Jump to content

Tarih Öncesi Hint Vimanaları


nevermore

Önerilen Mesajlar

http://www.spiritualizm.com/birbilgi/resimler/resimlik2/vimana-tarih-oncesi-uzay-araclari-8.jpg

«Puşpaka»: Devasa boyutlarda olan ve içerisinde bir saray ya da kent bulunan, kendi kendine hareket eden bir hava aracı Brahma, Puşpaka'yı, Zenginlik Tanrısı Kuvera'ya hediye etmiş, fakat Ravana, Puşpaka'yı kaçırarak hep kendisi kullanmıştır. Rama, Ravana'yı öldürdükten sonra, Sita'yı ve tüm askerleri ile birlikte Lakşmana'yı da yanına alarak Ayodhya'ya bu 'uçan saray' ile gitmiştir. Rama, daha sonra, Puşpaka'yı esas sahibine, Kuvera'ya iade etmiştir. Puşpaka'nın bir diğer adı dp 'mücevherler yağdıran' anlamına gelen Ratna-varşuka'dır.

John Dowson

Eterik Güç'le Çalışan Hint Vimanaları

James Churchward, Kayıp Kıta Mu hakkındaki kitaplarından biri olan «Mu'nun Çocuklarımda. (The Children of Mu, London, Neville Spearman Ltd., 1959), geçen yüzyılın sonlarında Hindistan'daki görevi sırasında kendisine bazı kadim Hint metinlerinin gösterildiğinden ve rahiplerin belirttiğine göre bu metinlerin Hindistan uygarlığından önce gelen bir ana uygarlığın kadim mabet kayıtlarının kopyaları olduğundan bahsetmektedir. Churchward metinlerde şunu da görmüştür:

«Hava gemisinin yapımı ve makineleri, gücü, motorları, vs. için bir çizim ve talimatlar. Bu güç çok basit ve ucuz bir tarzda atmosferden alınmaktadır. Motor, günümüzdeki türbine benzeyen bir şey olup, en sonunda bitip tükenene kadar bir odacıktan ötekine çalışır. Motor bir kez çalıştırıldı mı söndürülene kadar hiç durmaz. Çalışır halde bırakılması halinde, yatakları aşınana kadar çalışmasını sürdürecektir... Bu gemiler, makineleri aşınana kadar, bir kez dahi aşağıya inmeden dünyanın çevresinde sürekli olarak dönüp durabilirlerdi. Bu güç sınırsızdır ya da daha ziyade, sadece metallerin dayanıklılığı ile sınırlıdır. Haritalarımıza göre 1.500-4.500 km. kadar süren uçuşlardan bahsedildiğini görüyorum.

«Bu hava gemileriyle ilgili tüm kayıtlar, bunların 'kendiliğinden hareket eden' [self-moving] araçlar olduklarını, kendi kendilerini sevkettiklerini; yani, uçarken... yakıt kullanmaksızın... kendi güçlerini ürettiklerini kesinlikle belirtmektedirler. Bana öyle geliyor ki... 15.000 - 20.000 yıl kadar geriyiz.»

Churchward'ın tarif ettiği motor, basit bir devridaim hareketi biçimini andırmaktadır. Churchward, sevkedici bir unsur olarak, bir jet motoruna benzeyen bir şeyin içinde 'hava'nın kullanıldığını söylüyor. Elliot ise bunun 'eterik güç' olduğunu belirtiyordu. Ancak, hava için kullanılan kadim kelimelerin, atmosferi oluşturan basit gazlardan ziyade, havanın eterik ve saklı niteliklerini ifade etmelerinden ötürü, bu iki kaynakta kullanılan terimler arasında herhangi bir uyuşmazlığın bulunduğunu düşünmek yanıltıcı olacaktır.

Tarih öncesine ait boy boy ve çeşit çeşit hava araçlarının tarifleri ile dolup taşan iki önemli kaynak da ünlü Hint destanları Ramayana ve Mahabharata'dır. Bu araçların kimi büyüktür, kimi küçük, kimi jetle şevkedilir, kimi de aklımızın alamayacağı bir kaynak olan ve ilk bakışta insan iradesini andıran bir güçle sevkedilirler.

http://www.spiritualizm.com/birbilgi/resimler/resimlik2/Ramayana-Destani.jpg

'Ramayana Destanı'nda Vimana Araçları

Ramayana'nın öyküsü kısaca şöyledir : Kuzey Hindistan'daki Ayodhya'nın Kralı Dasaratha'nın oğlu Rama olarak enkarne olan Vişnu, Sita ile evlidir. Rama'nın savaştığı Titanlar'ın ve 'Asuralar’ın başkanı olan Ravana, Sita'yı Lanka adasına (bugünkü Seylan) kaçırır. Rama, yardımcısı maymun Hanuman ve askerleri ile birlikte harekete geçerek, Lanka'ya hava saldırısı düzenler. Rama, göklerde savaşarak Ravana ile göksel arabalarda çarpışır ve öldürücü füzelerle Ravana'yı mağlup ederek Sita'yı kurtarır. Hep birlikte Ayodhya'ya dönerler ve görkemli bir Altın Çağ'da hüküm sürerler.

Romesh Dutt'un nazım halindeki çevirisinde (Ramayana, Dent, 1950) Ravana'mn Sita'yı vimanasına zorla götürerek nasıl kaçırdığı şu dizelerle anlatılmaktadır:

«... Zavallı ve çaresiz bayanı kaldırdı.

Onu, hızdan kanatları olan gücün çektiği göksel arabasına oturttu.

Şekli ve parlaklığı altından, Indra'nın göksel küheylânı gibi çevikti.

... Sonra Göksel Araba tepelerin ve ağaçlı vadilerin üzerinden yükseldi.»

Zavallı Sita, gökyüzünde yükselirken yardım etmesi için Doğa'ya seslenir. Vimana giderek yukarılara tırmanır ve Sita'nın altında heybetli dağ sıraları uzanmaya başlar:

«Kule gibi yükselen zirveler ve yüce dağlar, ağaçlı tepeler, ulu ve yüksek; Gökmavisi göğe doğru kabaran, ötelere uzanan kasvetli sıradağlar.»

Sadık bir dost olan Jatayu yardıma koşar. Büyük bir kuş şekline bürünmüş olarak —ya da 'büyük bir kuş şeklindeki bir aracın' içine girerek— uçup gelir. Bir hava savaşı olur. Jatayu, Ravana'nın kudretli vimanasıyla boy ölçüşecek güçte değildir. Birkaç yiğitçe burun buruna hücumdan sonra, yenik düşerek kanlar içinde yere çakılır.

Ravana Sita'yı Seylan'daki kalesine hapseder. Büyük bir ordunun başına geçen Rama, Göksel Hiyerarşilerin Varlıklarından yardım görerek bir hava saldırısı düzenler:

«Cesur Matali, Güneş ışınlarını andıran küheylânların çektiği arabayı sürer, Sadık ve âdil Rama'nın düşmanını ölümlü kavgada aradığı yerde.

Yüce Rama'ya parıldayan zırhlar ve göksel silahlar verdi,

Doğrular çabaladıkları ve savaştıkları zaman, Tanrılar sadık ve cesur [olanlara] yardım ederler

'Bu arabayı al!' dedi Matali, 'Yardım eden Tanrılar'ın sana sağladığı 'Rama, bu göksel küheylânları al, Indra'nın altın arabasına bin.'»

Rama ve Ravana vimanaları içinde karşı karşıya gelerek epik bir düelloya girişirler:

«Sonucu şüpheli savaş hâlâ daha sürüyordu, ta ki öfkelenen Rama Göksel ateşle alev alev olan 'Brahma'nın öldürücü silahı'nı kullanana kadar, Azize Agostya'nın kahramanına verdiği [bu] silah, 'Indra'nın yıldırım oku' gibi kanatlı, gökten gelen şimşek gibi ölümcül. Dumanla ve alevli parıltılarla kaplı [bir halde], Dairevî Yay'dan hızla fırlayarak Ravana'nın demirden kalbini delip geçti, cansız kahramanı aşağıya düşürdü.» Bu vimanaları uçuş halinde tasvir eden oldukça anlamlı dizelere de rastlamaktayız:

«Ravana'nın kanatlı izleri, kıpkırmızı bir ateş gibi alev alev yanarak uçtu.» Daha sonra da Rama, Ravana'ya hücum ederken şunları söyler:

«Ravana'nın kudretli vimanası, ateş gibi alev alev yanarak bana doğru geliyor.»

Artık görevi tamamlanan Rama, Ayodhya'ya dönecektir. Yandaşlarından Vibişna'ya, bir gün içerisinde Ayodhya'ya nasıl gidebileceğini sorar. Vibişna şu yanıtı verir:

«Sana Puşpaka Vimana'yı vereceğim. [Puşpaka Vimana] bir samanlar Kuvera'nındı; daha sonra Ravana kendisine tahsis etti. Seni, arzu edeceğin herhangi bir süre içersinde Ayodhya'ya geri götürecektir.»

Manatha Nath Dutt'un çevirisini yaptığı Ramayana'da (Calcutta, Elysium Press, 1891) bu bölüm şöyle anlatılmaktadır:

«'Güneş'i andıran... Puşpaka Vimana...; 'isteğe uygun olarak' her yere giden o mükemmel hava arabası senin için hazırdır. Gökteki parlak bir bulutu andıran o araba Lanka kentindedir.»

Rama, Puşpaka Vimana'nın hemen getirilmesini emreder.

«Bunun üzerine, her yanı altınla süslenmiş olan, güzel üst odaları, sancakları, mücevherlerle bezenmiş pencereleri bulunan ve melodili bir ses çıkaran, büyük odaları ve mükemmel oturma yerleri bulunan araba geldi.

«'İrade gücüyle' gelen arabayı gören Rama hayretler içersinde kaldı. Ve kral [Rama] içeriye girdi ve o mükemmel araba, Raghira'nın 'emriyle' atmosferin yukarılarına yükseldi. Ve isteğe uygun olarak seyreden o arabadan Rama çok hoşnut kaldı.»

Uzun bir uçuştan sonra vimana yere konar ve sonra Rama'nın kendisi kontrolü ele alır:

«O mükemmel araba, sonra Rama tarafından kumanda edilerek, muazzam bir gürültü ile Sema'da [Welkin] yükseldi. Ve Rama, her yandan aşağıya bakarak Sita'ya seslendi.»

Puşpaka Vimana'ya kendisiyle birlikte bütün bir orduyu ve yandaşlarını da alan Rama, Ayodhya yönünde yola koyulur. Uçarlarken, Ravana'ya karşı düzenlediği sefer sırasında geçmiş olduğu/çeşitli yerleri Sita'ya gösterir. Lanka'nın kuzey surlarının üzerinden geçerlerken, Ravana'nın en sonunda düşmüş olduğu noktaya da işaret eder. Dağların ve ormanların üzerlerinden uçarlar. Yolda, önce Kiskinda'ya, sonra da ermiş Bharadwaj'ın aşramına inerler. En sonunda da Ayodhya'ya varırlar. Böylece, ta Lanka'dan (Seylan) Hindistan'ın Kuzeyi'ne kadar tüm Hindistan'ı boydan boya aşarak uçmuş olmaktadırlar ki, bu oldukça uzun bir mesafedir.

«Mu'nun Çocuklarında Churchward'ın yaptığı çevirideki şekliyle, Puşpaka Vimana'nın güzel bir tarifi vardır:

«Gün ağardığında, Rama, Puşpaka'nın Vivpişand ile kendisine gönderdiği Göksel Araba'yı [Celestial Car] alarak, ayrılmaya hazırlandı. Araba kendiliğinden sevkoluyordu. Büyüktü ve güzelce boyanmıştı. îki katlıydı ve pencereleri olan birçok odası vardı ve bayraklar ve sancaklar ile kaplanmıştı. Havadaki yolu üzerinde seyrettikçe, melodili bir ses çıkarıyordu.»

Bahavabhuti'nin 8. Yüzyıl'da yazdığı Mahavira'da da «Puşpaka Vimana» hakkında şu satırlar geçmektedir:

«Bir hava arabası olan 'Puşpaka,' kadim başkent Ayodhya'ya birçok kişiyi taşır. Gökyüsü, gece gibi karanlık olan, fakat sarımsı bir parlaklık veren ışıklarla seçilen devasa uçan makinelerle doludur.»

http://www.spiritualizm.com/birbilgi/resimler/resimlik2/Mahabharata-Destani-vimanalar.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

'Mahabharata Destanı'nda Vimana Araçları

Protap Chandra Roy'un Mahabharata destanından yaptığı çeviride (Caîcutta, Bharata Press, 1889), vimanaların güzelliğine ve ışıldamasına sık sık değinildiğini görmekteyiz:

«Işıyan vimana şiddetli bir parıltı çıkardı.»

«Tam teçhizattı vimana parıl parıl parlıyordu.»

«Yola koyulduğunda, kükreyişi dört bir yanı kapladı.»

«Güzelim göksel araba, ateşin ışımasına sahipti.»

«Bhima, gürültüsü gökgürültüsünün kükreyişine benzeyen, Güneş gibi ışık saçan vimanasına binmiş gidiyor.»

«Sanki gök kubbede iki Güneş var gibiydi. O, göğe doğru yükseldiğinde tüm gökyüzü alev alevdi.»

«Yaz gecesindeki bir alev gibi, kudretli bir ışıma ile ışık saçıyor.»

«Gökyüzündeki bir kuyrukluyıldız gibi.»

«Kudretli bir bulutla çevrelenmiş bir meteor gibi.»

«'Güneş Işını'ndan küheylânlarla çekiliyordu.»

«Kanatlı şimşek ile sevkediliyordu.»

'Kıpkırmızı ateş,' 'parlak ateş,' 'Güneş gibi ışık saçmak,' 'ikinci bir Güneş gibi,' 'bir kuyrukluyıldız gibi,' 'kudretli bir bulut ya da bir korona ile çevrelenmiş bir meteor gibi': UFO raporlarını okumuş olanların bu ifadelere oldukça aşina olmaları gerekir!

Vimanaların bu tasvirleri biraz şiirsel gibi gelse dahi, kadim vimanaların alegorik ya da sembolik diye nitelendirebileceğimiz hiçbir yanları yoktur. Sözkonusu destanların yazarları, istisnasız olarak, karada yapılan gezi ile havada yapılan gezi arasında kesin bir ayrım yapmaktadırlar, örneğin, Mahabharata'nın aynı çevirisinin «Samsaptakabadha» adlı bölümünde şöyle denilmektedir :

«Cukra, tüm Yeryüzü'nün göklerinde ve denizlerin üzerinde uçabilmesine rağmen, Militha'ya yürüyerek gitti.»

Aynı kahraman, daha sonra, ilginç bir uçuş yapar:

«Kailasa Dağları'nın bağrından yükselerek gökyüzüne doğru süzüldü. Yukarı atmosferi katetmeye muktedir olarak, kendisini rüzgâr ile özdeşleştirdi. Gökyüzünden rüzgârın ya da 'düşüncenin' hızı ile geçerken, tüm yaratıklar gözlerini ona diktiler. İlerlerlerken, sanki yukarı atmosferin tümünü her yere yayılan bir sesle dolduruyordu. Aşağıdaki bütün kabileler, onun bu tarzdaki gelişini görerek hayretler içersinde kaldılar ve gözleri faltaşı gibi açıldı. Cukra, sonra, Malaya Dağlarına doğru ilerledi. [bu, Kailasa Dağları ile Malaya Dağları arasında uzun bir uçuş demektir!] Gök Kubbenin, 'rüzgârlar bölgesinin yukarısında' [sözün tam anlamıyla alacak olursak, yukarı stratosfer anlamına gelmektedir] kalan kısmında seyretti.»

Bu destanlarda, ayrıca, göksel arabalar (car celestial) ya da vimanalar ile bildiğimiz savaş arabaları (chariot) ya da atlar tarafından çekilen arabalar birbiriyle hiç karıştırılmamaktadır. Sanskrit dilinde bu iki farklı araç arasında yapılan ayrım, kendi edebiyatımızda at arabası ile uçaklar arasında yapılan ayrım kadar kesin ve açıktır. Bunun güzel bir örneğine, gene, bir savaş arabasını anlatırken, güzelliğini ve işleyişini tasvir edebilmek için bir vimanayla kıyaslayan «Samsaptakabadha» da rastlıyoruz:

«O savaş arabası, o beyaz atlar tarafından çekilerek savaşa girdiğinde, aynen gökyüzü boyunca seyreden bir göksel araba gibi, son derece görkemli görünüyordu. Ve Cukra'nın göksel arabası gibi bu savaş arabası da dairevî bir yol izleyebilir ya da ileriye, geriye doğru gidebilir ve muhtelif hareket şekillerini [uygulayabilirdi].»

Destan yazarı, vimanalar ile savaş arabaları arasındaki farkı, bizlerin uçaklar ile tanklar arasındaki farkı bildiğimiz kadar net bir şekilde bilmekte ve belirtmek­tedir.

http://www.spiritualizm.com/birbilgi/resimler/resimlik2/Samarangana-Sutradharada-Vimana.jpg

Samarangana Sutradhara'da Vimana Araçları

Vimanalarla ilgili kadim Sanskrit tasvirleri, bunların kaynakları sadece efsanelerdir diyerek dikkate almayabilirdik de. Ancak, ne var ki, kadim yazarlar, «Daiva» dedikleri mitlerle, «Manusa» dedikleri, gerçeklere dayalı kayıtlar arasındaki ayrım üzerinde titizlikle dururlardı.

«Manusa» açıklamalarında, vimanaların yapımıyla ilgili en küçük ayrıntılar dahî yer almaktadır. Örneğin, bu türden bir kaynak olan Samarangana Sutradhara'da (Gaewad's Oriental Studies, 1924.), vimanaların hafif materyalden yapıldıkları, şekli yerinde olan sağlam bir karosere sahip oldukları anlatılmaktadır. Yapımlarında demir, bakır ve kurşun kullanılmaktaydı. Uzun mesafeler boyunca uçabiliyor ve hava ile sevk ediliyorlardı. Bu noktada, sevk etme metodu ile ilgili olarak bir ipucu verilmekte ve vimanaların «altında ateş ve cıva»nın bulunduğundan bahsedilmektedir.

Samarangana Sutradhara, vimanaların yapım prensiplerine ve barış ve savaş zamanlarındaki kullanımlarına tam 230 kıta hasretmiştir. Bu kıtalarda, vimanaların manevra yapmaya son derece elverişli olduğundan ve havadaki ya da yerdeki herhangi bir şeye hücum edebildiklerinden söz edilmektedir. Vimanalar'ın üç esas hareket şekli olarak şunlar verilmektedir:

1 - Dikey olarak yükselmek;

2 - Binlerce kilometre seyretmek;

3 - Durmak ve alçalmak.

Vimanalar öyle hızlı hareket ediyorlardı ki, yerden işitilmiyorlardı bile. Vedalar'a ait «Brahmanalar»da, «Agnihotra Vimana»nın tanımı yapılmakta ve «Ahavaniya» ve

«Garhapatya» adındaki sevkedici iki 'ateş'ten bahsedilmektedir.

Daha sonra, pilotun üç «Agni»ye ya da 'ateş'e süt sunduğu belirtilmektedir. Bu tuhaf beyan, muhakkak ki, vimanaların gücünün, ehliyetsiz ellere geçmemesi için kıskançlıkla korunan sırlarının üstü kapalı bir anlatımıdır.

Sanskrit Samarangana Sutradhara'ya şöyle denilmektedir :

«Vimanaların imalat ayrıntıları sır tutmak amacıyla verilmemiştir, yoksa bilmemezlikten değil. Yapım ayrıntılarından bahsedilmemektedir, çünkü şu husus bilinmelidir ki... bunların ifşa edilmesi halinde, vimanalar çarpık amaçlarla kullanılırdı.»

Bu da göstermektedir ki, vimanalar hiçbir zaman günümüzün uçakları gibi toptan imal edilmiyorlardı. Aynı kaynağın bir başka yerinde ise vimanalara ilişkin şu ilginç bilgiler verilmektedir:

«Karoser, aynen uçan büyük bir kuş gibi, hafif materyalden sağlam ve dayanıklı bir şekilde yapılmalıdır, îçine, altında yer alan ve demirden yapılan ısıtıcı aygıtıyla birlikte 'Cıva motoru' yerleştirilmelidir. Cıva'da. gizil [latent] halde bulunan ve sevkedici girdabı harekete geçiren güç vasıtasıyla, içerde oturan bir insan en harikulade bir tarzda gökyüzünde büyük bir mesafe katedebilir.

«Aynı şekilde, tarif edilen işlemleri kullanmak suretiyle, hareket halindeki Tanrı'nın mabedi kadar geniş bir vimana inşa edilebilir. İç yapıya dört adet güçlü 'cıva kabı' monte edilmelidir. Bunlar demir kaplardaki kontrollü ateşle ısıtıldıklarında, vimana 'cıva' vasıtasıyla gökgürültüsü gücü oluşturur. Ve derhal, gökyüzündeki bir inci gibi olur.»

Tantjua ve Kantijua adındaki Tibet kitaplarında da çoğu kez «gökyüzündeki inciler» denilen, tarih öncesine ait harikulade uçan makinelere değinildiği görülmektedir.

Samarangana Sutradhara'sını teknik mahiyetteki açıklamalar, vimanaların şiirsel tahayyülün ürünleri ya da îlahî Varlıklar'ın ve bazı Kozmik Güçler'in alegorik ifadeleri olabileceğine ilişkin herhangi bir kuşkuyu tamamen ortadan kaldırmak için yeterlidir. Bu son derece önemli kaynaktaki 'Cıva Motoru' tasviri oldukça ilginçtir. Acaba, «cıvada gizil halde bulunan... güç» sözü ne anlama gelmektedir? Ağır metallerin içerdiği temel enerjiyi nasıl açığa çıkaracaklarını ve bu enerjiyi oldukça etkili bir jetle tahrik (jet propulsion) metodu olarak nasıl kullanacaklarını o zamanlar biliyor olabilirler miydi? San Diego, California'daki Geçiş Bilimleri Araştırma Vakfı (Borderland Sciences Research Foundation) derneğinin müteveffa başkanı Dr. Meade Layne, çok eski bir uçan daire türünün, atmosferde yol alırken havanın dezentegrasyonu ve uzayda seyrederken de metallerin dezentegrasyonu yoluyla kendisini sevkettiğini söylüyordu. Muhtemeldir ki, atalarımız, bu konuda bizim tahayyül edebileceğimizden daha fazlasını biliyorlardı. Bildikleri belki de nükleer füzyon değildi ama, bu, atom gücünün, barışçı ya da yıkım getiren sonuçlara yol açacak şekilde savaşçı amaçlarla kullanılabilen daha başka veçheleri de olabilirdi.

Samarangana Sutradhara'ya göre, cıvaya kontrollü bir ateş uygulanıyor ve sonuçta gökgürültüsü - gücü oluşturuluyordu :

«Dahası, gereğince kaynaklanmış eklem yerleri olan bu demir motorun cıva ile doldurulması ve ateşin yukarı kısma iletilmesi halinde, [motor,] aslan gibi kükreyerek [bir] güç oluşturur.»

Kadim metinlerde 'ateş' kelimesi her zaman 'yanmadan dolayı meydana gelen ateş' anlamında kullanılmaz. Ezoterik kitaplarda tam kırk dokuz adet 'ateş'ten bahsedilir, ki bunların çoğu çeşitli elektrik ve manyetik fenomene değiniyor gibidir. Samarangana Sutradhara'da geçen «kontrollü ateş» ise muhtemelen bayağı bir fırına atfen kullanılmış bir terim olabilir. Ancak, cıva oksidinin oluşmasının jetle tahriki nasıl sağlayacağını anlamak zordur. Sözkonusu 'ateş'in, bilimin henüz aşina olmadığı 'elektrikî ateşlerden biri olması daha muhtemeldir.

Samarangana Sutradhara, daha sonra, aynen bir mühendis elinden çıkmış bir yapıt gibi, vimanaların çok yönlü oluşlarına ilişkin açıklamalarda bulunmakta ve uçak yapımcılarımızı kıskandıracak 'performans rakamları' vermektedir:

Vimanaların talî hareket şekilleri şunlardır:

a - Meyilli gidiş

b - Dikey yükseliş

c - Dikey alçalış

d - İleriye

e - Geriye

f - Normal yükseliş

g - Normal alçalış

h - Daimî olarak hareketini sağlayan çalışır kısımların gerekli ayarını yapmak suretiyle uzun mesafeler boyunca seyretmek.

«Bu makinelerin sağlamlığı ve dayanıklılığı, kullanılan materyale bağlıdır. Aşağıda, hava arabasının başlıca niteliklerinin bazıları yer almaktadır:

«(i) Görünmez olabilir;

«(ii) Yolcu taşıyabilir;

«(iri) Ayrıca, ufak ve toplu bir halde yapılabilir;

«(iv) Sessizlik içersinde hareket edebilir;

«(v) Eğer ses kullanılacaksa, hatasız işçilik ile yapılması gereken tüm hareketli parçalarda büyük bir esneklik olmalıdır;

«(vi) Uzun bir süre dayanmalıdır;

«(vii) İyice kaplanmalıdır;

«(viii) Ne çok sıcak, ne çok sert ne de çok yumuşak bir hâle gelmemelidir;

«(ix) Melodiler ve ritimler ile hareket ettirilebilir.»

Aslında, vimanaların yapamayacağı hiçbir şey yok gibidir. Manevra yapabilme yeteneği bakımından bir helikopterden daha üstündür. Helikopterin kulakları sağır edici gürültüsü olmaksızın sessizce hareket edebilir. Öylesine yüksek bir manevra yeteneği vardır ki, yerden sadece 8 -10 santimetre yukarda mükemmel asılı kalabilir:

«Yudhishthiva'nın vimanası, dünyanın yüzeyinden dört parmak genişliğindeki bir yükseklikte [asılıp] kalmıştı.» («Drona Parva,» Mahabharata.)

Alternatif bir tahrik metodu olarak, sadece ses gücü ile, yani «melodiler ve ritimler» ile sevkedilebilir. Ayrıca, arzu edildiğinde ortaya çıkmak ve ortadan kaybolmak yeteneğine de sahip olduğu görülmektedir.

Bütün bunlar UFO'lar tarafından da yapılabilir.

Peki, bu durumda, bugün unutulmuş olan bir uygarlığın bir zamanlar burada Dünya'da ilkel bir uçan daire tipinin nasıl inşa edileceğini »bildiğini varsayarsak, bu insanların öteki planetlere gidebileceğini ya da öteki planetlerden onları ziyarete gelenlerin olabileceğini düşünmek doğal olmaz mıydı? Nitekim, 'kesinlikle gerçeklere dayalı' ya da «manusa» olarak nitelendirilen bir doküman olan Samarangana Sutradhara'da şu son derece basit ve ilginç ifade yer almaktadır:

«Bu makineler vasıtasıyla, beşerî, varlıklar havada uçabilirler ve göksel varlıklar Dünya'ya gelebilirler.»

Diğer bir deyişle, atalarımız öteki planetlerin insanlarını ağırlamaya oldukça alışıktılar!

Samarangana Sutradhâra'daki bir başka paragrafta da açıkça belirtilmektedir ki, bazı vimanalar, «Güneş'e ait Bölgeler» (Suryamandala) ve oradan da öteye geçerek «Yıldızlar'a ait Bölgeler »e (Naksatramandala) yükselebilirlerdi.

Böylece, bazı vimanalar;

a. Güneş Sistemi'ni katedecek şekilde yapılıyorlardı.

b. Galaksi'yi katedecek şekilde yapılıyorlardı.

( Vimanalar, Tarih Öncesi Uzay Araçları - Bilim Araştırma Merkezi )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...