Jump to content

Zaman Eğimleri, Düğümleri, Kaymaları ve Kapsülleri


nevermore

Önerilen Mesajlar

Kendi tecrübelerimizin yarattığı sürekli varoluşta yaşıyoruz. Kendi başına zaman yoktur.

Lucretius (Yaklaşık M.Ö. 95 - 55)

 

 

Zaman araştırmaları dünyası, kendi anlambilim setini geliştirdi; bunların birçoğunun anlamı sokaktaki adam için pek azdır. Oysa eğlence sektörü, bu konuya sürekli biçimde büyüyen ilginin farkına varmada bir hayli hızlıydı. Aynı şekilde medya da zaman konusundaki aşırı derecede teknik olanlardan hayalî anlamda gülünç olanlara kadar, çeşitli fıkra ve programlarıyla, okurlarını, dinleyicilerini ve izleyicilerini bombardımana tuttu. Birçoğumuzun ise zaman düğümü, zaman kayması ve zaman eğimi arasındaki farkları bilmediğimizden, aydınlanmaya ihtiyacımız vardır.

 

 

 

 

Zaman Eğimleri

 

 

Zaman eğimi tek bir cümleyle şöyle tarif edilebilir:

 

 

(Bilim kurguda tipik biçimde gösterildiği gibi) zamanın geçmişten geleceğe akışındaki imajinatif bir bozulma veya kesinti.

 

 

Televizyondaki "Uzay Yolu" dizisinin hayranları, aşağıda belirteceğim senaryoya aşinadırlar: Uzay aracı önceden tespit edilmiş rotasında başarılı bir şekilde ilerlemektedir; personel işlerini yapmakta, ortalıkta sakinlik hüküm sürmektedir. Derken, birdenbire gümbürtüler, çarpmalar ve bariz sallantılar oluşur. Bunlar, herkesi oturduğu yerden söküp atar, araçları kontrolden çıkarır, ışıklar yanıp sönmeye başlar ve seyir subayı, kaptana şöyle hitap eder: "Efendim, bir zaman eğiminin içine emilmiş bulunuyoruz!"

 

 

Biz izleyicilerin bundan çıkaracağı anlam şudur: Evrenin çevresinde oluşmuş acayip enerji cepleri vardır ve bazı uzay araçları kazara bunların içine girebilir ve Yeryüzü zamanı bakımından ya geçmişe ya geleceğe ya da paralel veya bilinmeyen bir evrenin içine sürüklenebilir. Bu aklı alt üst eden durumdan kurtulma, genellikle uzay aracının zaman eğimine girdiği noktaya tekrar dönüşüyle olur; koordinatlar tekrar geriye doğru ayarlanır ve uzay aracı tekrar rotasına girer. Hikâyenin sonrasında ise, uzay aracı zaman eğimi içindeyken bazı hoş ve nahoş serüvenler yaşanır ve işin doğrusu, bizler de iyi bir hikâyenin zevkine varmış oluruz.

Ünlerini riske etmekten korkmayan bazı bilim adamları, zaman zaman hayal güçlerini kullanarak mümkün olan zaman eğimlerinin varoluşu konusunda, matematiksel formüller ileriye sürmüşlerdir.

Dr. John Gribbin Time-warps (Zaman Eğimleri) adlı kitabında; Einstein'ın genel rölativite teorisinin gelecekte mümkün görünen zaman yolculuğu ile ilgili yanının, gerçek bir zaman eğimiyle bağlantısının olduğunu ileri sürer:

... Buluşlarla ortaya konan şudur: Kütle çekim alam kendi civarındaki uzayı ve zamanı bozar ve bilhassa güçlü bir kütle çekimine sahip bir alanda bir saat yavaş ilerler; aynen hızlı ilerleyen bir saatin yaptığı gibi. Eğer çekim alam yeteri derecede güçlü ise zaman etkin bir şekilde yerinde kalır; aynen ışık hızında yolculuk esnasında bir saatin yaptığı gibi ve bu, kara delikler fenomenini anlamanın bir yoludur. Bir kara deliğin sınırında çekim o kadar yoğundur ki, zaman yerinde durur ve hiçbir şey kara delikten dışarı çıkmaz; -ışık dahil- herhangi bir şeyin kendini kurtarabilmesi, dışarıdaki dünyadaki saatler için sonsuz zaman demektir. Kara deliğin içinde, bildiğimiz anlamda zamanın (bildiğimiz anlamda uzayla birlikte) varoluşu durur. (*)

Öyleyse bize, zaman eğimlerinin kara deliklerle eş anlamlı oldukları mı söylenmektedir yoksa kara deliklerin, evrene birden fazla şekilde yararlı olan çok fonksiyonlu enerji hücreleri olduğu sonucuna da varabilir miyiz? Daha önceki bölümlerde önerdiğim bilgisayar analojisini kullanarak kara delikleri veya zaman eğimlerini bütün bir veri kısmını bir bölümden diğerine kaydıran, tekrar düzenleyen ve değişik açı ve olasılıkları görüntü olarak sunan komutlara denk biçimde görebiliriz.

Daha önceki bölümde ele aldığımız üzere, Einstein'ın uzay-zaman eğrisi ve buna eşlik eden tekillikler; büyük çarpılmaların, eğikliklerin meydana geldiği bölgelerin varlığını önerir. Ve burada fiziğin normal kanunları geçerli değildir. Bu çarpılmalar, bazı bilim adamları, bilhassa Wolf tarafından, diğer evrenlere açılan kapıları içerir biçimde görülmektedir. Wolf, bu görüşü, kendi paralel evren teorisine Einstein'ın katkısı olarak gördüğü Einstein-Rosen köprüsüyle destekler. (**)

Kara delikler ile zaman eğimlerinin spesifik özelliği, bunları birbirleriyle ilişkilendirirsek, kütle çekimidir, yani evreni birarada tutan anahtar kuvvettir ("Zaman ve Evren" adlı bölüme bakınız). Bundan dolayı, kozmosun anlaşılması için kütle çekiminin değerlendirilmesi önemlidir. Kara delik fenomenindeki kütle çekimi, zaman enerjilerinin zamansızlık yanıyla bağlantılı görüldüğünden, kütle çekim güçleri ile zamanın, çok yakından ve açıklanamaz biçimde bağlantılı olduğunu öneriyorum. Oysa, aynı şey, bilim adamlarının Büyük Birleşik Teorinin tek kubbesi altında birleştirmeye çalıştıkları diğer bütün enerji kaynaklan için de söylenebilir. Öyleyse neden zamanı; bilimin kafasını karıştırmaya devam eden, süptil kozmik tesadüfler zincirindeki son halka olarak düşünmüyoruz?

"Demiryolu" benzetmeme tekrar dönelim. Bu benzet­mede kara deliği, tarifede yer alan durak noktasıyla, zaman eğimini ise a) ya noktaları değiştirip aracın, orijinal yönünden sapmasını sağlayan bir sinyalizasyon hatası ya da b) araç raydan çıkma noktasına geri getirildiği ve sinyaller düzeltildiği takdirde düzeltilebilir olan hafif bir raydan çıkma ile denk görebiliriz.

Dr. Gribbin'in, zaman eğimleri ve kara deliklerin, en sonunda zaman yolculuğuna giden "açıl susam açıl" parolası olduklarını ispat edecek olan karmaşık şebekenin bir bölümünü oluşturdukları hakkındaki varsayımının doğru olduğunu düşündüğümü belirtmek istiyorum. İnsan merak etmeden duramıyor: Acaba Dr. Gribbin veya fizikçi meslektaşları, zamanın kendisinin aynı zamanda bir enerji olduğu sonucuna ulaştılar mı? Carl Jung'un çok sevdiği (senkronizite) eşzamanlılık kanununa güven duyduğumuzda, ben kişisel olarak, zaman ve zamanın, evrensel enerjinin gelecekte olası bir kaynağı olarak kullanımı konusundaki inançlarımı da hesaba katarak, bu konuda hiç de yalnız olmadığını düşünüyorum.

 

Zaman Düğümleri

Wolf bunları şöyle tarif ediyor: "Şimdiden geleceğe ve tekrar gerisin geriye şimdiye daire çizerek düğümlenen yolculuklar veya şimdi başlayıp ve zaman içinde geriye giden; tekrar şimdiye dönen yolculuklar veya bunların herhangi bir kombinasyonu."Böyle düğümler Wolf'un dediği gibi, "fizik kanunları tarafından yasaklanmış değildir; özellikle eğer başlama ve bitiş noktaları aynı zaman ve uzayda ancak değişik paralel evrenlerde ise." (*)

Zaman konusunun epey satılabilen bir ürün olduğu gerçeği, bu konudaki Geleceğe Dönüş gibi filmlerin ve Kuantum Sıçrayışı gibi TV dizilerinin çok tutulmasıyla kanıtlanabilir. Bunların yapımcıları, bizlerin, lineer Yeryüzü zamanı boyunca ileri ve geri gidebileceğimiz olasılığından para kazanmakta acele ettiler. Oysa dizinin bir iki bölümünü izleyince, kuantum sıçrayışının gerçek anlamıyla bağlantısı olduğunu göremedim çünki bu fenomenler, tanım gereği, geçmiş hataları düzeltme amacıyla zamandan zamana zıplamalar biçiminde gösterilmeleriyle sınırlanmazlar. Ancak bilimsel ve popüler bilim kurgunun, mevcut avangard düşünce ortamında her şey mümkün göründüğünden, belki de yanılıyorumdur.

Lineer geçmişteki belirli bir noktaya dönen kişiler hakkında, değişik türden hayalî hikâyeler yazılmıştır. Bu kişiler, daha önce ateşli biçimde inandıkları şeylerin gerçekte hiçbir zaman olmadığını keşfetmişlerdir. Böylece, tarih kitaplarını doğru bir şekilde ortaya koymak amacıyla ve birçok kişi tarafından benimsenen inançları içermek üzere; ilgili kişiliklerin rol ve rollerini varsayıp, piyesi bugünkü insanların inandığı şekilde oynamışlardır. Michael Moorcock'ın Behold the M«n(İnsanı Gözle) adlı kitabı ve Ward Moore'm Bring the Jubillee Qubilee'yi Getir) adlı kitabı bu türe girer. Bütün bunlar kaliteli bilim kurgu kitaplarıdır fakat acaba gerçek olabilir miydi?Gerçekten de bir kişi, geçmiş bir döneme giderek ve dünya kültürünü sonradan etkileyecek bir harekette bulunarak, bütün evrimsel deseni değiştirebilir mi? Öyle zannediyorum ki, bu, resmin kozmik olaylar şemasının neresinden ve nasıl görüleceğine bağlıdır.

Oysa bir metafizikçi, zaman içinde zamansız, sonsuz bir noktanın bulunduğunu size garanti edecektir. Bu noktada bütün zaman birdir ve her evren içinde her seviyede algılanabilen her hayat ve tecrübe permütasyom bu noktada birleşir ve bu noktada ansızın mevcuttur. Hiç şüphe yok ki bazı okuyucular, bu sürecin tek bir Zekânın varlığını içerdiği ve bu Zekânın bütün kozmik senaryoyu yönetme işinde parmağının bulunduğu inancına katılacaklardır. Durum böyle olunca, hepimizin bildiği ve her iyi yöneticinin alıntı yapmakta usta olduğu o Shakespeare'in bilgece gözlemlediği durum söz konusudur: "Yerde ve gökte, Horatio, senin felsefende hayal ettiğinden çok daha fazla şey vardır."

Eğer zaman düğümleri çeşidinden fenomenler varsa; bunlar, zaman devirleri boyunca olan gidiş dönüş biletlerinden başka şeyler değildir ve en sonunda, bunların hangi amaç için kullanılacaklar ise onun sağlanacağı bir dönem gelecektir. Mecazî olarak konuşursak, gelecek zaman yolcularına şu nasihatleri verebilirim: Sinyalizasyonun arızalanabileceğini, raydan çıkabileceğinizi, daha az merhametli bir zekânın, işaret kutusuyla oynayabileceği olasılıklarım hesaba katın -Schrödinger'in kedisini hatırlayın! Anlatmaya çalıştığım şey şu: En sonunda zamanın bir enerji olarak kullanılışını öğrensek bile, her zaman için başa çıkılması gereken, şüphe edilmeyen olasılıklar vardır ve belirsizlik prensibi, nasıl İç Zamanda kestirilemeyen bir şekilde fonksiyon gösteriyorsa Dış Zaman içinde de aynı şekilde fonksiyon gösterdiği görülecektir.

 

 

Zaman Kaymaları

İşte bu noktada, bilim ve insan tecrübesi, ya bir araya gelir veya boynuzlarını birbirine kilitlerler. Zaman kayması kavramı; evrende ve haliyle bizim gezegenimizde, Dış ve İç Zaman arasındaki bağlantının nazik olacağı bölgelerin varlığıyla ilgili bir düşüncedir. Okültistler bunlara fiziksel ve süptil dünyalar (bilimsel tutuculuğun gözünde gerçek ve hayal edilmiş dünyalar) arasındaki noktalar olarak değiniyorlardı (bazısı hâlâ böyle değinir), işte bu noktalarda örtü zayıftır ve dolayısıyla bir taraftan diğerine kolayca geçilebilir.

Yıllardan beridir bunlar; "güç merkezleri" "ley hatları" ve bunlarla bağlantılı fenomenler diye bilinen ve birçoğu hâlâ birçok bilim adamı tarafından değersiz olarak görülen deyimlerle anılmışlardır.

An Adventure (Bir Serüven) adlı kitapta iki İngiliz bayanın başından geçen iyi biçimde belgelenmiş hikâyede olduğu gibi, zaman kaymaları hakkında garip olan şey, bunlarla hiç şüphe etmeyenlerin karşılaşmasıdır. Bu kitap ilk olarak 1911'de yayınlandı, oysa gerçek olay 1901'de meydana gelmişti. Olayda adı geçen Bayan Anne Moberly (Oxford'ta St. Hugh College'de müdürlük yapmıştır) ve senelerce müdür yardımcılığı yapmış ve Bayan Moberly'nin ardından kolej müdürü olan Bayan Eleanor F. Jourdain normalde hayallere kapılan hanımlar değildir.Meydana gelen olay şuydu: Fransa'da tatildeyken, birden kendilerini, 1789 yılında Versailles Sarayı'nda yürürken buldular; karşılarına, bu aşina olmadıkları geçmişten değişik tipte insanlar çıkıyordu.

Bu hikâye yıllarca takma isimlerle yayınlandı, sebebi de adı geçen hanımların önemli eğitim mevkilerinde bulunmaları ve açıkçası kendi bütünlüklerini korumakta yarar görmeleridir. Ancak gerçek kimlikleri bir ara dışarı sızdı ve kitabın daha sonraki baskılarında takma isimler de düzeltildi. Her ikisinin de tarif ettikleri bayıltıcı depresyon ve ağırlık duygusu, sonradan psikologlar ve fizikçilerin ilgi odağı oldu. Bayan Moberly'nin yorumu şöyle: "Her şey

 

 

Zaman Kapsülleri

Zaman kapsülü şöyle tarif edilmiştir: "Uzak gelecekte araştırılması için, içinde, modern kültürün eşyalarını ve kayıtlarını koruyan mühürlü bir kap."Buradaki anlamı ile zaman kapsülleri, yalnızca, tarihçi ve antropologlar tarafından genelde kabul edilen insanlık tarihini ilgilendiren bilgiyle ilgili görülecektir. Fakat zaman kapsülleri, örneğin tarih öncesine bağlı çok uzak türden bir bilgi (dürüst olmak gerekirse bunlar hakkında çok az bilgimiz var) içeriyorlarsa veya bizim dünyamızla irtibat hâlinde olmayan ve zaman bölgelerini işgal edebilen başka dünyalarla ilgili bilgi içeriyorsa, ne olacak acaba?

"Bantlar" veya "diskler" gibi maddî nesnelerin geçmişten hatta gelecekten bilgi edinilmesi için kullanılması konusunda, bilim adamları ve metafizikçiler tarafından değişik hipotezler ileriye sürülmüştür; eski zaman taşları bu listede en üsttedir. Tarih öncesi kültürlerin büyük taşlarının (megalitlerin), jeofiziksel faylar içerdiğinden şüphelenilen bölgelere -bu bölgeler, yeryüzünün altında değişik türden kayaların bulunduğu yerlerdedir- dikilmiş olması gerçeği, birçok insana, bu taşların ta kendilerinin zaman kapsülleri olduğu konusunda ilham, vermiştir.

1980'lerin başlarında, Arkeoloji Enstitüsünde araştırmalar yapan bir inorganik kimyacı olan Dr. Don Robins, birçok şeyin yanı sıra, taşlardan yapılmış dairelerin (örneğin, Oxfordshire bölgesindeki Rollrights taşları) doğal güç alanları ihtiva ettiğini keşfetmiştir. Ayrıca gece ile gündüzün eşit olduğu mart ve ekim aylarında, güneş görünsün veya görünmesin, taşların düzenli biçimde yüksek frekanslı işaretler yaydığı ortaya çıkarıldı. Yıl, gündönümlerine yaklaştığında, işaretler kaybolmaktadır.Dr. Robins ve ekibi tarafından gözlenen bir diğer ilgi çekici fenomen, dairenin dışındaki doğal radyoaktivite seviyesinin, her zaman, dairenin içindekinden yüksek olmasıdır. Ayrıca kozmik radyasyonu dışarıda tuttukları da bulundu; bu da gösteriyor ki, ya taşların daire şeklinde oluşumundan dolayı ya da daire içinden geçerek yeryüzünden yayılan doğal enerji sonucu, bir çeşit koruyucu kılıf oluşmuştur. Dolayısıyla, bu göstergeler; jeolojik fay çizgileri, bu dairelerin mevkileri ve elektromanyetik radyasyon arasındaki ilişki bakımından önemlidir.

Fenomenlerin çoğu geçmiş zamanlarda UFO'lara bağlandı ve benzeri olayların ortaya çıkışlarının, elektromanyetik alana etki eden jeofiziksel düzensizliklere kadar izleri sürüldü. Bu alanın etkisinin, kapladığı alanda yaşayan veya buradan geçen insanlarda halüsinasyonlar görme veya psikokinezi (PK) oluşturma biçiminde etkilerde bulunduğu görülmüştür. Uzun zamandan beridir araştırmacılar, dikili taşlar veya diğer megalit yapılarının bulunduğu bölgelerde, garip parlayan, ışıltılı fenomenler gördüklerini iddia eden tanıklardan birsürü bilgi topladılar. Bu görgü tanıklarından bazıları fenomenin, bir çeşit telepatik tepki doğurduğunu ileri sürdüler. Yani zihninsel istek üzerine, fenomenin parlaklığının kısılması, hatta fenomene son verilmesi gibi. Ancak Gaia hipotezine önem verecek olursak, bu şaşırtıcı değildir çünki bu hipotez, yeryüzünü kendi başına yaşayan canlı bir organizma olarak düşünmektedir. Hatta taraftarlarının bazıları, Gaia'ya, evrimimizin bu noktasında sahip olduğumuza eşit veya daha fazla zekâ seviyesi atfetmişlerdir.

UFO meraklıları, Yeryüzünün elektromanyetik alanındaki düzensizlikten ortaya çıkmış türden fenomenlere tek tanık olan insanlar değildir, ikinci Dünya Savaşı esnasında pilotlar, düşünce gücüne tepki gösterdiği görülen benzer fizik ötesi tezahürler tarafından rahatsız edildiklerine tanık oldular. Öyleyse belki de, taşların kendileri değil de, dikilmiş bulundukları yerler zaman kapsülüdürler: Eski çağ insanları bizlerin bugün olduğumuzdan çok daha az sol beyin yönlendirmesindeydiler ve zihinlerini, içgüdüsel ve sezgi yolu ile kullanmaya, modern insandan çok daha fazla eğilimliydiler. Belki de Gaia'nın bedeni, yani dünya üzerindeki hassas noktaların varlığından daha fazla haberdardılar ve ibadet yerleri veya yalnızca kutsal yerler olarak işaretlemek üzere buralarda, taştan yapılmış ibadet yerleri inşa ettiler.

Gezegenimizi enlemesine ve boylamasına geçtiğine inanılan seyyal enerji damarları olarak düşünülen (Çinliler tarafından "ejderha hatları" veya Keldiler tarafından "peri hatları" diye adlandırılan) ley hatları, bu bölgeleri birbirine bağlıyor gibi görünmektedir. İlginçtir, bu ley hatlarının, taş dairelerinde birbirlerini kesen fay hatlarının paralelinden geçtikleri anlaşılmıştır. Eğer bu böyleyse, bu bölgelerdeki elektromanyetik enerji ve onun sonucu olan atmosferik fenomenlerin, çevre bölgelerden daha güçlü olma olasılığı vardır. Eğer doğal zaman kapsülleri denen şeyler varsa şunu önermek istiyorum:Bunlar Gaia'nın (Yeryüzünün) beyninin bir bölümünü oluştururlar ve o doğduğundan bu yana yüzeyi üzerinde meydana gelen her şeyin kaydını depolamaktadır. Bu varsayım üzerinde çalışarak, Gaia'nın bellek bankasına girecek kadar hassas olan bir kimse, bilimin şu anda bildiğine çok şeyler ekleyebilir. Acı gerçek ise şu olguda yatar: Bilimsel disiplinlerde araştırma yapanların çoğu, sol beyin yönlendirmesinde olma eğilimindedir ve sağ beyin tarafından ortaya atılanları kabul etmez. Bu söylediklerimiz bilimsel kuruluşlar içinde yetkili pozisyonları tutanlar için özellikle geçerlidir. Neyse ki bazı bilim adamları, yavaş yavaş bunun farkına varıyorlar. Son zamanlarda oluşturulan Girişim Araştırma Ünitesi (Dr. Don Braben tarafından kurulmuştur) "yaratıcı bilim" in gelişmesini sağlayacak araştırma bursları elde etmeyi amaçlamaktadır ve gerçek bilimsel araştırmanın hem temel hem de uygulamalı yanlarını kapsar.(Bu kitabın yazıldığı tarihte, Girişim Araştırma Ünitesinin adresi, ilgilenenler için şöyledir: BT Britannia House, Moore Lane, London EC2, ingiltere.)

 

 

Taş Bilgisayarlar

Her dikili taşın kendi başına bir zaman kapsülü olmamasına karşın; onları diken insanların, en azından bazılarının, zamanın ritmlerine aşina oldukları konusunda ise pek şüphe yoktur. Gribbin şunu belirtiyor: "Stonehenge'in astronomi ile ilgili bir bilgisayar olduğu konusunda artık hiç bir şüphe yoktur zaten, bu amaç için yapıldığı konusunda şüpheye neredeyse hiç yer yoktur." (*)Gribbin ileri sürdüğü fikri, diğerlerinin yanı sıra Fred Hoyle, Colin Renfrew ve Gerald Hawkins adlı profesörlerin buluşlarıyla da ispat ediyor. Gribbin, megalitleri yaratanların bilgilerini ve güçlerini Doğu Akdeniz, Yunan ve Mısır kaynaklarından aldıkları görüşlerini paylaşmamaktadır. Radyokarbon teknikleri ve ağaç halkaları hesaplamalarının (dendrokronoloji) kombinasyonu, arkeologlara, eski örenlerin tarihlerini daha kesin şekilde hesaplama konusunda yardımda bulunmuştur. Bunun sonucunda da arkaik araştırmalarla ilişkili olan tarihçiler ve diğer disiplinlerin üyeleri, eski görüşlerini tekrar gözden geçirmek zorunda kalmışlardır.

Gribbin'e göre megalit mezarları, piramitlerden yüzlerce yıl önce yapılmıştır, Mezolitik veya Orta Taş Devrinden (M.Ö. 9000 yılı civarında başladığı tahmin edilir) önce ve bu devir boyunca ilerlemiş bir kültürün varlığını kabul etmeye hazırım ama aynı zamanda bunu, aynı dönemde ortaya çıkan Mısır'daki, Akdeniz bölgesindeki ve Atlantik kıyısı boyunca oluşan benzer kültürlerden ayırmak gereğini duymuyorum. Alternatif bir görüş, The Sphinx and the Megaüths(Sîenks ve Megalitler) adlı kitabında John Ivimy tarafından sunulmuştur. Her iki araştırıcı da bu konuda ayrıntılı bilgi verirler ve her iki görüş de düşünülmeye değerdir; çünki her ikisi de gerçeğin ayrı bir boyutunu ortaya koyar.

 

 

Piramitler

Metafizikçilerin inançlarına göre, eskiler büyük ihtimalle, zamanın, matematiksel ve geometriksel sembolleri konusunda bizlerin bugün bildiğimizden daha çok şey biliyorlardı ve piramitler de bunun bir örneğidir. Büyük Piramit'in küçük ölçüdeki modellerinin altına yerleştirilen eşyaların, zamanın normal yıpratmasına karşı koymaları, birçok bilim adamını düşündürmüştür.Aynı şekilde piramit şeklinin, insan zihni üzerinde garip sonuçlar ürettiği gözlenmiştir. Yıllar önce bir New Age festivaline katıldığımda, Büyük Piramit'in küçük ölçüdeki bir modeli bana gösterildi. Bunun büyüklüğü, bir kişiyi içine alabilecek boyuttaydı ve bana içine oturmam ve ne hissedeceğimi görmem için bir teklif yapıldı.Biraz kuşkulu olduğumdan ve kobay olarak kullanılmaktan çekindiğimden, o sırada yanımda duran bir Doğu mistiği olan Swami Rama'ya ilk olarak onun girmesini önerdim. O zamanlarda benden daha olgun ve kendine güvenen bir kişi olan Swami hemen teklifimi kabul edip, piramidin içine girdi. Onun sakin oluşundan cesaret alarak, onu takip etmeye karar verdim. Tecrübe ettiğim şey, geçici bir zaman duraklamasıydı ve sanki geçmiş ve gelecek bir an için önümde göründü. O zamandan beri birkaç çok boyutlu farkındalık tecrübeleri yaşadım ve şimdi anlıyorum ki bunlar, çocukluğumdan beri yaşadığım şeylerdi ve ben ne olduklarını bilmiyordum.

 

Piramitten çıkan Swami, ne hissettiğimi ve ne gördüğümü sordu. Ona anlattığımda, aynı fenomenleri aynı şekilde yaşadığını söyledi ve gerçekten de ben yapının içinde iken çevresindekilere bunları tekrarlamış. O zamandan beri geometrik desen ve zamanı ilgilendiren çok şey öğrendim; fakat bunların çoğu sübjektif olduğundan, bu konuda daha fazla şey söylemeden önce bunların bilimsel olarak test edilip ispatlanması gerekir. Matematik eğilimi olan araştırmacılar, Peter Lemesurier'nin The Great Pyramid Decoded (Büyük Piramidin Sırrı Çözüldü) adlı kitabından bir çok ilgi çekici bilgi elde edebilirler. Bu kitap benim inancımı teyit etmektedir; evrenin bilgisi açısından, sahneye ilk çıkanlar hiçbir şekilde bizler değiliz.

 

Kefren piramidindeki o zamana kadar ortaya çıkmamış gömülü malzemenin araştırılması için Birleşik Arap Cumhuriyeti tarafından organize edilen bir bilimsel proje (1967-69) ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. Normal X-ışınlarının taştan geçmeye yetecek güçte olmadığını hisseden, fizik dalında Nobel ödülü sahibi ve aynı zamanda Califor­nia Üniversitesinde Lawrence Radyasyon Lâboratuvarında direktör olan Dr. Louis Alvarez, kozmik ışın saptayıcısının bu iş için kullanılabileceğini önerdi. Sebebi de bu teknolojinin, yeryüzünü dış uzaydan bombardımana uğratan rad­yasyon parçacıklarının ölçümü için geliştirilmiş olmasıydı. Varsayılan şuydu: Eğer alet Kefren piramidinin mevcut la­hit odasına yerleştirilirse, taş şebekesinden geçerek bölüme gelen radyasyon miktarı manyetik banda kaydedilebilir ve yapının sağlamlığındaki herhangi bir sapmanın farkına varılmasıyla da daha bulunmamış lahit odalarının ortaya çıkarılışını kolaylaştırırdı.

( Dinlerde, Bilimde ve Metafizikte Zaman Enerjisi / Murry Hope )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İyi yazmışsın be abi bide forumda pek konu açılmıyor ben 7/24 burda bilgi öğrenmeye çalışıyorum tabi seninde büyük katkın var bide bazı konuları anlayabilsem tam olacak koskoca forumda online gördüğüm tek sen varsın

bence forumun reklama ihtiyacı var

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...