Jump to content

Yobaz olmak ya da olmamak


Xian

Önerilen Mesajlar

Fırsat buldukça yeryüzünde çeşitli görüş ve bu görüşleri taşıyan insanların hazırladığı çalışmaları okur, kendi penceremden yorumlara tabi tutarak ufkumu genişletme yoluna gider, kazandığım birimleri, mensubu bulunduğum düşünce sistemine düşünsel ürünler ekleyebilmek ümidiyle çalışmalar yürütürüm.

 

 

Geçtiğimiz günlerde zamanımı, toplumumuz üzerinde büyük etkisi olduğu kanısıyla siyasal islamcılar arasında önemli bir güç olan nurcu ve fettullahçılara ayırmak gibi büyük bir hata yaptım.

 

Yobaz olmanın faydalı ve zararlı yanlarını görmeme vesile olan bu zaman kaybı, belki işinize yarayabilir düşüncesiyle kalemi elime almama neden oldu. Zararlarının ne olduğunu bu yazıyı okuyan bir yobaz çok iyi anlayacaktır diyerek ilk yargımı ortaya koyuyorum. Bakalım sizler ne düşüneceksiniz?

 

Öncelikle şunu söyleyebilirim ki bu tür yobazların ve de görüşlerinin hitap ettiği yaş gurubunu düşünerek, yazılarının içeriğine bakarak, düşünsel ürünlerinin ve bu ürünü dile getiriş biçimleri ile seviyelerinin oldukça zayıf geldiği için olmalı ki yobazların; toplumumuz üzerinde bu derece etkinlik kurmasına şaşırmakla işe başladım. Bu şaşkınlığım; olağanüstülük ve benzeri vasıflara sahip olduğu düşünülen itikat liderlerinin eserlerini(!) okudukça bitmek bilmedi.

 

Hazret diye ifade ettikleri Kürt ve Kürtçü said hakkında bilgi vermeye çalışan birçok aydının(!) verdiği bilgileri küçük bir değerlendirmeye tabi tutmak niyetindeyim. İsmini vermek istemediğim bir yazar; Kürtçü said’i eleştiren bizlere küçük bir öneride bulunmuş. ‘Lütfen tarihçeyi ve hayatını iyi okuyun’ gibi bir şey buyurmuş. En çok bu kısma güldüm. Bırakın Tarihi olay ve kişilikleri, çizgi roman okuyan bir insan bile sizden çok daha iyi bir birikim ve yazma kabiliyetine erişir dedim içimden. Ne de olsa şeyhine, şıhına bağlı bu vatandaş güya türevi çeşitli yazardaşlarının hazırladığı çalışmaların üzerimizde bırakacağı saflık ve salaklık etkisine güveniyor. Ey düşünme hususunda sorunlu, birikim hususunda sıfırın altında eksilerde gezen dindar olduğunu zanneden fitne fesat odakları; ‘Kurtuluş savaşında bir Türk gibi cephede çalışmıştır.’ Diyerek vatansever olduğu yalanını söyleye söyleye kendinizi bile inandırmışsınız öncelikle tebriklerimi sunuyorum. Biz aksini söylemiyoruz ki… Elbette çalıştı… Tabi ki çalıştı… Ama aslı Rum, Ermeni, ya da Yahudi olan dönme devşirme takımı, kanı bozuklar gibi düşman cephesinde. Sizin şu Kürtçü hazret var ya… Kürt Teali cemiyetinin üç numaralı kurucu üyesidir. Ve işgal döneminde İstanbul sokaklarında geleneksel maymun kıyafetiyle caka satacak kadar da sütü bozuk bir nankördür. Bir anda fazla tepki verdiğimi düşünen varsa bu ön yargısından kurtulup, derin bir nefes alıp, arkasına yaslanıp yazının devamını okumasını tavsiye ederim.

 

Tamam, adi bir Kürt’ten Türkün ateşle imtihan olduğu dönemde bu şekilde faaliyetlerde bulunmasını anlayabiliyorum çünkü aslında olmayan neslinde çıkmaz. Bu adam(!)ların genlerinde Türk’e ihanet tohumları olduğunu tarih ispatlamıştır. İnanmayanlar varsa genelkurmayda kayıtları bulunan, sayısı; sayı saymayı bilenler için dahi yorucu olacağı kanaatini taşıdığım sayma işlemi için yanlarına yolluk almayı unutmasınlar. Yolları uzun olacağa benziyor buradan. Ben denedim tabi boşa harcayacak vaktim olmadığını düşünüp bir süre sonra sıkılıp vazgeçtim. Tabi oradan nasıldır bilemem.

 

Günümüz koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda bu tür din kisvesi altında gizli amaçlar taşıyan hareketlerin hedef kitlesi akla ve mantığa uygun olduğu gibi düşman gördükleri insanlar ve toplumlar olacaktır ki bu sebepten bu sapkınlık Türkler arasında daha yaygındır.

 

Bir başka yazar arkadaşımızın hele ki zihninde biriktirdikleri zehirler hariç Türk olan, en azından benzeyen zat; Başbuğum Atatürk’ün zamanında Kürtçü Sait’e milletvekilliği teklif ettiğini söyleyebilecek kadar komaya girmiş vaziyette yazılar yayınlamış. Cevabım şudur ki; ey yobaz beğ; sizin bir Türk çocuğu olarak Başbuğum Atatürk’e bile hakaret niteliği taşıyan şeyler yazmanıza bir anlam veremiyordum önceleri ama şimdileri makul karşılıyorum. Milletvekilliği teklif etmişmiş… Yok, daha neler. Başbuğum Atatürk’ün böyle zevatlara nasıl baktığını birkaç örnekle açıklayayım ki böyle şeyleri de başka yerde söylemeyin size gülerler.

 

‘Necip Türk milletine ve nesli atiye şunu tavsiye ederim ki başına getireceğiniz kişilerin kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyeyi (soyculuğu) tahlil etmekten bir an bile vazgeçmeyiniz.’ Diyen hatta ‘kanını taşıyandan başkasına güvenme’ diyebilen bir insan sizce nasıl olurda hem kan hem de vicdani olarak Türk olmayan ve Türk’e düşman birini, her şeyden Üstün tuttuğu Türk milletinin başına getirme teklifinde bulunabilir? Örümcekleşmiş beyinlerinizin ve yobaz zihniyetinizin bunu kabullenmesi zor belki ama gerçeklerden kaçamazsınız.

 

Ayrıca bu konuda bir örnek daha vereyim bunu da çerez niyetine yersiniz. Ağrıda 1933 yılında çıkan Kürt isyanını bastırması için dönemin Adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt’u görevlendiren başbuğum, Türk’ün başbuğu Atatürk; İsyanın bastırılmasından sonra Esat Bozkurt’un ‘Bu ülkede saf Türk soyundan gelenlerin dışındakiler tek bir hakka sahiptir. Hizmetçi ve köle olma hakkıdır.’ Sözünü de ayakta alkışlamıştır.

 

Bu Türk düşmanı yobaz için birçok Türkçüyüm diyen kendini bilmezden daha vatanseverdir gibi garip bir cümle kurmuşsunuz. Anlaşıldığı kadarıyla hiç Türkçü tanımamışsınız. Biz Türkçüler zaten sizi kirli düşüncelerinizde boğabilecek birikime sahibiz, fikirlerimizin sağlamlığına güveniyoruz. Yeri geldiğinde salyalarınızı akıtarak saldırdığınız bizleri hazmedemeyerek küplere binmeniz bizim öyle hoşumuza gidiyor ki anlatamam, tabi okuyucumuzun yüzünde bulunan tebessümle sizler için şahlanan acıma duygusu da işin cabası.

 

Diyalog ile ilgili bir şeyler yazmışsın… Hem de bizlerle. Siz vatansever Türk Milliyetçileri ile ikili görüşme yapamazsınız. Bünyeniz buna hazır değil ve hiçbir zamanda olmaz. Siz Abant ve başka yerlerde yaptığınız gibi hahamla papazla ve Yahudi lobileriyle ikili görüşmeler yapar can vatan Türkiye ve Türkistan’ı arkadan hançerlersiniz. Hatta bu süreç öyle bir noktaya varır ki ünlü bir yahudi dönmesinin patronu olduğu bir televizyon kanalı size sonsuz desteklerini sunar, yine kapancı gurubuna mensup bir yahudi dönmesinin başkanı olduğu iş konseyi ile ermeni kökenli bir başkanı olan diğer bir iş konseyi de sponsor olurlar. Hatta ve hatta İsviçre’de banka hesapları oldukça kabarık satılmış kalemler, kısaca mütareke ve müstemleke basınından kalma köşe yazarları da sizlere methiyeler düzer.

 

Hiç kusura bakmayın ama vatana ihaneti sizin kadar açık yapan insana benzeyen adi yaratıklarla ancak ‘istiklal Mahkemeleri’ yeniden kurulduğunda kaleminizi kırmak için kısa bir görüşme yapabiliriz.

 

Son olarak Çanakkale’nin ne anlama geldiğini bir türlü anlamayan siz yobazlara ki yakın zamana kadar olağan üstü güçlere atfettiğiniz destanı, şimdilerde baktınız bu yöntem tutmadı diye çamurlamaya başladınız. Bende siz değerli yobazlara bir başka örütbağ adresinde Türkşad ismiyle yazan hakiki kalem sahibinden alıntıladığım Çanakkalenin biz Türkçüler için ne anlama geldiği ile ilgili küçük bir hatırlatmayı yapmakta fayda görüyorum.

 

Çanakkale, kan ve barutla, bıçak ve süngüyle, mermi ve gülleyle memleketin tepelerine yazılmış bir şiirdir.

 

Çanakkale, istiklâli için binlerce yıldan beri kan dökmekten çekinmemiş bir milletin yarattığı destandır.

 

Çanakkale, kırk kişiyle Çin sarayını basan cesur Türk ihtilalcisi Kür Şad’ın torunlarının, kendilerinden daha donanımlı ve güçlü ordulara karşı verdiği amansız mücadelenin adıdır.

 

Çanakkale, dünyanın dört bir yanından toplanan renk renk, çeşit çeşit işgalcilerin Türk’ün çelikten göğsüne çarpıp düştüğü vatan köşesidir.

 

Çanakkale, Türk’ün gök kubbesine doğacak olan güneşin ilk ışıklarını saçtığı yerdir.

 

Kısacası Çanakkale, “şeref” sözcüğünün Türkçedeki tam karşılığıdır!

 

Şeref demek yobaz beğler şeref…

 

Alıntıdır.

İnternette karşılaştığım bu yazıyı okuduktan sonra paylaşma gereği duydum. Bu yazının inanış kısmına girdiğini düşündüğüm için buraya açtım konuyu. Umarım doğru yere açmışımdır. İyi forumlar :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Türkçülük günümüzde kafatasçılık olarak tanımlanır oldu artık. Türkçüyüm dediğin anda sen faşistsin, kafatasçısın, kürt düşmanısın vs. vs. vs. "Ben Türkçüyüm" dediğim zaman karşımdaki bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmeyen, anlamayan yada anlamak istemeyen insanların bana bu yaftaları yapıştırması inanın hiç umrumda değil... Benim soyum Osmanlı değil, benim öz dilim Arapça yada Osmanlıca değil.

 

Soysuz şerefsizleri başlarına taç yapanlar zamanında dedelerinin başlarına yedikleri taşların intikamını almaya çalışıyor. Dedelerinden kalma taktikleri kullanıyorlar yine. Provakasyon ve çarpıtma. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 1960 yılına kadar yeraltında saklanan bu insanlar, dış güçlerinde desteğiyle yavaş yavaş örgütlenmeye heryere yayılmaya başladılar. Şuan işin doruk noktasındalar. Etraflarında ki herkes menfaatlerinden nemalanıyor. Ekmek yedikleri kapıya ihanet etmeyip onlarda katılıyor provakasyon çalışmalarına. Tıpkı yazıda belirtilen İsviçre'de banka hesapları kabarık gazeteciler gibi...

 

Sadece örgütleşme ile kalmadı elbet bu durum. Cemaatleşme ile insanların dini üzerinden, kurumsallaşma ile insanların ekmekleri üzerinden, siyasallaşma ile insanların hürriyet, hak ve eşitlikleri üzerinden, medya organları ile insanların aile yapıları, ahlak değerleri üzerinden vurdular. Gizli kapaklı yapılan işlerin foyası meydana çıktığında insanlara bu işler dini vecibe, ahlaki değer yada eşitlik olarak yutturuldu.

 

"Köpekler Efendi, Efendiler Köpek" olarak gösterildi, tanıtıldı ve kabul ettirildi. Atamın ne Yunan evlatlığı, ne "piç"liği, ne din düşmanlığı, ne masonluğu, ne kafirliği kaldı. "Kız çocuklarının okuması günahtır" , "Fotoğraf çektirmek günahtır" , "Bizi Atatürk değil İngilizler kurtaracak, İngilizler saltanatı sürdürecek" diyen yobaz provakatörler bugünlerde "Alim din adamları" sıfatıyla gösterilir ve İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp asıldıkları için Atatürk "Alim din adamlarını astıran kişi" olarak tanıtılır oldu.

 

Kimsenin dini, imanı ile övünmeye hakkı yoktur. Din, iman Yaratan ile kulu arasındadır. Ama bu yobazlar dini bir reklam malzemesi olarak kullanır oldu. Her sonuna İnşallah-Maşallah eklenen cümle gözlerini boyadı insanların. 5 vakit namaz kılan öğrenciler yaz tatilinde yaz kampına ücretsiz alındı, arapça öğrenen çocuklara bilgisayarlar hediye edildi, 3 tel sakal uzatıp süt bıyık bırakan tipler devlet kurumlarında iş sahibi oldu vs. vs. vs...

 

Pesilvania'da ki soysuz şerefsizin ağladığı, zırladığı kasetler yok satar, paylaşma rekorları kırar oldu. 3-5 kelimeyi bir araya getirip konuşamadığı Türkçe'sinin üzerine bir de Arapça iki dua ekleyip arkasına ağladığı zaman senden ondan kralı yok... Dinleyene sorarsın ne diyor diye cevap veremez, ısrar edersin "sen Haretlerine saygısızlık yapıyorsun" der! Daha da ısrar edersen sen onun konuşmalarının mana ve önemini kavrayamayacak nitelikte olursun, gönül gözün kapalıdır. Sen kendini de yırtsan bu yavşaklar sana hiç birşekilde açıklama yapmaz! Aslında konu yapmaz değil. Yapamaz! Çünkü kendisi de bilmiyor ne dinlediğini, karşısındakinin ne söylediğini. Arap televizyonunda haberler okunurken "Amin" çeken insanların varolduğu bir ülke de yaşadığımız sürece daha bunlar gibisini çoook görürüz.

 

Bu saydığım sebeplerden Atatürk Kur-an'ı Türkçe'ye çevirttirdi ve halka dağıttı. Herkes anlasın ettiği duanın, yaptığı yakarışın ne anlama geldiğini bilsin diye... Osmanlı döneminde sadece %4'ü Arapça ve Osmanlıca bilen bir topluma bu Kur-an'da yazar diye ne söylesen yutmaya hazır... Ağzı açık bakıyor hacının, hocanın ağzından çıkan kelimeye. Sonra bir önder geliyor. Bütün kaideler değişiyor. Bütün din üzerinden malı götürenlerin işi bozuluyor ki Saidi Nursi denilen şerefsiz de Kürtler arasında din iman davasına ayaklanmalar başlatıp İngiliz ve Ermenilerle birlik eden bir deyyus. Böyle bir adilik abidesini tutupta başlarına taç edenler yine onun izlediği yolu izleyip aynı yolla rant sağlayanlardan başka kim olabilir?

 

Neyse daha fazla yazarsam daha da ağırlaşacak cümlelerim. Şimdilik bu kadar yeter...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yazıyı baştan sona kadar okudum.Yazı yazan arkadaş gayet donanımlı ve kültürlü bir kişi emeği zayi olmasın güzel bir çalışma yapmış fakat taraflı bir yazı olduğu kanaatindeyim.Türk,kürt,ermeni,çeçen,gürcü,alman,işveçli,afrikalı vs. hepimiz insanız her ulusun kendi kaderini tayin hakkı vardır.İnsan insana saygı duymadığı sürece savaşlar ve baskılar sürüp gitmeye mahkumdur.Barış insanın içinde çevresinde hakim olmalıdır.O sebeple Mustafa kemal ATATÜRK ün Yurtta sulh cihanda sulh sözünü hatırlatmak isterim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...