Jump to content

Lesbos edebiyatı


KATA

Önerilen Mesajlar

Lesboslular , boş zamanlarını hoş öyküler anlatarak ya da şarkılar söyleyerek geçirirlerdi.Bu öykülerin çoğu , gençlik öyküleridir ve bu öykülerde , Tanrılara yakarılar bulunur.Lesboslular , ilkbaharda bahar şenlikleri ve törenleri düzenlerlerdi.Ancak , daha sonra , bütün bir yıl sessiz ve sakin geçerdi.Bu bahar şenliği dışında , düğün kutlamaları ve cenaze törenleri de önemliydi.

 

Lesbos öyküleri , Hint-Avrupa ailesinin geleneksel öykülerinden farklı değildir.Baş kahraman , birçok tehlikeli serüvene atılır.Periler , devler , ejderhalar , sürekli kullanılan figürlerdir.Ancak , Lesbos edebiyatında en çok yer alan figürler , antik çağ mitolojisinin izleridir;Symplegadlar(çarpışan kayalar) , altın yapağı ve kuşların çağrısı gibi.Lesbos edebiyatında , birçok yerel öykü de vardır.Bu öyküler , yetkin bir yergisel anlayışıyla harmanlanmıştır.Didaktik olan bu öyküler , Ezopvari anlatımla sunulur.Ancak , bu öykülerin içerdiği anlamlar ve ilgi alanları ne olursa olsun , şarkı formundan kurtulamamıştır.

 

"Şarkılı Şiir" ya da "Lirik Şiir" , en değişik formlarıyla ve belirgin olarak , yalnızca Yunanistan'da vardır.Yunanlılar etnik damardan ayrıldığında , bu geleneksel şarkılarını , yeni yataklarına taşıyamamışlardır.Ancak , Yunanlılar ait olan adalarda ve özellikle Lesbos'da , şarkı geleneğinin en seçkin örneklerine rastlayabiliriz.Bu şarkılar , insan yaşamının hemen her anını yansıtır.Çocuğunu uyutmaya çalışan annenin söylediği ninniler , düğün şarkıları , solo ya da koroyla söylenen dans şarkıları , çeşitli mesleklere ait şarkılar , mevsimsel şarkılar ve hatta haydut şarkıları ile ölülerine ağlayanların ağıtları bunlara örnektir.

 

Türk ve Roma saldırılarıyla , Lesbos edebiyatına ait birçok belge kaybolmuştur.Bugün elimizde olanlar , sözlü halk geleneğiyle kuşaktan kuşağa aktarılanlardır.

 

Kaynakça :

 

Le Folklore de Lesbos G.Georgeakis - Leon Pineau / 1894

 

Eski Yunan Edebiyatı Güler Çelgin

Remzi Kitabevi / 1990

 

Mitoloji Sözlüğü Azra Erhat

Remzi Kitabevi / 1978

 

 

 

 

 

 

CENAZE ŞARKILARI

 

Çok Acı Çektim , Dayandım!

Çeviren : Hüseyin Köse

Ey dayanma gücü , çok acı çektim ben!

Daha ne zamana kadar çekeceğim?

Demirden yapılmış değilim , zayıfım o yüzden;

Ne de taştan bir kalbim var.

Bakın , sanki yatmış uzanmış ,

Kesik bir limon ağacı gibi;

Terk edilmiş bir kilise gibi sanki ,

Her yeri yağmalanmış bir ülke gibi.

Açılsın mezarların üstü ,

Kemikler çığlık atsın!

Gör lanetli şiirleri ,

Gör , nasıl da neşeliler;

Aziz elbisesi giymiş gibiler

Ve diyakozlar gibi sorguluyorlar birbirlerini.

Yazık , beden bize ait;

Çok ağlayacağız onun için!

Charon , avcı giysisine bürünmüş ,

Yolda giderken sana yetişmiş;

Engellemiş , yılların tadını çıkarmanı.

Ve toprağa gömmeye götürürlerken seni ,

Kilisenin merdivenlerinde;

Bir çığlık atacağım ansızın ,

Soldu diye bütün çiçekleri dünyanın.

 

 

 

Demirden Bir Gemi Yapacağım

 

Demirden bir gemi yapacağım;siyah yelkenler takıp ,

Yeniden dönesin diye uğraşacağım.

Panjurları var mıdır toprağın ya da pencereleri ,

Görebilirdim nasıl yediğini kurtçukların bedenini.

Buğday dolu bir mendil gönderirdim selamlarımla ,

Vermen için senden haber getirecek olan kuşlara.

Ne bitip tükenmez acı , Tanrım acım ne de büyük;

Bir mutsuzluk çöküyor yüreğime hiç beklemediğim!

Kudurgan bir yılan gibi kayıp gidiyor aklım dağlara;

Eğer içten dostlarımsanız , ağlayın acınası durumuma!

Bir "ah!" bile çekmeyeceğim , "vah" 'lanmayacağım;

Yaşamayan birini görüyorum sende Tanrım , nasıl unutacağım?

Ben , şu üzgün kuşum işte;

Ağlıyor ağaçlar benim için , acımı anlattığım her yerde!

Kim benim acıma sahip çıkar , kim derin üzüntüme;

Kim çekmiştir benim gibi içini?

Ağaçlar arasında gezindim , ormanlara gittim alıp başımı;

Şöyle dedi ağaçlar bana:"Nereye gidiyorsun ey üzgün kalp?"

Dedim : "Susun ey ağaçlar , soru sormayın bana!"

Söyleseydim çektiklerimi size , üzülürdünüz hepiniz.

Charon , birçok üzüntüyle yasa boğdu evimi;

Bir ateş var içimde , dağlayan yüreğimi.

Tüm doktorlar birleşip , akıl danıştıklarında birbirlerine;

Bulamadılar sızlayan kalbime bir çare.

Çıplak tepelere vuracağım kendimi , korkunç mağaralara;

Yaşarken öldüreceğim kendimi , güneşten yoksun bırakacağım!

Varsın yoksun kalsın , parlayan güneşten gözlerim;

Çünkü , karanlık ve üzgün gölgelenmiş kalbim!

Döktüğüm gözyaşları ıslatıyor toprağı;

Bana , halimi soracak sadık bir dostum da yok yanımda.

Kalbim papaz cübbesi gibi kara;

Dudaklarım da mühürlü , gülmüyorlar baksana!

Ağlayın halime , dağlar tepeler!Gözyaşı dökün benim için!

Yavrum beni , ben de yavrumu yitirdim.

Ey tepeler , çekilin aradan!Ey dostlarım , uzaklaşın!

Ateş kavurup yaktı göğsümü , sizi de yakmasın sakın!

 

 

 

Ağla Sen Annen İçin

 

Ağla sen annen için , ben üvey annem için ağlayayım!

Gören gözlerindi o senin , bana ise bitip tükenmez bir özlem.

Yalvarırım ey papaz , bir ilahi oku ona;

Rahat uyusun diye , tatlı dualarından da!

Ey Meryem!Geri getiremez misin , yeniden yalvarsak sana?

Ama , şimdi sırtlamış götürüyoruz tabutunu son tahtına.

Elma ağacından kırmızı elmalar toplasak ,

Solgun yapraklar ve dallar ona yardım eder mi?

Uyandığında ışıldayan gün , uyurken neden karanlığa bürünüyor?

Kuşlar yiyecek aramaya çıkarken , sen kara cehenneme gidiyorsun.

Unutulmuş bir ülkeye doğru yol alacak ve

Buralara bir daha ayak basmayacaksın.

Sen oğlum , yeniden evlenip bir başka kadın alacaksın;

Ama kızım , cehennem yutacak seni , yazık sana!

Ne avuntu kalıyor ki bana , gözyaşlarından başka;

Ateşimi söndüren ve göğsümü ıslatıp duran.

 

Zafer Kazansınlar, Kutlu Olsunlar Her Gün!

Çeviren: Hüseyin Köse

Zafer kazansınlar, kutlu olsunlar her gün,

Baba-oğul ve Kutsal Ruh;

Canlandırsınlar ilahi olan ne varsa!

Şükretsinler üçü de,

Meryem anamızla birlikte!

Haydi, kalkın ayağa!

Bir dans göstereceğim gökyüzünde size;

Bütün havariler katılıyor bu dansa,

Dans ediyorlar hepsi bir arada,

Cenneti arıyorlar böylece.

Erdemin çiçekleri ve

Nefis, kutsal şarap ellerinde.

Şehitler ve çiçeklerle birlikte,

Bağlayıp, ağaç yapraklarıyla;

Kemerleriyle götürüyorlar,

Hepsini yanlarında.

Ve dans ediyorlar, yuvarlak bir masa etrafında;

On iki kadar sayıları.

Petrus, dansın öncüsü;

Paul, Andreas’ı alıyor kollarına

Ve diğer dokuz kişiyi daha.

Jacques, Jean’la kolkola girmiş, işte şurada

Ve Thomas, bırakmış kendini coşkuya.

Sarmış Philip ve Mathias’ı;

Marcus, dost canlısı bir edayla.

Şarkı söylüyor peygamberler,

Bir yığın insanla beraber;

Çınlıyor, atılan çığlıklarla ortalık!

Mandolin çalıyor David,

Flüt çalıyor İshak da.

Zacharia, orgun başına geçmiş;

Jeremiah ,sanki arp’da usta.

 

İstavroz çıkaran kişi,

Silahlar kuşanmış, duruyor yanlarında.

Kiliseden çıkmıyor, aynı zamanda;

Arınmış tüm günahlarından da.

Şöyle diyor: “Ey, Meryem ana!

O, sürekli görüyor İsa’yı

Ve de Kutsal bakireyi;

Cennet, onun ayakları altında!”

Adem ile Havva’yı, görmek için kendi atalarını;

Açıyor cennetin kapılarını.

Dört İncil seçiyor sonra,

Vahyi yaymak için, dört de elçi aralarından.

Mathias’ı işaret ediyor önce;

Sonra Lucas, Marcus ve Jean’ı.

Bir araya toplandığında hepsi,

Karanfiller, fesleğenler, güller ve mersinlerle;

Başlıyorlar, Tanrı’ya övgüler düzmeye.

Şükürler olsun, kutsal üçlemeye,

Selam olsun, sadık inananlara,

Selam olsun sana, ey İsa;

Helenlerin Tanrısı, selam sana da!

 

 

 

Babasını Emziren Kız

 

Kralın biri , suç işleyen bir bakanını , açlıktan ölmeye mahkum etmiş.Bakanın kızı , gözyaşları içinde krala gitmiş ve ölümü bekleyen babasını , günde bir kez ziyaret etmek için izin istemiş.Babasına yiyecek bir şey götürmeyeceğine de söz vermiş.İyi kalpli kız , aynı zamanda , bir çocuk annesiymiş.Çocuğunu sütten kesmiş ve kendi sütünü babasına ayırmış.Ancak , kral ve askerleri , mahkumun nasıl olup ta , açlıktan ölmediğine şaşıyorlarmış.

Günün birinde , iyi kalpli kız , kralın yanına gitmiş.Kral , o sırada at sırtındaymış.Ancak at , normal olarak doğmuş bir at değil de ;annesinden , sezaryenle doğmuş bir atmış.Bu atın eyeri de , doğumdan iki gün sonra ölen , anne atın derisinden yapılmış.Genç kız , krala şöyle demiş:

"Kral , doğmamış bir atın üzerinde ve atın annesi de , onunla birlikte.Ya bana bu bilmeceyi açıklayın , ya da oğlumu geri verin!"

Genç kız , babasını emzirdiği için , onu oğlu kabul ediyormuş.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çok kıyıda köşede kalmış bir edebiyat.. Birkaç eser ve şiirden başka da bu edebiyata dair pek birşey yok..

 

Bu da Lesbos Edebiyatı ' na bir örnek..

 

Prens ve Genç Kız

Çeviren : Hüseyin Köse

 

Prensin biri , kendisine üç zorlu bilmeceyi açıklayabilecek , genç bir kızla evlenmek istiyormuş.Koca başkentte , bunu başarabilecek bir genç kız bulamayacağına inanan prens , ülkesini bir uçtan bir uca dolaşmaya karar vermiş. Yalnız başına ve giysilerini değiştirerek yola çıkmış.

Yolda giderken , bir dokuma tezgahının gürültüsünü işitmiş.Gürültünün geldiği yöne doğru ilerleyince , karşısında mahzene benzer koca bir in bulmuş.İnin girişinde , bir zeytin ağacı varmış.İçeri girmiş ve karşısında , kumaş dokuyan dünyalar güzeli bir kız görmüş.Kızın çevresinde bir yığın çocuk varmış;bunlar , kızın kendi kardeşleriymiş.Prens , kıza şöyle demiş:

"Ansızın içeri girdim ve hiç kimse engel olmadı.Birdenbire , karşımda sizi buldum.Bu ne biçim iş?"

Kız yanıtlamış :

"Daha önce bir köpeğimiz vardı.O , haber verirdi bize geleni.Ama , öldü;bir başkasını satın alacağız."

Prens , neredeyse çıplak olan çocuklara bakarak , genç kıza şöyle demiş :

"Birçok testi var ortalıkta ;ama , hepsi de boş."

Genç kız , prensin demek istediğini tahmin edip , yanıtını vermiş:

"Ben , eğirip kumaş dokurum;keser ve dikerim." demiş.

Bir süre geçtikten sonra , prens , genç kızın ön dişlerinin düşmüş olduğunu fark etmiş.

"Ev" demiş;"ne güzel;ama , bir payandanın olmayışı , onu çirkin kılıyor."

Genç kız da , şöyle yanıtlamış o zaman :

"Ben küçüğüm daha.Eğer dişlerim düşmüşse , Tanrı yenilerini verir nasılsa."

Böylece , prens , uzun zamandır kendisiyle evleneceğini düşündüğü kızı bulduğuna inanmış.

Çok geçmeden , kızın ana-babası , çalıştıkları kırlardan dönmüşler.Prens , onlardan konukseverlik dilemiş.Dileği hemen kabul edilmiş ve prens onuruna , bir horoz kesilmiş.Sofraya oturmadan önce , prens , oradakilere durumundan söz etmiş;herkes evliliği onaylamış.Genç kız , masaya servis yapmaya başlamış. Horozun kafasını babasına , ayaklarını annesine , göğsünü prense ve kendisine de kanatlarını ayırmış.Bu paylaşımdan şaşkına dönen prens , bunun nedenini merak edip sormuş.Ve kız şu yanıtı vermiş :

"Babama kafasını verdim;burada kalıp , evi onarsın diye.Anneme ayaklarını verdim;beni ziyarete geldiğinde , yolunu bulsun diye.Ve size sevgilim , size de göğsünü sundum;göğüs boşluğu bir gemiye benzediği için , onunla evinize dönebilesiniz diye.Ben de kanatlarını aldım;yakında , size uçarak gelebileyim diye."

Ertesi gün , prens , başkente gitmek için yola koyulmuş ve düğün hazırlıklarına bir an önce başlamayı düşünmüş.Başkente ulaştığında , kendisini kabul edip , konukseverliklerini esirgemeyenlere bir armağan sunmak istemiş.Bir uşakla birlikte;bir düzine ekmek , biraz peynir , şarap dolu bir fıçı ve bir tabak da kızarmış piliç yollamış.Prens ayrıca , uşağına , genç kıza iletilmesi için şu buyruğu vermiş :

"Elma ağacına(bu , genç kızmış) binlerce selam!Yıl , 12 aydır ve ay da , dolunay şeklinde.Keçi derisi gergin ve tabağın içindekiler de , bir bütündür."

Uşak , doğrudan doğruya kulübeye gitmek yerine , başka yollara sapınca;prensin sunduğu armağanların yarısını çaldırmış.Genç kız , uşağın çekingen konuşmasından , ortada bir hırsızlık olayı olduğunu anlamış ve efendisine yanıt olarak iletilmesi için , uşağa şu buyruğu vermiş:

"Yıl , 8 ay ve ay ise , yarımay şeklinde.Keçi derisinde harelenmeler var;tabağın da , yarısı dolu.Eğer , elmaları (bu , uşakmış) dökerseniz;artık , elma ağacının dostu değilsiniz demektir."

Prens , bu mesaj üzerine , seçiminde yanılmadığını anlamış ve birkaç gün sonra , genç kızla mutlu bir evlilik yapmış.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...