Jump to content

Kelp ile Tahir


KATA

Önerilen Mesajlar

Bu seferki hikâyemiz, yine Osmanlı dönemine, ama biraz daha eskiye dayanıyor… Dördüncü Murat devrinin ünlü şairi Nef’i'ye densizin biri, hatta adını da söyleyelim, padişahın yakın çevresinden Tahir isimli bir softa, “kelp” yani “köpek” deme gafletinde bulunur!

 

Nef’i gibi bir şairle baş edilir mi? Yazık etmiş kendine… Öte yandan, IV. Murat’ın sevgisini kazanan bir din adamına hak ettiğince cevap vermek, eh, en hafif tabiriyle “biraz cesaret” ister! Ama Nef’i bu, onu kim durdurabilmiş ki? Tutmuş, bir dörtlük yazmış:

 

Bana tahir efendi kelp demiş

İltifatı bu sözde zâhirdir.

Maliki mezhebim benim zira

İtikadımca kelp tahirdir…

 

Günümüz Türkçesine çevirmek gerekirse, “Tahir Efendi bana köpek demiş, sağolsun; ama ben Maliki mezhebindenim, Maliki inancına göre köpek temizdir (tahirdir)” anlamına geliyor bu dörtlük. Tabii son satırı, “Asıl köpek Tahir Efendi’dir” şeklinde de okuyabilirsiniz!

 

Osmanlı hiciv sanatının doruk noktalarından biri olan bu dörtlükten sonra Tahir Efendi’nin sesi soluğu bir daha çıkmamış…. Nasıl çıksın ki? Aradan 400 yıl geçmiş ve hâlâ bu dörtlüğü konuşuyoruz!

 

Nefi’nin sesinin kısılması ise bir başka vesileyle bu kez sadrazamlardan Bayram Paşa’ya “köpek” demesi yüzünden gerçekleşir. Padişah IV. Murat’a bir daha hiciv yazmayacağına dair söz vermesine rağmen dilini tutamayan şair, ölüm fermanını da kendi imzalamış olur.

 

Rivayet odur ki, idam edilmeye giderken kendisine, dalga geçerek “Rahmetli babama da selamlarımı iletirsin” diyen sadrazam Bayram Paşa’ya, “Ben validenizin yanına gidiyorum” diyecek kadar da son nefesine dek “formdan düşmeyen” sıkı bir abimizdir kendileri…

 

Aslında Nef’i üzerine anlatılabilecek daha çok anektod var, ama sanırım tadında bırakmak en iyisi…

--------------------

lıse de osm edeb dan aklımda kaln guzel bır hıcıv....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zamanın Şeyhülislam'ı Şair Yahya Efendi, dilinden rahatsız olduğu Nef'î hakkında, ilk yazıldığında epeyce popüler olmayı başaran şu ince dörtlüğü kaleme alır:

 

Şimdi hayli sühanverân içre

Nef'î mânendi var mı bir şair

Sözleri Seb'a-i Muallaka'dır

İmreü'l-Kays kendidür kâfir

 

Bu hiciv oldukça ironiktir ve zamanında gördüğü teveccühü hakikaten hak etmektedir. Zira burada Şeyhülislam Yahya Efendi, Nef'î'yi, "Şimdiki onca şair içinde Nef'î gibi olanı var mıdır? Onun sözleri Yedi Askı şairlerinin sözleri gibidir ve kendisi de onlar içindeki İmrülkays'e benzemektedir!" manasına gelen bu hicviyle zahiren övmüş, göklere yükseltmiştir. Zira bilindiği gibi Yedi Askı şiirleri, Cahiliye Arabistanı'nda düzenlenen panayırlar esnasında söylenen ve insanların beğenisini toplayan, daha sonra da onlara atfedilen kıymetin bir nişanesi olarak Kabe duvarlarına asılan yedi büyük manzumeye verilen isimdir. Arab'ın belagat dehasının zirve noktalarından yedisini yansıtan bu şiirlerin en güzeli ise şair İmrülkays'a aittir. Buraya kadar anlatılanlar Nef'î'ye yönelik müthiş bir övgünün mevzubahis olduğu zehabına kapılmamıza sebep olabilir. Fakat... Bir şeyhülislamın, bir şairi Hazret-i Risaletpenah efendimizin gelmesiyle saltanatları sona eren ve devir-i cahiliyyenin medar-ı iftiharı, inkarın timsali olan kafir söz sanatkarlarına benzetmesinin altındaki ince nükte gayet kolay bir şekilde anlaşılmış ve bu hiciv devrin eşrafı arasında büyük bir rağbet görmeye başlamıştır. Nef'î hadisenin aleyhine gelişmekte olduğunu görmüş ve kendisini cevap vermek durumunda hissetmiş, netice itibarıyla da ortaya 400 yılı devirmek üzere olan ve yine Nef'î'nin kaleminden doğan efsanevi bir hiciv örneği daha çıkmıştır.

 

(Dönemin büyük ozanı Şeyhülislam Yahya, Nefi'yi över gibi yapıp şöyle hicvediyor:

Sözleri Seba-i Muallaka'dır

İbnül Kays kendidir, kafir

Diyor ki : Nefi; İslam öncesindeki Arap ozanlarının en büyüğü sayılan İbnül Kays düzeyinde bir ozandır. Bunu derken, kafir sözcüğünü hem övgü, hem de dinsiz anlamında kullanıyor.)

Ve Nefi cevap veriyor:

Bize kafir demiş Müfti Efendi

Tutalım ben diyem ona Müselman

Varıldıkta yarın Ruz-ı Ceza'ya

İkimiz de çıkarız orda yalan

Dediğini kısaca açıklayalım: Müftü Efendi bana kafir demiş; ben de ona Müslüman diyeyim. Lakin öbür dünyaya varınca ikimiz de yalancı çıkacağız.

 

 

hicviyle ünlü Nef'i ,

övgüyü hakeden I.Ahmed'e minnettarlığını şu satırları ifade ediyordu;

 

Hayradur niyeti her demde aceb mi olsa

Böyle bir cami’-i hoş-tarh ü latife bani

Habbeza ma’bed-i pür-feyz ü mukaddes ki bulur

Anda bir secde kılan magfiret-i rahmani

Bir binanun ki esası ire ka’r-ı hake

Sakfı geçse n’ola bu tak-ı bülend-eyvanı

 

 

demekki onun kaleminin sivriliği hakedeneydi.

4.Murad'da hicvedilmeyi haketmedi değil yani..

 

Nef'î'nin katlinin de ilginç bir hikayesi vardır. Agresif sultan IV. Murad'ın emri üzerine bir daha hiciv yazmamaya söz veren şair dilini tutamaz ve daha sonradan sadaret makamına yükselecek olan Bayram Paşa'ya da o ateşli Kaza Okları'ndan bir adet fırlatır. Fakat bu son ok hedeften sekecek ve atıldığı yere geri dönerek Nef'î'nin canına mal olacak, sivri bir dilin ucunu sonsuza dek törpüleyecektir. O sivri dilin bir kez olsun dokunduğu insanların ruhları ise bu törpülenmenin ardından yüzyıllar boyu tazelenecek olan bir acı duymaya devam edecektir. Aynı oklar, milyonlarca dudaktan büyük bir haz ile fırlayarak o zavallıların ciğerini delmede mütemadidir.

 

Mevzubahis şiir, bazı tarihçilere göre IV. Murad'ın Nef'î'nin katline izin vermesine sebep olmuş, bunun üzerine Bayram Paşa Nef'î'nin evine adamlarını göndererek kendisini sarayın odunluğuna getirtmiş, orada da cellatlardan Arap Osman nam şahsa boğdurtmuştur. Nef'î'nin bugün ziyaret edilebilecek bir mezarı dahi yoktur, çünkü Nef'î'yi boğduran Bayram Paşa maktülün cenazesini Sarayburnu açıklarından Marmara'nın serin sularına emanet etmiştir.

 

Nef'î'nin katlinin ardından ağızdan ağıza dolaşan şu beyit ise, zamane şairlerinin nüktedanlıkta Nef'î'den daha az çetinceviz olmadıklarını ispatlamaktadır.

 

Gökten nazire indi Sihâm-ı Kaza'sına

Nef'î diliyle uğradı Hakk'ın belasına

 

Özellikle ilk mısrasındaki espri, beytin muhteşem bir zekanın ürünü olduğunu haykırsa da, belki de Nef'î'nin masumiyetine olan iman sebebiyle onun hicivlerine gösterilen büyük teveccüh bu beyitten esirgenmiş, 'Tahir Efendi' veya 'Şeyhülislam Yahya Efendi' dendiğinde Nef'î'nin hicivleri akla gelirken Nef'î'nin ölümü sözkonusu olduğunda bu güzel ve ibretâmiz beyit kendisine haksızlık yapılarak genellikle atlanagelmiştir.

 

Nef'î, tüm iyi niyetine ve hak bildiğini söyleme hususundaki pervasızca tutumuna rağmen, itidal bilmez nefsinin kurbanıdır.

 

 

 

 

 

Hayatı ve şiirleri

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...