Jump to content

Kuzey Amerika'da Tümülüsleri Yapan Yerliler


nevermore

Önerilen Mesajlar

James Churchward

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/mu-resimleri-uygarlik-sembol0002.jpg

Kuzey Amerika kıtasında yaşayan tarih öncesi halklardan hiçbirisi topraktan binalar inşa eden topluluk kadar ilgi uyandırmamış ve üzerinde durulmamıştır. Yığma tümülüsleri ve gömütlerinde bulunan kalıntılar arasında yüksek işçilikli çanak çömlekler, iplik geçirme delikleri olan kemik dikiş iğneleri, taş pipolar, deniz kabuklarından yapılmış zarif kolyeler, kumaş parçaları, catlinite, gümüş, bakır ve sedeften süs eşyaları ve olağanüstü büyüklükte incileri olan kolyeler vardır.

Süs eşyaları ve çömlekler üzerinde onları Meksika'da yaşamış tarih öncesi bir ırka ve Mu'ya bağlayan dinsel semboller bulunmaktadır. Bu semboller, onların yüksek bilimsel bilgiye sahip olduklarının göstergesidir, çünki günümüzde bilim dünyasına henüz doğmakta olan büyük Kozmik İlimlerin tam anlayışına vakıftılar. Kozmik İlimler tüm güçlerin ana babası olan Dört Büyük İlksel Gücün kökenini ve işlevlerini içerirler. Amacım tümülüsleri inşa eden bu kişilerin tarihini vermeye çalışmak değil, onların sırlarına dair kamuoyuna malûmat veren arkeoloji otoriteleri tarafından göz ardı edildiği açık olan bazı ayrıntılara dikkat çekmektir. Hak ettiği değeri bulamadığını düşündüğüm büyük uygarlıklarını ve Meksika'ya Mu'dan geldiklerini göstermektir.

Coğrafî olarak bugün Mississippi Havzası denen bölgede yaşıyorlardı. Burası Atlantis batmadan önce Meksika Körfezi'nden kuzeye doğru uzanan sığ ve ülkenin içlerine doğru girmiş bir denizdi. Atlantis'in batışı Atlantik Okyanusu'nda muazzam bir çukur açmıştı. Çevredeki sular bu çukura doğru çekilerek onu doldurma ya başladılar.

Bu durum yakınlardaki çeşitli alçak iç denizlerin de sularının çekilmesine yol açmış, buralarda bataklıklar veya yerleşilebilecek kuru topraklar meydana gelmişti. Aynı şey sahil şeritleri için de geçerliydi. İşte Mississippi Vadisi'ndeki sular da bu süreçte çekilmişti. Fakat sular çekildikten sonra bile buraların yaşanabilecek bir yer hâline gelmesi için aradan uzun bir zaman geçmesi gerekti. Mississippi Vadisi'nde Kayalık Yerleşimcileri veya onların atalarından kalma hiçbir esere rastlanılmamış olması bunu doğrulamaktadır.

Görünen odur ki tümülüsleri yapanların sonları çok anî gelmiş, tıpkı Kamboçya'nın Kimerleri gibi artlarında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardır. Bu halkın anî yok oluşlarına gerekçe olabilecek bir ipucu bulunamamıştır, fakat Kimerlerinki bellidir çünki bu halkın bir tufan, Meikong Nehri boyunca ilerleyen ve tüm Kimer topraklarını içine alan bir tufan dalgası tarafından yok edildiği jeolojik olarak gösterilmiştir.

Toprak tümülüsler inşa eden halk kayıptır, fakat arkalarında onların nesillerinden gelen hiç kimse kalmamış mıdır? Eğer Kutsal Semboller kabul ediliyorsa, ki bana göre halkların zaman içindeki hareketlerini izlemenin en emin yoludur (bunu elli yıllık bir çalışmadan sonra söylüyorum), o zaman elimizde kendisinden yola çıkabileceğimiz bir şey vardır. Bu ve bundan sonra bulunabilecekler, bize bu halkın neslinden gelen insanların hâlen aramızda, güneybatı eyaletlerimizdeki Kızılderili kabilelerinin içinde yaşadıklarını gösterebilir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(49).jpg

Şekil 1. Güneydoğu Missouri ve Arkansas güzergâhında bir toprak kümesinin içinde bulunmuştur. Kadim bir sanat eseridir.

Şekil 2. Bana ait bir su şişesidir. Son on yıl içinde New Mexicolu Kızılderililerden satın aldım ve bana verildiği sırada yepyeniydi. Yeni çağdaş bir eserdir. Renkler dışında, her iki eşya üzerindeki ana figürler birbirinin fevkalâde benzeridir. Eski olanında krem rengi bir zemin üzerinde parlak şekiller vardır. Çağdaş olanında zemin kiremit kırmızısıdır, şekiller siyahtır ve kenarlarına beyaz renkli hat çekilmiştir.

Söz konusu sembol, çizgilerine kadar aynıdır ve Kutsal Dörtlü'yü Dört Büyük İlksel Gücü temsil eden haçın artistik bir tasarımıdır. Haçın çizgileri batıya doğru uzatılmıştır, yani batıdan doğuya doğru bir hareketi verirler. Buna bazı Meksika tabletlerinde de rastlıyoruz.

Kuzey Amerikalı tümülüs yapımcılarının gelişmiş düzeyde bir Kozmik Güçler bilgisine sahip olduklarına dair ipuçları ortadadır ki, bunu ancak dolaylı bir bağlantıyla veya dolaysız olarak Anavatan'dan elde etmiş olabilirlerdi. Bu da atalarının Mu'dan gelmiş olduğunu gösterir, fakat Amerika'ya hangi noktadan gelmişlerdi? Halihazırda bu gömüt ve tümülüslerin bulunduğu topraklarda yaşayan Kızılderililerin gelenek ve öykülerinde şöyle söylenildiğini öğrendim:

"Bu tümülüsleri inşa edenler Mississippi Vadisi'ne Meksika'dan gelmişlerdi."

Bu insanların Kuzey Amerika'ya Meksika'dan geldiğini söyleyen Kızılderili gelenekleri kanıtlanabilir mi?

Prehistorik bir Meksika halkına ait, Tümülüsleri İnşa Edenler ile aynı sembolleri kullanan ve aynı anlamları ileten bir eseri göstermiştim. Tümülüsleri İnşa Edenlerin diğer sembollerinin Niven'in Meksika Tabletleri üzerine kazınmış sembollerle de karşılaştırılması, bu ikisi arasında kesin bir bağlantı olduğu ve buna bağlı olarak bu Kızılderili efsanelerinin sözlü olarak nakledilen bir tarih olduğu kanaatini doğurmaktadır.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(50).jpg

Örnek olarak başka bir tümülüste bulunan sürahi üzerindeki sembolleri ele alalım ve onları Meksika tabletlerindeki bazı sembollerle karşılaştıralım. Bu Amerikalı Tümülüsler İnşa Eden Halk ile sözünü ettiğimiz prehistorik Meksika ırkı arasındaki olağanüstü güçlü bir bağlantı olduğuna dair önemli bir ipucudur.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(51).jpg

Bu sembol Missouri, Mississippi County'deki toprak gömütlerden birinde bulunan sürahi üzerine işlenmiştir ve Güneşin Güçlerinin nasıl üretildiğini ve Güneş Sistemi içinde nasıl yol aldığını gösteren bir diyagramdır.

Analizi şunu gösterir:

Güneşin katı bir kabuğa ve yumuşak bir merkeze sahip olduğunu;

Güneşin Daha Üstteki Güneşine bağlı olarak batıdan doğuya doğru döndürüldüğünü.

Dönen katı kabuk yumuşak iç kısmı da aynı yönde harekete iter fakat hızlarının aynı olmayışı bir sürtünme hattı, bir mıknatıs meydana getirir. Bu, merkezdeki yumuşak maddenin kıvrılmış olmasıyla gösterilmiştir.

Merkezdeki yumuşak maddenin dört kola ayrılarak bir haç meydana getirir şekilde gösterilmesinin nedeni Dört Büyük İlksel Güce gönderme yapılmasıdır; bilindiği gibi Dört Büyük Gücün ilk ve orijinal sembolüdür.

Güneşin ışınları aktivite sembolü şeklindedir, böylece ışınların Güçleri bir yere taşımakla meşgul olduklarını, üretilen Güçlerin katı kabuktan ışınlar vasıtasıyla, bu diyagramda gösterilmeyen belli işlevlerin yürümesini sağlayacak bir tarzda, taşındığını söylemektedir.

Amerikalı Tümülüs Yapımcılarının bu diyagramı, Altın Çağ Kitaplarında yer alan, Güneş'in bu yönüyle ilgili tanımlarını bütünüyle sürdüren bugüne kadar rastladığım tek örnektir ve dolayısıyla Amerikalı bu halkın mükemmel bilimsel bilgiye sahip olduklarının göstergesidir. Meksika tabletlerinin birçoğunda bu bilginin bazı kısımları yer alır, fakat hiçbiri bu örnekte olduğu gibi bütünsel anlayışı sergilemez. M.Ö. 1200 yıllarına ait Mısır metinleri Mısırlıların da Kozmik Güçleri anladıklarını gösterir, fakat ne kadar zaman sonrasında bilemiyorum.

Amerikalı Tümülüs yapımcılarının başlangıcı hangi tarihe dayanmaktadır? Ve bunun davet ettiği soru da şudur: Dünyanın Kozmik Bilimleri kaybetmesi acaba ne zamandan bu yanadır? Aslında hiçbir şey bütünüyle yitirilmiş değildir.

Örneğin yaşlı Rishi bu hususta bilgi sahibiydi. Bu bilginin bazı kısımları Doğu'da ve Polinezya'da hâlâ bilinmektedir ve bazı kısımların Kuzey Amerikalı Kızılderili Kabilelerinin bazılarınca bilinmediğinden kuşkuluyum. Böyle konuşmak için iyi nedenlerim var. Aşağıdaki diyagramdaki güneş, Yaradan'ın monoteistik sembolü Ra olarak değil, Gök cismi Kin olarak çizilmiştir.

Yukarıda anlattıklarımızın bütünüyle Vahyedilmiş Metinlerde yer alan öğretiler olduğunu da bir kere daha belirtelim.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(52).jpg

Bu, ortadaki beyaz haçı çevreleyen daha gösterişli kırmızı bir haçla Gök cismi olan güneşin simgelendiği bileşik bir haçtır. Beyaz ve çevrelenen haç Uluumil diye okunur ki çevirisi Ülkesi, Toprakları, İmparatorluğu'dur ve Güneş'in içinde olmasından dolayı Güneş İmparatorluğu, Mu diye okunur.

Beyaz ve çevrelenerek yaygınlaştırılan içteki haçı kuşatan yekpare haç Dört Büyük İlksel Gücün en eski ve orijinal sembolüdür. Bazen de daha sonraları "Uğur" sembolü denen Svastika ile tasvir edilmişlerdir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(53)1.jpg

Tümülüsleri İnşa Edenlerin sembolünün yanma koymak için Niven'in Meksika Tabletleri arasında 1231 No'lu olanını seçtim. Kıyas için bunu seçme nedenim, daha önceki yazılarımda da çeşitli vesilelerle belirttiğim gibi, Niven'in 3000'in üzerinde tabletten oluşan koleksiyonunun içindeki ve ayrıca dünyadaki buluntuların içinde en önemlilerden birisi olmasıdır.

Her iki örnekte de, Tümülüsleri İnşa Edenler ve Meksikalılar, kadim insanların söylemiyle "O'nun emirleri, O'nun muradı, O'nun istekleri" olan Dört Büyük İlksel Gücün Yaradan'dan sadır olduğunu göstermektedirler. Her iki sembolde de batıdan doğuya doğru ilerledikleri, böylece tüm evrenin batıdan doğuya doğru dönmesine yol açtıkları ve hayatiyeti olan tüm hareket eden kürelerin eksenleri etrafından batıdan doğuya doğru devretmelerine sebep oldukları gösterilmiştir.

Bu, dünyanın tüm kadim ülkelerinde karşılaşılan evrensel bir semboldür. Ra olan Güneş'in, Yaradan'ın monoteistik sembolünün çizimidir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(53).jpg

Tümülüsler İnşa Edenlerin Sembolleri

Birinci Sıra, 1-5 No'lu Figürler. Bütün bu semboller Güneş'in çizimidir ve hepsi de dünya çapındadır yani tüm kadim halkların yazılarında yer alırlar.

İkinci Sıra, 6-10 No'lu Figürler. Bu beş sembol Dört Büyük İlksel Gücün ve onların Yaradan'dan sadır olduğunun tespitidir. 6,7 ve 8 No'lu figürlere Niven'in Meksika Tabletlerinde sıklıkla rastlanılır ve Meksika'da daima bunların çıkış noktasının Yaradan'ın talebi veya emri olduğu gösterilir. 9 ve 10 No'lu figürlerin dünyanın her yerindeki kadim metinlerde daha yaygın olarak kullanıldığı görülür.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(54).jpg

Üçüncü Sıra. 11-15 No'lu Figürler. Bu figürler yeryüzünün Güçlerini, onların kökenini ve işleyiş tarzını simgelerler. 11 ve 12 No'lu çizimler 13 ve 14 No ların yalın birer çizimidir. Bu dört figürün hepsi de yerkürenin eriyik hâldeki iç kısmının katı yer kabuğunun içindeki dolaşımını ve ona sürtünmesini gösterir. Bu sürtünme her ikisi arasında bir friksiyon alanı meydana getirir ki bu da bir mıknatısa yol açar. Bu mıknatısın iki bölümü vardır, biri Güçlere etki ederken diğeri elementlerden oluşan maddeyi etkiler.

Elementleri kontrol eden bölüm genel anlamda Yerçekimi Gücü diye bilinmektedir ve bundan dolayı Yerçekimi Gücü diye hilinen şey Yerküre'nin büyük Merkezî İkili Mıknatısı'nın Soğuk Bölümü'nün kuvvetidir. Güçler üzerinde kontrol edici tesire sahip Bölüm yalnızca Yerkürenin Güçlerini etkiler, Yerküre atmosferinin dışından çıkıp gelen hiçbir gücü kontrol edemez. Şekil 15, Yerküre'nin gövdesinden çıkarak atmosfere geçen Güçleri gösterir (bunlar Güneşin ışınları içinde taşman ve onlarla uyumlu Güneş güçleri tarafından dışarı çekilirler).

Elementler gibi dünyasal Güçler tükenirler ve tükendikleri zaman Güneş'in bunlarla yakınlık kuran güçleri artık onları çekemez ve üzerlerindeki kontrol kal­kar. O zaman Merkezî Mıknatıs onları tekrar büyük sürtünme hattına geri çekmeye başlar, ta ki yeniden canlanıp tazelenene ve bir kere daha tabiatın onlardan istediği vazifeyi icra etmek üzere tekrar gönderilene kadar. Şöyle de söyleyebilirim; Yerküre'nin Güçlerinin işleyişi ve kökeniyle ilgili bu örnek evrendeki tüm dönen devredilen cisimlere uygulanabilir ve böylece Evren'in tek bir İlâhî Yasa tarafından kontrol edildiği ortaya konulabilir.

1.Sıra, 16-20 No'luFigürler. Bunlar da Dört Büyük İlksel Gücün sembolleridir. 17, 19 ve 20 No'lu figürler Yaradan'dan hasıl oluyor şeklinde gösterilmişlerdir. Şekil 16, 70.000 yıldan daha eski olan Mu'nun Kutsal Metinleri'nde yer alması nedeniyle Kutsal Dörtlü'nün orijinal ve en eski sembolüdür. Bütün bu sembollerin Meksika tabletlerine de kazındığı bulgulanmıştır. Şekil 19, daha önce Piramit Haç diye verdiğim sembolün tam bir kopyasıdır.

2.Sıra, 21-24 No'lu Figürler. Bu sırada yalnızca bir figüre, No 22'ye dikkatinizi çekeceğim. Diğerleri ortak ve dünya, çapında sembollerdir. Şekil 22'deki sembol ise çok enderdir. Bunun tek bir örneğini bulabildim ve bu da 4000 - 5000 öncesinin Hindu metinlerindeydi. Bu figür (güneş) Sistemine ışınları yayan Güneş'i simgelemektedir. İki çeşit ışın olduğu gösterilmiştir; yoğunlukları nedeniyle karanlık ve görülemeyen ışınlar ve açık renkli görülebilen ışınlar. Güç sembolünün gösterdiği üzere, ışınlar Güç formundadır. Gene kıvrıktır, batıdan doğuya doğru işlemekte ve bir çember oluşturmaktadırlar. Dairesel bir yörünge izledikleri için Güneş'ten gelen bütün ışınlar Güneş'ten yeryüzüne dik bir çizgi hâlinde değil, bükülmüş olarak çarpmalıdırlar.

Bu da gene prehistorik Amerikalıların bilimde bugün vardığımız noktanın ilerisinde olduğunu göstermektedir. Günümüz bilim adamları bu gerçeği takdir edebiliyorlar mı? Bu bugün (1933) yalnızca teorilere dayanan bilimsel bilgide çok geri kaldığımızı göstermiyor mu? Ben kişisel olarak böyle düşünüyorum.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(55).jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tümülüsler İnşa Eden Halka Ait Bir

Taş Takvim

Boyutları. Taş, armut şeklindedir. Uzunluğu yaklaşık 40 cm ve en geniş yeri 32,5 cm'dir. "Hot Springs yakınlarındaki tortulu şistlerde bulunanlara benzeyen yuvarlak bir kumtaşıdır. Bir kilo yüz g ağırlığındadır."

Tanımı. Ortasında çapı 17,5 cm olan hafifçe yükseltilmiş bir yüzük bulunmaktadır. Bu yüzük on üç eşit bölüme ayrılmıştır. Her bir bölüme bir şekil veya glif oyulmuşum Bu dairenin epey daha yükseğinde bir diğer daire vardır. Bununla Tanrılığın sembolü olan Güneş'in çiziminin amaçlandığını ön görüyorum. Bu ana figürün bir üstünde, bir takvim ayı sırasında Ay'ın geçtiği evreler resmedilmiştir.

Bu bize aşağıda olanın anlamını söylemektedir, yani on üç bölümlü çember bir yıldaki on üç ayı temsil etmektedir. Bir daire meydana getiren on üç ay bize yılın tamamlandığını, başlangıcı ve sonu söylemektedir. Aynı evrelerini gösteren manşetin tepesinde yukarıdaki cennetten aşağı bakan Her şeyi Gören Göz gösterilmiştir. İlk yazılı metinlere kadar giden ve dünya çapında rastlanılan kadim bir semboldür. Takvimin dış tarafında, taşın kenar hattına yakın bir yerde İnsan dahil çeşitli hayvanlar gösterilmiştir.

Takvimdeki Glifler

1 - Belirgin olmadığı için bunun ne anlama geldiğini veya neyi simgelediğini pozitif bir kesinlikle söylemek zor, ancak kanatlarını açmış bir kuşa benziyor. Eğer öyleyse, Amerika Kızılderililerinin Gökgürültüsü Kuşu olması muhtemeldir.

2 - Bu, karların yeri bembeyaz bir örtü gibi kapladığı Maya Zac ayının, beyaz ayın tasviri gibi gözüküyor.

3 - Bu, benim için yeni bir sembol. Anlamını bilmiyorum.

4 - Bu, nehirde yol alan bir balıktır, bu ayda balığın çok bol olduğuna, yumurtalarını bıraktıkları yataklara doğru koştukları zamana işaret edilmektedir.

5 - Bu glif Mu alfabesinin harflerinden birisidir. Ezoterik bir anlamı vardır.

6 - Kutsal Lotus çiçeğinin, Mu'nun bitki örtüsü sembolünün çizimidir. Lotus Mu'nun bütün sembolleri içinde en çok sevileni ve sayılanıydı. Mısırlılar Mu'dan daima Lotus diye söz etmişlerdir.

7 - Bu, Tümülüsler İnşa Eden Halk'ın geleneksel yılanının başının çizimidir. Pipestone taş ocaklarındaki kalıplar arasında aynı buna benzeyen dizaynlar vardır. Pipoların sözünü ettiğimiz yılanın başı şeklinde olduğuna şüphe yoktur.

8 - Bu, Doğu Ülkelerinin ortak kutsal sembollerinden birisidir. Buna Amerika'da yalnızca ve yalnızca tek bir kere, Tümülüsler İnşa Eden Halk'ın tümülüslerinden birisinin içindeki kalıntılar arasında rastladım. M.Ö. 2500-2000 yıllarında Brahmin rahiplerinin öğretmenleri olan Naakalleri Hindistan'dan Himalayalar'ın karla kaplı yüksek bölgelerine sürdüğü zamanlarda anla­mını yitiren kadim dinsel sembollerden birisidir. Bu sembolün anlamı kadim dildeki dört sözcükle ifade edilir. Bu sözcükler toplu niyaz veya duaların başında söylenirdi. Bugün de hâlâ zikredilmektedirler, fakat rahiplik kurumu bunların anlamını artık bilememektedir. AUM'un (Om) anlamı o tarihten sonra unutulmuştu. Altıncı ve sekizinci aylarda bu taş takvimi yapan kişilerle Tümülüsler İnşa Edenler arasında yani Mu ile Doğu arasındaki direkt bir bağlantıyı bulguluyoruz.

9 - Bu glif benim için yenidir. Pirinç bitkisinin kesimini ve hasat edilişinin tasvir edildiği izlenimini verir. Bu taştaki zamanla Ağustos veya Eylül ayma denk gelmektedir. Tanelerin olgunlaştığı ve depolandığı hasat zamanına karşılık olmalıdır.

10 - Bu sembole kadim yazılarda sık rastlanılır. Ağaçların yapraklarını dökerek dallarının çıplak kaldığı sonbaharı temsil eder.

11 - Bu taş üzerindeki en ikna edici sembollerden birisidir ve bu taş takvimi yapanları direkt Tümülüsleri İnşa Eden Halka, Polinezya'ya ve ilk atalarının oradan gelmesi nedeniyle de Mu'ya bağlayan bir ipucudur. Sözünü ettiğimiz sembol bu bölümde anlatacağımız Gri ve Siyah Uçlu Örümcek'tir. Bana verilen bilgiye göre Schliemann tarafından gün ışığına çıkarılan Anadolu'daki kadim Truva hazineleri arasında da buna benzer örümcekler bulunmaktadır.

12 - Bu sembol tartışmalıdır. Bir geyiğin ana hatları olabilir.

13 - Bunun bir bizonun kabataslak çizimi olduğuna şüphe yoktur. Yılın son ayıdır ve hayvanın başı öne doğru eğiktir. Yılın, kuzeyde yiyecek bulmanın gittikçe güçleştiği ve güneye doğru inildikçe şartların daha elverişli olduğu zamanını anlatıyor olabilir mi? Sanırım öyle. Aynı soru 12 Numara, geyik için de geçerlidir.

Yorumlar. Taşın dış kenarında çeşitli hayvanlar bulunmaktadır. Bunları nakledemeyeceğim, fakat iki tanesi eski resim yazılarında ve Kızılderili efsanelerinde gayet belirgindir.

Bu Taş Takvim'in tasarımcılarının İlk Büyük Uygarlığın Kozmik Güçler ve Kozmik Bilimler öğretileriyle yakından tanıştığının aşikâr olduğu görülmelidir. Bunun da gösterdiği şey bir zamanlar Amerika'nın dünyanın gelmiş geçmiş en yüksek uygarlığının tadını çıkardığıdır.

Büyük Yılan Tümülüsler

Tümülüsler İnşa Eden Halk'ın kamuoyunun bu kadar ilgisini çekmesinin başlıca nedeni, büyük yılan şeklindeki tümülüsleridir. Bu yılan şekilli tümülüslerin sembolik bir anlam taşıdığı tartışılmaz. Dinin başlangıcından itibaren türlü çeşit dizaynlardaki yılanlar dinsel seremonilerde her zaman büyük bir rol oynamış, yalnızca belli bir ırk tarafından değil tüm kadim uluslar tarafından sembollerin ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren kullanılmışlardır.

Amerika Yılan Tümülüslerinin en önemlilerinden bir tanesi, Ohio, Peebles yakınlarındaki Brush Creek'tedir. Bu Yılan Tümülüs'ün sembolik kullanımının kesin olarak neye yönelik olduğunu -Yaradılışın Yedi Emrini mi, Suları mı yoksa Mu'nun yok oluşunu mu hedef aldığını- bilemeyiz. Muhtemelen hepsi de doğrudur. Törenlerle bağlantılı olarak Mu'nun vurgulandığına inanmak için nedenimiz vardır, şöyle ki: Bazı Yılan Tümülüslerin adak taşları veya sunakları olduğu bildirilmiştir ve bu da ay­nı şeyin orijinal hâllerinde hepsi için geçerli olabileceği olasılığına işaret etmektedir. Mu dibe çökerken gittiği yer "ateşten bir uçurum", aşağısının ateşleriydi.

Bu felâketten sonra geride kalan ve hayatlarını sürdürmeye devam eden ulusların çeşitli zamanlarda ve çeşitli vesilelerle onun ateşler tarafından yutulmasının anısını canlı tutmaya çalışmaları bir gelenek hâline gelmiştir. Maya ve Kişelerin bu anma işlevini yerine getirmek için ateşli evi kullandıklarını, Mısırlıların bir ateş çukuru veya tankı olduğunu ve daha başkaları tarafından kullanılan ateşe kurban etme tanımlarını açıklamıştık.

İngiltere, Stonehenge yakınlarında Ohio, Peebles'tekinin tamamen eşi olan bir Yılan Tümülüs'ün bulunduğu rapor edilmiştir. Demek ki Amerikalı Tümülüsler İnşa Eden halkın kullandığı özgün sembolün aynısı İngiltere'de de karşımıza çıkmaktadır ve her ikisinde de aynı anlam ve kavramlar iletilmektedir. Şimdi bunun mantıksal sonucu nedir? Şüphesiz ki ortak köken Tümülüsleri İnşa Edenler İngiltere'ye hangi yoldan gelmişlerdir. İngiltere'de bulunan farklı sembolleri ve Mısır'm sergilediği çok daha vurgulu birikimin izini sürmek, kişiyi böyle bir soruya sevk etmektedir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(56).jpg

Örümcekler

Tümülüsler İnşa Eden Halk'tan geriye kalanlar arasında kamuoyunun ilgisini en çok Yılan Tümülüsler toplarken, kişisel olarak beni örümcekler cezbetmiştir. Elli yıl kadar önce Güney Denizi Adaları'ndaki keşif gezilerinde sürekli olarak Gri ve Siyah Noktalı Örümceklerle ilgili efsanelerle karşılaşmıştım. Bu efsaneler bu örümceğin simgelediği bir şey olduğuna ve onun kutsal bir sembol olduğunu gösteriyordu, fakat onun ne olduğunu belirleyememiştim. Efsaneler de bir ipucu vermiyordu. Örnek olarak:

"Orada Gri ve Siyah Noktalı Örümcek Cennete yükselecekti, fakat havanın aşırı soğukluğu ona izin vermedi."

"Yollar Gri ve Siyah Noktalı Örümceğin ağını temsil edecek şekilde hünerle inşa edilmişlerdi ve hiç kimse onların nerede başlayıp nerede bittiğini söyleyemezdi."

Elli yıl boyunca bu bulmacayı çözmeye çalışıp sonunda pes etmişken birden aradığım yanıta kavuştum. Meğer burnumuzun dibindeymiş. Evet İnsanoğlunun büyük geçmişine açılan kapının anahtarı burada elimizin altında, Amerika'dadır.

Örümceklere dikkatimi çeken Cincinnati, Ohio'dan dostum Dr. Thomas M. Stewart oldu. Bunlar yuvarlak deniz kabukları üzerine işlenmişlerdir ve her birinin sırtında neyi temsil ettiklerini gösteren bir sembol bulunmaktadır. Bu özel kalıntılar Missouri, Arkansas ve Tennessee'deki kemerli gömütlerde bulunmuştu. Bulundukları yerlerin konumunu dikkate alan Dr. Stewart, bunların Mısırlıların mezar odalarında Skarabe'yi kullandıkları tarzda kullanılmış olabileceklerini önerdi.

Bu Örümceklerin sırtlarındaki semboller 205. sayfada gösterilen Sürahi'nin üzerindeki süs yerine kullanılan sembollerin eşidir. No 1, sayfa 205'deki 2 No'lu Dört Büyük Gücün Orijinal sembolüdür. No 2, s. 205 No 3'te verilen, Güçlerin batıdan doğuya doğru iş gördüklerini göstermektedir. No 3, sayfa 205 No 2'de gösterilen bileşik sembolün aynısıdır.

Bu sembollerin bazıları, Girit, Kıbrıs ve Anadolu'daki kadim Truva harabelerinde ortaya çıkarılan seramik eşyaların üzerinde yer almaktadır.

Nadiren rastlanılmasına rağmen, Gri ve Siyah Örümceğin bir zamanlar sembol olarak kullanılmasının geniş bir alanı kapsadığını, bunlara birçok seramik eşya üzerinde rastlanılabileceğini, bugüne kadar önemi bilinmediği ve o gözle bakılmadığı için dikkatimizden kaçmış olabileceğini düşünüyorum.

Sanırım buraya kadar anlattıklarımız, arkeolojinin sadece eskiden kalma harabelerde kazı yaparak sembolleri, kabartma yazı ve yazıtları ortaya çıkartmaktan ibaret olmadığı, asıl işlevinin bulunan bu sembol ve yazıları okumak olduğu şeklindeki görüşümün daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur.

Bir yapı­nın inşasında çalışan bir işçinin temel kazarken üzerinde kadim harflerle yazılmış bazı yazılar bulunan bir taş parçasına rastlayıp onu bulunduğu yerden çıkarması onu bir arkeolog yapar mı? O yalnızca bir inşaat işçisidir. Tarlasını süren bir çiftçi de üzerinde yazılar olan eski bir taşa çarpabilir. Onu söküp alması onu arkeolog mu yapar? O yalnızca işini yapan, tarlasını ekine hazırlayan bir çiftçidir. Veya çocuklarından birisi patatesleri topraktan çıkarırken eski bir çömleği gün ışığına çıkarabilir. Ama sonuçta o bir tarım işçisidir, arkeolog değil.

Tümülüsler İnşa Eden Halk'ın Sembolleri, okunmadıkları takdirde, sanatsal birtakım süsler olmaktan ileri gidemezler. Fakat okunurlarsa, Kuzey Amerika'nın erken tarihine ait bir sayfayı elimize verebilirler. Bu sayfada Tümülüsler İnşa Eden Halk diye adlandırılan ve bir zamanlar bizim topraklarımızda yaşayan gizemli bir ırkın Meksika yoluyla Mu'dan geldikleri, bunların yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşmış aydınlanmış bireyler olduğu, Kozmik Güçler ve işlevleri hakkında bugün bizim sahip olduğumuzdan daha ileri düzeyde bilimsel bilgiye sahip olduklarını gösteren bilgiler anlatılmaktadır.

Ahtapot, Kutsal Bir Sembol

Ahtapot

Ahtapot ender kutsal sembollerden birisidir. Bununla onun nadiren kullanıldığını değil, bu sembolden yalnızca birkaç tane bulunduğunu söylemek istiyorum. Aslında kadim halklardan bazıları için çok yaygın ve ortak bir sembol olduğu düşüncesindeyim. Genellikle seramik çanak çömlek üzerinde bulunan bu desenlere arkeologlar yalnızca süsleme gözüyle bakmışlar, bu örneklerin hiç tartışmasız onların kutsal semboller olduklarını gösterdiği gerçeğinden habersiz kalmışlardır (Resim VI, s. 153).

Ahtapot daha çok kadim Grek seramiklerinin üzerinde yer almıştır: Birkaç bin yıl öncesine kadar Peru, Brezilya, Kuzey Amerika, Yunanistan ve İskandinavya'da kullanılıyordu. Kullanılma tarzına bakarak, bunun bir Su Şeytanı, Hayatın Düşmanı'nın sembolü olduğuna hükmedilebilir. Rolü, dünyada hayatın zuhur etmesini engellemekti.

Dünya üzerinde hayatın zuhur edişini konu olan kadim yazıların pek çoğunun kullandığı sembolizasyonda Güneş ve Sular' ın arasında bir şeye galip gelmek üzere yapılan temsilî bir savaş sahnesi verilir, fakat o bir şeyin ne olduğu gösterilmez.

Örneğin: Babilliler Belmarduk'un -Güneşin- Tiametle - Sularla- dövüştüğünü söylerler. Tablette; "Tanrılar canavar Tiamet'le büyük bir karşılaşmaya hazırlanıyorlar." "Tanrı Belmarduk Tiamet'e üstün geliyor." gibi ifadeler yer alır. Mısırlıların yılan Aphopis'in (suların) üstesinden gelen ve onu öldüren Horus'ları (güneş) vardır. Hindular Krişna'nın (güneş) yılan Anatha'yı (sular) öldürdüğünü söylerler. Ve Grekler Apollo'nun (güneş) Piton'u (sular) yendiğini belirtirler. Mu'nun Vahyedilmiş Metinleri'nin Beşinci Emir'i şöyledir:

"Ve Güneş'in ışınları suların balçığındaki toprağın ışınlarıyla buluştu ve bu balçıktaki parçacıklardan kozmik yumurtalar -hayat tohumları- oluştu."

Bu saydıklarımızı Ahtapot'la ilgili efsanelerle birleştirdiğimiz zaman, ortaya çıkan görünüm şudur ki Ahtapot, kozmik hayat yumurtalarının oluşabilmesi için Güneşin Güçlerinin Yerkürenin Güçlerini dışarı, sulara doğru çekmesine izin vermeyen balçığın rezistansının (direncinin) sembolüdür. Buna karşın Güneşin Güçleri galip gelmiş ve kozmik yumurtaları oluşturmuşlardır ve İlâhî Emir üzere hayat başlamıştır.

Bugün anlatıldığı şekliyle Ahtapot'la ilgili efsanelerin hepsi tam anlamıyla birer mittir, fakat mitten geriye doğru gider ve kökene ulaşırsak, gerçek efsaneyi açığa çıkarabiliriz.

Her nerede bir efsaneyle karşılaştıysam, efsanenin anlattığı fenomenin o bölgede vuku bulmuş gibi nakledildiğini görmek dikkat çekiciydi. Bu özellikle vahşî ve yarı vahşî kabileler için daha geçerlidir.

Örnek olarak: Fiji Adaları halkının "Babil Kulesi" hakkında bir efsaneleri vardır. Onlara göre "Babil Kulesi" Fiji adalarından birisinde inşa ediliyordu. Fijililer ziyaretçilerine karşı çok naziktirler ve isteyen herhangi bir kişiyi memnuniyetle söz konusu mekâna götüreceklerdir. Polinezyalılar'ın "Nuh'un Gemisi"ni anlatan bir efsaneleri vardır. Geminin kendi adalarından birinde inşa edildiğini iddia ederler. Maoriler'in "Habil ve Kabil" hakkında bir efsaneleri vardır. Size Habil ve Kabil'in Yeni Zelandalı olduklarını ve Habil'in öldürülmesi olayının Yeni Zelanda'da geçtiğini söyleyeceklerdir.

Sembolik Ahtapot, Güneş için de geçerli olduğu gibi, farklı isimler altında bilinmiş, o yörenin diline göre bir isim almıştır. Fakat tüm halklarda o bir Su Şeytanı ve Hayatın Düşmanıydı. Başka bir anlamı yoktur.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(57).jpg

Yunanistan ve Anadolu'daki Yansımalar

Yunan Adaları ve Anadolu'nun gün ışığına kavuşturulmuş olan ve hâlen de buna devam edilen kadim şehirlerinde, boyama, kabartma veya oyma yoluyla çalışılmış belirgin ve çarpıcı Ahtapot desenleriyle süslü çok sayıda seramik çanak çömlek bulunmuştur. Girit, Kıbrıs ve Truva'da ince ve kusursuz durumda birçok örnek elde edilmiştir. Şans eseri, motiflerin dizaynları çeşitlilik gösteriyordu ve bu da, örneğin Kıbrıs grubundaki B ve C vazolarında görülebileceği gibi, onların doğru okunma şansını yükseltmiştir. Her ikisinde de ahtapotun gövdesi ve kolları tek parça ve sağlamdır. Diğer yandan aynı harabeden bulunmuş olan A vazosu tamamen farklı bir durumu göstermektedir. Burada Ahtapot bir çatışmaya girmiş ve fena hâlde hırpalanmış olarak tasvir edilmektedir. Bu, başlıca silâhı olan kollarının kopmuş ve parçalanmış olmasıyla verilmiştir.

Grekler Ahtapot'u nereden almışlardır? Birincisi, görünen odur ki Ahtapot Mu'nun kullandığı sembollerden birisiydi. Karyalılar tarafından Anavatan'dan alınıp Peru ve Brezilya'ya getirilmişti. İkincisi, Greklerin ilk ataları olan Karyalılar doğuya doğru ilerlemeye devam ettikleri ve nihayetinde Akdeniz'in doğu ucunda yerleştikleri zaman kutsal sembollerini de beraberlerinde getirmişlerdi ve Ahtapot da bunların arasındaydı.

Sanırım bu anlattıklarımız Ahtapot'un erken dönem kutsal sembollerden birisi olduğunu ve Avrupa'nın güneydoğu kesimleri ve Anadolu'ya Karyalılar tarafından taşındığını göstermeye yeterli ipuçlarıdır. Fakat bunların İskandinavya'ya kimler tarafından götürüldüğü sorusu hâlen yanıtsızdır.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak2/MUsemboller/MU-uygarlik-resimleri-kalintilar-arkeoloji-kayip-kita%20(58).jpg

Mu'nun Kutsal Sembolleri Pipestone Ahtapotu

Bu resimli yazıyı okumaya çalışırken, üç tezatla karşılaşırsınız. Birincisi, Ahtapot'un üstteki kollarından birisi bir Yılan'a çengel atmıştır; bu özgün bir Yılan'dır ve Tümülüsler İnşa Eden Halkın Yılan Tümülüslerindeki yılanın tam bir kopyasıdır. Tümülüsler İnşa Eden Halk ile bu resmi kayaların üzerine kazıyan halk arasında ne gibi bir bağlantı vardır? Bunlar aynı kişiler miydi? Yoksa bu özel Yılan çeşitli topluluklar tarafından mı kullanılıyordu ve onlardan birisine mi aitti? Kollarından birisiyle Yılan'ı kavrayan Ahtapot'un orta yerindeki, kolların çıkış yeri olan daire, bunun Ahtapot'un gövdesi olduğunu ima etmektedir; fakat bir daire olduğu için o aynı zamanda Güneş'in resmediliş biçimidir. Bunun da önerdiği şey, dairenin Ahtapot'un gövdesi değil, Güneş'in sembolü olduğudur.

İkinci olarak, daireyi Güneş'in bir sembolü olarak okumamıza muhalefet gösterir bir şekilde dairenin alt tarafından kadim bir kesici veya bölücü Güç sembolü formunda bir ağız (gaga) çıktığını görüyoruz. Aynı sembol Kadının Yaratılışıyla ilgili 1584 No'lu Meksika Tabletinde de karşımıza çıkmaktadır. Buna ilâveten küçük B figüründe, Ahtapot hemen hemen yuvarlak ve gerçek gövdesiyle gösterilmiştir ve kollarından birisiyle Yılan'ı tutmaktadır.

Üçüncüsü, buraya kadar olan kısım Şekil A'daki gövdeyi oluşturan dairenin tek tanrılığın sembolü olan Ra- Güneş'i değil fakat Kin'i, Gök cismi olan Güneş'in Güçlerini simgelediği olasılığını hesaba kattırmaktadır.

Bu resmi okumanın zorluklarından birisi de kolların veya uzantıların çoğunun uçlarının anlamları tespit etmeye yetmeyecek kadar belirsiz olmalarıdır. Tam anlamın ayrıntılarıyla birlikte elde edilmesi, bu resmin ve aynı şeyi konu alan başka resimlerin hep birlikte irdelendiği ve değerlendiği yoğun bir çalışmayı gerektirmektedir. Onun Kıbrıs Vazosu A'daki ve diğer birçok Grek, Mısır, Hindu ve Babil resimlerindeki Ahtapof la aynı anlamı taşıyor olabileceği hususu da geçerliliğini korumaktadır.

( Mu'nun Kutsal Sembolleri, Kayıp Uygarlıklar 3 - James Churchward )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...