Jump to content

Yahve adının Mısırlı orijini


MALCOLMX

Önerilen Mesajlar

İbranilerin "Mısır'dan Çıkış" (Exodus) mitlerini incelerken, eldeki jeolojik ve arkeolojik verilerle Eski Ahit'te anlatılanlar arasında kurduğumuz bağlantının merkezine, olası en sağlam dayanak durumundaki bir küresel afeti yerleştirmiştik. Buna göre, Nibiru/Marduk gezegeninin güneş sistemimiz içindeki yakın geçişine rastlayan İ.Ö 1649 yılında, bütün eski dünyayı sarsan zincirleme depremler, volkanik patlamalar ve tsunamiler yaşanmıştı. Afetlerin Mısır ayağını incelerken, hem Eski Ahit'te anlatılan ayrıntılardan yararlandık (nehirlerin "kan" olması, gün ortasında havanın kararması) hem de Orta Krallık sonrasına ait olduğu izlenimi veren ünlü "Ipuwer Papirüsü"ndeki paralel noktalara dikkat çektik. Üstelik, Mısır folk birikimindeki kimi efsanelerin de bu tabloyu desteklediğini vurguladık. Diğer yandan, İbrani tarihinin ilk yazılı metinlerine ve "kimlik tanımı"na doğrudan etkide bulunan bu olguların, afetler sırasında Mısır'dan uzaklaşmaya çalışan, çoğunluğunu Sami asıllı bedevilerin oluşturduğu bir karma topluluğun buğulu anıları arasına yerleşip, sözel gelenekle sonraki kuşaklara taşındığından söz ettik. Buna göre, panik halindeki topluluğu Mısır'dan uzaklaştırıp Sina çöllerinde güvenli bir alana yönlendiren lider, Musa mitine esin kaynağı oluşturan bir kahramandı ve varsayım düzeyinde bile olsa Mısır kökenli olduğunu kabul etmek mümkün görünüyordu. Her şeyden önce, birçok uzmanın da fikir birliği içinde olduğu gibi, bir Mısırlı adı taşıyordu bu lider büyük olasılıkla: Mos.

 

Söz konusu liderin Sina'daki inziva sırasında, topluluk bilincine sahip olmayan bu kitleyi bir arada tutabilmek için, yeni ve "bu gruba özgü" bir dinsel motifi empoze etmiş olabileceğini de, varsayımlar arasında sıralamıştık. Sonra da, bu topluluğa "yeni topraklar vaat eden" güçlü tanrının adıyla ilgili olarak, iki farklı yaklaşımdan söz etmiştik. Birincisi, uzunca bir süre yaygın biçimde kullanılan "El Şaday"dı bu adların ve İsa'dan önce yedinci yüzyılda Asurlular tarafından yıkılana dek kuzeydeki İsrail krallığında kavmin tanrısının adı bu olmuştu. Büyük olasılıkla Kenan dolaylarında en eski tanrı olarak bilinen "El" ile bağlantılı olarak bütün Sami toplulukların kültür birikiminde yaşayan bu ad "Şaday" sözcüğü ile birlikte kullanıldığında "Dağların Tanrısı" anlamına geliyordu ki, bu ad dinsel emirlerin Musa'ya Sina Dağı'nda iletildiği anımsandığında, daha da güçlü bir anlam kazanıyordu.

 

Ne var ki, bu kavmin din kültüründe merkezi noktaya oturan güçlü tanrının, El Şaday ile paralel kullanılan bir başka adı daha çıkıyordu ortaya Eski Ahit'te: Yahve ya da Yahova. Mısır'dan Çıkış ile ilgili mitler, bu kitapta birçok kez vurguladığımız gibi, sözlü kültürde söz konusu Sami halkın kimliğini oluşturan unsurlardan biri olarak yüzyıllarca taşınmış ve oldukça geç bir tarihte yazıya geçirilmeye başlamıştı. Bu dönemden itibaren kendi dilini yazılı olarak ifade etmeye başlayan İbrani halkının yazmalarında da El Şaday'dan çok Yahve ya da Yahova adı vurgulanıyordu artık. Babil Sürgünü sonrasında, evrenin yaratılışını da içerecek biçimde yeniden derlenen kutsal yazmalar, bu adın içeriğine ilişkin dikkat çekici bir açıklamayı da içermeye başlamıştı: Sesli harf kullanmayan ve yalnızca sessizlerle dili kayda geçiren İbrani alfabesinde YHVH harfleriyle vurgulanıyordu Tanrı'nın adı. İlgili bölümlerde belirttiğimiz gibi, Musa ilk kez karşılaştığı Tanrı'ya adını sormuş ve "Ben, ben olanım" ya da "Ben neysem oyum" yanıtını almıştı. Söz konusu ifadedeki sözcüklerin İbrani dilindeki baş harfleri de bu dört harfi içeriyordu. İlahiyat uzmanlarına göre İbrani din adamları bu dört sessiz harfin okunuşuyla ilgili olarak da zaman içinde bir yöntem önermişler ve "Efendimiz" ya da "Yüce Tanrım" anlamına gelen "Adonai" sözcüğünün sesli harflerine dikkat çekmişlerdi. Bu durumda Tanrı'nın adı, "Yahova" olarak okunmalıydı.

 

Ne var ki, belirsiz bir nokta kalıyordu Tanrı'ya verilen bu adda: İbrani dilinin yapısı içinde Yahova, anlamlı bir sözcük değildi ve aslında zaten bir cümledeki dört sözcüğün baş harflerinden oluşuyordu. Buna karşın, böylesi bir "akrostiş"in ne zaman kimin tarafından ilk kez belirlendiği bilinmemekle birlikte, Yahve ya da Yahova adının oldukça eski bir tarihte benimsenerek kullanıldığı, hatta kimi durumlarda ilk hece alınarak kısaltılmak üzere "Yah" biçiminde okunduğu kesindi: O kadar ki, bazı isimlerde "El" ile biten ekler "Yah" olarak değiştirilmişti. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de, Yusuf adıydı: Yosif-El, bilinmeyen bir zamandan beri Yosif-Yah olarak da kullanılıyordu.

 

Bu durum, Yahova adının Mısır'dan çıkış sırasında, hiç değilse Eski Ahit'e göre Musa zamanında kullanılmaya başladığı dikkate alındığında, ilginç bir soru işareti yaratıyordu: Acaba Musa'dan dört yüz yıl önce yaşayan, Yakup'un oğlu Yusuf da "Yosif-Yah" olarak adlandırılmış mıydı? İsmin orijinali Yosif-El olmakla birlikte, Mısır'da yaşamaya başladıktan sonra bu ad Yosif-Yah'a dönüşmüş olabilir miydi?

 

Eski Ahit'teki ataların çoğunun bir tek kişiyi vurgulamayıp, kompozit karakterler olarak yaratıldıklarını bildiğimize göre böylesi bir soru üzerine kafa yormanın fazla anlamı olmadığını düşünebiliriz. Ama en azından, şu soru varlığını koruyacaktır: "Yahova" adı, Mısırlı bir orijine sahip olabilir mi?

 

Mısır'da, Yunan ve Roma'da olduğu gibi nispeten düzenli bir panteon yapısının söz konusu olmadığından ve belli dönemlere ya da bölgelere yayılan farklı teolojilerin değişik zaman dilimlerinde baskın çıktığından söz etmiştik: Memphis teolojisi, Heliopolis (Annu) teolojisi gibi. Bu durumda, söz konusu sistemler içinde yer bulmamakla birlikte, farklı bölgelerde ya da farklı dönemlerde tapınılan, ancak bazıları zaman içinde unutulan tanrıların varlığından da söz edilebiliyordu. Bunlar arasında biri var ki, şu an üzerinde yoğunlaştığımız soruya oldukça ilginç biçimde ışık tutabilir: Işık Tanrısı, "Yahû".

 

Sir Wallis Budge'ın Mısır diline ait eski çalışmalarında karşımıza çıkan, belki biraz da gölgede kalmış gibi görünen bir isim Yahû. Hakkında fazla bilgi olmamakla birlikte, "Işığın Tanrısı" olarak anılıyor Ölüler Kitabı'nda. Diğer yandan, modern Mısır dili çalışmalarının öncülerinden James Allen'ın yapıtlarında da rastladığımız, fonetik olarak oldukça benzer bir sözcük daha var ki oldukça anlamlı bir yerlere varmamızı sağlayabilir: "Yah", yani Ay. Üstelik bu sözcük, Ay ile bağlantılı düşünülen Thoth için de kullanılıyor.

 

 

http://2012.burakeldem.com/images/stories/various/yahu-va.jpg

 

Yine Mısır dilinden bir başka ilginç sözcüğü "Yahû" ya da "Yah" adına eklediğimizde, bir hayli dikkat çekici bir benzerlik yakalıyoruz. Eski dilde "Vâ" ya da "Uâ" sözcüğü, fazlasıyla dinsel motiflerle yüklü bir anlama sahip: "Bir ve Tek olan". Bu niteleme, çoğu kez tanrı adlarıyla birlikte kullanılıyor. Bu durumda, sözcüğü "Yahû-Vâ" olarak Mısır dilinde yeniden yazdığımızda, "Bir ve Tek olan Işık Tanrısı" gibi son derece çarpıcı bir anlam kazanıyor. Acaba İbrani dilinde bir anlama sahip olmayan ve dört kutsal harfin oluşturduğu akrostiş olarak düşünülen Yahova adının Mısırlı orijinine ulaşmış olabilir miyiz? Bir başka deyişle Musa (ya da İbranileri Mısır'dan uzaklaştıran lider) "Ben, ben olanım" diyen bir tanrının cümlesindeki sözcüklerin baş harflerinden değil de, zaten var olan Mısırca bir isimden, yani "Bir ve Tek olan Işık Tanrısı Yahû-Vâ"dan yararlanmış olabilir mi halkına Tanrı'yı anlatırken?

 

İbrani toplumunun yaşam biçimi ve inançları düşünüldüğünde, vardığımız sonuç oldukça akla yakın görünür. Oldukça eski bir tarihten beri (neredeyse başlangıçtan itibaren) İbrani halkının Ay Takvimi kullandığını ve Ay'ın hareketlerine büyük önem verdiğini biliyoruz. Dahası, göçebe olarak yaşadıkları dönemde yakın ilişki içine girdikleri toplumların çoğunda var olan güçlü Ay (Sin) Kültü bir biçimde onların geleneklerinde de etkili olmuş. Bu etki o kadar kesin ki, Yahudi toplumu bugün bile yaygın biçimde Ay Takvimi'ni kullanıyor. "Işık Tanrısı" anlamına gelen "Yahû" adının, Thoth ile bağdaştırılan "Ay" anlamını dikkate aldığımızda, bu bağlantı daha da dikkat çekici hale geliyor. Bilindiği gibi Thoth, Mısırlılara yazıyı armağan eden tanrıydı. Musa'ya da Sina Dağı'nda, henüz kendi yazısı olmayan halkına iletmesi için üzerinde "On Emir"in yazılı olduğu levhaların verilmesi, çok çarpıcı bir benzerlik.

 

Yeniden başladığımız noktaya dönersek, İbrani inanç sisteminin, Mısır'dan Çıkış mitlerine esin kaynağı oluşturan İ.Ö 1649 afetleri sonrasında belirlenmeye başladığı tezinin hiç de yabana atılmaması gerektiğini bir kez daha vurgulayabiliriz. Büyük olasılıkla Mısır kökenli bir lider (Mos) tarafından, yeni bir kimlik kazanmak üzere, Mısır dilinden ve kültüründen gelen (aslında oldukça eski) bir Tanrı (Yahû-Vâ) merkezinde oluşturulmuş bir inanç sistemidir bu. Yine Mısır geleneklerine benzer biçimde, Mısır'dan Çıkış sonrasında "sünnet" uygulaması ortaya çıkmış; ancak teolojinin tamamı, oldukça uzun bir süreç içinde Kenan bölgesi kültürlerinden etkilenerek gelişmiş; son biçiminiyse, Babil Sürgünü sırasında tanışılan Mezopotamya kültürünün etkisiyle almıştır.

 

Burak Eldem.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...