Jump to content

Mısırın Ölüler Kitabı


caslanova

Önerilen Mesajlar

Düsünce evreninin besigi kabul edilen Yunanlilar, Thales ya da Euclid'e ragmen yine de zaman ve saat matematigin'! yeterince çözümleyememislerdi, çok daha farkli bir kültürel konumda bulunan Misirlilar'in pratik çözümü sasirticidir. Gerçekten de Misir'in Yunan'da oldugu gibi bir matematik felsefesi, düsünürleri yoktu. Astronomik tüm bilgileri dinsel törenlerle kisitliydi ama Misirlilar MÖ 3000 civarinda, günesin dogusunu ve batisini hesapla***** bir dikilitasin neresinin günün hangi saatinde isik alacagini, bir tapinagin bir yerindeki penceresinden içeri girecek olan günes isigi ile bir yazi sifrelemeyi biliyorlardi. Günesin disinda, Eski Misirlilar, gökyüzününün en parlak cisimlerinden Sirius' un da, yilda bir kez sabah saatinde günesle ayni konuma geldigini de kesfetmislerdi. Bu astronomik konum, Nil'in tasmasiyla ilgili olarak Nil yilinin baslangiciydi, Misirlilar için bu günler Misir tanrilari Osiris, Horus, Seth, isis ve Neftis'in dogum günleriydi. Nil yili daha da dogrusu Nil Nehri'nin varligi Misirlilar için öylesine önemlidir ki, ölüm ötesiyle ilgili inançlari da dogurmustur.

 

 

 

Fransiz Moret'e göre, Nil Nehri Misir'i Akdeniz ve Afrika Misir'i diye ikiye ayirir, gerçekten de bu cografi konum bin yillarca Misir'i Yukari ve Asagi Misir ya da Krallik olarak jeopolitik olarak böldü. Bu bölünme ve temeldeki krallik kavgalari Misir'in tek kralinin yani Firavun'un varligim da böldügünden önemlidir, zira tüm eski uygarliklarin içinde kendisinin tanri oldugunu ileri süren tek kral, Firavundur. Gerek Mezopotamya'da, diger Orta Dogulular'da daima krallar tanrilarin seçtigi temsilcilerdiler, ancak ölümlerinden sonra tanrilastilar ama Misir'da Firavun, tanri demekti. Yasarken Horus, öldügünde ise Osiris'ti. iste bu inanç topyekün Misir mitolojisi ile, kralligin dogrudan iliskisi demekti. Misirlilarin mumyalama ve mumyalama ile ilgili mitler, uygulanan ritüeller hep bu temelin üzerindeydi. Ama Misir'da Osiris kültünün hemen yaninda kökeni çok daha eskilere giden bir de Ra kültü yani Günes-Tanri veya dini vardi, ikisinin kokteyli ve yasamin kökeni olan Nil inançlari Misir dinini olusturuyordu, Çok kisa olarak Osiris'i tanimamizda yarar var.

 

 

 

Bilim kurgu romanina benzeyen bir mitoloji,

Osiris bitkiler evreninin tanrisidir, ölür ve yeniden dirilir ama ayni zamanda da yeralti dünyasinin da hakimidir, ruhlarin yazgisina karar veren kurulun basidir ve salt bu yönüyle mumyalama ritüellerinin kaynagi olur. Osiris'in erkek kardesi Seth ile olan kavgasi ise Yukari-Asagi Misir ayriminin simgesidir. Böylece Osiris'in sosyal, dinsel ve siyasal üç kimligi ortaya çikar, isis, Osiris'in kizkardesi ve ayni zamanda da karisidir, kayinbiraderleri olan Seth ve Typhon 72 ihtilalciyle beraber iyi Kral Osiris'i parçalara ayirip, Misir'in 42 eyaletine bu parçalari atacakti. isis, Seth'in dagittigi parçalari bulacak ve kizkardesi Neftis'in yardimiyla yeniden yasama döndürecektir. Osiris, bundan sonra yeralti ülkesinde yasayacak ve oglu Horus öcünü alacaktir. Horus daima sahinle simgelendi ve firavunlarin baslarinda sahin armasi bulunurdu. Ama firavun ayni zamanda da Misir'in ilk krali ve dünyanin yaraticisi olan olan Ra'nin da ogluydu. Osiris ve Ra kültlerinin karisimi burada açikça görülür. Bir bilim kurgu öyküsüne benzeyen kisa ama temel giristen sonra Misir'in ölüm ve ölüm ötesiyle ilgili inançlarim daha iyi anlayabiliriz.

Simdi ölüme dogru yol alalim...

 

 

 

Ölüler Kitabi" ve ötesi...

Eski Misir'da ölüm ve ötesiyle ilgili kaynaklar Piramit ve Tabut yazitlaridir, bütün bunlar "Ölüler Kitabi" denen ölüm, ölüme geçis ve ölümden sonra yasamla ilgili kurallari ve düzeni anlatan bütün bir bilgi veya inanç sisteminin parçalaridirlar. Misirlilar ölümden sonra yeniden dirileceklerine inanirlardi, Osiris'in yeniden dogmasi ve onun kisiliginde simgelenen KIS ve BAHAR örneklerindeki gibi. ?nsan beden ve ruhtan olusuyordu, her ikisi de ölümden sonra ebedi olarak kalabilirdi, yeter ki ölümden sonra insan Osiris'in önünde günahlarini bagislatsin ve saf olarak cennette kalabilsin. Osiris, insanin kalbini bir tüy ile tartarak samimiyetini ölçerdi, eger ölü insan bu ölçümde basarisiz olursa aç, susuz ve günessiz olarak ebediyen mezarinda kalirdi. Osiris'in sinavlarindan basariyla geçebilmek için bazi yöntemler uygulanirdi, örnegin mezarlara yiyecek ve tanrilari sevindirecek tilsimlar konurdu. Ayrica, balik, yilan, hamamböcegi gibi böcekler rahipler tarafindan kutsanarak ölüye yardimci olurlardi. Ama en önemlisi, "Ölüler Kitabi" nin satin alinip mezara konmasiydi. "Ölüler Kitabi" ölüm rahiplerinin yazdiklari dua ve yöntemlerle, Osiris'i sakinlestirecek ve hatta aldatacak önerilerle doluydu. "Ölüler Kitabi" örneklerinden yüzlercesi papirüs rulolar halinde mezarlardan çikarilmistir ve en eskileri Piramitler Dönemi'ne aittir, yani M.Ö. 2500'lere. Misir inançlarina göre tüm bilgiler veya bilim bilge tanri ve yazman Toth tarafindan yazilmistir. Bugün dahi bazi mistikpagan çevreler Tarot Kartlari'nin kökeninin Toth kültünden kaynaklandigina inanirlar.

 

Tek Tanri'nin pesindeki Kral

Tüm bu yöntemlerin sonucunda ölen bir insan, öteki dünyada yasamak için hak kazanabilir, günahlarini affettirebilir, istenilen yasama kavusurdu. ?lginçtir tüm Eski Misir ölüm inançlarinda ahlaki ögütlere pek rastlanmaz, rahipler halkin dinsel törenleriyle ugrasirlar ama genelde onlarin ahlaki düzeyi ile ugrasmazlardi. Ölüler Kitabi'nda eger rahipler çözüm getirdiyse, iyi ve ahlakli biri olmanin pek üzerinde durulmaz. Sihir ve büyü Misir inançlarinda çok etkin ve yaygindir, Firavun'un özel büyücü ve sihirbaz danismanlari vardi, özetle Misir dini tüm zengin ögelerine ragmen, ahlaki bir ögreti içermedigi veya ruhsal egitmeyi içeren bir yaklasimda bulunmadigi için kutsal bir kitaba sahip degildir, bilindigi kadariyla dinsal metin olarak ortada sadece "Ölüler Kitabi" nin bölümleri vardir. Ama "Ölüler Kitabi" ndan örnekleri görmeden önce bir dönem Misir'i etkileyen dinsel reformu unutmamak gerekir. Reformun babasi MÖ 14.Yüzyil'da yasayan IV.Amenofis'ti, bu Firavun monoist bir temeli olan ve yaratici ilah Aton'un disinda tüm tanrilari reddeden yeni bir dini kurdu. IV.Amenofis, tahta geçtiginde rahip sinifinin gücünün kralliktan fazla oldugunu ve yönetimi ellerinde tuttuklarini fark etti, bundan kurtulmak istemisti, bir baska kaynaga göre ise Firavun, bir günes rahibi olan amcasinin etkisindeydi. önce baskenti Orta Misir'a Amarna'ya tasidi, Amarna'ya "Aton'un Ufku" anlamina gelen "AknetAton" adi verildi, sonra Amon'un büyük rahipligi makamim kaldirdi ardindan Teb'de isyan çikti ama ordu bastirdl, IV.Amenofis kararliydi. Yeni dinin esaslarini belirledi ve mistik siirler yazdirdi, inancin temelinde yalana karsi gelerek gerçege ulasma düsturu vardi ve Tek Tann'ya olan sevgi derin duygularla anlatiliyordu; mezar taslannda "Ey. biricik Allah senden baskasi yoktur." yazilari bulunmustur.

 

 

 

Bin yillar dinleri bagliyor mu?

IV.Amenofis. büyü ve sihri yasakladi, ölümden sonra da tek hakimin Aton olduguna inanildi. Yeni dine inanan, Aton'un büyüklügü ve tekligme iman eden kisi, öte dünyada da mutlu olacakti. Buna ragmen. IV. Amenofis tanri ogullugu sifatini reddetmedi ve yüzyillar sonraki Hz isa'yi animsatan bir tür peygamberlik yaklasimi içindeydi. Ama önemli bir yön daha vardi, kisi Tanri'ya asla bir ihtiyacini karsilamak için hitap etmezdi. aksine doganin güzelligine ve Yaratici'nin iyiligine heyecan ve ask duyan biri olmaliydi, gökten akan ve yasamin kaynagi olan Nur'a tapilirdi. esit olarak yayilan aydinlik adalet kavramim simgelerdi ve bu Nur Gerçeklik Ülkesi'ne bagliydi, burada da Anadolu Tasavvufusun bazi çizgileri ister istemez akla gelir. Bir yazitta söyle denir; "Ey yasamin baslangici olan Aton, yeryüzünü güzellikle doldurursun, isigin yarattigin her seyi aydinlatir ve her sey senin askinin baglariyla baglanir, her göz kendi üstünde seni görür, Ey Sen ki, tek ilahsin ve hiçbir benzerin yoktur, sen dünyayi kalbinin istedigi gibi yarattin..." Anlasiliyor ki, IV.Amenofis Tek Tanri düsüncesinin simgesi olarak günesi ve isinlarini seçmisti. Tapilan bir heykel veya put yoktu. Bu yeni din, yuvarlak kirmizi bir günes ve ondan çikarak yere inen ve uçlannda el sekilleri bulunan isinlar olarak simgelendi. Buradan çikan bir sonuç var...

 

 

Simgeler bilinmeyen gerçegi sakliyor

Tarihçi ve arastirmaci Arthur Weigall' a göre, Hz Musa'nin kavmiyle beraber Misir'i terk etmesi M.Ö. 1346'da Firavun Tutankamon dö

neminde olmalidir. Özgün adiyla "Manethon" yani Musa, tarihi bir kisiliktir, IV.Amenofis'in din reformu döneminde yasamis ve bu düsüncelerden yola çikmistir. Buna karsin, IV.Amenofis'in din reformu Misir'da köklesmemis, yirmi yil sürmüs ve ölümünden sonra eski inançlara dönülmüstür ama Tek Tanri inanci farkli bir yerde, Filistin'de köklesecek ve baska bir dinin temeli olacaktir. Biz yine "Ölüler Kitabi" na dönelim; birçok çagdas uzmana göre "Ölüler Kitabi" çok büyük ve çok derin bir sirdir. 1758'de Fransiz Cyprianus, derinligine zor varilan gerçek kutsalligi bu kitapla tanidigim belirtirken, bir diger uzman Lucien; "Misir dini bilmecelerle doludur, konuyu iyice bilmeden ve hatta mistik deneylerden geçmeden asla alay etmemeli veya küçük görmemeliyiz, tanrilarin gerçekten tanri, köpekbaslilarin ne oldugunu bilmek için bu sirlari tanimak gerekiyor" diyordu.

 

 

 

Ölüm ötesine geçis...

"Ölüler Kitabi"nin anlamini iyi bilen ruh, Evrenin Bü*****ri'ne meydan okuyabilirler ve hakimlerin karsisina korkmadan çikabilirler. Her ölünün ruhunun tartilisi adli korkunç sinavda savunma yapabilecekler, Osiris'in önünde yeri öptükten sonra ruhlarini pisliklerden koruyacaklar. Çünkü ruh hem bir kadinin karnindan çikarken, hem de yasami süresince kapildigi tutkular yüzünden kirlenmistir ve ruh bedeninin kirlendigini hisseder. Ancak "Ölüler Kitabindaki dua ve formüller sayesinde ruh Ra'nin atesinde tutusmadan, 42 hakimin önüne çikmaktan korkmayacaktir. 42 hakimin her birisi Misir'in bir bölgesin! ve 42 günahtan birisini temsil ederken ölüyü sorgularlar, ölü o anda Thot'un önünde yanlislari itiraf etmelidir, Thot gizlilerin sahibidir, bilinmeyen bir nedenle bir sebek olarak resmedilir. Peki ölü ne diyecektir veya nasil olmalidir? Thot ve çakal kafali tanri Anubis teraziyi dikkatle izlerlerken ölü, insanlara karsi günah islemedigini, mevkilere saygili oldugunu, tanrilari kizdiracak bir sey yapmadigini, öldürmedigini ve öldürmek için emir vermedigini, kimseye aci çektirmedigini. tapinaklardan bir sey çalmadigini. kimsenin topragini çalmadigini. hileli tarti kullanmadigini, tanrilarin kuslarini ve kutsal göllerin baliklarini çalmadigini dogru olarak söyleyecek ve kendini temize çikaracak.

 

 

Cennet'te yasam

Tanrilarin yazicisi olan Thot ve mezarliktan koruyan Anubis, ölüyü dinledikten sonra teraziye bakacaklar ve eger Thot terazinin iki kefesinin dengede oldugunu yazabilirse. kefenin birisinde ölünün vicdaninin ve iradesinin simgesi olan kalbi, digerinde ise Maat'in yani gerçegin tüyü vardir, yani gerçek tüy kadar hafiftir. O zaman ibis kusu kafali Thot, ölüler tanrisi Osiris'e dönecek ve ölünün kalbinin dogru oldugunu ve kalbin tüyden agir olmadigini söyleyecektir. ?ste o zaman ölü, ebediyen istedigi

yerlere gidebilir, canlilarin arasina,yerin altina, Sa manyolunun derinliklerine... Artik o bir ölü degildir ,ölümsüzlerle beraberdir,bulundugu yerde yiyecek tarlalari vardir.incir agaçlarinin gölgesinde serinligi tadacaktir ve tanriçalarin sütünden içecektir. Bu arada kötülerin yerinide görecektir,

orada kendi iç organlarini yiyen krallar, iskenceci tanrilar, kafatari kesik ama vücutlari olan belleksiz ruhlar vardir". Ama o onlardan uzaktir ve isik ruhlarin arasinda. ebediyen yükselmistir, ?ncil'de yazdigi gibi; "..onlar cennette isik saçan yildizlar gibi olacaklar"dir.

 

 

 

 

Ölüm geceye benzer"

"Ölüler Kitabi"indan bazi bölümlerdi bunlar, aslinda tümü Misir'in gizeminden ancak birkaç damlasi. Böylesine garip bir uygarligin bir diger örnegi tarihte yoktur. Yunan uygarliginin temelinde Misir yatar, tarihte bu kadar etkin iki kültür aktarimi daha vardir ama sonraki yüzyillarda, bunlar Yunan biliminin islam Dünyasi'na, islam kültürünün ise Bati Avrupa'ya aktarimidir. Basta söz edildigi gibi, Misirlilarin matematik bilgisinin incelenmesi hayal kirikligi yaratmistir çünkü günümüze kadar ulasabilen dev yapitlar insa edebilmislerdi fakat buna karsin TIP bilgileri sasirtici düzeydedir. Öte yandan Eski Misirda Mezopotamya'da oldugu gibi, Astroloji yoktur, yerinde Astroaltri yani gök cisimlerinin tanri kabul edilmesi vardir. Onlar, gök olaylarini dinsel bir çerçeve içinde görüyorlardi. Ayrica, göklerde sasmaz bir düzenin bulunduguna, görünümler degisse bile temelde bir kararliligin bulundugu inancindaydilar. Ama bu inanç mitoloji ve masallarla örülüydü ve bu yüzden Misir astronomisi ayinlerle, dinsel törenlerle iç içeydi. Çok dindardilar, din islerinin aksamamasi için çok özen gösteriyorlar, zamanin akisina anlam veriyorlardi. Onlara göre zaman bitimsiz oldugu için, daima yeniden, yeri bastan yasaniyordu. Günleri ugurlu veya ugursuz diye ikiye ayirirlardi, her zaman dilimi için sihir formulleri vardi, hareketlerini buna göre yönlendiriyorlardi. Geceye benzettikleri ölüm sonrasinda, ruhlarin kendilerini düsmanlarindan koruyabilmeleri ve davranislarini düzenleyebilmeleri için dünyasal görevlerini dogru zamanlarda yerine getiriyorlardi. Salt bu yüzden mezarliklarda lahit kapaklarinin içlerini kösegensel yildiz saatleri resimleriyte süslediler.

Misir, ünlü bir gezginin söyledigi gibi anlatilmasi degil, gezilip görülmesi ve hatta yasanmasi gereken bir yerdir. Giza Piramrtlerini, Teb'i. Karnak ve Lüksoru ve de müzelerdeki göz kamastiran eserleri yakindan görmeden günümüzden binlerce yil önce yasamis olan bu insanlari anlamak mümkün olmaz. Belki de böyle bir görsel asamadan sonra, Misirin gizemi, "Ölüler Kitabi" nin içyüzü ve diger bilinmeyenler aydinlanabilir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şu ana kadar bilinen üç ölüler Kitabı var. Bunlardan ilki, Mısır'ın Ölüler Kitabı. Sen, zaten gerekli ön açıklamayı yapmıssın. Bu konuyuyla ilgilenenler için Albert Champdor'un "Eski Mısır'ın Ölüler Kitabı" adlı pdf dosyasını eklentiye attım...

 

İkinci Ölüler Kitabı'nın yazarı, El Azîf adlı Şamlı bir Arap. "Necronomicon" adıyla biliniyor. Bu kitapla ilgili şimdiye kadar bilinenler şunlar:

 

Necronomicon nedir? O kadar çok ismi var ki ve hakkında o kadar çok efsane oluşmuş ki, bırakın kendisini hakkında yazılanlar ciltleri dolduruyor; "Arabın Kitabı","Ölü İsimlerin Kitabı" veya "Ölülerin Çağrı Kitabı" ya da "Çıldırtan Kitap" kısacası bu bir mitik kitap. Yazarının adı El Hazret veya El Azif. Yani meşum yazar Şamlı bir arap. İnançlara ve de bilinenlere göre Necronomicon gerçek bir büyücünün el kitabı ve hiç şakası yok. Bazılarına göre, böyle bir kitap hiç yok, sadece Amerikalı korku yazarı Lovecroft´un hayallerinin ürünü, bazılarına göre ise var ama yerini kimse bilmiyor. Kısacası Necronomicon, tam manasıyle gizem dolu.

 

Necronomicon´un yedi cilt olduğu ileri sürülüyor, aslı 900 sayfanın üzerindeymiş, her cildinin 125 sayfa civarında olduğu düşünülebilir. Peki bu garip kitap nerede ve ne zaman yazıldı? Necronomicon´un MS 730´da Şam´da Abdül El Hazret tarafından yazıldığı biliniyor. Öyleyse El Hazret kimdir? Çok az bilgi var, onun çoğu da Necronomicon´un içinde; Hep yolculuk yapar çok okurmuş, İskenderiye´den Pencap´a kadar dolaşmış, onlarca dil konuşur ve öğrencilerine dünyanın her yerinden araştırıp öğrendiklerini anlatırmış. Metodları Heredot´u ve hatta Bruno´yu anımsatıyor. Nostradamus´un ünlü "Yüzlükler" inin ilk iki dörtlüğünde anlattığı metodun kaynağı uzmanlara göre Necronomicon´dan alınmıştır;

 

1. GECEYARISI, GİZLİ ODAMDA YANLIZ ÇALIŞIRKEN, OTURURUM ÜÇ AYAKLI PİRİNÇ SEHPADA, KÜÇÜK BİR IŞIK GELİR İNSANSIZ YERDEN, DÜŞÜNCEMİ AYDINLATIR, TALİHİMİN BOŞ YERE OLDUĞUNA İNANMIYORUM.

 

2. ASA ELLERİM ARASINDA, KONUŞULUR BRANCHES ORTAMINDA, SU HAREKETLENİYOR, LİMBE, ETEĞİNDEN AYAĞA, BİR BÜYÜK KORKU, İÇTEN BİR SES, FARKLI BİR TİTREME, İLAHİ IŞIK, KUTSAL HABER ARTIK YANIMDADIR.

 

Büyü veya daha doğru bir tanımla majikal kehanet için çağdaş araştırmacılar bilincin açılması ve güncel etkilerden kurtulabilmesi için belli uyuşturucuların kullanıldığını belirtiyorlar. Bunun bir formülü de ele geçirilmiş; "Günnük, aselbent, diktamnus, haşhaş kökleri, afyon" gibi maddeler kullanılıyormuş. Kaynak Columbia Üniversitesi´ nin inançlar ve yöntemlerle ilgili araştırma raporlarından alınma. Yani Necronomicon sadece bu yönden geleceği görebilmenin yolunu da gösteriyor veya öğretiyor. "Çılgın Arap" El Hazret´in çağının çok ötesinde olduğu da anlatılmakta, çünkü bu Necronomicon sayesinde geleceği gördükten sonra çağının dışında kalmış veya uyum sağlayamamış, ona çılgın denmesinin nedeninin altında çağına göre alışılmadık biri olması yatıyor.

 

İnsanı çıldırtıyor ama nasıl?

 

Bir diğer kaynağa daha bakalım, Yunanlı Yeni-Platonist filozof Proclus (MS 410-485), astronomi, felsefe, matematik ve metafizik uzmanıydı ve kullandığı büyü yöntemleriyle Hekate adlı mitolojik tanrıyı görebildiğini yazıyordu. Proclus, Eski Mısır ve Kalde gizem öğretilerinden yararlanmıştı ve Proclus´un yazılı yöntemlerinin tamamen El Hazret´in eline geçtiği ve Necronomicon´a aktarıldığı da söylenmekte. Neyse, biraz da bu garip kitabın basılı olup olmadığına veya basım tarihçesine kısa bir göz atalım.

 

Hiçbir Arap kaynağında Necronomicon´un çıkış bilgisi yok. Araştırmacı ve tarihçi İdris Şah, kitabı Hindistan´da Deobund´daki, Mısır El Azhar´daki ve Mekke´deki antik kitaplıklarda araştırmış ama başarılı olamadığını yazıyor. 1487 tarihli bir Latince belgede Dominikan Rahip Olaus Wormius imzasıyla Engizisyon´un ölümcül ismi Kara papaz Torquemada´nın İspanyol Yahudileri´ne zulmederken, Necronomicon´u ele geçirdiği ve İtalyanca´ya çevirttiği belirtiliyor. Wormius´a göre, kitap son derece tehlikeli ve okuyan insanı olağanüstü etkiliyor ve aklını başından alıyor. İçindeki bazı bölümlerde Tevrat´ın Yaradılış Bölümü´ ndeki gizli ve şifreli bölümlerin açıklamalarının bulunduğu ve bunları anlamanın sonucunda insanın çıldıracağını da belirtiyor.

 

Çıldırtan kitabın izinde..

 

Wormius, kitabın bir kopyasını ele geçirmiş olmalı ki, Spanheim Başrahibi Johann Tritheim´ a yollamış ama sonra Wormius ekliyor; "Çeviriyi yaktım, bu Tanrı´ya küfürdü, gerçekler çok fazla ortaya çıkıyordu, İnsanlar buna hazır değiller, daha çok zaman gerekiyor.. "Ama başka kaynaklar Necronomicon´un yokolmayıp Vatikan´a yollandığını yazmaktalar. Yüzyıl kadar sonra 1586´da, Wormius´a ait kopya Prag´da ortaya çıktı. Ünlü İngiliz majisyeni Dr. John Dee ve asistanı Edward Kelly bu kez Necronomicon´u ele geçirdiler, söz edildiğine göre Dee ve Kelly "Necromancy" denen ölüleri mezarlarından kaldırma deneylerine ondan sonra başladılar. Ama bir bomba daha duyuldu, Necronomicon´da simya yoluyla altın yapma yöntemleri de vardı.

 

Dr. Dee, Necronomicon´u İngilizce´ye çevirip Manchester´de Christ´s College´e bıraktı. Sonra büyük koleksiyoncu Elias Ashmole eliyle Oxford´da Bodleian Library´de yer aldı. Ve şu anda da Londra´da British Museum´da Necronomicon´un bir kopyasının bulunduğu müze kayıtlarında yer alıyor.

 

Bildiğimiz herşeye aykırı..

 

Ne var bu korkunç kitabın içinde? Ulaştığımız kadarıyle bildiklerimize bir göz atalım;

 

* Tufan öncesiyle ilgili inanılmaz gerçekler vardır. El Hazret kaybolmuş geçmişin içyüzünü anlatırken, Tevrat´daki "Yaradılış" bölümüyle, mitolojik kaynaklar arasında kesin benzerlikler olmasına rağmen Tevrat bunları gizlemekte, bugüne kadar yapılan çeviriler ise kutsal kitabın aslından çok uzak. Geniş ayrıntılarla geçmişin ve dinlerin kaynağının içyüzü anlatılıyor.

 

* İnsan ırkı, dünyadan önce başka bir yerdeydi. Buna başka kürelerden gelme denmekte. Neo-Platonist inançlara göre anlatılan dünya benzeri yıldızlarda kendilerine özgün yaşam formları bulunmaktadır. Bu yaşam biçimlerinin özellikleri kozmik hiyerarşinin evrim çizgisiyle belirlenirler.

 

* Özel zamanların belirlenmesiyle ve özel semboller kullanılarak, eskilerle ilişki kuralabilir ve onlardan istenilen kozmik bilgiler alınabilir, o zaman geçmişe ve geleceğe hakim olmak mümkündür ama bu tehlikeli bir yoldur çünkü insan taşıyabileceği bilgiyi edinmeli ve bunun farkında olmalıdır.

 

Hitler kitaptan yararlanamadı..

 

Necronomicon´un bilinen kopyaları kayıp görünüyor, bazı kaynaklar Adolf Hitler´in okkült ilgisi sonucunda kitabın bir kopyasını ele geçirdiğini belirtiyorlar ama sonrası bilinen bir şey, Führer´in sonu efsaneye göre Necronomicon´dan yararlanmışa benzemiyor. Dee´nin Bodleian Müzesi´ndeki çevirisi 1934´den sonra yok oldu, belki de Hitler´e giden kopya oydu. British Museum önceleri çalınmalardan söz ediyordu ama bunun doğru olmadığı anlaşıldı, Wormius baskısı oradaydı ama nedense kataloglardan silindi ve yeraltı depolarına kaldırıldı.

 

Hatta bir iddiaya göre çok değerli eşyalar klasmanına alınarak 1940´larda Kraliyet mücevherleriyle beraber Galler´de özel bir şatoya saklanmıştı. Sonra tüm dünya kitaplıkları Necronomicon ile ilgili kaynakları ve belki de kopyaları saklamak için sanki söz birliği ettiler. Necronomicon´ın çıldırtması anlaşıldığı kadarıyla sanıldığı gibi değil, sadece bildiğimiz, inandığımız herşeyi reddetmesi ve gerçeklerin çok farklı ve belki de çok acımasız olması yüzünden okuyanlar şoka giriyor olabilir. Ötesi, gizemin hala sürdüğünün gerçeği, kimbilir ne zaman kadar? Herhalde, kendimizden, ne için varolduğumuzdan ve geçmişizden korkmamayı öğrenene kadar da Necronomicon´u göremeyeceğiz.

 

İsteyen arkadaşlar olursa, elimdeki ingilizce pdf dosyalarını da gönderebilirim.

 

Üçüncü Ölüler Kitabı'na gelince, Tibet'in Ölüler Kitabı. Bu konuda yazılanlar ise şöyle:

 

Kitabın Tibet dilindeki adı Bardo Thödol’dur. Bu ad, “bar”, “do”, “thos” ve “grol” sözcüklerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur (Bar-do’i-thos-grol) ve “duyarak aracı hallerden kurtuluş” anlamına gelir. Bu kitap adının anlamından da anlaşılacağı gibi, ölmekte olan kimseye öte-alemde yardımcı olması amacıyla, huzurunda okunacak biçimde düzenlenmiştir. Bu kitaptaki bilgilere göre, kişinin imajinasyonunu, niyet, düşünce ve duygularını denetleyebilme yeteneğini henüz yeryüzündeyken kazanabilmiş olması kendisine ölüm sonrası yaşamında son derece yararlı olur ve bedeninin terk eden herkesin geçireceği ilk zor aşamaları kolayca atlatmasını sağlar. Dolayısıyla, Tibet tradisyonuna göre bu yeteneği henüz yeryüzündeyken kazanabilmiş olan kimselere bu kitabın okunmasına gerek kalmamıştır. O alemde karşılaşacağı olaylar kişinin kendi zihinsel faaliyetinin ürünleri olacağından, zihnini denetleyebilen kişi, haliyle, o olayları da denetleyebilmiş olur.

 

Aslında, sözcük anlamıyla “ara hal” anlamına gelen Bardo terimi Batı’da ilk zamanlar yanlış anlaşıldığı gibi, öte-alem anlamına gelmez; ruhun içinde bulunduğu bilinç hallerini belirtir. Ölüm denilen bedenin terk edilmesi olayından hem önce (inisiyasyonlarda inisiyatik ölüm ya da cehenneme iniş deneyiminde, trans ve meditasyon çalışmalarında), hem sonra yaşanabilecek bu “ara haller” konusu Tibet Ölüler Kitabı’nın yanı sıra, Budizm’in Vajrayana ekolünde, “naro chödrug” öğretisinde de çok önem verilmiş bir konudur. Bu öğretide ve Ölüler Kitabı’nda aracı haller 6 grupta ele alınır:

 

1-Kyenay Bardo: Doğum öncesinde, anne karnındayken içinde bulunulan bilinç hali. Buna “cenin hali” de denir.

 

2- Milam Bardo: Rüya sırasındaki bilinç hali.

 

3-Tingezin Bardo: Meditasyon sırasındaki bilinç hali. Kimileri bu bilinç halinin adındaki “tingezin” teriminin Türkçe olup, Tibet tradisyonuna şamanik bir teknik ya da din olan Bon ya da Bön aracılığıyla sokulmuş olduğunu düşünmektedir.

 

4-Chikai Bardo: Ölüm anındaki bilinç hali.

 

5-Chönyid Bardo: Ölüm sonrasındaki bilinç hali.

 

6-Sidpa Bardo: Yüksek realiteye ulaşıldığındaki bilinç hali.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ölüler kitabı oyuncak değildir,kurcalamayınız ;)

 

Sanırım Mumya fimini çok seyrettin. :) Yani açınca mumya diriliyor olayı yok. Aslında Mısır'da ciltlenmiş bir durumda tek bir ölüler kitabı da yok.

Her ölü için ayrı bir ölüm kitabı var. Bunlar, papiruslere yazılan dua ve büyülerden oluşuyor. Bu dualar, "ölüm rahiplerinin" yazdığı, Osiris'i sakinleştirecek (ve hatta aldatacak) önerilerle doluydu. Osiris, insanın kalbini bir tüy ile tartarak samimiyetini ölçerdi. Eğer ölü insan, bu ölçümde başarısız olursa; aç, susuz ve güneşsiz olarak ebediyen mezarında kalırdı.

 

Osiris'in sınavlarından başarıyla geçebilmek için bazı yöntemler uygulanırdı. Örneğin, mezarlara yiyecek ve "tanrıları" sevindirecek tılsımlar konurdu. Ayrıca balık, yılan, hamamböceği gibi böcekler, rahipler tarafindan kutsanarak ölüye yardımcı olurlardı. Ama en önemlisi, "Ölüler Kitabı"nın satın alınıp mezara konmasıydı.

 

İslam'daki Münker ve Nekir motifine çok benziyor. İslamı inanışa göre, bu iki melek, mezara konulduğunuzun ilk gecesi, size sorular sorar, bilemediğinizde ise size işkence edermiş. Eski Mısırlılar ise bu cevapları "sözlü" olarak veriyor bir bakıma...

--------------------

ayrıca luciin , necronomicon konusu forumda konuşuldu bi ara , o konuyu da tartışmak/konuşmak istersen aratıp bulabilirsin .

 

Olabilir. Bu üç kitap da benim ilgimi çekiyor. Bilgili arkadaşlarımızdan çok şey öğrenebileceğimi düşünüyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Luciin sanırım insanları tanımadan yorum getirme:)Ya necronomicon'un (piyasadaki necronomiconların)ne gibi uygulamalar içerdiğini bilmiyorsun yada fazla iyimsersin :)

 

piyasadaki necronomiconların ne gibi uygulamalar içerdiğini mi :)

piyasadaki en meşhur 'necronomicon yazarları' donald tyson ve simon .

simon'un the gates of necronomicon'' kitabı var bende . onu almama rağmen oturupta incelemek gelmedi içimden acıkcası , çünkü kolpa olduğu bariz . simon'un the necronomicon'u da var , ve necronomicon spell book'u var .

donald tyson'ın da necronomicon'u var ve al azrad'i anlattığı bir kitabı var .

bunların gerçekten hangi kaynağa göre yazıldıklarını merak ediyorum , neye dayanarak yazmışlar acaba ,yazarların kendileri hakkında fazla bilgi vermemelerine işin içine sırf gizem katmak için olsa gerek .

söylediğim gibi uygulamalar ne denli olursa olsun gerçeği yansıtmadıgını düşünüyorum . ben de cıkıp ortaya necronomicon adıyla ''yaşayan hiçbir insanın kalkısacamayacagı ritüeller'' 'icat' edebilirim . bunları kitabımda da yayımlarım , kafama göre sümer ,babil , akad tanrı isimleri koyarım bir iki tane de conjuration formülleri koydugum zaman simon ve donald tyson'unkiler gibi olur derim :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evren Kendi Kendini Oluşturur ve Tanrısal Olan, Herşeydedir

 

Her şey Ölüler kitabında yazılmıştır... Çok eski zamanlarda, düzgün yüzlü Keops veya Sakkara piramitleri yapılmadan çok önceleri, yaratılış sırlarına

 

inisiye olmuş olan eski Mısırlılar, Güneşin her sabah Nout'un karnından çıkıp, her akşam batının son ışıkları yaşayanların evreninin sınırlarını belirlerken,

 

Nout'un

ağzında kaybolduğunu biliyorlardı. Ve ayaklarımızın altında ki öbür dünyada toplanmış ölüler, güneşin gece yolculuğunda, Douat'ın 12 bölgesinde ki

 

değişimlerini seyredebiliyorlardı. Ve burun deliklerinden yeniden hayat nefesini bulan ölüler, Güneş kayığının köpek başlı maymun tapınıcılarını, büyülü

 

kürekleri ve Skarabe (Türkçede ki karşılığı bok böceğidir), yani Khapradan oluşan tanrı biçiminde görüyorlardı.

Nil vadisinin eski ahalisinin ölüler alemine girmeden ve bilgiler kitabının sayfalarını açmadan önce, onların ebediyeti olacak şaşırtıcı evrenin kapıları

 

açılınca, ölüleri bekleyen tanrılardan bir kaçını öğrenmeliyiz.

Ptaah:Ptaah varolan herşeyi yarattı. Ondan önce, ne varlık, ne de yokluk vardı.Yukarıda ne uzay ne de gökyüzü vardı. Hareket eden neydi? Nerede ve kimin

 

yönetimindeydi? Derin, dipsiz su mu vardı? O zaman ne ölüm ne ölümsüzlük ne de geceyi gündüzden ayıracak bir belirti vardı.BİR nefes almadan soluyordu,

 

kendiliğinden hareketli idi:ötesinde hiçbir şey mevcut değildi. Başlangıçta karanlıklar karanlıkları örtüyordu. Boşlukta hapsolmuş BİR, sıcaklığın gücü ile

 

vücut buldu. (Rigveda, x,129-Louis Renou çevirisi) Ptaah tanrıları ve ilkel sulara batmış ülke olan Mısırı yarattı. Onun sayesinde, dünyanın başlangıcında

 

tanrısal sözler söylendi ve tanrılar varlığı bildiler, çünkü Ptaah, Memphis tanrıbilimine göre çoğalma organları olan dil ve yürek idi. O zamandan, ilk

 

kaostan sular ve yerler oluşur oluşmaz, gelecekteki ölülere vaad edilen milyonlarca yıllık yaşamın simgesi olan asanın sahibi idi.

Anubis:Ruhları yargılayan tanrılar mahkemesinin başta gelen kişisi Anubis, dünyanın yaratıldığı gün herkesin yerini saptadı ve bunu öyle bir şekilde yaptıki

 

herkes için heryer zamanların sonuna kadar burada da öbür dünyada da belirlenmiş olsun. S.Mayassis 'ölülerin ve ruhlarının bir koruyucu tanrısıdır ve bu

 

koruma onlara yardım edip, onları arıtmaya yöneliktir' demektedir Ona kemikleri yeniden toplayan alt dünyanın kapı açıcısı da denir. Ruhun tartılması

 

törenlerinin tamamlanması için, ölüyü karşılayıp elinden tutarak Osirisin karşısına götüren odur. Hareketlerin, mekanların, şekillerin, sayıların,

 

gezegenlerin muhasebecisidir. O aynı zamanda büyü metinlerinin, her ay canavarların yutmak istedikleri ve yıldız takımları arasından Thoth görünür görünmez

 

geriye kustukları ayında koruyucusudur.

Başka tanrıların sevgili katibidir. Çünkü 100 kapılı Teb'de hüküm sürecek daha doğmamış firavunların isimlerini Heliopolis (İsanın inisiyatik eğitim aldığı

 

tapınak) kutsal ağacının yapraklarına yazan odur. Karanlıkların ışığı olan Seth'in ışığının aksine (dünyanın uzaya uzayan gölge konisi ışığının)-her ruh

 

güneş ışığını almadan oraya dalacaktır- ölülerin bedenlerini bırakır bırakmaz geçtikleri 12 burç ışığının zıttı olan o karanlık ışıktan farklı olarak,

 

Anubisin ışığı pırıl pırıl ve Osirisin karşısına temiz çıkmış ruhlar için mutluluk vericidir.Bu bir ışık merdivenidir. güneş yaratılmadan önceki ilk

 

yaratılış ışığıdır. Kozmik yumurta, Anubisin ışığıyla aydınlanmıştır. Yaşayanlar için şafak neyse, bu ışıkta ölüler için aynı şeydir. o, onun güne çıkışını

 

sağlayacak ışıktır.S.Mayassis, 'Anubisin ışığı öbür dünyaya giriş veya ruhlar dünyasına çıkıştır' demektedir.

Osiris:Osiris de ölülerin koruyucu tanrısıdır. Bütün doğan şeylerin simgesi olduğundan, ölüler arasında ki yeri tamdır; çünkü ölüler, galaksilerin döndüğü

 

gök nehirlerinde ebediyen dolaşmaya başlamadan önce, belki de evren dediğimiz başlangıç ve oluş olan ışıklı ruhların arsında artık belleği olmayan zamanda

 

gelişmeye başlamadan önce, 2. bir defa daha doğacaklardır. Bu dünya uzayın tanınmaz bedeninde ölü bir hücre, ölü bir dünya haline gelinceye kadar, Osiris

 

yeryüzünde biten her buğday tanesinde, ne kadar ilkel olursa olsun her hayat parçacığında ölülerin kalbi ve yüzü olunca onlara yöneltilen her bakışta, Nil'in

 

taşma zamanında ki ter gibi, ellerinden ve ayaklarından süzülen her su damlacığında, yeniden çoğalarak doğacaktır. Osiris, yeryüzü ve uzayda olsun, yaşamsal

 

etkinliktir; bir tanrının görünür şekli altında ölülere yeniden canlanmayı vaadetmek için ve sonuçta Osiris'in görkemi ile yeniden canlanacaklarını vaadetmek

 

için onların dünyasına iner. Çünkü kendini temize çıkarmış her ölü, tıpkı toprağın bağrına düşmüş bir buğday tanesi gibi, evrenin derinliklerinde bir hayat

 

tomurcuğudur. Osirisin destansı devirlerin ilk firavununun zaferi, kutsal kent olan Abydos üzerinde yeniden parlasın, ölülerin koruyucusu tanrı, yaşayanların

 

nefesini ebediyen beslesin... Daima, aydınlık kabirlerinde, ölüler gökyüzünün anası tanrıça Nout'un kollarında, Osirisin etkileri onların organlarını

 

canlandırsın, kemiklerini birleştirsin, büyü merasimlerine göre çarpraz sarılmış sargıları olan ölüler Osiriste kişileşsin, yeniden doğarak. O'nu

 

çoğaltsınlar, ka'ları -ezoterik kopyaları- İalou alanlarının güzelliklerine açılsın. Osiris'in karısı büyücü İsis ağlasın; o İsis ki insanlara bedenlerinin

 

çürümemesi için ne yapmak gerektiğini, iç organlar ayrılıp vazolara konduktan sonra bedenin nasıl mumyalanacağını öğretti; o İsis ki kardeşi Seth

 

tarafından öldürülmüş sevgilisini, bütün Mısıra dağılmış, parçalanmış -erkekelik organı hariç, çünkü onu nehirde bir balık yutmuştu- 13 organını bulduktan

 

sonra diriltmişti. Abydos ta ki ünlü nekropolde (Ölüler kenti) Osirisin lahitinin üzerinde, bir yeniden dirilme sahnesini canlandıran nefis bir kabartma

 

vardır. Sanatçı ölüler kitabında yazılı olanı elindeki materyale çok güzel bir biçimde yansıtmıştır. Burada firavun 1. Seth'in dirilişini görürüz. Kral,

 

lahitin üzerine uzanmıştır. İsis sağında Horus solunda ve ikiside ayaktadır. Firavunların başlarının üzerinde, uçan tanrıların simgesi 'Gerçek' akbabası,

 

Asur'da Asurbanipalin başı üzerindeki gibi kanatlarını kapatmış kralın yüzünü gözetlemektedir. Çünkü Abydos gecesinde kral ölümsüzleşecektir. Zamanında

 

Osirisin olduğu gibi..

Ra'nın firavun gibi, Osiris ile doğacak ölü için de aynı şey olacaktır. Piramit metinlerinde yazıldığı, 1. Seth'in dirilişini gösteren kabartmada olduğu

 

gibi, İsis ve Horus ölüyü kutsayacaklar ve ona kalk uyan diyeceklerdir. Ve ölüler yeryüzünü uzaklaşan ölüler gibi değil, gitmekte olan canlılar gibi

 

terkedeceklerdir.Bu ölü firavunlar Osirise doğru gidecekler ve defalarca dinledikleri rahibin sözlerini hatırlayacaklardır: Osiris, sana doğru

 

yükseliyorum... Temizliğim ellerimdedir. Tanrıça Tefnout'un önünden geçtim ve tanrıça beni temizledi... Ben bir rahibim ve bu mabedin rahiplerinden birinin

 

oğluyum... Defalarca işittiğini yeniden hatırlayacaklardır: Bağ çözüldü bu kapıyı geçmek için bilekler serbest kaldı. Üstümde ki bütün kötülükleri yere

 

attım.

Hepsi Osirise doğru gideceklerdir. Yüzleri yeniden hayat ve güç bulacaktır; Burun delikleri kuzey rüzgarlarının serinliğini duyacaktır.Gökyüzünün İalou

 

tarlalarında buğdayların büyüdüğünü göreceklerdir. Gecenin kapılarının önünde bırakmış olacakları yaşayanlar, kutsanmış ruhlara her yönden adaklar

 

getirecekler ve bunları kutsal sularla ıslayacaklardır. Evet, hepsi birbiri ardına dirilecek, kalbi çarpmayan Osirisin önünde ebediyen duracaklardır.

 

İsterlerse ve eğer doğru bulunurlarsa, her gece öbür dünyanın 12 bölgesinde yüzen kayıkta oturabilecekler, tanrısal kediyi Heliopolis'in kutsal ağacını

 

yardıktan sonra iç organlarının ışıklı tayflar önünde, üst idarecilerin sıralanmasını görecekler ve şöyle haykıracaklardır: Ey güçlü Osiris! biraz önce

 

doğdum. Bana bak, az önce doğdum!

Seth: Seth, hayvan başlı kötülük prensi, karanlıkların akıl almaz karmaşasını bizi taşıyan dünyanın altında düşünülen bu harabiyet bölgesinde ki bozucu

 

herşeyi kişileştirir. Kendisine pislik attığı için Horus onun testislerini koparmış, böylece ondan gücünü ve erilliğini almıştır. Mısırlılar Coptosta Seth'in

 

erkeklik organını ellerinde tutan Horusun bir heykelini dikmişlerdir. Silueti titremeden gözönüne getirilemeyen Seth, ünlü lanetlemelerle davet edilir.

 

Bununla birlikte, bir çok düşman ülkeyi yenen II. Ramses bir tapınağın kapısına, kendisinin Seth'in dostu olduğunu yazdırmıştır. Siyah domuz Seth, her ay

 

dönümünde, ayı yutar; çünkü Osiris'in ruhu oraya sığınmıştır. Bu Horus-Seth çatışması, bu evrensel mitos, iyi ve kötü arasındaki sonsuz savaştır. Dünyanın

 

başlangıcından beri şu veya bu şekilde ortaya çıkar. Bazen şurada yatışır bazen burada alevlenir. Ölmüş eski zamanların gecesinden ve gelecek zamanlarda,

 

insanları yapan tanrıların ortaya çıkardıkları bazen saf olmayan bu alev, sonu gelmez ikiliktir.

Horus: 20 değişik şekil altında Horus, Mısır panteonunun en büyük tanrılarındandır. O Louvre müzesinde görebileceğimiz firavunun önünde zarif kutsama jestini

 

tekrarlayan şahin başlı (Hieracocephale) Horustur. Edfou'da kutsalların kutsalının tapınak kapısının kulelerinin 14 katıyla korunduğu, şahin başlı acımasız

 

Horusta görülebilir. Bedenlerin açıcısı da denilen Hor Behoudit, tanrıların zifaf odasının veya çiftleşen canavarların koruyucusudur. Simgesi şahin kanatlı

 

güneş yuvarlağı, binlerce yıl süresince Mısırın birçok tapınağında onurlu bir yer almıştır. Fakat ruhunuzun derinliklerini araştıracağından hiç kuşkusu

 

olmayan Edfou'da ki Horusun bakışı, son derece zalimce bir iz bırakır. Tapınağın avlusunun yaldızlı ışığında son derece tedirgin edici, sadece ölülerin

 

tanıdığı bir dünyanın kapıları önünde o dünyaya son derece yakışan bir bakıştır bu...

Piramit metinlerinde, Seth'i Horus'la karşı karşıya getiren korkunç savaş ilişkisi anlatılır. Bu metinlerden Seth'in nasıl testislerini ve Horusun bir gözünü

 

nasıl kaybettiğini öğreniriz. Bu kötülüğü kovalayan, yakalayan, ve peşini bırakmayan Horus, özellikle ölüler tarafından saygı görmektedir. Çünkü bu ışık

 

yapılı Horus onların gözünü açmıştır. Böylece ölüler onun aracılığıyla görebilecekler, Nil kıyılarında canlıyken yürüdükleri zamanki gibi, adımlarını

 

sonsuzluğa aynı kolaylıkla yöneltebileceklerdir. İsis, Osirisi, Horus biçiminde dirilttikten sonra, onu gökyüzüne, tanrıların karşısına, yeni şekillere doğru

 

çıkardı. Eski mısırlılar içinden çıktığı eski şekilden evrim sonucu oluşan her şekle, çocuk diyorlardı. Genç bir adam, kendi kendinin çocuğu, çocukluğunun

 

oğulu (yetişkin, genç adamın babası; ihtiyarda yetişkinin babasıdır) O, önce ki şekli üzerinde ki yengisi ile yeni nitelikler kazanmıştır. Horus, Osirisin

 

yeni bir yaşam biçimidir. Evrim, ruhun yükselişi ve saflaşma yoluyla değişimi, önceki tabiatından, şekliden çıkarak, bir çocuk olunmasına bağlı birşeydir.

 

Ölmüş Osiristen çıkıp İsisi dölleyen tohum bir Horus-Sothis, aydınlık Horustur! Kardeşin İsis, aşkınla mutlu sana geliyor; onu Phallusun üstüne koyarsın ve

 

tohumun ona dahil olur. Şu halde ölü Osirisin kadavrasından çıkan tohum herşeyi tamam bir Horus'tur. Sothis gibi delici, yani kadavradan çıkan Sothis ışığı

 

gibi, aynı zamanda ışık merdiveninin 1. basamağı, samanyolunun ışığı, ölüye milyonlarca yıllık gelecek yaşamına olduğu kadar en son ve en ebedi, kozmik

 

yumurtanın bağrında yanan güneş ışığına erişme olanağını sağlayacaktır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ölüler kitabının her ne kadar inisiyelerce şifreli yazıldığını bilsemde bildiğimiz anlamda bir büyü kitabı olduğunu sanmıyorum.Buna benzer bir de Tibet'in Ölüler Kitabı var.Mısır gibi o da tabletlerin üzerinde bulunan anonim bir yazı.Okuma fırsatım olmuştu.Ruhun ölümden sonra geçireceği evreler hakkında üstü kapalı bir anlatımı vardı.Mısır'ın ölüler kitabı da tıpkı Tibet'inki gibi ölüyü ölümden sonrasına hazırlar.Ölen kişinin bu dünyaya geri enkarne olmaması için gerekli donanımlarla gitmesine yardım eder.En büyük kurtuluş reenkarnasyon zincirinden kurtulup, Tanrıların katına yükselebilmektir.Elbette kitabı okuyan biri yeniden gelmesine gerek kalmayacak şekilde olgunlaşmaz, hayat boyu süren bir donanımla ölmüştür zaten.Mısır'ın ölüler kitabı inisiyelerce yazılıp, yine kendilerinin anlayacakları sembollerle örtülüdür.Kitapta da yazan kişiyi belirten "Osiris Nu der ki: ...", "Osiris Ani der ki:..." gibi ibarelere rastlanır.Zaten bu metinlerin sıradan halktan ölen birine okunması söz konusu bile olamaz.Ruh öldüğü zaman hala öğrenmesi gereken şeyler olabilir.Kitap ölünün bazı dersleri almadan da yükselmesine yardımcı olur.

Bu sözlerin üzerine yüklenen enerjilerin meydana getireceği etki burada söz konusudur ancak tercüme edildiğinde, bu etkinin ortadan kalktığı da unutulmamalıdır.Ölüler kitabında ölünün Öte Alem'deki yolculuğu sırasında açıklanan yöntemler ve okunması gerektiği söylenilen ilâhiler, ölen varlığa astral mekandaki görevlilerce açıklanan inisiyatik sırlar ve bilgiler gibi konular vardır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar, mısırın ölüler kitabı ile necronomicon karıştırılıyor. birkaç yıldır necronomicon ve grand grimoire ile ilgili araştırmalar yapıyorum. bu anlamda ayrım yapabilmek için, kitabı ne amaçla okuduğumuz önemli. kitap üzerinde çalışmak ya da kiataba çalışmak tarzında farklı okuma nedenleri çıkabiliyor. ancak kesinikle dalga geçilecek türden fantastik hayal gücü ile yazılmış şeyler değil bunlar. bu konuda kesin konuşabilirim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/book_of_the_dead.jpg Mısır'ın Ölüler Kitabı ve Psikostazi

 

Ra nu pert em hru

 

"Hiç kimseye kötülük etmedim.

Yakınlarımı bahtsızlığa sürüklemedim.

Gerçek evinde alçaklık etmedim.

Kimseyi gücünün dışında çalıştırmadım.

Benim yüzümden kimse korku duymadı,

yoksulluk ve acı çekmedi, bahtsız olmadı. Tanrıların kötü gördükleri şeyleri hiç bir

zaman yapmadım.

Kölelere kötü muamele etmedim ve ettirmedim. Kimseyi aç bırakmadım.

Kimseye göz yaşı döktürmedim.

Kimseyi öldürmedim ve kimsenin

kahpece öldürülmesini emretmedim.

Kimseye yalan söylemedim. Hiç bir utandırıcı davranışta bulunmadım.

Zina etmedim. Yiyecekleri pahalı ve eksik satmadım. Terazinin dirhemi üzerine hiç bir

zaman elimi bastırmadım. Teraziyle tartarken hiç bir zaman hile yapmadım.

Süt çocuklarının ağızlarından sütü uzaklaştırmadım. Hayvanları çalmadım.

Tanrının kuşlarını avlamadım.

Ölmüş balığı tutmadım. Hiç bir arkın suyunu başka yöne çevirmedim.

Ben temizim, temizim, temizim...”

Eski Mısır'ın Ölüler Kitabından [1]

 

"Bu kitap, tanrısallaşmış ruhun, Ra'nın bağrındaki mükemmelleşmesini konu alır ve onu Osiris nezdinde yüceltir, Amenti'nin Efendisi nezdinde güçlü kılar ve tanrıların hiyerarşisinde saygıya layık kılar. Bu kitap, Douat'ın esrarlı yerlerinin sırlarını açıklar, alt dünyanın sırlarına inisiye olmak için bir rehber görevi görür... bu kitabı okurken sana ve Rahip Kher-heb' e yakın olanlardan başka, hiç bir insan varlığının seni görmesine izin verme... içine yıldızlı dokumalar gerilmiş bir odaya kapan. o zaman bu metinlerin, kendi için okunacağı her ölünün ruhu yaşayanlar arasında, parlak gün ışığı içinde dolaşabilecek; tanrılar arasında güçlü olacak... ve tanrılar onu yokladıktan sonra, ölüyü eşitleri olarak tanıyacaklar... gerçekte bu kitap çok gizli ve çok derin bir sırdır" [2]

Mısır ölüler kitabı eski Mısırlılara ait bir kitaba verilen addır. Ölüm-ötesi yaşamında kendisine yardımcı olması için ölmekte olan kişinin huzurunda okunan metinlerin ve gömülme yöntemleriyle ilgili metinlerin derlenmesinden oluşmuş bir kitaptır. Geç dönem hanedanları zamanında yazılmış bu kitabın orijinal adı, “Gün'e çıkışın bölümleri” anlamında “Ra nu pert em hru”dur. Kitabın üç ayrı kaynaktan uyarlanmış biçimleri bulunmaktadır (Heliopolis uyarlaması, Teb uyarlaması, Sais uyarlaması).

 

Yer yer sembolik ifadelere yer verilen kitapta özetle, ölüm olayından sonra fiziksel bedenini (Aufu) terk eden ruhun ka'sıyla öte-aleme (Amenti, Amentet) göçtüğü, burada kendisini bir hesaplaşma, bir yargılanma (Psikostazi) beklediği, bu yargılanmada vicdanın rolünün çok önemli olduğu, yargılanma işleminden sonra bazı ruhların tekrar yeryüzünde doğduğu, bazı yükselmiş ruhların ise İsis ve Osiris'in hükümranlığındaki organizasyonlarda görevler aldığı anlatılır.[3]

Ölüler Kitabı, Eski Mısır'da ölülerin mezarlarına bırakılan, papirüslere yazılmış, dua ve sihirler kitabıdır. İlk bulunanı 453 babdır. Daha sonraları 165 bab'a kodlanmışları çeşitli mezar kazılarında bulunmuştur.[1]

Eski Mısır'da ölüm ve ötesiyle ilgili kaynaklar, Piramit ve Tabut yazıtlarıdır. Bütün bunlar, "Ölüler Kitabı" denen ölüm, ölüme geçiş ve ölümden sonraki yaşamla ilgili kuralları ve düzeni anlatan, bütün bir bilgi veya inanç sisteminin parçalarıdırlar. Mısırlılar, ölümden sonra yeniden dirileceklerine inanırlardı. (Osiris'in yeniden doğması ve onun kişiliğinde simgelenen KIŞ ve BAHAR örneklerindeki gibi.)

İnsan, beden ve ruhtan oluşuyordu. Her ikisi de ölümden sonra ebedî olarak kalabilirdi. Yeter ki ölümden sonra insan, Osiris'in önünde günahlarını bağışlatsın ve saf olarak cennette kalabilsin. Osiris, insanin kalbini bir tüy ile tartarak samimiyetini ölçerdi. Eğer ölü insan, bu ölçümde başarısız olursa; aç, susuz ve güneşsiz olarak ebediyen mezarında kalırdı.[4]

İnanışa göre insanlar ölünce, ruhları Duat'ta (Mısır mitolojisinde yer altı dünyası, Araf) yargılanırdı. Bu yargılama, Hakikat'i temsil eden bir tüy yardımıyla yapılır. Ölünün ruhu Duat'taki bir mahkeme salonuna Anubis (mumyalama tanrısı) tarafından götürülür ve ölünün kalbi, ki kalbin kişinin ahlaki durumunun kaydı olduğuna inanılırdı. Osiris tarafından yapılan bu mahkemede, ölünün ruhu temiz ise; Ammit, ölüye dokunamaz. Ruh,, Osiris tarafından Aaru'ya götürülür; ama Maat'ın hakikat ve adaleti temsil eden devekuşu tüyü, ölünün kalbinden daha hafif ise Ammit, ölünün ruhu / kalbiyle beslenir ve ruh, Duat'ta (Araf'ta) kalmaya mahkum edilir; kişi, ikinci kez ölürdü.[5]

Osiris'in sınavlarından başarıyla geçebilmek için bazı yöntemler uygulanırdı. Örneğin, mezarlara yiyecek ve "tanrıları" sevindirecek tılsımlar konurdu. Ayrıca balık, yılan, hamamböceği gibi böcekler, rahipler tarafından kutsanarak ölüye yardımcı olurlardı. Ama en önemlisi, "Ölüler Kitabı"nın satın alınıp mezara konmasıydı. "Ölüler Kitabı", ölüm rahiplerinin yazdıkları dua ve yöntemlerle, Osiris'i sakinleştirecek ve hatta aldatacak önerilerle doluydu.

"Ölüler Kitabı" örneklerinden yüzlercesi, papirüs rulolar halinde mezarlardan çıkarılmıştır ve en eskileri Piramitler Dönemi'ne aittir, yani M.Ö. 2500'lere. Mısır inançlarına göre tüm bilgiler veya bilim, "Bilge Tanrı" ve yazman Toth tarafından yazılmıştır. Bugün dahi, bazı mistik-pagan çevreler, Tarot Kartları'nın kökeninin Toth kültünden kaynaklandığına inanırlar.[4]

 

http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/bookofdead2.gif

Ölüler Kitabı'nın Kökeni

 

Bilim adamlarına göre, Antik Mısır halkı tarafından kullanılan Ölüler Kitabı, ölümden sonraki yaşamda gerekli olacak bazı talimat ve yönlendirmeleri içermekteydi. Tüm tılsım ve dualar, her cenaze için her seferinde okunmaz, sosyal statü ve zenginliğe göre farklılık gösterirdi. Bazı tılsım ve dualar, tanrılara hediye sunmak amacı ile kullanılırken, bazılarıysa diğer tarafta yürüyebilmeyi veya ölümden sonraki hayatta tekrar ölmemeyi sağlayan düzenleyici yönlendirmeleri içerirdi.

 

Sanılanın aksine, Ölüler Kitabı, ölen insanları diriltmek için değil; ölümden sonraki yaşamda ölen kişiye yol göstermek ve hayatını düzenlemek amacı ile oluşturulmuş metinlerden oluşmaktaydı. Ölüler Kitabı, Antik Mısır'da ölümden sonraki yaşamın cenneti olarak düşünülebilecek sazlık tarlalarına ulaşmayı isteyen her Mısırlı için onlara yol gösteren bir kaynak olarak 18. hanedanlıktan başlayarak kullanılmaya başlanmıştır.[6]

125. Tılsım

 

125. Tılsım, Ölüler Kitabı'nın en çok tanınmış tılsımlarından biri olup, özet olarak ölen kişinin Tanrı Osiris'e ve 42 yargıcı tarafından hayatında yaptıkları ile ilgili yargılanmasını içermektedir.

 

Ölen kişinin kalbi ve iyilik oranı, tanrı Osiris, tanrıça olarak bilinen İsis ve Neptis, ve yazıcı tanrı Anubis karşısında tartılır. Tanrı Osiris, kararı verir ve tanrıça İsis'in taşıdığı doğruluk tüyü ile karşılaştırılır. Tüy, daha ağır gelir ise; kişi, Anus ("Ammet", "Amimit", "Kalp Yiyici") adı verilen canlı tarafından yenilir.Eğer tüy hafif gelir ise kişi İsis ile birlikte cennete gider.

 

Bazı bilim adamlarınca Tılsım 125'te bahsedilen 42 günah ve bu günahlara ait suçsuzluk açıklamalarının (Örn. Hırsızlık yapmadım, cinayet işlemedim vb.), Musevilikteki "On Emir" için temel oluşturduğu öne sürülmektedir.[6]

 

http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/plate31a.jpg

 

http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/chapter125b.jpg

 

Above and Below, from Chapter 125 of the Book of the Dead in the Papyrus of Ani

Psikostazi

 

Psikostazi (ya da psikostasya), eski Mısır tradisyonundaki bir kavramın eski Yunanca'daki adıdır. Bu terim, "psikhe" (yaşamsal unsur, nefes, süptil beden) ve "statis" (tartılma) sözcüklerinden türetilmiştir. Ölüm olayı ile bedenini terk edenlerin yargılanması olan psikostaziye, ölümden sonraki vicdani hesaplaşma olgusunun sembolik öğelerle anlatımı da denilebilir.

 

Eski Mısır metinlerine göre, her ölü için söz konusu olacak “tartılma”, ilahe Maat'ın "hakikat salonu" denilen salonunda gerçekleşir. Yeraltı âleminin sorumlusu ve Ra'nın gözü sayılan Maat'ın hiyeroglifi, “hakikat, adalet ve doğruluğu” simgeleyen tüydür.

 

Mısır Ölüler Kitabı'nda ve eski Mısır metinlerinde Psikostazi, özetle, şöyle açıklanır:

 

Ölü, “ka”sıyla (perispri) Osiris'in önüne, 42 ilahın huzuruna çıkar. Ezoterik kaynaklara ve sembolizm verilerine göre, bu 42 ilah, Osiris dini'ndeki “öldürmeyeceksin, ağlatmayacaksın! vb.” şeklinde belirtilen 42 kuralın somutlaştırılmış, kişileştirilmiş halleridir ki, burada, kişinin yeryüzünde yaşarken İlâhî Yasalar'ın gereklerine uyup uymamış olması irdelenir. bknz..Osiris'in Dini

 

Ölüler Kitabı'na göre, bir süre sonra, yeryüzünde yaşarken yapmış olduklarını görebilmesi için, ölüye hafızası ve anımsama yetisi geri verilir ve tartılma başlar.

 

Bu tartılma ve yargılanma sahnesi Mısır resimlerinde, bir kefesinde ölünün kalbi, diğer kefesinde bir tüyün bulunduğu terazi ile temsil edilir. Bu tüy ve kalp sembolizminde tüy sembolü hemen hemen tüm tradisyonlarda olduğu gibi, hakikat, adalet ve doğruluğu simgeler, kalp ise dünyada yaşarken tüm yaptıklarını gözünden kaçırmamış olan manevi tanığı vicdanı simgeler. Mısır hiyeroglif yazısında kalp, ters üçgen biçimli bir vazoyla ifade edilir; "hakikat"in hiyeroglifi ise tüydür.

 

Ölü, yeryüzünde yaşarken hangi fiilleri işlediğini ve hangi kuralları çiğnemediğini bir bir sayar.

 

Kalp, yani vicdan eski Mısır metinlerinde Horus'un sesinin duyulduğu yer olarak belirtilir. Birçok eski Mısır metninde rastlanan “bir insanın kalbi onun bireysel ilahıdır” (Viyana Müzesi) ve “ey kalbimdeki Tanrı” şeklindeki ifadelerden de anlaşılabileceği gibi, vicdan, tanık olmasının yanı sıra, kendisine hesap soracak olandır. Yani ölüyü yargılayacak olan, kendi içindeki ilahtır; kendi vicdanıdır. Bunu simgelemek üzere, mumyaların içinde bırakılan tek iç organ kalpti (“ab”). Eski Mısır inisiyasyonunda eğitim görmüş olduğu ileri sürülen Platon, bu aşamayı varlığın kendi kendini yargılaması olarak kabul eder.

 

Ölüler Kitabı'na göre, bu yargılanma sonunda, ölü, kötü şeylerin anısını ağzından ifrazat olarak dışarıya atar. Bir diğer Mısır metnine göre ise, yargılanma sonucunda günahkar çıkan ölüler timsah başlı Ammait (Ammit) tarafından yenirler. Bu “ölü yiyiciler” sembolizmi, Tibet Ölüler Kitabı'nda ve eski İran tradisyonlarında da bulunmaktadır.

 

Mısır Ölüler Kitabı'na göre, daha sonra ölülerden bazıları kısa süre sonra tekrar yeryüzünde doğarlar; bazıları ise “büyük ışığa” doğru çekilirler, kendilerine bir süre rehberlik yapıldıktan sonra Osiris'in uygun görmesi halinde onlar da, tekrar yeryüzünde doğarlar.

 

Eski Mısır'ın Psikostazi kavramının bir benzerine, vaktiyle Harran Ovası'nda yaşamış bulunan Sâbiîler'de rastlanır. Psikostazi'deki terazi bu tradisyonda Abatur'un terazisi olarak adlandırılır.(Abatur'un eski Mısır'daki çakal başlı Anubis'in bir versiyonu olduğu ileri sürülür.) [7]

 

http://img.webme.com/pic/g/gizliilimler/reincarnation.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...