Jump to content

18 Mart Çanakkale Zaferi


masal perisi

Önerilen Mesajlar

Bugün 20. Yy. ın en büyük savaşlarından biri olan Çanakkale Savaşlarının yıl dönümü.Bu savaş Türk tarihindeki en önemli savaşlardan biridir. Osmanlı Devleti, 1914-1918 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri Olan Almanya ve Bulgaristan’ın yanında yer aldı. İngilizler ve Fransızlar ise, İtilaf Devletleri adı altında bir araya geldiler. İtilaf Devletleri Rus Çarı II. Nicola’nın Bolşevikler Karşısında zor durumda kalması üzerine Rusya’ya yardım etmek amacıyla Çanakkale Boğazına girdiler. Ancak ’” Çanakkale Geçilmez!’’ diyen Mehmetçik vardı orada.18 Mart 1915’te Nusret Mayın Gemisi, düşman gemilerini topa tutarak Çanakkale’nin sularına gömdü.

 

Düşman güçleri bunun üzerine Gelibolu, yarımadasına asker çıkardılar. Savaşçı bir ulus olarak bilinen Anzakları da getiren İngilizler, Mehmetçiğin süngüsü karşısında büyük bir yenilgiye uğradılar. Mustafa Kemal’in kumanda ettiği ordular, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan getirilen askerleri Arıburnu, Anafartalar, Conkbayırı cephelerinde yenerek büyük zafer elde ettiler. Bu savaşlar dünyanın en zorlu, en kanlı mücadelesidir.253.000 askerimiz şehit düşmüştür

 

Bu topraklar için seve seve ölüme giden şehitlerimiz için ‘’Çanakkale Şehitler Abidisi’’dikildi.’’Çanakkale Geçilmez.’’ sözü altın harflerle tarih sayfalarına yazıldı. Topraklarımızda; ne aradıklarını, niçin geldiklerini bilmeden ölen düşman askerleri için Atatürk ’Topraklarımızda yatan bu askerler bizim konuklarımızdır, rahat uyusunlar.’’ diyerek ne denli hoşgörülü bir komutan olduğunu dünyaya gösterdi. Çanakkale zaferiyle İstanbul işgalden kurtuldu. Yardım gitmeyince Rusya’da Çarlık rejimi yıkıldı. Mustafa Kemal, Türk ve dünya kamuoyuna adını duyurdu.18 Mart Çanakkale Zaferi’nin Ulusal Kurtulış Savaşı’na zemin hazırladığı apaçık görülür.

 

Batılı savaş tarihçileri, Çanakkale Savunması’ndaki başarıyı, genellikle, o sırada Osmanlı ordusunda görev yapan Alman generallerine mal ederek Cevat Paşa’nın ve Mustafa Kemal’in başarılarını gölgelemek isterler. Bir şovmenlik olan böyle değerlendirmeleri, yalnız Çanakkale konusunda değil, başka konularda da görüyoruz.

Mustafa Kemal Anafartalar’da birliklerine: “Ben size yalnız hücum etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum” buyruğunu vererek kendisi de ön saflarda çarpışmış olmasaydı, Çanakkale savaşlarının en kritik noktası olan Anafartalar’da sayıca ve silahça çok üstün olan düşmanı durduramazdı.

 

Mustafa Kemal 1920′de, Birinci İnönü yengisini kazanan Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’i “Siz İnönü’de yalnız düşmanı değil, Türklerin makûs talihini de yendiniz” diyerek kutlamıştı. Çok mutlu bir rastlantıdır ki, bir şarapnel parçası Anafartalar’da Mustafa Kemal’in cep saatine vurup yansıyarak saati parçalamış, böylece Mustafa Kemal’in yaşamını kurtarmıştı. Şimdi şu satırları yazarken içimden o saate ” Sen Türkiye’nin makûs talihini yendin” diyesim geliyor. Eğer o gün Mustafa Kemal kurtulmasaydı, Türk Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyecek bir kimse kolay kolay ortaya çıkmazdı; nitekim Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşlarından kimileri Sivas Kongresi’nde, bir bağımsızlık savaşının kazanılmasına Türkiye’nin gücünün yetmeyeceğine inanmış olarak, Amerikan mandası altına girmeyi önermişlerdi. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından çok yıllar sonra bu savaşa onunla birlikte başlamış olan Rauf Orbay, çok dürüst davranarak, bir dostuna: ” Bu kurtuluşu Mustafa Kemal’den başkası organize edip başarıya ulaştıramazdı; bunu hiçbirimiz yapamazdık” demiştir.

masal perisi tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben yazdığı mektup şöyle:

“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar!

burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

 

M.Kemal

 

Bunun üzerine Avustralyaı bir anne ATA'ya aşağıdaki cevabı yollamıştır.

 

“Gelibolu toraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi.

Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla...”

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnatla bu konuya birilerinin birşeyler yazmasını bekledim umud ettim.. İnatla sabrettim.. Yazık.. Oyunlara ve Kadınlar erkekleri böyle sever erkekler kadınları şöyle üzer konularına ya da dünyada yaşanan salak saçma olaylar gibi konuların çeyreği kadar değer görmemiş olması benim açımdan çok üzücü.. Üzerinde yaşadığın toprağa canını verenlerin kemiklerini sızlatmak için ben dahil hepimiz elimizden geleni yapıyoruz..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Bu ülke bu gün kolayca satıldığı gibi kolay bir şekilde kazanılmamıştır.

 

Bir insanın evladından başka en büyük serveti ne olabilir ki ? Öyle bir vatan öyle bir özgürlük sevdasıdır ki tek evladı kalsa bile onu cepheye gönderebilmekmiş sevmek...

 

Binlerce yaşıdımızın bedelini kanıyla ödeyip bize emanet bıraktığı bu topraklara hakkıyla sahip çıkamadık yurdumuzda emperyalist bayraklar sallanıyor üzgünüz bizi affedin..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi,13 Kasım 1918 İstanbul'un İşgali.Zafer?Neyin zaferi arkadaşlar?İkiyüzellibin(250.000) can,Sarıkamışta doksanbin(Genel kabul gören 300.000) can.Kanal,Süveyş, Yemen...Sadece Yemen'de bir millyon evet bir milyon Anadolu çocuğu,çöllerin o sıcak kumlarında yatıyor.Perişan olmuş bir halk,paramparça olmuş bir imparatorluk.Anaların babaların gözyaşı sel olduda vardı can suyu oldu o kefensiz yatanlara.Zafer;üç paşanın hayalleri ve hırsları uğruna,bu ölmüş askerlerin geride bıraktıkları yetimlerine söylediğimiz milli bir yalan.Avuntu ve umut geleceğe dair.Ama geçmişimizi bilmeliyiz ki geleceğe güvenle umutla bakalım.Sizi suçlamıyorum inanın,ve bir suçlu varsa o da ölülerimizi bizden saklayanlardır.İstiklal Marşı'nı bir kere daha okuyun,düz bir şekilde tümünü.Ayrıca araştırın 56'ncı Alay'ı,göreceksinizki esir olarak alınmış sancağını bügün Avustralyalılar bir müzeye koymuş sergiliyorlar;Çanakkale Hatırası diye..!!

 

Peki ne olmalıydı? Bıraksalardı rahatça geçseler ve tüm halkımı katletselerdi? Tarihten biraz örnek alalım mesela. Örneğin Hindistan. Taa 1500 lü yıllarda başlayan Portekiz ve İngiliz sömürgesi sonucu kaç kişinin öldüğünü bir araştır istersen? Sırf çayı güzel yapamadı diye kaç Hintli'nin kurşuna dizildiğini, İngilizler'in böl ve yönet politikasını, kaç tane prensliği birbirine düşürdüklerini... Ya da Fransızlara bakalım. Fas, Mısır, Libya gibi ülkelerde neler yaptıklarını bir gözden geçirelim.

 

Sen sanıyor musun ki 1915'te hiç bir direnç gösterilmeseydi boğazlarda ve müttefikler ülkeye hakim olsaydı çok rahat ve huzurlu kimse ölmeden yaşayacağını?

 

18 Mart bir zaferdir. O vatan evlatları o gün orada şehit olmasaydı belki onlarla beraber aileleri de katledilecekti. Yukarıda verdiğim örneklerde 1 yada 2 ülke var farkındaysan. O dönemde biz kaç ülkeye karşı savaş içerisindeydik? Tam 16 ülke Türk topraklarını işgal için geldi. 1-2 ülkenin yıllar boyu işgaliyle binlerce insanını kaybeden Hindistan, Fas, Mısır gibi ülkelere karşılık bizim topraklarımızı işgal eden tam 16 ülke. Bir düşün savaşta mı yoksa işgalde mi daha fazla kayıp olacaktı?

 

Siz heralde bu ülkelerin ellerini sallaya sallaya gelip bir çay içip gideceğini düşünüyorsunuz ki çay için dahi insanların öldürüldüğünü yukarıda telaffuz etmiştik...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

dawnofrelic'e ek olarak sunu soyleyeyim. Canakkale 1. Dunya Savasi'nin en onemli cephesiydi. Baskent dusecekti. Ne yapsalardi? Nasil olsa bu savasi kaybedecegiz bari bir muharebede bu kadar adam kaybetmeyelim mi deselerdi? O kadar adamin kaybedilmesi soylediginiz o uc pasanin (aslinda iki) sucu muydu? Tabi bu pasalardan birinin kim oldugunu ve bu lafin nereye gittigini cok iyi biliyoruz. Peki onlar sucluysa bu muharebeyi kazandiklari halde dusmana teslim olan yine onlar miydi. Yoksa o canlarin kaniyla kazandiklarini diplomasiyle kaybedenler miydi? Hadi diyelim hicbir milli duyguya sahip degilsiniz ve olaya objektif bakmaya calisiyorsunuz. O zaman 2. Dunya savasi Stalingrad kusatmasina bir bakin. Stalingrad nasil savunulmus ve sonucu Almanya icin ne olmus?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

3 KASIM 1914 – 18 MART 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla GELİBOLU yarımadasında 25 NİSAN 1915-8/9 OCAK 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.ÇANAKKALE’nin deniz ve kara savaşları; Türk Ulusal tarihinin 1800’lü yıllarının hemen çoğunluğunda görülen yenilgilerden sonra askeri ve siyasal varlığını bir kez daha kanıtladığı savaşlardır.Harp tarihine bakıldığında askeri zaferlerin daima taarruzi bir harekatın sonunda kazanıldığı görülür. Çanakkale savaşları ise savunan orduların taarruz edenleri yenilgiye uğratmış olduğu, hemen tek örnektir.ÇANAKKALE SAVUNMASI : Öz yurdunu korumak için şahlanan yaralı bir ulusun, sayı ve maddi açılardan üstünlüğü tartışılmaz olan düşmanlarını yenerek, onları felce uğrattığı bir savaştır. Bu durumuyla dünya harp tarihlerine geçmiş ve Türk tarihine de altın harflerle yazılıp Türk’ün kahramanlık ve şeref abidesi olmuştur.Bu zaferler, büyük Türk Ulusuna Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Mustafa Kemal’in Anafartalarda parlayan yıldızını 18 MART’ın şafağı aydınlatmış, bu zafer, Türk’e, öz benliğini ulusal kimliğini bulma yolunu göstermiş, Türk bağımsızlık savaşının temelleri ÇANAKKALE’nin sularında ve Conk Bayırı’nda atılmıştır.18 MART Çanakkale Zaferi, Anafartalar yangınının bir kıvılcımıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe geçen ilk kahramanlığı 18 MART’ın beşiğinde doğmuş; bu şahsiyet, Sakaryalarda şahlanmış, Dumlupınar’da Türk’ün kaderini değiştirmiş 9 EYLÜL 1922’de Ulusumuzu dünya uluslararasındaki şerefli mevkiye yükseltecek son zaferi kazanmıştır. Bu olayların moral dayanağım kuşkusuz ÇANAKKALE’ler oluşturmuştur.Çanakkale savaşları ve kazanılan zaferler; Türk kurtuluş ve bağımsızlık savaşına maya çalmış; ulusal bilinci ve ulusal ruhu yeniden ateşlemiş ve Türklük, tarihteki şanlı ve seçkin yerini böylece almıştır. İstiklal Savaşımızın temelinde böylesine muhteşem zaferler bulunmasaydı, 19 MAYIS 1919’un ufkunda Mustafa Kemal Paşa belki gene doğabilirdi ama ulus; onu Anafartalar Kahramanı, İstanbul’a düşmanın girmesini önleyen komutan olarak ÇANAKKALE’den tanımasaydı acaba etrafında toplanıp kısa sürede kenetlenmesi o kadar kolay olabilir miydi.Bu bakımdan ÇANAKKALE; Türk ulusal tarihinin akışı içinde çok önemli bir yere sahip olmakla beraber, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden biçimlenen Dünya ve bu dünyada ki siyasal rejim sistemlerinin yeniden şekillenmesi; siyasal sınırların yeniden çizilmesi ve dönemin üç büyük imparatorluğunun (Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus Çarlık İmparatorlukları) yıkılarak yeni yeni ulusal devletlerin tarih sahnesine çıkışı ile de bu zaferin yakın ilişkisi vardır. Şunu da belirtmeliyim ki, bu zaferler Rus Çarlığı’nın yıkılmasına neden olduğu için yukarıda sıraladığımız etkileri göstermiştir. Eğer Çanakkale’de kazanılan Zaferler, Birinci Dünya Savaşı’nın diğer cephelerinde de devam etse idi ve Almanya ile birlikte ya da sadece Osmanlı imparatorluğu olarak savaştan galip çıksaydık, Dünya’nın rengi, şekli ve siyasi sının, kuşkusuz daha başka olurdu.Çanakkale Savaşları; Balkan Harbi’nin bütün Türk Ulusu’nun ruhunda ve benliğinde açtığı derin yaranın ve utanç duygusunun kesin şekilde tedavisini sağlamış, en önemlisi de yukarıda değindiğim gibi Atatürk’ün Türk Ulusu ile birlikte bütün bir.cihan tarafından tanınmasını sağlamıştır.Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşımızdaki muzaffer kılıcının çeliğine su veren ÇANAKKALE Savaşları olmuştur. Şurası da bir gerçektir ki Çanakkale’de devam eden deniz ve Kara harekât ve savaşlarını birbirinden ayırarak incelemek doğru olamaz. Bu her iki savaş bir biriyle iç içedir ve biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Bu husus gözden uzak tutulmamalıdır.Rus Çarı II. Nikola’nın 1815 tarihinde “Hasta Adam” ismini taktığı Osmanlı İmparatorluğu’nun müzminleşen hastalığına daha 1906 yılında ilk isabetli tanıyı koyan Yzb. Mustafa Kemal, Ulusu’nun asıl cevherini; 1915’de Conk Bayırı’nın, Anafartalar’ın ve An Burnu’nun kan ve can pazarında çok yakından tanımak fırsatını bulmuştur. M. Kemal, Ulusuyla kan deryası içerisindeki ÇANAKKALE’de bu derece yakından tanışmamış olmasaydı Birinci Dünya Savaşı sonunda maddi ve moral gücünü hemen hemen tümden yitirmiş bir milletin başına geçip İstiklal Savaşımızı zaferle noktalayacağına acaba kesin inanç duyabilir miydi?Bu nedenledir ki 18 MART’ı izleyen Çanakkale’deki kara savaşlarında kazandığı zaferiyle Türk Ulusu’nun 5000 yıllık tarih sahnesinden silinip gidemeyeceğini kendisi de şahsen idrak etmiş ve bunu bütün dünyaya İstiklal Savaşı’yla da kanıtlamıştır.Daha sonra ki yıllarda inandığı ve güvendiği ulusunun baş komutanı olarak Türklüğün yaşam kudretini bir barış çelengi olarak kılıcının ucunda Ege’nin sularına bırakmaya muvaffak olmuştur.Bu tarihi nedenlerle 18 MART’ı anlatırken:- Tarih bilen Yb. Mustafa Kemal,- Çarlığın yıkılışını hazırlayan Alb. Mustafa Kemal,- Tarih yapan Mustafa Kemal,- Tarih yazan Mareşal Mustafa Kemal,- Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk’ten söz etmezsek, genel tarih içerisinde 18 MART ve Çanakkale Zaferlerinin; Bir ulusun, sadece kahramanlık hikayesinden öte hiç bir önemi kalmayacaktır.18 MART Zaferi, düşman donanmalarının 1915 yılı başlarında İstanbul’a girmelerini ye İmparatorluğun daha o yıl içinde çökertilmesini önleyen çok büyük ve tarihi bir zaferin ilk raundu olmuştur.ÇANAKKALE’nin kara savaşlarında kazanılan zafer ise Osmanlı İmparatorluğu’nun 30 EKİM 1918 MONDROS ateşkesine kadar ayakta kalmasını sağlayan ve Birinci Dünya Savaşı’nın en az iki yıl daha uzamasına neden olarak dünya tarihini etkileyen İkinci raundunu teşkil etmiştir.Eğer ÇANAKKALE’deki zaferler kazanılmasaydı, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen birinci yılı sonunda İTİLAF Devletlerince işgal edilmiş, böylece Rus Çarlığı, müttefiklerinin yardımlarına en kısa yoldan kavuşmuş olacak ve Almanya’nın yenilgisi daha da çabuklaşarak Rusya’da 1917 BOLŞEVİK ihtilali muhtemelen gerçekleşmeyecekti.18 MART’ın ve onu izleyen ÇANAKKALE kara savaşlarının zaferleri, ulusal tarihimizi ve dünya tarihini etkileyen önemi ve rolü bu noktalarda toplanmaktadır.Bu savaşları yürüten bütün Türk Komutanları kahraman erleriyle omuz omuza çarpışırken, hiç kuşkusuz Murad-ı Hüdavendigârları, Hacı îl Beyleri, Lala Şahin ve Timurtaş Paşaları ve Evranos Beylerin ruhlarını kendi yanı başlarında duyarak savaşmışlardır.Savaşırken tarihini düşünen, tarihini düşünürken savaşan Türk Ordusu ve onun seçkin komutanları; ÇANAKKALE Boğazı’nı kırık bir salla geçip Türk Sancağını ilk kez bu topraklara 1356 yılında diken Gazi Süleyman Paşa’nın ilk ayak bastığı NAMAZTEPE’den kendilerini seyrettiğini görür gibi duyarlardı.Bir tek güne sığdırıldığı halde yüzyıllara hükmeden zaferlere ancak Türk Harp tarihlerinde rastlanabilir. İşte 18 MART Zaferi de yüzlerce yıldan beri Türk tarihinde gördüğümüz, MALAZGİRT, OTLUKBELİ, NİĞBOLU, MOHAÇ, KO-SOVA-RİDANİYE, ÇALDIRAN, PREVEZE ve nihayet DUMLUPINAR gibi meydan savaşlarında kazınılan Türk zaferlerinden birisidir ve bu zaferin kazanılması 20. Yüzyılın tüm siyasal olaylarına yön vermiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hiç gittiniz mi Çanakkaleye şehitliğe? Samimi soruyorum gittiniz mi? o hemen şehitliğin girişindeki talkın solunda kalan müzeyi gezdiniz mi? Birbirini çarpan ve kaynamış yüzlerce mermiyi gördünüz mü? bunun ne kada düşük bir ihtimal olduğunu biliyorsanız eğer (hele kafanız matematik alıyorsa benim gibi olması gereken atış yoğunluğunu hesapladığınızda başınıza ağrı girer) savaşın yoğunluğu sizi dehşete düşürür. Bu havada sırf mermi olması anlamına gelir bugün bir yerde patlama sesi duysak kendimizi yere atanlar olarak işkembei kübredan atmaya da bayılırız ki o çocuklar orda can verdiler. Öbek öbek öldüler türkü kürtü lazı çerkezi ermenisi rumu yahudisi hepsi bu topraklar için öldüler ama ingiliz ve anzakları geçirmediler.

 

Eğer gitmişseniz şehitliğe siperleri görür kalbiniz sıkışır, şehitliği görür gözleriniz dolar benim gibi bir ateistseniz bile adamların ruhuna teşekkür etmek istersiniz. Sonra gider düşman askeri içinde yapılmış şehitlikleri görür yüce gönüllü atalarınızla gurur duyarsınız (ha o atalardan buraya nasıl vardık bir anlasam)

 

Tarihin en onurlu savaşı denir Çanakkale - Gelibolu çıkarması için. Her pazar ayin zamanlarında ve günde 5 vakit namaz zamanı ateşkes yapılır kimse bozmazmış, siperler o kadar yakınmış ki iki tarafta karşı düşmanın! ölüsünü düşmanına teslim edermiş.

 

O yüzden gitmemişseniz bir kere olsun gidin şehitliğe yarın öbürgün evladınız olduğunda aklı erdiğinde (7 yaş ideal) alın onu da götürün bir Çanakkale ye bir de Anıtkabire. Yapın bunu yapın ki geleceğimiz daha az karanlık olsun

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çanakkaleye gittim ve o atmosferin farkını farketmek müthiş bir duyguydu.Havası,suyu sanki gökyüzü bile farklı orada.Birbirine havada çarpışan mermiler,ayakkabının içinde kalmış ayak,kafası mezarda gövdesi nerede olduğu belli değil meçhul asker...Hele ki o ağırlıkta bir mermiyi tek hamlede kaldıran seyid onbaşımız...Paramparça olmuş elbiseler ve Atamın giysileri...Keşke insanlarımız o atmosferi hakkıyla hissetse ve tam anlamıyla gerçekleri görebilse...Keşke işlese yüreklere ve bazı şeylerden alıkoysa onları.Çok üzülüyorum o ruha sahip olamayanlara.Gerçekten büyük bir eksiklik bana göre.Ve eve geldiğimde defalarca okuyup ağladığım o muhteşem eser...

 

[TABLE=width: 100%]

[TR]

[TD=width: 100%, align: left]18%20M~1.JPG

 

Çanakkale Şehitlerine

 

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'

Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,

Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,

Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

 

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

 

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;

'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.

Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 100%][/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 100%, align: left]

Mehmet Akif Ersoy

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir çoban, bir seyis, bir çiftçi, bir çocuk ve bunlardan bir zafer ordusu yaratan, bir savaş dahisi; M.Kemal Atatürk.. Bugün evimizde rahatça kahve içiyorsak, işimize gidiyor, saçma dizileri izlemek için bile vakit buluyorsak bu, onların sayesinde. Ölümüne bir zafer, vazgeçilmez bir vatan tutkusu.. 18 Mart'ı yine ve yeniden tüylerim diken diken ola ola geçiriyorum..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sonrasında İstanbul yine de işgal edildi 1. dünya savaşının sonucundan dolayı. Ancak çanakkale zaferi olmasaydı kurtuluş savaşına ilham verecek bir şey de olmazdı. O savaşta dişlerimizi gösterdik. Bir koyun gibi dursaydık da derimizi mi yüzselerdi. Sonrasında tüm herşeyiyle beraber ümidini de yitirmiş bir halk hiçbir şey yapamayacaktı. Millet olamayan dik duramayan halklara neler olduğunu bugün bile görüyoruz, geçmişe bakmaya bile gerek yok.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dili dini ırkı görüşü ne olursa olsun her kesmi tek çatı altında toplayan Atatürke teşekkür ederim. Bugün burada rahat oturmamı sağlayan şehitlerimizi de saygıyla anarım.

masal perisi tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zaferimiz kutlu olsun.

 

Bugün bazı insan müsveddeleri Atatürkün ayyaş olduğunu veya ingiliz uşağı olduğunu söylüyorlar.Acaba o adam gerçekten ingiliz uşağı olsaydı şuan Türkiye diye bir ülke var mıydı?Neyse,konuşmayacağım daha fazla...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...