Jump to content

Tolkien ve Mitoloji İncelemesi - Yüzüklerin Efendisi


Lateralus

Önerilen Mesajlar

Merhabalar, beğendiğim forumlardan birine daha üye olmak ne de güzel. Öyleyse paylaşıma blog yazılarımla başlayayım. İlk yazım üstad J.R.R Tolkien'in efsane kitap serisi Yüzüklerin Efendisi serisine mitolojik bir inceleme içerecek.

 

http://www.thewhitetree.org/forum/download/file.php?id=7099

After all, I believe that legends and myths are largely made of 'truth', and indeed present aspects of it that can only be received in this mode; and long ago certain truths and modes of this kind were discovered and must always reappear.

 

 

J.R.R Tolkien - Letters of J.R.R Tolkien

 

En nihayetinde inandım ki efsaneler ve mitler çoğunlukla 'gerçekten' türetilmiş, ve işin doğrusu bunun geleceğe yönelik gönderimleri anca bu varsayımla elde edilebilir; ve bu çeşit geleceğe yönelik bu kesin yargılar ve önermeler uzun zaman önce keşfedildi ve sürekli tekrar gün yüzüne çıkmalıdır.

 

Dedi uzun zaman önce J.R.R Tolkien ve bu sözü Tolkien'den Mektuplar isimli, mektuplarının toplandığı kitapta da bulunmaktadır. Tolkien'in bu sözle bizlere anlatmak istediği aslında mitolojinin hayatın gerçeklerini yansıttığı, günüzmüzde her yerde karşımıza çıkan efsaneler ve mitlerden oluştuğudur. Fakat aslında konumuzu asıl ilgilendiren kısım son cümledir: "...ve bu çeşit geleceğe yönelik bu kesin yargılar ve önermeler uzun zaman önce keşfedildi ve sürekli tekrar gün yüzüne çıkmalıdır." Yani demek istediği, kendisinin de yaptığı gibi, mitoloji daima içinde bir gerçek barındırır ve bu gerçekler ise haya

tın her yerinde kullanılmalıdır, özellikle de edebi çalışmalarda.

 

Tolkien'in Orta-Dünya'yı yaratışında mitolojinin çok büyük bir etkisi vardır. İskandinav mitolojisinden tutun Yunan Mitolojisine, Yunan Mitolojisinden Beowulf'a ve Medieval-English-Celtic mitolojisine, hemen her yerden bir çok esin kaynağı vardır ve bu katkılar Orta-Dünya'nın tuzu biberi olmuştur. İlk olarak yaratılış hikayesinden yola çıkalım ve böylece Orta-Dünya'nın ilk esin kaynağı olan Yunan Mitolojisinin Orta-Dünya üzerindeki etkilerine ve esin noktalarına bir göz atalım.

 

http://i.share.pho.to/86149a2e_o.jpeg

Silmarillion'u okuyanlar Orta-Dünya'nın yaratılış hikayesini bilirler, Ainur'un müziği ile Arda'nın yaratılışını; Valar, Elfler ve İnsanlar ile Melkor(Morgoth)'un mücadelesi ve benzeri hikayeleri. Şimdi bu hikayelerin esinlenildiği çıkış noktalarına bakacağız. Tolkien Orta-Dünya'nın yaratılış mitinde iki mitten esinlenmiştir, bunlardan bir tanesi Yunan Mitolojisi diğeri ise Hristiyan Mitolojisidir. Hatta bu iki mitolojinin karışımıdır desek çok daha doğru olur.

 

İlk olarak Tolkien'in yarattığı evreni bir hatırlayalım. En genel kapsamlı olan idi yani her şeyi kapsayan, her şeyi içinde barındıran, bir çok dünyayı barındıran yani kısacası "Evren". Sonrasında Arda geliyordu yani bildiğimiz Dünya, Arda'nın içinde ise Middle-Earth yani Orta-Dünya bulunmakta. Bunu hiyerarşik bir düzen olarak düşünmek lazım Eä>Arda>Orta-Dünya gibi. Hayatın içinden örneklendirecek olursak, Kainat>Dünya>Avrupa gibi düşünün. Yani Evren>Gezegen>Kıta şeklinde gidiyor.

 

Aynı sistemin biraz daha kompleks halini İskandinav Mitolojisinde de görebiliriz. Orta-Dünya taslak olarak İskandinav Mitolojisi üzerine kurulmuştur, yani taslaktan kastım; isimler, kainat sistemi, yaratılış hiyerarşisi gibi konularda. Hatta yaratılış hikayesine geçmeden önce en önemli noktalardan birisine değinelim : Middle-Earth

 

Middle-Earth : Middangeard / Midgard

Midgard, İskandinav mitolojisinde insanların yaşadığı yer anlamına gelmektedir. İskandinav Mitolojisinde evren anlayışı şu şekildedir: Bütün evrenleri bir arada tutanYggdrasil isimli bir ağaç vardır, bu ağaç hem tanrıların yaşadığı yer Asgard'ı hem insanların yaşadığı yer Midgard'ı hem de buz devlerinin ve yaratıkların yaşadığı yerNilfheim'ı kökleriyle tutar ve yaşamın devam etmesini sağlar. Ben tabi aşırı kabataslak bir biçimde şu anda ilgili olduğumuz üç dünya'yı anlattım.

http://i.share.pho.to/431fef4a_o.gif

 

Tolkien Orta-Dünya'yı yaratırken "Orta-Dünya" ismini buradan türetmiştir. İskandinav mitolojisinde Midgard'a dair ilk kayıt, "Eärendel the Mariner" isimli bir şiirde geçmektedir. Madem Orta-Dünya'dan giriştik işe, Valinor'dan devam edelim. Valinor'un İskandinav Mitolojisindeki esin kaynağı "Asgard"dır. Asgard İskandinav Mitolojisinde tanrıların yaşadığı , en yüksek yer anlamına gelmektedir.

 

Eálá Earendel engla beorhtast

Ofer middangeard monnum sended

Selam olsun insanlığa gönderilmiş en parlak melek Eärendel'e.

 

Tolkien'in bu karakteri uyarlamasında Eärendel (Orta-Dünya'daki ismiyle Eärendil Orta-Dünya'nın üstünde parlayan akşam-yıldızı, akşam-yıldızına dönüşmeden önce de denizcidir. Valinor'da her Aesir'in kendi krallığı vardır ve bu krallıklar duvarlarla çevrilidir, aynı Asgard'da olduğu gibi, hatta ek olarak İskandinav Mitolojisinde "Bifrost" adı verilen, Midgard ve Asgard'ı birbirine bağlayan bir gökkuşağı bulunmaktadır. Tolkien'in adaptasyonunda bu gökkuşağından Quenta Silmarillion'da bahsedilmiştir fakat sonradan bahsedilmemeye başlamış ve günümüz Silmarillion basımlarında bundan bahsedilmemektedir. Bir de Asgard içerisinde "Àlfheimr" (Elfheim) yani "Elf Diyarı" isimli bir yer bulunmaktadır, aydınlık elflerin barındığı. Tolkien'in uyarlamasında burası Valinor'da "Eldamar" olarak geçmektedir ve aydınlık elflerin ikamet ettiği yerdir. Valinor'dan bahsettik, Middle-Earth'den bahsettik ve pek bilinmeyen bir yer daha var. O da "Angband" yani Melkor(Morgoth'un) kalesi, ben pek desteklemiyorum bu savı fakat yine de burada yer vereyim. İskandinav Mitolojisinde "Nilfheim" isimli bir yer vardır, üç dünya arasında en altta Loki'nin kızı "Hel" tarafından yönetilen dünya. (Ek bilgi: Günümüz dillerinde "Hell" [Cehennem kelimesinin kökeni buradan gelmektedir.]) Bütün kötülüklerin toplandığı yer. Tolkien'ın İskandinav Mitolojisindeki bu yeri Angband olarak adapte ettiği söylenmekte fakat ben pek taraftarı değilim bunun.

 

Bu sav genel olarak şu dizelerle savunulmaktadır:

Thus came Thû, as wolf more great

than e’er was seen from Angbands gate

to the burning south, than ever lurked

in mortal lands or murder worked,

[..]

 

The Lay of Leithian Tolkien tarafından, ömrü yetmediği için bitiremediği için Orta-Dünya atfına yazdığı bir şiirdir. İskandinav Mitolojisinde Muspelheim Asgard'ın kuzeyinde bulunan ve ateşlerle kavrulan bir yerdir ve Nilfheim ile bağlantılıdır. Burada "burning south" yani "yanan kuzey" kelimelerinden buraya bir vurgu yapılmış olabileceği söyleniyor. Mekanlardan sonra bir de ırklara geçelim o zaman.

 

Àlf : Elf (bkz. Àlfheimr : Elf Diyarı)

Dvergar : Dwarf

 

İlk önce cücelerden bahsetmek istiyorum çünkü bu kısım çok ilginç. İskandinav mitolojisinde cüceler'e "Dvergar" denirdi ve cüce hanedanlığı üçe ayrılırdı : Dvalinn, Durinn ve Mòtsognir

 

Ek olarak İskandinav Mitolojisinde cüceler; tıknaz, kısa boylu olarak tasvir edilir ve kendileriyle bağdaşmış konseptler ise : Yeraltı, dağlar, zanaat, açgözlülük, şans, metal işçiliği ve teknolojidir.

 

 

Odin, Vili ve Vè Ymir'i öldürdükten sonra Ymir'in kanından ve damarlarından cüceleri solucan formundan yarattılar. Yarattıkları ilk oluşum Mòtsognir, cücelerin babası idi, bunları Dvalinn ve Durinn takip etti.

 

 

Orta-Dünya'da Dwalin ve Durin'i bilmeyen yoktur sanırım, işte Dwalin ve Durin'in isim babaları İskandinav Mitolojisinde yaratılan ilk cücelerden gelmektedir. Völuspá isimli eski bir Nors şiirine şöyle bir göz atalım :

Motsognir was their mighty ruler,

Greatest of dwarves, and Durin after him:

 

The dwarves did as Durin directed,

Many man forms made from the earth.

Nyi and Nidi,

Nordri, Sudri,

Austri and Vestri,

Althjof, Dvalin,

Bivor,Bavor

Bombur, Nori,

An and Anar,

Ai, Mjodvitnir,

Veignr and Gandalf,

Vindalf, Thorin,

Thror and Thrain,

Thekkur,

Litur, Vitur,

Nar and Nyradur,

Fili, Kili,

Fundin, Nali Hefti,

Vili, Hanar, Sviur,

Billing, Bruni,

Bildur,and Buri,

Frar, Hornbori Fraegur,

Loni, Aurvangur, Jari, Eikinskjaldi:

I must tell of the dwarves in Dvalin's host;

Like lions they were in Lofar's time:

In Juravale's marsh they made their

dwelling,

From their Stone hall set out on journeys,

There was Draupnir and Dolgthrasir,

Har, Haugspori,

Hlevangur, Gloi,

Dori, Ori,

Dufur, Andvari, Skirvir,

Virvir Skafidur,

Ai, Alf and Yngvi,

Eikinskjaldi,

Fjalar and Frosti,

Finn and Ginnar:

Men will remember while men live

The long line of Lofar's forbears.

http://i.share.pho.to/27fb6443_o.jpeg

 

Evet, şaşırtıcı bir şekilde Gandalf, iskandinav mitolojisinde bir cüceydi, fakat Tolkien bu ismi çok sevmiş olmalı ki onu bir Maia olarak yarattı. Hazır Gandalf'a gelmişken ondan da bahsetmeden geçmeyeyim, konu biraz fazla dağılacak ama olsun önemli bir nokta bu da. Genel olarak bütün mitolojilerde "Old Wise Man" figürü yani "Yaşlı Bilge Adam" figürü bulunmaktadır. Mesela İskandinavda Odin, Yunanda Odysey gibi. Orta-Dünya da zaten mitoloji kaynaklı bir eser olduğu için yaşlı bilge adam figürü ile karşılaşmamak olmaz. Bu figürler Orta-Dünya'da bizlere beş büyücü olarak sunulmuş: Saruman, Gandalf, Radagast, Alatar ve Pallando. Gandalf'ın Gri hali de zaten Odin'den esinlenilmiştir.

 

Ve ek olarak Gandalf'ın atı Shadowfax'ı hatırlarsınız, Orta-Dünya'nın en hızlı atı. Bunun bir benzeri İskandinav Mitolojisinde Odin'in atı "Sleipnir"dir. O da İskandinav Mitolojisindeki en hızlı attır. Aralarındaki en büyük fark ise Shadowfax normal görünümlü bir at iken Sleipnir 8 bacaklıdır.

 

Son olarak İskandinav Mitolojisinden son bahsedeceğim şeye gelelim. Orta-Dünya'nın en önemli unsurlarından bir tanesi "Yüzük". Yüzük İskandinav Mitolojisinde de çok önemli bir yer kaplar. Yüzükler "büyülü" ve "normal" olarak ikiye ayrılı İskandinav Mitolojisinde. Bunlardan en büyüleyicisi Odin'in yüzüğü Draupnir'dir ve bir diğer yüzük "Ring of the Nilflungs"dur. Her iki yüzük de cüceler tarafından dövülmüştür. Burada Orta-Dünya'daki yüzükler ve İskandinav Mitolojisindeki yüzükler arasında fiziksel olarak hiç bir benzerlik yoktur fakat asıl olay işin edebi yönündedir. İskandinav Mitolojisinde yüzükler birer "metafor" olarak kullanılmıştır. Bir yüzüğe sahip olmak gücek sahip olmak demektir bu mitte. Yani İskandinav Mitolojisinde yüzükler gücü temsil eden bir nesne olarak kullanılmıştır, gerçek bir gücü yoktur, sadece temsili bir nesne. Tolkien ise buradan etkilenip bu işi metafor olmaktan çıkarmış ve gerçek anlamıyla yüzüğü bir güç aracı olarak kullanmıştır kendi dünyasında.

 

 

http://i.share.pho.to/bd414396_o.jpeg

 

 

Evet şimdi ise İskandinav Mitolojisinden çıktık Hristiyan Mitolojisine geçiş yaptık. Yazının önceki kısımlarında "Orta-Dünya taslak olarak İskandinav Mitolojisi üzerine kuruludur." diye. Şimdi işin biraz daha içeriğine geçiş yapıyoruz ve burada "Tanrı Hiyerarşisi" kısmına giriyoruz. Tolkien burada karmaşık bir sistem kullanmış. Hemen hemen bütün mitolojilerin miksini yaparak bizlere müthiş bir yaratılış hikayesi sundu. İlk olarak Melkor'dan bahsedelim. Hatırlarsanız Melkor, Valar arasında ihanet ve inkâr eden ve dışlanan idi. Bu da klasik Lucifer hikayesini akıllara getiriyor doğal olarak. Ek olarak Orta-Dünya tek tanrı eli altındaki çoklu tanrılar hiyerarşisi üzerine kurulu. Yani en üstte Elu var, sonrasında Valar geliyor.

 

Şimdi Valar dedik geldik Yunan Mitolojisine. Orta-Dünya'da bildiğiniz gibi 12 tane Valar vardır ve Olympos'daki ana tanrıların sayısı da 12'dir. Bunlardan 2 tanesi çok önemli yer kaplarlar : Manwë ve Ulmo. Manwë bildiğiniz gibi gökyüzünün ve bütün Valar'ın efendisidir. Yunan mitolojisinde böyle bir karakter aklınıza gelmiştir hemen. Zeus, tanrıların babası ve gökyüzünün efendisi. Ulmo ise Orta-Dünya'da denizlerin efendisi ve Manwë'nin kardeşidir. Burada da akıllara Zeus'un kardeşi Poseidon geliyor.

 

Yunan Tanrılarından başka bir diğer esin kaynağı da "Kayıp Şehir Atlantis" olmuştur Tolkien için. Numè Adası bunun Orta-Dünya'daki örneğidir ki hatta Tolkien kendi yarattığı dil üzerinden "Atalantë" olarak da çevirmiştir. Nùmenor'un düşüşü hemen hemen Atlantis'in Denizler Altında kalışından esinlenilmiştir.

 

Bir başka söylenen ise Hurin'in Herakles'i (Herkül) temsil ettiğidir. Hurin Morgoth tarafından lanetlenmiştir ki Herakles de Hera tarafından lanetliydi ve bu yüzden Hurin'in çocukları gibi Herakles'in çocukları da trajik bir şekilde ölmüştür. Ek olarak Hurin gizli şehir Gondolin'i ziyaret etmektedir, Herakles ise kendi hikayesinin gidişatında Truva'yı ziyaret etmektedir.

http://www.thewhitetree.org/forum/download/file.php?id=7107

 

 

Şimdi ise geldik Beowulf'a, Beowulf eski bir Anglo-Sakson destanıdır ve Tolkien'in en büyük esin kaynaklarından birisidir. Gerek dil olarak olsun gerek hikaye bazında olsun bir çok etkilendiği yön vardır. Bunlardan bir tanesi ise Rohan ırkının yaratılışıdır. Rohan ırkı'nın bir çok özelliği Beowulf destanındaki Danimarka toplumunu yansıtmaktadır. Mesela Beowulf'da geçen "Mead", "Mead-Hall", "Thane" gibi kavramlar vardır ki bunlar Rohan ırkında da kullanılmaktadır.

 

"Mead-Hall" : Reis (Earl-Thane)'in mekanı ve askerlerin toplandığı yerdir. (bkz. Edoras)

"Mead" : Ballı Likör.

"Thane" : Kelime anlamı bakımından "Şef", "Reis" demektir.

 

Sonrasında The Hobbit'de geçen Smaug da Beowulf'dan esinlenilmiştir. Hikaye'de Beowulf isimli kahramanımız onca maceralardan sonra en sonunda kendisine bahşedilmiş ülkesinde mutlu mesut geçinmekteyken, hayatının son periyodunda bir ejderhaya denk gelmiştir. Bu ejderha halkının hazinelerini çalıp, şehirleri alevlere boğarak Beowulf'un krallığını rahatsız etmektedir. Aynı türdeki ejderha Hobbit'deki Smaug olarak görülüyor, bu her iki ejderha'nın en büyük ortak özellikleri hazine hastası olmalıdır.

 

Ve son olarak İskandinav Mitolojisinde Sigurd ve Fafnir hikayesi vardır. Sigurd büyük bir kahramandır ve Fafnir isimli bir ejderhayı öldürmeye yola koyulur, aynı hikaye Turin'in Glaurung'u öldürmesinde görülebilir. Eğer araştırırsanız bu iki hikaye arasında çok büyük benzerlikler bulabilirsiniz.

 

Evet, bu başlığı açmamdaki asıl amacım sizlerin yorumlarını almaktır, bu taslak bir başlıktır ve geniş bir projenin başlangıcıdır, sizin görüşleriniz aydınlığında bu konuyla ilgili Minas-Tirith kütüphanesine geniş ve ayrıntılı bir makale yazacağım ama bu tek taraflı düşüncelerle yazılacak bir şey değil, bu nedenle bir tartışma aracılığıyla sizin de görüşlerinizi almamda büyük fayda var.

 

Tartışmadan kastım şudur:

 

J.R.R. Tolkien'in Orta-Dünya'nın büyük bir kısmını mitler ve efsaneler'den alıntılar ile kurması, yaratıcılıktan yoksun olduğunu mu gösterir yoksa bu bütün hikayelerin ve mitlerin sanatsal şekilde müthiş karışımı onun yaratıcı yanını mı gösterir? Bu başlığı açma fikrim de zaten bir arkadaşımla yaptığım tartışmadan sonra aklımdan cereyan etmişti. Şöyle bir şey söylemişti kendisi : "Tamam, Tolkien'i ve yarattığı evreni ben de çok severim ama çoğu yazarla karşılaştırınca yaratıcılık açısından eksik olduğu belli."

 

Benim düşüncem şudur; zaten bütün fantastik kitaplar ve ögeler, mitoloji üzerine kuruludur ve mitolojiden ayrı olarak hikayeler yaratmak zaten yeni bir mitoloji yaratmak demektir ki bu imkansız. Çünkü illa ki eğer yeni bir mitoloji yaratmak istiyorsanız, istemeseniz bile eskilere değineceksiniz. Zaten Tolkien Orta-Dünya'yı yaratırken bu mitleri direk Orta-Dünya üzerine modellememiş, onlar üzerinde yeniden çalışarak ve yoğun bir uğraş vererek yeniden şekillendirmiştir.

 

Kaynaklar

 

 


Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...