Jump to content

Reenkarnasyona İlişkin Başlıca Soru ve Yanıtlar


nevermore

Önerilen Mesajlar

Aşağıdaki bilgiler Yaşama Yeniden Başlamanın Evrensel Yolu Reenkarnasyon - Cem Çobanlı 'nın kitabındandır. Yazarı internetten araştırırsanız konu hakkında birçok kitabı olduğunu göreceksiniz.

İnsanlar Niçin Unutur? Unutma, en yalın anlatımla, zihinde varolan bir anının ya da olayın bilinç alanından silinmiş olması durumu olarak kabul edilir. Geçici ya da sürekli olabilir. Geçici unutmalar, dünyasal yaşamın gereklerinden biridir. Öyle ki bir tek dünyasal yaşam içerisinde bile geçici unutmalar olmasaydı, insanlar normal biçimde düşünemez, üretemez ve değerlendiremezdi.Sözgelimi, bir hekimin hastasını tedavi etmek için onun hastalığı ile ilgili tüm bilgilerini biraraya getirmeye ve çözüm bulmaya çalıştığı sırada; çok beğendiği sinema oyuncu sunun tüm filmleri ve başlıca sahneleri, yandaşı olduğu futbol takımının ya da sevdiği futbolcunun geçmişteki tüm başarıları ve attığı unutulmaz goller, lisede okurken edebiyat dersinde ezberlediği divan edebiyatı şiiri vb. binlerce anısı, hastasının tedavisine yoğunlaşması gerektiği o sırada zihnine hücum ederse hastasına ait işlerde başarısız olur. Bu yüzden işinde başarılı olmak için o anda, o işin dışındaki tüm anılarını geçici olarak unutmak zorundadır ve bu tür bilgileri bilinç alanından uzaklaştırır.

Unutma, istek dışı ve sürekli de olabilir. Ben istesem bile bilinç alanımdan çıkmış bir bilgiyi orada yaşatarnam ve o, zaman geçtikçe silinir ve artık anımsanmaz. Dünyasal yaşam içerisinde, bir işte başarılı olmak için çoğu bilgi unutulmak zorundadır. Örneğin, reenkarnasyon yasasına hiç uymayan biçimde ve çarpık eğitim sisteminin bir gereği olan, bana zorla ezberlettirilen Karlofça Anlaşması' nın maddelerini ya da Güney Afrika Cumhuriyeti'nin 1971'deki demir çelik üretimine ilişkin sayıları ben artık anımsamak istemem, şimdi ve gelecekteki üretkenliğim ya da yapacağım işler adına bunları "unuturum".

Denilebilir ki fiziksel bedenin "doğal" bir işlevi olarak unutma olayı olmasaydı, bu yaşamın geçmiş anıları ilk günkü tazelikleriyle ve bizim için o anda ifade ettikleri görece değerlerle tüm yaşamımıza eşlik etselerdi, bırakın ruhsal bunalımları ve zihinsel bozuklukları, en sağlıklı insan için bile yaşam içinden çıkılamaz, birbirine girmiş karmakarışık bilgiler ve anılar yumağına dönüşürdü. Yalnızca bu yaşamda bile, unutmak istediğimiz, yaşamımızda açmak istediğimiz yeni sayfaları engellemeye çalışan, haksızlık yaptığımız ya da haksızlığa uğradığımız, pişmçnlık duyduğumuz, bize acı veren, yanlışlarımızdan ötürü kendi kendimize öfkelendiğimiz o kadar çok olay var ki ...

Geçmiş Yaşamlar Niçin Unutulur?

Dünya Gezegeni Okulu'nun öğretim sisteminin bir gereği olarak, türlü nedenlerden ve gerekçelerden ötürü geçmiş yaşamlar anımsanmaz, anımsanmaması gerekir.

Her yeni yaşam, nadaslanmış bir toprağa atılmış tohumlar gibidir. Yeni ve sağlıklı bir ürün almak için toprağın havaIandinlması gerekir. Tarla, önceki dönemden kalan çürümüş otlardan. artıklardan temizlenmelidir ki atılan tohum yeşerebilsin ve gelişsin. Ruhsal varlığın fizik ortamlarda edineceği yeni bedenler de bir tür nadaslanmış tarla gibidir. O tarla, önceki yaşamlara ait olayların anımsanmadığı ve ruhsal varlığın sonsuz ruhsal evriminin kimbilir hangi noktasında yeni bir "ruhsal sondar için tüm koşulları uygun olarak hazırlanan yeni bir fizikselortamdır artık. Ve geçmiş yaşamların anımsanmamasını zorunlu kılan o kadar çok neden vardır ki. İşte bazıları:

Geçmiş yaşamlar unutulur, çünkü; dünyanın ülkeden ülkeye değişen görece yasalarına göre suç işleyen birisi, içinde bulunduğu ülkenin yasaları gereğince cezalandırılır. Yasalar ve toplum onu artık damgalar. Cezasını çektikten, hatta pişmanlık duyduktan sonra bile, geçmişte işlediği suç ona bir biçimde sürekli anımsatılır. Yeni bir yaşama başlamasını engellemek için ondan "temiz kağıtları" istenir. O "suçlu", yaşamının geri kalan bölümünü sürekli pişmanlık ve vicdan azabı duygularıyla geçirmekle yükümlüdür! Kendi kendini aklasa bile toplum onu bağışlamaz artık. O katildir, hırsızdır, işkencecidir, tecavüzcüdür, cezasını çekmiş olsa ve içten biçimde pişman olsa bile ... Bu acı deneyimin tüm anılarıyla birlikte yeni bir enkamasyonu nasıl deneyimleyecektir? Dünyasal yasalar cezalandırıcıdır, reenkarnasyon yasası ise telafi edici ve yeni fırsatlar vericidir.

Geçmiş yaşamlar unutulur, çünkü; dünyasal koşulların ve buna bağlı olarak belirlenen ruhsal evrim programının bir gereği olarak, reenkame olacak varlığın dünyalı bir annesi, babası, onların annesi ve babası, belki kardeşleri ve öteki yakınları olmalıdır. Adına aile denilen bu yapı, toplumun en küçük birimidir. Ve yine dünyanın ruhsal evrim programına hizmet eder biçimde toplumların görece gelenekleri, görenekleri vardır. Büyüklere saygı gösterilmelidir, aile içi aşk olmaz, cinsel ilişki yasaktır, sapıklıktır.

Geçmiş yaşamındaki eşini, sevgilisini .anımsayan birisi onu bu yaşamında tekrar bulduğunda ne olacaktır? O eş şimdi kendisinden belki 30 yaş büyük, belki 40 yıl önce ölen eşini çoktan unutmuş ve başka bir yaşamın yolcusu olmuştur. Belki de bu yaşamda enkame olduğumuz ailenin bir üyesidir.

Ya bizim öznemiz olan varlığın durumu? Önceki yaşamını tüm duygularıyla anımsadığı için daha çocukluğunda tüm yaşamı bir bunalıma dönüşecektir. Şimdiki yaşamını mı yaşayacaktır yoksa geçmiş yaşamını mı sürdürecektir (daha da önceki yaşamlarını ise hiç düşünmeyelim). Bu, tüm yasalar adına olanaksızdır.

Daha başka bir örnekte ise, "Ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallarken" gibi folklorik deyişte de olduğu gibi (ne var ki reenkarnasyon olgusuna eskilerin bir gönderme si olarak da alınabilir), ailemizin en büyüğü ve saygın üyesi, 80 yaşında ölen dedem şimdiki yaşamının başlangıcında bir bebek olarak bu yaşamımda karşıma çıktığında ona nasıl davranmam gerekecektir? Onu emzirmem mi, yürümeyi öğretmem mi yoksa salıncakta sallamam mı? Ne olacak geçmişteki saygın ilişkimiz? Yine onun elini öpmem gerekecek mi? Ya da başkalarına tanıştırırken, "Bu çocuk aslında benim dedem!" dediğinide akıl hastanesine kapatılmaktan nasıl kurtulacağım?Varlıkların ruhsal evrim yolları bir olsaydı, tüm geçmiş ilişkiler de birlikte başlar ve tüm yaşamlar boyunca birlikte sonsuza kadar süretdi. Yollar ayrıdır, ama kimi mistik öğretilerin ana temasında da olduğu gibi amaç birdir. Dünya yaşamı kurallarına uygun biçimde bir anne ile başlar, öteki insanlarla ilişkilerle gelişir ve yine kurallara uygun biçimde sona erer. Ruhsal varlıklar arasındaysa eş, dost, akraba ilişkileri yoktur, aynı ruhsal evrim ya da "tesir" ortamında bulunan varlıkların evrensel düzeyde birlikteliği söz konusudur. Ruhsal evrim ve reenkarnasyon yasaları uyarınca yeni bir yaşam, başka bir ortam, yeni ilişkiler ve öncekilerin bir sonucu olarak bir başka deneyim demektir.

Geçmiş yaşamlar unutulur, çünkü; bir futbol maçının sonucunu önceden biliyorsak, o maçı bir kez daha izleyebiliriz, ama heyecanımızı yitirmiş biçimde ... Hangi dakikada ne olacağını önceden biliyoruzdur çünkü. Sınavda öğrenciye soracağımız sorunun yanıtını önceden ona bildirirsek, elde edeceği başarı öğrencinin lehine kaydedilmiş bir hüner mi olacaktır? Bir insanın cesaretini sınamak için onu ateşe atma denemesi yapmaya kalkışsak; fakat onun, aslında onu asla ateşe atmayacağımızı bunun sadece bir cesaret sınaması olduğunu önceden bilmesi ve olayı gülerek ya da hiç korkmadan karşılaması onun son derece soğukkanlı ve cesur birisi mi olduğunu gösterir?

Eğer biz geçmiş yaşamlarımızın [Karmik] birikimlerini ve o yaşamlarda verilmiş olankararları, gelecek yaşama ilişkin sonuçları anımsamış olsaydık, şimdiki yaşamımızdaki deneyimlerimizin birçoğunun değeri kalmaz ve onları başarılı bir biçimde tamamlama olanağımız olmazdı. Bir deneyimin içeriğini ve sürekliliğini önceden bilip ona dayanmak başka bir şeydir, hiçbir şey bilmeden, nasıl sonuçlar vereceğini tahmin etmeden ve bazen de olayları önleyici, hesaplanmış kaçamak önlemleri almaya girişmeden o deneyimin gereklerine göğüs germek başka bir şeydir. Bu deneyimlerin içeriklerini önceden bilmek, onların hedeflediği amaçlara muhaliftir. O amaçlar ki, her şeyden önce, ruhsal varlığın yanılarak, aldanarak ve birçok kez yuvarlanarak fizik dünyalarda faaliyet göstermesine ve bu faaliyetten ötürü yeni yeni olaylarla karşılaşmasına ve böylece görgü ve deneyimini arttırarak madde üzerinde etkinliğini geliştirmesine bağlıdır. Her olayın nasıl olup biteceğini önceden bilen bir insanı, bu amaca ulaştırmaya yarayacak sonuçlardan doğan hata olanakları görece çok azalmış bulunur ve bu da onun lehine olmaz.

Eğer genedoğmak varsa, o halde insanlar kendilerine çok daha iyi koşullarda bir gelecek yaşam hazırlayabilirler mi ya da "bir daha dünyaya gelirsem şu olacağım bu olacağım" sözünün geçerliliği nedir?

Bu, "daha iyi koşullar" ifadesinden ne anlaşıldığına bağlıdır. Reenkarnasyon yasası, insanlara daha hoşa gidici dünyasal olanaklar, başkaları üzerinde türlü gerekçelerle daha çok egemenlik kurma vb. dünya benzeri fizikselortamların görece, çekici ve bir o kadar da aldatıcı koşullarına göre, kısaca "maddi saltanat pekiştirme" üzerineişlemez. Hafta denilebilir ki, yeniden bir fizik beden edineceğine inanıp da, kendine, kendi anlayışınca çok daha iyi bir yaşam hazırlayacağını sananlar, düşlediklerinin tam tersi bir yaşamın içinde de bulabilirler kendilerini. "Daha iyi koşullar" ancak, ruhsal varlığın deneyimlernesi gereken, fiziksel değil de ruhsal anlamda gidermesi gereken eksikliklerinin neler olduğunun ve bir biçimde "halletmekle" yükümlü olduğu neden-sonuç bağıntılarının anlaşılmasıyla bir anlam kazanır.

İnsanları böylesi bir yanılgıya düşüren, şimdiki fiziksel kimliklerine ve konumlarına sıkı sıkıya sarıl mal arı dır sanki. "Ben kimim, nereye gidiyorum, başkaları için ne yapıyorum, neler üretiyorum ve tüketiyorum" vb. soruları tüm yaşamı boyunca bir kez olsun içten bir biçimde "kendine" sorma ve yanıtını verme cesaretini gösteremeyen bir fiziksel kişilik, doğaldır ki sonraki yaşamlarında da bu en büyük eksikliğini giderici dünyasal koşulları deneyimleyecektir. Ve bu anlamda, sonraki yaşamında ne olması gerekiyorsa o olacaktır.

Madem ki genedoğmak, bir ruhsal varlığın fiziksel ortam­larda deneyimler geçirmesidir, o halde ölü doğan bir bebek ya da küçük yaşlarda ölen bir çocuk bu kadar kısa bir sürede ne deneyimleyecektir?

Öncelikle ruhsal varlığın bağlı bulunduğu zaman ile fiziksel varlığın bağlı bulunduğu zaman anlayışlarının birbirinden farklı olmaları gerektiği öne sürülmelidir. Birinin varoluşu, ait olduğu ortamın fiziksel nesnelerinin (Güneş ya da Ay gibi) birtakım hareketleriyle belirlenen bir zaman olgusuyla anlam kazanır. Ötekinin varoluşu ise, belki de fiziksel ortamların zamanına göre bir "zamarısızlık" ortamında ya da bir "aşkın (müteal, transandantal) zaman" ortamında anlamlıdır. Bu durumda fiziksel yaşamın çok kısa ya da çok uzun sürmesi ruhsal varlığın deneyimini bağlamaz:

"Siz tüm enkarnasyonlarınızı bir anda yaşarsınız ama, bunu, üç boyutlu bir realite kapsamında anlamanız zor olur. Çeşitli reenkarnasyonel benlikler, yüzeysel olarak, bir bilmecenin kareleri olarak yorumlanabilir, çünkü bunların tümü de, bütün'ün parçaları olmalarına karşın, yine de kendi başlarına varolabilirler. Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek düşüncesi sizleri 'obsede etmiş olduğundan, reenkarnasyonları da birbiri ardına dizilmiş bir şekilde düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Aslında, sizin, zaman ardışıklığı kavramına alışmış olmanızdan ötürü, bizler de 'geçmiş yaşamlar'dan söz ederiz. Oysa, tümü de 'iç özdeşliğin' bir parçası olan Ve çeşitli yaşamlarda egemenlik kuran 'dominant egolar:' vardır. Fakat, ayrı ayrı yaşamlar eşzamanlı olarak vardırlar. Zaman ayrımını yapanlar, yalnızca ilgili egolardır. Komple Benlik, kendine ait tüm egoların, tüm deneyimlerinin farkındadır ve bunları tek bir özdeşlik biçimlendirdiği için de aralarında benzerlikler ve ortak özellikler olacaktır."

Ruhsal evrim yasaları gereği, bir ruhsal varlığın fiziksel ortamlarda şu ya da bu nedenden ötürü bir beden edinmesi, kendi evrimi için olduğu kadarbaşka varlıkların evrimi için de bir zorunluluktur, bir nedendir. Evrenlerdeki sistem, herkesin 'kendi başının çaresine bakması' gibidünyasal bir anlayış üzerine değil, böylesi bir karşılıklı paylaşma ve yardımlaşma üzerİne kuruludur. Bir ruhsal varlığın kaderi, sonsuz denilebilecek ilişkilerle başka ruhsal varlıkların kaderlerine bağlıdır. Fizikselvarlıkların bu ilişkileri görüp görmemeleri, bu neden-sonuç bağıntılarını izleyip izlememeleri, ilgili evrensel yasaların işleyişini de bağlamaz. Fakatkuşkusuz ki gözlemlenebildiğinde, ölüdoğan, sakat doğan bir bebeğin, küçük yaşta ölen bir çocuğun bu olağandışı durumlarında gözlemlenecek, ortaya çıkarılmaya çalışılacak birçok bilgi vardır.

(Seth, rehber varlık)

Medyum: Şimdi bir başkası daha var. Bu, küçük mektepli bir kız. Bir şeyler söylüyor, ama anlamıyorum. Bir sürü tekerlemeler söylüyor. Sekiz, dokuz yaşlarında bir kız. Beyaz kurdeleleri var. Yuvarlak yüzlü, ela gözlü, iyi bir kızcağız. Konuşayım bakayım ... İsmi Ayşe imiş. Çocuk felcinden ölmüş. Cerrahpaşa' da öl­müş, 1962 yılında diyor.

Soru: Şimdi orada ne yapıyormuş?

Medyum: Hıh, üzerinde önlüğü Var. Halil. mektepçilik oynuyor. Hadi güle güle ... Dilini çıkarttı giderken. Çok zeki bir tip, ama ne yazık ki dezenkarne [ölü]. Bunun hakkında bazı iritibalar geliyor. Bu kızcağız, vazifeli olarak doğmuş. Sonradan doğmuş, başka kardeşleri varmış. Annesi ile babası ayrılmak istemişler. çok şiddetli bir geçimsizlik olmuş ve hakikaten planlarının icabında. ayrılmak gibi bir durum belirmiş. Fakat bu, kardeşleri ve diğer insanlar için hiç de hayırlı olmayacakmış. Ve bu varlık, bir aşk meleği gibi çalışarak kadının hamile kalmasına sebep olmuş ve kendisi doğmuş. Böylece, aileyi tekrar bağlamış. Sonra bilhassa babası olacak adamın katı tarafını yumuşatmak üzere, iki sene kadar çocuk felci hastalığı ile yaşamış. Bu yaşama süresince, babası çok ıstırap duymuş, madderi, manen. Sonra bedeni­ni terk etmiş . Onun bu görünüşü halil bu vazifeyi çok benimsediğinden ...

Bir anne düşünün ki, kimbilir hangi nedenden ötürü sevgisizliğini gidermek için acı dolu bir yaşam deneyimleyeceği bir yaşam planı hazırlamış. Bu acıyı en zayıf noktasıyla duyacaktır ki o yanı güçlensin. Bu nokta da onun yüreğidir. Onun taş gibi sert olan yüreğinin yumuşaması gerekmektedir. Çünkü onda sevgi gücü, ancak bu yumuşayıştan sonra gelişmeye başlayacaktır. Onun bu sert yüreğini kim yumuşatacak? Bunun için fedakar bir ruhsal varlık gereklidir. Bu da, onun çocuğu olmayı kabul eden bir ruhsal varlıktır. Bu, her ikisi için de oldukça zorlu koşullarda geçecek bir anne-çocuk ilişkisidir. İşte bu koşullar; özürlü doğmak, bedensel ya da zihinsel olarak özürlü doğmak, ağır, merhamet gerektiren bir hastalığı olmak ya da büyük acılar içinde kıvranarak ölmektir.Sevgiyi, sevgisizliği. acıyı, merhameti deneyimleyen ve deneyimleten bir ruhsal varlığın bir diğerine, hatta bu süreci yaşamak zorunda olan daha başkalarına anlatacağı çok şey vardır. Burada tüm tarafları, kendilerine göre nedenlerinden ötürü, ruhsal evrim yollarında yükseltici ve ilk bakışta başkalarınca görülemeyecek birçok olay cereyan etmektedir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...