Jump to content

Nerden geldik?


Mystick

Önerilen Mesajlar

maymundan :D:D:D uh uh uh :D:D vala evrim teorisi daha yalanlanmadı adamlar ne kadar zamandır ugrasıyo çürütemedi aralarındaki en mantıklı ve bilimsel olanıda o ona inanıyorum ama iste o andromedada biraz mantıklı geliyo tüm uzaylı irtibatları o gezegeni işaret ediyo fakat maymun daha agır basıyo :D tskler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hayat uzaydan mı geldi?

 

Görüşler yeni değil, görüşleri destekleyen bulgular yeni yeni elde ediliyor

 

Apollo 16'nın 1971 yılında dünyaya getirdiği Ay toprağı örneklerini bir kez daha inceleyen bilimadamları dünyamızdaki hayatın uzaydan geldiği idialarını destekleyen bir sonuçla karşılaştılar.

 

Dünyamızın atmosferi, jeolojik tarihini okuyabileceğimiz maddelerin kısa zamanda bozulmasına neden oluyor. Bu nedenle bilimadamları dünyanın uydusu Ay'a bakma yoluna gidiyor.

 

METEORLAR YIKIM DEĞİL ÇEŞİTLİLİK GETİRDİ

 

Yapılan incelemelerde Ay'ın bundan 400 milyon yıl önce ağır bir göktaşı bombardımanına maruz kaldığı ortaya çıktı. Ayın burnunun dibindeki Dünya'nın aynı bombardımandan etkilenmemiş olduğu düşünülemez.

 

Berkeley Üniversitesi'nde görevli bilimadamlarından Richard Muller konu hakkında şöyle konuşuyor: 'Meteor hareketlerinde 400 milyon yıl önceki artış yeryüzündeki Kambriyen Çağı ile aynı zamana rastlıyor. Bu çağda yeryüzünde ansızın birçok yaşam biçimleri ortaya çıktı. Balıklar, kuşlar ve insanın ataları konumundaki canlılar hep bu çağda yeryüzünde görülmeye başladılar. Çoğu insan yeryüzüne düşen meteorların yıkıma neden olduğunu düşünmekte. Oysa bu çarpmalar hayatın çeşitlilik kazanmasına, renklenmesine de neden olmuş olabilir.'

 

Araştırmalar, Ay'dan getirilen ve meteor çarpmaları sonucunda camlaşmış küçük taneler üzerinde yapıldı. Bu taneler birer küçük radyoaktif saat niteliğini taşıyor. Böylece yaşlarını hesaplamak da kolaylaşıyor. İçerdikleri potasyumun argon gazına dönüşmesi süreci değerlendirilerek taneciklerin yaşları ölçülebiliyor.

 

Ancak araştırmacılardan Paul Renne Ay'dan daha fazla numune getirilmesi gerektiğine işaret ederek 'Henüz bilmemiz gereken her şeyi bilebildiğimiz bir konumda değiliz. Daha çok numuneye ihtiyacımız var' şeklinde konuşuyor.

 

GÖRÜŞ YENİ DEĞİL, BULGU YENİ

 

Aslında bu konudaki görüşler yeni değil. Ama görüşleri destekleyen bulguların elde edilmeye başlanması yeni yeni gerçekleşmekte.

 

Bu bulgulardan biri bilim dünyasına bomba gibi düşen 1996 tarihli NASA keşfi.

 

7 Ağustos 1996'da NASA'dan yapılan açıklamada, Mars orijinli bir göktaşında, bundan 3.6 milyar yıl önce Mars'ta ilkel bir yaşam biçimine kanıt gösterilebilecek izler bulunduğu ifade edilmişti.

 

Konuya ilişkin bir makale yazan bilimadamı Paul Lutus (1985'te Oregon Bilim Akademisi tarafından yılın bilimadamı seçilmiştir) bu araştırmaları şöyle özetliyor:

 

'Öncelikle Mars'a insanlı ya da insansız uzay araçları göndererek daha fazla numune elde etmeliyiz. Oradaki yaşamın DNA temelli bir yaşam olup olmadığını saptamalıyız.

 

HER CANLI DNA TEMELLİ OLMAYABİLİR

 

Eğer oradaki yaşam dünyadakinin aksine DNA temelli değilse bundan şu sonuç çıkar:

 

Her gezegendeki yaşam biçimi, o gezegenin kendi özelliklerine bağlı olarak gelişir. Bu özellikler arasında sıcaklık, atmosfer basıncı, sıvı durumdaki suyun varlığı ve nitelikleri ile bu şartların uygun süre mevcudiyetini koruması sayılabilir. Bunun da anlamı her gezegenin potansiyel bir yaşam mekanı olduğudur.

 

Ancak Mars'taki yaşam DNA temelli ise bu durumda Dünya'daki ve Mars'taki yaşamın kökenlerinin aynı olduğunu düşünmemiz gerekecektir. DNA, farklı koşullar altında aynı şekilde gelişecek kadar basit bir mekanizma değildir çünkü.

 

Bu durumda da şu üç sonuç ortaya çıkar:

 

1. Dünyadaki DNA bir şekilde Mars'a ulaştı

 

2. Mars'taki DNA bir şekilde Dünya'ya ulaştı.

 

3. Mars ve Dünya aynı kaynak tarafından tohumlandı.

 

Bu üçüncü alternatif uzun bir zamandır Panspermia adıyla bilinen bir teori şeklinde varlığını sürdürmekte.

 

Panspermia, yeryüzündeki tüm yaşamın dünyadışı zeki yaratıklarca ve belli bir sebepten ötürü başlatıldığını iddia eder. Teori, kanıt dışında varlığını sürdürmek için her şeye sahiptir.'

 

Bu bilgiler ışığında Rus bilimadamları Stanislav Zhmur ve Lyudmilla Gerasimenko'nun araştırmalarına da yer vermek istiyoruz.

 

Zhmur ve Gerasimenko, 1999'da ABD'nin Denver şehrinde yapılan bilimsel bir toplantıya bazı resimler sundu.

 

Resimler, Murchinson, Efremovka ve Allende adlı meteorlarda yer alan bazı oluşumlara aitti. İşin ilginci bu oluşumlar morfolojik olarak düpedüz yeryüzünde de bilinen mikroorganizmalara benzemekteydi.

 

Bu bulgular hakkında Zhmur şunları söylüyor:

 

'Meteorlarda bulunan bakteriyomorfolojik yapılar ile yeryüzünde bilinen organik yapılar arasındaki benzerlik bize yaşamın kaynağının tek olduğunu işaret etmeli. Yaptığımız araştırmalarda Güneş Sistemi'ndeki çeşitli objelerde yaşamın, o objelerin oluşumundan daha önce de var olduğunu ortaya koydu. Bu da Panspermia teorisinin doğruluğunu kanıtlayacak bir bulgu bence.'

 

Bilim adamları Ay'dan getirilen toprak örneklerini bir kez daha inceleyince şaşırtıcı bir sonuçla karşılaştılar: Hayat, uzaydan gelmiş olabilir! 400 milyon yıl önce Ay yoğun bir göktaşı bombardımanı yaşarken, dünyada tek hücreli canlılar yaşıyor; canlı çeşitliliği görülmüyordu. Sonra birden bire, dünyadaki hayat çeşitleniverdi; balıklar, kuşlar, sürüngenler ortaya çıktı.

 

GRİP DE Mİ UZAYDAN GELİYOR

 

Astrofizikçi Sir Fred Hoyle ve Cardiff Üniversitesi'nde görevli meslektaşı Chandra Wickramasinghe yaptıkları gözlemler sonucunda yeryüzündeki grip salgınlarının uzaydan gelen virüslerce tetiklendiğini açıkladılar.

 

1918-19 tarihlerinde Dünya'yı kasıp kavuran grip salgının Boston'da ve Bombay'da aynı günde başladığı bilgisi üzerine konuyu araştırmaya başlayan bu iki bilimadamı 1761'den bu yana yaşanan tüm salgınlarda Güneş lekelerinin aktiviteleri ile enteresan bir paralellik olduğuna dikkat çekiyorlar.

 

Virüs taşıyan ve kuyrukluyıldız kaynaklı toz taneciklerinin atmosferin üst tabakalarında asılı olduğunu ve Güneş'te meydana gelen lekeler ve patlamaların neden olduğu enerji boşalımları ile yeryüzüne inerek hastalığın yayılmasına yol açtığını iddia ediyor bu bilimadamları. Grip salgınlarının 11 yıllık Güneş lekesi periyotlarına paralel yayılması bu görüşü destekler nitelikte.

 

Dünyamızın tarihi

 

5 milyar yıl önce:

 

Güneş sisteminin meydana gelişi.

 

4.5 milyar yıl önce:

 

Dünyanın meydana gelişi.

 

3.6 milyar yıl önce:

 

Hayatın başlangıcı, ilk fosiller, fotosentez

 

2 milyar yıl önce:

 

Kompleks tek hücreliler.

 

1.8 milyar yıl önce:

 

Serbest Oksijen

 

1.7 milyar yıl önce:

 

Çok hücreli organizmaların ortaya çıkışı.

 

1 milyar yıl önce:

 

Üreme.

 

590 milyon yıl önce:

 

İlk yumuşakçalar.

 

543 milyon yıl önce:

 

Kambiryen Çağı sırasında büyük patlama.

 

510 milyon yıl önce:

 

İlk omurgalılar.

 

425 milyon yıl önce:

 

Balık, kara bitkileri, ve hayvanları.

 

400 milyon yıl önce:

 

Böcekler.

 

350 milyon yıl önce:

 

Kanatlı böcekler, sürüngenler.

 

256 milyon yıl önce:

 

Memeli benzeri sürüngenler.

 

235 milyon yıl önce:

 

Dinozorlar.

 

220 milyon yıl önce:

 

Memeliler.

 

150 milyon yıl önce:

 

Kuşlar.

 

100 milyon yıl önce:

 

Çiçekli bitkiler.

 

55 milyon yıl önce:

 

İlk primatlar.

 

40 milyon yıl önce:

 

İlk maymunlar.

 

23 milyon yıl önce:

 

İlk şempanzeler.

 

5 milyon yıl önce:

 

İlk hominidler

 

2.5 milyon yıl önce:

 

İlk taş aletler.

 

0.5 milyon yıl önce:

 

Ateşin ilk kullanılışı.

 

30 bin yıl önce:

 

Mağara duvarlarında ilk resimlerin belirmesi.

 

12 bin yıl önce:

 

Tarımın başlangıcı

 

 

 

Kaynak: Hürriyet Gazetesi arşiv

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bn bi yorum yapmak istiyorum... ben çok belgesel izleyen biriyim aranızdada seven ve izleyenler vardır ben bu konuyu şu anda tam olarak sonuca getireyim bilim bunu kanıtlar ve belgelerle kesinleştirdi teori değil başta hiçlik vardı ve her taraf karanlıktı hiç bir şey yoktu birden ışık oluştu bunun nası olduğu bilinmemekteki bu Allah'ın yaptığı ufacık bir tohum Allah bu tohumu yarattı ışıktan bir tohum ve ışık küresi içinde oluşan bazı etkiler sonucunda büyük bir patlamayla büyümeye başladı... ve salisenin 1000/1 hızla aşırı miktarda büyüme gösterdi gaz kümeleri vs yıldızları yıldız patlamaları vs gezegenler ve böle büyüdü ve sonsuzluk gibi görünen mesafelere yayıldı saman yolları vs bu aşamada oluştu ki bizim şu anda kullandığımız üstü açık arabalar bile böle oluştu elementlerin oluşumuyla yani bunları ben analtıyorum pek açıklayıcı olmaya bilir ama ben bunalrın hepsi (national geographic channel) de izledim ve bunalr belgeli ayriyeten bu oluşumlar sırasında karmaşık canlıalr son aşamada oluştu ki bu aşama sadece dünyada görülmedi ve ayriyeten bu kadar büyük bir oluşumda dünya 1000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000/1 i kadar bile kalmıyor evrende muhakkak aynı şekilde yaşamın görüleceği bir gezegen sistemi mutlaka var %99 ihtimal

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...