Jump to content

Atatürk'ün Atlattığı Ölüm Tehlikeleri


nevermore

Önerilen Mesajlar

Ergün Candan

http://spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/kitapres/ataturkresim.jpg

Atatürk'ün Garip Bir Şekilde Atlattığı Ölüm

Tehlikeleri

Oradan böyle geçilir...

İngilizler Çanakkale'de Anafartalar grubunu mağlup edip de cepheyi sökerneyince yeni bir harekete girişerek, cepheyi sağdan çevirmek istediler. Düşmanın planını bozmak için Kireç Tepe'yi tutmak lazımdı. Ancak oraya giden tek bir dar yol, harp gemileri tarafından çapraz ateş allında tutuluyor, 38'lik gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyordu. Bir insanın değil, kuşun bile geçmesine imkan yoktu ...

http://spiritualizm.com/kitaplikgizliata10_clip_image002_0001.gif

Atatürk Pera Palas Oteline geldiğinde hep 101 numaralı bu odada kalırdı.

Kireç Tepe'yi ele geçirme emrini alan askerler, bulundukları yerden çıkmakta tereddüt içindeydiler. Boş bir an bulmak için fırsat gözlüyorlardı... Fakat düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu. Atatürk bu hali görünce siperlere koştu. Askerlerin arasına karıştı ve sordu:

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 413]

- "Niçin geçemiyorsunuz?" İçlerinden biri cevap erdi.- "Düşman ölüm saçıyor, geçmek mümkün değil! ... "

Bunun üzerine Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:

- "Oradan böyle geçilir ... " dedi ve ileri fırladı.

Askerler durur mu, onlar da Kumandanları'nın arkasından ileri atıldılar. Toz duman ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar ve tepeyi ele geçirdiler.

Mustafa Kemal'in ve yanındaki askerlerin vurulmadan o dar geçitten nasıl geçtikleri hiç bir zaman anlaşılamamıştır! ...

Bu sadece bir kahramanlık öyküsü değildir. Bu kahramanlığın

ötesinde büyük bir mucizedir... Ve normal şartlarda açıklanması da mümkün değildir ...Hayır dönmeyeceğiz ...

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 413][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 413][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

 

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 413][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 413][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 413]

[TABLE=width: 575]

[TR]

[TD=width: 152]http://spiritualizm.com/kitaplikgizliata10_clip_image002_0002.gif[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

[/TD]

[TD=width: 152][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Sivas Kongresi'ni toplamak üzere Erzurum'dan Sivas'a giderken, Erzincan Boğazı ağzında otomobilini durduran jandarmaların başındaki subay: "Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlar. Tehlike var geçilemez. Bunları atabilmek için merkezden kuvvet istedik. Gelinceye kadar Erzincan'da beklerseniz iyi olur"dedi.

Mustafa Kemal geri döndüğü takdirde, milli mücadelenin yönünü tesbit etmek gibi çok önemli bir görev için toplanacak Sivas Kongresi'ne katılmak için oraya gelerek kendisini bekleyen üyelerin ve henüz duruma şüpheli nazarlarla bakan birçoklarının da, korkaklığa düşebileceklerini. böylelikle her

şeyin daha başlarken alt üst olması ihtimalini düşünerek şöyle der:

- "Hayır dönmeyeceğiz ... Ne pahasına olursa olsun, yolumuza devam edeceğiz. Süratle gidilecek. Vurulan, ölen olursa onunla meşgul olunmayacak. Yolda ancak tam şose. üzerinde ve yakınında yolu kapayan eşkiya ile karşılışılınırsa hep beraber otomobillerden atlayarak hücum edip yolu açacağız. Kurtulanlar yola devam edecekler."

Emrini verdikten sonra otomobilini boğaza doğru sürdü.

Yolda isyancılarla karşılaşılmadı. Ve tüm heyet sağ sağlim Sivas'a ulaştı.

O zaman ve hatta daha sonraları da, onun bu hareketini çılgınca bir cesaret sayanlar oldu. Ancak onun bu çılgınca cesareti olmasaydı, zaten son derece zor şartlar altında yürütülen Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'nin başanya ulaşması mümkün olamazdı.

Söyle o koca herife ...

11 yıl Atatürk'ün şoförülüğünü yapan Seyfettin Yağız'ın anlattığı bir anı da bunun en canlı örneklerinden biridir:

Mussoloni bütün dünyaya meydan okuyordu. Rodos adasına 40 bin asker yığmış. İzmir'i istiyor bizden. İtalyan sefiri Povli Atatürk'ün yanına geldi. Atatürk gece adamıydı. Ben onunla sabaha kadar beraberdim. Bana "Sor bakalım niye geldi?" dedi. O da "Eğer 4 ay içinde İzmir'i bize vermezsen, zorla alacağız" diye cevap verdi.

Atatürk, "Ben yarın cevap vereceğim" dedi. Ben İtalyan sefirine, "Yarın sabah9' da gel. Atatürk cevabını o zaman verecek" dedim ... İtalyan sefiri ertesi gün sabah 9'u çeyrek geçe geldi. Atatürk işaret parmağını İtalyan sefirine doğru kaldırarak "söyle o koca herife, o 40 bin askerle İzmir'! alamaz ama ben 4 bin mehmetcikle Roma'ya girerim" dedi.

Efsunlu Kemal...

Mustafa Kemal yönettiği savaşlarda sık sık ateş altındaki cephelere gelerek, siperleri dolaşır askerlerin moralini yükseltmeye çalışır, tüm gelişmeleriyakından takip ederdi.

Buraya kadar biz hep onu, kendi bakış açısından ele alarak yaşadığı sıradışı olayları değerlendirdik. Bir de onu düşman askerlerinin nasıl gördüğüne bakalım.

Atatürk'ü karalayan bir yazar olarak bir hayli eleştirilen ve bir zamanlar kitabı Türkiye'de yasaklanan H.C.Armstrong bile "BOZKURT" adlı kitabında Mustafa Kemal hakkında karşı tarafın askerlerinin neler düşündüğün şöyle anlatır:

Bir keresinde yeni kazılmış bir siperin dışında duruyordu. Avcılarımızın yoğun ateşi altındaydı. Bir İngiliz Bataryası da o sipere ateş açtı. Toplar menzili ve hedefi buldukça şarapneller gitgide daha yakınlarına düşmeye başladı. Vurulması matematiksel olarak kesindi. Kurmayları sipere girmesi için yalvarmaya başladılar.

Dürbünle görüyorduk. Fakat o sigara yakıp gayet sakin bir şekilde sigara içmeye başladı. Ne yakınında patlayan şarapneller , ne de yoğun avcı ateşi Mustafa Kemal'e bir şeyolmuyordu. Çünkü O'nu vuranuyorduk.

O, zaman zaman eline bir tüfek alıp yoğun ateşaltında, siperden dışarı çıkıyor, Avustralya siperlerine dikkatli, telaşsız ve isabetli atışlar yapıyordu.

Bu kısa menzilde bile avcılarımız onu vurmayı başaramıyorlardı. Vurulmuyordu ... Onu vuramıyorduk ...

... Sonra duyduk ki, Mehmetçik adı verilen Türk Neferleri bu inanılmaz olayı gördükten sonra Mustafa Kemal'e bir isim takmışlar: "Efsunlu Kemal ... "

Bu isim askerlerimizin moralini bozmuştu. Gelip soruyorlardı:

- "Karşıdaki Türk Birliği'nin komutanı kim? O mu?"

- "Hayır ... Hayır ... "diyorduk, "O değil, O burada değil, sakin olun ... "

Hayatını kurtaran mucizevi saat

Kurşunlar, şarapneller onu vuramıyordu ... Kendisine gelen bir şarapnel parçasını ise cebindeki saati durduruyordu ...

Çanakkale savaşı sırasında göğsüne gelen bir şarapuel parçasının saatine isabet etmesi üzerine, mutlak bir ölümden dönenen Mustafa Kemal Atatürk'ün başından geçen bu olayı Falih Rıfkı Atay, anılarında Atatürk'ün ağzından aktarmıştır. Şimdi o günlerin biraz öncesine dönüp, bu olayla ilgili Atatürk'ün anlattıklarını sizlere aktarıyorum:

Karargahı Yalova'da bulunan Ordu Komutanı Liman Von Sanders 'Paşa telefonla beni ar adı. Konuşmamıza aracılık eden Kurmay Başkant Kôzım Bey idi. Sorduğu şu idi: "Durumu nasıl görüyorsunuz. ve nasıl tedbir almayı düşünüyorsunuz? ". Durumu nasıl gördüğümü ve nasıl tedbirler almak gerektiğini çoktan bütün ilgili olanlara belirtmiştim. Hepsi cevapsız kalmıştı, dedim ki: - "Durumu nasıl gördüğümü çoktan size bildirmiştim Şimdi alınabilecek tek bir redbır kalmıştır!"

- "O tedbir nedir?"

- "Bütün komuta ettiğiniz kuvvetleri emrime veriniz.

Tedbir budur!"

Alaycı bir sesle,

- "Çok gelmez mi?"

- Az gelir! dedim

Telefon kapandı. 8/9 Ağustos gece: saat 21 :50'de bana Anafartalar Grubu Komutanlığına tayin edildiğimi bildirdiler. Gerçi böyle bir sorumluluğu almak basit bir şey değildir. Fakat, ben vatanı m yok olduktan sonra yaşamamaya karar verdiğim için bu sorumluluğu yüklendim! Dana önce kararlaştırdığım saldırıyı kendim yöneterek düşmanın üstün kuvvetlerini gerilettim

10 Ağustos sabanı tanyeri ağarırken düşman üzerine süngü ile atılmak. için nazırladığım asker saflarının önüne geçerek' kuvvetlerimi düşman üzerine attım. Düşman ortalık ağardıktan sonra Conkbayırı'nı denizden ve karadan büyük çapta toplarla dövmeye başladı.

Atatürk'ün de söylediği gibi Çanakkale'de savaşın en şiddetli geçtiği günlerden biriydi. Mustafa Kemal yanında bulunan Falih Rıfkı Atay ve Nuri Conker'e yapılması gereken talimatları verirken, işte tam bu sırada patlayan bir şarapnel parçası onun göğsünün üzerine isabet etmişti. Bundan sonrasını yine Atatürk'ün anlatımından dinleyelim:

Bütün Conkbayırı dumanlar ve ateşler içinde kaldı. Herkes tevekkülle sonunu bekliyordu. Etraflmız şehir ler ve yaralılarla doldu. Olan bitenleri sevrederken. bir şarapnet parçası göğsümün sağ tarafma çarptı. Cebimdeki saati paramparça etti. Etime giremedi. Yalnız deride bir kan lekesi bıraktı.

Nuri Conker: "Eyvah vuruldunuz Paşam ! '' diye bağırınca, Mustafa Kemal hemen: "Öyle bir şey yok, aldığınız emri derhal yerine getiriniz" der. Böylelikle bir saat bir insanı, bir insan da bir vatanı kurtarmıştır ...

http://spiritualizm.com/kitaplikgizliata10_clip_image002_0003.gif

Ağaçların hemen arkasında Çanakkale boğazı yeralmaktadır. Bu fotoğraf Atatürk'ün saatinin parçalandığı yerin cephenin ne kadar önünde yer aldığını daha iyi anlaşılmaktadır: Savaşın büyük bir bölümünde cephenin hep en önünde yer almıştır.

Son anda uçağa binmek istemedi!...

Mustafa Kemal Atatürk, son Osmanlı Padişahları'ndan olan Mehmet Reşat ile askeri üssleri gezmek için Almanya'ya gitmişti. Bir askeri üssünde de şereflerine uçaklarla gösteriler yapılacaktı. Gösteri yapacak olan uçaklardan birine de Atatürk'ün binmesi kararlaştırılmıştı.

Planlanan törende zamanı gelince Atatürk, uçağa doğru ilerlemeye başladı. .. Ancak bir anda geri dönerek hiç bir sebep ileri sürmeden uçağa binmekten vazgeçtiğini söyledi. Bütün ısrarlara rağmen Atatürk fikrinden vazgeçmedi. Bunun üzerine kendisinin yerine bir Alman subayı uçağa bindi. Ve gösteri başladı.

http://spiritualizm.com/kitaplikgizliata10_clip_image002_0004.gif

Atatürk'ün son anda uçağa binmekten vazgeçmesi, onu mutlak bir ölümden kurtarmıştı.

Atatürk ve Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat gösterileri yerden izliyorlardı. Gösterinin ortalarına doğru bir uçağın dumanlar çıkartarak yere doğru hızla inişe geçmeye başladığı görüldü. Herkes büyük bir endişeye kapıldı. Uçak arızalan­mış hızla yere doğru yaklaşıyordu ... Ve sonunda büyük bir patlama sesiyle birlikte uçak yere çakıldı.

Diğer uçaklar da gösterilerini bu olay sonrasında yarıda keserek üsslerine geri döndüler. Bütün uçaklar geri dönünce yere çakılan uçağın, Atatürk'ün son anda binrnekten vazgeçtiği uçak olduğu anlaşıldı...

Atatürk uçağa niçin binmek istemediğini açıklamamıştır. O sadece içindeki sese her zaman olduğu gibi kulakvermiş ve mutlak bir ölümden dönmüştür.

( Gizli Yönleriyle Atatürk - Ergün Candan )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...