Jump to content

Konstantinos Kavafis Şiirleri


KATA

Önerilen Mesajlar

Yaşlı Bir Adam

 

Gürültülü kahvenin içerlek odasında

yaşlı bir adam, masada iki büklüm;

önünde bir gazete, yapayalnız.

 

Sefil yaşlılığın ezikliği içinde

düşünüyor, ne kadar az çıkardı hayatın tadını

güçlü olduğu yıllar, yakışıklı,

 

Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi,

ama gençlik yılları daha dün gibi

geliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar!

 

Düşünüyor, Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu;

nasıl hep güvendi -- ne çılgınlık!--

 

"Yarın, bol bol zamanın var" diyen o yalancıya.

 

Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı

onca sevinç. Yitip gitmiş her fırsat

Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle

 

... Bunca düşünce, bunca anımsayış

başını döndürüyor yaşlı adamın. Ve gidiyor gözleri

kahvenin masasında iki büklüm.

 

Konstantin Kavafis

 

 

 

 

 

 

 

Aynı Kentte

 

Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.

Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.

Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;

ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.

Aklım daha nice kalacak bu ülkede.

Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam

hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,

yıllarımı kıydığım boşa harcadığım."

Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler

bulamayacaksın.

Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda

dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşayacaksın;

aynı evlerde kır düşecek saçlarına.

Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma --

Bir gemi yok, bir yol yok sana.

Değil mi ki hayatını kıydın burada.

bu küçük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.

 

 

Konstantin Kavafis

 

 

Elden Geldiğince

 

Dilediğin gibi değilse yaşamın,

hiç olmazsa çalış

elden geldiğince: kirletme onu

kalabalığında yeryüzünün,

koşuşturmalarla, konuşmalarla.

 

Kirletme yanına alıp sürükleyerek,

sunarak ilişkilerin

toplantıların

günlük bayağılığına,

yaşamak yabancı, ağır bir yük oluncaya.

 

Konstantin Kavafis

 

 

 

Limanda

 

Yirmi sekizinde, genç bir adam, Emis

koku satıcısı olma sevdasıyla

Suriye'nin bu küçük limanına geldi bir Tinos teknesinde.

 

Ama yolda hasta düşmüştü; karaya çıkar çıkmaz

öldü. Ucuzundan bir törenle

buraya gömdüler onu. Ölmeden birkaç saat önce,

"memleket", "büyükler... yaşlı... çok" gibi sözler sayıkladı.

 

Ama kimsenin tanıdığı yoktu onları,

ne de ülkesi belliydi koca panhelen dünyasında.

Böylesi daha iyi.

Ölüsü yatarken bu küçücük limanda,

büyükleri sanacak hep, o yaşamakta.

 

Konstantin Kavafis

 

Surlar

 

Düşünmeden, acımadan, aldırmadan,

yüksek, kalın duvarlar örmüşler dört yanıma.

 

Şimdi umarsızlık içinde oturuyorum burada.

Bir düşüncem yok içimi kemiren bu yazgıdan başka;

 

bir sürü işim vardı dışarda görülecek.

Nasıl da anlamadım duvarlar yükseldi de?

 

Ses soluk işitmedim çalışan işçilerden.

Sezdirmeden kapadılar beni dünyanın dışına

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gittim

 

Dizginlemedim kendimi. Aldım başımı gittim,

gittim, ışıltılı geceye:

o yarı gerçek ve kafamda

yarı belirlenmiş zevklere.

Ve başdöndürücü şaraplar içtim,

şehvetle kucaklaşmaktan

korkmayanların içtiği.

 

Kavafis

 

İstekler

 

Gerçekleşmeden - bir tek ateşli gecenin,

ya da ayaydın seherin zevkine erişmeden -

­geçip giden istekler -

yaşlılığı bilmeden göçenlerin cesetleri gibidir

 

 

 

gözyaşları içinde görkemli mezarlara gömülen,

başuçlarında güller, ayaklarında yasemin...

 

 

Kavafis

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

UMUTSUZCA

 

büsbütün yitirdi onu şimdi arıyor

her yeni sevgilinin dudaklarında

sevdiğinin dudaklarını kucaklarken

bir başkasını aldansın istiyor

aynı çocuğa kendini hep ona veriyor sansın

 

büsbütün yitirdi onu sanki hiç olmamış gibi

çünkü kurtulmak -öyle demişti o- kurtulmak istiyordu

hasta tensel eğlencelerin lekesinden

lekesinden tendeki utancın

vakit var daha diyordu vakit var kurtulmaya

 

büsbütün yitirdi onu sanki hiç olmamış gibi

düşlerinde sanrılarında

başkalarının dudaklarında hep onun dudakları

yanıyor yeniden duymak için tanıdık aşkı

 

 

çev. Barış Pirhasan

 

 

ZAMAN ONLARI DEĞİŞTİRMEDEN

 

ayrılık vakti gelip çattığında koyu bir keder kapladı ikisini

ayrılmak istemiyorlardı ama koşullar

hayat ikisinden birini uzak yere

gitmeye zorluyordu - new york'a ya da kanada'ya

kuşkusuz eskisi gibi değildi aşkları

günden güne azalmıştı o çekicilik

aşkın çekiciliğinden çok az şey kalmıştı

ayrılamıyorlardı bir türlü

ama koşullar belki deyazgı

ikisini ayıran bir sanatçı olarak belirmişti

duygularına gölge düşmeden zaman oonları değiştirmeden

birbirlerini eskisi gibi bilsinler diye hep

yirmi dört yaşında, yakışıklı, bir genç adam

 

 

çev. Erdal Alova

 

 

TENSEL HAZ

 

özü ve sevinci yaşamımın anılarıdır o saatlerin

tensel hazzı gönlümce bulup koruduğum

özü ve sevinci yaşamımın bildik aşkların

verdiği bütün doyumları geri çeviren

 

 

çev. Erdal Alova

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Anna Komnena

Dulluğundan yakınıyor Anna Komnena

Aleksias'ının önsözünde.

Başı dönüyor, "Gözlerimden yaşlar

boşanıyor," diyor, "ah bu fırtınalar,"

hayatındaki, "ah bu yıkımlar."

Acısının ateşini duyuyor kemiklerinde,

iliklerinde, ruhunun derinliklerinde.

Oysa bu hırslı kadının

bir tek büyük acıyı tatmış,

yalnız bir özlemle yanmış olması

gerçeğe daha yakın: o da -

kendisi asla kabul etmese bile -

bu soylu Yunan kadınının

bütün becerikliliğine karşın,

krallığı bir türlü ele geçirememesi,

krallık tacını o haddini bilmez İoannes'in

nerdeyse koparırcasına ondan kapmış olmasıdır.

Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan

Adam Yayıncılık / 1982

Sesler

Özlenen sevgili sesleri

ölenlerin, ya da bizim için

ölüler gibi yitip gidenlerin.

Bazan konuşurlar bizimle düşlerimizde;

bazan düşüncelerimizde duyulurlar.

Ve bir an için onların sesleriyle

başka sesler döner bize hayatımızın

ilk şiirinden -

uzaktan uzağa duyulup kaybolan bir ezgi

gibi gecede.

Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan

Adam Yayıncılık / 1982

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

GİZLİ ŞEYLER

 

Bütün yaptıklarımdan ve bütün söylediklerimden

Kimse anlamaya çalışmasın kim olduğumu

Bir engel vardı, bir engel, bütün eylemlerimi

Ve baştan aşağı tutumumu değiştiren

Hep bir engel tam konuşacağım sıra

Susturuverirdi beni.

En göze çarpmamış davranışlarımdan

En kapalı sözlerimden, yazdıklarımdan

Yalnız onlardan anlaşılabilirim.

Ama belki de değmez bunca çabaya

Bunca dikkate, gerçekte kim olduğumu bulmak,

Daha güzel bir toplumda ilerde

Bir başkası tıpkı bana benzeyen

Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce.

 

DUVARLAR

Aldırmadan, acımadan, utanmadan

Kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma

 

İşte oturuyorum şimdi umutsuz

Bu yazgı kemiriyor beynimi, başka şey yok aklımda

 

Yapacak neler vardı dışarıda.

Ah duvarları örerken nasıl görmedim onları?

 

Ne sesini duydum örücülerin, ne gürültüsünü.

Çıt çıkarmadan kapamışlar bana dünya kapılarını.

 

Barış Pirhasan

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

O Evin Önünde

 

Dün dolaşırken kenar mahallelerin birinde,

çok gençken sık sık gittiğim

o evin önünden geçtim gene.

İşte orada tutuşturmuştu tenimi Eros

o olağanüstü gücüyle.

-Ve dün

 

 

geçerken o eski sokaktan,

dükkanlar, yaya kaldırımı, taşlar,

duvarlar, balkonlar, pencereler-

her şey aşkın büyüsüyle güzelleşti birden:

çirkin hiçbir şey kalmadı çevremde.

 

Ve ben orada durmuş bakarken kapıya,

dolaşıp dururken evin önünde,

ışıdı bütün varlığımda

tenimde birikmiş olan o tatlı heyecan.

 

 

Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan

Adam Yayıncılık / 1982

 

İkindi Güneşi

 

Bu oda - ne kadar iyi bildiğim bir yer burası.

Şimdi bu da, bitişik oda da işyeri olarak

kiralanmış. Acentelerin, tüccarların,

şirketlerin yazıhanesi olmuş bütün ev.

 

Ah, ne kadar bildik bir yer bu oda.

 

 

 

Bir divan vardı kapının yanında,

onun önünde bir Türk seccadesi;

hemen yanında, üzerinde iki sarı vazo duran raf.

Sağda, hayır, karşıda, aynalı bir dolap.

Ortada yazı yazdığı masa

ve üç büyük hasır iskemle.

Pencerenin yanında yatak dururdu,

üzerinde kaç kez seviştiğimiz.

 

Hala buralarda olmalı bütün o zavallı eşya:

 

Pencerenin yanında yatak dururdu,

yarısı ikindi güneşiyle aydınlanan.

 

... Bir ikindi saat dörtte ayrıldık

yalnız bir haftalığına... Ah, ah,

bir türlü sona ermedi o hafta.

 

 

 

Çağdaş Yunan Şiirleri Antolojisi / Cevat Çapan

Adam Yayıncılık / 1982

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...