Jump to content

La Fontaine


Dolunay

Önerilen Mesajlar

LA FONTAINE

 

237.jpg

 

Fransız şair ve fabl yazarı Jean de la Fontaine 1621–1695 yılları arasında yaşamıştır. Bütün dünyada fabllarıyla tanınmıştır. Bir taşra memurunun oğludur. Babası öldükten sonra onun sular ve ormanlar müdürlüğü işini sürdürdü. Yeni evlendiği eşini bırakarak Paris’e gitti. Koruyucuları arasında kralın başkâtibi Fouquet ile Boulillon dükü, çok kültürlü ve zeki olan Mademe de La Sablıore vardı. La Fontaine bu çevrede nüktedanlığı, şen oluşu ve dilden dile dolaşan unutkanlığı ile kısa sürede sevilen bir kişi oldu. Ünlü fabllarını Aisopos’tan ve Hint masallarından yararlanıp manzum olarak yazmaya başladı. Hayatının sonlarında Fransız Akademisine seçildi.

Fabl türünün en güzel örneklerini veren La Fontaine, fabllarında insanların zayıf taraflarını çok güzel yansıttığı gibi çeşitli karakterleri hayvanlarla simgeleyerek açıkça söylenmesi, eleştirilip yerilmesi yasak olan düşüncelerini bir mizah havası içinde ustaca dile getirdi. Amacı bireysel ve toplumsal aksaklıkları düzeltme, insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde daha dikkatli olmalarını sağlamaktı.

La Fontaine’in fabllarından bir bölümü Orhan Veli Kanık tarafından manzum olarak Türkçe’ye başarıyla çevrildi.

 

Kaynak: Arif Hikmet Par, Şairler ve Yazarlar kitabı.

 

La Fontaine masallarından bazı örnekler:

 

AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA

 

238.jpg

 

Ağustos Böceği’ni tanımayanınız var mı? Belki vardır. Ben size birazcık tanıtayım isterseniz. Bütün yaz saz çalıp şarkı söyleyen, gününü eğlenerek geçiren bir böcektir. Kırlara pikniğe gittiğinizde bu böceği görmeseniz bile sesini mutlaka duymuşsunuzdur. Cıır! Cııırl…

Karıncayı sizlere tanıtmamama gerek var mı? Hepimiz tanırız karıncayı, çalışkanlığı ile ün yapmıştır. Bütün yaz işi gücü yuvasına yiyecek taşımaktır. Niye mi? Karınca uzun kış günlerini düşünmektedir de ondan.

İşte masalımızın kahramanları bu çalışkan karınca ile eğlenmeyi pek seven bu ağustos böceği.

Yaz mevsimi bütün güzelliği ile devam edip gidiyordu. Ağustos böceği’nin keyfine diyecek yoktu. Sıcaktan kaçmak için çok kolay bir ağaç gölgesi buluyordu. Koyu gölgede hemen sazını eline alıyor, çalmaya başlıyordu. Ardından bir de türkü tutturuyor, keyfine keyif katıyordu. Bu arada çevredeki canlıları rahatsız ettiğinin farkında bile değildi.

—Ağustos Böceği, lütfen biraz sessiz olur musun? Gürültüden rahatsız oluyoruz.

Diye şikâyet edenlere aldırdığı bile yoktu.

—Rahatsız oluyorsanız, kendinize başka bir yer bulun. Ben sizin rahatınız için sanatımı icra etmekten vaz mı geçeyim? Diye savunma yapıyordu.

Karnı acıktığında fazla uğraşmadan yiyecek bulabiliyordu. Çünkü mevsim yaz, etrafta yiyecek boldu. Bitkilerin tohumları, küçük börtü böcek Ağustos Böceği’nin yemek masasını dolduruyordu.

Karınca kan ter içinde kendi vücudunun üç dört katı büyüklüğünde bir tohumu yuvasına taşımaya uğraşıyordu. Yorgunluktan mecali kalmamıştı. Biraz dinlenmek ve soluklanmak için durdu. Alnında biriken terleri, elinin tersiyle sildi. Bu arada ağacın koyu gölgesinde yan gelip yatan Ağustos Böceği ile karşı karşıya geldi. Ağustos Böceğine selam vererek:

—Ağustos Böceği, herhalde kış hazırlıklarını bitirdin. Onun için böyle rahat rahat oturuyorsun; dedi.

Ağustos böceği gülerek cevap verdi:

—Ben sizin gibi tüm gün çalışamam. Ben büyük bir sanatçıyım. Saz çalar şarkı söylerim. Herkesi eğlendiririm, cevabını verdi.

Karınca bu cevaba çok sinirlenmişti. Fakat Ağustos Böceği’ne laf anlatamayacağını anlamıştı. Onun için kendi işine döndü. Tohumu zorla da olsa yuvasına götürdü. Bu iş bütün yaz devam etti. Karınca yuvasına yem taşıyor, ambarlarını dolduruyordu. Ağustos Böceği ise gölgeden gölgeye koşuyor, saz çalıp türkü söylüyordu.

Sayılı gün çabuk geçer. Güzel yaz günlerinin sonu da çabuk geldi. Sert rüzgârlar esmeye başladı. Ağustos böceği artık saz çalıp türkü söylemeyi bırakmıştı. Karnını doyurmak günden güne zorlaşıyordu. Artık yaz günlerindeki gibi çabucak yiyecek bulamıyordu. Bitkilerin meyveleri bitmiş. Tohumlar ya toprağa karışmış ya da bir hayvan tarafından toplanmıştı. Ortalıkta börtü böcek de görünmüyordu. Ağustos Böceği akşama kadar dolaşıyor fakat yine de karnı aç kalıyordu.

Bu günler de çabucak geçiverdi. Kara kış gelip kapıya dayandı. Bir sabah uyandıklarında dünyanın beyaz örtüyle kaplanmış olduğunu gördüler. Her yer karlarla kaplıydı. Ağustos Böceği’nin boğazından günlerdir bir tek lokma bile geçmemişti. Soğuktan da tir tir titriyordu. Ne yapacağını ne edeceğini bilemiyordu. Birden aklına sıcak yaz günleri geldi. Ne güzeldi o günler. Her yer yiyecek doluydu. Karnını doyuruyor, gölgede sazını çalıyordu. Birden aklına karınca geldi. O bütün yaz yuvasına yiyecek taşımıştı.”Ondan biraz ödünç yiyecek istesem” diye düşündü. Fakat bu fikri kendi de beğenmedi. Çünkü yaz mevsiminde Karınca’nın sözlerine kulak vermemişti.

Fakat midesinden gelen gurultular Ağustos Böceği’nin fikrinin çabuk değişmesine neden oldu. Ne olursa olsun, karıncaya gideyim diye düşündü. Doğruca karıncanın yuvasına gitti. Kapıyı çaldı.”Tak! Tak!” içeriden karıncanın sesi duyuldu.”Kim o?”Ağustos Böceği dışarıdan:

—Karınca kardeş ben geldim; Ağustos Böceği, kapıyı aç, dedi.

Karınca kapıyı açtı. Kapı açılınca Ağustos Böceği’nin yüzüne odanın sıcak havası vurdu. Karınca kaşları çatı:

—Ne istiyorsun Ağustos Böceği? Diye sordu.

Ağustos Böceği tüm yüzsüzlüğü ile:

—Karınca kardeş karnım çok aç. Bana biraz yiyecek verir misin? Borcumu yaz geldiğinde öderim, dedi.

Karınca:

—Bütün yaz ne yaptın? Diye sordu.

Ağustos Böceği gururla:

—Bütün yaz saz çalıp, türkü söyledim, dedi.

Karınca:

—Ne mutlu size. Demek bütün yaz saz çalıp şarkı söylediniz. O zaman şimdi de buyurun oynayın biraz, demiş.

Ardından kapıyı kapatıp evine girmiş.

 

KARGA İLE TİLKİ

http://www.anneyiz.biz/admin/haber/pics/musicyerli1408Ç-2.jpg

 

Güzel bir orman köyünün kenarında ne olur? Tabi ki; orman değil mi? İşte bu ormanda yaşayan bir karga sürüsü varmış. Bu karga sürüsü ormanda bol bol yiyecek bulurmuş. Fakat içlerimden biri yiyecekleri beğenmezmiş. Köye gider, köylülerin ürettiği ürünlerden çalar ve bunları yermiş.

İşte bizim Kara Karga bir gün yine çok acıkmış. Acıkmasına acıkmış da yine köyden bir şeyler yemek istiyormuş. Kanatlarını açmış ve çırparak uçmaya başlamış. Az sonra köye ulaşmış. Kimselere görünmeden bir ağacın dalına konuvermiş. Bu ağaç bir evin bahçesindeymiş. Karakarga etrafı gözetlemeye başlamış. Acaba nerde ağzıma layık bir yiyecek var? Diye söyleniyormuş. O sırada evin açık penceresi dikkatini çekmiş. Açık pencereli oda mutfaktan başka bir yer değilmiş. Oda da bir masa ve masada da bir tabak duruyormuş. Tabakta kocaman bir peynir dilimi varmış. Karakarganın ağzı sulanmış. Önce sağa, sonra sola bakmış. Tekrar sağa bakıp pencereden içeriye girivermiş. Girmesi ile peyniri kapıp, çıkması bir olmuş.

Ev sahibi karakargayı fark etmiş. Etmesine etmiş, ama ona yetişmesi mümkün değilmiş. Ardından bağırıp kalmış.”Karga seni tutarım, kanadını yolarım” Diye söylenmiş.

Karakarga yaptığı işten memnun ormana uçmuş. Ormanda bir ağacın dalına konmuş. Niyeti çaldığı bu peyniri afiyetle yemekmiş.

Orman olur da hiç boş olur mu? Tam o sırada kurnaz tilki oradan geçiyormuş. Sabahtan beri ormanda dolaşmadık bir yer bırakmamış. Fakat aç karnının gurultusunu bastıracak bir lokma bile bulamamış.

Aç ve üzgün üzgün yürüyen tilkinin burnuna peynir kokusu gelmiş. Birdenbire gözleri fal taşı gibi açılmış. Ağzı sulanmış ve iştahla dudaklarını şapırdatmış. Kokunun geldiği yere doğru hamle yapmış. Koku onu karakarganın bulunduğu ağacın altına getirmiş.

Karakargayı ve ağzındaki peyniri gören tilki sevinçten deliye dönmüş. Aç karnıma az sonra, nefis bir peynir parçası girecek, diye düşünmüş. Anında bir plan yapmış ve planını uygulamaya başlamış.

—Günaydın karga kardeş! Bugün ne kadar da güzel görünüyorsunuz. Parlak tüyleriniz, güneşte parıl parıl parlıyor. Kostümünüz size çok yakışmış, demiş.

Karakarga bu iltifatlara çok sevinmiş. Fakat ağzında peynir olduğu için cevap verememiş. Kurnaz tilki konuşmasına devam etmiş.

—Eğer sesiniz de böyle güzelse, bu ormanda hiç kimse güzellikte sizinle boy ölçüşemez.

Bu sözler karakarganın çok hoşuna gitmiş. Hem kim övülmekten hoşlanmaz ki? O kadar sevinmiş, o kadar sevinmiş ki, neredeyse sevinçten havalara uçacakmış. Heyecandan tilkiye ne diyeceğini bilememiş.

Tilki planın işlemekte olduğunu görüp pek bir sevinmiş. Güzel sözler söylemeye, karakargayı pohpohlamaya devam etmiş.

—Sayın karga hazretleri, o güzel sesinizle bana bir şarkı söyler misiniz?

Karakarga bu güzel sözleri duyunca neredeyse dilini yutuyormuş. Hülyalara dalmış, kendini ormanın en güzel hayvanı olarak görüyormuş.

Kurnaz tilki, karakarganın konuşmadığını görünce, güzel sözler söylemeye devam etmiş.

—Efendim, eğer sesiniz de sizin kadar güzelse siz bu ormana kral olursunuz. Bu ormanın sizin gibi güzel sesli bir krala ihtiyacı var. O güzel sesinizi duyan bizlere de size itaat etmekten başka bir şey kalmaz, diye yağ çekmeyi sürdürmüş.

Karakarga duyduklarına inanamıyormuş. Sanki bir rüyada olduğunu düşünüyormuş. Bu rüyanın sonsuza kadar da bitmemesini istiyormuş. Konduğu dalda şöyle bir toparlanmış. Gururla dikilmiş. Artık güzel sesini tüm ormana duyurmanın zamanının geldiğini düşünüyormuş. Ormana kral olmak, gerçekten kulağa hoş geliyormuş. Şarkısını söylemek için hazırlanmış:

—Gaaaaaak! Diye gagasını açmış.

Karakarga “Gak!” der demez, ağzındaki peynir yere düşmüş. Bu tam da kurnaz tilkinin beklediği anmış. Peyniri kapar kapmaz, yalayıp yutuvermiş.Sonrada karnını okşamaya başlamış.”Oh!Aç mideme bir lokma bir şeyler girdi.” Diyerek sevincini belli etmiş.

Kral karga şaşkınmış. Daha neler olduğunu anlayamamış. Az önce krallık hayalleri kurarken, şimdi ağzındaki peynir de yokmuş. Kurnaz tilki karakargaya dönerek:

—Karga kardeş, peynir için teşekkürler. Sana son bir söz daha söyleyeyim. Verdiğim bu dersi de hiç unutma. Bir parça peynire sana bu dersi başka kimseler vermez. Her yüze güleni dost sanma, demiş.

 

Kaynak: La Fontaine’den Seçmeler-Parıltı yayıncılık

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...