Jump to content

The Secret


hexagram

Önerilen Mesajlar

Tanıtımı:

 

 

"Bu sırrın ne olduğunu söyleyemem.Tek söyleyebildiğim varolduğu."

(Alexander Graham Bell-Telefonun Mucidi) Çağlar boyu nesilden nesile geçerken, bir çok insan ona göz dikti, onu gizledi, kaybetti, çaldı, büyük paralar karşılığı satın alanlar oldu. Tarihteki en önemli insanların bazıları yüzyıllar ka-dar eski olan “Sır”ra vakıf olmuşlardı. Eflatun, Galileo, Beethoven, Edison, Carnegie, Einstein ve diğer mucitler, bilim adamları ile büyük düşünürler “Sır”rı biliyorlardı; ve şimdi “Sır” dünyaya açıklanıyor.

“Sır”rı öğrendiğinizde, istediğiniz her şeyi elde etmeyi, yapmayı, ya da istediğiniz her şey olmayı da öğrenmiş olacak; asıl kimliğinizi bulacak ve hayatta sizi bekleyen gerçek ihtişamın ne olduğunu göreceksiniz.

Sizce dünya nüfusunun sadece %1’lik bir kısmını oluşturan bir kesimin tüm maddi gelirin %96'sına sahip olması bir tesadüf mü?

Olağanüstü bir servete sahip olmak ister misiniz?

 

Muhteşem bir malikanede yaşamak ister misiniz

Ömrünüz boyunca hiç sıkıntıya düşmeden bolluk, bereket içinde yaşamak ister misiniz?

Ruh eşinizi bulmak ya da huzurlu, mutlu bir evlilik yaşamak ister misiniz?

Peki kendinize sorun. Gerçekten ne, ama ne istersiniz?

Amaçlarınıza ulaşmak için bu kitabı kullanmaya başlayabilirsiniz. Yaşamınızdaki herhangi bir şey için bir cevap, bir rehber arıyorsanız, sorunuzu sorun, cevap alacağınıza inanın ve bu kitabı rastgele açın. Açılan sayfada aradığınız ce-vabı ve tavsiyeyi bulacaksınız.

"Sır tüm olmuşların, olanların ve olacakların cevabıdır."

(Ralph Waldo Emerson-Filozof)

 

http://www.ilknokta.com/img/Metas/t/978-9944-482-13-4.jpg

 

 

Böyle yazılıyor tanıtımında,okuyan var mı bu kitabı,böyle abartılıp durulmasının sebebi ne acaba?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

okumadım ama izledim, aynı cümleler..ben gerçeğin tamamını evrenin en büyük sırrını verdiklerine kesinlikle katılmıyorum. yıllar önceki düşünce gücü kitaplarının ısıtılıp piyasaya sürülmüş yeni hali..bu konuda fikri olmayan, düşüncenin kıymetini bilmeyenler için kuşkusuz önemli olacaktır, hatta çoğu kişinin hayatını etkileyebilir. Ama şu da bir gerçek ki, hep maddiyat ağırlıklı, nasıl para kazanırız, nasıl hayalimizdeki eve sahip oluruz tavrı insana evrenin gerçeğini vermez, uyandırdım imajıyla uyutur ve pek çok kişinin psikolojisi de olumsuz etkilenebilir. Satış kaygısıyla anlamı fazlaca abartılmış ama dediğim gibi bilgi edinmek isteyen okusun ya da izlesin de zaten bu konularla yıllardır ilgilenen kişilere bir şey katmıyor bence. Bildiğimiz çekim yasası anlatılıp duruyor ve diğer yasalardan bahsedilmemesi de insanları bazen boş umutlara, fikirlere sürükleyip, pasifize edip bunalıma bile sokabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ben d eöyle tahmin ettim ama açıklamayı okuyunca da anlam veremedim :S

yani böyle abartılması o kadar saçma ki.İnadına almıcam bu kitabı :D

Tamamen pisaya amaçlı geliyor bana.Zaten dediğin gibi bu kitap bu konularla hiç uğraşmayanlar için iyi bir şey olabailir ve bu aşırı abartı...

Ve maddi içerikli olduğu da anlaşılıyor,dünyanın %1'inde para çokmuş.Sanki herşey para ve paraya ulaşınca sırra ulaşmış oluyormuşuz gibi...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba,

 

Önce kendi düşündüklerimi yazmakla başlamak istedim.

 

Evet herkes seçin, odaklanın, çalışın, alın! Demiş. Bunu diyenler en az on yıl çalışmış, kurslara gitmiş, denemiş ve sonunda başarmış. Hepsinin hayat hikayesinde kayıplar var. İflaslar var. Ayrılmış aileler var. Bir tek kaybetmedikleri inanç. Bu yaklaşıma bakıp "Ben sırrı bilmiyorum ya da her yolu denedim gene de onların yaptıklarını yapamadım" diye umutsuzluğa kapılanların sayısı bir hayli olmalı. Sırrı bilmediğim için bu hastalıktan ölecek miyim, bilseydim ölmezdim, bu sırrı ne pahasına olursa olsun elde etmeliyim diye yaklaşanlar yok mu? Bir dolu. Sadece bizim aramızda değil, tüm dünyada.

 

Ve diyelim ki tuttu yaptığımız ve istediğimiz her şeyi - madde planında - elde ettik. Evimiz, arabamız, sağlığımız, her şey var. Bu paketle beraber gelecek bir duygu daha var. Korku, kaybetme korkusu! Çünkü gelen her şeyi ilüzyon ortamında yaratıyorsunuz. buradaki tatmin duygusunun sonu yok. Bir şey daha, bir şey daha... nereye kadar yaratacaksınız?

 

Sizde gerçek bir tatmin duygusu yaratacak ne olabilir? Geçici olmayan, kalıcı olan tatmin duygusu nedir? Onu nasıl elde edebiliriz?

 

İçte olan, her daim bizde olan, bizimle gelen ve gidecek olan hangi duygu olabilir.

 

Ben bu yasaya;

 

ÇEKİM DEĞİL, SEÇİM DEĞİL, TESLİMİYET YASASI diyorum.

 

İçimizde olana inandığımızda, dıştakine teslim olduğumuzda Kutsal Kitabımız bakın Enfâl Suresi 63. ayetinde diyor ki:

 

Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

 

Yani içinizde olanı değiştirip, evrene teslim olacaksınız. O size mutlaka ki murad ettiğinin en hayırlısını getirecektir.

 

 

Secret'ın içinde yer alan - mucizeleri gerçekleştiren- insanlar çok önceden beri varlar. Yokluktan kendilerini ısrarla ve yılmadan çalışarak kendi branşlarında önemli yerle taşıdılar. Kullandıkları yöntemleri iş hayatı için geliştirdiler. İnsanların ne istediklerine yoğunlaşarak baktıkları piyasada en yoğun talebin başarıya, zenginliğe giden yolun olduğunu gördüler. NLP de böyle doğdu. Ruhsal sıkıntılarımıza çare bulmak için değil, maddi sıkıntılara çare bulmak için. Daha çok nasıl satılır? Daha çok nasıl tüketilir? Ve derslerinden biri, başarılı olmak için başarılı olan insanlarla konuşun, hayat hikayelerini okuyun ve onları izleyin diyor. Bu dersi uygulayan bir bayan, başarılı bu varlıkların peşine düşüp, projesini anlatıyor ve her biri ile yaklaşık üç buçuk saatlik konuşmalar yapıyor. Bu konuşmaları kırparak, aradan belki de en vurucu olanları seçerek, topluyor ve ortaya secret filmi çıkıyor. Ve bizlerin evlerine kadar ulaşıyor. Filmi olmazsa kitabıyla.

 

Secret da yer alanlardan biri olan Bill Haris benim derslerini takip ettiğim, kendisinden NLP öğrendiğim, zihin eşiği cdlerini düzenli dinleyerek, beynimi farklı frekanslara açtığım bir öğretme. Filmde yer alan kişilerin filmde ve kitapta anlatılmayanları derlemiş. Sekiz haftalık bir seri halinde, sekiziyle yaptığı birer saati aşan konuşmaları, ve konuşma metinlerini gönderdi. Ben bunlardan bazılarını seçerek burada sizinle paylaşıyorum. Satır aralarından çıkartılacak çok şeyler olabilir.

 

 

JAMES RAY

 

Soru: Bazıları bu işin içinde para olmasına çok kızıyor. Buna bakışın nedir?

 

Batıda paran olmadan spritüalite ile ilgilenemezsin, spritüel olamazsın. Araştırma yapacaksın, kurslar alacaksın, seyahat edeceksin. Milyoner ya da bilyoner olmana gerek yok ama eğer kendini geliştirmek istiyorsan bunlara yeterli paran olması lazım.

 

Yaratılışın herhangi bir yerini lanetliyorsan, Tanrının sana akışını lanetliyorsundur. Her şey bir kaynaktan geliyor. Zamanın başından beri böyle öğretildi. Şimdi bilim de her şeyin tek morfojenik alandan geldiğini söylüyor. Bu alana bir çok ad verebilirsiniz. Bazıları sıfır noktası diyor, bazıları kuantum hologram! Bazı bilim adamları ise Tanrının zihni diyorlar. Sonuçta adı ne olursa olsun, din ve bilim her şeyin kaynağının aynı olduğunu kabul ediyor. Ve enerji bu kaynaktan üçüncü boyuta gelerek form olarak tezahür ediyor, yani son model bir Mercedes ile, kutsal Kabe taşı aynı kaynaktan geliyor. Bunun için, yaratılışın her hangi bir bölümünü lanetlemek, Tanrıyı lanetlemektir diyorum.

 

Soru: Ama doğuda özellikle Buda öğretisinde, maddi olan şeylerden kurtulunduğunda aydınlanmaya ulaşılacağı anlatılıyor. Onun için maddeyi bırakın deniyor. Bu bana anlamsız geliyor. Çünkü Tanrı bizim zengin olmamızı ister. Zengin olmak, birileri için değerli olan bir şey yarattığınızın göstergesidir.

 

Evet, adına ne derseniz deyin, kaynak her şekilde sonsuz zenginliğe sahiptir. Eğer yaşamınızda mutsuzluk, parasızlık, huzursuzluk vs varsa, kaynaktan fişiniz çekilmiş demektir. Öz fakir değildir. Öz hasta değildir. Kaynağa fişi takıp, bunun nasıl işlediğini anlayanlar, ne seçerlerse seçsinler, hakkettikleri şeyi alacaklarını bilirler.

 

(Ben burada fişi takmaktan, o tek kaynağa teslim olmayı anlıyorum.)

Her şey tek kaynaktan geldiğine göre, kaynağa ters düşen hiçbir şey olamaz demektir. O zaman - bir şeyin olması, olmamasından - daha iyidir. Yani zenginliğin olması, olmamasından daha iyidir.

 

Bilim demişken foton ve DNA ilişkisini anlatıyor. Yüzde yetmişbeşinin uyuduğunu. DNA nın yüzde yirmibeşini kullanabildiğimizi ve bu sarmalı rahat, gevşek tutmamız gerektiğini bunun için de endişeden, stresten uzak bir yaşam lazım.

 

Kalp anne karnında beyinden önce oluşuyor. Kendine ait bir idrak gücü var. Bedenin dışına yayılabilen bir enerji alanı var. Ve biliyorsunuz ki insanlar en çok kalp krizinden ölüyorlar. Negatif duygularla DNA sıkılışıyor ve daha azı yaşıyor ve ölüyor.

 

Kalbinizle düşünün demek onun idrak kabiliyeti olduğunu anlatıyor.

 

DNAnın dünyanın yapıldığı malzeme, ışık , üzerinde direk etkisi var. Kimler SİMYAGER o zaman? DNAsını doğru kullananlar!

 

Ve ŞÜKÜR DNA yı açıyor.

 

Soru: İnsanlar iki yaşında dili kullanmaya başladıklarında, evreni oluşturan şeyleri parçalara ayırarak öğrenmeye, kategorize etmeye başlıyorlar. Ayrı olaylar, ayrı şeyler kavramı içinde öğrenme gerçekleşirken, tüm bunların kavramlar olduğunu unutuyoruz. Bir realite haritası yaratıyoruz beynimizde ve o haritaya göre hareket ediyoruz. Gerçekte evren tek bir bütün, tek bir proses ve ayrı şeyler fikri sadece bir ilüzyon.

 

JR Evet big bange de inansanız, Allah'a da, her şeyin tek kaynaktan, teklikten geldiği aşikar. O zaman her şek aslında tek. O aynı noktayla bağlantılı. Arada mesafe yok. Zaman yok, mekan yok. DNA deneyleri de bunu gösteriyor. Kelebek etkisi diye anlatılan da bu.

 

DNA nın, evrenin yapı taşı olan fotonlar üstündeki etkisini biliyoruz. DNA yı ise kalbimize ait duygu ve hislerle direk olarak kontrol edebiliyoruz. Ve böylelikle mekansız olan maddeyi de böylece kendimize çekebilir ya da yaşantımızda yer almasını sağlayabiliriz. Yani, tezahür ettirmek istediğim şey ile rezonansına uyumlandığım anda, o nerde olursa olsun, istek Çinde ister Hawaide, DNAmı açarak, ona göndereceğim enerji alanı ile onu kendime alabilirim. Bu da hokus pokus değil.

 

Soru: Şimdi bunu dinleyip, ya ben aydan aya üç kuruş maaşla geçinen bir insanım, bütün bunları nasıl gerçekleştireceğim. Teorik şeyler bunlar, diyen birine neler söyleyebilirsin?

 

JR: Önce yaşamınızda ne istediğinize ve yaşamınızda neyi seçtiğinize çok net, berrak, açık bir şekilde niyetlenin. Neyi seçtiğinizi dile getirin. Neyi istediğinizi değil. İstemek suptil alanda sizde olmayanın enerjisini korumaktır. Yani, para istiyorum dediğinizde aslında benim param yok diyorsunuz. E, nolmuş yani. Sadece bir olguyu dile getiriyorsunuz. Ve o olgunun enerjisini yaşatıyorsunuz. Bunun yerine, "Yaratmayı seçtiğim şey zenginliktir" demeniz doğru. Ama insanlara, yaşamınızda neyi yaratmayı seçiyorsunuz, diye sorduğunuzda net bir yanıt alamazsınız. Çoğunlukla size neyi istemediklerini söyleyeceklerdir.

 

Her neyse, yaşamınızda neyi seçtiğiniz konusunda net bir niyetiniz olsun. Her şeyin mümkün olduğu bu alanda, niyetiniz konusunda büyük düşünecek cesareti taşıyın ve cüretkar olun. Kuantum fizik bize her şeyin tek bir parçacıktan geldiğıni söylüyor. Sadece niyet o tek parçacık için yeterli. Üç boyutlu dünyada quantum fizikten bize ne demeyin, çünkü quantum fiziğin tezahür alanı bu üç boyutlu dünyamız. Onun için önce niyetinizle parçacığı yaratıyorsunuz.

 

Seçmek, denince; insanlar hep yaşama amaçlarının ne olduğunu bir türlü bulamadıklarını söylüyor. Ben de onlara yaşam amacı bulunmaz, seçilir! Diyorum. Yaşam amacınızı seçin!

 

Sonra yaşamınızda yaratmayı seçtiğiniz bu niyete odaklanın. İlginizi bu niyet üstünde yoğunlaştırın.

 

Ama, bu noktada insanlar tekrar korkmaya başlıyor, ya yanlış bir şey seçersem? Ya hata yaparsam, ya beceremezsem. Bir başka deyişle, istemediklerine odaklanıyorlar, ve odaklandıkları tezahür ediyor yani istemedikleri.

 

İsadan beşyüz yıl evvel yazılmış olan Kızıldeniz parşömenlerinde deniyor ki, "Ademoğulları ve kızlarının üç barınağı vardır: düşünceleri, duyguları ve bedenleri." Bu üçü bir olduğunda dağlara yürü derler ve dağlar yürür. İncil'de İsa, hardal tanesi kadar inancın varsa, dağa yürü dersin ve dağ yürür, diyor.

 

Evet, önce niyetimizi oluşturduk. Bu düşünce. Buna ben spritüel prototip diyorum. Bunu düşüncede netleştiriyorsunuz. İmgelerinizi yapıyorsunuz. Berrak bir resim haline getiriyorsunuz. Bunlar hep düşünce.

 

Sonra duygular ve beden geliyor. Bunu biraz açalım. Çünkü duygular ve hisler anlam olarak karışıyor insanlarda. Duygular, harekete geçmiş enerjidir. Duygunun %99'u harekettir. Beden, duyguların harekete enerji sağladığı yerdir. Hisler ise kalp merkezidir. Hisler, düşünce ve duyguların kombinasyonundan oluşur. Hisler bedenin içindedir. Organı vardır: Kalp.

 

Doğuda alt çakraları filtre eden, üst çakralara geçiş kapısı olan kalp. Doğu öğretilerine bakarsanız, alt çakralar duygu merkezleridir ve bedeni hareket ettiren merkezler bunlardır. Niyete çıktığınızda, hissetmeniz, bir biliş haline geçmeniz lazım. Niyetlendiğiniz şeyin olmuş ve bitmiş olduğunu biliş haline. Bundan emin olma haline. Bu biliş hali sizi eyleme taşır. (amele) Bu biliş, bu vibrasyon, bu enerji nerde hissedilir. Kalpte. Bu biliş haline geçince, dış dünyada ne olursa olsun, biliş halimin tam tersi bir tezahür olsa bile, niyetim gerçekleşmiş bitmiş gibi hareket etmeye başlanır.

 

Diyelim ki dinleyici bir milyon doları yaratmayı seçiyor. Buna niyetleniyor. Gerçekten bunu bilirse, bugünkü davranışı nasıl olurdu? Bir milyon doları olan bir insan neler yapar? Ama zor olan nokta bu işte. Bedeni, düşünceyi, hissi, bedeni işin içine koymak lazım. O duyguyu tutmak, o bedeni tutmak, ve o bedeni nerde durduğunuza bakarak değil, gitmek istediğiniz noktada duruyor gibi harekete geçirmek gerek. Bilmem anlatabildim mi?

 

İnsanlar burada kopuyorlar. Kişisel gelişim çalışmalarının çoğunda, düşüncenin gücü öğretilir bilirsiniz. Bence bir direksiyondan başka bir şey değil. Düşünce bir direksiyon sistemi. Tekerlekler ise beden. Motorunuz olmadan harekete geçebilir misiniz? Motor, yani düşünce ve duygularınızın bir kombinasyonu olmadan olmaz. Motor ise sürücüdür. Duygu ve düşüncelerinden oluşan hisleri kalp merkezinde taşıyan sürücü. Bedeni, duygusu ve hislerini bir araya getirerek DNAsını etkileyecek titreşimleri dış dünyaya göndererek, evrenin yapı taşı olan -mekansız- fotonları etkileyerek, seçtiğini kendine çeken sürücü. Gerçek bir tutkuyla duygularını yoğunlaştırabilmek gerek. Ve eyleme geçmek.

 

Soru Bu noktada insanlar korkuya kapılıyorlar. Herekete geçecek param yok korkusu onların odaklarını olmayana çeviriyor ve kısır döngü başlıyor.

 

JR: Para ile ilgili örnekler veriyoruz çünkü enerjinin bildiğimiz en somut hali bu. İlişkilerde de aynı şey geçerli. Hepimiz tezahür üstadıyız. Hepimiz odaklanarak seçtiğimiz şeyleri yaşıyoruz. Bu döngüden çıkmak gerçek bir uzmanlık gerektiriyor.

Dünya tehlikeli bir yer, onun tehlikelerinden korunmam lazım diye düşünen birisi, hep tehlikeleri çeker. Odaklandığı nokta tehlikedir çünkü. Ve kendine zarar verir. Travma geçirir. DNAsını kapatır. Fotonların kendisine gelmesini kapatır. Dar alanda kalp, kriz geçirir.

 

 

 

HALE DWOSKIN

 

- Bu yöntemlerle uğraşanlar menüyü yemekle o kadar meşguller ki, yemeğe bir türlü geçemiyorlar.

 

-Tüm duyguları, düşünceleri, sorunları yoldan çekince siz kimsiniz?

 

-Gerçek basittir, karışık olsaydı herkes anlardı.

 

- Yaşam kolaylaşınca, insanlar korkmaya başlıyor. Şimdi her şey iyiye gidiyor. Neden? Kötü bir şey mi olmak üzere?

 

- İnsanlar acılarına çok bağlı. Doğu öğretileri halıyı ayağınızın altından çeker, sorunda yok der, çözümde. Sen de yoksun. Tüm rolleri, kavramları çekince, tutunacak bir şey kalmaz. Zaten tutunmaya da gerek yok çünkü sen, olan her şeysin.

 

-Alan Watts, doğduğun andan itibaren serbest bir düşüş içinde olduğundan, dışındakilere tutunarak durduğunu sanıyorsun, oysa onlar da seninle beraber düşüyorlar. Yani bunun bir yardımı yok.

 

Yarattıkları bu persona, suyun üstünde durmaya çalışan bir insanın çırpınması gibi. Çırpınırsa suyun üstünde kalacağını sanıyor. Acı çeken olmasaydı, çırpınan olmasaydı, kim olacaklardı ya da ne bilmiyorlar.

 

İnsanların çoğu özgürlüğü, bir maddeye bağlamışlar. O olmazsa özgür olabileceklerine inanmıyorlar. Her şey olduklarını bilmiyorlar.

 

Akışı kontrol etmeye ve hatta bir noktada durdurmaya çalışıyorlar. Bıraktığınız zaman bolluğa kavuşursunuz, kontrol ettiğinizde hep az olduğu korkusu ile tutmaya çalışmak vardır. Yokluk bilinci içinde yokluğa düşmemek için. Ve bu odak noktasından bakınca da sürekli yokluk gelir. Kendinizi iyi hissettiğinizde de, sanki daha iyi duygular yokmuş gibi bu duyguda tutunmak da yanlış. İyi duygular içindeyken de bırakmak lazım.

 

Sevgi ve nefret birliğin iki uç noktasından başka bir şey değil. İkisi de tek duygu aslında. İkisini de bırakmak lazım. Biri kötü deyip ötekine tutunmak bir şey değiştirmiyor. Birlik duygusu sevgide değil, olana teslim olmadadır.Birisini ye bir şeyi sevmek, onun kendinizin dışında olduğunu kabul etmektir, öyleyse bu nasıl bir birlik?

 

Akıl sürekli olarak, sizin ayrı bir kişilik olduğunuzu ispatlayacak düşünceleri yaratma peşinde sürekli ayrılık ilüzyonunun realite ilüzyonunu yaratmaktadır. Aklı susturduğunuzda, tüm sesler kesilir, gürültü biter, ve geride sadece gerçek kimliğiniz kalır. Aklın kölesi olanlar, akıllı olduklarını sanırken, aklı sahip kılarlar, aklın üstadı olanlar, ihtiyaç duyduklarında kullanacakları bir akla sahip olduklarını bilirler, aklın sahibidirler.

 

Sizi yoran dış dünyada olanlar mı, olana gösterdiğiniz direnç mi? Suya düştünüz boğulmamak için suya gösterdiğiniz direnç mi sizi boğar yoksa su mu? Oysa su, suya teslim olduğunuzda çok eğlenceli bile olabilirdi. Siz bir şeye direndiğinizi sanırken aslında dişinizle tırnağınızla, tüm kemiklerinizle duygu ve düşüncelerinizle olan her şeye direniyorsunuzdur. Buna bir ayağınız frende iken arabayı yürütmeye çalışmak diyebiliriz. Böyle anlarda sevdiğimiz şeyleri de yapamaz, göremez, duyamaz duruma geliriz. Dur şimdi deriz hayata, çünkü direnmekle meşgulüzdür.

 

Bir şeyi anlatmaktan ve anlaşılmak istemekten vazgeçtiğinizde her şey aşikar olur. Olanı görürsünüz. Bütünde olduğunuzu görürsünüz. Anlatmak ve anlaşılmak ayrı olmak inadından başka bir şey değildir.

 

Çocuk düştüğünde, çevresinde kimse yoksa düştüğünü anlatacak, oyununa devam eder. Birisi varsa ağlar, ilgi görürse , kurban kesilir. Susması için her şey verilir kendisine. Doğal oyun kesilmiş, kendi oyunu başlamıştır. Kurban olma ve kazanma oyunu. Bu oyun sürer gider. Eski hikayeleri kullana kullana, hep eski malzemeleri dönüştüre dönüştüre oynar dururuz ayrılık oyununu. Dur dediğinizde, asıl yaşama geri dönersiniz. Akışa kendinizi bırakırsınız ve dünya size kendiliğinden akar. Baskı altında sınırlı alanda kalmış enerji serbest kalmıştır. Bu nasıl bir özgürlük duygusu bir bilseniz.

 

Paranın her zaman iki yüzü vardır. Biri ya da diğeri olmak zorunda değilsiniz. İki yüzün birliğindeki enerjiyi fark ettiğinizde özgürlük başlar. Çok iyi olduğunuz bir anda her hangi bir şey sizi dibe vurdurabilir. O iki duyguyu hızlı geçişlerle yaşamaya çalışın. Sonunda bu iki titreşimin birbirinin içinde yok olduğunu, farksızlaştığını görürsünüz Birliğini fark edersiniz. Bende yok diyerek istemeyi bıraktığınızda evrendeki bereketi keşfedersiniz. Evren size akmaktadır.

 

 

 

 

 

 

JOHN ASSARAF

 

- Elde etmek istediğiniz her sonuç için, sadece o sonuca özel düşünme ve davranış kalıpları geliştirmeniz gereklidir. İşiniz bunu bulmak ve ona adapte olmaktır. Esneklik gerekir. Bunda da egomuz yolumuzu keser. İnsanlar bir şey istiyor ama o şey uğruna düşünce ve harketlerini değiştirmeye yanaşmıyorlar. Eskisi gibi düşünecek ve davranacaklar ama yeni sonuçlar alacaklar.

 

- Düş gücü olanlar yaratıcılar. Bir de yapanlar var.

 

- Amacı belirledikten sonra yola çıkıyoruz. Yola takılıyor, amacı unutuyoruz. Yol değiştirilebilinir. Ama biz yola sıkı sıkı tutunuyoruz.

 

- Gökyüzünde her şey yerli yerinde duruyor da, bir sizin mi peşinde olduklarınızın yeri karışık? Bu zeki doğanın kuralları içinde oynamaya başlarsanız, evren size hizmet eder.

 

- Önce istediğinizin net bir resmini çizin. Netlik en temel ilke. Evrene kendi iradenizi onun iradesi ile birleştirmek istediğiniz net bir talimat verin yani. Talimat hazırlamak bu konuda odaklanmanızı sağlıyor. Odaklanmak beyne talimat vermektir.

 

Beyninizin kumanda tablosu en karmaşık jet uçağından daha karmaşık. Onu otomatik pilota bağlamışken, şimdi rasgele bir düğmeye basıp, bu uçak niye düşüp yandı diye bakıyorsunuz.

Bunda hayret edecek ne var? Ben hergün bir saat bir şey üzerinde çalışırım. Böylelikle sürekli öğrenirim.

-

- Talimatları verince evren içinden yanıt hemen gelir, ama şuurlu aklın lineer zamanı içinde sizin onu bulmanız, görmeniz veya duymanız zaman alır. Sabırlı olun.

 

- Soru sormaya gelince, sizler hep bunlar neden başıma geldi diye soruyorsunuz. Evrende size, anlamadın madem bir daha anlatayım diyor. Bununla başa çıkmak için ne yapabilirim, ne yapmalıyım, nasıl bu sorunu aşarım diye düşünmeniz lazım.

 

- İnsanlar genellikle yaşam amaçlarını bulamadıklarını söylüyorlar, ben de onlara amacın bulunacak bir şey olmadığını, onun kararını verdiklerini, yani onu seçtiklerini söylüyorum.

 

- Bir sorun daha var, başarı amacınız kendini genellikle bir iş elbisesi içinde gösteriyor ve hemen siz, ama ben çalışmak istemiyorum. Tepeden inse olmaz mı diyorsunuz. Onun için amacı bulmak, üstelik hazır bulmak istiyorsunuz. Böylelikle aslında yapmak istemediğinize odaklanıyorsunuz. Ve başarıya asla ulaşamıyorsunuz. Yapmak istemediğinize odaklanmak zehir gibidir.

 

- Sürekli olumsuza odaklandıktan sonra bir değişim yapıp yapmak istediğinize odaklanmak biraz zaman alıyor. Değişim zordur. Bazı insanların sistemi böyle kurulmuştur üstelik. Her şeyi tersten görürler. Onları değiştirmek daha zordur. Dualite dünyasında her iki halinde olduğunu bilip, onların hiçbir yönüne duygusal olarak bağlanmadan, sonuca odaklanın.

 

- işte her şey ters gidiyorsa, evde de ters gider. Bu her şey olumsuz demek değildir. Sadece size uygun değil. Hoşunuza gitmiyor. O kadar. Böyle düşünün.

Negatife odaklandığınızda beyninizde negatif kimyasallar ürüyor. Pozitif bir şeye odaklandığınızda ise, beyinde pozitif kimyasallar üretiriz. Nörobiyoloji alanındaki bu gelişmeleri bile bile kendinize zarar verecek tercihleri mi yaparsınız, yoksa yararlı olanları mı?

 

- Beyninizdeki otopilot programlarını yenileme vakti geldi. Yeni programlar yükleyin. Evrenle ve diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağınıza dair kontrolu elinize alacağınız yeni programlar.

 

- Başkalarının istediklerini onlara veren insanlar, istediklerini alanlardır.

 

- Her yıl başı kendi kendimle o yıla ait en çılgın düşlerimi içeren bağlayıcı bir anlaşma yaparım. Bu anlaşmayı imzalayarak, her ne pahasına olursa olsun bu anlaşmaya sadık kalacağıma ve onu gerçekleştirmek için elimden gelen her şeyi yapacağıma yemin ederim.

 

- Amacınızı seçtiniz, ona odaklandınızmı ona ait bilgi toplayın ama doğru bilgiler. Ve bu bilgiyi destekleyecek doğru eylemlere girişin. Başarı kaçınılmazdır.

 

- Her sabah egzersiz yaparım. Meditasyon yaparım. O gün yapacaklarımı yazarım. Her gün 6 önemli şey sıralarım. Bir saat çalışırım. Kuantum fizik, şirket kurma, beyin vs konularında. Sağlıklı beslenirim. Takdir ederim. Severim. Eğlenirim. Bana yarayan formül bu.

 

- Beyinde bilgileri alan ve toplayan bir merkez varmış. Bir de bilinçli olmayan kısmı var. Algılar ve davranışlarla ilgili. Bu kısım bilgi bölümünden ihtiyacı olan bilgiyi alıp, komutu veriyor. Varlığımızın ruhsal tarafı diyelim buna. Bilgi toplayan şuurlu tarafımız sürekli öbür tarafa davranışlarımızı etkileyecek bilgiyi veriyor. Bilgilerin girişi ile çıkışı arasındaki zaman, davranışlarımızın şimdideki kalitesini belirliyor. Şimdiki çocuklar öyle mi? Ben çocuklarıma hiç karışmıyorum. Bilgiyi aldınız, kararı verin ve eyleme geçin. Bilgiyi aldın, kararı ver ve eyleme geç. Hemen. Bizim de bunu yapmamız beyindeki devreleri yeni bilgilerle yükleyerek, hatları değiştirmemiz lazım. Ancak o zaman istediğimiz neticeleri elde ederiz. Şimdi siyah beyaz televizyonda, renkli film seyretmeye çalışıyoruz.

 

- İnsan bedeninin orkestra lideri, beynin ön lobunda. Beynin %35-40 ını temsil ediyor. Yaşamımızdaki her şeyi idare edecek olan o olmasına rağmen çoğumuzda orkestra şefi uyuyor. Otomatik pilota bağlamış. Onu uyandırmak ve ışıkları yakmak lazım.

 

- Pazara ihtiyaçlarınızı değil, tohumlarınızı götürün.

 

- Önce elinizdeki imkanların götürdüğü yere kadar gidin. Ordan daha ileriyi görmeniz mümkün olur. Yeter ki yürümeye başlayın.

 

- Unutmayın ki bu beden sonunda başlangıcına dönecek yani, hidrojen, oksijen, nitrojen, karbon olacak. Yani her birimiz karbon birimleriz. Bu nedenle her şeyden önce , sevin, sevin, sevin diyorum...

 

Alıntı: http://www.biryolcu.com/secret

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nedir bu Secret olayı? Biz Tanrı'nın doğum günüyüz ve kendi yolumuzda

yürüyoruz. Neden karşı karşıya geliyoruz? Sevmiyorum ben başka

birinin eseriyle ilgili olumsuz yorumda bulunmayı. Herhangi bir

gazeteci sorsa, cevap vermeyeceğim. Neden reddedemeyeceğim

gazeteciler üzerinden gelerek Secret hakkında yorumda bulunmak

zorunda bırakıyorsun beni? Neler oluyor?

 

Dona

Mistik felsefe, tehlikeli bir atakla karşı karşıya. Bundan haberdar

olmak isteyeceğini düşündüm. Haber vermeseydim sonsuza kadar bana

söylenir dururdun ;

 

Zararsız görüntü veren bir kitap… İnsanlara istediği herşeye

kavuşabileceğini "müjdeliyor". Satış rekorları kırmakta. Ne güzel sır

açıklanıyor, kitleler hayallerine kavuşuyor. Daha doğrusu siz öyle

zannediyorsunuz…

 

Kitleler hayallerine kavuşmuyor küçüğüm. Kitleler tarihin en büyük

hayal kırıklığına doğru sürükleniyor. Secret'la sırrın kendisi ifade

edilmiyor. Sır sadece ima ediliyor. Sırrın gerçek hali, Tevrat'ın ve

İncil'in değiştirilmesinin altında yatan "sır"dır. Kitleleri koyun

sürüsü olarak yönetmenin felsefesi, kitleleri sürüleştirmek için son

kozunu oynuyor. Şimdi bu oyunu deşifre etmenin vakti…

 

"İstersen olur" bu tanrısallığın sloganıdır.

Evet, istersen olur. Tabi, sen bedelini ödemeye hazırsan… Kitapta

sana verdiğim "Ama… kartı" bilgisini hatırlamalısın. Sana bu bilgiyi

vermeden seni hayal kurmaya teşvik etseydim ne olurdu biliyor musun?

Yıkılırdın. Kurduğun hayaller gerçek olurdu, sen onlarla ilgili

ödemen gereken bedelden önceden haberdar edilmeden.

 

Sır bilgisi kitlelere eksik verildi.

Ve insanoğlu, hayalleriyle birlikte yükleneceği yükten bihaber.

 

Sır Edison'dan emsal verdi. Ben sana Graham Bell'den örnek vereceğim.

 

Dünyayı değiştirecek ve size büyük servet kazandıracak bir icadın

mucidi olmak ister misin sorusuna kitleler hep bir ağızdan Evet!

yanıtını verirler.

 

Aynı kitlelere zorlu ve başarıya ulaşacağından asla emin olamayacağın

bu yolda karşına çıkacak tüm travmaları yüklenmeye hazır mısın

sorusunu sorduğunda, aynı kitleler hemen homurdanmaya başlayacaktır.

 

Graham Bell… Telefonun mucidi, milyonlar insanın yerinde olmak

isteyeceği Graham Bell en büyük hayalini gerçekleştirmişti. Yıllarca

mahkeme koridorlarında süründürüldü. Telgraf endüstrisi tarafından…

Graham Bell, bu bedeli yüklenmeyi kabul ettiği için Telefonun mucidi

Graham Bell oldu. Freud'un patatese talim etmeyi kabul ettiği için

Freud olduğu gibi…

 

Talih oyunlarına düşkün bir toplum düşün.

Büyüğüyle küçüğüyle istisnasız her talihli,

ikramiyeyi kazandıktan sonraki bir ay içinde ölseydi…

O toplum piyango bileti almaya devam eder miydi?

 

Küçüğüm dünyanın karanlık yüzü , mistik felsefenin temeline dinamit

koydu. Bu yolun sonunda kaybeden şu an neyin olup bitmekte olduğunun

farkında olmayan, tüm dünya mistikleri olacak. Hayal zannedilen

hırsların gerçekleşmesiyle beraber gelen travma, öfke krizleriyle

evlerde kütüphanelerin alaşağı edilmesine, evlerdeki mistik

kitapların yakılmasına kadar sürecek. En büyük hırsını gerçekleştirip

zengin olan baba, bedel olarak evladını verdiğinde ona iyimserlikten,

olumlu düşünceden bahsetmek için sana saldırmasını göze alman

gerekecek. İnsanlar spritüel olan hiçbirşeyi duymak istemeyecekler.

 

Kitleler hayallerine kavuşturulmuyor küçüğüm.

Kitleler, tarihlerinin en büyük hayal kırıklığına hazırlanıyor.

Bu yolun sonu toplumların hayal kurmaya tövbe etmesine çıkıyor.

 

Secret, aynı zamanda kozmik mekanizmaya dönük tarihin en büyük

sabotajı…

Bir insan grubu kozmik yasaları nasıl sabote edebilir? Bunu çok merak

ettiğine eminim.

 

Kişinin beyni bir çarktır. Ben istiyorum dediğinde bu çark dönmeye

başlar. Bu çark döndükçe, isteklerin ve onun bedellerini çekmeye

başlarsın. Evrenin gerçek çekim yasası budur. Ve şu anda

bilinçlendirilmemiş kitleler, bu çarkı neler olacağını bilmeden

döndürmeye başladı. Yaşayacaklarını bilmeden, buna hazırlanmadan.

Kozmik yasalar asla durmaz, daima işler. Kitleler eksik

bilgilendiriliyor diyerek biz bu yasaları durduramayız.

Evren "bilmiyordum"u asla mazeret olarak kabul etmeyeceği için.

Tanrı'nın sistemini, Tanrı'ya karşı mücadelede kullanmak… İşte bu

sabotajdır. Bugün bu sabotajı hayata geçirenler, tarihten bildiğimiz

tanıdık yüzlerdir. İnsanları özgürleştirmek için Tanrı tarafından

gönderilen kutsal kitapları, Tanrı'nın bu arzusunu durdurmak kullanan

eski dostlarımız: Kabalacılar.

 

Yüzyıllardır sizi biz yönetiyoruz. Şimdi tanrısal özgürlüğünüze

kavuşmaya mı karar verdiniz? Bağımsız olmak, zincirlerinizden

kurtulmak mı istiyorsunuz? Hadi durmayın! Bir süreliğine de olsa

özgürsünüz. Hepiniz hayal kurun. Şunu bilin özgürlük için açtığımız

bu kapıdan, birgün mutlaka geri geleceksiniz…

 

Bu durumda bizim yapabileceğimiz tek şey, çarka müdahale etmeden

eksik olan bilgiyi ivedilikle farklı kanallardan bireylere

ulaştırmaktır.

 

"Bedeller" konusunu gizlemek, kader-dua denklemini yat-kat-arabayla

sınırlamak-süslemek… Bu rahmani değil şeytani bir frekansın ürünüdür

ve bu şerre kanal olan herkes bunun bedelini "son kuruşuna kadar"

ödeyecektir. Çekim yasası…

 

Tekamülün 9. basamağına ait bir bilginin, tekamülün 8. basamağındaki

bir dünyaya sunulması yüzyılın ruhsal felaketidir. İstersen olur

yaklaşımının bireylerle buluşturulması için, bireyin iki şeye sahip

olması elzemdir;

1- Yüksek farkındalık.

2- Derinlere varan arınmışlık.

1

"Kimilerinin sesini duyuyorum. Bu yeni bir bilgi değil. Daha

öncelerden yüzlerce kere yazılmış, okunmuş birşeydi. Bunda bu kadar

abartacak ne var ki?" diyorlar.

 

Ey yeryüzünün arınmış bilgeleri.

Siz bu bilgiyle, girdiğiniz uzun bir mistik yolda kesiştiniz.

Şimdi kitleler, spritüel tek satır okumamış kitleler bu bilgiyle

buluşuyorlar. Daha güzel arabalara binebilmek için… İlaçların

satışının süpermarketlere kaydırılmasıdır bu. Prospektüsleri yok

edilerek. Yan etkili şifa haplarının, bonibon ambalajında

şişelenmesidir.

Mistik pazar büyüyor iyimserliğini derhal terkediniz.

 

2

Çekim yasasının tekamül sürecinden bağımsız olarak, tek başına satışa

sunulması… Rab bu yolu asla tercih etmez. O, kişiye kadim bir bilgi

vermeden onu bilgiye hazırlar. Arındırarak.

 

Arınma olmadan kişi "çekmeye" başlarsa ne olur… Secret, olumlu düşün

olumlu şeyler başına gelsin der. Bu mistik bir yalandır. İnsanlara bu

haliyle sunulan çekim yasasının işe yarayacağı tek varlık grubu

Meleklerdir. İnsanlar değil… Melekler, nefs sahibi olmadıkları için

içlerinde olumsuz hiçbir zerrecik yoktur. Bu nedenle olumsuzu

çekmezler. Peki ya insan? Tekamül yürüyüşündeki insanoğlu öyle midir?

İnsanoğlu nefs sahibidir, zihin çarkını döndürmeye başladığında

içinde arınmamışlılığın olumsuz potansiyelinden ötürü, kendine

musibetleri de çekecektir. Denizde attığın oltaya, nükleer atıkların

tutulmasıdır bu. Sağlıklı balıklar tutabilmen için, önce denizin

temizlenmesi gerekir. Oltasının ucundan olumsuz musibetler çıkan

insanlara, "Olumlu düşünseydin böyle olmazdı" demek ve işin içinden

böyle çıkmak bu hiç de farkındalığı yüksek bir tavır değildir.

İnsanlar için yazılmış kitapların yazarlarının, okuyucularının

birer "insan" olduğunun "farkında" olmasında büyük yarar var.

 

Çünkü Polyannacılık, kişiyi arındırmaya yetmez.

Arınma, esaslı ve derinlikli bir iştir.

Kişinin Tanrı ile arasındaki mesele çözülmeden yapılacak hiçbir suni

teneffüs,

kişiye kalıcı bir nefes aldırmayacaktır.

 

Kişi neyin hırs, neyin hayal olduğunun ayırdında olmazsa, çekim

yasası fitili hayalleri değil hırsları gerçekleştirmek üzere

ateşlenir. Doğrusu bu çok ama çok ağır bedelleri beraberinde

getirecektir.

 

Bu metin, iyi yada kötü niyetle Çekim Yasası'nı eksik bir şekilde

toplumlara sunanlara ve onlara aracı olanlara bir uyarıdır. Bugünden,

17.07.07'den itibaren, isteyerek yada istemeyerek dünyanın karanlık

yüzüne hizmet eden bu çabanın içinde olanların insanlık üzerinde

yaptığı ruhsal tahribat, gene onların üzerinden telafi edilecektir.

Gizledikleri "bedeller" konusu, kendilerine herkesin gözü önünde

ödettirilecek bedeller üzerinden okuyucularına anlatılacaktır. Bu iyi

yada kötü niyetli kişilerin yaşayacağı kişisel felaketler, ciddi ve

dikkate değer bir okuyucu tepkisiyle sonlanacaktır:

"Sen neden olumlu düşünmedin de tüm bunlar başına geldi?"

***

 

Olumlu düşüncenin gücü, bu yola baş koymuş spritüel gönüllerin

yükselttiği bir trenddir ve işte Secret bu trendin başaşağı inişinin

dönüm noktası olmak üzere tasarlanmıştır. Bir kitap değil bir proje

olarak.

 

Hayal kurmaya tövbe ettirilmiş toplumlar,

eskisinden daha da "iyi" Kabala sürüleri haline getirilmek isteniyor

ki bu yeryüzünün tüm bilgelerinin rehavet uykusundan uyanıp, oyunu

görüp hareket geçmesini gerektiren olağan dışı bir durumdur.

 

Şunu unutma küçüğüm. Gerçek sırrın kitlelere açıklanması "Sistem"in

varlığına karşı çok büyük ve dayanılmaz bir tehdittir. Çünkü, Dünya

endüstrileri insanoğlunun acizliği üzerine kuruludur. Hakiki sır,

aczi ortadan kaldırır ve bu "sistemin" tüm silahlarıyla karşı koyması

gereken bir durumdur.

 

Oysa Secret "sırrını" kitlelere "sistem"in kendisi ulaştırmıştır.

Kitabevlerine girdiğinde seninle aynı boyda karşında duran devasa

Secret panolarını hatırla. Arkasındaki bugüne dek bir kitapla ilgili

görülmemiş ölçekteki reklam ve promosyon atağını da hatırla. Bu kitap

sistemin göbeğinden geldi. Sistemin, kendisini samimi olarak tehdit

eden birşeye bu denli destek vermesi düşünülemezdi.

 

Bu, İsa'nın nefesini ensesinde hisseden Kabalacıların başlattığı bir

ataktır.

Bu, İsa'nın gelişini haber alanların, İsa'nın önünü kesmek için

başlattığı karşı bir ataktır. "İstersen olur"un gerçek ve kadim

sırrını insanoğluna verecek kişi İsa'dır. İsa, toplu inisiyasyon

demektir. Kabalist dehanın amacı İsa ışıl ışıl parıldayarak ortaya

çıktığında, karşısında hayal kırıklığıyla yoğurulmuş, bedbaht ruhlar

bulmasıdır.

Tanrısal özgüvenin yok edilmesidir.

İsa'ya biz bu filmi daha önceden gördük reaksiyonunun

verdirtilmesidir.

Küçüğüm Sır, Sırrın dejenere edilmesidir…

 

İnsanlara hatırlatmamızda büyük yarar var. Tanrı'nın doğum günü, daha

Secret Amerika'da piyasaya çıkmadan önce yayınlandı. Secret, kitabın

son bölümündeki "Huruf-u Mukatta'yı dejenere ederlerdi. Muhammed

sırrı onlara bu yüzden vermedi" satırlarının bir kehanetidir.

Sırların dejenere ifşası… Bu kabalistik bir meslektir.

 

Sonsöz…

Bu "kusursuz" plan ilk defa senin ülkende tökezledi. Bu kitabın

yayınlandığı bunca ülkenin içinden bu kitap, bir "tesadüfün" eseri

olarak Türkiye'de "skandal" kelimesiyle yanyana geldi. Bu kusursuz

plan sadece tek bir ülkede tökezledi küçüğüm. Tanrı'nın doğum günü

ülkesi Türkiye'de…

 

Bu best-seller'ın Türkiye yayıncısının, bu kadar çok iyi para

kazanırken durduk yerde Türkiye'nin birinci gazetesinde

neden "yazarla" sahte bir röportaj düzeneği kurma yoluna gittiğini

kimse anlayamamıştı…

 

"Bedeller" konusunun gizlenmesine aracı olursan, büyük bedel ödersin.

Kendi "Secret"ını yaşayarak… Mesleki itibarını kaybederek…

Çok para kazanacaksın.

"Ama" bu süreçte itibarın da yok olacak.

Bunu gerçekten istiyor musun?

 

Sır, hayrın sırrı olsaydı, herhalde önce kendi yayıncısını ihya

ederdi,

öyle değil mi?

 

Sanıyorum artık Tanrı'nın doğum günü'nün Secret'la neden karşı

karşıya geldiğini biliyorsun ☺ Dostların da öyle. Secret okuyan

herkesi, yan etkiler konusunda bilgilendirmek.

Bu, tüm bilgelere verilmiş bir görevdir.

Tanrı'nın doğum günü ailesine sevgilerle

 

Dona

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

arkadaslar ben de bu "sır" adlı kitabı okuyanlardanım.Oncelıkle sunu solemek sıterım kı bu kıtapta anlatılanların bır kısmına karsıyım eet ama benımsedıgım yerler de var yok degıller!

 

şimid guzel kardesım sole bi cumle kullanmıssın:

"Kişinin beyni bir çarktır. Ben istiyorum dediğinde bu çark dönmeye

başlar. Bu çark döndükçe, isteklerin ve onun bedellerini çekmeye

başlarsın. Evrenin gerçek çekim yasası budur."

bu noktada sana su soruyu yoneltmek sıterım eet madem cekım yasası bole bı durum ise bız bunun bedellerını de neden ortadan kaldırmayalım?Yani cekım yasasını neden kendı silahıyla vurmayalım?

bana bu konuda yardımcı olursanız sevinirim!

 

gelelim baska bı konuya.

yine sole bi cumle kullanmıssın:

"Tanrı'nın sistemini, Tanrı'ya karşı mücadelede kullanmak…"

şimdi guzel kardeşim bu "sır"adlı kitapta cekımyasasının size verdıklerı ıcın sukredın sagdece cekım yasasnın getirdikleri için degıl sahıp oldugunuz seyler içinde sukredın derilgilenen arkadslarımdan bu konuyada bı acıklık getırmesını rıca edıyorum

 

benım en cok canımı sıkan noktaya geldı sıra:

kıtapta suna benzer bi şeyler soyluyor(tam emin degılım ama anlatılmak ıstenen aynı):

"sıradan bır ınsana sorun dunyanın yaratıcısı ne ya da kım size Tanrı diye cevap verecektır.Pekı Tanrı kımdır dıye sorarsanız Tanrı onceden berı vardı ve var olmaya devam edecektır der.

bır kuantum fızıkcısıne sorarsanız eger dunyayı yaratan kım ya da ne size enerjı dıye cevap verecektır diyor.Pekı enerji nedir diye sorarsaniz enerjı onceden beri vardı ve var olmaya devam edecektır der diyor."arkadaslar burda Tanrı ve enerjıye dıkkat cekmek ıstıyorum yanı bu sır bıze dıyor kı Tanrı ve enerjı aynı seyler bizde bu enerjının bı parcasıyız yanı bız Tanrının bır parcasıyız

baglantıyı surdan yapıcam:

Yıllar oncesınden tassavvuf edebiyatının ortaya ılk cıktıgı donemlerde bu tasavvufcuların ortaya attıkları bı kavram vardı vahdet-i vucud.Neydi bu vahdet-i vucud kavramı;

vahdet-i vucut:tek beden anlamına gelir.dunyada ve evrende gorup gorebılecegınız her sey Allahın bır yansımasıdır.

 

bu donemdekı tassavvuf edebiyatcıları ortaya cıkıp:Ben Hak'ımdediklerı için asılmıslardır.aslında adamlar burda ortaya cıkıp ben Tanrıyım demek ıstemıyorlar ben Tanrının bır parcasını içimde tasıyorum demek ııstıyor.

 

bu durumda tassavvufcuların sırrın bır parcada bıldıklerı anlamına gelırkı burda islamıyetten soz edıyoruz burda osmanlıdan soz edıyoruz bunların arasında kabala gıbı bır felsefı yaklasım ya da dusuncenın soz konusubıle olmayacagını dusunuyorumarkadaslar!

bu konuda da bana yardımcı olursanız sevınırım!

 

tsk!

sevgi ve saygılarımla!!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SpawN arkadaşım aslında sorunu gayet akılcı bi şekilde açıklamışsın. Tasavvuf atalarınızın dininden kurtulun mana kelimede saklıdır der. Zira sen bunu güzel bi örnekle açıklamışsın; Ben Hak'ım. Aslına bakarsan enerji kavramı Allah ı ima edebilecek (dikkat tam manasıyla açıklayabilecek demiyorum) nadir kelimelerden biri. Gözümüze (kelimede mana;Aklımıza) çekilmiş bi perdeden söz edilir. Yani bence o na erişmeden ancak varsayımlarda bulunabiliriz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar gonderdiğim tüm yazılar alıntıdır.zaten dikkat ederseniz gonderdiğim yazılar birbiri ile çelişiyor. oradan anlayabilirsiniz. .

konular birbiriyle çelişiyor çünkü, bazı yazılar ''sır'' kitabından bazı yazılar ise , bu kitaba muhalif yazarlardan ( ''Tanrı'nın doğum günü'' kitabından)

...derleme için teşekkürler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ben de secreti hem okudum hem de izledim ve birkaç sefer. bunları daha önce den biliyodum (anneannemden). ve hayatımıda buna göre kurulu. çok hoş bişey diyo elime baktığımda kırışıklıklarımı görüyorum, hücrelerimi molaküllerimi atomları mı ve o atamların hareketini sağlayan bir enerji. bir güç bu güce hep tanrı denir allah denir, rab denir, yaratıcı denir. yaratan ise bu enerjidir. bu enerji sende var. bu enerji seni heryerde. seni ayakta tutmaya yarıyo, yürümeni sağlıyo koşmanı uyumanı ve onu bulmanı sağlıyo. peki tanrı için şimdiye kadar duyduğumuz bize anlatılan şeyler neler bunların aynısı değilmi. birebir aynısı. önemli olan doğru yorumlamak. kuranı bile açtığın da herkes aynı yorumda bulunmuyo. neden? çünkü bir gerçek yok, herkes anladığını yapabilir. tanrı bunu istiyo. eğer böyle olmasa açık açık yazardı herhal de. neye inanırsan onu yaşarsın neyi istersen o olur çünkü o enerji senin özünde var.

saygılarımla...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Geçenlerde Nil Gün’ün Cine 5 te yayınlanan “ÇekimYasası” programına katıldım. Orada beni izleyenler birkaç kaçamak cümle arasında kadere inandığımı farketmişlerdir. Ama çekim yasasına da inanıyorum. Belki izleyenler arasında “peki bu nasıl bir şey?” diye düşünenleriniz olmuştur...

 

 

 

Son günlerde, gerek Nil Gün’ün Çekim Yasası gerekse diğer The Secret veya Sır kitabını okuyan tüm arkadaşlar çekim yasasını hemen uygulamaya koyuldular. “Hımmmmm, gerçekten çalışıyor!!!!” Herkes birbirine telefonlar ediyor, isteklerinin yerine geldiğini söylüyordu. Tüm plajlarda ya herkesin elinde ya da plaj çantalarının içinden görünen hafifçe yana yatmış The Secret... Ama o da ne?.. Hay Allah! Olacak şey değil.. Zamanla bazı şeyler ters gidiyor.Bazıları ise sırrı hayata geçirmeyi hiç beceremiyor. Hafif bunalım var. Biraz güven eksikliği.. “Aaaaaaaa! Sen yapamıyorsun şekerim. Yürekten dile...”

 

 

 

“Ne ekersen onu biçersin” Jyotish-Vedik Astrolojisi bu yasa üzerine kurulmuştur. Aslında “Çekim Yasası”nın sırrı, düşüncelerin zihne ekilmesi, yüksek titreşim hallerinde mutlulukla canlandırma yapılması ve sonuç olarak düşüncelerin somutlaşmasıdır. Yani “Ne ekersen onu biçersin”dir.

 

 

 

Peki “Çekim Yasası”-Sır bilgisiyle neyi, ne kadar hayatımıza çekebiliriz? Zaten kaderde yazılı çizili olanları mı yoksa artık Sır ‘rı bildiğimize göre yeni ektiklerimizi mi hemen biçiyoruz? İşte yine “Tavuk mu Yumurtadan, Yumurta mı Tavuktan çıkıyor”? Devamlı kafa yorduğum soru, özgür irade mi? kader mi???

 

Çekim Yasasına göre kişi tamamiyle özgürdür.

 

 

 

İşte burada, bana göre gökyüzünün konumu, transitler, progressler, dashalar, tithiler, Ay’ın Güneş’in yogaları ve daha an’ın kalitesini belirleyen sayısız ögeler..... veeeeee tabiii kişinin Astrolojik doğum haritası ve türevsel haritaları çok şey söylemekte....”Yukarıda ne varsa, aşağıda o vardır”.

 

 

 

Bence “Çekim Yasası”nın bilgisini kişiler uyguladığı halde çalışmıyorsa kendi haritalarına ve an’a göre gökyüzünün olumlu zamanlarını beklemeleri gerekecek!!!

 

 

 

Şimdi Dirah Akademi’nin e-posta ile verdiğim Vedik Astroloji kursunun ders notlarının arasında yer alan Astrolojinin geçerliliği hakkında, Sri Yukteswar’ın, müridi Yogananda Parahamsa’nın sorusuna, bu konuda verdiği cevabın bir bölümüne bir kez daha göz atalım :

 

 

 

Yaradılışın bütün bölümleri birbirine bağlıdır ve aralarında bir etkileşim vardır. Evrenin dengeli ritmi karşılıklı ilişkilerden kaynaklanır. Kişi bir insan olarak iki kuvvet grubuyla savaşmalıdır. Birincisi, kendi benliği içinde, toprak, ateş, su, hava ve esirik elemanların birbirine karışmasından oluşan kargaşalar; ikincisi, doğanın, ayrıştırıp dağıtıcı dış güçleridir. İnsan, ölümlülüğü ile mücadele ettiği sürece, göğün ve dünyanın sayısız dönüşümlerinden etkilenmektedir.

 

 

 

Astroloji, insanın, gezegensel uyarılara verdiği tepkinin incelenmesidir. Yıldızlar, bilinçli bir iyilikseverliğe veya düşmanlığa sahip değildir; onlar sadece pozitif ve negatif ışınlar yayar. Bunlar tek başlarına insanlığa olumlu ve olumsuz olamaz ancak her insanın geçmişte harekete geçirdiği sebep-sonuç dengelerinin kurulup iyi işlev görmesi için, kanunlara uygun bir kanal sunar.

 

 

 

Bir çocuk, göğe ait ışınların, onun kişisel karmasıyla matematiksel bir uyum içinde olduğu günde ve saatte doğarsa horoskopu, değiştirilemeyen geçmişini ve bunun gelecekteki muhtemel sonuçlarını ortaya koyan ve bu nedenle mücadele etmeyi gerektiren bir portre sunar. Fakat doğuma ait harita ancak sezgisel bilgisi olan insanlar tarafından doğru bir şekilde yorumlanabilir ve bu tür insanlar da oldukça azdır

 

.

 

Doğum anında, gökyüzünde çarpıcı ve süslü bir şekilde belirtilen mesaj kaderi – geçmişteki iyi veya kötü hareketlerin neticelerini – vurgulamak için değil, insanda kendi evrensel esaretinden kurtulma iradesini uyandırmak içindir. İnsan, yapmış olduklarını geri alabilir. Şu anda hayatında hüküm sürmekte olan etkilerin sebeplerini, geçmişte herhangi bir şekilde harekete geçiren, yine kişinin kendisinden başkası değildir. İnsan her türlü sınırlamanın üstesinden gelebilir çünkü ilk başta, bu sınırlamaları, kendi hareketleriyle, bizzat kendi yaratmıştır ve ikinci olarak da gezegensel baskılardan etkilenmeyen ruhsal kaynaklara sahiptir.

 

 

 

Astroloji’ye karşı hissedilen batıl nitelikli korku, insanı, bir köle gibi, mekanik yönlendirilmeye bağlı bir robot yapar. Bilge insan yaradılışa karşı olan sadakatini, Yaradan’a sadakate dönüştürerek, gezegenlerini yani geçmişini yener. Ruh’la bir olduğunu idrak ettikçe, madde tarafından hükmedilişi giderek azalır. Ruh her zaman özgürdür; ölümsüzdür çünkü doğmamıştır. Yıldızlar tarafından idare edilemez.

 

 

 

İnsan bir ruh olarak, bedene sahiptir. Özdeşlik duygusunu doğru olarak oturtabildiğinde, tüm zorlayıcı modelleri geride bırakır. Aklı karışmış bir şekilde, ruhsal unutkanlığın sıradan konumunda kaldığı sürece, etrafındaki yasaların süptil engellerine takılacaktır.

 

Tanrı, Düzen’dir; kendini odaklayabilen kişinin yaptığı hiçbir şey kusurlu olmayacaktır. Eylemleri, astrolojik yasaya doğallık ve doğrulukla uyacak bir zamanlamaya sahip olacaktır.”

 

 

 

Kişi özgür olabilmek için haritasındaki yazgının üstüne çıkabilmelidir. Ancak o zaman zaten olacak olan mı oluyor yoksa gerçekten şimdi dilediklerimiz karmamızdan bağımsız olarak mı çalışıyor, sorusuna cevap verilebilir. İşte SIR!!!!!!!

 

 

 

Merih Akalın

 

22-Temmuz –2007

 

Bodrum

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Okudum...Beğenenlere saygı duyarım ama okuduğumda aklımda beliren fikir aynen şuydu..'' Hayatımda bu kadar abartılan saçma bir psikolojik gelişim kitabı okumadım! '' ...Felsefesi belli olumlu düşün! OLmuyor işte öyle demekle...Yazdıkları da sanki çok kolay gibi anlatıyor..İyi elektrik gönder iyi elektrik al..İyi şeyler düşün iyi şeyler olsun...Okudum , teknikleri uyguladım , zaman verdim.... Ama sonuç olarak ben beğenmedim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

shitt!yarıladım,bana şizocum & zezecim söölemişti bu kitabı,iyiki bahsetmişler...gerçekten inandıkça ve güvendikçe sorun çıkmadan herşeyi başarabiliyor insan...ama güvenmek ve inanmak sanıldığı kadar kolay değil...en azından benim için... :(

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

birçok inancın sır"rı çıkmaya başlamış kitapçılarda gördüğüm kadarıyla henüz okumadım da izlemedim de başka bir yoldan çıkıyorum meydana ben de... birkaç tekerlek üstünden gidiyorum... ama insanın içini ve gerceği görmeye başladığı o noktada sözlerin kifayetsizliği kalıyor belki de...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

şimdi ilginç yanı, bu secret adlı kitabın herşeyin sırrını verdiği gibi bir laf...efendim, bildiğim kadarı ile; sır herkes tarafından bilinmez...ama bunu herkes biliyor ve herkeslerde öğrenmek için kitabı satın alıyor..kitap bir dönem ülkemiz korsan tezgahlarında da arz-ı endam etmiştir ki hala etmektedir. Ama size söyleyeyim, bu kitabın tek sırrı vardır ve iki kişiye kazandırır...

işte açıklıyorum;

 

bu kitabın sırrı, satılacak olmasıdır ve kazanacak kişiler; yayınevi sahibi ve yazarıdır...onun dışında hiçbir işe yaramayan ve kağıda yazık denilecek bir kitaptır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hayatım da okuduğum ..ve bitiremediğim sıkıcı tek kitaptır...bu kadar anlamı olmayan bir kitap olamaz...

 

hayatın gerçek acı yinlerini nasıl pozitif düşünüp artı yapabiliriz..okurken kitap resmen açık ve net beynimi tırmaladı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben kitabı okudum,uyguladım ve hayatım değişti... BU KADAR

Sonuç alamayanlar işe inanmayanlardır EINSTEIN 'ın bir sözü var: Akıl olmasaydı evren de olmazdı...

Biraz olsun şu çekim yasasına inanan arkadaşlar varsa araştırın derim çünkü ben istediğim herşeye sahip olabiliyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...