Jump to content

Tarihte İbret Verici Olaylar


ErSt_QuEr

Önerilen Mesajlar

ÇAGDASLASMA YOLUNDA

l930'lu yillarin Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege sehrinde dahi açliktan insanlar ölmüstür.

Ortalama bir memurun aylik maasinin 50 lira oldugu bu dönemde, çagdaslasma yolunda(!) 75 000 lira gibi

büyük paralar ödeyerek heykel yaptirilmistir.

 

 

 

KENDINIZI TÜRKLERE EMANET EDIN

16. yüzyilda Osmanli Devleti'nin gelisme yolu üzerinde direnmis ve Türk ordulari ile savasa tutusmus

olmasindan dolay Katolik Avrupa tarafindan kendisine "Hiristiyanligin sövalyesi" ünvani verilen Bogdan

Beyi Büyük Stefan, ölüm döseginde, evlatlarina gayet ibretli bir sekilde söyle nasihat

etmistir:

"Belki de yakinda himayeye muhtaç olacaksiniz. Asla Rus'a yanasmayin. Haindir, sizi yok eder.

Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler."

 

 

 

TALAN EDILEN MIRASIMIZ

Sanli Osmanli Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin anasi Hayme Hatunun Domaniç'teki türbesi ulu hakan

Abdülhamid Han tarafindan, ecdadina hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirilmis,

pencereleri atlas perdelerle kaplatilmis ve zeminini de Hereke dokumasi muhtesem bir hali ile

dösenmistir.

Ancak, Cumhuriyet döneminde is basina gelen Halk Partisi yönitimi, o muhtesem haliyi türbeden

gasbederek, partinin Inegöl ilçe yöneticilerinin kapilarina paspas yaptirmis ve atlas perdeler ise

kaymakamlik binasinda kullanilmistir.

 

 

 

ECDADIMIZIN SILINMEZ IZLERI

1976 yilinda Suudi Arabistan'in Cidde sehrinde, deniz suyunu tatli suya çeviren bir tesisin açilisindan

sonra meslektaslari ile sohbete girisen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen'in

bir ara söze "bu Suudi Arabistan'in ilk tuzdan aritma tesisidir" diye baslamasi üzerine, Fransiz

Büyükelçisi hayretler içinde kalarak söyle itiraz etmistir:

"No, Sör... Bu Suudi Arabistan'in ilk tuzdan aritma tesisi degildir. Ilki Osmanlilar'in

1800'lü yillarin sonunda yaptigidir."

 

 

 

BITMEYEN OSMANLI SEVGISI

Balkanlar'dan Orta Dogu'ya kadar büyük bir cografya 1. Cihan Savasindan sonra elimizden çikmasina

ragmen, o topraklarda yasayan halk hala büyük bir hasretle "Osmanli, Osmanli " diye sayiklamaktadir.

Budapeste'den gelen bir yazarimiza bir Bosnak, "Madem ki Istanbul'a gidiyorsun, Allah askina o sehrin

topragini benim için öp. Allah benim canimi Istanbul'u görmeden almasi!" demiistir.

Trablusgarp'daki ihtiyar Cezayirliler , boyunlarina muska diye Osmanli parasi takmaktadirlar.

 

 

 

]AVRUPA'DA AKINCI KORKUSU

1534 yilinda Viyana'daki St. Stephen Katedrali'nde, Osmanli akincilarinin yaklastigini görüp

çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyet ihdas edilmis ve bu memuriyet, ancak 1956 yilinda,

Viyana Belediye Meclisince, "artik bir Osmanli tehlikesi kalmadigindan, bu vazifenin lüzumu yoktur"

diye bir karar alinarak iptal edilmistir.

 

 

 

BATISIN REMZI

Yükselis dönemimizin ruhunu yansitan mütevazi Topkapi Sarayina karsilik, yikilisimizi remzeden Versay

taklidi Dolmabahçe Sarayi, Avrupa'dan borç alinan para ile, 9 ton altin ve 41 ton gümüs

kullanilarak insa edilmistir.

 

 

 

SEFZADE'NIN DOLMABAHÇE SEFASI

Ismet Inönü'nün Cumhurbaskanligi yaptigi dönemde, oglu Ömer Inönü gerek talebelik, gerekse

daha sonraki yillarda koskoca Dolmabahçe Sarayi'ni ikametgah olarak kullanmis, yattigi bir oda için

bütün sarayin kaloriferlerini yaktirmis ve ayrica bu "sefzade" sarayda kadinli kizli gece alemleri

düzenlemistir.

Bütün bu olanlar dönemin Millet Meclisi'nde ciddi tartismalara yol açmis ve o gün

Meclis'te bulunan baba Inönü, kulakligi takili oldugu halde müzakereleri isitmemezlikten gelmiistir.

 

 

 

AGACA ASILAN ZEKAT PARASI

Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir müslüman, günlerce arastirdigi halde, yillik zekatini

verebilecegi fakir birini bulamamistir. Bunun üzerine zekatinin tutari olan parayi bir keseye

koyarak Cagaloglu'ndaki bir agaca asip, üzerine de söyle yazmistir:

"Müslüman kardesim, bütün aramalarima ragmen memleketimizde zekatimi verecek kimse bulamadim.

Eger muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al."

Ancak bu kese, üç ay kadar o agaçta asili kalmistir.

 

 

 

OSMANLI ARMASI

Merhum Necip Fazil Kisakürek, 1954'lü yillarda çikardigi Büyük Dogu mecmuasinin bir sayisinin

kapaginda, Osmanli armasi islemeli sanat eseri bir kumas resmini yayinlayinca, "padisahlik

propagandasi yapmak" gerekçesi ile derginin o sayisi toplatilmis ve kendisi de suçlanarak mahkemeye

sevkedilmistir.

Necip Fazil, mahkemede kendisini suçlayan savciya gayet ibretli bir sekilde söyle demistir:

"Içinde adalet islerine bakilan bu binanin tepesinde ayni Osmanli armasi var. Siz de mi

padisahlik propagandasi yapiyorsunuz?"

 

 

 

PASAPORT FARKI

 

Sanli Osmanli Devleti'nin yikilmasindan sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlü, elindeki

yeni Ürdün pasaportuyla Isviçre sefaretine giderek; "herkes bu pasaportla alay ediyor. Eskiden Osmanli

pasaportum varken selam dururlardi. Ben Osmanli teb'asiyim, ne olur bunu degistirin" diye sefaret

yetkililerine yalvarmistir.

 

 

 

TÜRK KÖSESI

Devlet i Aliyey-i Osmaniye'nin üç kitada at oynatip buyruk yürüttügü ihtisamli dönemlerinde,

Avrupa'da Türk hayat tarzi ve modasi çok tesirli hale gelmis, evlerinde "Türk kösesi" bulundurmayan

sosyete mensuplari ayiplanir olmustur.

 

 

 

BIRINCI DÜNYA SAVASININ VAHSET YILLARI

Birinci Dünya savasi siralarinda Musul'da halk açliktan perisan durumlara düsmüs, her gün sokaklarda

kadin-erkek, çocuk-ihtiyar birçok insan inleye inleye ölüme gitmislerdir; ancak buna bir çare

bulunamamistir.

Açliktan ölen bu zavalli çocuklarin etlerini kasap dükkanlarinda koyun ve kuzu eti diye satan veya

asçi dükkanlarinda pisirip halka yedirme vahsetini gösteren on-oniki kisi idam edilmistir.

 

 

 

AMERIKAN YARDIMI(!)

Truman doktrini çerçevesinde Amerika Birlesik Devletleri'nden alinan 69 milyon dolar

askeri yardim ile elde edilen askeri techizatin bakimi için ABD'ye her yil 400 milyon dolarlik bakim ve

ithalat parasi harcamasi yapilmaktadir.

 

 

 

HAYAL MÜESSESESI

Teb'asini "Emanetullah" olarak gören Osmanli Devleti'nde, akil hastalarina son derece sefkatle

muamele edilmis, ceviz karyolalarda, ipekli çamasir ve çarsaflarda yatirilip musiki ile tedavi

edilmistir.

Ayni dönemde Avrupa'da ise, akil hastalarinin ruhuna seytan girmis denilerek diri diri yakilmaktaydi.

Istanbul'daki tedavi merkezlerini gören Mongeri Pere, sunu itiraf etmek durumunda

kalmistir:

"Burasi, Avrupa'nin asirlar sonra tahayyül edecegi bir hayal müessesidir."

Osmanli'nin uyguladigi bu musiki ile tedavi metodu, ABD'de ancak 1956 yilinda uygulanmaya baslahmistir.

 

 

 

ÜÇÜNCÜ DÜNYANIN KOBAYLARI

Batida ilaç üretmekle ilgili yönetmelikler son derece agir olup, bir ilacin piyasaya çikarilmadan önce

kobaylar üzerinde yeterince deneme yapilmasi gerekmektedir. Bu ise uzun ve pahali bir süreçtir.

Buna çare bulan batili hümanistler(!), yeni gelistirdikleri denenmemis ilaçlari üçüncü dünya

ülkelerine pazarlayarak hem para kazanmakta, hem de milyonlarca gönüllü(!) kobay üzerinde ilaçlarini

denemektedirler. Ilaç iyi çiktigi takdirde mallarini batida pazarlamaktalar, kötü

çiktiginda ise foyasi çikana kadar üçüncü dünya ülkelerine satmaya devam etmekteler.

 

 

 

IÇI YIVLI TOPLARIN ICADI

Yavuz Sultan Selim Han, Ridaniye Savasi'nda, ileri görüslü babasi Sultan II Bayezid' in icadi olan

"içi yivli toplar"i kullanarak büyük basarilar elde etmistir.

Bugün ise II. Bayezid'in bu büyük icadi gözardi edilmekte, tarih kitaplarinda; "yivli top 1868'de

Almanlar tarafindan icad edildi" diye ders olarak okutulmaktadir.

 

 

 

TANZIMAT DÖNEMI ORDUSU

II. Mahmut döneminde Osmanli ordusunun modernlestirilmesi için danismanlikta bulunan Alman komutani

Helmuth von Moltke, Tanzimat dönemi ordusunun halini söyle izah etmektedir:

"Bu ordu; kaputlari Rus, talimatnameleri Fransiz, tüfekleri Belçika, sariklari Türk, egerleri Macar,

kiliçlari Ingiliz ve ögretmenleri her milletten, Avrupa sisteminde bir ordudur."

 

 

 

MILLETLERE GÖRE FIYAT FARKI

Osmanli'nin son döneminde (1850) Istanbul'da uzun yillar kalmis bir Batili tarihçi olan M. A. Ubicini,

sehirde yasayan degisik milletlerin karakter yapilarini ögrendikten sonra, hatiralarinda

söyle yazmaktadir:

"Bir kaide olarak, Ermeni'ye istedigi paranin yarisini, Rum'a üçte birini, Yahudi'ye dörtte birini

veriniz. Fakat bir müslümanla alisveris ettiginiz zaman istedigi fiyattan emin olunuz ve istedigini

veriniz."

 

 

 

BATI'DA VE OSMANLI'DA YALAN

1717-1718 yillari arasinda Istanbul'da Ingiliz elçiligi yapan G. Montagu'nun hanimi Lady Montagu,

Osmanli toplumundaki ticaret ahlaki ile alakali hatiralarinda, oldukça enteresan bir sekilde sunlari

kaydetmektedir:

"Ingiltere'de yalancilar yaptiklariyla ögünürler. Burada ise (Osmanli'da) yalan söylediginden emin

olundugu zaman yalancinin alnina kizgin demir basiliyor. Bu kanun eger bizde uygulanirsa ne kadar güzel

yüzün bozuldugu, ne kadar kibar sinifina mensup kisilerin kaslarina kadar inen peruklarla

dolasmaya mecbur kaldiklari görülür."

 

 

 

MARKS'IN HAYRANLIGI

Seyh Samil liderligindeki Kafkas halkinin, istilaci Ruslara karsi olan istiklal savaslarinda göstermis

olduklari büyük direnis karsisinda Karl Marks'in, hayranligini ifade ederek söyle dedigi

kaydedilmektedir:

"Hürriyetin nasil elde edilmesi lazim geldigini Kafkasya daglilarindan ibretle ögreniniz.

Hür yasamak isteyenlerin nelere muktedir oldugunu görünüz. Milletler, onlardan ders aliniz!"

 

 

 

AGAÇLARA VERILEN KIYMET

Osmanli Devleti'nde agaçlara çok kiymet verilip koruma altina alinmistir. Sultan ll. Abdülhamid

devrinde, Belgrad ormanlarina zarar verip ormani tahrip ettikleri için bir köy kitle halinde sürgün

edilmistir.

 

 

 

KIN

Ikinci Dünya Harbi sonlarinda yapilan lise mezunlarinin olgunluk imtihanlarinda sorulan

"Ormanlar ve Ormanlarin faydalari" isimli kompozisyon sualine talebelerin bazilari, enteresan bir sekilde su cevabi

vermislerdir: "Türkiyemiz ormanlik bir ülkeydi, fakat o zalim padisahlar, yurdumuzu ormansiz

biraktilar."

Bunun sebebi, bu zavalli ögrencilerin öylesine bir kin terbiyesi içinde yetistirilerek Osmanli'yi

kötülemeye öylesine alistirilmalari ve böylece eger bir firsatini bulup da padisahlara hakaret

ederlerse iyi not alacaklarina inandirildiklarindan dolayi böyle cevaplar verdikleridir.

 

 

 

]ESSIZ MISAFIRPERVERLIK

Osmanli askeri teskilatini Avrupa'ya tanitmis olmakla meshur Comte de Marsigli, Türk toplumunun

misafirperverligi ile alakali olarak sunlari kaydetmektedir:

"Türkler hiçbir din farki gözetmeksizin bütün yabancilara karsi son derece misafirperverdirler. Ana

yollar civarindaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar, ögleden evvel ve aksamüstü

gezintiye çikip yolcu bulmaya çalisirlar. Eger bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok

defa misafirin hangi evde agirlanacagini tayin ederken kavgaya bile tutusurlar."

 

 

 

]VAHSETIN BÖYLESI

1096 yilinda Haçlilar Kudüs'e girerek 40.000 müslümani kiliçtan geçirdikten sonra De Buygom,

Papa II Urban'a yazdigi mektupta sunlari ifade etmistir:

"Kudüs'te bulunan bütün müslümanlari katlettik. Malumunuz olsun ki, Süleyman Mabedi'nde atlarimizin

diz kapaklarina kadar Müslüman kanina batmis olarak yürüyoruz."

 

 

 

INSANLIGIN EN MUHTESEM HARIKASI

Osmanli içtimai yapisi üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterroht'a sorulmus:

"Osmanli Devleti, genis topraklarini ve üzerindeki çesitli kavimleri, Topkapi Sarayi'ndan mükemmel bir

sekilde idare ediyordu. O saray da Batidaki en mütevazi bir derebeyinin sarayi kadar bile büyük

degildi. Bu nasil oluyordu?"

Profesör Hutterroht bu suale söyle cevap vermistir:

"Sirrini çözebilmis degilim. 16. asirda Filistin'in sosyal yapisi üzerinde çalisirken öyle kayitlar

gördüm ki hayretler içinde kaldim. Osmanli, üç yil sonra bir köyden geçecek askeri birligin öyle

yemeginden sonra yiyecegi üzümün nereden gelecegini plânlamisti. Herhalde Osmanli, devlet olarak

insanligin en muhtesem harikasidir."

 

 

 

ENDERUN OKULU

Üç kitada alti asirlik bir hükümranlik, sanli ecdadimizin devlet ve medeniyet mirasinin sirlarinin

bulundugu ve dünyanin en büyük arsivi olan Osmanli Arsivi'ni, bizler dogru dürüst incelememisken, bine

yakin Amerikali ile yüze yakin Israilli tarihçi, yillarca didik didik ettmistir.

Bugün ABD'de sadece "Enderun okulu" hakkinda hazirlanan uzman eserlerin ve doktora tezlerinin sayisi

350'dir.

 

 

 

]ZIYA GÖKALP'IN ÖLÜMÜ

Türkçülük fikrinin ünlü simalarindan biri olan Ziya Gökalp, hayatinin son anlarinda Fransiz hastanesinde

yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece önce, mukaddesata galiz küfürler ederek

basini duvarlara vura vura ölmüstür. Cesedi de hastane morgunda Hiristiyan geleneklerine göre

muamele yapilarak kaldirilmistir.

 

 

 

SÖZÜNÜN ERI OLMAK

Mehmet Akif Ersoy öylesine sözünün eri bir insandi ki, söz verdigi seyi yerine getirmek için ölümden

baska hiçbir sey onu engelleyememekteydi.

Bir keresinde, Istanbul Vaniköy'de oturan bir ahbabi ile ögleden bir saat önce bulusmak için

sözlestiklerinde, o gün yagmurlu, firtinali bir gün olup, her tarafi sel bastigi halde Mehmet Akif,

binbir zorlukla, sirilsiklam vaziyette söz verdigi yere vaktinde gelmis, fakat arkadasinin gelmemesi

üzerine çekip gitmistir. Ertesi gün özür dilemek için gelen arkadasini dinlemeyip, "bir söz ya ölüm veya

ona yakin bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir" diyerek tam alti ay o

arkadasiyla konusmamistir.

 

 

 

KIZILCA BUGDAYI

ABD, 1890 yilina kadar bizim Tuna boylarimizda yetisen "kizilca" ismi verilen bugdayimizi ithal ederek

tohumluk olarak kullanmis ve bununla halkini beslemistir.

 

 

 

BIR YANLISIN IZAHI

Padisahlarin, Osmanli topraklarindaki muhtelif yerleri devletin ileri gelenlerine, "sana orayi

bahsettim" demesi, "verilen yeri imar et" manasina gelmekte ve bu varlikli Osmanli pasalari, o

topraklarin mamure haline gelmesi ugrunda servetlerini tüketmekteydiler.

 

 

 

HAKIKI NISAN

Kirim Savasi'ndaki büyük hizmetlerinden dolayi Fransiz hükümetince kendisine nisan verilen Deli Hasan

Aga'nin bu nisani takmadigini farkeden Fuat Pasa'nin ona takmama sebebini sormasi üzerine,

aldigi cevap söyledir:

"Pasam, benim vücudumda harpte kazandigim yedi nisan (yara izi) var. Onlar varken elin Frenkinin

nisanini ben ne yapayim?"

 

 

 

YABANCI GÖZÜYLE LOZAN VE NETICESI

1922-1923 yillari arasinda Sovyetler Birligi'nin Türkiye büyükelçisi olarak Ankara'da bulunan S. I.

Aralov, Lozan Konferansi'nin sonuçlari ile alakali olarak yazmis oldugu hatiratinda söyle demektedir:

"...Ingiltere Disisleri Bakani Lord Curzon, eskiden Türkiye'nin olan Musul'u ve daha baska yerleri

Türkiye'den koparmayi, Yunanlilarin yakip yiktigi sehir, kasaba ve köyler için Yunanlilara tamirat

parasi verdirmemeyi ve Bogazlar meselesinde Ingiliz planini gerçeklestirmeyi basardi. Türkiye, Musul'u

birakmasi ve tamirat parasindan vazgeçmesi karsiligi olarak kendisine küçücük Karaagaç

bölgesinin verilmesiyle yetindi. Bundan baska Batili devletler , Türkiye'yi, Osmanli Devleti'nin batili

kapitalistlere olan borçlarinin, Osmanli Devleti'nden ayrilan ülkeler arasinda bölünüsünden

sonra, payina düsen bölümünü 20 yil içinde ödemeye ikna ettiler."

 

 

 

MEHTERIN BÜYÜLEYICI TESIRI

Bati musiki saheserlerini yazmis olan Mozart, Bizet gibi büyük bestekarlar, mehter musikisinin

büyüleyici tesiri altinda kalarak, bestelerinin Türk tarzinda "Alla Turca" denilen kisimlarini

yazmislardir.

 

 

 

TÜRKIYE'DE TÜRK MÜZIGI YASAGI

Tek parti iktidari döneminde, devletin açmis oldugu müzik okullarinin bir tanesinde, ögrencilerden

bazilari, ders arasinda kendi öz müzigi olan Türk müzigi çalmaya tesebbüs ettikleri için yabanci uzman

Herr Zuckmayer tarafindan okuldan atilmislardir.

 

 

 

SENFONI ZULMÜ

1930'lu yillarin birinde Cumhurbaskanligi Senfoni Orkestrasinin, Anadolu'yu tenvir etmek için çiktigi

turnenin Sivas duraginda, bir konser verdikten sonra gazetecinin birinin konseri izleyen bir

vatandasa "konseri nasil buldunuz?" diye sormasi üzerine, zavalli adamcagizin, sagina soluna

ürkekçe bir göz attiktan sonra gazetecinin kulagina fisildadigi cevap manidardir:

"Valla beyefendi, Sivas Sivas olali, Timur'dan beri böyle zulüm görmedi!"

 

 

 

]BIZIM DINAZORLARIMIZ

Bizim ülkemizde çagdaslik ve bilimsellik(!) adina basörtülü ögrencilerin üniversitelere sokulmayip, Imam

Hatip Okulu ögrencilerinin varligindan ve devletin diger okullarindan daha basarili olmasindan

rahatsizlik duyuldugu halde, dünyanin süper gücü sayilan ABD'nin en iyi üniversitelerinden biri olan

Massachussets Institute of Technology (M.I.T.)'nin ögrenci yönetmenliginde su ibare vardir:

"Dini inançlarin geregini yerine getirmekten dolayi bir derse veya imtihana giremeyen ögrenciye

telafi imkani taninir."

 

 

 

ILAHI IKAZ

Birinci Dünya Savasi sirasinda Dördüncü Ordu karargahinda Mekke ve Medine'yi kurtarmak için Hicaz Seferi

Kuvveti hazirlanmasi meselesi görüsülürken, Harbiye Naziri Enver Pasa'nin bu is için Mustafa

Kemal'i atadigini ve bunun üzerine Mustafa Kemal, "degil Hicaza asker sevketmek, hatta

oradaki askerleri de geri almak ve kuvvetleri verimsiz yönlere dagitmamak gerek" diyerek görüsünü

belirtmis ve sonunda M. Kemal'in bu görüsü kabul edilerek Medine'nin bosaltilmasina karar verilmistir.

Tam bu sirada isiklar aniden sönerek ortaligin zifiri bir karanliga bürünmesi üzerine, bunu Ilahi bir

ikaz kabul eden Cemal Pasa birden ürperip sarsilmis ve daha sonra Hicaz'in bosaltilmasindan

vazgeçilerek Fahreddin Pasa Medine'ye gönderilmistir.

 

 

 

MEDINE MUHAFIZI

Osmanli, Hazret-i Peygamber'in yasadigi sehri bir valinin adinin altina sokmaktan hayâ etmis, saygi ve

edebi geregi oraya gönderecegi idareciyi "Vali " yerine "Medine Muhafizi" diye isimlendirme

hassasiyetini göstermistir.

 

 

 

]DÜNYANIN ILK TOPLU SÖZLESMESI

Dünyada ilk toplu sözlesme Osmanli Devleti tarafindan gerçeklestirilmistir. Kütahya Vahid Pasa

Kütüphanesi'nde bulunan Ser'iye Mahkemesi sicilinin 57'ci sayfasinda kayitli belgeye göre, yeryüzündeki

bu ilk sözlesme, Kadi Ahmed Efendinin tasdiki ile 24 isyeri ile isçileri arasinda

imzalanmistir.

Bu sözlesmeye göre, "Kalfalarin, yardimcilarin, ustalarin ve vasifsiz isçilerin yevmiyeleri" ile her

gün belli sayidaki fincan imali karsiligi alacaklari ücretler tesbit edilmistir.

 

 

 

OSMANLI TOPÇULUGU

Kanuni Sultan Süleyman devrinde yillarca Istanbul'da kalan ve yazmis oldugu eserini en büyük Hiristiyan

hükümdari II. Filib'e takdim eden Ispanyol yazar Cristobol de Villalon, dönemin Osmanli

topçulugu hakkinda sunlari kaydetmistir:

"Dünyada hiçbir devletin, Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. Istanbul'da eski model

oldugu için kullanilmayip süs diye surlara konan toplari inceledim. Bunlar bile Ispanya

ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi. Tophane sirtlarinda çaptan düsmüs diye yigilan 40 kadar

topu hayretle seyrettim. Bunlari alip topçu kuvveti olusturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti

bilmiyorum."

 

 

 

HARAM YEMEYEN ORDU

Osmanli ordusu, müslümanlari tek bir bayrak altinda toplamak gayesiyle Misir seferine giderken Gebze

yakinlarindaki baglik-bahçelik bir arazide mola verdiginde, Yavuz Sultan Selim bütün askerlerin

heybelerini arattirmis ve hiçbirinde meyve cinsinden birsey çikmamasi üzerine ellerini Ulu Dergah'a

kaldirip söyle sükretmistir:

"Allahim, sonsuz sükürler olsun! Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin. Eger askerimin içinde tek bir

kisi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydim, Misir seferinden

vazgeçerdim."

 

 

 

ECDADIMIZ YÜZ AKIMIZ

Alti asir gibi uzun bir süre üç kitada hükmünü yürüten ecdadimizin medeniyet mirasini inceleyip

arastirmadan, içteki ve distaki bazi gafil ve hainlerin ona, "emperyalist" yaftasini yapistirarak mahkum

etmeye çalismalarina mukabil, Macaristan Ilimler Akademisi tarafindan ortaya çikartilip

yayinlanan bir belgede belirtildigine göre, Osmanli Devleti'nin Macaristan'da hakim oldugu devirlerde,

Macar halkindan yilda 7 milyon akçe vergi topladigi, buna karsilik ayni yil Macaristan'a

21 milyon akçe yatirim yaptigi tesbit edilmistir.

 

 

 

BIR SAVASIN BEDELI

1991 yilinda meydana gelen Körfez Savasi'nin bir günlük maliyeti ile 3 milyon çocugun 2,7 yillik süt

ihtiyaci karsilanabilirdi.

Bu savasin otuz günlük savas gideri ile 50 milyon insanin 4 yillik ekmek ihtiyacinin giderilebilecegi

ifade edilmektedir.

1 adet Stealth avci uçaginin bedeli ile 13 milyon kitap alinabilmekte, 1 adet Patroit füzesi ile 74

milyon adet fidan dikilmesi mümkün olmaktadir.

 

 

 

BARBAR KIM?

Bizans'i kurtarmak üzere Istanbul'a çagrilan Haçli ordulari, Hristiyanligin o dönemdeki mukaddes kilisesi

Ayasofya'nin tepesindeki altin haçi sökerek eritip satmislardir.

Yillar sonra Osmanli ordusunun Istanbul'un fethi sirasinda bir yeniçeri, fetih hatirasi olarak saklamak

maksadiyla Ayasofya'nin küçük bir çini parçasini koparmak istemis, ancak Fatih Sultan Mehmed

tarafindan, "tahribe tesebbüs"le suçlayip cezalandirilmistir.

 

 

 

SERDENGEÇTI'NIN AYASOFYA MÜDAFAASI

Yazmis oldugu "Ayasofya" isimli siiri yüzünden tutuklanarak Ankara Agir Ceza Mahkemesi'nde yargilanan

Osman Yüksel Serdengeçti, kendini müdafaa ederken sunlari söylemistir:

"Müdde-i Umumi (savci), tepeden verilen emirlere göre hareket ediyor. Ayasofya'nin tekrar cami haline

yetirilmesinde benim ne gibi hususi maksadim ve menfaatim olabilir? Ayasofya'yi kiraya mi verecegim,

yoksa imami mi olacagim? Beni bu yazidan dolayi Türk savcilari degil, Yunan savcilari itham etsin. Böyle

bir yaziyi yazdigimdan dolayi kendimi müdafaa etmekten utaniyorum."

 

 

 

SANATA HÜRMETIN BÖYLESI

Osmanli'nin meshur hattatlarindan Hafiz Osman (1642 1698), Sultan Ikinci Mustafa'nin hat hocasi olup,

Hafiz Osman hat meskederken, Sultan Ikinci Mustafa büyük bir hürmet içinde hocasinin hokkasini

tutmaktaydi. Bir keresinde, yapilan hattin güzelligi karsisinda gönlü ihtizaza gelerek

"artik bir Hafiz Osman daha yetismez" demesine mukabil, büyük hattat Hafiz Osman söyle cevap vermistir:

"Efendimiz gibi, hocasinin hokkasini tutan padisahlar bulundukça, daha çok Hafiz

Osmanlar yetisir."

 

 

 

SULTAN VAHDEDDIN'IN VATANPERVERLIGI

Osmanli ordusunun silahlarinin elinden alindigi, düsman filolarinin Çanakkale Bogazi'ni asip Istanbul'a

dayandigi felaketli bir dönemde, halife sifatiyla Osmanli tahtina oturan Sultan Vahdeddin,

Osmanli askeri olarak, sahsini korumak için birakilmis olan biricik taburu Ayasofya

Camii'ne göndermis ve su emri vermistir:

"Aziz Istanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ates ediniz!"

 

 

 

ESSIZ SEVGI

Türkiye'de, Türk Dili ve Edebiyati üzerine doktora yapmis genç Pakistan alimlerinden Muhammed Sabir,

Pakistan'da bir cuma günü hutbede Sultan Abdülhamid Han'in adinin okunup ona "Zeyyedallahu ömrehu",

yani "Allah onun ömrünü artirsin" diye dua edilmesi üzerine, camiden çiktiktan sonra cemaata bu duanin

manasiz oldugunu zira, Sultan Abdülhamid Hanin vefat etmis oldugunu söylemis, ancak halk

hisimla üzerine yürümüs ve "seni gidi Ingiliz casusu!" diye suçlamistir.

 

 

 

HILAFET'IN GÜCÜ

31 Mart hadisesinin tertipçileri arasinda bulunan sair ve filozof Riza Tevfik, bu mes'um hadisenin

ardinda Ingiliz parmagi oldugunu itiraf edip, ihtilal hadisesinden sonra Ingiliz konsolosluguna

gittiginde, çok soguk bir sekilde karsilanmistir. O zaman bunun sebebini anlayamayan Riza Tevfik, çok

sonralari Londra'ya ugrayip bunun sebebini o dönemin Ingiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Lord

Nikilsin'a sordugunda, bu Ingiliz çok ibretli bir sekilde sunu söylemistir:

"Riza Tevfik Bey, biz bilhassa Hindistan'da Islam ülkelerini idaremiz altina alabilmek için milyarlarca

altin harcadik, ama basarili olamadik. Halbuki Sultan Abdülhamid, her yil bir 'Selam-i

Sahane', bir de 'Hafiz Osman hatti Kur'an-i Kerim' gönderiyor ve bütün Islam ümmetini,

hududsuz bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyor. Biz bu ihtilalle siz jön Türkler'den hilafet

kuvvetinin ortadan kaldirilmasini bekledik ve aldandik. Iste bundan dolayi siz soguk karsilandiniz?"

 

 

 

BU KÖYDE NUR TALEBELERI VAR MI?

1961 seçimlerinde Türkiye Isçi Partisi mensuplari, Dogu Anadolu köylerine propaganda yapmak için

gittiklerinde, köyde ilk rastladiklari insana, "bu köyde Risale-i Nur talebesi var mi?" diye sormakta,

eger köyde Risale-i Nur talebesi oldugunu ögreniirlerse, o insanlara tesir edemeyeceklerini bildiklerinden

dolayi köye girmeyip geriye dönmekteydiler.

 

 

 

CIHAD TUGLASI

Yavuz Sultan Selim'in babasi Sultan II. Bayezid, I'lây-i Kelimetullah için çiktigi seferlerde, üstüne

bulasan tozlari silkip, biriktirerek bunlardan bir tugla döktürmüs ve böylece Allah'in

"cihat" emrine uydugunun isareti olarak bu tuglayi yanindan ayirmamistir.

 

 

 

]MEHMED RESAD'IN HASSASIYETI

Trablusgarp ve Balkan Savasi ile Birinci Cihan Harbi'nin talihsiz padisahi Sultan Mehmed Resad, sehzade

Ziyaeddin Efendi'nin dogum müjdesini aldigi zaman sevinecegi yerde; "memleketin basina bir

masraf kapisi daha açilmasi hos degil..." diyecek kadar devlete yük olmaktan üzüntü duyan

hassas bir hükümdardi.

 

 

 

OSMANLI AZAMETI

1754'de bile, Sultan III. Osman Han'in bir namesi Leh kralina ulastirildiginda, kral nameyi üç kere

öperek basinin üstüne koymus ve kralin yaninda bulunan devlet erkani da derhal baslarini açarak saygi

durusuna geçmislerdir.

 

 

 

YAHUDININ ERKEKLIGI(!)

Israil disisleri bakanlarindan A. Sharon'un arkadasi ve suç ortagi olan Meir Har-Tzion, l950'li yillarin

basinda Gazze'de yapilan bir Israil baskininda masum bir Arab'i sirtindan biçaklayarak öldürmesinden sonra,

kendisiyle yapilan bir röportajda, yaptigindan vicdan azabi duyup duymadiginin

sorulmasi üzerine su cevabi vermistir:

"Vicdan azabi mi? Hayir! Neden vicdan azabi duymaliyim ki? Bir adami tabancayla öldürmek çok kolayadir.

Tetigi çekersin, hepsi bu kadar. Ama biçak bambaska bir sey, gerçek bir silah. Fantastik

bir duygu bu, erkek oldugunu hissettiriyor insana."

 

 

 

ABDÜLHAMID HAN'IN ISTIHBARAT GÜCÜ

Batili emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanip kiskirtarak Anadolu'da karisikliklar

çikardigi günlerde, Ingiliz Büyükelçisi Sultan Abdülhamid'e gelip, küstahça "daha ne kadar Ermeni

öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan keskin bakislarini elçinin üzerine

dikerek su cevabi vermistir:

"Filan gün, filan saatte Karadeniz'in filan noktasina yaklasip, karaya Ermenileri Türklere karsi

silahlandirmak için su kadar sandik malzeme çikaran ve komitacilara teslim eden Ingiliz gemisinde,

Türk basina kaç silah bulunuyorsa, tam o kadar Ermeni öldürecegiz."

Sultan Abdülhamid'in bu muazzam istihbarat gücü karsisinda Ingiliz elçisi dehsete kapilmistir.

 

 

 

HALIFE'YE ITHAF

Sonradan II. Sylvestre olarak papalik tahtina oturan Gerbert, 9. Asir Ispanyasinda Arap ulemasi nezdinde

üç yil tahsil görmüstür.

Dönemin Avrupali rahipleri, yazmis olduklari eserlerini Kurtuba halifesine ithaf etmekteydiler.

Almanya, Fransa ve Italya'daki rahip adaylari, ilim ögrenmek için Ispanya'daki müslüman mekteplerine

akin akin kosmaktaydilar.

 

 

 

ENGIZISYON GERÇEGI

1481-1808 yillari arasinda Bati'da, Katolik kilisesinin siyasi baski araci olarak faaliyet gösteren

Engizisyon mahkemelerinin Yakilarak öldürülme cezasina çarptirilan insanlarin sayisi

34.024'e ulasmistir.

 

 

 

AYYILDIZLI SAPKA

Sapka inkilabindan sonra Ankara Valisi Yahya Galip Bey, Ismet Inönü'ye gelerek, "sapkanin ortasina bir

ay-yildiz koyalim ki, diger milletlerden farkimiz belli olur" demis, bunun Inönü'nü su cevabi

vermistir:

"Canim, biz bu inkilaplari farkimiz olmasin diye yapiyoruz. Sen ne teklif ediyorsun?"

 

 

 

MILLI KIYAFET

Bundan kirk yil önce Ingiltere'den "Dünya Kiyafetleri Sergisi" için Türk milli kiyafeti örnegi

istenildiginde, fötr sapkali, kravatli ve ütülü pantolonlu bir kalem efendisi fotografi gönderilmistir.

 

 

DAGISTAN KARTALI

Yillarca Kafkasya'nin istiklali için yilmadan mücadele vermis olan büyük dava adami Imam Samil,

vefatindan sonra gasledilirken, vücudunda cihat meydanlarinda savasirken meydana gelmis yüzyirmi yara

görülmüstür.

 

 

 

]INKA MEDENIYETI

Batili sömürgeci barbarlarin servet ugruna kökünü kuruttuklari Güney Amerikali kizilderili kavim

Inkalarin, gelismis bir tarim sistemleri vardi. Gübrenin ehemmiyetini bilip, Chinoha adasindan

sagladiklari gübreyi tarim bölgelerine adilane dagitmakta ve gübresinden faydalanilan deniz kuslarini

öldürenleri idama mahkum etmekteydiler.

 

 

 

NEREDEN NEREYe

Birinci Dünya Savasi'ndan bir hafta önce, 1914 yazinda 1 Türk lirasinin karsiligi 3.7 dolar ve 18.45

marka tekabül etmekteydi.

 

 

 

ILMIN DEGERI

Son devrin kiymetli alimlerinden Hüsrev Efendi, ders okuturken üzerinde hasil olan durgunlugun sebebini

soran ögrencilerine su cevabi vermistir:

"Buraya gelecegim sirada, yataginda dehsetler içinde yatmakta olan kizim vefat etti. Onun cenazesi,

defin isi vardi ortada. Dersinizi ihmal ederim diye Allah'tan korktum. Bu durumda yine geldim. Onun için

üzerimde durgunluk var, hemen gidip onun defni ile mesgul olacagim. Kusura bakmayin, o yüzden

biraz cansiz konustum."

 

 

 

INGILIZ MANTIGI(!)

Hindistan'in Amir sehrinde, bisikletle dolasan bir Ingiliz kizi ile alay ettikleri bahanesi ile, askerler

hadise mahallindeki halktan 700 kisiyi oracikta kursunlayarak katletmislerdir.

Bölge valisi, ceza olarak bütün sehir halkini günlerce yerde sürünmeye mecbur etmis ve böyle

davranmasinin sebebi sorulunca da vali su cevabi vermistir:

"Onlar ilahelere tapiyorlar. Bir Ingiliz kizi, onlarin taptiklarindan daha azizdir!"

 

 

 

YIKIK MABEDLER

1936-1957 yillari arasinda, komünizm rejiminin kasip kavurdugu Sovyetler Birligi'nde ondört bin

mabed yikilarak yerle bir edilmistir.

 

 

 

MILLI TEMELLER ÜZERINE YÜKSELME

Nihat Sami Banarli, Amerikali Profesör Rufi ile sohbet ederken, söz Batililasmadan açilinca Profesör

Rufi sunlari söylemistir:

"Siz tarihte defalarca basari kazanmis bir milletsiniz. Bize veya baskalarina imrenmek neyinize? Biz

yeni bir millet oldugumuz için, tarihte muvaffak olmus milletlerin sirlarini arastirir, buldugumuz ve

uygun gördügümüzü asrimiza tatbik ederiz. Sizden de aldigimiz kiymetler vardir. Eger ilerlemek

istiyorsaniz, muvaffak oldugunuz asirlarda hangi meziyetlerinizle, hangi usul ve teskilatinizla kazandiniz?

Bunlari arastiriniz, bulduklarinizi modernize ediniz. Kendi milli ve

denenmis temelleriniz üzerinde yükseliniz."

 

 

 

SURRE ALAYLARI

Osmanli'nin, mukaddes beldelere verdigi büyük kiymetin ifadesi olarak Yildirim Bayezid döneminden

itibaren her yil Mekke ve Medine'ye Surre Alaylari tertip edilmistir.

Bu Surre Alaylari ile birçok hediyeler ile birlikte, mukaddes beldenin fukarasina dagitilmak üzere

binlerce altin gönderilerek Allah'in rizasinin kazanilmasi gaye edinilmisti.

Ayrica en önemlisi de, bu Surre-i Hümayun'da, padisahin yaptirip gönderdigi Kabe örtüsü bulunmekte, bu

örtü merasimle yerine takilarak, eskisi geri getirilip paylasilmaktaydi.

Osmanli'nin, binbir güçlük ve darlik içinde bulundugu dönemlerde dahi bu an'aneyi terketmedigi

görülmüstür.

 

 

 

HÜMANIST BATI

Hollandalilar, l905'de yeni icat ettikleri bir bombanin tesir gücünü, Afrikali zavalli yerli halkin

makatlarinda deneme barbarligini göstermislerdi.

 

 

 

ANADOLU' DA MEDENIYET VESIKASI

Lozan görüsmeleri sirasinda Ingiliz Basvekili Lloyd George'nin, "Türklerin, simdi hak istedikleri

Anadolu'da nesi var? Orada medeniyet vesikasi olarak ne kalmissa Yunan'in, Roma'nin, Bizans'indir.

Türklerin Anadolu'daki evleri sazdan ve kerpiçten harabelerden ibarettir. Simdi böyle bir alemi veya

onun güzel parçalarini Türklere nasil birakirsiniz?" demesi üzerine, henüz aklini ve vicdanini

yitirmemis bir batili düsünür olan Eugene Pitard, Cenevre'nin ünlü bir gazetesine Lloyd George'a cevap

olarak söyle demeç vermistir:

"Konya'daki Ince Minare'nin kapisi ile, Istanbul'daki muhtesem Süleymaniye'nin kubbelerini yapan

millete karsi böyle söylenemez. Haddinizi biliniz!"

 

 

 

IMAM BUHARI'NIN ÇOCUKLUGU

Imam Buhari, küçük yasta ilim tahsiline baslayip, subyan mektebinde iken 15.000 hadis ezberlemis ve

büluga ermeden de Ibn-i Mübarek Hazretleri'nin kitaplarini ezberlemistir. Telif eser yazmaya

basladiginda henüz daha yüzünde sakal çikmadigi kaydedilmektedir.

 

 

 

MIMAR SINAN'IN BÜYÜKLÜGÜ

Bütün Rönesans mimarlarinin arayip durduklari "merkezi plan semasi"ni en mükemmel bir sekilde

gerçeklestirmek ancak Mimar Sinan'a nasip olmustur.

Koca Mimar, fütuhat, saltanat, ilim ve sanat bakimindan en muhtesem devrinde büyük bir imar kudretinin

basinda, söhretli bir insan olmasina ragmen, yazma nüshalarda "mur-u natuvan" (güçsüz

karinca), imzasinda "El-Fakir Sinan Sermamaran-i Hassa"; beyzi mührünün ortasinda imzasinda

"El-Fakirü'l-Hakir Sinan"; kenarinda ise, "Serm Imaran-i Hassa Müstemend, Bende-i Miskin Kemine Dermend"

(fakir, aciz, hassa sermimarani dertli, degersiz, miskin bendeleri) diye kendisini

tanitarak yalniz mimarinin degil, tevazuun da üstadi oldugunu göstermistir.

 

 

 

Velkanli Hoca Mehmed Efendi

Mus halkinin çok sevip saydigi Velkanli Hoca Mehmed Efendi, "Evinde Kur'an okutuyor" diye sikayet

edildiginde, dönemin Mus valisi tarafindan, sirtina bir jandarma bindirilip sakalindan da baska bir

jandarma tarafindan çektirilerek Mus çarsisinda dolastirilmistir.

 

 

 

YUNANDAN INSANLIK DERSI(!)

Istiklal Harbi senelerinde, Yunanlilarin Ege bölgesini isgal etmesinden sonra Izmir'e gelen Yunan Krali,

civar kasabalardan birini teftis ederken, sehit edilerek hendege atilmis bir sivilin cesedini

gördügünde, "bu kokmus ölüyü neden gömmüyorsunuz?" diye sordugunda, yanindakilerin "halka

ibret olsun diye birakiyoruz" karsiligini vermeleri üzerine, bir cellada bile yakismayan su

sözleri söylemistir:

"Baska öldürecek Türk mü yok? Bu pisligi kaldirin ve baskasini öldürüp onun yerine atin!"

 

 

 

BEZ PARÇASI

Iskilipli Atif Hoca, Istiklal Mahkemesi'nde yargilanirken savcinin, dini kiyafetlerden "bez parçasi"

diye bahsetmesi üzerine, Atif Hoca hiddetli bir sekilde duvarda asili olan bayragi gösterip söyle cevap

vermistir:

"Iste o da bez, hadi indirip yirtsana!"

 

 

 

BIBLIYOMAN

18. yüzyil sonlarinda yasamis ve bugünkü Istanbul Millet Kütüphanesi'nin kurucusu olan Ali Emiri Efendi

bir bibliyoman (kitap hastasi) idi. Elinde bulunan güzel bir Arapça kitabin kendisindeki

noksan olan ikinci cildini temin etmek için, mevcut oldugunu ögrendigi Yemen'e tayinini çikartmak

istedigi kaydedilmektedir.

 

 

 

HAKKI TESBIT

Ahmet bin Hanbel Hazretleri'ne, "tehdit altindasin, kalbinle imaninda sabit kalarak yalniz dilinle

istediklerini söylesen olmaz mi?" dediklerinde, Büyük Imam su cevabi vermistir:

"Olmaz. Alimler hakki söylemekten kaçarsa, cahiler ne yapar? Böyle olursa hakki tesbit nasil olur?"

 

 

 

PIS KOKUSUNDAN DOLAYI KOVULAN ELÇI

Veli lakapli II. Bayezid'in padisahligi döneminde Istanbul'a, Moskova kralinin elçisi sifatiyla Mihail

Plachtneef isimli biri gelmisti.

Bu adam, insani istifra ettirecek kadar pis kokmasindan dolayi yikanmasi için hamama götürüldügünde,

bu keferenin hayatinda hiç hamam görmemis olup yikanmak ve çamasir degistirmek adetine asina olmadigi

anlasilmis ve kimse ile görüstürülmeden, pisliginden dolayi Istanbul'dan kovulmustur.

 

 

 

BATIDA YEMEK ADABI

Isviçre'nin Branderburg Prensi, ziyafete çagirdigi bir derebeyine gönderdigi davetiyenin mesruhat

(açiklama) hanesine sunu yazmisti:

"Eti yedikten sonra kemigi arkaya atmak yok! Yagli agzini yenine silmek yok! Tabagi kaldirip altina

tükürmek yok."

 

 

 

ORTA ÇAGDA TEMIZLIK FARKI

Orta çagda müslümanlarin yasayislari üzerine yapilan bir arastirmada, Islam dünyasindaki kimya sanayii

anlatilirken sunlar söyleniyordu:

"Sabuncular loncasi, en önemli loncalardan biriydi. Çünkü Ortaçag Müslümanlari her gün yikanirlardi ve

çamasirlari da, sariklari da her zaman bembeyazdi. Bu bakimdan onlar o çagin diger ülke

insanlarindan ayrilirlardi. 1600 yillarina dogru Ispanya'da Engizisyon Mahkemeleri, müslüman

Ispanyollarla hiristiyan Ispanyollari, temizliklerine bakarak ayirdediyordu."

 

 

 

ADALET KAVRAMININ SÜMULÜ

Osmanli Devleti'nde adalet kavrami, milliyet, cins, zümre, yahut din farklarini asan çok sümullü bir

deger ifade etmekteydi. Bu adalet sadece insanlara has degil, kurda, kusa, topraga ve suya samil idi.

Bu yüzden Osmanli kanunnamelerinde su ifadelere rastlanir:

"... ve ayagi yaramaz beygiri isletmeyeler; at, katir ve esek ayagini gözeteler ve semerin göreler ve

agir yük urmayalar, zira dilsüz canavardurlar, her kangisinda eksük bulunur ise sahibine tamam

itdüre, eslemeyani tamam geregi gibi hakkindan geline ve hammallar agir yük urmayalar,

mütearef (örf) üzere ola..."

 

 

 

HACIZLI CENAZE

Son Osmanli Padisahi Sultan VI. Mehmed Vahdeddin Han'a, "Altinci Mehmed" sözündeki "Altinci"

kelimesinden kinaye olarak ,"altin seven adam" manasi çikartilarak ithamlarda bulunulmustur.

Halbuki Sultan Vahdeddin Han, hayatinin tehlikeye girmesinden dolayi memleketinden ayrilmak zorunda

kaldiginda, sahsi mirasi mahiyetinde babasindan intikal eden bütün serveti beraberinde götürme imkani

varken, dasitani bir namusluluk örnegi göstererek bu serveti Hazine-i Hümayun'a göndermistir.

Italya'da geçirdigi fakr-u zururet içindeki bir hayattan sonra, 1926 yilinda San Remo'da vefat ettigi

zaman 120.000 lira borcu kaldigi için alacaklilari tarafindan tabutuna haciz konmustu.

Tahnit edilmis cesedi, kizi Sabiha Sultan'in bu parayi binbir güçlükle temin etmesinden sonra Sam'a

naklolunarak Yavuz Sultan Selim Camii avlusuna defnedilebilmistir.

 

 

 

MILLETIN SIGORTA LAMBASI

Tarihçi Resat Ekrem Koçu, Sultan Vahideddin'in kaderi ile ilgili oldukça orijinal bir degerlendirmesinde

sunlari kaydetmektedir:

"Mazileri çok temiz olan ve memleketleri felaket girdabina düstükten sonra is basina geçen, agir

mesuliyetler yüklenen, yenik milletleri daha fazla çignetmemek için nefret edilen galip düsmanlara

dostane el uzatmak durumunda kalan o kara bahtli insanlar, milletlerin tarihlerinde sigorta lambalarina

benzerler. Kendilerinin yanmasi, büyük tesislerin kurtulmasini temin."

 

 

 

]ITTIHATÇILARIN AKILSIZLIGI

Sultan II. Abdülhamid, dahice bir politika güderek, herhangi bir isyan çikartmalarini önlemek için

Arabistan'in Hicaz ileri gelenlerini, Sura-yi Devlet üyesi olarak Istanbul'da tutmaktaydi.

Bunlardan Serif Hüseyin'in, Mekke'ye emir olmak istegini defaatla reddetmis, ancak Ulu Hakan tahttan

indirilince birlikte Ittihat ve Terakki yönetimi Serif Hüseyin'in bu istegini yerine getirerek onu emir

olarak tayin etmis; ancak hemen ardindan da Serif Osmanli'ya karsi isyan bayragini açmistir.

Çok sonralari Ingiliz Basvekil Lloyd George, Avam Kamarasi'nda sunlari söyleyecektir:

"Serif Hüseyin Mekke emiri olduktan sonra, kendisi ile Arap milliyetçiligi ve isyan konusunda anlastik. Bu isyana karsi

ayda 40 bin altin vermistik."

 

 

 

ACI HATIRAIAR

Italyanlarin Libya'yi bizden koparmak için Avrupali müttefikleriyle siyasi alanda anlastiktan sonra,

bize karsi açacaklari savasin (Trablusgarp Savasi) masraflarini karsilayacak yeterli hazineleri yoktu.

Buna karsilik, Duyun-u Umumiye'ye basvurarak, bu savasin masraflarini karsilamak için Anadolu'dan

toplanan birikmis paradan bes milyon altin lira çekmisler ve bizim paramizla sagladiklari imkanlarla

bizim topragimiz olan Libya'yi istilaya baslamislardi.

 

 

 

LAVRENS'IN ITIRAFI

Araplari aldatarak Osmanli Devleti aleyhine kiskirtip isyana sevkeden Ingiliz casusu Lavrence,

yardimcilari Nuri Said, Faysal ve Serif Hüseyin ile birlikte Sam'da Türkleri katlettikten sonra söyle

demistir:

"Evet, onlari isyana ben kiskirtmistim. Ama böylesine vahsice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemistim.

Bazi mahalleleri gezerken, silahsiz Türk askerlerinin nasil öldürüldüklerine bakamadim;

tiksindim bu vahsetten..."

 

 

 

VICDAN AZABI

Mekke Emiri Serif Hüseyin, Ingilizlerle anlasarak Osmanli'yi arkadan vurmus ve mükaafat olarak da

Ingilizler tarafindan Hicaz Kralligi'na getirilmisti.

Daha sonra Vehhabiler tarafindan alasagi edilerek Ingilizlerin himayesinde Kibris'a yerlestirildi ve

hastalandiginda da oglu tarafindan Amman'a getirildi.

Günün birinde, âdet vechiyle saray bandosunun bahçede konser verirken "Izmir Marsi"ni çalmasi üzerine,

oglunun babasinin üzülmemesi için pencereleri kapattirmak istemesi üzerine, Serif Hüseyin,

oldukça ibretli bir sekilde sunlari söylemistir:

"Evlat, neden o pencereyi kapiyorsun? Ben velinimetine ihanet etmis asi bir kulum, günahim büyüktür.

Kral olacagimi düsündüm. Allah beni sürgünlüge düsürdü. Hastayim diye kapatiyorsun. Birak pencereyi aç,

su marsi dinleyeyim. Duydugum vicdan azabinin siddeti, o eski hatiralarin canlanmasi ile büsbütün artsin;

bu dünyada çektigim izdiraptan vicdan azabiyla büsbütün agirlassin, ta ki Cenab-i

Hakk bu günahkar kulunu dünyada affederek, ahirette hesap gününde cezadan korusun!"

 

 

 

MILLETIMIN OCAGI YANIYOR"

Sultan Vahdeddin Han'in ikamet etmekte oldugu Yildiz Sarayi'nin, bir elektrik arizasindan dolayi yanmaya

baslamasi üzerine, orada vazifeli bulunan bekçibasinin hüngür hüngür agladigini gören Sultan Vahdeddin,

söyle demistir:

"Benim milletimin ocagi yaniyor, ben onu düsünüyorum, kendi evim yanmis ne ehemmiyeti var!"

 

 

 

AYAGINI YÜZÜME BAS KI YÜZÜM ALLAH KATINDA SEREF KAZANSIN"

Hintli müslüman kardeslerimiz, Osmanli Devleti'nin Balkan Savasi'nda yüzlerce sehit ve binlerce yarali

verdiklerinin haberini almalari üzerine, kilometrelerce ötedeki kardeslerinin acilarini bir nebze olsun

dindirebilmek için bir Kizilay heyeti teskil ederek Türkiye'ye göndermislerdi.

Bu heyet savas boyunca birçok din kardesinin yaralarini sarmis, basarili hizmetlerden sonra 1913

Temmuzunda Hindistan'a dönmüstü.

Kizilay heyetine Bombay'da büyük bir karsilama merasimi hazirlanmis, gemi limana yanastiginda o günkü

Hintli müslüman liderlerden Muhammed Ali Cevher, basini yere koyup yüzünü heyet baskani Doktor

Ensari'nin ayaklari altina uzatarak söyle demisti:

"Sen mücahit Osmanli ordusuna hizmet edip geldin. Ayagini Hindistan topraklarina basmadan bu benim

yüzüme bas da, yüzüm Allah katinda seref kazansin!"

 

 

 

OSMANOGULLARININ DRAMI

Son Halife II. Abdülmecid Han'in, sürgün edildikten sonra diyar-i gurbette vefat etmesi üzerine, kizi

Dürrüsehvar Sultan Istanbul' a gelerek Savanora yatinda Ismet Inönü'yü ziyaret etmis ve kendisinden

babasinin vatan topragina gömülmesi ricasinda bulunmustu.

Alti asir cihani aydinlatan bir neslin son temsilcisinin bu vatan topragina gömülme istegi, halk

tarafindan mezarinin bir ziyaret yerine dönüstürebilecegi endisesiyle Ismet Inönü tarafindan reddedilmis

ve Hindistan Hükümeti'nin araya girmesiyle Suudi Arabistan makamlarindan izin alinarak Medine'deki

Cennetü'l-Baki kabristaninin içindeki Ali Aba'nin ayak ucuna defnedilmisti.

 

 

 

O KENDI KADERINI KENDI YAZMIS OLDU"

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin 1960 Mart'inda agir hasta vaziyette Urfa'ya gelmesi üzerine, bunu

haber alan Içisleri Bakanligi, derhal Üstad'i geri gönderme emri çikarmisti. Halkin yogun baskisi üzerine Urfa valisi,

"Efendim, Said Nursi çok hasta ve müsaid bir araba da yok." Demis,

ancak Içisleri Bakani Namik Gedik' hiddetle, "çöp arabasiyla da olsa göndereceksiniz!" talimatini

vermisti. Bunu ögrenen Bediüzzaman Hazretleri, ibretli bir sekilde;

"o kendi kaderini kendi yazmis oldu" demisti.

Çok kisa bir zaman sonra ihtilal olmus, Içisleri Bakani Namik Gedik Genelkurmay binasindan kendini

atarak intihar etmis, cesedi de çöp arabasiyla tasinmisti.

 

 

 

ISRAIL VE ORMAN KANUNU

1953-1955 yillari arasinda Israil Basbakanligi'ni yürüten Moshe Sharett, Israil askerlerinin yaptigi

katliamlarla ilgili olarak tuttugu özel günlügünde sunlari yazmaktadir:

"Israil devleti, dünyanin gözünde çagdas toplumlarin gelistirip benimsedigi temel hukuk kanunlarini

tanimayan ve orman kanunlarina göre davranan bir devlet haline gelmistir."

 

 

 

YAHUDILERDEN MÜTHIS ITIRAF

1967 yilinda Paris'te düzenlenen dünya Yahudi Kongresi'nin zabitlari arasinda bulunan bir belgedeki

kayitlara göre, bir delege sunlari söylemistir:

"Evet, bugün bagimsiz bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanli'nin devrindeki gibi huzurlu muyuz?

Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdigime inanarak söylüyorum , hayir! Bizim bu

dünyada huzurlu ve emniyetli yasamamiz, Osmanli'yi yeniden kurmaya baglidir!"

 

 

 

BATI'NIN ISLAM ILE KAVGASI

Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther, Osmanli'nin Avrupa içlerine kadar ilerleyip, ortaya

koydugu adilane sistemle yerli halkin gönlünde taht kurmasi üzerine, halkini acimasizca sömüren

yöneticileri söyle uyarmistir:

"Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak agalarinin ve burjuvalarin idaresi altinda yasamaktansa,

Türk idaresi fakirlere daha hayirli gelebilir"

Yine Luther, hiristiyanlari Türklerle savasmaya tesvik etmek için çikardigi bir emirnamede sunlari

ifade etmektedir:

"Türklerin baslattigi bir savasta onlara karsi savasan bir kimsenin, Tanri'nin bir düsmani ve Isa'ya

hakaret eden biriyle, hakikatte bizzat seytanla savasmakta oldugunu düsünmeli ve bundan dolayi, masum

bir kimsenin kanini döktügü veya bir hiristiyani öldürdügü zehabina kapilmamalidir."

 

 

 

NÜFUSUN ÖNEMI

Nüfusun, milletler ve medeniyetler arasindaki mücadelede çok önemli bir faktör oldugunun idrakinde olan

Roma Imparatoru Sezar , çok çocugu olan aileleri mükafaatlandirmis ve çocuk yapmayan kadinlari

da bazi haklardan mahrum etmistir.

 

 

 

ENDÜLÜS VE BATI'DA ILIM

10. yüzyilda Endülüs'te ilim ve irfanin Avrupa ile kiyaslanamayacak kadar gelismisti. Halife el-Hakem'in

kütüphanesinde altiyüzbin yazma kitabin bulunmaktaydi. Bunlarin kirkdördünü kataloglar

teskil etmekteydi.

O tarihten dörtyüz sene sonra bile Avrupa'da bilgili Charles diye taninan Fransa Krali V. Charles'in

krallik kütüphanesinde sadece ve sadece dokuzyüz eser bulunmaktaydi.

 

 

 

BATI'DA KARANLIGIN SALTANATI

19. yüzyilda bile Bati'da karanlik fikirlerin hüküm sürmekte ve Kölnische Zeitung gazetesinin bir

yorumunda (18 Mart 1819), "geceleri yollarin sokak lambalariyla aydinlanmasinin teolojik sebeplerle

ayip birsey oldugu, ilahi nizam ve karanligi insanin bozamayacagi" düsünceleri ileri sürülmekteydi.

Buna karsin, yillar önce, 950 yilinda Endülüs'teki Kurtuba sehri düzenli olarak temizlenmekte ve evlerin

dis duvarlarina yerlestirilen lambalarla caddeler aydinlatilmaktaydi

 

 

 

MISYONERLER VE SINSI PLANLARI

Izmir'e yerlesmis ve Bergama, Marmaris ve Bodrum civarinda maden isletmeciligi yapmakta olan Ingiliz

ailelerinden Percy Hatkinson, II. Dünya Savasi yillarinda, Cizvit papazlariyla birlikte Türkiye aleyhine

casusluk yapmislardi.

Bergama'da ele geçen bu casusluk sebekesinin belgeleri arasinda, harpten evvel Isviçre'nin Friburg

sehrinde toplanan Beynelmilel Hiristiyan Misyonerler Kongresi'nde alinan kararlar bulunmaktaydi. Bun

kararlarin bir tanesinde söyle denmekteydi:

"Türkleri Hristiyan yapar miyiz? Bu is için sarfettigimiz paranin yarisiyla onlara papaz yerine santöz

gönderelim. Corription (fesat) yolu ile onlara ulasalim. Böylece zaafa sürüklenirler ve biz

de kuvvetimizi artiririz."

 

 

 

OSMANLI'NIN PARLAYAN KILIÇLARI

16. yüzyilin kudretli padisahi Yavuz Sultan Selim'in huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan

Venedik elçisi Antonio Jüstiniani'den, ülkesine döndügünde Padisahin nasil biri oldugu hakkinda bilgi

istediginde, elçi saskinlik içinde, "kilici öyle parliyordu ki, yüzünü göremedim" diye itirafta bulunmustu.

Elçinin bu itirafinin daha sonralari Yavuz Selim tarafindan ögrenilmesi üzerine

Hasmetli Hünkar söyle demisti:

"Pasalarim, Osmanli'nin kilici parladigi sürece düsmanlarin basi daima önde olur. Ama Allah korusun,

bu kiliç kinina girer ve paslanmaya baslarsa, o zaman bu kafalar yavas yavas dikilir ve birgün bize

yukardan bakar."

 

 

 

JAPON IMPARATORU VE ABDÜIHAMID HAN

Japon Imparatoru'nun Sultan Abdulhamid'den, Islam dininin bilhassa tefekkür, gaye, felsefe ve manevi

terkibi üzerinde sahsen kendisine izahat vermek için japonca bilen, yoksa tercihen Ingilizce, Fransizca

ve Almancasi kifayetli Osmanli alimleri istemesi üzerine, Ulu Hakan çaresizlik içinde,

karsi tarafa menfi-müsbet arasi, zaman kazandiran dolayli bir cevap vermisti.

Abdülhamid Han, kalbinde yara olan bu hadise hakkinda, daha sonralari (sürgün yillarinda) Ali Fethi

Bey'e sunlari söylemisti:

"Eger ben, Japon Imparatoru'nun istedigi kiymette din ve maneviyat sahsiyetleri bulabilseydim, evvela

kendi memleketimi kurtarirdim."

 

 

 

IHTILAL MANTIGI

ben bir ibneyim ben bir ibneyim ihtilal yapilan Güney Amerika ülkelerinin birinde, Batili bir gazetecinin, kaldigi otelin

müdürüne "burada niçin bu kadar çok ihtilal yapiliyor?" diye sormasi üzerine, otel müdürü su cevabi

vermistir:

"Anayasamiza göre herkesin devlet baskani olmaya hakki var. Bu yüzden her vatandas bir defa devlet

baskani olmayi deniyor."

 

 

 

KIZILDERILI MEDENIYETI

Sömürgelestirmek gayesi ile gittikleri Kuzey Amerika'da, Kizilderili kabilelerinin hayat tarzlarini ve

kültürlerini arastiran bir misyoner sunlari söylemektedir:

"Son derece hayret uyandirici nokta su ki, karsilikli münasebetlerde, medeni dünyanin alelade insanlari

arasinda görülemeyecek sekilde nazik ve lütufkârlar. Bu da süphesiz, bizim kalplerimizdeki

cömertlik, sefkat hissini söndüren "benim", ve "senin" kelimelerinin bu insanlarin

dilinde bulunmamamisdandir."

 

 

 

TÜRK VERGISI

Osmanli Devleti'nin l521'de Belgrad'i, l522'de Rodos'u fethetmeleri ve 1526'da da Mohaç'ta büyük bir

zafer kazanmalarinin ardindan, Bati dünyasinda büyük bir panik yasanmisti. Çesitli kentlerde toplanan

Alman Meclisleri, (Reich stag) , Türklere karsi ordu toplayip sefer düzenleyebilmek için

"Türk Vergisi" adi altinda yeni bir vergi konulmasini kararlastirmislardi.

 

 

 

SIBIRYA'YA SÜRGÜN

Tarihin en korkunç emirlerinden biri, 1799 yilinda Rus Çari I. Paul tarafindan verilmistir. Bir sabah,

önünde resmi geçit yapan birligin yürüyüsünü begenmedigi için, "Sibirya'ya mars mars!" diye

emir vermis ve dörtyüz kisilik bu birlikten bir daha haber alinamamistir.

 

 

 

]MISKINLER TEKKESI

Sari ve tehlikeli bir hastalik olusundan dolayi, toplum tarafindan istiskal görerek tecrid edilen

cüzzamlilara, Osmanli vakif medeniyeti sefkat elini uzatarak, onlar için her türlü bakim ve görümünün

yapildigi miskinhaneler kurmustu. Bunlarin ilki, 1421-1451 seneleri arasinda Edirne'de

II. Murat tarafindan yaptirilmis ve buralara "Miskinler Tekkesi" denilmisti.

 

 

 

ASLA DÖNÜS

Pakistanli isadami Abdullah Delhi, Sovyet havayollari ile seyahat ettigi esnada uçakta namaz vaktinin

girmesi üzerine hosteslerden birini çagirip namaz kilmasi için kendisine bir yer göstermesini istediginde,

hostes ancak kaptan pilotun yaninda müsait bir yer bulabilmisti. Abdullah namazini bitirip Rus pilotu ile

göz göze geldiginde, pilotun gözlerinden yaslar süzülmekte oldugunu görüp de sebebini sormasi üzerine,

pilot sunlari söylemisti:

"4-5 yaslarinda iken babam da senin yaptigin gibi birseyler yapardi. Bunun namaz oldugunu simdi anladim

ve birden hem babami, hem de dinimin ne olabilecegini düsündüm. Din konusu ile alakali bugüne kadar

bana hiçbirsey anlatilmadi. Ancak su anda düsündüm ki, babam, senin yaptigin gibi namaz kildigina

göre müslüman olmali. Dolayisi ile benim aslim da müslüman olabilir. Yilardir içimde bir dügümdü bu.

Ama ilk defa namaz kilan birisini, sizi görünce kafamdakiler çözülmeye basladi. Bunun

üzerine gidecegim ve aslimi arastiracagim."

 

 

 

"ÇADIR IÇINDEN SAVAS IDARE ETMEYÜZ"

Merc-i Dabik Savasi öncesi Büyük Hünkar Yavuz Sultan Selim'in ordusunun önünde askerleriyle beraber

gögüs gögüse çarpismak için atini ileri dogru mahmuzlamasi üzerine, sadrazam Sinan Pasa padisahin

ellerine sarilip; "sevketlü hünkarim, olmaya ki heyecana gelir, kendinizi atese atarsiniz, yüregimiz

dilhun olur" diye gitmemesi için yalvarmisti. Alem-i Islam'in birligini saglama adina hayati at sirtinda

geçmis olan bu büyük dava adami, bunun üzerine söyle demisti:

"Biz cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han'in torunuyuz. Çadir içinden savas idare etmeyüz."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"TALAN EDILEN MIRASIMIZ

Sanli Osmanli Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin anasi Hayme Hatunun Domaniç'teki türbesi ulu hakan

Abdülhamid Han tarafindan, ecdadina hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirilmis,

pencereleri atlas perdelerle kaplatilmis ve zeminini de Hereke dokumasi muhtesem bir hali ile

dösenmistir.

Ancak, Cumhuriyet döneminde is basina gelen Halk Partisi yönitimi, o muhtesem haliyi türbeden

gasbederek, partinin Inegöl ilçe yöneticilerinin kapilarina paspas yaptirmis ve atlas perdeler ise

kaymakamlik binasinda kullanilmistir. "

 

 

bu nasıl bir talanmış yahu?bence gayet iyi yapmışlar...Adamlar sanki halıların perdelerin için yuzuyorlarmış o donemde...

 

bu yazı bana birazcık osmanlı yalakalıgı gibi geldi...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ALINTI(axcd @ 12 08 2006, 11:58 ) 3532[/snapback]

"TALAN EDILEN MIRASIMIZ
Sanli Osmanli Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin anasi Hayme Hatunun Domaniç'teki türbesi ulu hakan
Abdülhamid Han tarafindan, ecdadina hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirilmis,
pencereleri atlas perdelerle kaplatilmis ve zeminini de Hereke dokumasi muhtesem bir hali ile
dösenmistir.
Ancak, Cumhuriyet döneminde is basina gelen Halk Partisi yönitimi, o muhtesem haliyi türbeden
gasbederek, partinin Inegöl ilçe yöneticilerinin kapilarina paspas yaptirmis ve atlas perdeler ise
kaymakamlik binasinda kullanilmistir. "
bu nasıl bir talanmış yahu?bence gayet iyi yapmışlar...Adamlar sanki halıların perdelerin için yuzuyorlarmış o donemde...

bu yazı bana birazcık osmanlı yalakalıgı gibi geldi...
[/b]

bunun gibi yazan birçok şey vardı biraz daha aşırılarını silerek yayınladım.. bu sildim sandıklaımdandı...
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ALINTI(demon @ 13 08 2006, 15:27 ) 3671[/snapback]

OSMANLIYA NİYE YALAKALIK YAPSINLARKİ Bİ ÇIKARLARIMI VARMIŞ KULLANMASINLAR TÜRBENİN EŞYALARI KULLANILIRMI
[/b]

7- Forumda, tamamı büyük harfle yazı yazmak kesinlikle yasaktır!
haberin olsun :) sonra uyarılma diye yazdım.
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ALINTI(demon @ 13 08 2006, 15:27 ) 3671[/snapback]

OSMANLIYA NİYE YALAKALIK YAPSINLARKİ Bİ ÇIKARLARIMI VARMIŞ KULLANMASINLAR TÜRBENİN EŞYALARI KULLANILIRMI
[/b]

Büyük Osmanlının torunlarıyız bizler,
Atatürk ,İnönü bile Osmanlının generalleri...
Osmanlı olmasaydı ne hallere düşerdik..tarihten silinirdik, Allah korumus...işte tarihini bilmeyen ,yozlaşmış Türk Gençliği..pardon Osmanlı gençliği...
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tarihini bilmeyip yozlaşan genç benim..;)

 

Oncelikle Osmanlı İmparatorlugunun asıl gucunun topraga baglı oldugunu cunku tarım toplumu ve devlet yapısının oldugu konusunda uzlaşalım.2. olarak bütün tarım toplumlarında dinin büyük bir gücü oldugunu ve siyasi olarak önemini düşünelim.

 

Endüstri devrimi ve sonrasında gelen modern değerleri(laiklik gibi) ve vatanın bagımsızlıgını savunanlar gerici gibi lanse edilmektedir.Atatürk endüstri devrimine hızlıca atlamamızı saglamıstır.27 mayıs devrimiyle eksik kalan parçalar tamamlanmıştır.Ancak halen feodelite doguda surmektedir.Buyuk sehirlerde gecekondular ve tarikatlar etkilidir.

 

 

Osmanlı İmparatorlugu kesinlike çok onemli izler bırakmıştır bütün dunya tarihinde.ve bununla gururlanmamız normaldir.Bazı konularda benim bu kadar hassas olmamın asıl sebebi Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için uğraşanların birlik içinde davranması ve savundukları fikirleri 2.plana atmalarıdır.Bütün yobazların Osmanlıya sarılmaları onu yuceltmeleri bununla ve Osmanlı'da da çok kullanılan din unsuruyla ilgilidir.

 

Umarım daha net anlaşılmışımdır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yobazlıktan kasıt ne olabilir ki ama alakası askerimiz bile osmanlıyı sever ona kalırsa atatürkçülügüde kullanan insanları gördük biz bişeyi kullananlarla.asıl olayı görmek lazım osmanlı bizim geçmişimizdir ayrıca ordaki sözü kendine söylemediğin açıkça belli ben osmanlıyı seviyorum dinimide seviyorum ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve bölmek istemem isteyenlerinde karşısındayım olaylar çarpıtılmasın.bir işi siyaset yapıp kötü emelleriyle kullananlarla gönlünde yaşayanları ayırt etmessek bu ülke daha çok tehlikeler atlatır onların uğruna asıl insanlarıda kaybederizki bu bizim için hiç iyi olmaz

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

böyle bir mevzuda yanlış düşünmeye mahal verebilecek,alttan alttan bilince kötü düşündürecek herşeyin şiddetle karşısındayım.Mütevazi olamıycam tarihinden utanır bir millet zillet içinde kalacaktır,kökleri geçmişte olan bir ati olmadığınız,ve bunu hazmedemediğiniz zaman kusura bakmayın böyle hala avrupanın,amerikanın ülkeye yaptığı zalimlikleri anlatır durursunuz birbirinize.Onlar bizim ceddimiz ve şu an bir çok ülke nasıl bunca yıl ayakta kaldığını tartışıp ,ülkelerine model olarak kullanıyolar.çok mu zor osmanlıyı bağrıma basmış bir atatürkçüyüm demek.yazık biz hala vahdettine hain derken kayıtlarda atatürkle gizli olarak görüşüp her türlü yardımı esirgemediği yazıyor (şahbaba),yazık İstanbul kanatlarımın altında diye yapılmış iğrenç filmde ıv. murat'ın cinsel sapkınlığından ve alkol düşkünü olduğundan bahsederken,ıv.murat'ın bağdat seferinde ayaklarına inen ağrılardan dolayı çaresiz kalınıp uyuşturucu verildiği ve doz arttıkça bağımlı olduğu yazılmıyor ve bunları daha genç yaşında yaşadığı ve bu bağdat seferi sonu vefat ettiği yazılmıyor.yazık kızıl sultan abdülhamit denipte yerlere vurulan o koca sultanın duvara asılmış dev resmine domates atılırken,sultanın hayatını bir defa dahi okumamış talihsizlerin yıkılmakta olan bir imparatorluğu nasıl oksijen çadırına aldığının farkında olamayıp,yahudilerin oyununa geldiklerinin farkında olamıyolar.Elinizin altındaki işleri düzgün yapın arkadaşlar ve rica ederim tartışma konusu bile yapmayın bunları.Atam görse üzülürdü bu düşüncelerinize.sağlıcakla kalın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

biz türk genciyiz! ama tabiiki geçmişimizin osmanlı gibi bi imparatoğrluğa dayanması bizim için kötü değil aksine gurur kaynağıdır! ve bunu atamız zaten dile getirmiştir geçmişimize saygı duyarım hatta gurur duyarım ama atatürkçülüktende asla vazgeçmem !unutmayalım biz soyu osmanlı ya hatta daha öncesine dayanan atatürkçü türk gençliğiyiz konuları çarpıtmayalım lütfenn!!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar hepsini tek tek dikkatlice okumanızı tavsiye ediyorum.

http://img441.imageshack.us/img441/5564/21zb1.jpg

http://img439.imageshack.us/img439/7011/36mj.jpg

http://img429.imageshack.us/img429/892/45vl.jpg

http://img415.imageshack.us/img415/7513/55ad.jpg

http://img315.imageshack.us/img315/7374/65fh.jpg

http://img312.imageshack.us/img312/2083/75xj.jpg

http://img314.imageshack.us/img314/2488/89rf.jpg

http://img306.imageshack.us/img306/3733/99ds.jpg

http://img307.imageshack.us/img307/4499/109ea.jpg

http://img401.imageshack.us/img401/7119/128og.jpg

http://img332.imageshack.us/img332/6571/135ed.jpg

http://img325.imageshack.us/img325/7720/144vu1.jpg

--------------------

emeğe saygınız olucağından hiç şüphem yok.. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...