Jump to content

Tanrı' nın Tanrısı


0zguN

Önerilen Mesajlar

Üstad eserlerinde Kürtlerden çok bahseder, bazıları bunu Kürtçülük olarak algılıyor; ne dersiniz?

 

Öncelikle şunu ifade edelim ki, Türk ve Kürt milletinin kader birliğini ve etle tırnak gibi olduğunu vurgular. Bu yüzden Üstad'ın eserlerinde Kürt milletini Türk milletinden ayrı ve bağımsız olarak düşünmek imkansızdır.Üstad'ın en kalabalık talebeleri ekserisi olarak Türklerdir. Üsta'da yardım edip sinelerini açan da yine Türk milletidir. Risale-i Nurlar Türkiye’nin hep batı illerinde yazılmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki, Üstad'ın niyetinde ve eserlerinde asla ve kat’a milliyetçilik fikri yoktur.

 

İkinci olarak, Kürtler ile ilgili bahsiler ekseri olarak Osmanlının son dönemlerinde yazılmış olan Sünuhat veMünazarat adlı eserlerinde vardır ki, bu eserler Kürt aşiretleri bazı konularda aydınlatmak ve dinin mukadderatı ile ilgili sorularına cevap veriyor. Yani bu eserler Üstat ile Kürt aşiretleri arasında bir muhaveredir. Bu yüzden Kürtlerden bahsetmesi gayet doğaldır.

 

Risale-i Nur'u inceleyen anlar ki, bu asırda en büyük ırkçılık karşıtı ve Müslümanların birliğini savunan ve Türk ve Kürt kardeşliğinin devamı için çözüm üreten yegane aydın ve alim Üstat'tır. Şayet Üstad'ın fikir ve çözümlerini Osmanlı uygulasa idi, belki halen güçlü ve adaleti dünyada hakim kılan bir devlet konumunda kalırdı.Üstat daima cumhuriyet, kardeşlik, barış ve demokrasiden yana tavır almıştır.Üstad'ın en büyük düşmanı zındıka, cehalet, ihtilaf, istibdat, ırkçılık gibi çağın vebası olan hastalıklardır. Ve bütün mesaisini bu hastalıkların tedavisine sarf etmiştir.

 

Risale-i Nur'un yüzlerce yerinde Türk kelimesi geçerken, beş on yerinde Kürt kelimesinin geçmesi neden bir amaç olarak algılansın. Üstat hiçbir eserinde Kürtçülük yapmıyor ve yapmamış. Şu var ki, Üstad'ı din hususunda fikren çürütemeyen bir kısım mason örgütlenmeler, Türk gençlerini aldatmak için, "Said Kürttür, siz Türksünüz" diyerek menfi damarları uyandırmak istemişlerdir. Bunlar, zındıka şebekelerinin Üstat hakkında yalan ve tezviratından başka bir şey değildir. Bu yüzden kahraman Türk ve Kürt gençliği bu zındıka şebekelerinin yalan ve tezviratlarına aldanmamalıdır. Irkçılığa değil, saadeti ebediyenin vesikası olan İslam’a sarılmalıyız.

 

Kürtcülük olarak algılıyormuşmuş.Beyfendii benim sözüm Kur'an tefsiri olmadığına kendi zihninizdeki tartışmaları bana aktırmayın çekilin odanızda ağlayın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben said nursi kürdistan için savaştı diyorum ama mevzu nereden nereye geldi sadece Kur'an tefsiri değil diyorum aradada en fazla 3 kelime ile görüşümü bildirdim açıklama ihtiyacıda duymadım siz benim 3 kelimeme destan yazacak kadar kendisini açıklamaya muhtaç zavallı cahillersiniz

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sizin yazdığınız fikirler başkalarının fikri değil mi yani bir yerde okuyup zihninizde harmanlayıp bana sunuyorsunuz ve bunların szin fikriniz olduğunu savunuyorsunuz. "Kuran ile araya Said'i koyuyorsun" senin önyargın.Sadece istifade ediyoruz onun anlayışından sanki benim fikrim ve zihnim yokmuş gibi konuşuyorsun. Bir kitap okumakla Kuran'la arama çizgimi koyuyorum yani? İmam Rabbani Mektubat okursam müşrik mi oluyorum? İmam Gazali okursam da mı müşriğim yoksa?Sonuçta onların anlayışında faydalanıyorum Kuran yerine değil mi? Dur dur o halde Mezhepler de bidat değil mi sonuçta bizler o insanların anlayışlarına uyuyoruz o şekilde hareket ediyoruz yani mezhebe uyarsak da müşriğiz. Kendini çok geniş bir açıdan bakıyormuş gibi görmen ve bana "sana da temenni ediyorum" demen zihninin sadece kendi fikrini doğru görmesinden kaynaklanıyor.

 

Bu da benim son mesajım olsun. Dayanamayacağım bir şey yazma sakın ha sonra son mesaj deyip yine devam ederim falan Allah korusun. Sadece videoyu izle . Devam etmek istersen özel mesajda münazara edebiliriz.

 

Karşı cevap gelince insan yazmadan duramıyor ki arkadaş :) Konuyu sündürmeyeyim diye çabaladığım için mesaj yazmamaya çalışıyorum ama süneceği kadar sündü zaten koyver gitsin. Okuyanlara kendimi ifade edebilmek açısından devam edeceksek özele geçmek yerine buradan devam etmeyi tercih ederim.

 

Öncelikle, estağfurullah ben sana fikrin ve zihnin yok demedim. Yeni ve farklı fikirler zaten başka fikirlerin kişinin kendi mantığında harmanlanmasıyla oluşur. Bu kopyala yapıştır yapmak, direk olarak başka bir insanın söylediği söylemek, başka bir insana yönlendirmekle aynı şey değil. Yani tartışırken bana "bak şu adam senin söylediğine şu karşılığı vermiş" işte sana link diyemezsin. O karşılığı senden beklerim ben. Benim demek istediğim buydu.

 

Benim eleştirdiğim nokta şu tekrar söylüyorum: Kuran' ı okumadan işe direk olarak risaleden başlamak. Elbette kitap okudun diye Kuranla arana çizgi koymuyorsun. Kuran' ı orjinal biçimde ayet ayet baştan sona sana gönderildiği gibi okumadan o kitabı okuyup o kitabın yorumunu benimsedin diye Kuranla arana çizgi koyuyorsun. Farkı anlatabilmişimdir umarım. Önce Kuran' ı okudum de, kendimce benimsedim de sonra yorumlayan hacıların yorumunu benimse. Yoksa o kişiyi o yorumu Kuranla arana sokmuş olursun. Senin inancına göre Kuran senin okuman için gönderildi değil mi ? Başkalarının sana okuması için değil. Kuran meali okuyan arkadaşlarım ateist oldu diyorsun. Belkide araya bir şey sokmadan direk bu işin kaynağını okuyarak en doğrusunu onlar yapmıştır ne dersin ?

 

Ben hiçbir insanın görüşünü olduğu gibi kabul etmedim. Kendi çapımda kendime özgü bir anlayış biçimim var. Sen Said' in görüşlerini her şeyiyle kabul etmişsin. Yani bende öyle bir izlenim bıraktın. Geniş bakabilmeni temenni etmemden kastım budur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Said Nursi, "Risaleleri ben yazmadım; bana yazdırıldı." diyecek kadar meczup bir kişiliktir. Ayrıca, tefsir yazmak, Kuran'a aykırıdır. Bkz: Al-i İmran/7 Kaldı ki, risaleler bilinen anlamda tefsir de değildir. Hiçbir ağırlığı olmayan yazılardır. Şartlanmış bir kafayla okuyanlar, çok derin anlamlar vehmediyorlar.

Nursi, tasavvufçudur. Tasavvuf Felsefesi, İslâma aykırıdır her şeyden önce.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Said Nursi, "Risaleleri ben yazmadım; bana yazdırıldı." diyecek kadar meczup bir kişiliktir. Ayrıca, tefsir yazmak, Kuran'a aykırıdır. Bkz: Al-i İmran/7 Kaldı ki, risaleler bilinen anlamda tefsir de değildir. Hiçbir ağırlığı olmayan yazılardır. Şartlanmış bir kafayla okuyanlar, çok derin anlamlar vehmediyorlar.

Nursi, tasavvufçudur. Tasavvuf Felsefesi, İslâma aykırıdır her şeyden önce.

SORU: Bazı kimseler “Tasavvuf kelimesi Kur’an’da yoktur. Kur’an’da olmayan bir şeyi kabul etmeyiz” diyorlar. Tasavvuf Kur’an’da var mıdır?

 

CEVAP: Sünnetlerde olup ta, Kur’an’da açıkça belirtilmeyen şeyleri kabul etmemek bid’attir. Peygamber(s.a.v.)Efendimiz ise İbn-i Asakir’deki bir hadisi şerifte, mealen; ” -” Bid’atten sakının; her bid’at sapıklıktır ve her dalalet ehli de ateştedir.” buyurmuştur.

Allahu Teala Kur’an’da her şey açık olarak belirtseydi; milyonlarca cilt büyüklüğünde Kur’an olurdu. O durumda öyle bir Kur’an-ı hangi insan ezberleyebilirdi. Hangi insan öylesine bir Kur’an-ı tam olarak okuyup tamamını kavrayabilirdi? Allahu Teala Lokman suresi 27. ayette buyuruyor ki, mealen:

-” Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Lokman-27)

Kur’an’da namaz, salat, oruç savm olarak geçer. Tasavvuf Münkirleri “Abdest kelimesi Kur’an’da geçmiyor” diye, cünüp mü geziyorlar? Ölülerini yıkamadan ve cenazelerini ”Cenaze namazı Kur’an’da geçmiyor” diye, cenazelerinin namazını kılmadan mı defin ediyorlar? Tasavvufun Kur’an’daki işareti;

-“Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!”(Fecr/27),

- “Rabbinden razı olup, Rabbinin rızasına ermiş olarak dön Rabbine.”(Fecr/ 28),

-“(rızaya ermiş)Kullarımın arasına gir.”(Fecr/ 29),

-“Cennetime gir.”(Fecr/ 30) meallerindeki ayetlerin gereğince, kötülüğü emreden nefsi terbiye edip, Allah’ın rızasını kazanmak olduğudur.

Nefsi terbiye etmek için Kur’an ve sünnet yolunu takip etmek gerekmektedir. Başkaları başka şeyler söyleyebilir ancak; mutasavvıflar bu yolu takip etmeğe özet olarak tasavvuf demiştir.

Tasavvuf; Allahu Teala’nın;

- “Ey iman edenler Allahı çok zikrediniz” (Ahzab/41) mealindeki ayetinin gereğince, Allah’ı çok zikir ediş yoludur. Eğer “Namaz da, Allah’ı zikirdir” denilirse, namaz günde beş vakit farzdır ve belli vakitlerde farz kılınmıştır; “ O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.” (Nisa/s. 103) Yukarıdaki mezkur ayetin mealinden de anlaşıldığı gibi namazda zikir olmakla beraber namazın belli vakitlerde kılınacağından söz edilmektedir. Zikir hakkında ise böyle belirlenmiş bir vakit emredilmeyip “Allah’ı çokca zikrediniz” şeklinde emredilmektedir. Ayrıca namaza; “essalâh” denilerek “zikirden ayrı ifade edilmiştir.

Tasavvuf: Allahu Teala’nın : “Kalbler ancak Allah’ın zikri ile huzura erer.” (Ra’d/28) mealindeki ayetinin gereğince, kalbleri itminan edip iç alemde barış ve huzuru bulmak yoludur. Bir kimse iman ettikten sonra ancak zikir ile namazda huşuya erebilir. Huşuya erilmeden kalp ve ruhun mutmeinneye, huzura ermesi asla mümkün değildir.

Tasavvuf : Peygamber Efendimizin; “Mûtû Kable En Temûtû.” yani; “Ölmeden önce, ölüm ötesinin sırrına erişiniz“ hadis-i şerifinin sırrınca haber verdiği ölüm ötesinin sırlarını ve İlahi isimlerin ve sıfatların nurlarını kalb gözü ile görmek ve zevken tadarak yakin imanı elde ediş yoludur. Bir Müslüman, yakin imanı elde etmeden asla ihlaslı bir mü’min olamaz.

Tasavvuf: Peygamber(s.a.v.) Efendimizin“tehallaku bi ahlâkıllâh” hadislerinin gereğince Allah’ın ahlakını yaşayış yoludur.

Tasavvuf: Peygamber(s.a.v.) Efendimizin ; “Essalâtü mi’râcü’l mü’minîn“(Namaz müminin mi’racıdır) hadisi şerfinin sırrınca ruhani mi’rac yapmanın yoludur.

Tasavvuf: İmam-ı Gazali hazretleri tasavvufu şu sözlerle ifade ettiler: “ Tasavvuf, Muhammed aleyhisselamın bâtınıdır. Kim tasavvufu inkar ederse, o kimse Muhammed aleyhisselamın batınını inkar etmiş olur. ” İmam-ı Gazali hazretlerinin bu sözleri şu anlama gelmektedir: Allahu Tealanın Evliyasına verdiği İlahi ilhamı, Keşfi, yani; kalb gözünün açılması halinde melekût aleminin seyrini, kevni veya ilmi kerametleri ve ruhani zevki inkâr eden bir kimse, Peygamberlere gelen vahyi, peygamberlerin meleklerle görüşmesini, hariçten hiçbir ilim öğrenmeden herkesten daha çok alim olmalarını ve onlara verilen mu’cizeleri nasıl kavrayıp kabullenebilir? İmam-ı Gazali Kimya’nın 1.c.116. shf.de bu hadis-i şerifi şöyle izah ediyor: “Bir kimse, tasavvuf yolunun başlangıcında, kötü duygularından arınır ve uzaklaşırsa, ahiret hallerini zevkle müşahede etmeye başlar. Başkalarına ölümden sonra görünen haller, o kimseye ölmeden önce yaşarken gösterilir. Bu halleri gören kimse, şehadet alemine(görünen alem) dönünce, gördüklerini başkalarına anlatması caizdir.”

 

SORU: Kur’an’da Evliyanın Kerametine Dair Âyetler Var mıdır?

 

CEVAP: Tasavvuf ve hadis münkirleri Kur’an’da açıkça belirtilmeyen şeyleri kabul etmeyeceklerini söylerler. Bu itikat onları sapkınlığa götürmektedir. Zira, ayette Allahu Teala bu Kur’an’ı Rasulullah’a indirdiğini ve O’nu insanlara açıklamasını emretmekte olduğunu bu kimselere hatırlatırız. Mezkür ayet-i kerime Rasulullah (sav) Efendimizin dini konudaki sözlerinin Kur’an’ın tefsiri olduğunu göstermektedir. Buna rağmen Kur’an’da gerek Eshab-ı Kehf’le ilgili ve gerekse hz. Meryem’le ilgili kerametler mevcut ayetlerde belirtilmiştir. Ashâb-ı Kehf kıssasında zikredilen husus : “Onlara baksaydın görürdün ki, güneş doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına yönelir, battığı vakit de onların sol yanını kesip giderdi. Kendileri ise oranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın AYETLERİNDENDİR. Allah kime hidâyet ederse işte o, doğru yola erdirilmiş, küni de şaşırtırsa artık onun için hiçbir zaman irşad edici bir yâr bulamazsın. Sen onlan uyanık kimseler sanırsın. Halbuki onlar uyuyanlardandır. Biz onları gâh sağ yanma, gâh sol yanına çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın giriş yerinde iki kolunu uzatıp yatmakta idi. Üzerlerine tırmanıp da hallerini bir görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirir, kaçardın ve her halde için, onlardan korku ile dolardı. Onlar mağaralarda üçyüz sene eğleştiler. Buna dokuz yıl daha kattılar.”( Kehf, 17, 18, 25 )

 

Hz. Meryem’in kıssasında kuru hurma ağacının meyve vermesi ile ilgili âyet:

 

“…Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecektir.” (-Meryem, 25 )

 

Zekeriyya’nın (a.s.), Hz. Meryem’in yanına girdiğinde, O’nun yanında rızıklar bulduğunu; kendisinden başka kimsenin girmediği bu yerde bulunan erzakın nereden geldiğini Hz. Meryem’den sorduğunda : “Allah’ın indinden” cevabıyla ilgili âyet:

 

“…Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girdiyse, O’nun yanında bir yiyecek buldu: “Meryem! bu sana nereden geliyor?” dedi. O da : “bu Allah tarafından, şüphe yoktur ki Allah kimi dilerse ona sayısız rızık verir” derdi.” ( Âli İmran, 37 )

 

Hz. Süleyman’ın veziri Asaf b. Berhiya’nın bir anda Belkıs’ın tahtını Yemen’den Filistin’e getirmesini anlatan kıssa :

 

Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan zat: “Ben dedi, onu sana gözün kendine dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel getiririm.” ( Neml, 40 )

 

Kerametle ilgili Hadisi şerifler:

 

1-Hz. Ebu Bekir’in(r.a.) pek çok misafirine yemek verdikten sonra, artanların eskisinden fazla olduğu haberi.

 

2-Hz. Ömer’in (r.a.) Medine’de, minber üzerinde hutbe okurken, İslâm orduları komutanı Sariye’yi, düşman kuvvetlerinin kuşattığını görerek,” Ya Sariyel cebel”diye dağa çekilmesi için seslenişi ve Sariye’nin bu sesi çok uzaklardan işiterek yerine getirmesi hadisesi.

 

3-Hz. Osman’ın(r.a.) kendisini ziyarete gelenler içinde, birinin gözünde zina eseri bulunduğunu haber vermesi.

 

4-Hz. Halid b. Velid’in (r.a.) zehir içtiği halde, hiç tesir etmemesi

 

SORU: İslamda Tasavvuf Nedir? Tasavvufun Hinduizim, Budizm ve eski Yunan felsefesi ile alakası var mıdır? CEVAP : İslamda Tasavvuf: Bir mü’min, Kur’an ve Sünnet Yolu olan Ehl-i Sünneti (İslamiyete, Peygamber (S.A.V.) Efendimizin anladığı ve öğrettiği gibi inanmak) öğrenip, sonra yasaklardan haramları ve mekruhları, yapılması gereken bilgilerden farzları, vacipleri ve sünnetleri öğrendikten sonra onlarla amel etmeye çalışarak, kâmil ve mükemmil bir rehberin vasıtası ile zikir, sohbet ve rabıta ile kalbi Allah’ın sevmediği şeylerden temizleyip, kalbini İlâhi nurlar ve sırlara ayna yaparak süslemesi ve bu sebeple gerçek Allah sevgisini zevken tadarak, Allah’a inanmayan nefs-i emmaresinin, kalbine doğan ilahi ışığın zevkinden etkilenmesiyle, dine muhalif nefsin Allah’a inanıp mutmainne mertebesine ererek ihlaslı bir müslüman olması durumuna İslamda Tasavvuf denir. Yukarıda özet olarak belirtildiği gibi gerçek bir tasavvufun ne Hinduizmle, ne Budizmle ve ne de eski Yunan felsefesi ile hiç bir alakası yoktur. Hakiki tasavvuf; sapık tarikatçıların ihdas ettikleri yanlış tasavvuftan da, bunlara bakarak hüküm çıkaran ve gerçek tasavvuftan bihaber mezhebsiz ve reformist yazar ve ilahiyatçıların iftiralarından da tamamen arı ve durudur. Hinduizm, Budizm ve eski Yunan felsefelerinde, İslamda bulunan Tevhid inancı yoktur. Bu felsefelerde nirvana denilen “fena filmadde“(madde de yok oluş) vardır, reenkarnasyon(iyilik yapanların bu dünyaya daha iyi şartlarda yeniden geleceği, kötülerin ise, böcekler olara bu hayata tekrar döneceği) vardır. Tabiat güçlerine tapınmak olan şirk vardır. Gerçek tasavvufta ise, Allah’tan başkasını ilah edinmek şirktir. Kur’an ve sünnetin dışında ihdas edilen bir amelle amel etmek bid’attir. Bid’at ise büyük günahlardandır. İnançta bid’at ise, küfürdür. Gerçek tasavvuf, Kur’an ve sünnetin sınırları dışına asla çıkamaz. Çıkan olursa, o da sapık bir tarikat olarak addedilir.

 

Vesselam.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Said Nursî sözlerinden peygamberlik iması çıkarmaya kalkmak, ciddi bir yetersizliğin de ucunu gösterir. Aklınızdaki algılama çerçevesi yeterince geniş değilse, her türlü veriyi bu çerçeveye sığdırmaya çalışırsınız. Gerçekliğin kolu bacağı çerçevenizin dışında kalırsa, inkâr eder, yok sayar; biraz daha ileri gider saçmalıkla etiketleyebilirsiniz. Bu da bir gerçekliktir; kim ne diyebilir? Oysa veriler değildir saçma olan, veriyi algılayan aklın anlam alanında verilerin kendine yer edinememesidir.

Şöyle anlatayım: Eğer, bakırcılıkla meşgulseniz, her türlü değeri sadece bakırla ölçersiniz. Yediğiniz ekmeği de, giydiğiniz elbiseyi de... Altından bihaberseniz, altın'ı unutmuşsanız tek yapacağınız budur. Aynı şekilde, kafanızda sadece kibirlenme/büyüklenme çerçevesi yer etmişse, hele bir de gökten yere dokunuşların cümlesini “vahyin inişi” kapsamında algılayacak esneklikten yoksunsanız, “vahiy” deyince aklınıza sadece doktora tezlerinin başını süsleyen lügat tanımları geliyorsa, Said Nursî'nin bu cümlelerini tekebbüre, büyüklenmeye yormaktan başka seçeneğiniz kalmaz.

Kategorize düşünen bir aklın “bana yazdırıldı..”lardan anlayacağı tek şey “bana peygamber gibi vahiy indirildi” iması olacaktır. Bu şekilde inşa edilmiş bir aklın terazisinde başka türlü bir değer tartılmaz.

Şimdi “Bunlar da benim kalbime ihtar edildi; bana da bunlar yazdırıldı” deyiversem, "bana vahiy geldi” mi demek isterim?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Said Nursî sözlerinden peygamberlik iması çıkarmaya kalkmak, ciddi bir yetersizliğin de ucunu gösterir. Aklınızdaki algılama çerçevesi yeterince geniş değilse, her türlü veriyi bu çerçeveye sığdırmaya çalışırsınız. Gerçekliğin kolu bacağı çerçevenizin dışında kalırsa, inkâr eder, yok sayar; biraz daha ileri gider saçmalıkla etiketleyebilirsiniz. Bu da bir gerçekliktir; kim ne diyebilir? Oysa veriler değildir saçma olan, veriyi algılayan aklın anlam alanında verilerin kendine yer edinememesidir.Şöyle anlatayım: Eğer, bakırcılıkla meşgulseniz, her türlü değeri sadece bakırla ölçersiniz. Yediğiniz ekmeği de, giydiğiniz elbiseyi de... Altından bihaberseniz, altın'ı unutmuşsanız tek yapacağınız budur. Aynı şekilde, kafanızda sadece kibirlenme/büyüklenme çerçevesi yer etmişse, hele bir de gökten yere dokunuşların cümlesini “vahyin inişi” kapsamında algılayacak esneklikten yoksunsanız, “vahiy” deyince aklınıza sadece doktora tezlerinin başını süsleyen lügat tanımları geliyorsa, Said Nursî'nin bu cümlelerini tekebbüre, büyüklenmeye yormaktan başka seçeneğiniz kalmaz.Kategorize düşünen bir aklın “bana yazdırıldı..”lardan anlayacağı tek şey “bana peygamber gibi vahiy indirildi” iması olacaktır. Bu şekilde inşa edilmiş bir aklın terazisinde başka türlü bir değer tartılmaz.Şimdi “Bunlar da benim kalbime ihtar edildi; bana da bunlar yazdırıldı” deyiversem, "bana vahiy geldi” mi demek isterim?
leonardo da vinci,nicola tesla gibi dahilere ilham bir anda gelir ve icatlarda bulunuyorlar. o zaman bu dahilerde peygamber mi?
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sen ciddimisin risalei nur Kur'an tefsirimi?Yahu sen Kur'an tefsirine kürdistan hakkında savunma yazar mısın?Yahu arkadaşım git araştır Atatürke Deccal diyen adam neyin kafasını yaşıyor?

 

:) bana araştır diyen arkadaş, internetten okuduğun bikaç yazıyla fikir sahibi olmuşsun. Ben o adamın kitaplarını ilk bitirdiğimde 14 yaşındaydım. :) kürdistan hakkında savunma demişsin. :) :) :) bravo, kimlerle tartışıyoruz arkadaş, kürdistan öylemi :))) rica ediyorum internetten said nursi ve milliyetçilik yaz araştır oku :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Benin gözlemlediğin kadarıyla risaleci müslümanlar Kuran' ın türkçe mealini okumadan, risale okumaya başlıyorlar. Senin söylediğinde benim söylediğimi destekler nitelikte. "Zaten tefsir" Kuran' ı zaten başkaları anlamış, yorumlamış ben bir daha niye okuyup anlamaya çalışayım ? Kuran' ı risaleden öğrenmek nedir yahu ? Kuran Kuran' dan öğrenilir. Bana kalırsa bu çok sakat bir mantık. Önce git kutsal gördüğün kitabı oku, anlamaya çalış. Sonra mantığına yatmayan yerler hakkında eğer güveniyorsan risalelere başvur.

 

Benim sözüm Kuran mealini okumadan, Kuran' ı risaleden öğrenenlere. Kişisel konuşmuyorum dostum. Kuran' ı zaten okudum, ondan sonra risaleden destek aldım diyorsan eyvallah.

 

Risale' ye ve Said' e güven konusu apayrı bir konu ama dediğim gibi buna girmeyeceğim. Numeroloji biraz değinmiş zaten.

 

"Senin gözlemlediğin kadarıyla" derken ne anlamalıyız. Senin gözlemlerin bu konuda bir ölçüt olabilir mi? Bence olamaz. ve eğer kişisel gözlemler bu kadar önemliyse ben risale okuyan ve müslüman olan binlerce insan gördüm, hiçbirisi senin söylediğin gibi değildi :))) Ve Kuran Kuran'dan öğrenilir doğrudur, aynı zamanda Kuran'ı iyi bilen insanlardan da öğrenilebilir. ve Kuran sandığınız gibi tamamı yalın basit bir kitap değildir. Bir ayet, farklı surelerde on farklı ayetle irtibatlı olabilir. Hem Kuran kıyamete kadar her devre hitap eden bir kitaptır, Risale-i Nur özellikle bulunduğumuz asra bakan yönünün tefsiridir. Birde mesela bazı ayet indiğinde sahabeler sorarmış Efendimiz (s.a.v)'e buradan ne anlamalıyız. Efendimiz (s.a.v) açıklarmış. Yani sahabe efendilerimiz dahi, ayeti direk okuduğu zaman o ayette ki Allah'ın muradı nedir anlayamayabiliyor. e şimdi sen dini konularda sağlam ilim sahibi değilsen, ilmine güvendiğin bir alimin yazdığı Kuran tefsirini okumak niye ağırına gitsin..?....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Vesselam.

Arkadaş, bana masal anlatma. Üç tane cümle yazdım, bir sayfa alıntı döşeniyorsun; tüm dincilerin yaptığı gibi.

Al-i İmran/7 ye aykırı hareket ediyorsun; bu birincisi. Ayetleri zorluyorsun; kafana göre tevil etmeye çalışıyorsun.

İkincisi de, Resullullah'ın uygulamasında, zikir ve rabıta yoktur.

Tasavvufun dayanağı olan, Vahdeti Vücüt ve Vahdeti Şuhut, bir felsefefedir. Felsefe, insan aklı ürünüdür; iman edilemez. Edilirse küfür olur; şirk olur. Bu üç oldu.

Son olarak da, senin zikir dediğin şeyle, uzakdoğu dinlerindeki meditasyon aynı şeydir. Nokta.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

:) bana araştır diyen arkadaş, internetten okuduğun bikaç yazıyla fikir sahibi olmuşsun. Ben o adamın kitaplarını ilk bitirdiğimde 14 yaşındaydım. :) kürdistan hakkında savunma demişsin. :) :) :) bravo, kimlerle tartışıyoruz arkadaş, kürdistan öylemi :))) rica ediyorum internetten said nursi ve milliyetçilik yaz araştır oku :)

 

Sen kimsin ben risalei nuru lise 1de okumaya başladım küçük velet gibi 14 yaşında okudum bitirdim bilmemne bilmemne tabii 10 yaşındada hafız olmuşsundur nede olsa birbirimizi görmediğimiz bir sitedeyiz herkes sallıyor sende ortama ayak uydur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Senin gözlemlediğin kadarıyla" derken ne anlamalıyız. Senin gözlemlerin bu konuda bir ölçüt olabilir mi? Bence olamaz. ve eğer kişisel gözlemler bu kadar önemliyse ben risale okuyan ve müslüman olan binlerce insan gördüm, hiçbirisi senin söylediğin gibi değildi :))) Ve Kuran Kuran'dan öğrenilir doğrudur, aynı zamanda Kuran'ı iyi bilen insanlardan da öğrenilebilir. ve Kuran sandığınız gibi tamamı yalın basit bir kitap değildir. Bir ayet, farklı surelerde on farklı ayetle irtibatlı olabilir. Hem Kuran kıyamete kadar her devre hitap eden bir kitaptır, Risale-i Nur özellikle bulunduğumuz asra bakan yönünün tefsiridir. Birde mesela bazı ayet indiğinde sahabeler sorarmış Efendimiz (s.a.v)'e buradan ne anlamalıyız. Efendimiz (s.a.v) açıklarmış. Yani sahabe efendilerimiz dahi, ayeti direk okuduğu zaman o ayette ki Allah'ın muradı nedir anlayamayabiliyor. e şimdi sen dini konularda sağlam ilim sahibi değilsen, ilmine güvendiğin bir alimin yazdığı Kuran tefsirini okumak niye ağırına gitsin..?....

 

Benim gözlemim ölçüt olmaz tabiki. Benim lafım benim söylediğim gibi olan insanlara. Böyle bir insan değilsen üstüne alınmana gerek yok zaten dostum. Daha önce söyledim bunu.

 

Kuran Kuran' dan öğrenilmelidir konusunda israrcıyım. Başka bir alternatifi olamaz. Ben alim gördüğünüz kişilerin fikirlerini önemsemeyin demiyorum ki. İlk önce Tanrı' nın sözü olduğunu düşündüğünüz şeyi, Tanrı' nın size verdiği akılla kendiniz kavramaya çalışın diyorum. Tanrı' nın sözlerini tam onun söylediği şekliyle okudun mu ? İşte bundan sonra bazı şeyler aklına yatmıyorsa alim gördüklerinin fikirlerine danış tabiki. Bu danışma işini de saplantı haline getirmeyerek yap. Bu kişilere bu kadar bağlanma. Onlar peygamber değil. Körü körüne onların görüşlerini savunma. Said' in müridliğini yapma. Sadece ihtiyaç duyuyorsan fikirlerinden bazı noktalarda destek al. Kuran' ı birebir okumamış adamlar, bu tefsir(?)leri okumaya başlıyorlar. Tam tersi olmalı. Benim eleştirim bu noktada.

 

Söylemek istediğimi anlatamıyor muyum yahu ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...