Jump to content

Zeitgeist


Mrs_Echelon

Önerilen Mesajlar

Yazı tamamen alıntıdır. Zeitgeist ile ilgili araştırma yaparken bu yazıya rastladım. İlgincime gitti ve paylaşmak istedim. Belgeselin verdiği bilgilerin hatalı olduğunu iddia etmiş arkadaş. Peki dünyada bu kadar yankı uyandırmış bir belgesel nasıl olur da böyle büyük hatalara düşer diye demeden edemedim.

Sizinde düşüncelerinizi merak ettiğim için paylaşmak istedim.

 

Bu çalışmada, başlıktan da anlaşılabileceği gibi; “Zeitgeist The Movie” isimli bir belgesel-filminin sağlamasını yapmak istiyorum. Muhtemelen de birçoğunuz, bu yazıyı okumadan önce bu belgesel-filmi izlediniz. Film, komplocu bir film ve üç ayrı bölümden oluşuyor.

Zeitgeist The Movie; bu üç bölümde, izleyicilere şu üç şeyi aktarıyor:

A-İlk bölümde: Hristiyan inancındaki “İsa” karakterinin gerçekte yaşamadığını ve dolayısıyla da mitolojik bir karakterden farkı olmayan bir karakter olduğunu kanıtlamaya çalışarak, Hristiyanlığın temeli bulunmadığını anlatılıyor. Buna dair kanıtlar olarak da eski Pagan öğretişleri, çok tanrılı mitolojik dinler ve bu dinlerdeki karakterlerin özelliklerini gösteriyor ve bunlar İsa’yla aynı özelliklere sahip oldukları için “İsa’nın hayatının bir kopya” olduğunu söylüyor.

B-İkinci Bölümde: “Dünya’nın gelmiş-geçmiş en büyük terör saldırı” olarak tarihe geçen 11 Eylül Saldırıları’nın aslında bahsi geçen örgüt ve ülkeler tarafından düzenlenmediğini, gerçek sorumlunun Amerikan hükümeti olduğunu anlatılıyor. Buna dair argümanlar getiriliyor.

C-Üçüncü Bölümde: Amerika’daki bankacılık sisteminin, belli başlı bankacıların ve Federal Rezerv Bankası’nın dünyayı gizlice yönettiği açıklanıyor.

Filmin birinci ve üçüncü bölümünü kendileri yapmışlar, ancak, ikinci bölümünü savunulan tezi destekleyen kaynaklardan alınan video kareleriyle oluşturmuşlar. En çok da Loose Change adı verilen belgesel-filmden video alıntısı yapmışlar. Zira ikinci bölüme göz kararıyla bakacak olursak; bölümün, %50-60’lık kısmını Loose Change’den alıntılanan video kareleri oluşturuyor.

Ben burada Zeitgeist The Movie filminin birinci bölümünü inceleyeceğim. Filmin her bölümü(özellikle de birinci bölümü), inanılmaz derecede ikna edici, ancak çok büyük ve çok fazla problemler içeriyor. Öncelikle film, kendi fikirlerini okuyuculara benimsetmek için bolca çarpıtma yapıyor. Birinci bölümü oluşturmak için kullanılan kaynaklar ve yazarları çok tartışmalı ve en son başvurulması gereken kaynaklar. Filmin ifadelerinin önemli bir kısmı birbiriyle çelişki içinde ve filmde mantıksal safsatalar mevcut.

İkinci bölümü zaten daha önce “11 Eylül Sonrasının Komplo Teorileri” adlı yazımda işlemiştim. Gerçi, o yazımda Zeitgeist’i direk olarak işlemedim ama, “Pentagon’a Uçak Düşmedi” iddiasını ileri süren Loose Change’in Türkçe dublajlı versiyonunun Part-1 ve Part-2 kısmını inceleyerek çürütmüştüm. “Kulelerin Kontrollü Olarak Çökertildiği”, “Pensilvanya’ya Uçak Düşmediği” “Yolcu Listelerinde Arap veya Müslüman İsmi Bulunmadığı” vb. gibi iddiaları ise genel olarak işlemiş, bu iddiaların herhangi bir temeli olmadığını ve kullanılan argümanların bir çoğunun(hemen hepsinin) yalan olduklarını göstermiştim. Yazımda, Loose Change ve Zeitgeist gibi filmlerde bulunmayan iddiaları da incelemiştim: O saldırılar, komplo teorilerinin aksine, Usame Bin Ladin’in lideri olduğu El-Kaide örgütünün saldırıları…

Zeitgeist The Movie’a tekrar dönecek olursak; dediğim gibi film birçok sorun barındırıyor. Kendi görüşlerini okuyuculara benimsetmek için ya yalan söylüyor, ya gerçekleri çarpıtıyor, ya eksik anlatıyor ya da kaynak gösterecekse de “en son danışılacak kaynaklar” ve “çoktan geçerliliğini yitirmiş kaynaklar”a başvuruyor.

Aslında Zeitgeist, ilgili konuları baza aldığımızda; komploculuk ve dezenformasyonculuk anlamında –Loose Change’den de anlayabileceğimiz gibi- ilk ve tek belgesel-film değil. Bunun dışında Alex Jones, Michael Moore, Loose Change’in yapımcısı Dylan Avery gibi önemli ve tanınmış komplo teorisyenlerinin yaptıkları belgesel-filmler de var. Zeitgeist The Movie hakkında bir önbilgi edinmek için, diğer komplocu belgesel-filmler hakkında biraz bilgi vermeme izin verin:

1-Alex Jones’un 2002 tarihinde oluşturduğu “911: Road to Tyranny” filminde, “11 Eylül Saldırıları” hedef alınıyordu. Farz edelim ki, 11 Eylül ile ilgili iddialar özünde doğru. Fakat, Alex Jones’ın filminde çok fazla problem ve yalan bulundu. Öte yandan bu zaten saldırıların ilk anından günümüze kadar bolca duyduğumuz bir şey. Biz artık o saldırıların aslında ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

2-Dylan Avery’nin aralarında bulunduğu, Amerikalı üç amatör gencin binlerce dolar harcayarak oluşturmuş olduğu ve yine 11 Eylül’ün sahte saldırılar olduğunu anlatan Loose Change belgesel-filmini “11 Eylül Sonrasının Komplo Teorileri” adlı yazımda zaten işlediğimi ve çürüttüğümü belirtmiştim. Öte yandan; bu belgesel-filme karşı oluşturulan “Screw Loose Change Not Freakin Again” adlı belgesel, sapa sağlam kaynaklarla ve bilimsel verilerle bu filmdeki hemen her iddiayı çürütmüştü.

Screw Loose Change; Loose Change’in aynısının alt-yazılar, ara-yazılar, raporlar, belgeler, fotoğraflar ve videolar eklenmiş versiyonu. Filmdeki alt-yazı, belge, video vs.ler, Loose Change’deki gerçek dışı iddiaları ve çarpıtmalı argümanları, “gerçeğe çevirme” görevini üstleniyordu. Şu postumdan da Screw Loose Change’i izleyebilir, ayrıca filmin ana kaynağına ulaşabilirsiniz.

3-Michael Moore’un yapımcısı olduğu “Fahreinheit: 9/11” belgesel-filmi de 11 Eylül’ü hedef alıyordu. Yalnız bu film, olaya farklı açıdan bakıyor: Amerikan Hükümeti’ndekilerin Bin Ladin ile (ailesel) bağlantısı olduğunu aktarıyor.

Fakat, bu iddia da temelsiz: Fahrenheit 9/11 de yalandan ve yanlıştan ibaret .

Zaten daha öncesinden de Yazar Antoine Vitkine, “Yeni Şarlatanlar” adlı kitabında bu filmden(Fahreinheit: 9/11) söz etmiş; filmin kaynaklarını gösterip, filmin herhangi bir temeli olmadığını anlatmıştı. Ki ben de filminkine benzer bir iddiayı -tıpkı diğer birçoğu gibi-, “11 Eylül Sonrasının Komplo Teorileri” adlı yazımda işlemiştim.

Şu bir gerçek ki; komplocu kaynakların geneli(hemen hepsi), inanılmaz derecede, kasıtlı olduğuna şüphe bırakmayacak kadar fazla dezenformasyona başvuruyorlar. Şu ana kadar kabul görmüş komplo teorisyeni kaynakların(belgesel, film, kitap, e-posta, roman, web sitesi vs.lerin) hemen hepsinde kasıtlı olduğuna şüphe bırakmayacak kadar “çarpıtma, yanlış bilgi, yalan ve eksik anlatım” mevcut.

Zaten komplo teorilerinin de en zayıf noktası şu: İlgili kaynaklar(belgesel-filmler, videolar, kitaplar, ortalıkta dolaşan e-postalar vb.) belli bir komployu açığa kavuşturduklarını iddia ediyorlar. O komployu açığa çıkaran gerekli kaynak ve belgelere ulaşabildiklerini düşünüyorlar. Eğer ki; ortalıkta dönen bu oyunlar, bu kadar çok basitçe, normal kurum ve kişiler tarafından bile deşifre edilebiliyorsa, bahsedilen komplolar nasıl gizli kalabiliyorlar? Neden resmiyet kazanamıyorlar? Eğer ki; komplolar bu kadar kolay gerçekleştirilip, bu kadar basitçe de deşifre edilebiliyorsa; olayların resmiyet kazanması, çoktan evrensel kaynaklara, ansiklopedilere geçmesi gerekir.

“Komplo yoktur” diye bir iddiayı da dile getirdiğimi sanmayın. Elbette ki komplo vardır. Ancak, ortalıkta bir komplo var ise bu, kolay kolay gerçekleştirilemez, gerçekleştirilse bile genelde başarıya ulaşamadığı gibi; hiçbir şekilde gizli kalmaz. Tarih, hemen her millette olmak üzere, bunun örnekleriyle doludur.

Yani, “Zeitgeist” filmini de diğer komplocu kaynaklar gibi kabaca test edecek olursak;

1-İkinci bölümü zaten işlediğimi belirttim. Konuyla ilgili yazımdan da anlaşılabileceği gibi ikinci bölümde yapılan tek şey yalnızca spekülasyondur ve yalanlarla doludur. Ve filmin iddiaları özünde de herhangi bir gerçeği yansıtmıyor.

2-Üçüncü bölümü işlemeyi düşünmüyorum. Ama bir takım şeyleri belirtmek gerekirse, filmin bu bölümünde de yalan yanlış, eksik bilgilerden bolca bulunuyor. Ama dediğim gibi; ben bu bölümü direk olarak incelemeyi düşünmüyorum; ancak gelecekte, filmde bahsedilen konularla ilgili, -filmden bağımsız olarak- yazılar yazmayı planlıyorum.

3- Zeitgeist belgesel-filminin “The Movie” serisinden başka, “Addendum” adı verilen bir başka versiyonu da çıktı. Filmi şuradan izleyebilirsiniz. Filmin(Addendum’un) amacı; her ne kadar yine yalan yanlış bilgilerden ve komplo teorilerinden destek almasına rağmen biraz farklı. Venüs Projesi adı verilen bir organizasyonu hayata geçirmeyi planlıyor: Gerçekleşir mi, gerçekleşmez mi; mantıklı mı, mantıksız mı; iyi mi kötü mü; bunlarla ilgilenmiyorum. Filmi incelemeyi de pek düşünmüyorum.(ama tabi bu film de yalanlardan ve taraflı yaklaşımlardan destek alıyor) Yorumu size bırakıyorum. Ama size şunu söyliyeyim: Bu film(Addendum-Venüs Projesi) aslında bir ütopya.

Şimdi bu bilgiler ışığında Zeitgeist The Movie belgesel-filminin Birinci Bölüm-Part-1 kısmını incelemeye başlayalım:

Zeitgeist The Movie: İlk Bölüm

Bildiğimiz üzere bu bölüm Hristiyanlığın eleştirisini konu alıyor. Hristiyan inancındaki “İsa” karakterinin gerçekte yaşamadığını ve dolayısıyla da mitolojik bir karakterden farklı olmayan bir karakter olduğunu kanıtlamaya çalışarak, Hristiyanlığın temeli bulunmadığını anlatılıyor. Buna dair kanıtlar olarak eski Pagan öğretişleri, çok tanrılı mitolojik dinler ve bu dinlerdeki karakterlerin özelliklerini gösteriyor ve bunlar İsa’yla aynı ve benzer özelliklere sahip oldukları için “İsa’nın hayatının bir kopya olduğu”nu söylüyor.

Öncelikle bu filmin kaynak gösterdiği yazarlar hakkında bilgilenmekte fayda var.

Filmin Kaynak Gösterdiği Yazarlar

İlk olarak, filmin kaynaklarını genel anlamda kabaca eleştirmemiz gerekir: Filmin kaynak gösterdiği yazarların başını eski amatör bir Mısır bilimci Gerald Masseyçekiyor. Yaşamını 19.yy’da(buna 20. yy’ın en başı da dahil) sürdürmüş olan bu şahıs, İsa ve Horus(ve bahsi geçen diğer ilahi karakterler) arasındaki benzerleri ilk ortaya çıkaran kişi olarak biliniyor.

Filmin bu ilk bölümünün tamamı, en son başvurulacak kaynakları kullanıyor.Filmin tüm kaynak yazarlarına ise şuradan ulaşabilirsiniz. Hangi ifadenin, hangi şahısa dayandırıldığını da şuradan öğrenebilirsiniz.

İlginçtir ki; filmin kaynak yazarları arasında bulunan; Acharya S, Jordan Maxwell(ve diğer birçoğunun) kendi eserlerinin kaynaklarını, Zeitgeist filminin kaynaklarının başını çeken yazarlar oluşturuyor.Bunların(Acharya S, Jordan Maxwell ve diğer birçoğunun) eserlerinin de kaynaklarını; Gerald Massey, Albert Churchwood, Joseph Wheless gibi yazarlar oluşturmuş. Zaten bu yazarların çoğu Mesih Mittir Teorisi‘ni(İsa’nın Yokluk Hipotezi) savunan yazarların en ünlülerinden. Dolayısıyla da burası biraz zedeli.

Diğer başka bir sorun; kaynakların 19 yy. ve 20 yy.’a ve pek de güvenilir olmayan, çoğunlukla “kendi kişisel fikirlerini” belirten yazarlara dayandırılması. Halbuki, özellikle şu son 100 yıl içerisinde; insanlık, birçok bilimsel veriye ulaştı, eskisinden çok daha aydınlandı. Birçok bilgi geldi, yenilendi, değişti. Üstelik verilen bilgilerin de evrensel ve ansiklopedik olması çok daha iyi olur. Bizim de bütün bunları göz ardı etmemiz elbette ki yanlış olur.

Her şey bir yana; elbette ki filmin ilk bölümünün doğru olması benim de işime yarar. Fakat, doğru değilse de bizim bunu kabullenmemiz gerekir. Sırf iyi bir şeye, –birinci bölümü kastediyorum elbette- hatta “çok iyi bir şeye” hizmet ediyor diye yalan-yanlış, eksik ve gerçek dışı bilgiler veremez. Sunduğu bilgilerin bilimsel, sağlam, resmiyete kavuşabilen bilgiler olması ve “evrensel ansiklopedik” olması gerekir.

Diğer açıdan bakarsak, filmin sağlamasını yapan bir Hristiyan (hatta bir Müslüman), filmin sunduğu argümanların pek de doğru olmadığını anlarsa, bu kişilerin dinlerine olan inançları daha da güçlenir ve dolayısıyla Ateizm, Deizm ve Agnostisizm’e karşı olan direnci artar. Üstüne üstlük; Ateist, Deist veya Agnostiklere karşı, “tabi, normal yollardan Tanrı’nın varlığını çürütemediniz, yalana başvurdunuz” şeklinde bir yaklaşımı olur, bizlere olan güveni sarsılır. Böylelikle onları kendi tarafımıza çekmemiz daha da zorlaşır.

Şimdi ise, tüm bunları göz önünde bulundurarak, filmin sunduğu argümanların sağlamasını yapalım:

Zeitgeist The Movie: Birinci Bölümdeki İddiaların Sağlaması

Filmin konuya girerken kullandığı ilk ifadeler şu şekilde:

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/the_sun1.jpg?w=150&h=127

Zeitgeist:Bu Güneş: İnsanlar, M.Ö 10.000 yılından beri, bu nesneye olan saygıyı ve hayranlığı çizimlerle ve yazılarla dile getirmişlerdir. Bunun nedeni ise gayet açık, güneş her gün doğarak insanların dünyasını aydınlatır, sıcaklık ve güvenlik sağlar, onları soğuktan, körlükten ve geceleri ortaya çıkan yırtıcı hayvanlardan korur.

İnsanlar anladı ki o olmadan ekinler büyümez ve bu gezegen üzerinde yaşam devam edemez. Bu gerçekler güneşi, tüm zamanların en çok tapınılan nesnesi haline getirdi.

Benzer şekilde; insanlar, yıldızlara da ilgi duydular. Yıldızların hareketlerini takip ederek, uzun vadede gerçekleşen bazı olayları önceden hesaplayabileceklerini fark ettiler: Ay tutulması ve dolunay gibi olayları…

Gökcisimlerini gruplayarak bugün bizim “Takımyıldız” dediğimiz haritaları oluşturdular.

Film, burada güzel bir giriş yapmış. Verilen bilgiler genel olarak doğru.

Zeitgeist:
Bu, Zodiac(Zodyak) haçı. İnsanlık tarihinin en eski kavramsal işaretlerinden biri.

 

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/ndvd_001.jpg?w=500&h=344

Güneş’in 12 büyük takımyıldız içinden geçişini tasvir eder. Aynı zamanda 12 ayı, 4 dört mevsimi, gün dönümlerini ve ekinokslarını da belirtir.

Zodyak Haçı’nda her takımyıldızı antrofomorize edilmiş, diğer bir deyişle hayvan ya da doğa figürleriyle kişiselleştirmiştir.

 

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/zodiac_4.jpg?w=500

 

Burada verilen bilgilerin genel olarak doğru; ancak, “Zodyak haçı” terimi tam doğru değil. O bir haç değil, bir çark. Filmde ilerleyen bölümde haç ve Hristiyanlık ile bağlantı kurulacak. Bundan dolayı da ona “Zodyak haçı” diye hitap edilmiş.

Fakat, biz yine de bunu “doğru” olarak kabul edelim. (tabi asıl olanı da göz ardı etmeyelim. Aslen o bir haç değil, bir çark.)

Zeitgeist:
Başka bir deyişle antik toplumlar güneşi ve yıldızları izlemekle kalmamış, onları, hareketlerinin sonucu meydana gelen olaylarla bağlantılı olarak özenle kişiselleştirmişlerdir.

 

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/1674624634_0c56d80a19_o.jpg?w=500

 

Güneş, yaşam veren ve yaşamı devam ettiren nitelikleriyle görülmeyen yaratıcının sureti, yani Tanrı olarak kişiselleştirilmiştir: “Tanrı’nın Güneşi”, “Dünya’nın Işığı” ve “İnsanlığın Kurtarıcısı”

Burada ufak-tefek eksiklikler var: Öncelikle eski uygarlıklar direk olarak Güneş’in kendisine taparlardı. Film, Güneş’in, görünmeyen bir tanrının temsilcisi olduğu iddiasına kaynak olarak; 15. yy’da yaşamış bir Platocu düşünür olan ve humanist bir görüşe sahip İtalyan Marisilo Ficino’nun 1494 tarihli kitabı De Sole’yigösteriyor. Bu kaynağa göre Platon, Güneş’in, görünmeyen bir tanrının temsilcisi olduğu fikrini ortaya atmış.

Size şunu söyliyeyim: Bugün elimizde Platon’un Güneş’i, “görünmeyen bir tanrının temsilcisi olarak gördüğü” iddiasını destekleyecek fazla kaynak yok ama biz bunu elbette doğru kabul edeceğiz.

Öte yandan film, “İnsanlığın Kurtarıcısı” ifadesini, sanırım İsa’nın kurtarıcılığı ile bağlantı kurmak için söylemiş. Öncelikle şunu söylemem gerekir ki; hemen hemen her dinde, inançta, destanda, hikayede veya efsanede, bir şekilde “kurtarıcılık” yapmış olanlar mutlaka vardır. Burada önemli olan “kurtarıcılık”tan kastın ne olduğudur.

Zira Zeitgeist’in gösterdiği 90 yıllık kaynakta Herkül geçiyor. Herkül’ün yapmış olduğu kurtarıcılık, İsa’nın kurtarıcı sıfatından tamamen farklı. Herkül’ün Aslan’ı öldürmesi “insanlığın kurtuluşu”nun sembolü iken; İsa’nın çarmıhta gerilmesi, insanlığı girmiş olduğu günahtan kurtarıp, ahirette azaptan kurtarması anlamını taşıyor.

Kısacası; doğru bir bağlantı yok. Ancak, sonraki argümanları göz önünde bulundurursak; burada öyle önemli bir çarpıtma da yok.

Zeitgeist:
Benzer şekilde, 12 takımyıldız da Tanrı’nın Güneşi’nin ziyaret ettiği yerleri temsil ederler ve genellik o zaman aralığında geçen doğa olaylarındaki etken elementlerle isimlendirilirler.

 

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/aquariuss.png?w=150&h=150

 

Örneğin;
Aquarius
, Su taşıyıcı ve şiddetli yağmurları getiren kişi.

Burada da önemli bir problem mevcut değil.

Böylece, filmin giriş bölümü bitmiş oluyor. Ve anladığımız üzere, filmin bu giriş bölümünde verilen bilgilerin çoğu -her ne kadar ufak-tefek eksiklikler ve tam doğru olmayan bilgiler bulunsa da- doğru. Film, diğer konularla bağlantı kurma babında çok güzel bir giriş yapmış gerçekten.

Şimdi ana bölüme geçiyoruz:

Zeitgeist:
Bu Horus, M.Ö 3000 civarında Mısır’ın Güneş Tanrısı’ydı. Horus, Güneş’ti ve yaşamı güneşin gökyüzündeki hareketleriyle ilgili bir dizi hikâyeyle açıklanıyordu.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/ra.jpg?w=146&h=150

Mısır’daki antik hiyeroglifler sayesinde, bu güneş tanrısı hakkında çok şey biliyoruz.

Böylelikle film, ilk büyük “yanlış-eksik bilgileri” burada vermiş oluyor:

Öncelikle filmin çizimini gösterdiği tasvir Horus için değil, genellikle Ra için kullanılan bir tasvir. Anlatılanlar da daha çok Ra’ya uyuyor. Sanırım burada Horus ile Ra’nın tasvir benzerliğinden(hatta aynılığından) dolayı, tasvirler birbirine karıştırılmış. Çünkü, bu yanlış tasvir gösterme işini sadece Zeitgeist değil, birçok güvenilir kaynak bile yapıyor.

Ra ile Horus’un tasvirini “Paint” programı yardımıyla rahatlıkla yan yana getirdim. Aradaki benzerliği, hatta aynılığı rahatlıkla görebilirsiniz:

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/ra-ve-horus1.jpg?w=500&h=460

Ra ve Horus

Tasvirlerden de anlaşılabileceği gibi; kafasında “yılanlı disk” şeklinde cisim bulunan karakter Ra. Horus’un şapkası farklı. Hatta elimdeki bir kaynakta; Ra’nın insan vücutlu ve şahin başlı kafasının üstünde, şapka yerine, yılanlı disk ile tasvir edildiği açıkça belirtiliyor(1). Elimdeki diğer bir kaynakta; Ra’nın kimisi zaman yürürken, kimi zaman ise otururken tasvir edildiği söyleniyor(2); ki bu doğru: Aşağıdaki bunlara yalnızca bir örnek:

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/ra1mq8.jpg?w=500

Ra otururken

Ama, ikincisi ve hepsinden önemlisi; Eski Mısır’daki asıl güneş tanrısı olan karakter de Ra’dır. Mısır yazıtları ve tüm kaynaklar bunda hemfikirdir. Ve, “O Güneşti” diye tabir edebileceğimiz bir tanrı varsa, bu da Ra’dır.Bu yüzden, “yaşamı güneşin gökyüzündeki hareketleriyle ilgili bir dizi hikâyeyle” açıklanan da Ra…

Şurada birçok kültürden(Mısır, Maya, Aztek, Uzak Doğu, Mezopotamya, Yunan vb. kültürlerden) Güneş-tanrılar/tanrıçalar alfabetik olarak sıralanıyor. O tanrıların/tanrıçaların içinde Ra da bulunuyor ki içlerinde bir tek -sanırım en önemlisi olduğu için- O’nun resmi konmuş. İçlerine Horus’u koymamışlar.

Peki, Zeitgeist’in bu ifadeleri Ra’ya uyuyorsa, Horus nedir?:

Öncelikle Horus’un Ra’ya şekil olarak çok benzediğini, aralarındaki tek farkın kafalarındaki cisimler olduğunu belirtmiştim. “Güneş” kelimesini telaffuz ettiğimizde aklımıza ilk gelmesi gerekenin de Ra olması gerektiğini belirttim. Ancak bu; Horus’un da Güneş Tanrısı “olmadığı” anlamını taşımaz.

Hepsinden önemlisi şunu belirtmeliyim ki; “Horus’un ne tanrısı olduğu” konusunda kaynakların çoğu, birbirinden ayrılır. Kaynakların hepsi(en azından benim elimdekilerin ve ulaşabildiklerim hepsi) ve Mısır yazıtları Ra’nın Güneş Tanrısı olduğu konusunda –zaten öyle olduğu için- hemfikirken, Horus’da hemfikir değildir.

Öncelikle benim elimdeki ve ulaşabildiğim kaynaklar, “Horus’un ne tanrısı olduğu” konusunda neler diyorlar bunlara bir bakalım:

Grolier İnternational Americana Encyclopedia: Işık Tanrısı.(3)

Bu kaynakta, Horus’un güneş ışığını veren güç olduğuna inanıldığı ve yeryüzü kralı olarak babasının(yani Osiris’in) yerine geçtiği belirtiliyor. Aynı zamanda başka efsanelerde -bedensel değil, manevi anlamda- Ra’nın oğlu olarak sayıldığı da belirtiliyor.

Bu arada şunu da belirteyim: Bu kaynağı(Grolier İnternational Americana Encyclopedia) artık, kısaca “G.İ.A.E” olarak belirteceğim.

Thema Larousse: İmparatorluk tanrısı.(4)

Sanırım, “imparatorluğun tanrısı” anlamında kullanılmış. Kaynak, Mısır mitolojisi ile ilgili çok önemli noktalara değiniyor. Bu kaynağı, yazının devamında belirtmek gerekirse; kısaca “T.L” olarak belirteceğim.

Gençlik Larousse: Mantık ve beceri tanrısı. (5)

Bu kaynakta, Horus’a veya başka herhangi bir mitolojik karaktere özel bir yer açılmamış. Ancak, kaynağın “Mısır” ile ilgili sayfalarını göz gezdirdiğimizde, Ra, Horus, Osiris ve İsis’den bahsedildiğini görebiliyoruz. Sanırım kaynak; Horus’a atfen, genel konuşmuş.

Dictionnaire Larousse: Güneş Tanrısı. Kanatlı bir güneş ile tasvir edilirmiş.(6)

Bu kaynakta; başka hiçbir bilgi yok. Horus için sadece iki cümlelik bir yer açılmış. Yazının devamında bu kaynaktan yararlanmam gerekirse, kaynağı kısaca “D.L” olarak belirteceğim.

Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi: Güneş Tanrısı.(7)

Bu kaynakta da(kısaca M.L); Horus’un bazen Ra’nın Oğlu olarak kabul edildiği ve birçok bölgenin tanrısı olduğu belirtiliyor.

Oxford Ansiklopedik Sözlük: Işık Tanrısı.(8)

Bu ansiklopedi; Horus’un gözlerinin Güneş’i ve Ay’ı sembolize ettiğini, aynı zamanda; “Mısır efsanesine göre; Horus’un Ay’ı temsil eden gözü olan ‘sol gözü’nün bir kavgada yaralandığı ve bu nedenle de Ay’ın, birbirini izleyen evrelerde değişik görüntüler aldığı” açıkça belirtiliyor.

Bu kaynak için kullanacağımız kısaltma ise: Ox.A

Britannica: Kral tanrı. Bir gözünün Güneş’i, bir gözünün Ay’ı temsil ettiği belirtiliyor. Ox.A’daki gibi; Horus’un Ay’ı temsil eden gözü olan ‘sol gözü’nün bir kavgada yaralandığı ve bu nedenle de Ay’ın, birbirini izleyen evrelerde değişik görüntüler aldığı” açıkça söyleniyor.

Wikipedia: Gök tanrısı. (Savaş tanrısı ve daha birçok sıfatı olduğu belirtiliyor)

Yalnız birşeyi belirtmem gerekir ki; burada anladığım kadarıyla en sağlam bilgiyi veren Wikipedia(ing). Çünkü; Horus’a, yukarıda saydığım kaynakların hepsinden çok daha ayrıntılı yer açmış olan kaynak; üstelik verdikleri bilgilerin çoğu da sağlam ve kaynaklı.

Diğer ansiklopedilerin çoğu, 1985-1995 yılı arasındaki tarihlerde çıkmış kaynaklar. Ortalamaları ise 1994 yılı. (Wikipedia’dakiler genellikle 2003-04-05 yıllarına ait)

Yani, burada demek istediğim; geçtiğimiz 15-25 yıl içerisinde de insanlığın bilgisi çok gelişti, değişti. Birçok yanlış olan şey; ortaya çıkarıldı ve gerçeğe döndürüldü. Bizim bütün bunu göz ardı etmemiz elbette ki yanlış olur.

Devamı....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi ise verilen bilgilerin sağlamasını yapalım:

Yukarıdaki kaynaklarda verilen bilgilere bakarsak, kaynakların çoğunun “Horus’un ne tanrısı olduğu” konusunda farklılık gösterdiği rahatlıkla anlaşılabilir.

Aslında işin özüne bakarsak; yukarıda verilen bilgilerin hiçbirisi yanlış değil. Sonuçta, Eski Mısır’da en az 15 tane farklı Horus formu kullanılmış. Bu yüzden, elbette ki farklı sıfatlar ve özellikler taşıyacaktır.

Yani Horus, kral olduğundan ve devlet işlerinde önemli yeri olduğundan dolayı “imparatorluğun da tanrısı”; savaşlara katıldığından “Savaş tanrısı”, Güneş ile ilişkilendirildiğinden dolayı “Güneş Tanrısı”, dolayısıyla da Güneş’e kaynağını verdiğinden ve gecenin ışığı Ay’ı temsil ettiğinden dolayı “Işık Tanrısı”; Güneş ve Ay’ı birlikte kapsadığından dolayı da “Gök Tanrısı”.Ki zaten Wikipedia da birçok farklı sıfatla anıldığı apaçık bir biçimde belirtiliyor.

Ama biz burada elbette ki temel ve son bilgilere en çok uyanı ve filmin anlattığı ile alakası olanı alacağız: Horus, genel anlamda bakacak olursak; yukarıdaki kaynaklardan farklı bir yer olan şuradaki linkte de belirtildiği gibi, Güneş’i ve Ay’ı da kapsayan Gök Tanrısı idi. Horus’un bir gözü Ay’ı, bir gözü de Güneş’i temsil ederdi. Kaldı ki, -hepsinden önemlisi-; Ay’ı simgeleyen ve dolayısıyla “Ay gözü” olarak isimlendirilen Wedjat, çok meşhurdur. Hatta Wedjat, Horus’un bizzatsembolüdür. Sağ gözü olan “Güneş”e ise, “Ra’nın gözü”(Udjat) de denmektedir.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/650px-eye_of_horus_bw-svg.png?w=150&h=127

Horus’un Ay’ı Simgeleyen Gözü

Dolayısıyla Zeitgeist’in dediği pek yanlış değil ama Horus’u yalnızca “Güneş” olarak almak yanlış. Asıl Güneş olarak betimleyeceğimiz bir karakter varsa da, belirttiğim gibi bu; Horus değil, Heliopis’in baş tanrısı olan Ra’dır. Zaten Ra, daha sonraları Horus’u da kapsamıştır.

Zeitgeist:
Örneğin; Güneş’i ve ışığı temsil eden Horus’un, Set adında bir düşmanı vardı ve Set gece karanlığının kişiselleştirilmesiydi.

Her sabah Horus, Set’e karşı olan savaşını kazanırken, akşam olduğunda da Set, Horus’u mağlup ederek onu yer altına gönderir. Burada da görüldüğü gibi “Aydınlık-Karanlık” ya da “İyi-Kötü” gibi kavramlar, en çok karşılaşılan ve bugün bile farklı şekillerde karşımıza çıkan en bilindik mitolojik ikilemlerden biridir.

 

Set ile Horus’un düşman olduğu, Set’in kötü olduğu ve “İyilik-Kötülük” gibi kavramların birçok inanç ve gelenekte var olduğu çok doğru. Ancak, Set ile Horus, Zeitgeist’in bahsettiği gibi; gece-gündüz yüzünden birbirlerine düşman değillerdi. Elimdeki ve ulaşabildiğim sağlam-objektif kaynakların hiçbirisi böyle bir hikayeyi desteklemiyor. Üstüne üstlük, hepsi de Set ve Horus’un birbirine düşmanlığına neden olarak “aynı-benzer nedeni” gösteriyor.

Öncelik olarak Wikipedia’dan bilgilenecek olursak; Horus’un amcası Set, kardeşi Osiris’i parçalara ayırmıştır. Bundan dolayı da Horus, hem babasının intikamını almaya çalışmış, hem de ülkenin haklı kralını göstermek için Set ile defalarca savaşmış.

Elimdeki diğer kaynaklar da bunu destekliyor: Örneğin, M.L’nin “İsis” ile ilgili kısmında(9); Osiris’in Set tarafından hunharca öldürüldükten sonra, İsis tarafından yeniden canlandırıldığı ve İsis’ten bir çocuk yaptığı; bundan sonra da geleceğin kralı Horus’un Set ile savaştığı belirtiliyor.

G.L’de ise; yine ölüm ve verimlilik tanrısı Osiris’in Set tarafından öldürüldükten sonra ülkedeki verimliliğin azaldığı fakat, daha sonra Horus’un Set’i yenmesiyletoprakların yeniden verimli hale geldiği belirtiliyor.

Zaten Horus, kendi gözlerinden bir tanesi Ay’ı da temsil ettiğinden, geceleyin de vardı. Dolayısıyla da Horus-Set arasında gece-gündüz gibi bir kavram yok. Kavganın nedeni babasının öldürülmesi ve kavgadaki amaçlar; öç almak ve Mısır’da kimin haklı kral olduğunu göstermek.

Zeitgeist:
Horus’un hikayesi genellikle şöyle devam eder:

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/zeitgeist212.jpg?w=400&h=197

Horus, 25 Aralık’ta bakire İsis-Meri tarafından dünyaya getirilir. Doğumu, doğudaki bir yıldızla birlikte meydana gelmiştir. 3 Kral yıldızı takip etmiş, Horus’u bulmuş ve bu yeni doğmuş kurtarıcıyı süslemişlerdir. 12 yaşına geldiğinde bir çocuk öğretmendi. 30 yaşına geldiğinde ise Anup tarafından vaftiz edildi ve görevine başladı. Horus’un birlikte yolculuk ettiği 12 havarisi vardı. Hastaları iyileştirmek ve su üzerinde yürümek gibi mucizeler gösterirdi.

Horus; “Gerçek”, “Işık”, “Tanrı’nın Oğlu”, “Güzel Çoban”, “Tanrı’nın Koyunu” ve bunun gibi birçok farklı isimlerle de biliniyordu.

Typhon tarafından ihanete uğradıktan sonra Horus çarmıha gerildi, 3 gün boyunca gömülü kaldı ve sonra yeniden dirildi

Bu hikâyeler İsa’nın hikâyesiyle tıpa tıp aynı. Yalnızca karakterler değişik. Buradaki ifadeleri tek tek incelemek en doğrusu:

Zeitgeist:
Horus, 25 Aralık’ta bakire İsis-Meri tarafından dünyaya getirilir.

 

Burada verilen bilgiler kesinlikle doğru değil. Ne Horus’un doğum tarihi 25 aralık, ne de Horus’un annesi İsis’in bakire olduğu doğru.

Horus’un doğum tarihi Khoiak festivaline denk gelir, bu da Ekim-Kasım aylarına denk gelir. 25 Aralık tarihi eski Mısır’da rastlanan bir tarih değildir. Üstüne üstlük; Hristiyan inancının kutsal kitaplarından İncil; İsa’nın 25 Aralık’ta doğduğuna dair bir bilgi içermez.

İsa’nın 25 Aralık’ta doğduğunun kabulünün sonredan kabul edildiği zaten biliniyor. Noel tarihine bakarsak; 25 Aralık tarihi de M.S 3. yüzyıla kadar görülmüş bir tarih de değildir.

Ama elbette ki biz de İsa’nın doğum tarihi olarak kabul edilen 25 Aralık’ı, doğru olarak kabul edeceğiz. Ancak, Horus’un doğumunda böyle bir tarih geçmediğinden, burada bir bağlantı yok.

Öte yandan bakireden doğum. Horus’un bakireden doğduğu iddiası tamamen yanlış bir bilgi. Horus’un annesi İsis, Osiris ile evlidir. Dolayısıyla da Horus’un babası da Osiris’dir.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/276px-standing_osiris_edit1-svg1.png?w=244&h=500

Osiris

Bu durum, elimdeki ve ulaşabildiğim hemen hemen tüm kaynaklarda açık bir biçimde belirtiliyor; Osiris ile sayfalara baktığımızda, İsis’in kardeşi ve kocası ve Horus’un babası olduğu, İsis ile ilgili sayfalara baktığımızda İsis’in Osiris’in hem kardeşi, hem karısı olduğu, aynı zamanda Osiris’e hayat verenin O olduğu ve Horus’dan bahseden sayfalarda da, Horus’un Osiris’in ve İsis’in çocuğu olduğu çok net bir biçimde açıklanıyor.

Yani, demek istediğim Zeitgeist’in bu iddiasının her hangi doğru bir temeli yok. Horus, İsis ve Osiris’in aile olduğu zaten çok iyi bilinen bir durum.

Örnek olarak; T.L’de bu aile ile ilgili ifadelere bakarsak şunlar geçiyor(10):“Uzmanlar, tanrısal soy zincirlerinin tarih boyunca hareketli olan ailelerden oluştuklarını düşünürler. Bu ailelerden yalnız biri evrensel saygı gördü: bu aile, Abydos tanrısı Osiris, eşi İsis ve oğulları Horus’tan oluşuyordu.”

Şuradan bulduğum, bu aşağıdaki fotoğrafın aynısı, kaynağın hemen yan sayfasında da bulunuyor.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/osiris_horus_isis1.jpg?w=500

Horus doğum hikayesine geçersek, bu olay şöyle anlatılıyor: Osiris Seth tarafından katledildi ve parçalara ayrıldı. İsis sayısı 14 olan bu parçaların 13’ünü buldu ve birleştirdi. Eksik olan parça ise Osiris’in penisiydi. İsis, O’na altından bir penis yaptı ve müzikle Osiris’i diriltti. Daha sonra ise Horus doğdu. En geniş bilgi şurada.

Bu bilgi elbette ki birçok kaynakta anlatılıyor. Hatta M.L’de, yukarıdaki ifadelerden birinden çıkarabileceğiniz sonuç gibi; ayrıntısız olarak Set tarafından katledildikten sonra Osiris’in parçalarının İsis tarafından yeniden birleştirildiği ve İsis’in O’na hayat verdiği anlatılıyor.

Kısacası; İsa’nın hikayesi ile uyuşan bir durum söz konusu değil.

Zeitgeist:
Doğumu, doğudaki bir yıldızla birlikte meydana gelmiştir. 3 Kral yıldızı takip etmiş, Horus’u bulmuş ve bu yeni doğmuş kurtarıcıyı süslemişlerdir.

 

Hiçbir kaynakta böyle birşeye dair sağlam veri yok. Film, bu bilginin kaynağını; Gerald Massey’e dayandırıyor. Luxor tapınağında; İsa’nın hikayesine benzer olayların geçtiği iddiasını şuradan inlemek mümkün.

Luxor’da, Hristiyanlık’ınkine benzer hikayeler var ama, bu iddia edildiği gibi tamamen benzerlik taşımıyorlar.

Dolayısıyla bu iddia da sağlam değil. Bizim burada tartışdığımız asıl konu filmin verdiği bilgilerin ne kadar doğru olduğu.

Zeitgeist:
12 yaşına geldiğinde bir çocuk öğretmendi.

 

Horus’un çocukken ailesiyle birlikte olduğunu sembolize eden hiyeroglifler, heykeller, resimler var.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/the_mythological_trinity_or_triad_osiris_horus_isis1.jpg?w=423&h=500

Horus, çocukken ailesiyle birlikte

Ancak, Horus’un 12 yaşında öğretmen olduğuna dair sağlam bir veri yok.

Zeitgeist:
30 yaşına geldiğinde ise Anup tarafından vaftiz edildi ve görevine başladı.

 

Bu iddianın kaynağı da Gerald Massey. Bundan başka da sağlam bir kaynak yok. Dolayısıyla da bu iddianın da sağlam temeli yok.

Zeitgeist:
Horus’un birlikte yolculuk ettiği 12 havarisi vardı.

 

Bu iddia tamamen yanlış. Çünkü Horus’un, Horus’un dört oğlu adı verilen 4 yarı tanrı, 16 insan takipçisi vardı. Aynı zamanda savaşlarda Horus’un yanında birçok demirci ustası da savaşmıştı.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/668px-four_sons_of_horus-svg1.png?w=500

Horus\’un Dört Oğlu: Imsety, Duamutef, Hapi, Qebehsenuef

Bu yüzden, bu iddiayı doğru olarak kabul etmemize yol açacak herhangi bir sebep yok.

Zeitgeist:
Hastaları iyileştirmek ve su üzerinde yürümek gibi mucizeler gösterirdi.

 

Horus’un hastaları iyileştirmesi ilgili bir takım bilgiler mevcut. Ama bunu çocukken yapıyor. Bu özelliği de annesi İsis’ten almış. Horus’un suda yürümesiyle ilgili herhangi bir veri yok.

Zeitgeist:
Horus; “Gerçek”, “Işık”, “Tanrı’nın Oğlu”, “Güzel Çoban”, “Tanrı’nın Koyunu” ve bunun gibi birçok farklı isimlerle de biliniyordu.

 

Bunlar İsa için kullanılan lakap ve sıfatlar. Bunlar Horus’da da var mı bir bakalım:

Tanrı’nın Oğlu: Doğru kabul edilebilir. Zira yukarıda birçok kaynakta(G.İ.A.E, M.L gibi) Horus’un Ra’nın Oğlu olarak kabul edildiği belirtiliyor. Ra da baş tanrı olduğundan, Horus, Tanrı’nın Oğlu olmuş oluyor.

Ancak, İsa’ya Tanrı’nın Oğlu denmesinin sebebi Horus’unkinden farklı. İsa, Tanrı ile aynı özden, Tanrı’nın sözü olduğundan dolayı Tanrı’nın Oğlu.

İsa’nın annesi Meryem, “Tanrı’nın ruhu” olan Kutsal Ruh’tan hamile kalmıştır. Ancak, hatırladığımız üzere Horus’un doğum hikayesi İsa’dan tamamen farklı ve Horus, bedensel-fiziksel anlamda Osiris’in çocuğu.

Işık:Yukarıda da belirttiğim gibi Horus’un Işık Tanrısı olduğuna dair bilgiler birçok kaynakta mevcut. Ancak bu, İsa’nın özelliğine benzer bir şey değil.

Horus, gündüzün ışığı Güneş’i, gecenin ışığı Ay’ı temsil ettiğinden dolayı Işık tanrısı. İsa’nın böyle bir özelliği yok anlayabileceğimiz gibi.

Güzel Çoban”, Tanrı kuzusu/koyunu: Horus’un, bu ve bu gibi lakaplarla anıldığına dair ise, herhangi sağlam bir bilgi yok.

Zeitgeist:
Typhon tarafından ihanete uğradıktan sonra Horus çarmıha gerildi, 3 gün boyunca gömülü kaldı ve sonra yeniden dirildi

 

Horus’un ölüm hikayesi bu şekilde değil: Horus, Uhat isimli bir akrebin kendisini sokması nedeniyle öldü. Thoth tarafından da büyüyle tekrar canlandırıldı. Bu durum Britannica’da da belirtiliyor. Zaten bu olay, Horus bebek iken olmuş. İsis, dua ederken Horus’u yalnız bırakmış, bu durumdan faydalanan Seth de Uhat’ı göndererek Horus’u öldürtmüş.

Görüldüğü gibi İsa’nın hikayesine hiçbir şekilde benzemiyor.

Zeitgeist:
Horus’un bu karakteristik özellikleri, özgün olsun ya da olmasın dünyadaki birçok farklı kültürü ve tanrılarını etkileyerek hepsinde aynı mitolojik altyapıyı meydana getirdi.

 

Horus’un belirtilen karakteristik özellikleri, gerçekte doğru olmadıklarından; “bahsi geçen özellikler, başka tanrılarda da aynı alt-yapıyı meydana getirmesi” gibi bir durum söz konusu olamaz.

Zeitgeist:
Firigya’nın Attis’i, 25 Aralık’ta bakire Nana’dan dünyaya geldi, çarmıha gerildi, gömüldü ve 3 gün sonra dirildi.

 

Bir Anadolu-Frigya tanrısı olan Attis’in annesinin Nana olduğu doğru, ama Attis’in doğumuyla, İsa’nın doğumu ve ölümü arasında pek bir benzerlik yok.

Attis; annesi Nana’nın, Zeus’un bir gün görmüş olduğu rüyasından sonra yeryüzüne saçılmış olan tohumlardan oluşan ve hem dişilik, hem de erkeklik özelliği taşıyan Agditsis’in diğer tanrılar tarafından kesilen penisinden biten bir badem ağacının meyvesini kendi rahmine yerleştirip kendisine hamile kalmasıyla doğuyor. Attis, çok yakışıklı bir karakter ve bundan dolayı Kibele O’na aşık olmuş.

Attis, Pessions şehri kralının kızıyla evlenmeden önce tanrıça Kibele O’na görünmüş ve Attis kızarak kendisini kısırlaştırmış. Daha sonra da ölmüş. Ancak Agdistis, Attis’in çürümesini egellemek amacıyla Attis’i yeniden bir çam ağacı olarak diriltmiş.

İsa’nın hikayesiyle açık bir benzerlik yok.“Doğum” ve “yeniden diriliş” ile ilgili bir bağlantı belki kurulabilir ama, bunlar da İsa’nın hikayesine apaçık bir biçimde benzeyen şeyler değil.

Zeitgeist:
Hindistan’ın Krişna’sı bakire Devaki’den, doğumunu müjdeleyen yıldızla birlikte dünyaya geldi. Havarilerine mucizeler gösterdi, ölümünden sonra tekrar dirildi.

 

Krişna, Hinduizm dininde tanrıça Devaki ve Vasudeva‘nın çocuğu, Vişnu’nun avatarı. Jainizim ve Budizm’de de görülen bir karakter. Annesi bakire olmamakla birlikte, kendisinden büyük 7 kardeşi bulunmaktadır. Kardeşlerinin bir çoğu da Devaki’nin yarı-kardeşi(kuzeni) olan Kamsa tarafından öldürülmüş, daha sonra Krişna Kamsa’yı öldürmüştür. Olayın nedeni şu; Kamsa, birgün Devaki’nin çocuklarından biri tarafından öldürüleceğini öğreniyor ve bunun için Devaki’nin çocuklarını teker teker öldürüyor. Ancak, buna rağmen kehanet doğru çıkıyor ve Krişna, Kamsa’yı öldürmeyi başarıyor.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/kansa.jpg?w=389&h=500

Krişna\’nın Kamsa\’yı öldürmesi

Bu arada Krişna’nın ölümünden sonra dirildiği de doğru; ama tabi bu 3 gün sonra değil, hemen olan birşey.

Krişna/Krishna konusunda diğer bir konu; İsa’nın “Christ” sözcüğü ile Krishna sözcüğü arasında bağlantı kurulması. Ama böyle bir durum söz konusu değil: Krisha, siyah olan anlamına gelirken; “Christ” kutsanmış olan anlamına gelmekte.

Zeitgeist:

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/dionysus_crucifixion.gif?w=500

Yunanistan’ın Dionysus’u, 25 Aralık’ta bir bakireden dünyaya geldi. Gezgin bir öğretmendi, suyu şaraba dönüştürmek gibi mucizeler gösterdi. “Kralların Kralı”, “Tanrı’nın Sevgili Oğlu”, “Alfa ve Omega” gibi birçok isimle anıldı. Ölümünden sonra yeniden dirildi.

 

Eski Yunan’ın popüler tanrıları arasında bulunan Dionysus(Dionysos ya da Bacchus adlarıyla da bilinir) benim ilgi duyduğum mitolojik karakterlerden biridir. Şunu söylemeliyim ki; İsa’nın hikayesinden bazı ufak tefek şeyler, Dionysus’ta var, ancak; Zeitgeist iddia ettiği gibi apaçık bir benzerlik yok.

http://kuskulukani.files.wordpress.com/2010/02/450px-dionysos-yusupov_palace.jpg?w=240&h=340

Dionysus

Dionysus, Antik Yunan’ın şarap tanrısıydı. 25 Aralık’ta doğmadığı gibi, bir bakireden de dünyaya gelmedi. Dionysus’un doğumu için iki tane hikaye vardır. Bunlardan kabul göreni; Zeus ile Semele’nin oğlu olduğudur. Fakat, genelde bu hikaye daha çok kabul edilen bir hikaye olsa bile kaynaklar, Dionysus’un doğumuyla ilgili iki hikaye bulunduğunu, başka efsaneye göre de Zeus ilePersephone’un oğlu olduğunu belirtir.

Görülebileceği gibi; ikisinde de bakireden doğum söz konusu değil.

Dionysus’un ölümüyle ilgili, G.İ.A.E’de şunlar belirtiliyor; Dionysus’u öldüren titanlar, parçalayıp O’nu yemeye çalışırken; Zeus olaya müdahale etmiş, parçalardan bazılarını kurtarmış ve Delphoi’deki Apollon tapınağına gömdürmüş. İnanışa göre Dionysus, her yıl yeniden dirilirmiş ve bu üç kış boyunca kutlanmış.(11) Filmin Dionysus için gösterdiği o çarmıhta geriliş şekli de hematit(oksitlenmiş demir minerali) üzerine kazınmış bir orpheus(bilge) Bakkus tasviri. Evet, bu kısmı bir miktar benziyor ama asıl ölüm nedenini ve olayını baza alırsak tıpa tıp benzerlik yok.

Dionysus’a, Alfa ve Omega dendiğine dair bir bilgi yok. Zira kendisi “ilk ve son” değildi ve kendisinden önce de yaşam vardı. “Kralların Kralı” gibi bir durum söz konusu değil, çünkü baş tanrı Zeus. Aynı zamanda Zeus’un daha bir sürü oğlu vardı.

Dionysus gezgin bir öğretmen ancak, öğrettiği şeyler kendi dini ayinleriyle ilgili ve şarapla ilgili şeyler. Suyu şaraba çevirme olayını da kendisi yapmıyor: Dionysus, Kral Anius’un kızlarına(üç kızı:Oenotropae, Elais ve Sperma) dokundukları her şeyi mısıra, şaraba, yağa çevirme ve Midas’a da dokunduğu her şeyi altına çevirme gücünü veriyor.

Yani; Dionysus’tan anlayacağımız; İsa’nın hikyesine ufak-tefek benzerlikler olsa da, öyle “apaçık” bir benzerlik yok.

Zeitgeist:
Pers’li Mithra, 25 Aralık’ta bir bakireden doğdu. 12 havarisi vardı ve bunlara mucizeler gösterdi. Ölümünden sonra 3 gün gömülü kaldı ve yeniden dirildi. “Gerçek” ve “Işık” gibi birçok farklı isimle anıldı. İlginçtir ki, Mithra’nın kutsal ibadet günü Pazar’dı.

 

Burada Romalıların Mitraizm‘indeki Mithras ile Perslerin ve Hintlilerin Mithra‘sının hikayeleri birbirine karıştırılmış. Mithra, Hindistan’da da görülen bir tanrı, Arilerin semavi dinine ait. Kutsal veda kitaplarındaki efsaneler; tıpkı Varuna(her şeyi gören gökyüzü ve okyanus suları), İndra(kozmik savaşçı) veya Asvin ikizleri ve bolluk getiren Aditi’yi konu aldığı gibi, Mitra’yı(sözleşmelerin arkadaşı ve kefili) da konu alır.(12)

Hristiyanlığı etkilediği iddia edileni ise Romalılardaki Mitras’tır. Mitra ile Mitras aynı karakter değil. Ama filmde karıştırılmaları normal. Bu iki tanrıya ait ilk araştırmalar, 19. yy’da Franz Cumont tarafından yapılmış ve bunların özellikleri tek çatı altında toplanmış. Gerald Massey de bundan alıntı yapmış, çünkü o dönemlerde başka bir araştırma yok. Ancak, 20. yy’da konunun uzmanlarınca yapılan araştırmalar, Cumont’un hipotezini yalanlamış.

Roma’nın Mitras’ını bir bakire değil, kaya doğurmuştur. Mitras’ın 25 Aralık tarihinde doğduğu doğru, ama bu M.S’den sonraki yıllara ait bir tarih. Mitras ile ilgili bir başka iddia da Hristiyan ibadetini etkilediği iddiası.

Bu arada Mitras ölmedi, dünyevi görevinden sonra bir at arabasıyla cennete yükseldi.

Aynı zamanda, Mitras’ın 12 burca sarılmış olması, İsa’nın 12 havarisiyle ilişkilendiriliyor. Ancak, ben burada “12’lerle beraber olma” dışında herhangi bir bağlantı göremiyorum. Zaten 12 sayısı, gerçek veya sanal birçok yerde geçen bir sayı.

Zeitgeist:
Gerçek şu ki, dünyanın her yerinden ve farklı zaman dilimlerinden, bu genel karakteristik özellikleri barındıran birçok ilahi figür var.

Asıl soru şu: Neden bu özellikler, neden 25 Aralık’ta bir bakire doğumu, neden 3 günlük ölüm ve kaçınılmaz yeniden diriliş, neden 12 havari ya da takipçi?

Şu ana kadar, filmin gösterdiği karakterlerin bazısında, İsa’ya ufak-tefek benzerlikler bulunsa da, iddia edildiği gibi “apaçık-baştan sona aynı” özellikleri barındıran herhangi bir özellik yok.

İsterseniz, bunları teker teker ele alalım:

25 Aralık:
Mitras dışındaki hiçbirisi. Zaten bu da Milattan sonraki zamana ait bir tarih ve İncil’de de İsa’nın 25 Aralık’ta doğduğu geçmez.

Bakireden doğum:
Filmde bahsi geçen mitolojik karakterlerin hiçbirisi bakireden doğmadığı gibi; hemen hepsinin doğum hikâyesi belli.

3 Kral’ın doğudaki yıldızı takip edip, ilgili karakterleri bulması:
Hiçbirisinde böyle bir durum söz konusu değil.

12 yaşında çocuk öğretmen:
Kaynaklarda, iddia edilen karakterlerin hiçbirinde böyle bir hikayeye dair bilgi mevcut değil.

Suyu şaraba çevirmek gibi mucizeler:
Dionysus. Ancak, bunu kendisi yapmıyor; bunu yapmaları için başkalarına yetki veriyor. Aynı zamanda verdiği özellikler içinde “şaraba çevirmek” dışında “yağa, mısıra, altına çevirmek” gibi özellikler de var.

Hastaların iyileştirilmesi:
İlgili karakterler arasında Horus’un hastaları iyileştirmesine dair bilgiler var, ama bu çocuk Horus’un yaptığı bir şey ve bu özelliği annesi İsis’ten alıyor.

12 Havari:
İlgili mitolojik karakterler arasında Mitras’ın 12 burca sarılması dışında, “12 havari”ye dair herhangi bir bilgi yok.

Tanrı’nın Oğlu:
Birçoğu(Ra’nın Oğlu Horus, Zeus’un Oğlu Dionysus vb.) Tanrı’nın Oğlu olarak kabul edilebilir, ancak bunların ki İsa’ya benzer bir oğulluğa sahip değiller. Bazıları tek oğul değil ve doğum hikâyeleri de farklı.

Çarmıha Geriliş:
Hiçbirisi çarmıha gerilmediği gibi; hemen hepsinin ölüm hikayesi belli.

Öldükten sonra dirildi:
İlgili karakterlerin birçoğunda öldükten sonra dirilmelerine dair bilgiler var. Ancak, bunlar İsa’nın dirilmesine benzemiyorlar ve üç gün sonra da dirilmediler: Horus bebek iken akrep tarafından sokulduktan sonra Thoth isimli başka bir tanrı tarafından büyüyle diriltildi; Attis bir çam ağacı olarak dirildi; Krişna öldükten sonra hemen dirildi; Dionysus ise inanışa göre her yıl dirilmekte. “İsa’nın yeniden dirilişi”ne benzeyen bir durum söz konusu değil yani.

Cennete Yükseliş:
Bunda bir kusur yok. Hikâyeler benzesin veya benzemesin, karakterlerin hemen hepsinde bir şekilde cennete yükseliş var.

 

 

 

Devamı için
http://kuskulukani.wordpress.com/2010/02/24/zeitgeist-the-movie1/

 

Çok uzun ve ben burayı işgal etmek istemiyorum.
:)
Üşenmeden okuyun lütfen..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yarıladım yarıda bırakmak zorunda kaldım. Gözlerim dayanamıyor artık. Çok değil 1-2 ay önce bende izlemiştim zeitgeist belgeselini. Etkisinde kalmadığımı söylesem yalan olur. Hatta şunada cürret ederek Kuranda sürekli ismi geçen İsa peygamber gerçekte hiç yaşamamışsa ve uydurmaysa bu durumda Kuranda gerçekte olmayan uydurma bir kitap diye düşünmüştüm. Yarın yapacağım ilk şey yazının devamını okuyup biryerlerden araştırmaya başlamak olacak. Aydınlatma için teşekkürler :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

eğer bir şeyi ispat etmeye çalışıyorlarsa bunu sağlam kaynaklardan yapmaları lazım. Belkide iddia ettikleri şeyler doğrudur ama kaynak yanlış olunca insan hayal kırıklığına uğruyor. Bende hiç araştırmadan anlatılanları doğru kabul ettim herkes gibi. Hatta izlettim çoğu kişiye. Ama şimdi herşeyi tekrar yerine oturtmam gerekecek..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu arkadaşın çok fazla boş zamanı var her halde...

Sırf Venüs projesini beğenmiyorum, yaşasın kapitalizm demek için belgeselin hristiyanlık eleştirisi bölümüne 10 sayfa reddiye yazılır mı yahu?

Tamam merak etme zenginleri katletmeyeceğiz :D

 

Şaka bir yana Masseyin baskın kaynaklardan biri olarak kullanılmasını tamam bizde eleştirelim ama belgesel;

hristiyanlık aynı anda hem mısır hem hindistan hemde yunanistandan evrilmiştir demiyor ki!

 

Akademik bilgi veriyor; antik dinler ile monoteist dinler arasında yatsınamaz ilişkiler vardır, bağlantıyı sen kur diyor...

Şunu eleştirirsin

bana kalsa, bu belgeseli ben yapsam Masseyi kullanmaktan kaçınırdım o ayrı mesele.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...