyaya gidiyordu. Orada bir tören düzenleniyor, bu törende ölenin kalbi tartılıyordu.

Bu tören sırasında Yeraltı Tanrısı Anubis elinde bir terazi tutardı. Ölünün kalbi bu terazinin kefelerinden birine konurdu. Öteki kefede de adaleti ve doğruluğu ölçebilecek bir tüy bulunurdu. Eğer ölü adil ve dürüst bir yaşam sürmüşse kefeler dengelenirdi...

 

 

 

 

Mısırlıların ölüm Kitaptarı'ndan birinden Anhal papirüsü. Anhal'nın ruhunun tartıldığını göstermektedir. Doğruluk ve adalet bir tüyle belirtilmiştir. Horus, Anubis ve Thoth (yarısı kırçıl balıkçıl, yarısı maymun biçiminde) bu tartı sahnesine katılmışlardır (üstde).

Tarot iskambil kâğıtlarından "büyücü." Frieda Harris tarafından Aleister Crowley için çizilmiştir (altta).

 

 

 

 

 

Eğer kalp, tartıda eksik gelirse, yemesi için Amemt adlı canavara verilirdi. Bütün bu olan biteni Tanrıların Kâtibi(!) Thoth, kayda geçirirdi! Bu Thoth kimdi? Bütün bunlar rahiplerin uydurduğu masallar mıydı? Yoksa bir türlü ortaya çıkarılamayan gerçeklere mi dayanıyordu?..

Thoth'un kitabı

Eski Mısır'ın gizemini çözmek isteyen herkesin karşısına çok ünlü bir kitap çıkar. Bu kitabın adı Thoth'un Kitabı'dır. Tanrıların Kâtibi Thoth'un, ölen insanların yargılanma törenlerinden, ölümden sonraki hayata, evrenin sırlarına kadar her şeyi bu kitapta yazmış olduğu kabul ediliyordu.

Bu kitap nerededir? Eski Mısır'ın gizemini ortaya çıkarmak isteyen ünlü İngiliz büyücü Aleister Crowley kendisinin Tanrılarla iletişim kurduğunu ileri sürdü. Thoth'un Kitabı adıyla bir kitap yazdı. Eski Mısır'ın gizemlerini anlattı. Tarot denen iskambil kâğıtlarıyla açılan ünlü falı da bu kitapta yorumladı.

 

Tarot falı

Belki de insanlığı en çok meşgul eden fal eski Mısır'dan kalan Tarot falı oldu. Çünkü bu fal sıradan bir fal değildi. 1781'de Antoine Court de Cebelin adında bir bilim adamı Mısır'ın gizli öğretilerinin Tarot falının kâğıtlarının yirmi ikisinde bulunduğunu ileri sürdü. Ona göre diğer kâğıtlar sonradan bilerek değiştirilmişti. Çünkü gizli öğretinin, bilmeyen kişilerin eline geçmesi ve onlar tarafından kötüye kullanılması istenmiyordu.

 

 

Osiris heykeli. Asasıyla döveni, Mısır'da tan mı başlattığını

simgelemektedir. Asa ve döven bugün de doğaötesi gizemlerle uğraşan kimselerin simgesidir (Üstte).

Horus'u emziren isis. 'Meryem Ana ve Çocuk dirilişte önemli bir rol oynamıştır. Osiris inancından kaynaklanır (altda).

 

 

 

 

 

 

 

Piramitler ve hiyeroglif yazı

Eski Mısır denince herkesin aklına koskocaman piramitler gelir. Bunların yapılışlarında harcanan güç ve kullanılan teknik 20. yüzyılın teknolojisiyle bile açıklanamamaktadır. Ayrıca çok sayıda mezar ve tapınak, zaten var olan gizemi daha da artırır.

 

Eski Mısır'ın bir de kendine özgü yazısı vardı. "Hiyeroglif adı verilen bu yazı basit bir alfabe değildi. Harflerin yerine resimlerle ifade edilirdi. Örneğin, güneş yazmak için ortasına bir nokta konan bir daire çizilirdi.

 

 

 

 

Hiyeroglif yazısı 20 yıllık bir uğraşıdan sonra çözüldü. Fakat eski Mısırlıların neden böyle bir yazı kullandıkları anlaşılamadı. Bu kadar gelişmiş bir uygarlıkta, daha kolay anlaşılabilen bir yazı kullanılabilirdi. Bu yazının aslında çok kolay ve anlaşılabilir olduğunu, gezegenler arası iletişimde kullanılabileceğini ileri sürenler de oldu...

 

 

Büyüleyici mumyalar

Eski Mısır'ın bugünün insanlarını hâlâ bu derece etkilemesinin bir başka nedeni de mumyalardır. Her yıl hiç eksilmeden, bütün dünyadan çok sayıda turist Mısır'a gelir ve merakla, ortaya çıkarılmış mumyalara bakarlar... 19. yy'da bazı mumyaların açılması sırasında birbirlerini ezenler oldu.

Ortaçağın Arap doktorları mumyanın birçok hastalığa iyi geldiğini tespit ettiler. Bu, Avrupa'ya da bir anda yayıldı. Fakat eski Mısırlıların ölülerini böyle üstün bir teknikle ve çok büyük özen göstererek niye mumyaladıkları anlaşılamadı...

 

 

Güneş Tanrısı Ra kayığında. Şahin biçiminde gösterilen başından, Horus'la nasıl eş tutulmuş olduğu görülmektedir (üstde).

Thoueris (Ta-urt). Doğum Tanrıçası. Çoğunlukla arka ayaklan üzerinde doğrulmuş bir suaygırı olarak gösterilir (altta).

 

 

Sıra Avrupalılarda

Mumyacılığın nasıl ortaya çıktığını araştıran herkesin karşısına Tann Osiris çıkar.

Osiris, eski Mısır'ın ünlü bereket ve yeniden dirilme Tanrısıdır. Tanrıça isis ile evlendikten sonra Horus isimli bir oğlu dünyaya geldi.

Ardından kardeşi Seth'in karısıNephthys'i sevdi. Ondan da Anubis adında bir oğlu oldu.

Bunun üzerine iki kardeş arasında çok şiddetli bir kavga çıktı. Seth Osiris'i öldürdü. Onun bütün parçalarını Mısır'a dağıttı. Bu hikâyede buraya kadar her şey normaldir. Fakat daha sonra Osiris'in karısı tsis ortaya çıkar ve kocasının parçalarını bir araya getirir. Onu mumyalar ve hayata döndürür.

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

 

 

 

 

Yeryüzü Tanrısı Geb ile gökyüzü Tanrısı Nut'un birleşmesi. Bu birleşmeden Osiris, İsis, Seth ve Nephthys doğmuştur.(üstde)

 

 

İşte mumyacılığın kökeninde yatan hikâye budur. İsis kimdi? Hayali bir Tanrı mı, yoksa üstün bir varlıktan gelen insanüstü bir yaratık mı? Kocasını nasıl hayata döndürdüğü bilinmiyor.

Acaba o zamanlar parçalanan bir insanın vücudunu bir araya getiren üstün bir tıp tekniği mi vardı?.. Mumyalama, yani ölü bir bedenin tekrar hayata dönmesi için ilaçlama o zamanlar için gerçekten mümkün müydü? Hemen bütün dinlerde ölümden sonra hayatın devam ettiği kabul edilir. Fakat ölenin bedenini korumak, tekrar dünyaya gelmeye hazır tutmak bir tek eski Mısır'da vardır.

Acaba bu nereden geliyordu?

 

 

Mumyacılığın kökeni

Mısır'ın açıklanamayan bir gize.mler ülkesi olarak düşünülmesi oldukça eskidir. Burayı ilk inceleyenler eski Yunanlılardır. Daha sonra bu gizemi çözme işini Romalılar devraldılar. Onları da Araplar izledi.

Özellikle Araplar, eski Mısır'la ilgili öyle etkin bilgiler derlediler ki, eski Mısır'ın gizeminin çözülmesi şöyle dursun, daha da anlaşılmaz hale geldi. Mısırlıların hem geçmişin hem de geleceğin bilgisini bildiklerini ilk ortaya atan Araplardır...

 

 

 

Herkes Mısır'ı araştırıyor

Avrupalıların Mısır'la yaygın olarak ilgilenmeleri ise, 18. yy'da oldu. Mısır'a ilişkin birçok bilgi, burayı inceleyen seyyahlar, arkeologlar ve bilim adamlarınca âdeta Avrupa ülkelerine akmaya başladı.

Fransız yazar Jean Terrasson Yunanlılardan ve Romalılardan kalmış Mısır'ı anlatan yazıları topladı. Bunları Set hoş'un Yaşamı adlı kitabında bir araya getirdi.

Londralı Operatör Thomas Greenhil, Mumyalama Sanatı adıyla, bir kitap yazdı. Kuzey İngiltere'deki pamuk değirmenleri Mısır'ın etkisi altında yapıldı. Tüm Avrupa' da doğaötesi güçlerden yararlandıklarını iddia eden büyücüler, eski Mısırlılardan elde edilen bilgilerle eldeki bilgileri birleştirdiler...

 

 

Mesajların amacı

Eski Mısır uygarlığını anlama çabalan bugün de sürmektedir. Elde edilen bilgiler çoğaldıkça araştırmacıların işi daha da zorlaştı. Bir yandan kazılar yapılıyor. Bir yandan eski kazılar yeniden değerlendiriliyor. Arkeologların ve bilim adamlarının ortaya koydukları bilgiler birleştiriliyor.

Yine de işin özü açığa çıkmış değil. Belki de bugünün insanı eski Mısır'ın gizemini, çözemeyecek... Belki de bu gizem insanın şöyle elini uzatıp da yakalayacağı bir yerdedir... Kim bilir?..

 

Mısırlıları araç olarak kullanıp binlerce yıl sonrasına mesaj bırakanlar, bizim bu mesajları anlamamız için biraz daha bekleyeceğe benziyorlar...

 

 

 

 

 

Mısır piramitleri 4000 yıldır sessiz ve dimdik duruyorlar. Bu dev yapıtların nasıl ve niye yapıldıkları ortaya çıkarılamıyor. içlerinde bir sır sakladıkları belli... Ama bu sırrın ne olduğu bütün araştırmalara rağmen gün ışığına çıkarılamadı.

 

 

 

 

 

 

Eski Mısır uygarlığını inceleyen pek çok bilim adamı, bir piramidin inşa bloklarını kaldırmanın en muhtemel yolunun, tarihi yapı etrafında yavaş yavaş dönen bir çamur tuğlası rampası olduğu konusunda hemfikirdir. Bu, daha çok Firavun Diyozer'inkl gibi bir basamaklı piramit ortaya çıkaracaktır! Daha sonra, işi bitirmek için ilave bloklar, rampanın tepesine çekilebilecek ve rampa yavaş yavaş söküldükçe, bloklar yerlerine koyulabilecektir

 

 

Piramitler eski Misir uygarlığının sembolleridirler. Bu uygarlığın gücünü temsil ederler. Fakat bu gücün nereden geldiği bir türlü anlaşılamaz...

Mısır'ın bomboş çöllerinde sakince beklerler. Gökyüzüne doğru sanki bir şeyleri işaret ederler. Görünüşte biçimleri basittir. Herkes onların yapılarının kolayca anlaşılacağını zanneder. Oysa aldatıcı, esrarengiz ve karmaşıktırlar...

 

 

Zaman unutuluyor...

Dünyanın başka yerlerinde de piramitler vardır, ama Mısır'dakiler farklıdır. Onların, başta gelen ilk özellikleri büyüklükleridir. Öyle ki, bu büyüklük, piramidin yanına giden herkeste bir heyecan uyandırır.

Sanki o anda yaşam durur. Herşey anlamsızlasın Dünya, insana, taştan ve gökyüzünden ibaretmiş gibi gelir...

Bir piramidin içine giren ise bambaşka duygular yaşar. Bir kere, burada zaman unutulur. Bu, çok olmuştur.

Piramitlerin içinde dolaşanlara o günün tarihi sorulduğunda çoğu kez doğru cevap alınamamıştır. Piramidin içinde yaşanan duygular da çeşitlidir.

İnsanın içine birden bir sıkıntı düşer. Bunu korku, merak ve heyecan izler. Bazen bir anlık ferahlama duyulur...

 

 

Neden yaptılar?..

Eski Mısırlıların piramitleri neden yaptıkları hakkında birtakım düşünceler ortaya atıldı. Ama gerçek neden bir türlü bulunamadı.

Piramitlerin nasıl yapıldıkları hakkında da birbirinden değişik, çok sayıda teori vardır. Fakat hiç kimse, kesin bir inşa planını bugüne kadar ele geçiremedi.

 

ilk kez taş kullanıyorlar

M.Ö. 2650 yıllarında Mısır'da 3. sülale iş başındaydı. Firavun Diyozer, Sakkara kenti yakınlarında ünlü Basamaklı Piramit'i yaptırdı.

O çağda Mısır'ın başkenti, bugünkü Kahire'nin biraz güneyinde kalan Memfis kentiydi. Basamaklı Piramit bu kentten görünürdü. Menfis'te oturanlar yüksekliği 60 m'yi bulan bu dev yapıtı hayranlıkla seyrederlerdi. bulan bu dev yapıyı hayranlıkla seyrederlerdi.

Bu piramit, ölmüş firavunların anısına dikilmişti. Mısır mimarisinin ilk taş yapı denemesidir. Daha önceki mezarlar hep kerpicten yapılırdı.

 

Yıldızlara uzanan merdiven mi?

Basamaklı Pirumit'in yapımı, toprağın 30 m kazılması ile başladı. Buraya taştan tek katlı bir mezar odası yerleştirildi.

Başlangıçta toprağın üzerinde sadece bir kat vardı. Sonradan bu katın üzerine basamaklı 3 kat eklediler. Toplam 4 kat oldu. Ardından 2 kat daha eklenince, 6 katlı ünlü Basamaklı Piramit ortaya çıktı. Bu piramidin neden basamaklı olarak yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Kimilerine göre bu basamaklar kayaların taşmmasınm gerektirdiği bir zorunluluktan doğdu. Y.a'ni o zamanki yapı tekniği ile ilgiliydi.

Kimileri ise, basamakların ölü firavunları yıldızlara ulaştıracak merdiveni simgelediğini söylüyorlar...

 

 

 

Yaklaşık olarak M.Ö. 2650' de, Sakkara'da Firavun Diyozer'ln mezarının üzerine inşa edilen ilk gerçek piramit, ilk yüksekliği 60 m'den fazla idi (üstte).

Nil boyunca çeşitli mevkilerde, 40 kadar önemli piramide rastlanır. Ancak, Büyük Piramlt'in yerleştirildiği yer özellikle dikkate değer. Eski Mısır'ın doğu ve batı sınırları arasında tam ortada bulunur ve merkezi piramit olarak çizilmiş bir çeyrek daire, Nil deltasının tamamını kapsar (solda).

 

 

 

 

 

 

 

Büyük piramitler geliyor

M.Ö. 2500-2400 arasında 4. sülale iş başındaydı. Bu sülaleden Firavun Sinofru,Sakkara'nın güneyindeki Dashur bölgesine iki piramit yaptırdı.

Ardından Gize'deki üç ünlü piramit inşa edildi, Keops'un büyük piramidi, onunla hemen hemen aynı boydaki Kcfren ve en küçükleri Mikerinos.

Büyük Piramit, boyutları, içindeki odalarıyla eşsiz bir yapıdır. Yeraltından, geçitlerle diğer iki piramide bağlıdır.

Büyük piramit, aynı zamanda piramit vapımımn doruk noktasıdır İlk yapıldığında 146 metreydi. Tabanı kare biçimindedir. Bu karenin bir kenarının uzunluğu yaklaşık 231 metredir.

Bugünkü uzunluğu 137 metredir. Tepesindeki taşların bir kısmı alınarak ortaçağda Kahire'de bazı yapılarda kullanılmıştır.

Büyük Piramit, tam adıyla söylemek gerekirse, Keops'un Büyük Piramidi bütün zamanların en yüksek piramididir ve aynı zamanda en kusursuzudur.

 

Firavun Keops törensiz mi gömüldü?

Mısır'da piramitlerin sırrını çözmek isteyen herkes, Keops'un Büyük Piramidi'ni inceler. Sanki bu dev anıtta insanları kendine çeken bir güç vardır.

Büyük Piramit'in yapılma amacı neydi? İlk anda bu yapının bir mezar olduğu akla geliyor. Gerçekten de, şimdi Kral Odası diye adlandırılan bölümde bir lahit bulunmakta. Fakat bu odada bir ölü gömme töreni yapıldığına dair hiçbir belirti yoktur. Eğer Firavun Keops burada yatıyorsa, onu geleneksel ölü gömme töreni yapmadan mı gömdüler?..

Kral Odası'na gitmek için görkemli Büyük Galeri'den geçmek gerekiyor. Buranın uzunluğu 47,5 m, yüksekliği 8,5 m, eni ise 2 m'dir. Belki de Keops ölünce rahipler burada bir tören düzenlemişlerdir. Fakat yinede bir sorunçözülemeden kalıyor. Büyük Galeri'nin başladığı yere ulaşan koridor çok alçaktır. Buradan geçmek isteyen biri, ancak iki büklüm olursa, bu işi başarmaktadır. Koskoca firavunun gömüldüğü odaya neden böyle dar bir koridordon gidiliyor olsun?..

 

 

Dünyanın yuvarlak olduğunu biliyorlar mıydı?

Üç büyük piramit neden başka yere değil de Gize'ye yapılmıştı? Bu bölgenin özelliği mi vardı?

Bugün, eski Mısırlıların coğrafya ve evrenle ilgili bilgilerinin çok fazla olduğu biliniyor. Piramitlerin yapıldığı yerlerden yola çıkarak, onların, o zamanlar Dünya'nın yuvarlak olduğunu bildikleri ileri sürülüyor. Aynı zamanda enlem ve boylamların derecelerini hesapladıkları, dolayısıyla Dünya'nın çevresini ölçtükleri kabul ediliyor. Sadece piramitler değil, hemen tüm tapınaklar ve yeni kurulan kentlerin yerleri bu bilgilere göre tayin edilmiş olabilir mi? Yapılan hesaplar bunu doğrulamaktadır...

 

 

 

Altın ölçüyü nereden öğrendiler?

Büyük Piramit incelendikçe ortaya çok çarpıcı özellikler çıkmaya devam ediyor.

Yapılan hesaplara göre bu piramidin yüksekliği ile tabanı arasındaki oranı olan 'pi' sayısını veriyor. Bir dairenin çevresinin, o dairenin çapına oranı olan pi sayısını bilmek, ancak ileri derecede bir matematik ve geometri bilmek ile mümkündü

Bundan başka yine Büyük Piramit üzerinde yapılan ölçümler eski Mısırlıların "Altın ölçü"yü de bildiklerini ortaya çıkardı. Altın ölçü, bir yapının, insan gözüne en uygun ve en ahenkli görünüşü olması için bulunmuş bir ölçüydü. Bunu bulan ve uygulayanların Eski Yunanlılar olduğu sanılırdı...

 

 

Devasa ölçüler

Büyük Piramit'in 2.500.000 kireçtaşı bloğuyla yapıldığı hesaplandı. Blokların boyutları 1.2x1.2x0.75 m'dir. Ağırlıktan ise 2,5 tondur. Ayrıca 15 ton ağırlığında büyük bloklar da vardır. Büyük Piramit'te 2.700.000 metre küp taş vardır. Bunların toplam ağırlığı ise 6 milyon tondur. Bu, New York'taki Empire State binasının ağırlığının iki katıdır.

Büyük Piramit, en doğru olarak 1925 yılında James Humphrey Çöle tarafından ölçüldü.

Çöle, bazı blokların eksik olmasına rağmen köşelerin gerçek yerlerini saptadı. Kenarların ölçümünde 3,8 cm'lik bir hata payı olduğunu açıkladı.

Büyük Piramit'in kenarlarının ölçüleri şöyledir: Kuzey 230, 253 m, güney 230,454 m, doğu 230, 391 m, batı 230, 357 m. Bu ölçümlere göre en uzun ve en kısa kenar arasında yalnızca 20. l cm'lik bir fark vardır.

Çöle, piramidin özgün yüksekliğini hesaplama girişiminde bulunmadı. Kenarların 50°51 eğimli olduğunu kabul etti. Bu da 146, 65 m yüseklik demektir. Bu konuda daha önce Arkeolog Sir Flinders Petrie bir araştırma yapmıştı. Petrie 1883'te yayınladığı araştırmalarında piramidin yüksekliğinin yapıldığı sırada 146,70 m olduğunu belirtmiştir.

 

 

 

1864'te. iskoçya Kraliyet Astronomu ve Edinburg üniversitesi Uygulamalı Astronomi Profesörü Charles Piazzi Smyth tarafından hazırlanan Büyük Piramit'in bir kesiti. Smyth, giriş geçidinin, M.ö. 2170 yılında Alfa Draconis yıldızının bulunduğu yer ile aynı hizada olduğuna inanıyordu

 

10.000 kişi çalıştı

Yapılan değerlendirmeler, Büyük Piramit'in 20 ile 30 yıl arası bir sürede yapıldığını göstermektedir. Çalışan insanların sayısının ise 4000 ile 10000 arasında olduğu düşünülmektedir. Bu insanlar sürekli bir şekilde çalışmışlardır. Ayrıca taş ocaklarında da yüzlerce insan çalışmaktaydı. Yaz sonunda 3-4 ay boyunca Nil nehri taşardı. Bu dönemde 100.000'den fazla insan, bir yıl sonraki taş ihtiyacını, yapım alanına taşırdı. Bunun yanı sıra, hazırlanmış olan bloklar inşaat bölgesine çıkarılırdı. Piramidin ortadaki ana yapısı için yakında bulunan taş ocaklarından daha düşük kalitede taş getirildi.

Sfenks, işte böyle bir taş ocağından alınan ve daha sert olan bir kayadan yapılmıştır. Piramidin içindeki odaların iç yüzeylerinin kaplanmasında kullanılan granit ise Yukarı Nil Vadisi'nden getirilirdi. Yüzeyde kullanılan daha kaliteli kireçtaşı ise Kahire'nin doğusunda nehir boyunca uzanan Mokattam tepelerindeki Tura taş ocaklarından sağlanmaktaydı.

 

Taslar nasıl tasındı?

Yıllar geçip mühendisler Mısır bilimine ilgi duyunca, Mısırların kullanmış olabilecekleri yapım teknikleri üzerinde düşünmeye başladılar. Bunlardan bir tanesi piramidin belli düzeylerine vinç yerleştirmiş olabileceklerini ileri sürdü. Bu vincin aşağıda dev bir bocurgata ulaşan ve çeşitli makaralardan geçen çok uzun ipleri olmalıydı. (Oysa uzmanlar, Mısırlıların makarayı bilmediklerini belirtmektedirler.)

August Choisy adında bir Fransız mimar, Mısırlıların, bu blokları kaldırmak için çift kaldıraç kullanmış olabileceklerini söylemektedir. Böylece blokları düz olarak belli bir düzeye kadar yükseltip daha sonra eğimli bir biçimde daha yukarı düzeylere kaydırmış olabilirler.

 

 

 

 

Sakkara'da Firavun Diyozer'in harap olmuş piramidi (üstte).

 

Daha başkaları ise 2 metre yükseklikte bir sütunun desteklediği sağlam bir çubuktan oluşan denge kolu tekniği üzerinde durmuşlardır. Bir taş blok, demir bir çubuğun kısa ka|an yanı ile askıya alınmaktaydı. Bu çubuk bir metre uzunluğunda olabilirdi. Diğer ucuna karşıt ağırlık yapacak taşlar asılmaktaydı. Çubuğun uzun yanı 4,5 metre kadar olabilirdi. Daha sonra da işçiler bloğu havaya kaldırıp kızak veya herhangi bir başka desteğin üzerine bırakabilirlerdi.

 

 

 

 

 

 

Asvvan'daki taş ocağında bırakıldığı şekilde, bitmemiş bir dikilitaş. Taşçıların, bunu tek bir ağır taş parçası olarak taşıyabileceklerinden emin oldukları açıktır. Ama nasıl? (üstde)

 

Rampalar

Çoğu kişi Mısırlıların bu taş blokları ker***ten yapılmış rampalar üzerinden yukarı çektiklerini ileri sürmüştür. Mezarlardan birinde bunu gösteren bir resim bulundu. Resimde tapınakta kullanılacak bir sütunun rampadan taşınması görülmektedir.

Ayrıca piramitlerin yapılmış olduğu yörede birkaç rampa kalıntısına da rastlanmıştır. Mısırlılardan kalan bir papirüste ise 366 metre uzunluğunda, 27,5 metre genişliğinde ve 30,5 metre yüksekliğe ulaşacak bir rampa için gerekli olan tuğla sayısının hesaplamaları bulunmaktadır. Fakat boyutlardaki rampa ile Büyük Piramit'in inşa edilmesi mümkün değildir. Bazı kimseler Mısırlıların bu rampaların yanı sıra onlara yardımcı olacak küçük rampalar da yaptıklarını ileri sürmektedirler. Bu daha küçük rampaların da piramidin tüm çevresine yapılmış olduğu varsayımı belirtilmektedir. Oysa, bu tür rampaların çok büyük bir taş bloğun taşınması için güvenli olmadığı ileri sürülerek, bu fikre karşı çıkılmaktadır

 

 

Taşlara büyü mü yaptılar?

Taş blokların nasıl taşındığı ile ilgili en çarpıcı iddia Arap tarihçilerden geldi. Onlar, eski Mısırlıların blokların üzerine büyülü tılsımlar koyduklarını ve bunların sayesinde hareket ettirdiklerini kabul ediyorlardı...

Piramitlerin üzerine daha çok şey söylenebilir. Ama, işin içinden kolay çıkılacağa benzemiyor...

Şu dünyanın hali ne kadar garip. İnsanoğlu 20. yüzyılda 150 katlı gökdelenler, kıtaları ikiye bölen barajlar, kanallar, 7 katlı metrolar ve nehirlerin akışını değiştiren barajlar inşa etti. Fakat piramitlerin nasıl yapıldığını hâlâ çözemiyor...

 

Pramitlerin Gücü

 

Asırlardan beri Mısır piramitleri üzerine yapılmadık araştırma, söylenmedik söz kalmadı. Fakat sonuç ne? Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Çünkü, hâlâ piramit büyük, insan küçük. Aşağıdaki yazıda konuya değişik açılardan yaklaşılıyor...

 

İnsanlarda korku ve saygı uyandıran Büyük Piramit'te gizli bir bildiri mi var? Bazı yazarların ileri sürdükleri gibi, birçok eski bilgiler burada mı saklanmaktadır?

Mısır piramitleri, özellikle de Gize'de Keops'un Büyük Piramit'i, şaşkınlık uyandıran yapıtlardır. Bunlar, büyük emeklerle, belirli amaçlar doğrultusunda yapılmış olmalıdırlar. Mısır kültüründe firavunlar Tanrı olarak kabul edilirlerdi. Piramitler de Tanrıların mezarları. Fakat bu açıklama hiç kimseyi tatmin etmiyor. Sonuçta "Herpiramit, büyük bir mezardır" demekle, konu kapanmış olmuyor. Piramitlerin, mezar olmalarının ötesinde, bazı bilgileri gelecek nesillere aktarmak üzere yapıldıktan kabul ediliyor.

 

Piramitler kutsaldır.

Eski Mısırlılar, piramitlere kutsal varlıklar olarak taptılar. Firavun 2. Amenhophis dönemine, yaklaşık MÖ 1430'lara, ait bir yazıt vardır. Piramitlerin yapıldığı dönemden bin yıl sonra yazılmıştır.

Bu yazıtta Keops ve Kefren piramitlerinin bulunduğu yerin kutsal olduğu yazılıdır. O zamanlar, başta firavunlar olmak üzere, bütün Mısırlılar buralarda ibadet ederlerdi.

 

Tahıl ambarı

Bazı uzmanlar, piramitlerin yapılış nedeni olarak bir başka iddia ortaya attılar. Zamanın firavunu, rüyasında 7 zayıf sığırın, 7 besili sığırı yediğini görmüştü. Havari Yusuf, bu düşü şöyle yorumladı:

"Yakında Kutsal Kitap'ta sözü edilen 7yıl sürecek bereket dönemi gelecek..."

Buna göre, bolluk döneminde elde edilecek ürün, piramitlerde saklanacaktı. Yani piramitler, birer tahıl ambarı olarak yapılmış olmalıydılar...

 

 

 

 

Piramitler Bilimi Kurumu' nün kurucusu Adam Rutherford, 4 Şubat 1974' te, ölümünden kısa bir süre fince Büyük Piramit'i geziyor (üstde).

19. yy'da Krallık Gökbilim Uzmanı İskoçyah Charles Piazzi Smyth'ln 'Büyük Piramlt'tekl Mirasımız' adlı kitabından bir gravür. Resimde Büyük Piramit'in sütunlu büyük geçidinde meşaleler taşıyan Mısırlıların tören alayı görülüyor (altta ).

 

 

 

 

Uzaydan gelenler

Yapılış nedenleri konusundaki açıklamalann en sonuncusu, piramitlerin uzaylılarca yapıldığıydı. Uzaydan gelenler, piramitleri gezegenlerarası bir yol gösterme sisteminin işaret kuleleri olarak inşa etmişler ya da ettirmişlerdi. Bazılarına göre, piramitlerin yapılmasına ve cephelerine yön verilmesine yol açan teknoloji de, bu görüşle açıklanacaktı...

içinde ne saklı?

19. yüzyılda Mısır uygarlığını incelemek, âdeta moda oldu. Ortaya yeni teoriler atıldı. Birçok uzman, Eski Mısırlıların kendilerinden sonraki kuşaklara bir mesaj iletmek istedikleri görüşünde birleşiyorlardı.

Piramitleri taştan yapmışlardı. Çünkü taş, kalıcıydı. Eski dönemlerin bütün bilgileri ve sırlan piramitlerde saklıydı...

Piramitlerin yapılış nedenlerini ilk araştıranlardan biri İngiliz Yazar John Wilson'dı. Wilson, 1856'da "Eski Uygarlıkların Kaybolan Güneş Sisteminin Ortaya Çıkarılması" adlı kitabını yayınladı.Bu kitapta piramitlerin, insanlardan çok Tanrılarla ilgili olduğu iddiası yer alıyordu.

 

Dünyanın çapı

Büyük Piramit'le ilgilenenlerden biri de, ingiliz Matematikçi John Taylor'dı. Taylor, özellikle Büyük Piramit üzerinde çalıştı. Çünkü bu yapının oranları çok ilginçti.

Taylor, eski Mısırlıların bazı gerçekleri belirtmek için Büyük Piramit'i yapmış olduklarına inandı.

Mısırlılar, bulduklarının sonradan unutulacağını düşünüyorlardı Bu yüzden bildiklerini, onlan anlayacak bilgi düzeyinde bir nesil gelinceye kadar gizlemek istediler. Bu bilgiler arasında dünyanın çapı da vardı.

Taylor, Büyük Piramit'e dayanarak yaptığı hesapta, dünyanın çapının 12.625.60 kilometre olduğunu buldu. Günümüzde yapılan teknik ölçümler de aynı sonucu vermektedir.

 

Tanrılar sakladı

İskoçyalı Gökbilim Uzmanı Charles Piazzi Smyth, "Büyük Piramitteki Mirasımız" adıyla 1864'te bir kitap yayımladı. O da, bazı uzunluk ölçülerinin Büyük Piramit'tesaklandığına inanıyordu. Bu ölçülerin, Fransızların metre sistemi değil, İngilizlerin kullandıkları ölçü sistemi olduğunu savundu.

Büyük Piramit'i yapanların kullandıktan birimi, Mısırlıların yeryüzünün kutup ekseni konusunda bildiklerinden çıkardıklarını gösterdi. Bu birime "Piramit İnç" adını verdi, 1 piramit inç, 1.00099 İngiliz incine eşitti, (l inç = 2,54 cm)

Pi sayısı

Piazzi Smyth, henüz Büyük Piramit'i gidip görmemişti. Yaptığı incelemelerinde çıkan ölçülerin tekrar tekrar ortalamalarını aldı.

Sonunda, piramidin kaidesinin her kenarının 232.81 m ve yüksekliğinin 148.21 m olması gerektiğine karar verdi.Daha sonra, bu yeni ve çok kesin sayılan kullandı, yeni hesaplar yaptı. Büyük Piramit'in yüksekliğinin, kaidesinin iki katına oranının 1:3.14159 olduğunu buldu. Bu da pi sayısına, yani bir dairenin çapının, çevresine oranına eşitti.

 

Sahte dinler

1924'te İngiliz Mühendis David Davidson, "Büyük Piramit: Tannsal Bildiri" adlı kitabıyla öteki araştırmacıları izledi. Davidson'a göre, Büyük Piramit başka konulann yanı sıra, yerçekimi yasası gibi bilimsel gerçekleri de içeriyordu.

Bu arada, araştırmacı Adam Rutherford, piramitleri inceleyen 4 ciltlik kitap yazdı. Daha sonra, İngiliz Piramitler Bilimi Kurumu'nun kurucusu ve başkanı oldu. 1974' te ölümüne kadar bu görevde kaldı.

Rutherford, Büyük Piramit konusunda şunlan yaayordu:

"Büyük Piramit, evrensel olarak incelendiğinde ve tam tamına anlaşıldığında, sahte dinler ve yanlış kuramlar ortadan kalkacaktır. Gerçek dinle gerçek bilimin uyum içinde olduğu görülecektir."

 

Rutherford, kitabının baş sayfasına Büyük Piramit'in içinin planını bastırmıştı. Her yıl için l piramit incini ölçek olarak aldı. Çağların kronolojisini ölçtü. Örnek olarak, yaptığı şemada sütunlu büyük geçidin tepe basamağımnın arkasını 1914 yılı olarak kabul etti. Buradan, İsa'nın ve Azizlerin saltanatlarının son bin yılının 1979'da sona ereceğini hesapladı.

 

Büyük Piramit'in yeri

Büyük Piramit'le ilgilenenler, birçok görüşler ortaya attılar. Piramit 30 derece kuzey enleminin çok yakmındaydı. Tam olarak, ekvatorla kuzey kutbu arasındaki uzaklığın üçte birine denk gelen yerde inşa edilmişti.

Ayrıca, 30 derece doğu boylamına da çok yakındı. Bu enlem ve boylam çizgilerinin arasında kalan alanda bulunan Büyük Piramit, dünya üzerinde yerleşime elverişli bir merkezi belirtiyordu. Piramit, pürüzsüzce yontulmuş taşlardan yapılmıştı. Eski Mısırlılar, piramidin duvarlarına vuran güneş ışığının yansımalarından saat ve gün hesabı yaparlardı. Büyük Piramit yapıldığında, İnen Koridor, Kutupyıldızı'nın gökteki en alt konumuyla aynı düzeydeydi. Bütün yapım evrelerinde 5 rakamının geçmesiyse, bir rastlantı değildir. Piramidin her kenarının uzunluğu "kutsal dirsek" (1 dirsek = 0,444 m) ölçüsüyle bir yılın günlerinin sayısı olan 365'e eşitti.

 

Şans olabilir mi?

Bu konuların esrarlı biçimde yorumlanmasına karşı çıkan kişiler, Mısır'ın ve Büyük Piramit'in burada bulunmasını büyük bir şans sayarlar. Piramidin ön yüzünün bakacağı yönün saptanmasındaki doğruluk, teknik bakımdan şaşırtıcıdır.

 

 

Mısırlıların bunu nasıl başarmış oldukları bugün de anlaşılamamaktadır. Ancak, bu, yalnızca güneşin doğuşunun ve batışının yönlerini de belirtebilir. Dev gibi büyük güneş saatleri ve takvimleri hakkındaki düşünceler yalnızca birer varsayımdır.

Büyük Piramit'in yapıldığı dönemde kutba böyle yakın bir yıldız yoktu. Bu nedenle, Mısırlılar koridora belirli bir eğim verirlerken Kutupyılıdızı'nın kutba yakınlığını bir neden olarak almış olamazlar.

Mucizelere ve esrarengiz konulara inanmayanlar, Mısır piramitlerinde çözülemeyen her şeyi, bir şans eseri olarak görürler. Onlara göre bir neden aramak gerekmez...

 

Dört yanından tırmandılar

Evrensel Zafer Kilisesi için Büyük Piramit, var olmanın esrarını temsil eder. Onlara göre, varlıkta fiziksel, duygusal, akılsal ve ruha dayalı 4 tabaka bulunur. Piramidin merkezi insanın yüreğini temsil eder. Tepesi ise, insanda olmayan üçüncü gözdür. Büyük Piramit'in zirvesine konacak olan kapak taşıysa, her şeyi gören gözdür. Kilisenin üyeleri, Mısır'a giderek, belirli bir noktayı araştırmaya giriştiler. Onlara göre, bu noktada insanın varlığı çok etkin oluyordu. Sanki insan kendini aşıyordu. 1972'de Mark ve Elizabeth Prophet ile kilisenin çok sayıda başka üyesi, Mısır'da bunu yaşadıklarını iddia ettiler.

Ayrıca, Büyük Piramit'in 4 yanına tırmandılar. Gün doğarken tepesinde buluştular. Buraya solmayan türde bir çiçek bıraktılar. Bu çiçeği Amerika'dan, Colorado Springs'ten getirmişlerdi...

 

 

 

 

 

Karısıyla birlikte Büyük Piramit'te firavunun odasında bir gece kalan, doğaüstü güçlerle uğraşan Aleister Crowley (üstde). Crowley, odanın astral ışıkla aydınlanması üzerine, elindeki kitabı mum olmaksızın da okuyabildiğini ileri sürdü.

Rutherford'un, Büyük Piramit'in içini gösteren çizelgesi. Her yıl için piramit incini kullanarak, çağlann kronolojisinin nasıl ölçüleceğini gösteriyor (altda)

 

 

 

Piramitte balayı

Büyük Piramit'in içinde yaşayan varlıkları bulanların sayısı az değildir. 1903'te Aleister Crowley, ilk karısı Rose Edith ile balayında firavunun odasında bir gece geçirdi.

Tek bir mumun ışığında dua okumaya başladı. İtiraflarında yazdığına göre, çok geçmeden bütün oda astral ışıkla aydınlandı. Bunun üzerine mumu söndürdü.

 

Gizil geçitler

1930 dolaylarında Paul Brunton, Büyük Piramit'te bir gece geçirdi. Kendisini hazırlamak için 3 gün oruç tuttu. İçeri girdiğinde kapı üzerinden kilitlendi.

Firavunun odasına giden dik sütunlu geçitlerden geçti. Lahtin yanına oturdu. Işığı söndürdü. "Gizemli Mısır'da Bir Araştırma" adlı kitabında anlattığı öyküye göre, karanlıkta dolaşan korkunç doğa güçlerini fark etti.

İddiasına göre, iyi niyetli varlıklar geldiler. Eski Mısır rahiplerinin gösterişli giysilerini giymişlerdi. Piramidin gizli geçitlerini gezmesi için yoi gösterdiler. Sonunda kendine geldiğinde her taraf zifir gibi karanlıktı. Oysa aradan yalnızca bir iki saat geçmişti.

 

Piramit biçimli kilise

Texas'taki Houston Hıristiyan Birliği, Mısır piramitleriyle ilgilendi. Büyük Piramit'in küçük ölçüde bir modelini yaptı. Modelin yüksekliği 22.8 metreydi. Piramit biçimi, bir kilise için de uygundu.

Ancak, bu birliğin papazlarından John D. Rankin, düşünde, piramit şeklinde evler gördü. Bunun üzerine halkı piramit biçimli evler yapmamaları için uyardı. Bu tür yapıların ürettikleri ruhsal enerjinin istenmeyen etkiler yaratacağını düşünüyordu.

 

Her derde deva

Piramit gücünün çeşitli yönlen başka kişiler tarafından da incelendi. Model olarak yapılmış bir piramidin ister üzeri kapatılmış olsun, isterse bir yapı iskeleti halinde olsun, içinde neler olabileceği hakkında çok sayıda iddialar ortaya atıldı. Piramit biçimi yapıların içinde olmayan yoktu: Boşalan piller yeniden doluyor, su tatlılaşıyor, yiyecekler uzun süre bozulmadan durabiliyor, tohumlar daha çabuk filizleniyor, evcil hayvanlar sıhhat kazanıyor, salon bitkileri uzun süre dayanıyor, kristaller alışılmadık biçimler alıyor, yaramaz çocuklar sakinleştiriliyor, âdet krampları azalıyor, meditasyonda daha iyi konsantre olunuyor, insan zekâsı keskinleşiyor, cinsel dürtüler artıyor...

 

Kahveyi tatlılaştanyor

Bu iddiaları ileri sürenler, piramidin gücünün gerçekliğine inananlardı. Daha kuşkucu olan başka kişilerse, bir kenara bırakılan kuru pillerde daha yüksek bir voltajın kendiliğinden birikeceğini ileri sürdüler. Bu tür olaylarda varılan yargılar kişiseldi. Ayrıca da kanıtlanmaları güçtü. Araştırmacı Bili Kerrell ile Katfiy Groggin, 1975'te yayınladıkları Piramit Enerjisinin Rehberi adlı kitapta şöyle yazıyorlardı:

"Bir fincan kahveyi yaklaşık 20 dakika kadar piramidin altına bırakın. Acılığının gittiğini, tatlılaştığını göreceksiniz. Asit derecesi de azalmış gibi gelecektir."

 

Yaşam gücünün simgesi

Piramidin gücüne inananlardan Londralı Alan Geffin, evreni enerjiden yapılmış ve geometrik modellerden düzenlenmiş olarak tanımlar. Ona göre, piramit, yaşam gücünün simgesidir.

Alan Geffin, California Santa Monica Piramit Gücü'nün yaptığı 15 cm'lik deneysel karton piramit uyarlamasından, kendisinin 1.8 m'lik meditasyon çerçevesine kadar her tür piramit üzerinde çalıştı. Piramit gücünü yadsıyan bilim adamlarının dar görüşlü oldukları sonucuna vardı.

 

Gizli odaları bulmak için

Nobel ödülü alan Luiz Alvarez, oluşturduğu Ortak Piramit Projesi'yle Mısır ve ABD arasında bağlantı kurdu.

1966'dan 1970'e kadar süren bu proje,1 milyon dolardan fazlaya mal oldu.

Proje üzerinde çalışan grup, Kefren Piramidi'nin altındaki tonoza bir kozmik ışın dedektörü (katı maddelerden de geçer) yerleştirdi.

Bu piramit, Gize'nin ikinci piramidiydi. Sonra, bir yılı aşkın bir süre içinde, her 24 saat, yapıya giren kozmik ışınları saptadılar. Piramitteki boş alanların beklenenden da"ha çok kozmik ışın geçireceğini düşündüler. Böylelikle şimdiye kadar ortaya çıkarılmamış gizli odalar kendiliğinden ortaya çıkacaktı.

 

Bilime başkaldırı

Bilgisayarın çıkardığı sonuçlar her gün değişiyordu. Ein Shams Üniversitesi'nden gruba katılan Dr. Amr Goneid, şöyle bir açıklama yaptı:

"Bu, bilinen bütün bilim ve elektronik yasalarına başkaldırmaktır. Belki piramidin geometrik çizgileri önemli bir yanılgıyla çizilmiştir. Bu durumda çalışmalarımız etkilenecektir.

Belki de açıklanmayacak bir giz vardır. Doğaüstü güçlere inanma, firavunların laneti, büyücülük, ya da sihir deyin, nasıl isterseniz öyle adlandırın. Ancak, piramitte bilimin yasalarına başkaldıran bir güç var."

Ancak, gerçek sorunun kozmik ışın dedektöründe olduğuna karar verildi. Başka şeylerin yanı sıra, dedektörün çalışması için neon gazı gerekiyordu. Neon gazının kirlenmesiyse, dedektörü güvenilmez hale getiriyordu. Sonunda grup, bir milyon "kozmik ışın olayının" kayıtlarının üçte birini attı. Piramidin ortasında büyük bir odanın bulunmadığını açıkladı ve işin peşini bıraktı.

 

Tepeye tırmanıyorlar

Belki de piramit gücü olaylarının en heyecanlısı Werner von Siemens ile Halske'nin başından geçti. Halske, telgraf kablosu döşemek için Kıaldeniz'e gidiyordu. 14 Nisan 1859'da Gize'yi yeterince dolaşmak için gezisini bir süre Kahire'de kesti. Yanına mühendislerinden 10'unu aldı. 30 kadar Arap rehberin yardımıyla Büyük Piramit'e tırmanmaya başladılar.

 

Elektrik kıvılcımları çakıyor

Bu sırada serin bir rüzgâr çıktı. Çölün kumları beyaz bir girdap halinde havaya kalktı. Zirveye çıktıklarında Werner von Siemens Araplardan birini taklit etti. Bir parmağını havaya kaldırdı. Bu olay, ıslığa benzeyen keskin bir sesin oluşmasına ve parmağının karıncalanmasına yol açtı.Siemens, elektrik akımlarının neden olduğu olayları tanıyabilecek bir kişiydi.

 

Sonuçta...

Siemens, dolu bir şarap şişesinin fçevresine ıslak bir kâğıt sardı. Şişenin madeni ve uzun bir boynu vardı. Bu ıslak kâğıtla onu bir Leyden kabına dönüştürdü. (Leyden kabı bir tür elektrik akümülatörüdür).

Kabı başının üzerine kaldırdığında, elektrikle yüklenecekti. Yaklaşık 1.2 cm büyüklüğünde çatırdayan elektrik kıvılcımlarının oluştuğunu gördü.O anda Araplar, mühendislerin büyücü olduklarını düşündüler. Onları piramidin zirvesinden indirmeye çalıştılar. Von Siemens'in olayla ilgili olarak yazdıkları şöyle:

"İyice sardığım şişeyi sağ elimde tuttum. Başımın üzerine kaldırdım. Bir an bekledim. Sonra şişenin boynunu yavaşça Arap rehberlerin başkanının burnuyla aynı düzeye getirdim.

Şişeye dokunduğumda, kendim de güçlü bir sarsıntı hissettim. Bundan, karşımdaki kişinin güçlü bir şokun etkisinde olduğunu çıkardım. Dili tutulmuş bir halde yere düştü. Birkaç saniye endişelendim. Sonra yerden kalktı. Piramidin basamaklarından ok gibi inerek kaçtı..."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sırlar bilimini öğrenmek isteyen gençler, piramitlerde gerçekleştirilen özel eğitimlere çok ağır sınavlardan geçirildikten soma alınırlardı. İşte bu kapı da söz konusu sınavların başlayacağı sınır çizgisiydi. Aday ya devam edecek ya da geri dönecekti. Birçok aday bu kapıdan içeri girmeye cesaret edememiştir. İçeri girenlerin de çok azı bu sınavlardan geçebilmiş ve "Sırlar Bilgisi"ni öğrenmeye hak kazanmışlardır.

 

 

 

Adaylar, rahiplerin büyük bir titizlikle hazırlamış oldukları binbir badireyi aşmak zorundaydılar. Adayın hevesini kırmak için rahipler ellerinden geleni yaparlardı. Bütün korkutucu ve dehşet verici sınavları kazanmak gibi olağanüstü başarı gösteren bir aday ise, bitmez tükenmez bir eğitim programına tabi tutulurdu.

 

 

 

Bu eğitimlerin süresi 20 ile 50 yıl arasında değişebilmekteydi. Bu inanılmaz eğitimin sonunda "Sırlar Bilimi"ni öğrenen adayların her biri, "Osiris Rahibi" olma hakkını elde ederlerdi. Bunlardan bir kısmı geldikleri memleketlerine geri dönerler, bir kısmı ise mabette öğretmen olarak kalırlardı. Piramitlerin içinde gizli bir eğitimden geçen bu rahipler arasında bizim yakından tanıdığımız isimler de bulunmaktaydı: Hz. Musa, Heredot, Fisagor, Eflatun, Orfe bu özel eğitimden geçenlerden sadece birkaç tanesiydi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...