Jump to content

René Char şiirleri


KATA

Önerilen Mesajlar

NEVONS PARKI

.

Çayır çimene bürünmüş

Nevons parkında

Bayırsız bir akarsuyla

Arkadaşsız bir çocuk

Acılarını suskunca dışa vuruyor

Daha bir iyi yaşayıp gidiyorlar.

.

Nevons parkında

Feleğe rest çekmişin biri katılıverdi

Çocuğa, akarsuya

Ve onların birlikteliğine

.

Nevons parkında

Zaman zaman susan

Bir cırcırböceği de olmasa

Öldürücü olurdu yaz

 

 

 

Pireneler

 

Koca yanılmışların dağı,

Yanan kulelerinin doruklarında

soluyor son aydınlık.

 

Yalnız boşluk, yalnız çığ,

Sıkıntı ve acınma!

 

Bütün o aşk kırgını ozanlar

Gördüler bir yazda ağardığını

Güzelim karamsar krallıklarının.

 

Ah! Karlar acıma bilmiyor,

Ayaklarına kapanalım,

Donarak ölelim istiyor,

Bizler yaşamışke kumlarda.

 

Ozanlar

 

Şişelerin karanlığında okumamışların üzüntüsü

Gözle görülmez o kaygısı araba ustalarının

Derin balçıklarda ufak paralar

 

Örsün alt bölümlerinde

Ozan yaşar yapayalnız

Büyük temizlik arabası bataklıkların

 

 

***

ŞİMŞEK UTKU

 

Kuş toprağı beller

Yılan eker

Düzelip iyileşmiş ölüm

Alkışlar ürünü.

 

Plüton gökyüzünde!

 

İçimizde patlama.

Şurda yalnız benim içimde.

Çılgın ve sağır olmaksa, nasıl olabilirim bundan daha fazla?

 

Yok artık ne özkendi bir ikinci, ne değişken bir yüz, ne bir sürem

yalaz için, ne gölge için bir sürem!

 

Ağır karla birlikte iniyor kötürümler.

 

Birdenbire sevi, şu şiddetin dengi

Hiç görülmemiş, bir elle durdurur yangını, doğrultup düzeltir

güneşi, yeniden kurar Sevgiliyi.

 

Hiçbir şey sezinletmiyordu önceden böylesine güçlü bir yaşamı.

 

 

 

Çıkış

 

Söndü herşey:

Gün, iç-ışık.

Ağrılı kütle,

Bulamıyordum gerçek zamanımı,

Evimi.

 

Kötü ölmüş, ölülerin rahvanı

Çalarken bütün boşluklarda

Bulutlu bir gökte

Sınırsızlaşıyordum.

 

Bu yerin olmayandan beslenip,

Adım adım, avunarak biraz.

 

Dolu olacaktır omuzumun

Savaştığı bağ,

Güneşle, onsuz ve.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kırmızı Açlık

 

Çılgındın sen..

Ne de uzaklarda kaldı şimdi!

Öldün, bir parmağın ağzının önünde,

Soylu bir devinimde,

Sevgi gösterisine bir son vermek için;

Yeşil bir paylaşımın soğuk güneşinde.

Öylesine güzeldin ki hiç kimse ayırdına varamadı ölümünün.

Sonra, gece olmuştu, benimle yola çıktın.

Güvensizlik tanımayan çıplaklık

Yüreğinin çürüttüğü göğüsler.

Bu rasgele dünyada rahatça

Seni kollarına alıp sıkan bir adam

Sofraya geçti.

Saygın ol, var değilsin yoksa.

 

Sevdiğimin Giysisi Deniz Feneri Mavi

 

Sevdiğimin giysisi deniz feneri mavi

öpüyorum yalımını yüzünün

ışınların gizli bir sevinçle uyuduğu

 

Seviyorum, hıçkırıyorum. Dipdiriyim

ve senin yüreğin bu Sabah Yıldızı

kızaran, o yengi saatinde

savaşı başlamadan burçların

 

Yellerle yaralanan

yelkene dönsün etim

senden uzakta

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

René CHAR

 

Fransız şair René Char 14 Haziran 1907'de L'Îsle-en-Sorgue'da doğdu, 19 Şubat 1988'de Paris'te öldü. Avignon Lisesi ve d'Aix-en-Provence Üniversitesi'nde öğrenim gördü.İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi işgaline karşı Direniş Hareketi'nde görev alarak Provence bölgesinde 'Yüzbaşı Alexander' takma adıyla bir taşra çetesinin komutanlığını yaptı. Savaştan sonra doğduğu yer olan L'Îsle-en-Sorgue'a yerleşti. René Char kendinden sonraki kuşakları hem biçem hem de içerik açısından etkilemiştir. Başlangıçta Gerçeküstücülüğü benimsemiş, sonradan uzaklaşmış; özdeyişler ve yoğun imgelerle gelişen kısa ve özlü şiirler yaratmış, mağrur ama gösterişsiz bir alay içeren, yer yer ahlaksal bir boyut taşıyan ekonomik ve son derece çetin bir 'hermetik' şiire yönelmiştir. Düzyazı şiirler de yazan Char, karşıt düşünceleri iç içe geçirişiyle Heraklitos-Heidegger esintileri de barındıran farklı ve özgün bir söyleyiş elde etmiştir. 1966'da tüm yapıtları için Eleştirmenler Ödülü'nü (Prix des Critiques) almıştır.

 

.........................

 

NÖBETÇİNİN ÖĞÜDÜ

 

Bıçaktan fışkıran meyve,

Tadı yankı olan güzellik,

Kerpeten ağızlı tansökümü,

Dağıtılmak istenen sevgililer,

Önlük takınmış kadın,

Surları tırmalayan tırnak,

Arazi olun! Arazi olun!

 

 

René CHAR

 

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN

 

 

GERÇEKLER HÜRRİYETİ GETİRECEK

 

Gecesin sen, lâmbasın;

Bu baca görmen için,

Bu döşek dinlenmen için,

İçmen için bu su;

Işığındır can veren insanlara,

Duvarlar bu insanlar için,

Ey Mariée,

Ey tutsak kadın!

 

 

René CHAR

 

Çeviri : Asım BEZİRCİ

 

 

SEVDİĞİMİN GİYSİSİ DENİZ FENERİ MAVİ

 

Sevdiğimin giysisi deniz feneri mavi

 

öpüyorum yalımını yüzünün

 

ışınların gizli bir sevinçle uyuduğu.

 

 

 

Seviyorum, hıçkırıyorum. Dipdiriyim

 

ve senin yüreğin bu Sabah Yıldızı

 

kızaran, o yengi saatinde

 

savaşı başlamadan burçların.

 

 

 

Yellerle yaralanan

 

yelkene dönsün etim,

 

senden uzakta.

 

 

 

René CHAR

 

Çeviri : Cevat ÇAPAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ASILI EROS

 

Gece, yolunu yarılamıştı. Göklerin yığını, o anda tümüyle sığacaktı

bakışıma. Seni gördüm, ilk ve tek, yıkılmış kürelerdeki tanrısal dişi.

Sonsuzluk giysini yırttım, toprağıma getirdim seni, çırılçıplak. Çürü-

müş yaprakların devingen tortusu her yanımızı sardı.

 

Uçuyoruz, diyor hizmetçilerin, acımasız uzayda, - kızıl

borazanımın türküsü eşliğinde.

 

René CHAR

 

Çeviri :Samih Rifat

 

 

BİÇİMSEL PAYLAŞIM

 

I

İmgelem yetisi, arzunun sihirli ve yıkıcı güçlerinden yararlanarak, eksik kalmış

birçok kişiyi, tümüyle doyurucu bir varlık biçiminde geri gelmelerini elde etmek

için gerçeklikten dışarı atmaktan ibarettir.

 

 

III

Şair, ayrım gözetmeden bozgunu zafere, zaferi bozguna çevirir, O, yalnızca

göğün şiir kitabı üstüne titreyen doğumöncesi imparator.

 

 

V

Güvensizliğin sihirbazı şairin kendine edindiği doyumlarından başka bir şeyi

yoktur. Kül hep bitmemiştir.

 

 

X

Şiirin önceden kestirilenden ayrılmaz, ancak henüz biçimlenmemiş olması

yerinde olur.

 

 

XIII

Öfke ve gizem sırasıyla onu kendilerine çektiler ve eritip bitirdiler. Ardından

taşıranotundan can çekişmesini sona erdiren yıl geldi.

 

 

XVI

Şiir, her zaman biriyle evlidir.

 

 

XVIII

Yumuşat sabrını, Prensin anası. Ezilenin aslanını emzirdiğin gibi eskiden.

 

 

XXX

Şiir, arzu olarak kalmış arzuyla gerçekleştirilen aşktır.

 

 

XXXIV

Bilinmeyen bir varlık, belirsiz bir varlıktır, işe el koyarak iç sıkıntımızı ve

yükümüzü atardamar şafağına çevirebilir.

Şair, sağlığını her gün masumluk ve bilinç, aşk ve hiçlik arasına serer.

 

 

XXXIX

Şair, yerçekiminin eşiğinde, yolunu örümcek gibi gökyüzünde kurar.

Bir kısmı kendi içinde saklıyken başkalarına işitilemedik ve son derece

görünür kurnazlığının ışıkları içinde görünür.

 

 

XLV

Şair, fırlatan bir varlığın ve alıkoyan bir varlığın oluşumudur. Erkek

sevgiliden boşluğu, kadın sevgiliden ışığı ödünç alır. Bu biçimsel çift,

bu nöbetçi çift ona dokunaklı bir biçimde sesini verir.

 

 

XLIX

Şair, kanıtların her çöküşüne bir gelecek tufanıyla karşılık verir.

 

 

 

 

René CHAR

 

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KAVAKLARIN SİLİNİŞİ

 

Kasırga buduyor ağaçları.

Uyuyorum, ben, sevecen gözlü şimşek.

Titrediğim büyük rüzgarı bırakın

Birleşsin çoğaldığım toprakla.

 

Esintisi bileyliyor gözcülük nöbetimi.

Nasıl da alt üst tuzağın

Kirli katmanlı kaynağın çukuru!

 

Kendini yüreğin onayladığı bir ateş gibi gösteren

Ve havanın pençelerinde çınlattığı

Bir anahtar yuvam olacak.

 

 

 

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN

 

 

 

SARI ASMA KUŞU

 

Girdi şafak ülkesine sarı asma kuşu.

Dürdü türküsü geceyi.

Bitti artık her şey.

 

 

Çeviri : İlhan BERK

 

ÇIKMAZ

 

Kaz! diye buyuruyordu sap bileziği.

Kana! diye yineliyordu bıçak.

Ve sökülüyordu belleğim,

Eziliyordu karmaşam.

 

Beni önce sevenler,

Sonra nefret edenler, sonra unutanlar

Yeniden üstüme titriyorlardı.

Kimi ağlıyordu, kimi seviniyordu.

 

Bacım soğuk, kış otu,

Yürürken senin büyüdüğünü gördüm

Düşmanlarımdan daha yükseğe,

Anılarımdan daha yeşil.

 

 

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

PENÇE

 

Kambur yürüyen gökyüzü soluk soluğa kalıyor çabucak;

Arabulucu, duyulmadı;

Onu mavi üstüne mavi, siyah üstüne altın rengi boyuyorum.

Bu gök bir ilkokullu çantası,

Dutların lekelediği.

 

 

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN

 

 

 

AYKIRI DAVRANMAK

 

 

Var olan evcil domuzlarınıza boyun eğin siz. Var olmayan tanrılarımın

yolundan gideceğim ben.

 

İnsan kalacağız biz bağışlanmazlık pahasına.

 

 

Çeviri : Tahsin SARAÇ

 

 

 

DAĞINIK TERİM

 

Sen bağırdığında dünya susar: kendi dünyanla uzaklaşır.

 

Her zaman alamadığından daha fazlasını ver. Ve unut. Böyledir kutsal

yol.

 

Dikeni çiçeğe çeviren, şimşeği köreltir.

 

Şimşeğin bir tek evi vardır, birçok patikası. Ev yükselir, patikalar

kırıntısız.

 

Küçük yağmur yaprakları sevindirir ve geçip gider kendini

adlandırmadan.

 

Yılanların mahkum ettiği köpekler olabilir ya da ne olduğumuzu

susturabilirdik.

 

Akşam kurtulur çekiçten, insan yüreğine zincirlenmiş kalır.

 

Yer altındaki kuş, yeryüzündeki yasın şarkısını söyler.

 

Yalnız siz, çılgın yapraklar, siz doldurursunuz yaşamınızı.

 

Bir kitabın ölmeye geldiği bir plajı alevlendirmeye bir demet kibrit yeter.

 

Açıktaki ağaç yalnız. Rüzgarın kucaklaması ondan daha fazla yalnız.

 

Şimdiki zamanın kuşkusu ve sözünün hiç kazınmadığı uzakta kızıllığın

bu kör kayası olmasaydı, meraksız gerçek kansız kalırdı. Her sözü

kendimize vaadederken, onu terkederek ilerliyoruz.

 

 

Çeviri: Aytekin KARAÇOBAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...