Jump to content

Nusayrilerde Reenkarnasyon


nevermore

Önerilen Mesajlar

Türkiye'de yaşayan Alevî inanç biçimleri içerisinde reenkarnasyon inancının en canlı ve yoğun olarak yaşatıldığı grup Nusayrîlerdir. Akdeniz şeridinde özellikle Adana, Mersin ve Hatay üçgeninde bazı kişiler, öldükten sonra yeniden başka bir bedende dünyaya geldiklerini söylemektedirler. Enkarne olduğunu iddia eden bu insanların istisnasız hepsi Nusayrîdir. Sünnî İslâmî inanca mensup insanlar, reenkarnasyonun olamayacağını savunurken, bu topluluktan insanlar başlarına gelen olaylar nedeniyle bu durumun gerçek olduğunu savunmuşlardır.

Ancak reenkarnasyonun sadece sözü edilen bölgede ve Nusayrîler arasında görülmesi oldukça düşündürücüdür. Bunda, bölgede yaşayan insanların inançları izin verdiği için kendilerini rahatlıkla ifade edebiliyor olmalarının yanında, reenkarnasyona karşı çıkılan öteki inanç biçimlerindeki sınırlandırmalar ve yasaklar da etkili olabilir, inancın ifade edilebilir olması, örnek olayların daha çok bu bölgede yaşanıyor olduğu izlenimi yaratmış olabilir. Nitekim Nusayrîler bu durumu, enkarnasyon örneklerine tüm kültürel yapılarda ve inanç sistemlerinde rastlanmasına rağmen, bu tür olayları anlatan yetişkinlerin ya da geçmiş yaşamını anımsayan çocukların susturulduğunu söyleyerek açıklamaktadırlar.

Adana ve çevresindeki reenkarnasyon örneklerini araştıran Bayer de aynı görüşü paylaşmaktadır (1965: 14-15). Ona göre reenkarnasyon inancına sahip olmayan ve bu inancı hiç duymamış bir toplumda, genellikle çocuklarda görülen bu iddialar sönüp kaybolmaya mahkumdur. Eğer anne ve baba reenkarnasyonu hiç bilmiyor ise çocuğun eski yaşamıyla ilgili sözlerini dikkate almaz. Böylece önceki yaşamın izlerini taşıyan bu anılar unutulmaya yüz tutacaktır. Halbuki bu inanca sahip toplumlarda, çocuk tarafından anlatılan bu tür anılar, hemen değerlendirilecek ve araştırılacaktır.

Reenkarnasyon (tenasüh), Nusayrîlerin karakteristik özelliklerinden biridir. Ancak Nusayrîlerdeki reenkarnasyon inancı Alevî-Bektaşîlerde görülenden oldukça farklıdır. Nusayrîlerde hem Ali odaklı güçlü bir tecelli inancı hem de sayısız canlı örneklerine rastlanan güçlü bir reenkarnasyon inancı vardır. Nusayrîler öteki gruplara göre ölüm sonrasında daha az yas tutarlar. Bunun nedeni reenkarnasyona inanmalarıdır. Her köyde ve her mahallede en az iki üç reenkarnasyon olayına rastlanmaktadır.

Nusayri inancına göre, her insanın ruhu ölümden sonra başka bir bedende yaşamını sürdürmektedir. Ölümden sonra ruh başka bedenlerde insan olarak, bitki olarak veya hayvan olarak dünyaya gelir. Günahkâr olanlar bitki ya da hayvan biçimine dönüşürler. Bu nedenle yeryüzünde canlı olan her şey, Nusayrîler için insan gibi değerlidir, insan en az yetmiş kere hayata gelmektedir (bkz. Eskiocak, 1998). Bunun nedeni, bir insanın bir defada sınanmasının adaletsiz olacağına inanılmasıdır. Allah'ın kullarına iyi bir insan olmak için birden fazla yaşam sunarak doğruyu bulmaları konusunda şans tanıdığına inanılmaktadır

Reenkarnasyon inancından dolayı, Nusayrîlerin cennet-cehennem anlayışları da farklıdır. Onlara göre "Cennet, cehennem insanın kendi içindedir, insan iyiyse, iyi bir yaşam sürer; kötüyse, kötü bir yaşam sürer. Ruh bedenden bedene girip süresini (sınavını) tamamladıktan sonra Tanrı tarafından cennete ya da cehenneme gönderilir. Burada cennet, kemale ermiş insanlar için 'nur ehline karışma' ya da 'nur haline dönüşme', cehennem ise bitki ya da hayvan haline dönüşmedir." (Salih Iflazoğlu, 54 yaşında, Küçük Karaçay)

Aslında Nusayrîler, evren yaratılırken kendilerinin birer yıldız olarak yaratıldığına, fakat günah işlemelerinden dolayı Tanrı'nın kendilerini yeryüzüne sürdüğüne inanırlar (Uluçay, 2002: 318). Nusayrîler bu dünyadaki yaşamlarının gerçekte cehennemin kendisi olduğuna inanmaktadırlar. Bu nedenle cennet ve cehennemin başka bir âlemde olduğu inancından farklı bir görüşe sahip olan Nusayrîler, maddi bedenler içinde yaşamaya mahkum edilmenin bir "düşme" sonucunda gerçekleştiğine ve tanrısal emirlere uygun, iyi bir yaşam sürdürmeleri halinde bu maddi bedenlerden kurtularak "yükseleceklerine" ve nur haline dönüşüp nurani varlıkların mekânına yerleşerek tekrar yıldız haline geleceklerine inanırlar (Keser, 2002: 52-54).

Nusayrîler, Anadolu Alevîliğindeki "insan, aynı zamanda Tanrı'dır" inancına (Enelhak) sahip olmamalarına karşın, "kemale ermiş insanların nur haline dönüşmesi" şeklindeki cennet anlayışları bir bakıma, bu inancı çağrıştırmaktadır ya da bu anlayış, "İnsan Tanrı'dır" inancının bir başka yorumu olabilir. Çünkü Nusayrîler için "nur" tanrısaldır. Ayrıca Tanrı'nın dünyada insan bedeninde varlıklaşması ve görünmesi olan "ilahi tecellinin" gerçekleştiğini kabul etmeleri de "İnsan Tanrı'dır" inancına benzetilebilir.

Nusayri'lere göre bedensel hayatta yapılanlar, ruhun daha sonraki yaşamının ne şekilde olacağını belirler. Yaşamını doğru ve inançlı olarak tamamlayanların ruhu cennete girer ve bir daha bu yaşama dönmez. Ancak olgunlaşmayan ruhlar ölümden sonra sorguya çekilirler, belki bir süre cezalandırılmanın ardından Allah'ın dilediği zaman, yer ve toplumda tekrar dünyaya getirilirler ki olgunlaşabilsinler. Reenkarnasyon inancı, aynı zamanda eşitliği sağlayıcı bir düzenlemedir. Zenginlik-fakirlik, bilginlik-cahillik vb. gibi eşitsizlikler, tenasüh aracılığıyla eşitlik haline dönüşür.

Önceki yaşamda cahil veya fakir olan kişi, sonraki yaşamda bilgin veya zengin olabilir. Bugün Hatay'da yaşayan her Nusayri aile, bir tenasüh olayı yaşadığını veya buna tanık olduğunu söyler. Onlar için bu inanış, eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin düzeltilmesini sağlayan, tanrısal bir mekanizmadır. Nusayrîlere göre, tenasüh olmadan, doğuştan gelen anormalliklerin açıklaması yapılamaz. "Dünyaya sakat, muhtaç,- hasta, fakir, çirkin gelen çocukların işledikleri suçlar acaba nedir?" sorusunu yanıtlayan ünlü Nusayri şeyhlerinden Eskiocak'a göre (1998: 43-44), "Yüce Allah mutlak adalete sahip olduğundan, suçsuz hiç kimseyi cezalandırmayacağı kesindir.

Bu durumda doğan çocukların bu hayattan önce başka bir hayat yaşamadan bu gibi musibetlere maruz kalmalarının, yüce Allah'ın adaletine uygun gelmesi mümkün değildir. Ayrıca erken ölen çocukların akıbetleri ne olabilir? Bunlara hayat fırsatı verilerek imtihandan geçmemişlerdir. İyi ameli olmayan kimseler dışında hiç kimse cehenneme girmez. Yüce Allah hiç kimseye zulüm etmez. Bazı çocuklar saygılı, varlıklı ve soylu ailelerin yanında doğarken diğer çocuklar fakir, varlıksız veya soysuz ailelerin yanında doğmaktadırlar. Acaba sebebi nedir? Elbette bunun bir sebebi olması gerekir... Buna dair akıl ve mantık hükmü ile bu gibi bir insanın elbette bir ceza neticesi bu duruma gelmiş olması lazımdır. Hayatta birçok insan böyle cezaları hak etmiştir. Allah'ın gözünden hiçbir şey kaçmaz ve O her şeyi gözetmektedir."

Nusayrîlerdeki reenkamasyon, içerik ve anlam bakımından eski Hint inançlarındakine oldukça benzer görünse de, Nusayrîler Uzak Doğu dinlerinin bu inanca kaynak olarak gösterilmesinden rahatsız olmakta ve bu inancın asıl kaynağının Kur'ân-ı Kerim olduğunu savunmaktadırlar. Reenkarnasyon, Nusayrîlerin tevil özelliklerinden kaynaklanan bâtını bir yorumdur. Nusayrîler, Kur'ân-ı Kerim'de bu inançla ilgili ayetler bulunduğunu ileri sürmektedirler.

Nusayrîlerin Kur'ân-ı Kerim'de reenkarnasyonun delili olarak gördükleri sureler ve ayetler şunlardır: Rûm suresinin 11. ve 27.; Yûnus suresinin 4., 6. ve 34.; Nemi suresinin 11. ve 27.; Ankebût suresinin 19.; Burûc suresinin 13.; Bakara suresinin 28.; Necm suresinin 42-43.; Vakıa suresinin 60-62., Kâf suresinin 15.; Gafir suresinin 11. ayeti (bkz.Mullaoğlu, 2000: 125-130; Eskiocak, 1998: 60-66). Bunlardan Bakara suresinin 28. ayetinde "Nasıl Allah'ı inkâr ediyorsunuz ki siz ölü iken sizi diriltti, ondan sonra O sizi öldürecek, tekrar O sizi diriltecek ve tekrar O'na döndürüleceksiniz" denmektedir (bkz. Eskiocak, 1998: 60).

Nusayrîler bu ve yukarıda sayılan ayetleri, beden değiştirme olayının bir kanıtı olarak görmekte iken, Islâmî düşünürler bu ayeti, tekrar dirilmenin âhirette olacağının habercisi olarak görmektedirler. Ayetin farklı yorumlara açık olması, her iki düşünceyi de yanıtsız bırakmaktadır. Bazıları ise, bu iki görüşten farklı olarak, kıyametten sonra insanın bir kez daha yaşama döndürülmesinin, inanca aykırı olmadığını söylemektedir.

Ayrıca ünlü islâm düşünürlerinden Süleyman Ateş (1999) ve Yaşar Nuri Öztürk (1995) de Kur'ân-ı Kerim'de reenkarnasyon olayının işaretleri ve delilleri olduğunu söylemektedirler.

Tenasüh inancının güçlülüğü ile ölümsüzlüğün simgesi Hızır'a olan inancın güçlülüğü arasında bir paralellik olduğu da söylenebilir. Hatay Nusayrîleri arasında, Hızır inancının ve tenasüh inancının çok güçlü olması, bu iki inancın birbiriyle ilişkili olduğunu ve birbirini destekleyici özellik taşıdığını düşündürmektedir. Hızır'ın ölümsüzlüğü ya da ölümden sonra beden değiştirerek yeniden yaşama dönmesi ile ruhun ölümsüzlüğü inancı arasında güçlü bir paralellik vardır.

Nusayrîlerin önde gelen din adamlarından biri de (şeyh), bu görüşü doğrulamaktadır: "Hızır çeşitli bedenlerde çeşitli zamanlarda yeryüzüne gelmiştir. İnancımızda Hızır'ın değişik yüzlerle gelmesi, tenasüh inancını doğrulayan bir olaydır" (Nasreddin Eskiocak, 61 yaşında, Harbiye).

Türbe ziyaretine katılan ziyaretçilerin büyük çoğunluğu da (127 kişi), Hatay bölgesindeki Nusayrîler arasında tıpkı Hızır inancı gibi çok güçlü bir inanç olan tenasühe inandıklarını ifade etmişlerdir. Az sayıdaki ziyaretçi ise (23 kişi), tenasühe inanmadıklarını söylemişlerdir (bkz. Tablo 12).

http://www.spiritualizm.com/A1/kitap/kitapkapak/nusayri/nusaryilerde-reenkarnasyon.jpg

Tenasühe inananlar, bu inançlarının nedenini kendi yaşamlarını örnek göstererek ya da böyle bir olaya tanık olduklarını anlatarak açıklamışlardır:

"Ben iki defa yeniden dünyaya geldim", "Oğlum, ilk iki ömrünü hatırlıyor", "Komşularımdan tanık oldum", "Başkalarından duydum", "16 yaşında bir kız kurşunlanarak öldü. Ertesi gün üzerinde kurşun izi olan bir bebek doğdu ve büyüyünce aynı kız olduğunu anlattı", "Anlatılan örnekler var", "Kayınpederim 20 yıl önce silahla öldürüldü. 20 gün sonra da görümcemden tekrar doğdu. Kanı ve kurşun iziyle", "Ölen kız kardeşim, komşum olarak tekrar doğdu ve geçmiş hayatını anlattı", "Ailede çok örnek olay var", "Kardeşim daha önce başkasının oğluymuş. Trafik kazasında ölmüş. Doğduğunda vücudunda kaza izleri ve morartılar vardı", "Kur'ân-ı Kerim'de var", "Zamanında on beş-on altı yaşında bir kız vardı. Tifoya yakalandı ve öldü. Arsuz'da yeniden doğmuş. Kırk beş gün sonra tekrar ölmüş. Şimdi o kız hayatta. Şarkonak'ta yeniden doğdu. Beş altı yaşlarında babasını görmüş ve tanımış. Hocayı çağırıp 'Bu benim babam, annem, teyzem' diye tanıtmış ve hâlâ buralara gelip bu kişileri ziyaret eder. Şimdi de yetişkin bir insan. Kur'ân'da bununla ilgili ayetler vardır. Kennedy de Antakya'da yeniden doğmuş ve kim olduğunu, mermi yediği yerleri ve kendini vuranları söylemiştir."

Tenasühe inanmayanlar ise bunu aşağıdaki sözleriyle açıklamışlardır: "Mantıklı değil",,, "Mantık ve bilime aykırı", "Çünkü nasıl gerçekleştiği tam olarak açıklanamıyor", "Böyle bir olay yaşamadım ve tanık olmadım."

Alanda belirlenen reenkarnasyon örneklerindeki ölümlerin büyük bir çoğunluğunun aniden, genç yaşta ve ecelle değil kaza, cinayet gibi nedenlerle olması oldukça düşündürücüdür. Bu durum, bu yaşamda tamamlanmayan yaşamların öteki yaşamda telâfi edilmesi şeklinde açıklanmaktadır. Sadece katledilerek yaşamları yarım kalan insanların tekrar dünyaya geldiğine ve böylece yarım kalan ömürlerinin tamamlandığına inanılmaktadır. Bayer de (1965: 16, 18), belirlediği örneklerde, bir iki istisna dışında önceki yaşamların hep öldürülme ile son bulduğunu söylemektedir. Bunun açıklaması şöyle yapılabilir: "Herkes dünyaya tekrar gelir. Ancak öldürülmüş olanlar eski yaşamlarını hatırlarlar. Doğal bir şekilde ölenler hatırlayamaz."

Bu inanç o kadar güçlüdür ki, genç bir insan öldüğünde yakın çevrede yeni doğum yapanların araştırıldığı, hatta hastanelerde aynı anda doğanların belirlenmeye çalışıldığına tanık olunması, aslında bu olayın dinsel değil, geleneksel ve bu nedenle de kültürel bir olay haline geldiğini anlatmaktadır. Ayrıca örnek olayların tümünde, ruhun hangi bedende doğacağının önceden rüyalar aracılığıyla haber verildiği ve ölümdeki yaralanmaların doğum izleri olarak yeniden ortaya çıktığı anlatılmaktadır. Çoğunlukla önceki yaşamdan öldürülme sonucunda ayrılan kişiler, öldürülme sırasında aldıkları bıçak, sopa veya kurşun yarası gibi izlerin bedenlerinin aynı kısımlarında bulunduğunu iddia etmekte ve bu izleri göstermektedirler.

Bu tür olaylara sıklıkla tanık olduğunu anlatan Bayer (1965: 24), Hindistan'da belirlenen örnek olayların kahramanlarında da bu tür darbe işaretlerinin (doğum izlerinin) yaygın olduğunu söylemekte ve bunun açıklamasını ise şöyle yapmaktadır:

"Bizce katledilme keyfiyeti nasıl ruh üzerinde unutulmaz tesirler bırakıyor ve bu tesirler dolayısıyla yeni hayatlarda eskilerin hatırlanması mümkün oluyorsa, ölüme sebep olan darbelerin de aynı şekilde ruh üzerinde büyük dehşet ve tepki bırakacağı muhakkaktır. Uzun müddet bu tesir ve dehşeti muhafaza eden ruhun, henüz bunlardan kurtulma fırsat ve zamanını bulamadan tekrar dünyaya gelmesi icap edince, kendini birinci derecede işgal eden ve âdeta konsantre olduğu öldürülme vakasının bütün izlerini, gayriihtiyari yeni bedenine naklettiği söylenebilir."

Tüm örnek olaylarda, aileler önceki yaşamları hakkında konuşmaya başlayan çocuklarına aynı araç gereçlerle yemek yedirmeye dikkat etmektedirler. Yemek yediği araçların değiştirilmesinin çocuğun önceki yaşamla ilgili birçok anıyı unutmasına neden olacağına inanılmaktadır. Yine genellikle her iki yaşam arasında geçen sürenin çok kısa hatta yok denecek kadar az olduğu söylenmektedir. Bu da ruhların, ölüme sebep olan darbelerin dehşet ve etkisinden kurtulmalarına zaman kalmadan tekrar dünyaya dönmesine neden olmaktadır (bkz. Bayer, 1965: 25).

Nusayri'ler arasında reenkarnasyonla ilgili birçok olay yaşanmakta ve bu olaylar kuşaktan kuşağa, dilden dile dolaşırken bir çok değişikliğe uğramaktadır. Nusayrîlerin reenkarnasyona inanmalarının temel nedeni, anlatılan bu olaylardır.

Reenkarnasyonu bilimsel olarak açıklamak mümkün görünmemektedir. Günümüzde parapsikolojinin bir dalı olan "deneysel spiritüalizm", reenkarnasyonu bilimsel bir temele oturtmaya çalışmaktaysa da bunda pek de başarılı olunduğu söylenemez. Hipnoz sırasında geçmiş yaşama ilişkin olarak anlatılan anılar, reenkarnasyonun en genel ve en yaygın kanıtları olarak sunulmaktadır.

Oysa psikiyatristlere göre hipnoz, onu yapan kişinin telkinleri sayesinde gerçekleşmektedir. Hipnoz altındayken ya da uyanıkken ortaya çıkan kimlik değişiklikleri, yani kişinin kendini farklı biri olarak göstermesi, "dissosiyetif bozukluk" adı verilen rahatsızlığın belirtisi olarak görülmektedir. Psikiyatristlere göre kişinin farklı kimliklerle ortaya çıkması, reenkarnasyona kanıt oluşturmaktan çok, patolojik durumları göstermektedir (bkz. Emiroğlu ve Aydın, 2003: 716). Ancak bilimsel bir yaklaşım her türlü olasılığı dikkate almayı ve değerlendirmeyi gerektirdiğinden, sorunu etraflıca ele almak ve bazı örnekleri aktarmak aydınlatıcı olacaktır:

http://www.spiritualizm.com/A1/kitap/kitapkapak/nusayrilik-huseyin-turk.jpg

Örnek olay 1

Adı, soyadı: M.G.

Bugünkü yaşı: 29

Olay: ilk yaşamını Değirmenbaşı'nda (Samandağ) geçiren M.G., 21 yaşındayken Aknehir'de uçurum kenarındaki tarlayı sürmeye gider. Kullandığı motosikletin uçurumdan düşmesi sonucu yaşamını kaybeder. Şu anda 29 yaşında olan M.G., Harbiye'de tekrar doğduktan sonra, iki üç yaşlarında ilk yaşamından bahsetmeye başlar ve Değirmenbaşı'nda yaşamakta olan önceki ailesini bulur. Önceki yaşamıyla ilgili verdiği bilgilere dayanarak

264 onları kendilerinin çocukları olduğuna ikna eder. Önceki yaşamında bekâr olan M.G., şimdi evlidir. Sık sık önceki ailesini ziyarete gitmektedir.

Doğum izleri: Yok.

Kaynak kişi: Aylin Özkaya

Örnek olay 2

Adı, soyadı: H.Y.

Bugünkü yaşı: 9

Öldüğü yer: Küçük Karaçay

Doğduğu yer: Küçük Karaçay

Olay: Önceki yaşamında şeyh olduğunu ve Küçük Karaçay'da yaşadığını söyleyen H.Y., yine Küçük Karaçay'da komşusunun çocuğu olarak doğduktan sonra dört yaşma geldiğinde, önceki yaşamında başından geçenleri anlatır. Altmış beş yaşında türbede namaz kılarken, kendisini sevmeyen üç kişinin saldırısına uğradığını ve boğazına aldığı darbe nedeniyle yaşamını yitirdiğini söylemektedir. Önceki yaşamında evli ve çocuk sahibi olan H.Y., şimdiki yaşamında bir gün kaybolduğunda ailesinin onu mezarlıkta, eski yaşamındaki eşinin ve kızının mezarının başında dua okurken bulduğu söylenmektedir.

Doğum izi: Yok.

Kaynak Kişi: Aylin Özkaya

Örnek olay 3 Adı Soyadı: M.D.

Bugünkü yaşı: 5

Öldüğü yer: Tavuklu (Samandağ)

Doğduğu yer: Tavuklu (Samandağ)

Olay: Önceki yaşamında, 1966 yılında kamyon satmak için Ankara'ya gitmek üzere yola çıktığını ve Ankara karayolunda kaza yaparak yaşamını kaybettiğini söyleyen M.D., 1998 yılında ağabeyinin oğlu olarak yeniden doğduğunu söylemektedir. 3 yaşındayken konuşmaya başlayan M. D., önceki yaşamından özellikle kaza anıyla ilgili olayları, ölüm esnasındaki anılarını ve gömülmesi sırasında herkesin ağladığını anlatmıştır. Ayrıca önceki yaşamındaki ağabeyinin şu andaki babası ve önceki annesinin ise şimdiki babaannesi olduğunu söylemiştir.

Doğum izi: Yok.

Kaynak kişi: Aylin Özkaya

Örnek olay 4 Adı soyadı: N. A.

Öldüğü yer: Halep

Doğduğu yer: Adana

Olay: Önceki yaşamında Halep'te Arap emirinin kızı olduğunu, kocasının çok zengin olduğunu, kendisine ait hizmetçilerinin bulunduğunu söyleyen N.A., bir gün kocası ve kayınvalidesiyle çarşıya gittiğini ve eve dönerken kendisini sevmeyen kayın validesiyle tartıştıklarını, kayın validesinin kendisini Asi nehrine iterek öldürdüğünü anlatmaktadır. Kocasının da kendisini kurtarmak için Asi nehrine atlamış olduğu ve şu andaki annesinin kendisini sudan çıkarttığı hatırladığı en son şeydir. İki yaşında konuşmaya başlayan N.A.'nın ilk söylediği şeyler, çocuklarının ismi olmuştur. Sonraki yaşamında N.A.., Hıristiyanlara karşı bilmediği bir nedenle aşırı ilgi duymaktadır. Önceki yaşamındaki kaza anıyla ilgili şeyler anlatmakta ve çocuklarını çok özlediğini söylemektedir.

Doğum izi: Doğduğunda memelerinin şiş olduğu ve onlardan süt geldiği, saçının uzun olduğu ve kulaklarının kapalı olduğu anlatılmaktadır.

Rüya veya fal: Annesi, kızı doğmadan önce bir falcıya gittiğini, teşbih falına bakan falcı kadının "Bir kız doğuracaksın, bu kız Haleplidir, zengin ve tanınmış bir ailenin kızıdır" dediğini söylemiştir. Ayrıca N.A., ikinci yaşamında 13-14 yaşındayken eski yaşamındaki kayın validesini rüyasında gördüğünü ve onun kendisinden özür dilediğini, oğlunu da kaybetmiş olduğunu söylediğini anlatmıştır.

Kaynak kişi: Cevdet Rende

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Örnek olay 5 Adı soyadı: S. Ö.

Bugünkü yaşı: 26

Öldüğü yaş : 28

Öldüğü yer: Antakya

Doğduğu yer: Antakya

Olay: Önceki yaşamında öğrenci olan. S.Ö., eğitim enstitüsünde sınava gitmek için yüz elli-iki yüz kişilik bir solcu grupla yola çıktıklarını, Antakya parkının önüne geldiklerinde karşıdan gelen sağcı grupla çatışma çıktığını ve kendisinin E.A. adındaki bir sağcının attığı kurşunla yaşamını yitirdiğini söylemektedir. Halasının gördüğü düşten dolayı, S.Ö.nün öldüğü gün, ölümünden 16 saat sonra yeniden doğduğuna inanılmaktadır. Doğduğunda önceki yaşamındaki ismi konulan S.Ö., iki yaşındayken eski yaşamını anlatmaya başlamış, kendisini silahla vurduklarını söylemiş ve önceki ailesinin evini annesine göstermiştir. İki buçuk-üç yaşlarındayken kendiliğinden önceki ailesinin evine gidip onları ziyaret ettiği anlatılmaktadır.

Fal veya rüya: S.Ö.'nün şimdiki halası, doğumdan önce rüyasında "öldürülen kızın, erkek kardeşinin evine gittiğini söylediğini" anlatmıştır. Bu olay üzerine doğan çocuğa, öldürülen kızın adı verilmiştir.

Doğum izi: Kurşun yediği yerde bir yara olduğu ve buradan kan geldiği anlatılmıştır.

Kaynak kişi: Cevdet Rende

Örnek olay 6 Adı soyadı: T.Ç.

Bugünkü yaşı: 42

Öldüğü yaş : 39

Öldüğü yer: Hüseyinli (Samandağ)

Doğduğu yer: Hancağız (Samandağ)

Olay: T.Ç., bir Sünnî Türk köyü olan Hüseyinlide babasına çatı tamirinde yardım ederken aşağı düşerek yaşamını kaybettiğini söylemektedir. T.Ç., Arap Alevî köyü olan Hancağız'da yeniden doğduktan sonra, dört yaşında şimdiki ailesine, asıl ailesinin Hüseyinli köyünde oturduğunu ve orada kardeşlerinin olduğunu söylemiştir. Bu sözler ailesinin hoşuna gitmediği için, onu önceki ailesinin oturduğu eve götürmemişler; ancak T.Ç. kendi kendine çıplak ayakla yürüyerek 6 km. ötedeki Hüseyinli'ye gitmiş, ailesini görmüş ve onlara kendisinin, onların oğlu olduğunu söylemiştir. Önceki anne babası sordukları sorulara doğru yanıtlar aldıktan sonra T.Ç.' yi kabullenmişlerdir.

O da onlara mezarının yerini göstermiş, arkadaşlarından bahsetmiş ve kayıp olan tabancasını bulmuştur. T.Ç., sık sık eski ailesini ziyarete gitmekte, onlarla özlem gidermektedir. T.Ç., zamanının çoğunu eski köyünde geçirmektedir ve oradan arkadaşlar edinmiştir. Arapçayı iyi bilmediği için önceki köyünden arkadaşlarıyla daha iyi anlaştığını belirtmektedir. Önceki yaşamındaki ve şimdiki aileleri hiçbir şekilde bir araya gelmemiş ve görüşmemiştir.

Doğum izi: Önceki yaşamında erkeklik organından olduğu ameliyatın yerinden, şimdiki yaşamında kan geldiğini söylemektedir.

Kaynak kişi: Cevdet Rende

Örnek olay 7 Adı soyadı: S. M.

Bugünkü yaşı: 9

Öldüğü yaş : 18

Öldüğü yer: Harbiye

Doğduğu yer: Antakya

Olay: Antakya'da bir kadın, kocası tarafından başı kesilerek öldürüldü. Sonra, öldürülen kadının annesi rüyasında kızının Antakya'da bir ailede tekrar doğacağını görür. Aynı günün sabahı iki kilometre ötede bir kadın doğum yapmıştır. Doğumdan önce görümcesi, S.M.'nin annesine "ölen kadını kendisinin doğuracağını" rüyasında gördüğünü söyler. Doğumdan sonra ise S.M.'nin annesi "Kırk gün sonra ölen kızın ailesinin, doğan bebeği görmek için kendisini ziyaret edeceğini" rüyasında gördüğünü söylemiştir. Gerçekten de ölen V.B.'nin ailesi, kızı görmek için ziyarete gelir. O günden itibaren iki aile arasında sık sık karşılıklı ziyaretler olmuştur. S.M. ilk kez üç yaşında konuştuğunda "kocasının kendisini bıçakla öldürdüğünü ve boynunu kesip attığını" söylemiştir. Ayrıca ölüm anında çektiği acıları ve kendisi için kimlerin ağladığını anlatmıştır.

Doğum izi: Doğumdan sonra, çocuğun boğazından kan geldiği, boynunda kırmızı bir leke ve başının arkasında bir şişkinlik bulunduğu söylenmiştir.

Rüya veya fal: Hem ölen kızın ailesi hem de S.M.'nin annesi ve halası yeniden doğumu teyit eden rüyalar görmüşlerdir.

Kaynak kişi: Cevdet Rende

Örnek olay 8

Adı soyadı: İsmail Altınkılıç

Öldüğü yaş : 50

Öldüğü yer: Adana

Doğduğu yer: Adana

Olay: Adana'nm Mıdık semtinde bakkal İsmail Altınkılıç'ın dört-beş yaşlarındaki oğlu İsmail Altınkılıç, yine aynı semtte dört-beş sene evvel karılarından biri ve iki çocuğu ile katledilen Abit Süzülmüş adındaki kişi olduğunu iddia etmiştir. Başına balta vurularak öldürülmüş olan Abit'in üç çocuğu daha vardır. İsmail Altınkılıç, sürekli Abit olduğunu ve çocuklarını görmek istediğini söylüyormuş. Evine götürüldüğünde çocuklarına çeşitli hediyeler verdiği, öldürüldüğü ahıra yaklaşınca heyecanlandığı söyleniyor. Hatta bir gün arkasına kalabalığı takarak, bilmediği Abit'in mezarını tek başına bulduğu ve "işte beni buraya gömdüler" dediği anlatılmaktadır.

İsmail Altınkılıç'ın ailesinin konuyla ilgilenen araştırmacıların hepsinden para talep ettiği, parayı almadan olayı anlatmadığı ve çocuğu göstermediği, ayrıca bu ailenin, Abit'in alacaklı olduğu kişilerden alacaklarını istediği söylenmektedir. Bütün bunlar ve araştırmacının olayı takibi sırasında elde ettiği bulgular, olayın pek gerçekçi olmadığını göstermektedir.

Rüya veya Fal: İsmail Altmkılıç'ın komşusu olan bir kadın, doğumdan bir ay önce bir rüya görmüştür. Abit'in ailesine giderek bu rüyayı anlatmış ve Abit'in ismail olarak yeniden doğacağını gördüğünü ve bu çocuğun Abit'in ruhunu taşıyacağını söylemiştir.

Doğum izi: Doğumda başı yumuşak ve kemiksizmiş ve hiç saçı yokmuş. Bu nedenle başını altmış gün pamuklar içinde saklamak zorunda kalmışlar.

Kaynak : (Bayer, 1965: 141-165)

Örnek olay 9

Adı soyadı: Necip Ünlütaşkıran

Öldüğü yaş : -

Öldüğü yer: Mersin

Doğduğu yer: Adana

Olay: Farklı kentlerde ve birbirini hiç tanımayan iki aile arasında meydana gelmiş bir olay olması nedeniyle ötekilerden farklıdır. Necip Ünlütaşkıran, konuşma yaşına geldiğinde, önceki yaşamında Mersin'de içki içtikten sonra arkadaşı tarafından dahra ile katledilen Necip Budak olduğunu söylemiştir. Ailesi, Mersin'de katledilen kişiden ve olaydan hiç haberdar değildir. Zamanla Necip, Mersin'de oturan karısını ve çocuklarını özlediğini ve onları görmek istediğini söyler. Ancak ailesi çocuğun bu isteğini dikkate almaz. Mersin'de oturan bir tanıdıkları, bir gün Necip'i de yanında götürür ve onun ısrarı üzerine ailesini bulurlar. Necip, bu aileyi kendisinin öldürülen oğulları olduğuna ikna eder. Necip'in, Mersin'de önceden tanıdığı birçok kişiyi de, kendisinin öldürülen kişi olduğu konusunda ikna ettiği söylenmektedir. Necip çalışmaya başladıktan sonra sık sık Mersin'e gidip ailesini görür. Hatta şimdiki ailesinin her seferinde Mersin'e gidip çocuğu geri getirmelerinin sorun haline geldiği söylenmektedir.

Rüya veya fal: Necip daha bir iki günlük bebek iken annesi bebeği rüyasında görmüş, bebek kendisine Necip isminin verilmesi için ısrar etmiş ancak bunun nedenini açıklamamıştır.

Doğum izi: Dahranın vurulduğu yerlerde saçsız boşluklar ve yara izleri vardır.

Kaynak kişi: (Bayer, 1965: 172-186)

http://www.spiritualizm.com/A1/kitap/kitapkapak/nusayrilik-huseyin-turk.jpg

Örnek olay 10 Adı soyadı: Mürvet Dişsiz

Öldüğü yer: İstanbul

Doğduğu yer: Adana

Olay: Adana'da doğan Mürvet Dişsiz'in iki-iki buçuk yaşlarına geldiğinde konuşmaya başlamıştır. Uygun kelimeleri bulamadığından, eliyle tabanca şekli yaparak karnını gösterdiği, konuşması ilerlediğindeyse, önceki yaşamında İstanbul'da yaşadığını, elinde tabanca olan biriyle babasının arasına girdiği sırada vurularak öldürüldüğünü anlattığı söylenmiştir. Katilin kim olduğu ve neden babasını öldürmek istediği hakkında bilgisi olmadığı bilinmektedir. İstanbul'da büyük, bahçeli ve deniz kenarında bir evde yaşadıklarını anlatmıştır. Arap kökenli olmalarına karşın Arapçadan önce Türkçe konuşmaya başladığı anlatılmıştır. Olayın ötekilerden farklı olan tarafı, çocuk ya da ailesinin İstanbul'a giderek olayı araştırmamalarıdır. Araştırmacı, çocuğun anlattığı ayrıntılara bakarak İstanbul'daki olayı ve aileyi araştırdığı halde hiçbir sonuca ulaşamamıştır.

Doğum izi: Karnında, vurulduğunu söylediği yerde, ceviz büyüklüğünde bir fıtık şişi bulunduğu ve bunun doğumdan beri var olduğu söylenmektedir.

Kaynak kişi: (Bayer, 1965: 187-192)

Örnek olay 11 Adı Soyadı: A.T.

Öldüğü yer: Samandağ

Doğduğu yer: Samandağ

Şimdiki yaşı: 12

Ölüm yaşı: 64

Olay: Bir şeyh iken öldüğünü, evli ve yedi çocuklu olduğunu söyleyen A.T., kurban keserken öküzün tekme atması sonucu öldüğünü anlatmıştır. Ölümünden yedi gün sonra tekrar doğan A.T.'nin şu andaki babası, rüyasında oğlunun ölen şeyhin yerine doğacağını görmüş. Şimdiki ailesiyle önceki ailesinin tarlaları yan yanaymış. A.T., sürekli karşı tarlaya gidip bir dut ağacının altına oturur, babası orada ne yaptığını sorduğunda, "Bu tarla benim, bu ağacı ben diktim" dermiş. Konuşmaya yeni başladığında, önceki yaşamındaki eşini ve çocuklarını gördüğünde onlara isimleriyle seslenmiş. İlk yaşantısındaki büyük kızıyla yapılan görüşmede, kadının verdiği bilgilerle A.T.'nin verdiği bilgilerin çeliştiği görülmüştür.

Rüya veya fal: Babası rüyasında, oğlunun ölen şeyhin yerine doğacağını görmüş.

Doğum izi: Doğumdan on gün sonra alnının sol tarafında bir iz oluştuğu söylenmektedir.

Kaynak kişi: Sevil Şahin

Örnek olay: 12

Adı Soyadı: D.N.Ö.

Şimdiki yaşı: 7

Ölüm yaşı: 18

Doğduğu yer: Samandağ

Öldüğü yer: Çekmece (Antakya)

Olay: Önceki yaşamında trafik kazasında yaşamım kaybeden D.N.Ö.'nün, ölümünden yedi gün sonra tekrar doğduğu anlatılmıştır. İlk yaşamındaki babası, D.N.Ö.'nün ölümünün altıncı günü rüya görmüş ve rüyasında ermiş bir kişi, ölen oğlunun Samandağ'da tekrar doğacağını söylemiştir. Bu rüya sonrasında ilk yaşamındaki annesinin dayısı, Samandağ'a giderek yeniden doğan çocuğu bulmuş. Çocuğu bulan dayı, ilk önce çocuğun başına bakmış. Çünkü kazada başının arkasından büyük bir darbe aldığı bilinmekteymiş. İlk aile ile şimdiki aile bu olay öncesinde tanışmadıkları halde, bu olaydan sonra sık sık görüşmeye başlamışlar. D.N.Ö., konuşmaya başladığında geçmiş yaşamından bazı olayları anlatmaya başlamış. Ancak ilk yaşamındaki olayları anlattığında, ilk yaşan tısındaki annesinin üzülmesi üzerine son bir yıldır eski yaşamından bahsetmediği söylenmiştir. Hatta ilk yaşamında, tavuklarını çalmaya çalışan köpeği nasıl vurduğunu anlatırken annesinin bayıldığı söylenmektedir.

Doğum izi: Doğduğunda başının arkasında büyük bir darbe gibi görünen bir ezik varmış.

Kaynak kişi: Sevil Şahin

Örnek olay 13 Adı Soyadı: Y.T.

Şimdiki yaşı: 17

Ölüm yaşı: 18

Öldüğü yer: Samandağ

Doğduğu yer: Samandağ

Olay: Ölmeden önce yatılı okulda okuyan Y. T., üniversite sınavına hazırlandığını, kazanması için babasının aşırı baskı yaptığını, birkaç kez başına silah dayayarak "Kazanmazsan öldürürüm" diye tehdit ettiğini söylüyor. Sınavı kazanamadığında odaya kapanıp ilaç içerek intihar etmiştir, ilk yaşamındaki annesi, rüyasında Y.T.'nin şu andaki ailesinde doğduğunu görmüş. Konuşmaya başladığı andan itibaren, ilk yaşamındaki annesini tanımış ve onunla konuşmuştur. İlk yaşamındaki evinde biriktirip sakladığı paraların yerini söylediği anlatılmaktadır.

Doğum izi: intihar girişimi sonrasında midesinin yıkanması için karnı yarılmış. Doğduğunda el tırnakları mosmor ve karnının üzerinde boydan boya bir dikiş iziyle doğduğu söylenmektedir.

Kaynak kişi: Sevil Şahin

Yukarıdaki olaylar incelendiğinde; sonraki yaşamda cinsiyet değişikliğinin olmaması, yatağında uyurken ya da hastalıktan ölen yaşlı insanlarla ilgili reenkarnasyon olayına rastlanmaması, sonraki yaşamda din değiştirmenin söz konusu olması, ölümle yeniden yaşama dönme arasındaki sürenin çok kısa olması, ölüm ve yaşamın gerçekleştiği yerlerin genellikle birbirine yakın olması ve ölen kişinin ailesinin rüya görmek veya fal baktırmak yoluyla şartlandırılması gibi reenkarnasyonla ilgili bir takım kuralların ve gelenekselleşmiş davranışların varlığı hemen dikkati çekmektedir. Genç ölümlerinde, yeni doğan birini aramak ve onun ölen kişi olabileceğine inanmak da gelenekselleşmiş bir davranış olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle reenkarnasyonun inanç boyutunun yanı sıra kültürel boyutunun da önemli olduğu söylenebilir.

Nusayrîlerde reenkarnasyon inancının ne kadar güçlü olduğu, yukarıda verilen örnek olaylardan anlaşılmaktadır. Nusayrîlerde yaygın olan bu inanç nedeniyle bölge, yerli yabancı birçok araştırmacının ve basın mensubunun dikkatini çekmiş, bu konuda araştırmalar ve televizyon programları yapılmıştır. Bunlardan Bayer, Adana ve çevresindeki reenkarnasyon inançlarını araştırmıştır (1965). Nusayri şeyhlerinden Nasreddin Eskiocak da reenkarnasyonun Kur'ân-ı Kerim'deki delillerini sunmaya çalışmıştır (1998).

Ayrıca Alman ve Avusturyalı bilim adamları, bölgedeki reenkarnasyon örneklerini belirleyerek araştırmışlardır. Konu, çeşitli televizyon programlarında ve gazetelerde ilginç örneklerle işlenmiştir. 4-6 Ekim 2001 tarihli Milliyet gazetesinde Hatay, "yeniden doğanların buluşma merkezi" olarak gösterilmiştir. Gazeteye göre, bu konuyla ilgilenen pek çok bilim adamı soluğu Hatay'da almıştı. Çünkü tekrar doğduğunu iddia eden birçok kişi bu ilde yaşıyordu. Avusturyalı bilim adamı Dr. Yurgen Kail, Hatay'a gelmişti ve reenkarnasyona uğrayanların öykülerini toplamaktaydı.

Reenkarnasyonun Türkiye'de oldukça ilgi çeken bir konu olduğu gözlenmektedir. Dr Bedri Ruhselman'ın Metapsişik Tetkikler ve İlimler Derneği'ni kurmasından sonra konu, daha popüler bir hale gelmiştir. Ayrıca, İnsanlığı Birleştiren Bilgiyi Yayma Vakfı, Türkiye UFO ve Paranormal Olayları Araştırma Derneği, Gizemciler Araştırma Grubu, Ruhsal Evrim Araştırma Grubu gibi birçok topluluk da, Türkiye'de reenkarnasyonla ciddi anlamda ilgilenen gruplardan bazılarıdır.

Reenkarnasyon, yurt dışında da yayın organlarının ve bilim adamlarının ilgisini çeken bir konudur. Bu konuda belgesel programlar hazırlanmakta ve bu programlar insanların çok ilgisini çekmektedir. Bunlardan birinden özellikle bahsetmek gerekir. Çünkü, yukarıda söylenenlere benzeyen bulguların elde edildiği ve açıklayıcı bazı düşüncelerin dile getirildiği bu belgeselin, Nusayrîlerde reenkarnasyonu araştıranlara oldukça yardımcı olacağı düşünülmektedir. Beyrut'ta yaşayan "Durular" arasında yapılan araştırma, hem sonuçları açısından hem de izlenen yöntem açısından oldukça yeterli ve yol göstericidir.

Öncelikle araştırmanın yöntemi hakkında bilgi vermek gerekirse, enkarne olduğunu söyleyen 100 çocuk, araştırmacılar tarafından bir okulda toplandıktan sonra, bunların arasından sözde önceki yaşamlarındaki aileleriyle henüz yüzleşmemiş olan üç çocuk seçilmiş bu çocukların verdikleri ipuçları temel alınarak araştırmaya başlanmıştır. Araştırmayı yürütenler, biri reenkarnasyon olayının doğru, diğeri ise yanlış olduğunu kanıtlamayı çalışan iki bilim adamıdır. Üç örnek olay üzerinden bir dedektif gibi iz sürülerek yapılan bu araştırmada elde edilen genel sonuçlar ise şunlardır:

1 - İslâm'dan ayrılmış, savaşçı bir topluluk olan Durular'ın % 80'i reenkarnasyona inanmaktadır. Reenkarnasyona inanmak onların, ölümden korkmayan, daha gözü kara savaşçılar olmalarını sağlamaktadır.

2 - Ölümün şiddeti, geçmiş yaşamı hatırlamakta önemli bir etkendir. Uyurken ölenler geçmiş yaşamlarıyla ilgili herhangi bir anı taşımazlar. Geçmiş yaşamı hatırlayanlar savaş, kaza vb. şiddet içeren olaylar sonucunda ve yaşı gençken ölenlerdir. Bu tür ölümler vuku bulduğunda, yeni bebekleri olan aileler araştırılır. Bazen bu araştırma günlerce sürmektedir.

3 - İlk yaşamdaki aile zenginse ve yoksul muhitte doğan bir çocuğun kendilerinin ölen çocukları olduğuna inanırlarsa, onun bu yeni yaşamındaki yoksul ailesine yardım ederler. Çünkü çocuklarının kötü koşullarda hayat sürmesini istemezler.

4 - Bir örnek olayda, yeni ve eski aile arasında uzun bir mesafe olmasına karşın, çocuğun bu kadar gizli bilgileri nasıl öğrendiği araştırıldığında, iki ailenin yakınlarının birbirine yakın oturdukları belirlenmiş ve bilgi alınan kanalın bu olduğu düşünülmüştür.

5 - Bazen bir çocuk kaybeden aileye, o ailenin ölen çocuğu olduğunu iddia eden çok sayıda çocuğun başvurduğu belirlenmiştir. Enkarne olduğu düşünülen çocukların sanki daha önce neler söyleyeceği konusunda yetiştirilmiş gibi, düşünüp konuştukları görülmüştür.

6 - Bu inancın işlevsel olması topluluk açısından daha önemlidir. Birbirine kenetlenmiş savaşçı bir topluluk olan Durular'da reenkarnasyon hem bu bağı güçlendirmekte hem de onların daha cesur savaşçılar olmasını sağlamaktadır.

7 - Ruhun ölümsüz olduğuna inanmak isteği ve eğilimi reenkarnasyonun ortaya çıkış nedeni olarak görülebilir. Reenkarnasyon aynı zamanda sevdiklerine yeniden kavuşmanın bir yoludur.

8 - Araştırılan olaylar arasında tam anlamıyla ikna edici bir olaya rastlanmamış ve bu nedenle karşı tezleri savunan iki bilim adamının görüşlerinde bir değişme olmamıştır. Bu da göstermektedir ki reenkarnasyon olayı bilimsel olarak açıklanamaz ve kanıtlanamaz niteliktedir.

( Nusayrilik, Anadolu'nun Gizli İnancı - Hüseyin Türk )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Olay başkalarının inanıp inanmasıyla ilgili değil.. Dinsel olarak nusayri inancında reenkarnasyon vardır zaten. Ayrıca bu toplulukta oldukça fazla sayıda reenkarne olan ( olduğunu iddia eden ) kişi mevcut .. Çeşitli taraflı kaynaklarda ( Buna wikipedia da dahil ) Nusayrilerin kadınların ruhlarının olmadığına inandıklarını söyler. Ancak bir çok kadının reenkarne olduğunu iddia etmesi ve buna inanılması bu bilginin yanlış ve taraflı aktarıldığını gösterir.. Ayrıca Nusayri inancına göre ruh 7 kere reenkarne olabileceği gibi, reenkarne olma durumu sadece insana evrilme ile bitmeyebilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...