Jump to content

İskandinav Mitolojisinin Kaynakları


AurorA

Önerilen Mesajlar

İskandinavlar sözcüğünü duyduklarında, İngilizlerin aklına hemen M.S. 800 ile 1100 yılları arasındaki 300 yıllık süre zarfında dört bir yanı fethetmiş, sömürgeleştirmiş, yağmalamış, ticaretle uğraşmış ve hatta kimi zaman İskandinavya'nın doğusunda ve batısında yerleşim yeri kurmuş olan gözü pek ve acımasız Viking halkı gelir. Sizlerin de bu cümleleri okurken içinizden Travis Fimmel'in canlandırdığı o muhteşem karakterin ismini geçirdiğinizi duyabiliyorum: Ragnar Lothbrok! Sanırım bu dizi bizim bu kültürü tanımamıza epey katkıda bulunuyor ve bulunmaya da devam edecek...

images?q=tbn:ANd9GcQd9z_TQ6BIOzkA7r8fP_ZzfcvbANtz9WZ4NwL0stJBuYi2JwyL

Özel olarak araştırmadan, sadece yukarıda bahsi geçen diziyi izlediğinizde bile Viking halkının pagan bir dinleri ve karmaşık bir pagan mitolojileri olduğunu kuşkusuz anlarsınız. Onların mitolojilerine ilişkin bilgilerin gün yüzüne çıkması oldukça zor görünüyor çünkü Vikingler pek okur yazar insanlar değillerdi ve inançlarının ancak bir kısmını, mitlerinin ise pek azını kayda geçirmişlerdi. Bu sebeple aslında bugün Vikingler hakkında sahip olunan o çağa ilişkin bilgiler İskandinavya dışından, Vikingler sonrasına ilişkin bilgiler ise İskandinavya içindeki kaynaklardan gelmektedir. İskandinavya dışından edinilen bilgiler, onlara pek sıcak bakmayan Hristiyanlar tarafından kaleme alınmıştır bu sebeple oldukça az sayıdadır. Daha sonraki dönemlerde İskandinavya'da bulunan yazılar ise belki gerçekten de doğrudan Viking kaynaklarına dayanıyordur. Ancak bu yazıların ne ölçüde doğru ve tam bilgi verdiği hakkında bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü bu yazılar da incelendiğinde; yazılarda kullanılan üslup ve ifadelerin genelde Avrupalıların ve Hristiyanların ortak düşünüş ve yaşam tarzlarından etkilendiği görülür.

images?q=tbn:ANd9GcSgccI1Z3OCEGmjA9LjLbsWONflH6UtA8Mzn9QMyatiaf8Bp_x0

İskandinavya'da Hristiyanlığın kabulü ile İskandinavların davranışlarında ya da inançlarında bir takım değişiklikler meydana gelmiş olabileceği gibi, bazı Hristiyanlık mitleri İskandinav mitlerine eklenerek değişik bir türe de bürünmüştür. Bunlara örnek olarak Cumbria'daki Gosforth kilisesi gösterilebilir. Burada kilise mezarlığında bulunan 11. yüzyıldan kalma görkemli haç üzerinde çarmıha gerilme sahnesinin tasvir edildiği oymalar vardır. Ancak yine aynı mezarlıkta İskandinav tanrıları hakkındaki mitleri tasvir ettikleri düşünülen başka heykeller de bulunmuştur. Yine Man Adası'ndaki Andreas'ta bulunan ve üzerinde haç şekli olan mezar taşı da oldukça ilginçtir. Bu mezar taşı üzerinde, bir hayvan tarafından söz konusu haçın kollarının biri altında vahşice saldırıya uğrayan mızraklı bir sima tasvir edilmiştir. Genel kanı, bu simanın korkunç kurt Fenrir'in saldırısına uğrayan Tanrı Odin olduğu yönündedir.

İskandinav mitlerinin Viking çağından kalma özgün kayıtlarına ulaşmak istiyorsak; metinlere değil, oymalara, Thor'un çekici şeklindeki muskalara ya da ne olduğu kuşkulu olan ama kimileri tarafından tanrıların özelliklerini yansıttıkları düşünülen heykelciklere bakmamız gerekir. Eğer bu mitlerin çok daha ayrıntılı hallerini öğrenmek istiyorsak, geçen zamanla birlikte mitlerde ortaya çıkabilecek tahrifatlar ve tutarsızlıklarla uğraşmayı göze alıp Ortaçağ İskandinavyasından kalma kaynaklara başvurmak zorundayız.

R.I. Page - İskandinav Mitleri isimli kitaptan derlememdir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Geriye az miktarda kayıt bırakmışlarsa da Hristiyanlar tarafından tahrip edilmiştir muhtemelen. Norveçliler hala Hristiyanlığa kin kusuyor Pagan atalarımızı zorla Hristiyanlaştırdınız katlettiniz diye. Aynı şeyi bugünlerde Araplara kin kusan Türkler olarak da görüyorum. Vikinglerin hiçbir zaman boynuzlu başlık kullanmadıklarını okumuştum. Ama mitolojide Tanrıların ve Valkürlerin başlıkları hep boynuzludur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nazım Edda

 

İskandinav mitleri hakkındaki bilgilerimiz başlıca üç kaynağa dayanır. Bu kaynaklardan biridir Nazım Edda. Birbirleriyle bağlantılı ama dağınık metinlerden ve şiirlerden oluşur. Derlemenin kalbini yüzyıllar boyu Kopenhag'daki Kraliyet Kütüphanesi'nin hazinelerinden biri olarak kalan ve 1971'de Danimarka ile İzlanda arasındaki anlaşma sonucu ana vatanına dönen Codex Regius yani Kraliyet El Yazması oluşturur.

http://userserve-ak.last.fm/serve/_/59470291/Codex+Regius+p027_0_00_1.jpg

Codex Regius, İzlanda'nın Hristiyanlığı kabul etmesinden yaklaşık 300 yıl sonra, 13. yüzyılı ikinci yarısında kaleme alınmıştır. Bu el yazmasının içinde on bir tanesi mitolojik konuları ele alan, on altı tanesi ise nesir tarzındaki iki k metinle birlikte Germen eski çağının erkek ve kadın kahramanları hakkında yazılmış olan toplam yirmi dokuz şiir bulunur. Metinlerde yer alan şiir alıntıları, elimizde bulunan yazmalardan çok daha fazlasının kayıp olduğuna işaret eder.

Codex Regius'un içinde geçen Edda şiirlerinin nerede ve ne zaman yaratılmış olduklarını belirlemek neredeyse imkansızdır. Codex Regius, farklı tarihlerde ve farklı yerlerde yaratılmış çalışmaları bir araya toplamıştır. Şiirlerin bazıları Viking çağının ilk yıllarından, kimisi ise 12. yüzyıldan kalmadır. Kimisi Norveç'ten, kimisi ise daha batıdaki İrlanda ya da Grönland gibi diğer yerleşim yerlerinden gelmiştir.

Edda şiirlerinin bazısı tanrıların serüvenlerini anlatmak amacıyla sahnelerin birbiri ardına hızla değiştiği ve araya konuşmaların serpiştirildiği bir anlatım kullanır ve balad tarzındadır. Kimisi ise mitolojik bilgileri dinleyiciye aktarmak amacıyla doğaüstü varlıklar arasında geçen konuşmaları kullanır ve soru cevap tarzındadır. Bazen de tanrılardan birine atfedilen bir atasözünün ya da özdeyişin yer aldığı bir dizi dörtlük şeklinde karşımıza çıkarlar. Bütün bunlar İskandinavların kendi tanrılarını nasıl tasvir ettiklerini gösterir.

Edda içindeki dizelere serpiştirilmiş mizahi öğelerin çokluğu karşısında akla böylesi dizeleri kimin yazmış olabileceği gelir. Acaba bir pagan bir yandan kendi tanrılarıyla bu şekilde fütursuzca dalga geçerken, diğer yandan onlardan yine de medet umabilir miydi? Yoksa bu şiir sahte tanrıları aşağılamak isteyen muzip bir Hristiyan tarafından mı kaleme alınmıştı? Eğer bu şiirleri muzip bir Hristiyan yazmışsa, kaynağını İskandinav Mitolojisinde bulan gerçek mitlere mi dayanıyor yoksa eski inancı hor görüp kötülemek için uydurulmuş bir öyküden mi ibarettir? Bu konudaki tartışmalar halen devam ediyor.

Snorri Sturluson (1179-1241) Nesir Edda adlı kitabında Nazım Edda kitabında bulunan bazı öykülerin daha ayrıntılı özetlerini sunmuştur. Geçelim İskandinav Mitleri hakkındaki 2. kaynağımız olan Nesir Edda'ya...

R. I. Page - İskandinav Mitleri adlı eserinden derlenmiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nesir Edda

Snorri Sturluson, ülkesinin tarihi ve edebiyatı hakkında son derece engin bir bilgi birikimine sahip İzlandalı zengin bir çiftçi, yerel bir siyasi önder, bir kodaman, bir sefir ve dönemin Norveç kralı Hakon Hakonarson'un hizmetinde çalışan bir casustu. Ayrıca kendisi de bir şairdi ve Nesir Edda'yı yeni yetme şairlere yol gösterebilmek amacıyla bir çeşit mitoloji el kitabı olarak M.S. 1220 yılında derlemişti.

Nesir Edda, dört bölümden oluşmaktadır; Giriş, Gylfaginning (Gylfi'nin Kandırılması), Skaldskaparmal (Şiir Dili) ve Hattatal (Nazım Biçimleri Listesi). Hattatal'da ilk dönem İskandinav saray şairleri tarafından kullanılan farklı nazım biçimlerine ilişkin açıklamalar ve çeşitli örnekler mevcuttur. Kitabın ilk üç bölümü tutarlı bir bütün oluşturur. Bu bölümlerin yazılma amacı Skaldskaparmal'da genç şairlere "şiir dilini öğretmek, geleneksel terimleri kapsayan geniş bir kelime haznesi kazandırmak ya da şiirleri takip edebilmeleri için şiirlerde yer alan eğretilemeleri doğru anlamalarını sağlamak" olarak dile getirilmiştir. Bu anlamda Nesir Edda, şiir sanatıyla uğraşmaya yeni başlayan şairlerin şiirlerde karşılaşılan yaygın mitolojik göndermeleri doğru anlayabilmelerine yardımcı olmak amacıyla yazılmış olan, açıklayıcı nitelikte bir kılavuz kitaptır.

images?q=tbn:ANd9GcTke-bRd0CpxDcdJY-4Pf1bISVsQudkqWFZYE1Q8A9J9-iwWf0l

Öte yandan Snorri de Hristiyan'dı ve özellikle pagan tanrıların maceralarını anlatan öyküleri çarpıtmadan aktarması ondan beklenemezdi. Buna göre Snorri ele aldığı konular ile kendi düşünceleri arasında çeşitli yollarla belli bir mesafe koymuştur. Öncelikle Nesir Edda'ya tamamen ilkel antropolojik gözlemlerle dolu bir giriş yazısı yazmıştır. İlk çağlarda insanların evrendeki düzenin farkına nasıl varmış olabilecekleri ve bu düzenin bir yöneticisi olması gerektiği sonucunu nasıl çıkarmış olabilecekleri hakkında kendi fikirlerini yazmıştır. Ona göre ülkemizde bulunan Truva şehri, ilk toplumların en görkemlisiydi ve her biri insanüstü niteliklere sahip prensler tarafından yönetiliyordu ve bu prenslerin bağlı oldukları tek bir kralın egemen olduğu on iki krallık mevcuttu. Bu hanedanlardan birinin veliahtı olan Tror'un (Thor) izini sürmüştür. Serüven peşinde yollara düşen Thor, Sif (Sibil) adında güzeller güzeli bir cadıyla tanışmış ve ikisinin birlikteliğinden büyük kahramanlarla dolu bir soy doğmuştur. Bu soydan gelen Odin'in şanının diğer bütün krallardan büyük olmasını sağlayacak birtakım doğaüstü güçleri varmış. Odin, Asya'dan ayrılıp Kuzey'e doğru seyahat etmiş ve o bölgedeki krallıkların her birine kendi oğullarını getirip kuzeyli toplumları Truva örneğine göre düzenlemiştir. İskandinavya'nın büyük kralları bu Asyalı göçmenlerin soyundan gelmiştir ve insanlar bu göçmenlere eski İskandinav dillerinde tanrılar anlamına gelen 'Aesir' demişlerdir. Snorri burada Ortodoks Hristiyan gibi bir tavır takınarak pagan tanrıları, cahil takipçileri tarafından tanrılaştırılmış olan eski kahramanlar olarak tanımlar.

Snorri Nesir Edda'sının ilk bölümü olan Gylfaginning, bir araya getirdiği mitolojik malzemeyi öyküleyici çerçevede aktarır. Snorri'nin elindeki mitolojik malzemenin en azından bir kısmını Nazım Edda gibi şiirlerden deşirmiş olduğuna kuşku yoktur. Ama bu malzemelerin hepsinin aslına sadık olduğunu söyleyemeyiz. Gerçi öyküleri anlatırken verdiği ayrıntıların fazlalığı, onun halk hikayelerinden ve efsanelerden oluşan sağlam ir kaynağa sahip olduğunu da belirtebilir.

images?q=tbn:ANd9GcQZy9dixBPffuI9V2eOisCG-QkaAZ8mI3xcJ3L4EbUHZ7YiGmNt

Snorri öyküler vasıtasıyla, Nesir Edda'yı yazmasının ardında yatan asıl amacın ne olduğuna gelir; şiir sanatının diline, betimlemelerine, kullandığı eğretilemelerin İskandinav mitleri bağlamında nasıl anlaşılabileceğine dair bir tartışma başlatmak. Bu noktada Skaldskaparmal'ın öyküsel anlatı çerçevesi geri çekilir ve Snorri doğrudan soru sormaya başlar. Altın niçin 'Sif'in saçları' ya da 'Su samurunun kan parası' veya 'Aegir'in ateşi' olarak anılır? Ayrıca şiirlerde kullanılan imgeleri verir ya da çeşitli tanrılara göndermede bulunmak için hangi eğretilemeleri kullanmanın uygun olduğunu belirtir. "Tyr'i nasıl tanıyabilirsiniz? Elbette ona 'tek elli tanrı' ya da 'kurdun bakıcısı' diyerek". "Peki, Hod'u nasıl anabilirsiniz? 'Ona 'kör tanrı', 'Baldr'ın katili' ya da 'ökseotu fırlatan' diyerek. Bu eğretileme ya da eski İskandinav dilindeki adıyla kenning, pekala kısaltmalar kullanılarak yazılmış bir mit olabilir. Bu, İskandinav saray şiirinin temel özelliklerinden biridir.

Üçüncü bölümde ise son kaynağımız olan Skald şiirlerine değineceğiz...

R.I.Page - İskandinav Mitleri isimli eserden derlenmiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İskandinav mitleri hakkındaki ana kaynaklardan üçüncüsü olan ve genelde skaldlar olarak bilinen, saray şairleri tarafından kaleme alınmış şiirlerdir. Nazım Edda'nın anonim olmasına karşın, Skald şiirlerinin çoğu ünlü şairlere mal edilir. Bu şairlerin yaşam öyküleri genellikle korunuyor ya da siyasal bağlılıkları biliniyor olabilir. Hatta bu şairlerin şiirleri, tarihleri bağımsız kanıtlarla saptanabilecek olan dönemin kimi önemli olaylarına sıklıkla göndermelerde bulunur. Bu sebeple skald şiirleri kullanılarak yazmalar kronolojisi oluşturulabilir. Skald şiirleri ilk kez muhtemelen 19. yüzyılda yazılmaya başlanmış ve Viking çağı üzerinden Ortaçağın ortalarına kadar yazılmaya devam etmiştir.Ancak Hristiyanlığın ve Roma edebiyatının bölgeye gelişine kadar runik harflerle yazılmış tek tük şiirler dışında çok az skald şiiri yazıya geçirilmiştir. Şiirlerin yazıya geçirilene kadar ağızdan ağza tam olarak aktarılmış olduklarını varsaymamız gerekir. Bu nedenle de skald şiirlerini kanıt olarak görmek pek mümkün değildir.

Skald şiirleri genellikle İskandinav krallarına ve soylulara yönelik methiyeler için yazılmış dizelerden oluşan, hayli ağdalı ve teknik açıdan incelikli şiirlerdir. Ayrıca bu şiirler önemli olayları kutlamak için kullanılabiliyordu. Bazen de şairin gözlemlediği veya bizzat başından geçen olaylar hakkında ayaküstü yorumlar yapabilmek için kullanılan bir araç görevi görüyordu. Skald şiirlerinin çoğu karmaşık dize yapılarına sahip olmalarının yanı sıra, az kullanıla sözcüklerin yaygın kullanılan sözcükler yerine geçirildiği, cümlelerin iç içe geçtiği ve eğretilemelerin bolca kullanıldığı karmaşık bir dilsel dokuya sahiptirler. Mitler işte bu eğretilemelerde saklı olabilirler.

images?q=tbn:ANd9GcS1CSYbk2R-hb4GwgYUQLAAUTFO4lRMqYXZ67VVvDmuGXhE1MSu6A

Nazım Edda, Nesir Edda ve Skald Şiirleri İskandinav mitolojisinin ana kaynaklarıdır. Taşıdıkları bilgi miktarı daha az olan ama önemli olabilecek kaynaklar da mevcuttur. Örneğin Snorri, Nesir Edda'nın yanı sıra 'Dünya'nın Düzeni' anlamına gelen Heimskringla adlı bir kitabıyla Norveç tarihini de kaleme alınmıştır. Bu çalışma, Norveç'in dokuzuncu yüzyılın sonlarında tahta çıkan 'tarihteki' ilk kralı olan ve 'Güzel Saçlı' diye de anılan Herald ile başlar ve bütün Norveçli kralların yaşam öykülerini kapsar. Herald'ın öyküsünden önce 'Yngling Hanedanlarından Kralların Tarihi' anlamına gelen Ynglingasaga adında bir kitabı vardır ve bu kitaptaki öyküler de efsanevi bazı krallar ile tanrılar hakkındadır. Saxo Grammaticus, Danimarka tarihi hakkında 13. yüzyılın hemen başında Latince kaleme aldığı Gesta Danorum adlı çalışmasını, söz gelimi Snorri'de bulduğumuz türden mitolojik malzemelerle tutarsızlıklar sergileyen pek çok mite ve efsaneye dayandırmıştır.

Farklı zamanlardan ve mekanlardan gelen ve farklı edebi gereksinimlere cevap veren kaynaklardan hareketle İskandinav mitolojisinin tutarlı bir açıklamasına ulaşmak pek mümkün görünmemektedir. Öykülerde bir karışıklık olduğu ortadadır. Kimisi açıkça belli bir sırayı takip etmektedir, kimisi ise oldukça dağınık ve bölük pörçük anlatılmaktadır. Bunların ne kadarının gerçek İskandinav efsanesi, ne kadarının sonradan uydurulan edebi öykülerden olduğunu anlamak güçtür. Mitlerin İskandinav inanışlarıyla ne gibi bir ilişkisinin olduğu da ayrı bir tartışma konusudur.

*R.I. Page

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Geriye az miktarda kayıt bırakmışlarsa da Hristiyanlar tarafından tahrip edilmiştir muhtemelen. Norveçliler hala Hristiyanlığa kin kusuyor Pagan atalarımızı zorla Hristiyanlaştırdınız katlettiniz diye. Aynı şeyi bugünlerde Araplara kin kusan Türkler olarak da görüyorum. Vikinglerin hiçbir zaman boynuzlu başlık kullanmadıklarını okumuştum. Ama mitolojide Tanrıların ve Valkürlerin başlıkları hep boynuzludur.

 

Hristiyanlığa kin mi kusuyorlar ??? Samileri ( Laponlar ) zorla hristiyanlaştıran hatta onları asimile edip kısırlaştırmaya varacak kadar vahşet uygulayan norveçlilerden mi bahsediyorsun ? Demek ki bizi hristiyanlaştırdınız bizde Laponları hristiyanlaştırıp intikamımızı alırız diye düşünmüşlerdir..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hristiyanlığa kin mi kusuyorlar ??? Samileri ( Laponlar ) zorla hristiyanlaştıran hatta onları asimile edip kısırlaştırmaya varacak kadar vahşet uygulayan norveçlilerden mi bahsediyorsun ? Demek ki bizi hristiyanlaştırdınız bizde Laponları hristiyanlaştırıp intikamımızı alırız diye düşünmüşlerdir..

 

Ben Norveçlilerden bahsediyorum da sen İsveçlilerin uzun zaman önce uyguladığı olaylardan bahsediyorsun sanırım. Norveçliler bildiğim kadarıyla oldukça milliyetçiler ve Hristiyan karşıtlığını da çoğu zaman milliyetçilikle ilişkilendiriyor ve Paganizme dönüş çağrısı yapıyorlar. Samilere bir şey yapılmışsa da dini açıdan değil etnik açıdan değerlendirmek gerek. Norveç'te radikal Hristiyanların olması orada yakılan kiliseleri ve artık adı onlarla anılan anti-Hristiyan black metal müziklerini, yayılan Neopaganist fikirleri açıklamaz. Kısacası konu nereden Laponların haklarına geldi anlayamadım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben Norveçlilerden bahsediyorum da sen İsveçlilerin uzun zaman önce uyguladığı olaylardan bahsediyorsun sanırım. Norveçliler bildiğim kadarıyla oldukça milliyetçiler ve Hristiyan karşıtlığını da çoğu zaman milliyetçilikle ilişkilendiriyor ve Paganizme dönüş çağrısı yapıyorlar. Samilere bir şey yapılmışsa da dini açıdan değil etnik açıdan değerlendirmek gerek. Norveç'te radikal Hristiyanların olması orada yakılan kiliseleri ve artık adı onlarla anılan anti-Hristiyan black metal müziklerini, yayılan Neopaganist fikirleri açıklamaz. Kısacası konu nereden Laponların haklarına geldi anlayamadım.

 

Hayır isveçlilerden değil Norveçlilerden bahsediyorum.. Siz hristiyanlığa kin kusuyorlar dediniz de ona istinaden Laponlara geldi mevzuu.. Üç beş tane black metal grubunun paganist olması başka bir toplumu zorla hristiyanlaştıran bir toplumu aklamaz benim nazarımda.. En çok ta Mari Boine Persen Norveç politikalarına karşı duruş sergilemiştir son dönemlerde.. Neyse yani kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.. Konu güzel bu arada..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...