Jump to content

Sarıkamış Belgeseli


boggyhillocks

Önerilen Mesajlar

Birinci Dünya Savaşında felâketle neticelenen askerî harekât....

Kars'ın en büyük ilçesi...Büyük bir bozgun..120.00 türk askerinden 90.000 i hiç savaşmadan donarak ölüyor..Tarih böyle acınası bir tabloyu tek kez yazdı,diye bilinir Sarıkamış.. burada Sarıkamış belgeselinden bir bölüm var, belgeseli alıp izlemenizi tavsiye etmekteyim..

 

 

 

Bu harekatla ilgili bir bilgiyide eklemeden geçmeyeyim..

 

Osmanlı Devleti harbe; 1878�den beri Rus işgalinde bulunan Kars, Sarıkamış, Ardahan gibi doğu illerimizi geri almak, Doğu Avrupa�da Ruslarla harp hâlinde olan Almanlara yardım etmek, kazanılacak bir zaferle Kafkaslar ve Orta-Asya�daki Türk illerinin kapısını açmak maksatlarıyla, başta Enver Paşa olmak üzere, iktidarda bulunan İttihatçılar tarafından sokuldu.

 

Türk bayrağı çekilip, Yavuz ve Midilli adı verilen iki Alman zırhlısı, Karadeniz�deki Rus limanlarını bombardıman etti. Rusya da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Türkiye�ye taarruz etti. Rus-Kafkas ordusu, Karadeniz�den Ağrı Dağındaki hudut üzerinden yedi kol hâlindeki saldırısıyla Pasinler�e kadar ilerledi. Rus ordusunun taarruzu, Köprüköy�de durduruldu. Üçüncü ordu, 3-9 Kasım 1914 günlerinde meydana gelen Köprüköy Meydan Muharebesinde Rus ordusunu yendi. Üçüncü Ordu Komutanı, mevsim şartlarını dikkate alıp, ayrıca askerin kaput başta olmak üzere, giyim ve iâşesinin yetersizliğini, top ve süvari atlarının azlığını hesaba katarak, sıcağı sıcağına düşmanı takip etmedi. Köprüköy Meydan Muharebesinin raporlarını alan, yarbaylıktan paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı) Enver Paşa, Alman kurmay ve generalleriyle Erzurum�a geldi. Enver Paşa, Erzurum ve Köprüköy�de birer taburu teftiş etmişti; ancak ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bilgiye sahip değildi. Üstelik, ordu kumandanı Hasan İzzet Paşanın, bu mevsimde harekât yapılamayacağı, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık, onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa, 18 Aralık 1914 tarihinde, kıtalara, taarruz emrini verdi.

 

Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı, özellikle Arabistan�dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu�dan sevk edilenler, sıcak iklime alışık olup, teçhizatları yönünden kış şartlarına hazırlıksızdı. Üçüncü Ordunun üç kolordusu (9, 10, 11. Kolordular), 24 Aralık 1914 günü -39 derece soğukta Büyük Sarıkamış Çevirme ve Kuşatma (İhâta) Harekâtına başladı. Ayrıca, gerilla harbi yapan yarı resmi Türk çeteleri de, Ardahan�a hareket etti. Üçüncü Ordudan bazı kıtalar, 24-25 Aralık gecesi, Sarıkamış�a ulaşmayı başardı. Ancak, Allahü Ekber Dağlarını aşarken çetin zorluklar ve kış şartları sebebiyle gerek miktar, gerekse mevcut silahları yönünden çok zayiat ve kayıp verdiler. Allahü Ekber Dağlarını aşan Mehmetçiklerden bir kol da, Sarıkamış�ın doğusundaki Selim İstasyonuna vararak demiryolunu tahrip edince, Sarıkamış�taki Rus kolorduları paniğe uğradı. Gayriresmî Türk çeteleri de, 1915 yılı başında Ardahan�a girdi. Rus Kafkas Ordusu Başkumandanı, Üçüncü Ordunun ilerleyişi üzerine; 2-3 Ocak 1915 günlerinde telsiz-telgraf ile müttefikleri Fransa ve İngiltere�ye, günde birkaç defa yalvarırcasına başvurarak:

 

�Telefon konuşmalarını durduran soğuk ve kış, Türk ordusunu engelleyemiyor. İkinci bir cephe açarak, Türk ordularının ilerlemesi durdurulamaz ise, zengin Bakü petrolleri, Osmanlı-Alman ittifakının eline geçecek ve Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır!� haberini gönderiyordu.

 

Kış, 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da şiddetlendi. Fırtına ile yağan kar, yolları tıkayıp, çadırları yıktı. Arkasından da dondurucu soğuklar bastırınca, 150 000 kişilik ordunun 90 000�i (veya 60 000�i) donma, dizanteri ve tifo gibi hastalıklarla mahvoldu. Sarıkamış İstasyonuna giren Enver Paşa, bu felaket karşısında, Üçüncü Orduyu yüzüstü bırakıp, İstanbul�a döndü. Bu harekâtta Ruslar, 32 000 kayıp verdiler.

 

Sarıkamış Harekâtı; kuşatma harekâtıyla düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan, başarılı bir plândı. Ancak, stratejinin faktörlerinden zaman iyi değerlendirilmediği, kuvvetler de böyle bir harekâtı yapacak şekilde teçhizatlandırılmadığı için başarısızlıkla sonuçlandı.

 

Ordunun kış şartlarına hazır olmaması ve olumsuz iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı, kıtalarda açlığa, hayvanların telef olmasına, dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu. Enver Paşanın şuursuzca verdiği gece taarruzu emirleri, kayıpları daha da arttırdı.

 

Sarıkamış Harekâtı sonunda, Doğu Anadolu kapıları, Ruslara açıldı. 13 Mayıs 1915�te Ermenilerin işbirliği yaptığı Rus kuvvetleri, önce Van�a, bilâhare Muş ve Bitlis�e girdi. Ermenilerin harp esnasında Ruslara yaptıkları büyük hizmetin karşılığı olarak, bu illerin valilikleri, Ermenilere verildi. Harpten sonra, Ermeni-Rus işbirliği sonunda, bölge halkına karşı müthiş bir soykırıma girişildi. Van Gölünün ortalarına kayıklarla taşınıp öldürülen, suya dökülen çocuk, kadın, genç ve ihtiyar Türklerin sayısı, kesin olarak tespit edilmemesine rağmen, çok fazladır. Esasen, bu harp sırasında Ermeni Komitacıları, hemen her tarafta isyana hazırlanarak, birçok yerde depolar dolusu silah ve cephane biriktirdiler. Bu silah, teçhizat ve destekle katliam yapıp, Doğu Anadolu�yu harabeye çevirdiler....

 

 

 

başka bir kaynağıda sunmak istiyorum..

 

 

 

 

SARIKAMIS'I BILIR MISINIZ?

 

Muzaffer Tasyürek

 

Tarihimiz ihtisamli zaferler kadar facialarla da dolu. Zaferlerimizle övündügümüz kadar, yasadigimiz hezimetlerden de dersler çikarmak zorundayiz. Bunu yapmadigimiz sürece tarih bizim için ne ölçüde anlamli olabilir?

 

Facialardan söz ederken, Sarikamis’i özellikle dikkate almamiz gerekir. Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda 100.000’e yakin yigidimizi karlara gömdük. Üstelik tek kursun atamadan... Üstelik sadece bir hayalperestin kisisel ihtirasi ugruna...

 

Ihtiras... Bu kavrami iyi düsünmeliyiz. Kimi kendi ebediyyetini bu atesle yakip kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye döndürebiliyor.

 

Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

 

Tarih, 16 Aralik 1914. Soguk bir kis günü. Talebesi ögretmenini azarlamaktadir: “Hatali davrandiniz! Basarili olamadiniz! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Simdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarikamis’ta yok edeceksiniz!”

 

Cephelerin ve harp okulunun emektar komutani Hasan Izzet Pasa, küstahlasan ögrencisine pervasizca cevap verir: “Olmaz! Havalari görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakis baslamistir. Bu sartlar altinda, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüsebilir. Kis siddetini kaybetsin, yollar açilsin, düsmana haddini bildiririz.”

 

Her verdigi emrin hemen yerine getirilmesine aliskin padisah damadi ve ordularin baskomutan vekili 34 yasindaki Enver Pasa, asabileserek su tehdidi savurur: “Eger hocam olmasaydiniz, sizi idam ettirirdim!”

 

Bir facianin esiginde, Hasan Izzet Pasa istifa ederek ordudaki görevinden ayrilir.

 

Çöl atesinden Köprüköy ayazina

 

Çok geçmeden, tarihler 21 araligi gösterirken, tarihe “Sarikamis Faciasi” olarak geçen harekât baslatilir. 125 bine yakin iman abidesi insan, kis kiyamette paltosuz, postalsiz, gömlekle, çarikla cehennemî tipinin ortasina sürülürler. O günlere sahit olan bir askerin mektubu, facianin küçük bir boyutunu günümüze söyle tasir:

 

“Bu yaz, iki alayimizla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamizdan dört ay sonra buraya ulastik ki, Arabistan’in cehennemî sicagi Köprüköy’deki ayaz yaninda nimet-i ilâhi imis. Burada çadirin perdesi buza kesmis oglak kulagi gibi kirilmakta ve kopmakta. Bölük kumandanim, beni sihhiyeye nakletmis ise de, tabip ve ilaç yoklugundan çaresiz kalip tekraren takimima döndüm. Aksam yaklasinca Köprüköy’e civar daglardan tipi bosanir. Kumandanimiz, gelecek cuma Baskumandan Enver Pasa Hazretleri’nin teftis ve hücum için gelecegini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltolarin verilecegini ve Yemen yazliklarini atacagimizi müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Baskumamandan Pasa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacagindan ve kâfirin, karsimizdaki tepelerde geceleri seyrettigimiz ocakli ve mutfakli karargâhlarini ele geçirecegimizden subaylarimiz çok emin. Safak söktügünde 2059 rakimli Kizkulagi Tepesi’nden Moskof obüs yagdirir ama sükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastirdiginda, tepelerdeki Moskof ocaklarinin atesi gözlerimizdeki ayazi tandir közüne tebdil eyler. Baskumandan Pasa Hazretleri acele gelse ki, atese kavussak...”

 

Igdirli Ali Çavus yazlik giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazip Istanbul’dan gelecek olan kislik giysileri beklerken, Karadeniz’de baska bir facia yasaniyordu. Ruslar Osmanli ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüslerdi. Bu durumu askere bildirmeyen Enver Pasa, ihtiraslarina maglup olarak bütün birliklere su mesaji çeker:

 

“Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayaginizda çarik, sirtinizda paltonuz olmadigini gördüm. Lâkin karsinizdaki düsman sizden korkuyor. Yakin zamanda Kafkasya’ya girecegiz. Orada her türlü nimete kavusacaksiniz. Islâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz.”

 

Böylece “Turan Fatihi”, “Sarikamis Fatihi” olma ugruna, binlerce insan dehsetli bir can pazarina sürülür.

 

‘Üç beyinsizin ugruna üç milyon halk’

 

Koca bir cihan devleti olan Osmanli, sahsi ihtiraslar ugruna böylesine yanlis kararlarla askeri harekâta girme asamasina nasil gelmisti?

 

Sultan Abdülhamid Han’in bir entrika sonucunda darbe ile tahtindan uzaklastiran Ittihatçilar, 1914 yazinda Avrupa’da esmeye baslayan savas rüzgarlarinda Almanlarin yaninda yer alirlar. Sultan Abdülhamit Han’in Avrupa’da yillarca emek vererek sagladigi dengeler bir anda alt üst olur ve Ingiltere ve Fransa’nin sömürgecilik yarisindan pay kapmak isteyen Almanya’nin aleti oluruz. Almanlar, Fransiz ve Ingilizlerin yaninda yer alan Ruslara karsi Osmanli askerini kullanarak bati cephesinde rahatlamanin plânlarini yapmaktadirlar. Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettigi Osmanli neferleri kullanilir. Sömürgecilik yarisinda hiçbir çikari olmayan Osmanli, felaketlerle sonuçlanacak olan bir macereya sürüklenmektedir.

 

Darbe ile iktidara gelmis, ayak oyunlariyla rütbe almis ittihatçi subaylar, milletin gelecegini, refahini, kalkinmasini degil, gazete sayfalarina kahraman olarak geçmeyi düsünüyorlardi. Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasim 1914’te Kafkas Cephesi açilir ve Ruslar Dogu Anadolu’ya girerler.

 

Ziya Gökalp’in “melekler bu milletin kurtulacagini ona fisildarlar” diye yücelttigi “hürriyet kahramani” Enver Pasa’nin halkin dini duygularini galeyana getiren beyannamesi ile Seyhülislam’in mukaddes cihad fetvasi yayinlanir. Ziya Gökalp’in “turancilik” fikriyle yazdigi siirler üniversite gençliginin slogani olmustur:

 

“Düsman ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Turan olacak!”

 

Ama Türkiye büyümek bir yana gün geçtikçe erimekte, küçülmekte ve parça parça koparilmaktadir.

 

Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a

 

“Turan Fatihi” olmanin hayallerini kuran Baskumandan vekili Enver Pasa (baskumandan pasidahtir), padisah damadi olarak birçok yetkiyi elinde tutmaktadir. Padisahin bir çok seyden haberi bile olmamaktadir. Enver Pasa, verdigi harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Aksabat’i gösterir. Tahran harekat merkezine 1350 km. Askabat ise 2000 km. uzakliktadir.

 

Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerrdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

 

Etrafinda bulunan subaylar da ihtiras ve hayalcilikte ondan geri kalmiyorlardi. Çetecilikleriyle meshur Dr. Bahaeddin Sakir ve arkadaslari Erzurum’a gelirlerken, yol kavsaklarina “Turan’a buradan gidilir!” diye isaret levhalari koyuyorlardi. Alman Von der Goltz Pasa bunlar için söyle demisti. “Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart oldugunu iddia eden ve cahil yetisen birçok adam vardir. Bunlar, ordularina güçleriyle bagdasmayan görevler vermislerdir ve bu yüzden ordularini büyük zarara ugratmislardir.”

 

Zararin asil sorumlularindan biri, ihtirasta Enver’den geri kalmayan Hafiz Hakki’ydi. Bu adam hiçbir arazi arastirmasi yapmadan Enver Pasa’nin ihtiraslarini kamçilayacak su telgrafi çekmisti: “Daglar üzerindeki yollari kesfettim. Bu mevsimde bu yollardan hareketin mümkün olduguna inandim. Buradaki kolordu ve ordu komutanlari yeterli ölçüde inançli ve kararli olmadiklarindan böyle bir saldiriya samimiyetle taraftar olmuyorlar. Bu saldiri vazifesi rütbem düzeltilerek bana verilirse ben bu isi yaparim.”

 

Enver Pasa, Hocasi Hasan Izzet Pasa’yi azlederek görevi sekiz gün önce yarbayliktan albayliga terfi eden Hafiz Hakki Pasa’ya verdi. Hafiz Hakki Pasa artik tümen komutani olmustu ama gözü ordu komutanligindaydi.

 

Niçin olmasindi? Orduyu politikalarina alet eden bu darbecilerin basi Enver, 18 gün içinde yarbayliktan pasaliga yükselmemis miydi? Bunun yani sira harbiye naziri (savunma bakani) olmamis miydi? Ondan neyi eksikti?

 

Politika ile rütbe alan bu komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlis yapmis ve sonuçta “tekerlekli araçlarin geçmesine uygundur” raporu verilen yollardan askerler yaya zor geçmislerdi. Tekerlekli araçlar ve kisitli mühimmat karlara saplanip kalmis, tek tek birerli siralarla yürüyen askerler, güçleri tükenmis, hasta ve mecalsiz olarak Ruslarin karsisina dikilmisler çogu kursun bile atamadan donarak ölüp gitmislerdi.

 

Kardan heykeller

 

22 aralikta Enver Pasa’nin emriyle 120-125 bin civarinda Osmanli askeri dondurucu soguga ragmen yollara sürülmüstü. Bölge çogu senenin dört ayi boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soguk günlerdi. Sifirin altinda kirk dereceye düsen soguk, düsmandan daha düsmandir. Yapilan harekât plânina göre 9. Kolordu Sarikamis Daglari’ni, 10. Kolordu ise Allahuekber Daglari’ni asarak Ruslari Sarikamis’ta kusatip imha edecekti.

 

Gündüz baslayan yürüyüste çariklari yumusayan askerlerin çariklari gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarini sikmaya baslar. Adim atmak neredeyse imkansizdir. Askerler oldugu yerde ziplar, atlar, kendini karlarin içine vurur ve ayaktan baslayan donma yavas yavas tüm vücuda yayilir. Düseni kaldirmamak için emir vardir. Zaten kimsede de kimseyi kaldiracak güç kalmamistir. Neferler ordunun isaret taslari gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmis, kimi oturmus, kimi yuvarlanmis, kimi bir agacin gövdesine dayanmis kardan heykellere dönüsürler.

 

90.000 sehit. Tek kursun atmadan...

 

O yil kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuslar oymustur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karsisinda moralmen yikilmaktadir. Ayrica açlik da son haddine ulasmistir.

 

Onbes saatlik yürüyüsün sonunda, 16.300 kisilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalir. Ölenler, düsmana karsi tek bir mermi atamamislardir. Diger birliklerin de bunlardan farki yoktur. Kayiplarin sayisi, en iyimser rakamla 70 bin kisidir. Bazi kaynaklarda bu sayi 90 bin kisiye kadar ulasir. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karlarin üzerine cansiz serpilmisti. Kalanlar ise açlikla, bitlerle, tifüsle, sogukalginligi ve kangrenle ugrasiyorlardi.

 

Tarih ne böyle bir faciayi yazmis, ne de görmüstü. Oysa Istanbul’a çekilen telgraflarda inanilmaz ifadeler vardir: “Kafkasya daglari ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmistir. Harekâttaki sessizlik bundandir. Kahraman askerlerimizde ilerleme istegi o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklariyla karlari eritip yol açacaklardir. Kari daha az olan kesimlerde kahramanlarimiz basarilar elde ediyorlar. Dün süngü saldirisiyla düsmandan iki mevzi ele geçirilmistir.”

 

Enver Pasa inadindan dönmedi. Son bir gayretle Sarikamis’a yüklenmek istiyordu. Acimasiz emrini verdi: “Saldiri sirasinda her üst, bir adim geri atani derhal tabancasi ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karsisinda dillerinde kelime-i sehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye basladi. Sonuçta Sarikamis’a ancak bir avuç kahraman ulasabildi. O da geçici bir süre için.

 

‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’

 

Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir:

 

“Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?.. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri!.. Apaçik!.. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik!..

 

Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler.

 

Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...”

 

Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.”

 

Ve bitisimizin itirafini olayin bas sorumlularindan Hafiz Hakki Pasa, baskumandan vekiline su sözlerle özetler: “Bitti pasam, ordumuzun kism-i küllisi mahvoldu.”

 

Enver Pasa hiçbir sey olmamis gibi Istanbul’a döner. Arkasinda binlerce kefensiz kar çiçegi birakarak... Basini ele geçirmis bu darbeci güruh siki bir sansür uygulayarak halkin Sarikamis cephesinde olup biteni ögrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasitasiyla Avrupa ve Dünya’ya yayilir ama hersey için artik çok geçtir. Bir sohbet sirasinda Harbiye Nezareti Ordu Daire Baskani Behiç Bey’e bu facia için Enver Pasa söyle der: “Bunlar nasil olsa birgün ölecek degiller miydi!”

 

Birinci Cihan Harbi’nin alevleri, Sarikamis’tan Çanakkale’ye, Galiçya’dan Trablusgarp’a kadar binlerce kilometre karede müslüman kaninin ihtiraslar ugruna akmasina sebep olur. Ve Akif gözyaslari içinde söyle inler:

 

“Gitme ey yolcu beraber oturup aglasalim,

 

Elemim bir yüregin payi degil, paylasalim.

 

Karsimda vatan namina bir kabristan yatiyor!”

 

Ihtiras demistik ya! Bazilarinin ihtirasi sadece kendilerini degil, milyonlarca vatan evladini ve tarihin gördügü en ihtisamli cihan devletlerinin birini yakabiliyor.

 

Kaynak: Semerkand dergisi, 12/2000

 

 

 

 

 

son olarakta başka bir kaynağı ve tartışmaya açık olan bir yorumu sizlere sunmak istiyorum..

 

 

'Sarıkamış'taki şehit sayısı 90 değil 35 bin'

Sarıkamış Harekatı'nın 90. yılında, Allahüekber Dağları'nda donarak şehit olan Türk askerinin sayısı konusunda yeni bir tartışma başladı.

 

'90 bin' rakamını abartılı bulan tarihçiler, en fazla 35 bin askerin şehit olduğunu belirtiyor. Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Yardımcı Doçent Dr. Yavuz Özdemir, bu tezin en iddialı savunucusu. Sarıkamış Harekatı'yla ilgili "Enver Paşa'nın III. Ordu Günleri" adlı doktora tezi hazırlayan Özdemir, harekatta 118 bin değil, 75 bin askerin görev yaptığını, 35 bininin şehit olduğunu savunuyor. Özdemir, iddialarına Genelkurmay Arşivi ile Osmanlı, Rus ve Alman arşivlerini kaynak gösteriyor. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da, Özdemir'in tezine destek veriyor. Abartının gerekçesini ise şöyle açıklı-yor: "Cumhuriyet'in ilk yıllarında milli duyguları artırmak için birtakım propagandalar yapılmış."

 

Sarıkamış Harekatı konusunda yaptığı akademik çalışmayla tarihi düzeltmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Yavuz Özdemir, Genelkurmay Başkanlığı Harp Encümeni'nin harekatla ilgili gerçek rakamları kayıt altına aldığını vurguluyor. Buna göre Sarıkamış'ta 23 bini cephede, 12 bini de savaş hatları gerisinde toplam 35 bin şehit verildiğini belirten Özdemir şu bilgileri aktarıyor: "7 bin askerimiz esir düşmüş, 17 bin askerimiz de hasta ve yaralı olarak cepheden ayrılmış. Rus kaynaklarında da durum pek farklı değil. Rus Generali Yudenich'e sunulan bir raporda 23 bin Türk cesedinin defnedildiği belirtiliyor. Rus ordusu da bu savaş sırasında 30 bin askerini kaybetmiş, bunlardan 9 bini donarak ölmüş."

 

Enver Paşa'nın 90 bin kişinin ölümüne sebep olarak gösterilmesine de itiraz eden Yard. Doç. Özdemir, "Eğer Enver Paşa'yı kolordu komutanları dinleseydi ve planını aynen uygulasalardı, savaşın seyri değişirdi. Enver Paşa'nın kumandasındaki 9. Kolordu, savaştan en az can kaybıyla çıktı." iddiasında bulunuyor. Özdemir'in, harekatta asıl kusurlu olarak gösterdiği '10. Kolordu Komutanı Albay Hafız Hakkı Bey' ise, Enver Paşa'nın bacanağı ve askerî okuldan da sınıf arkadaşı olarak biliniyor.

 

Yard. Doç. Dr. Yavuz Özdemir'in tezini meslektaşları da destekliyor. Van 100. Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Tuncay Öğün, Genelkurmay Başkanlığı Harp Encümeni'nin raporlarına dikkat çekerken, "3. Ordu'nun tamamı 90 bin savaşçıdan ibaret. Şehit sayısı 35 bini geçmez." diyor. Sarıkamış Harekatı ile ilgili tarihin yeniden araştırılmasını isteyen Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Enver Konukçu da, "Bugün belirtildiği gibi Sarıkamış'ta bir günde 90 bin Türk askeri şehit olmamıştır. Yapılan araştırmalara göre kayıp 35 bin civarında." bilgisini veriyor.

 

'Abartmayı seviyoruz; Çanakkale'de de 300 bin değil, 87 bin şehit verdik

 

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, "Sarıkamış'ta 90 bin asker şehit olmadı.' iddiasında bulunan akademisyenlere destek veriyor. Sayının fazlaca abartıldığını, gerçek rakamın 35 bin civarında olduğunu belirten Halaçoğlu, "İlim böyle diyor. Ama Türkiye'de ilmi kimse dikkate almıyor." eleştirisinde bulunuyor. Çanakkale Savaşları'nda da 300 bin değil, 87 bin kişinin hayatını kaybettiğini kaydeden Halaçoğlu şöyle devam ediyor: "Bu abartma niye yapılıyor derseniz, Cumhuriyet'in ilk yıllarında milli duyguları artırmak için birtakım propagandalar yapılmış. Sarıkamış'ta 90 bin, Çanakkale'de 300 bin şehit verdik gibi... Bunlar daha sonra ders kitaplarına girmiş. 'Doğrusu böyle' diye de insanlar kabul etmiş. Şimdi araştırıldıkça, arşiv belgeleri ortaya çıktıkça tarih değişiyor, gerçekler ortaya çıkıyor."

Abdullah Kılıç

08 Ocak 2005, Cumartesi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

çok güzel bir konuya değinmişin saol...Sarıkamış olayı tarıhımızın en trajık olayıdır.İşte böyle olayların iyi etüt edilmesi lazım bence. Çünkü 100 binleri karlar altına, dondurucu soğuk altına yalınayak bir daha göndermemek için bu olayı hiç unutmamalıyız...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SARIKAMIŞ HAREKATI

 

1 Kasım 1914de sınırı geçen Ruslar 4 Kasım 1914te Köprüköy önlerine gelmiş bulunuyorlardı. Karaköse Murat suyu cephesinde de aynı surette ilerlediler. 5 Kasımda Ruslar Türk sınırına taarruz için emir aldılar. Başkumandan vekili Enver Paşa 4 Kasım tarihli emrinde taarruz emrediyordu. Bu emir verildiği sırada Doğu Anadoluda kışın en şiddetli sert günleri başlamıştı. Nitekim Rus ordusu da taarruz emri almışken harekete geçemiyordu. Hasan İzzettin Paşa Üçüncü Ordunun fikri, buralarda ve bu mevsimde taarruzdan kaçmaktı. Fikri, düşman ilerlese bile onun Erzurum Kalesine çarptıktan sonra karşı bir taarruzla ezilmesini sağlamaktı. Enver Paşa taarruz emri vermemiş olsaydı, herhalde iki orduda karşılıklı yerlerinde kalacaktı ve sonuçta Sarıkamış Dramı da yaşanmayacaktı.

 

3. Ordumuz ve XI. Kolordu, süvari birlikleri ve kürt aşiret askerleri 6-9 Kasım Köprüköy muharebesiyle Rusların taarruzunu kırmiş ama 18. Piyade Alayı ve 30. Piyade Alayınin gerilemesi yüzünden alan kaybetmişdir.

 

11-12 Kasımda IX. Kolordu, Ahmet Fevzi Paşanin komutasinda, ve XI. Kolordu solunda olmak üzere süvari birliğinin öncüüğünde ilerlemeye başlamışdır. 3rd Infantry Regiment Köprüköy yü elegeçirmeyi başarmışdır.

 

14-18 Kasımda Azap muharebesini de kazandı.

 

Fakat pek hesaplı olan Ordu komutanı Hasan İzzettin Paşa, sınır gerisine çekilen Rusları takipten vazgeçince bunun üzerine başkumandan vekili Enver Paşa bu cepheye gelmiştir. Enver Paşa Erzuruma gelmeden önce Albaylığa yükseltilen Genel Kurmay ikinci başkanı Hafız İsmail Hakkı 27 Kasımda İstanbuldan Erzuruma gelmişti. Kendisini Enver Paşanın görevlendirdiğini bildirmektedir. Zaten hemen onun ardından Enver Paşa Erzuruma gelmiştir.

 

SONUÇLARI

 

Savaşın galibi General Yudenic, Rus Kafkasya Ordu komutanı ilan edildi ve 1915 yılın yaz aylarında Anadolu'ya taaruza geçti. Rus ordu birlikleri Erzincan'a kadar ilerledi.

 

Kafkas Cephesinde tam başarı elde edeceğimiz sırada zamanında destek gelmeyince, ordumuz geri çekilmek zorunda kalmıştı. Daha sonra 1918 de Sarıkamış ve Kars alınmış, ama Mondros Ateşkes antlaşması uyarınca eski sınırlara dönülmüş ve topraklar elden çıkmıştı. Bir dramın en acı izlerini taşıyan Sarıkamış topraklarında, bu defa düşmanın ayak izleri vardı.

 

Rusya'daki Bolşevik İhtilali'nden sonra Ruslar geri çekilince, bölge Ermenilerin eline geçmiş ve yöre halkımız Zafer sarhoşlarının zulmüyle karşılaşmıştır. Ahırlara, samanlıklara doldurularak yakılan halk, 20 binden fazlaydı. 33 köy yok oldu. Söylenenlere göre bu işkenceler karşısında Rus askerleri ağlamıştır.

 

KAYIPLAR

 

Ne yazık ki Enver Paşa planına bir şeyi katmamıştı, o da doğa koşullarıydı. Sarıkamışın soğuğu çok(-40 derece) sert olurdu. Allahuekber Dağları'nda ki tipi ve boranda hesapta yoktu. Bu hesapsızlık 90 bin askeri tek kurşun atmadan şehit düşürdü.

 

Kaydedilen gerçek tarih çok iyi biliyor ki, bu tarihin gerçek belgeleri ABD ve Alman devlet arşivlerinde vardır. Bu insanlar kendi toprağında sürgün düşmüştürler. Sarıkamış dramı şehitleri aslında 120 bin kişidir.

 

Savaşın kayıpları birçok kaynakta 90 bin kişi olarak görünmesine rağmen bazı tarihçiler [1] bu sayının oldukça abartılmış olduğu ve gerçek kayıpların 35 - 40 bin civarında olduğunu da savunuyorlar. Savaşın en hazin kısmı ise Osmanlı kayıplarının bir çoğunun Rus'lar ile yapılan çarpışmalarda değil de ağır soğuk hava koşulları yüzünden şehit olmuş olmalarıdır.

 

Savaştan sonra İstanbul'a dönen Enver Paşa uzun bir süre Sarıkamış Savaşı hakkında hiçbir haber, bildiri, veya yayın yapılmasını engellemiş ve Osmanlı halkı savaşta olup bitenleri uzun yıllardan sonra öğrenebilmiştir.

--------------------

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"BU TOPRAKLARDA DOKSAN BİN TÜRK ÖLDÜRÜLDÜ"

 

"Enver Paşa'ya hesap sormamak için üzeri karlarla örtülen doksan bin şehit..."

 

Tek bir kurşun atmadan doksan bin askerimizi dondurarak öldüren anlayış neden doksan yıldır sorgulanmadı?

 

Bu topraklarda "Kürtler'in" ya da "Ermeniler'in" öldürüldüğünün söylendiğini duyunca ayağa kalkmak ile "doksan bin Türk'ün öldürülmesi" konusunu bu kadar sessiz geçiştirmek arasında utanç verici bir çelişki yok mu?

 

Neden Sarıkamış faciası doksan iki yıl boyunca sessizce geçiştirildi?

 

Enver Paşa ve takipçilerinin gerçeği hayasızca saptırıp, inanılmaz ölçülerde baskı yapmalarından tabii...

 

Düşünün ki, Türkiye'nin elinde bu dönemden kalma bir tek resim var... Diğerlerinin hepsi Rus arşivinde...

 

Tek bir satır yazılmaması için öyle bir baskı yapılmış ki... Konuyla ilgili hiçbir şey yazılmasın diye topyekun bir basın yasağı konmuş...

 

Enver Paşa bu hezimeti Saray'a bir zafer olarak bildiren telgrafları bu baskıya ve yasağa güvenerek çekebilmiş...

 

Doksan bin Türk'ü Allahuekber Dağları'nda kırdırdıktan sonra geldiği Erzurum'dan karısı Naciye Sultan'a çektiği telgrafta köpeğinin durumunu sormayı da ihmal etmemiş...

 

* * *

Tabii gencecik insanları orada dondurarak öldürüp, bu dehşeti de unutturmanın ardında, bir "dış boyut" var...

 

Sarıkamış'ta ölüme teslim edilen binlerce çocuğun dramının bir adım öncesinde Osmanlı Genelkurmayı'nın Almanlar'a teslimi yer alıyor.

 

1913'te General Liman Von Sanders başkanlığında 42 subaydan oluşan Alman Heyeti'ne birer üst rütbe verilmekle kalınmamış, Türk üniformaları da giydirilmiş. Böylece Almanya'da tümgeneral olan Liman Von Sanders mareşalliğe yükselmiş ve ordunun komutasını ele almış. Nitekim, Çanakkale Savaşları'nı da o yönetmiş.

 

Osmanlı Genelkurmayı'nı yabancı ordu komutanlarına teslim etmekle kalmayan Enver Paşa, gene Almanlar'ın kışkırttığı pantürkist akımın hevesiyle çocuklarımızı Sarıkamış'ta dondurarak öldürmüş...

 

Bu, Almanlar'ın çok işine gelmiş... Çünkü Rusya'nın üzerine gönderilen Osmanlı Ordusu, Doğu Avrupa'da Almanlar'a karşı savaşan Ruslar'ın oradan kuvvet çekmesine sebep olmuş.

 

* * *

Sarıkamış Dramı bu yıl da anılıyor... Kars'ta çeşitli anma faaliyetleri düzenleniyor...

...

Peki Sarıkamış'taki doksan bin Türk'ü ne yaptık? Ve neden bu trajediyi tam doksan yıl boyunca görmezden geldik?

 

Bunun bir cevaba ihtiyacı yok mu? (M. ALTAN)

 

----

SARIKAMIŞ ; YENİ BİR DÖNÜM NOKTASI

 

19 Aralık 1914 gecesi Enver Paşa Köprüköy'deki karargâhından İstanbul'daki eşi Naciye Sultan'a şu satırları yazıyordu:

"Naciye, güzel melek!

Ben yakında avdeti umarken şimdi zuhur eden bir hal beni daha bir müddetçik buraya bağladı. 3. Ordu Kumandanı Hasan İzzet Paşa orduyu idare için kendisinde cesaret göremediğini söylüyor. (..) Hep umduğum adamlar böyle çıkıyor. Şimdilik 3. Ordu'yu ben idare edeceğim."

Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın Harp Akademisi'nden strateji hocasıydı. Ama saraya damat olan Enver, alay, tümen, kolordu, ordu komutanlıklarında bulunmadan Almanların desteğiyle başkomutan vekilliğine atanmıştı. Şimdi de tecrübesizliğinin ve rekabet hırsının verdiği ataklıkla imkânsızı istiyordu:

Rus ordusu Sarıkamış'ta kuşatılıp yok edilecekti.

* * *

Plan, Alman patentliydi.

Alman ordusu Polonya cephesinde Ruslarla savaştaydı. Sarıkamış cephesi açılırsa Ruslar bazı birliklerini Polonya'dan Kafkaslara çeker diye umuyorlardı.

Osmanlı ordusu, bir Alman generalin komutasındaydı.

Enver ve ordusu onun emirlerini uygulayacaktı.

Ancak 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, "Bu karda kışta, teçhizatsız birlikleri savaşa sürmenin cinayet olacağı" kanısındaydı.

Enver Paşa'ya bu görüşünü açınca tokat gibi bir cevap aldı:

"Eğer hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim."

Ve Enver Paşa hocasını İstanbul'a yollayıp ordunun başına geçti.

Yayımladığı bildiride "Başarı giysilerle değil, her askerin kalbindeki yiğitlik ve cesaretle kazanılır" dedi.

Eşine yazdığı mektuplar "Allah kısmet eder de şu Moskofları bir ezersem, o vakit cicimi açık alınla kucaklarım. (..) Müsaade et, her tarafını emip öpeyim de Enver'ini ömrünce unutma" diye bitiyordu.

* * *

Enver Paşa sonunda Naciye'sine ve cepheden telgrafla sıhhatini sorduğu köpeğine kavuştu, ama tipi altında yalınayak Allahuekber Dağlarına sürdüğü 90 bin asker, bir daha evini göremedi.

Koca ordunun tek kurşun atamadan kara gömüldüğü günlerde, İstanbul gazeteleri Genel Karargâh'ın zafer bildirisini yayımlıyordu:

"Ordumuz Sarıkamış'a dek ilerleyerek kesin başarı kazanmıştır."

İşin aslı anlaşıldığında İstanbul basınında bu kez de "Ermenilerin düşmanla ittifak yapıp orduyu arkadan vurduğu"na dair yazılar başlayacak ve hezimetin sorumlusu olan İttihat Terakki 5 ay sonra, 91 yıldır Türkiye'yi uğraştıran ünlü tehcir kararını çıkaracaktı.

* * *

Enver Paşa, o belalı aralık gecesi hocasına kulak kabartıp harekâtı bahara ertelese, Türkiye tarihi bambaşka gelişebilirdi.

Yapmadı.

Ve Sarıkamış faciası bir dönüm noktası oldu.

(C. DÜNDAR)

AurorA tarafından düzenlendi
ölü resimler temizlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sarıkamış Enver paşanın hayali planlarından birisi için telef edilmiş 90bin mehmetçiktir , ayaklarında çarık kimisinde varkimisinde yok üstlerindeki giysi zaten incecik o soğuğa sürüyor gerçekçilikden çok hayalperest bir düşünce yapısına sahip bir komutan yazık etti gençlerimize sonrada yetmezmiş gibi 1. dünya savaşına soktu ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...