Jump to content

Başka Boyutla Konuştuğunu İddia Eden Bülent Kısa'dan


nevermore

Önerilen Mesajlar

Aşağıdaki yazıyı netten aldım. İlgilenen arkadaşlarmutlaka çıkacaktır. Bülent KISA'nın kim olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.

Birde not ; konuyu içerik açısından buraya açtım .

 

"Bülent Kisa ve Ozan adli yakini uzun zamandan beri beraberce bir baska boyutla iliskideler. Iste Saki, o boyutun bir tür sözcüsü...Saki´nin veya Ozan´in anlatilariyla, Bülent Kisa´nin sorgulamalari yüzlerce sayfalik notlar halinde, bunlar gerçekten farkli, düsündürücü oldugu kadar, alisilmisin da disinda. Aşağıda çesitli konularda yapilmis Saki diyaloglarindan örnekler var.

 

-Reenkarnasyon var mi?

 

-Bunu ruhsal ve fiziksel yapiniza göre iki sekilde almakta yarar var. Dini temellere göre reenkarnasyonu kabul etmek zorundasiniz. Aslinda, reenkarnasyon yok. Bir insanin ölünce tekrar beden olarak dogmasina imkan yok. Çünkü ayni genlerden olusmaya imkan yok. Spiritüel enkarnasyon yok. Beden olarak bir enerji tasiyorsunuz, bunu kullaniyorsunuz. Insanin sifirdan kaynaklanan bir evrimlesmesi var. Hepiniz belli kültürleri tasiyorsunuz. Reenkarnasyonun burada olusmasi imkansiz, çok geriye gidilirse sizin çikis noktaniz ayni olabilir, beyniniz binlerce yil öncesini hatirlayabilir, genetik hafiza reenkarnasyon zannediliyor. Ruh enerjsinini baska kanallara aktarilmasi mümkün, eskilerin el vermek dedikleri gibi. Ölünce ruh bütüne döner kaybolur, bunu önleme sistemi enerji kapilaridir. Ancak bu sekilde yok olmayi ortadan kaldirabilirsiniz...

 

-Ölüm ötesindeki cennet-cehennem kavramlari ne demektir?

 

-Siz, milyon yillardan beri gelen bir programi uyguluyorsunuz. Bu programin içinde, yillardir yerlesik bazi korkulari yasiyorsunuz. Aslinda bir gücü kullaniyorsunuz, Bu gücü belirli bir sembolizma haline getirmek için, bir sürü sey kullanmak zorundasiniz. Bu da cennet, cehennem gibidir, iyilik yaparsan cennete gidersin, kötülük yaparsan cehenneme. Aslinda hemen hiçbirinizin cehennemden kurtulmamasi gerekir çünkü siz tam bir bencilsiniz. Bu insanoglunun kendi yapisinda var, eger dogada yasasaydiniz yasamak için öldürmek zorundaydiniz. Bu doganin kendi yapisidir, bütün galaksiler için geçerli, düsünce tarzinizda cennet cehennem gibi sistemler olmasaydi, sizi durduracak bir engel olmasaydi yasamak için karsiniza çikani yok edecektiniz. Bu zaten her varlikta olan birsey, ruhlarda, enerjilerde var. Enerji gelismek için küçük enerjileri yutar, büyümek zorundadir. Bu bir tür kanun, degistirmeye imkan yok ama bir cennet, cehennem kavrami yaratilarak bu kanun bir yere kadar durdurulmustur. Bu olmasaydi birbirinizi devamli öldürürdünüz, insanlar daha tekamül etmis olamazlardi.

 

-UFO´larla ilgili ne konusabiliriz?

 

-Bu sizin taktiginiz bir isim, insan o kadar gelismis degil, yavas ögrenir, galaktik sistemde size benzeyen ya da sizden farkli olan, sizden düsük, ya da yüksek yapida çok varlik vardir. Bu varliklarin, hepsinin sizin bulundugunuz sistemde ve baska sistemlerde iç içe, bilgi alis verisi yapabilmek için çesitli varliklara ihtiyaçlari vardir. Casus gibi, bu varliklar arasinda çesitli iliskiler söz konusu, bu tamamen sizin yapinizi, gelisim sürenizi incelemek için yapilan bir olay. Dünyanin gelismesinden dolayi UFO´larin gelip gitmesi söz konusu degil. Bu tür olaylar, sadece insanlarin kendilerini yabanci varliklara inandirmak psikolojilerinden kaynaklaniyor. Zaman zaman düsünce boyutundan da çesitli varliklarin gelmesi de söz konusu. Uzayli varlik söz konusu degil, siz de baska varliklar tarafindan uzayli olarak nitelendirilebilirsiniz. Uzaylilarin tanrisal tebliglerle de iliskisi yok, 5000 yil önce Orion sistemiyle Tibet arasinda bir izdüsüm vardi, yani 5000 yil önceki Tibet uygarligi ile. Ama bu Orion sizin bildiginiz yildiz grubu degildir. Sizin dünya sisteminize göre Tibet merkezdir, yani Günes Sistemi´nin yapisina göre demek istiyorum, cografi merkez degil. Buradan gelen enerji, dünyanin ana yapisini kontrol edebiliyor. Bunun karsit noktasi da Atlantis uygarliginin çikis noktasidir.

 

-Insanlik için sadece kötü diyebilirmiyiz?

 

-Ilk olusum sürecinde, sadece cinsellik, kendi yasamini sürdürmek, yemek yemek gibi bir ana sistem vardi. Önce bir düsünce yapisi söz konusu degildi, sonradan eklendi, önce iyi gitti ama sonradan birbirlerini yok etmeye basladilar. Iyilik, kötülük kavramlari eklendi ve yok etme savasi basladi. Zaman içinde iyi taraflar yok edildi, kardeslik, baris gibi. Direkt kardeslik, baris olamaz, iyiligin ve kardesligin oldugu yerde daima kötülük ve düsmanlik vardir. Yani sürekli iyilik düsünün, enerji olarak düsünün ama bu temel yapiya karsi çikar. Bir ana enerjiden söz ediyoruz, bunu devamli arti veya devamli eksi enerji yüklü olarak düsünün, bir süre sonra patlar. Mecburen bir karsit enerjiye ihtiyaç vardir. Tek yönlülük ana sisteme aykiridir. Dünyaya uygularsak, eksi enerji kardeslik ve barisin yerine yok edici seyler veriyor ve eksi yük oluyor. Bir kurtarici gelip insanlari kurtarirsa, bir süre sonra da kendi içine dönüp, diger sistemleri yutmaya çalisacaktir, bu bir döngüdür.

 

-Peki, neden bilinçlendirme geregi duyuluyor?

 

-Farkli bir yapi gerekiyordu, dünyada yapilarin belirli bir gelisme göstermedigi gözlendi. Kendi içlerinde kisir döngüye girip kendilerini gelistiremediler. Su anki insan modelinde bir varlik yaratildi, insan türü türü olarak. Bu tür ilk basta düsük olabilir, düsünce olarak çok sey yapamadi ama zamanla ona çok sey ögretildi. Ama burada belirtilen varlik türünün maymundan insana dönüsmesi asla söz konusu degildir. Darwin Kurami temelden yanlis, Adem ve Havva öyküsü de biraz, elma insanin kendi içinde yeni arayislara yönelmesidir, seytan ve yilan hikayesi insanin yapmak zorunda oldugu arayisti.

 

-Evrende kanun buysa, güçler denge savasindaysalar insanin dengesizligi ve kendisini yok etmeye gidisi neden hata oluyor? Bu gidis normal degil mi?

 

-Tabii, evrensel sistem gibi gelisseydiler birbirlerini yok ederken, gelisebilirlerdi. Bir dönem bu iyiydi, hata son zamanlarda olustu. Insan gelismekten çok gerileyip sadece yok etmeye çalisiyor. Sistem bozuldu, ekolojik düzen bozuluyor, insan kendi ekolojik düzenini bozdugu için geriliyor, 1800-1900´lara kadar sistem iyiydi, 1900´dan sonra bozuldu.

 

-Degisim ve hatadan kim sorumluysa düzeltmesi lazim, niçin insanlara geregince anlatilmadi?

 

-Insanlara pek çok sey anlatildi. Ama insanlar bunu dinleyecek kapasitede degil. Olay, çigrindan çikti, bunu insanlara kim anlatacak? Bu gün bir peygamberi kim dinleyecek? Onu vururlar, sistem bozuldu artik, 200 yil önce belki olurdu, bu gün kendilerini birsey zanneden, mantikli sanan bir insan sürüsü var, dinlemezler. Belli gruplasmalar var, insan disi kaynaklarla ugrasan gruplar var, umutsuzluk ve dünya yasamindan soguma artacagi için kendilerini toptan yok eden gruplar artacak.

 

-Intihar yasak degil mi?

 

-Insanin soy sistemine bagli birsey, dini kitaplarin yasaklamasi da normal, çünkü soy üremezdi, bin yil öncelerinde dünya nüfusu azdi. Ama bugün degil, bunun ekolojik düzende yeri var, nasil hasta hayvanlari digerleri yok ediyorsa, intihar etmesi gerekenler de dogrusunu uyguluyorlar. Çünkü ekolojik düzen içinde kendilerini yok etmeleri gerekiyor.

 

-Bize biraz da beslenme hatalarimizdan söz edin..

 

-Bitkisel besinlere dönüs söz konusu gibi, vejeteryanlik söz konusu degil. Et için belirli bir gramaj düsünülebilir, günlük ihtiyaç 150 gr olabilir. Kisa aralarla azar azar yemek daha uygundur, mümkün oldugu kadar sebze yiyin, ispanak gibi, kereviz, enginar, hindiba olabilir. Daha az yag yemeli, vücuttaki yag oranini azaltmaya çalismalisiniz. Hayvani gidalarin oranini düsürmelisiniz, tereyag olabilir ama oranini azaltin. Yaglanmak beyin fonksiyonlarini azaltir. Sogan ve sarmisak faydalidir, bu iki besinin ana destekleyici maddelerden oldugunu hiç unutmayin. Mideyi yoran et oranlarinin yüksekligidir, aslinda Insanlik olarak mevcut metabolizmaniz et yemege uygun degildir. Insanlik kolay geldigi için kendisini etobur sandi, sogan, sarmisak yemeye midenin alismasi gerekir, zorlaniyorsaniz yogurtla beraber yiyebilirsiniz. Kekik yiyin, biber zorlar ama alisilir, zira doganin kendisinde acili bitkiler var, birer aylir kürlerle alisilabilir. Taneli bitkiler et gibi yorucudur, nohut, kara fasulye gibi. Alkolden kesin kaçin, sigaradan da. Hücre kontrolunu kaybedersiniz. Çay, kahve açik olmasi kaydiyla zararli degildir.

 

- Spiritüel düsüncelerle yolan çikan insanlar, ne durumdalar?

 

-Yaklasimlari çok farkli, ana bütünün saf parçalari olan enerjiler bu insanlara verildiginde kendilerini kurtarici ilan edip saçma düsüncelere giriyorlar. Bu durum, saglikli veya sagliksiz degildir, sizin tarzinizdir. Birbirlerine benzeyen insanlar birbirlerini yakalayip devam ediyorlar. Bu gruplasmalar Güney Asya ve Güney Amerikada daha yogun, biraz da Avustralya.

 

-Ya Türkiye´nin durumu?

 

-Türkiye hala ruh celseleriyle ugrasanlarla dolu, ana enerjiyi algilayanlarin sayisi bini geçmez, bunlarin da ancak dörtte biri degerlendirebiliyor.

 

-Çevrede bilinen, bilinmeyen kimseler var. Müridler topluyorlar, seyhler, gurular gibi, bunlar için belli bir güç, manyetik bir etki gerekmez mi?

 

-Bazi insanlara bu imkan veriliyor, degerlendirmek önemli. Sansasyon meraki da var, insanlar beyinler arasi statik algilamalar yapabilirler, içlerinden birisi daha akilliysa, biraz da hassas bir beyine sahipse, digerlerinin isteklerini anlayabilir. Bu kisiler tek baslarina olamazlar, algilamalari onlari korkutur, gruplasmalari gereklidir. Ama içlerinde belli enerji parçaciklariyla iletisimde bulunanlar da var. Önemli olan, dinsel içerikler ve onlari kullanmaktir. Bu da bir tercih.

 

-Demin Atlantis dediniz, gerçekten var miydi? Veya Mu uygarligi?

 

-Insanlar arasinda Atlantis üzerine çok spekülasyon car, Atlantis´i arayis var, görülen bulunan bazi seyler var. Aslinda, normal siradan bir kara parçasinin üzerinde sönmüs bir volkan vardi, çevresinde de büyük bir uygarlik. Teknoloji olarak bu günkü uygarliktan ileriydiler, degisik yollarla metalleri ve taslari isliyorlar, pek çok seyi kolaylikla yapiyorlardi. Uzay ve silah sistemleri vardi, beyinleri çok gelismisti, enerjiyi kullanabiliyorlardi, iyi bir sistemdi, ama birbirlerine saldirma istegini duydular, üstün beyinlerin daha alt beyinleri yok edebilme kapasitesine sahiptiler. Açik renkli bir irktilar, siyahimsi sari renk gibi, baska kitalarda yasam olmadigi için temelde dünyayi kontrol edebiliyorlardi. Zaman içinde baska irklar ortaya çikti, karisma ve kopmalar basladi. Onlar da kendi irklarini gelistirmek istediler. Orta Asya´da irklar degismeye basladi, ama bu yeni irklarin beyin kapasiteleri daha düsük oldugundan sorunlar olustu. Atlantis´in veya o uygarligin ortadan kalkmasi gerekiyordu. Bunu kendileri yaptilar, düzensizligi önlemek, dengeyi kurmak için. Bir kismi Güney Amerika´da kaldi, soylari hala sürüyor, bir kismi da Tibet´te, baska kalan yok. Onlar da insan irkina karismis durumdalar, bilinçleri uyarsa da anlayamayacak kadar zayiflar, özel bir uyari gerekiyor, bunun zamani da geliyor, o zaman yeni bir düzenleme olacak, zamani gelince.

 

-Sevgiden söz edelim, her insanda bir sevgi duygusu var, bazen bir çocuk ile bir kediye duyulan sevgi esit oluyor, insanin içinde saf, temiz duygular var?

 

-Insanin yapisinda bu var ama tersine de dönebilir. Sevgi çocuktan çok hayvan konusunda daha saftir, hayvani sevgiler daha saftir, çocuk sevgilerinde ego vardir. Kisi çocugunu kendi devami olarak görür, hayvanlara duyulan sevgi, bir üst boyutta olmaktan kaynaklanan koruma duygusundan gelen bir sevgidir. Bu çok nadir, özel varliklara aittir. Insanlarin çogu hayvanlara karsi zalimdir, zevk için öldürürler. Bu tür sevgi enderdir, ama hayvanlarin türü de farklidir, köpeklere duyulan sevginin altinda bekçilik, güvenlik vardir, ama genelde kedigilleri bunun disinda tutabiliriz. Sevgi, bir koruma korunma güven duygusundan kaynaklanir. Evrensel sevgi derseniz, bunu insana göre anlatmak gerekir. Evrensellikte sevgi olamaz, bir varligin, bir diger varligi sevmesi söz konusu degildir. Ya da farklidir, evrensellikte amaci türemek olan birlesme var. Birlesme, çogalma ve yok olma. Evren için geçerli olan görev duygusudur, bir programi uygulamak gibi.

 

- Yine reenkarnasyona dönmek istiyorum, dogum aninda ana bütünden kopan parça bir cenine resgele mi giriyor? Yoksa bir seçim mi yapiyor? Ya da bir sistem mi var veya rasgele mi? Kopan parça zekiyse Amerika´ya, aptalsa Afrika´ya gibi bir düzen mi var?

 

-Böyle birsey yok, herkese esit enerjiler yollaniyor, esit enerji ve bilgiler, bazi çevresel enerjiler degisimler getirebilirler. Beethoven gibi bir deha geri zekali bir anne babadan dogabilir. Genetik yapi da var, kalitsal bilgiler ama bu enerjiyle baglantili degil. 1700´lerde dünyanin kendi yapisindan kaynaklanan bir konum söz konusu oldu. Enerji yapisinda fazla açilima ihtiyaç vardi, bir enerji boslugu vardi ve ana enerjiden yükleme yapilarak, büyük dehalarin, müzisyenlerin dogmasi saglandi.

 

-Bazi reenkarnasyon olaylari var, bu bir enerji karisimi mi?

 

-Bu bir enerji sapmasi, sarkmasi. Ölmeden önce yersel manyetik etkilerden dolayi enerji geriye dönemiyor, bilgisini aktaramiyor, sarkma yapip, ikiye üçüp bölünüp dagiliyor. Ama bu tehlikelidir, kisiden kisiye geçerek dolar, hele üçüncü kiside normal degildir.

 

-Gezegenlerin, günesin belli bir ruh yapisina bagli olduklarini söyleyebilirmiyizi?

 

-Ruh demek regil, yasayan birincil varlik, manyetik enerji yükü. Bilinçli bir öz enerji belki de. Bizim kontak kuramayacagimiz belirli kendine öz bir bilinç. Dünyada bir doga var, bir çark sistemi, atmosfer yapisiyla hareket ediyor, sürekli kendini yenilemeye çalisiyor.

 

-Yani vücudumuzda yasayan virüslerin bizi anlamamasi gibi mi?

 

-Sizin sistemde su an 9 gezegen var. Daha önce 12 idi ama üçü patladi. Sonuçta günes bir bilinç merkezi, tüm güneslerin bilinci birlesip Samanyolu galaksisini olusturuyor. Samanyolunun su anki merkezi, sizin galaksinin ana bilinci, bütün sistem ona bagli olarak hareket ediyor. Bunun gibi galaksi sistemlerinden olusan 15 galaksilik bir sistem var. Günes tüm bilgiyi Samanyolu merkezine iletiyor. Sizin farkinizda ama pek önemli degil. 15 galaksinin bilgisi tek bir merkeze ulasiyor, sonra da tümü bir noktadaki enerjiye ulasiyor. Öz enerji toplanacak ve bir süre sonra kendi kendini sifirlayacak, galaksiler yakinda küçülmeye baslayacaklar, ufalma olacak, manyetik enerjiler artiyor, ana merkez bilgi yüklemesinden dolup sistigi için çekim gücü artip, küçülme olacak. Küçülme arttikça, tüm bilgi aktarilacak bilgi sürekli akar ama zaman zaman birikir ve siser. Sisme arttiginda, patlama olacak ve tüm bilgi bagli oldugu ana merkeze aktarilacak. Sistem patlamadan sonra dagilip, yenilenmeye dogru gider. Yaklasik beyin hücreleriniz kadar, 13 milyar yildiz ve gezegen var. Bu sayi gerçektir...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Onlar da insan irkina karismis durumdalar, bilinçleri uyarsa da anlayamayacak kadar zayiflar, özel bir uyari gerekiyor, bunun zamani da geliyor, o zaman yeni bir düzenleme olacak, zamani gelince.

 

bu kısmı çok ilginç. Uyarı derken 21 aralık olayı olabilir mi sizce ? Tartışmaya açık bir yorum ama bu olay daha yakın sanki uyarı için.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bakınız ne kadar saçma ve çabuk çürütülebilir;

 

Sadece samanyolu galaksisinde gözlemlenebilir 200 milyar! yıldız vardır. Yıldız dediğimiz güneşler biliyorsunuz bunların yörüngesindeki gecegenler hesap dışıdır. Şimdiii evrende tahminen 100 milyar galaksi olduğunu hesaba katarsanız yaklaşık 3*10^24 yıldız var. Dikkat gezegen değil gezegenlere hayat verebilecek yıldız!

 

13 Milyarmış birde bu rakam gerçekmiş. Peh konuşan varlığa bir adet hubble öneriyoruz yemeklerden önce aç karnına bir dozaj hubble tok karnına bir ölçek bilim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aşağıdaki Röportaj Ata NİRUN'a ait olan , bir net sitesinden alıntılanmıştır ..http://img03.blogcu.com/images/k/b/l/kblantragna/624fdca5751012a8e0bea33e1e72cceb_1262531463.jpgHer zaman, benzeri yazılara raslayabilirsiniz, dinsel metinler, felsefi yazılar, çeşitli denemeler, ruhsal tebliğler ve anlatılar. Çoğu birbirine benzer, gerilerde bir yerde üstünlük, en büyük olma çabaları hissedilir. Bu kez farklı birşey var önümüzde, neden mi? Bir kere içerik olarak alışılmışın dışında bir söylev, ayrıca bir ayrıcalık çabası da yok, hatta kimliğini dahi önemsemiyor. Ama biz önemsedik ve dinledik, ilginç geldi. İnanılmaz saçmalıkların yayınladığı bir dünyada yaşıyorduk ve SAKİ saçmalığın çok uzaklarında, okunabilir şeyler söyledi...Aslında karşımızda tanıdık biri var, yıllardır büyü ve astroloji konularında adını çok iyi bildiğimiz Bülent Kısa´dan söz ediyoruz. Kısa, artık farklı bir çizgide yürüyor. Astroloji´nin, Tarot´un ve hatta büyülerin varolmadığı daha da ötede gereksiz olduğu bir boyuttan konuşuyor pardon boyutla konuşuyor.

 

Bülent Kısa ve Ozan adlı yakını uzun zamandan beri beraberce bir başka boyutla ilişkideler. İşte Saki, o boyutun bir tür sözcüsü...Saki´nin veya Ozan´ın anlatılarıyla, Bülent Kısa´nın sorgulamaları yüzlerce sayfalık notlar halinde, bunlar gerçekten farklı, düşündürücü olduğu kadar, alışılmışın da dışında. FENOMEN, gelecek sayılarında, hem Kısa ile geniş bir söyleşi yapacak, hem de Saki´den daha geniş aktarımlarda bulunacak. Bu sayıda sizlere, çeşitli konularda yapılmış Saki diyaloglarından örnekler sunuyoruz-Reenkarnasyon var mı?

 

-Bunu ruhsal ve fiziksel yapınıza göre iki şekilde almakta yarar var. Dini temellere göre reenkarnasyonu kabul etmek zorundasınız. Aslında, reenkarnasyon yok. Bir insanın ölünce tekrar beden olarak doğmasına imkan yok. Çünkü aynı genlerden oluşmaya imkan yok. Spiritüel enkarnasyon yok. Beden olarak bir enerji taşıyorsunuz, bunu kullanıyorsunuz. İnsanın sıfırdan kaynaklanan bir evrimleşmesi var. Hepiniz belli kültürleri taşıyorsunuz. Reenkarnasyonun burada oluşması imkansız, çok geriye gidilirse sizin çıkış noktanız aynı olabilir, beyniniz binlerce yıl öncesini hatırlayabilir, genetik hafıza reenkarnasyon zannediliyor. Ruh enerjsinini başka kanallara aktarılması mümkün, eskilerin el vermek dedikleri gibi. Ölünce ruh bütüne döner kaybolur, bunu önleme sistemi enerji kapılarıdır. Ancak bu şekilde yok olmayı ortadan kaldırabilirsiniz...

 

-Ölüm ötesindeki cennet-cehennem kavramları ne demektir?

 

-Siz, milyon yıllardan beri gelen bir programı uyguluyorsunuz. Bu programın içinde, yıllardır yerleşik bazı korkuları yaşıyorsunuz. Aslında bir gücü kullanıyorsunuz, Bu gücü belirli bir sembolizma haline getirmek için, bir sürü şey kullanmak zorundasınız. Bu da cennet, cehennem gibidir, iyilik yaparsan cennete gidersin, kötülük yaparsan cehenneme. Aslında hemen hiçbirinizin cehennemden kurtulmaması gerekir çünkü siz tam bir bencilsiniz. Bu insanoğlunun kendi yapısında var, eğer doğada yaşasaydınız yaşamak için öldürmek zorundaydınız. Bu doğanın kendi yapısıdır, bütün galaksiler için geçerli, düşünce tarzınızda cennet cehennem gibi sistemler olmasaydı, sizi durduracak bir engel olmasaydı yaşamak için karşınıza çıkanı yok edecektiniz. Bu zaten her varlıkta olan birşey, ruhlarda, enerjilerde var. Enerji gelişmek için küçük enerjileri yutar, büyümek zorundadır. Bu bir tür kanun, değiştirmeye imkan yok ama bir cennet, cehennem kavramı yaratılarak bu kanun bir yere kadar durdurulmuştur. Bu olmasaydı birbirinizi devamlı öldürürdünüz, insanlar daha tekamül etmiş olamazlardı.

 

-UFO´larla ilgili ne konuşabiliriz?

 

-Bu sizin taktığınız bir isim, insan o kadar gelişmiş değil, yavaş öğrenir, galaktik sistemde size benzeyen ya da sizden farklı olan, sizden düşük, ya da yüksek yapıda çok varlık vardır. Bu varlıkların, hepsinin sizin bulunduğunuz sistemde ve başka sistemlerde iç içe, bilgi alış verişi yapabilmek için çeşitli varlıklara ihtiyaçları vardır. Casus gibi, bu varlıklar arasında çeşitli ilişkiler söz konusu, bu tamamen sizin yapınızı, gelişim sürenizi incelemek için yapılan bir olay. Dünyanın gelişmesinden dolayı UFO´ların gelip gitmesi söz konusu değil. Bu tür olaylar, sadece insanların kendilerini yabancı varlıklara inandırmak psikolojilerinden kaynaklanıyor. Zaman zaman düşünce boyutundan da çeşitli varlıkların gelmesi de söz konusu. Uzaylı varlık söz konusu değil, siz de başka varlıklar tarafından uzaylı olarak nitelendirilebilirsiniz. Uzaylıların tanrısal tebliğlerle de ilişkisi yok, 5000 yıl önce Orion sistemiyle Tibet arasında bir izdüşüm vardı, yani 5000 yıl önceki Tibet uygarlığı ile. Ama bu Orion sizin bildiğiniz yıldız grubu değildir. Sizin dünya sisteminize göre Tibet merkezdir, yani Güneş Sistemi´nin yapısına göre demek istiyorum, coğrafi merkez değil. Buradan gelen enerji, dünyanın ana yapısını kontrol edebiliyor. Bunun karşıt noktası da Atlantis uygarlığının çıkış noktasıdır.

 

-İnsanlık için sadece kötü diyebilirmiyiz?

 

-İlk oluşum sürecinde, sadece cinsellik, kendi yaşamını sürdürmek, yemek yemek gibi bir ana sistem vardı. Önce bir düşünce yapısı söz konusu değildi, sonradan eklendi, önce iyi gitti ama sonradan birbirlerini yok etmeye başladılar. İyilik, kötülük kavramları eklendi ve yok etme savaşı başladı. Zaman içinde iyi taraflar yok edildi, kardeşlik, barış gibi. Direkt kardeşlik, barış olamaz, iyiliğin ve kardeşliğin olduğu yerde daima kötülük ve düşmanlık vardır. Yani sürekli iyilik düşünün, enerji olarak düşünün ama bu temel yapıya karşı çıkar. Bir ana enerjiden söz ediyoruz, bunu devamlı artı veya devamlı eksi enerji yüklü olarak düşünün, bir süre sonra patlar. Mecburen bir karşıt enerjiye ihtiyaç vardır. Tek yönlülük ana sisteme aykırıdır. Dünyaya uygularsak, eksi enerji kardeşlik ve barışın yerine yok edici şeyler veriyor ve eksi yük oluyor. Bir kurtarıcı gelip insanları kurtarırsa, bir süre sonra da kendi içine dönüp, diğer sistemleri yutmaya çalışacaktır, bu bir döngüdür.

 

-Peki, neden bilinçlendirme gereği duyuluyor?

 

-Farklı bir yapı gerekiyordu, dünyada yapıların belirli bir gelişme göstermediği gözlendi. Kendi içlerinde kısır döngüye girip kendilerini geliştiremediler. Şu anki insan modelinde bir varlık yaratıldı, insan türü türü olarak. Bu tür ilk başta düşük olabilir, düşünce olarak çok şey yapamadı ama zamanla ona çok şey öğretildi. Ama burada belirtilen varlık türünün maymundan insana dönüşmesi asla söz konusu değildir. Darwin Kuramı temelden yanlış, Adem ve Havva öyküsü de biraz, elma insanın kendi içinde yeni arayışlara yönelmesidir, şeytan ve yılan hikayesi insanın yapmak zorunda olduğu arayıştı.

 

-Evrende kanun buysa, güçler denge savaşındaysalar insanın dengesizliği ve kendisini yok etmeye gidişi neden hata oluyor? Bu gidiş normal değil mi?

 

-Tabii, evrensel sistem gibi gelişseydiler birbirlerini yok ederken, gelişebilirlerdi. Bir dönem bu iyiydi, hata son zamanlarda oluştu. İnsan gelişmekten çok gerileyip sadece yok etmeye çalışıyor. Sistem bozuldu, ekolojik düzen bozuluyor, insan kendi ekolojik düzenini bozduğu için geriliyor, 1800-1900´lara kadar sistem iyiydi, 1900´dan sonra bozuldu.

 

-Değişim ve hatadan kim sorumluysa düzeltmesi lazım, niçin insanlara gereğince anlatılmadı?

 

-İnsanlara pek çok şey anlatıldı. Ama insanlar bunu dinleyecek kapasitede değil. Olay, çığrından çıktı, bunu insanlara kim anlatacak? Bu gün bir peygamberi kim dinleyecek? Onu vururlar, sistem bozuldu artık, 200 yıl önce belki olurdu, bu gün kendilerini birşey zanneden, mantıklı sanan bir insan sürüsü var, dinlemezler. Belli gruplaşmalar var, insan dışı kaynaklarla uğraşan gruplar var, umutsuzluk ve dünya yaşamından soğuma artacağı için kendilerini toptan yok eden gruplar artacak.

 

-İntihar yasak değil mi?

 

-İnsanın soy sistemine bağlı birşey, dini kitapların yasaklaması da normal, çünkü soy üremezdi, bin yıl öncelerinde dünya nüfusu azdı. Ama bugün değil, bunun ekolojik düzende yeri var, nasıl hasta hayvanları diğerleri yok ediyorsa, intihar etmesi gerekenler de doğrusunu uyguluyorlar. Çünkü ekolojik düzen içinde kendilerini yok etmeleri gerekiyor.

 

-Bize biraz da beslenme hatalarımızdan söz edin..

 

-Bitkisel besinlere dönüş söz konusu gibi, vejeteryanlık söz konusu değil. Et için belirli bir gramaj düşünülebilir, günlük ihtiyaç 150 gr olabilir. Kısa aralarla azar azar yemek daha uygundur, mümkün olduğu kadar sebze yiyin, ıspanak gibi, kereviz, enginar, hindiba olabilir. Daha az yağ yemeli, vücuttaki yağ oranını azaltmaya çalışmalısınız. Hayvani gıdaların oranını düşürmelisiniz, tereyağ olabilir ama oranını azaltın. Yağlanmak beyin fonksiyonlarını azaltır. Soğan ve sarmısak faydalıdır, bu iki besinin ana destekleyici maddelerden olduğunu hiç unutmayın. Mideyi yoran et oranlarının yüksekliğidir, aslında İnsanlık olarak mevcut metabolizmanız et yemeğe uygun değildir. İnsanlık kolay geldiği için kendisini etobur sandı, soğan, sarmısak yemeye midenin alışması gerekir, zorlanıyorsanız yoğurtla beraber yiyebilirsiniz. Kekik yiyin, biber zorlar ama alışılır, zira doğanın kendisinde acılı bitkiler var, birer aylır kürlerle alışılabilir. Taneli bitkiler et gibi yorucudur, nohut, kara fasulye gibi. Alkolden kesin kaçın, sigaradan da. Hücre kontrolunu kaybedersiniz. Çay, kahve açık olması kaydıyla zararlı değildir.

 

- Spiritüel düşüncelerle yolan çıkan insanlar, ne durumdalar?

 

-Yaklaşımları çok farklı, ana bütünün saf parçaları olan enerjiler bu insanlara verildiğinde kendilerini kurtarıcı ilan edip saçma düşüncelere giriyorlar. Bu durum, sağlıklı veya sağlıksız değildir, sizin tarzınızdır. Birbirlerine benzeyen insanlar birbirlerini yakalayıp devam ediyorlar. Bu gruplaşmalar Güney Asya ve Güney Amerikada daha yoğun, biraz da Avustralya.

 

-Ya Türkiye´nin durumu?

 

-Türkiye hala ruh celseleriyle uğraşanlarla dolu, ana enerjiyi algılayanların sayısı bini geçmez, bunların da ancak dörtte biri değerlendirebiliyor.

 

-Çevrede bilinen, bilinmeyen kimseler var. Müridler topluyorlar, şeyhler, gurular gibi, bunlar için belli bir güç, manyetik bir etki gerekmez mi?

 

-Bazı insanlara bu imkan veriliyor, değerlendirmek önemli. Sansasyon merakı da var, insanlar beyinler arası statik algılamalar yapabilirler, içlerinden birisi daha akıllıysa, biraz da hassas bir beyine sahipse, diğerlerinin isteklerini anlayabilir. Bu kişiler tek başlarına olamazlar, algılamaları onları korkutur, gruplaşmaları gereklidir. Ama içlerinde belli enerji parçacıklarıyla iletişimde bulunanlar da var. Önemli olan, dinsel içerikler ve onları kullanmaktır. Bu da bir tercih.

 

-Demin Atlantis dediniz, gerçekten var mıydı? Veya Mu uygarlığı?

 

-İnsanlar arasında Atlantis üzerine çok spekülasyon car, Atlantis´i arayış var, görülen bulunan bazı şeyler var. Aslında, normal sıradan bir kara parçasının üzerinde sönmüş bir volkan vardı, çevresinde de büyük bir uygarlık. Teknoloji olarak bu günkü uygarlıktan ileriydiler, değişik yollarla metalleri ve taşları işliyorlar, pek çok şeyi kolaylıkla yapıyorlardı. Uzay ve silah sistemleri vardı, beyinleri çok gelişmişti, enerjiyi kullanabiliyorlardı, iyi bir sistemdi, ama birbirlerine saldırma isteğini duydular, üstün beyinlerin daha alt beyinleri yok edebilme kapasitesine sahiptiler. Açık renkli bir ırktılar, siyahımsı sarı renk gibi, başka kıtalarda yaşam olmadığı için temelde dünyayı kontrol edebiliyorlardı. Zaman içinde başka ırklar ortaya çıktı, karışma ve kopmalar başladı. Onlar da kendi ırklarını geliştirmek istediler. Orta Asya´da ırklar değişmeye başladı, ama bu yeni ırkların beyin kapasiteleri daha düşük olduğundan sorunlar oluştu. Atlantis´in veya o uygarlığın ortadan kalkması gerekiyordu. Bunu kendileri yaptılar, düzensizliği önlemek, dengeyi kurmak için. Bir kısmı Güney Amerika´da kaldı, soyları hala sürüyor, bir kısmı da Tibet´te, başka kalan yok. Onlar da insan ırkına karışmış durumdalar, bilinçleri uyarsa da anlayamayacak kadar zayıflar, özel bir uyarı gerekiyor, bunun zamanı da geliyor, o zaman yeni bir düzenleme olacak, zamanı gelince.

 

-Sevgiden söz edelim, her insanda bir sevgi duygusu var, bazen bir çocuk ile bir kediye duyulan sevgi eşit oluyor, insanın içinde saf, temiz duygular var?

 

-İnsanın yapısında bu var ama tersine de dönebilir. Sevgi çocuktan çok hayvan konusunda daha saftır, hayvani sevgiler daha saftır, çocuk sevgilerinde ego vardır. Kişi çocuğunu kendi devamı olarak görür, hayvanlara duyulan sevgi, bir üst boyutta olmaktan kaynaklanan koruma duygusundan gelen bir sevgidir. Bu çok nadir, özel varlıklara aittir. İnsanların çoğu hayvanlara karşı zalimdir, zevk için öldürürler. Bu tür sevgi enderdir, ama hayvanların türü de farklıdır, köpeklere duyulan sevginin altında bekçilik, güvenlik vardır, ama genelde kedigilleri bunun dışında tutabiliriz. Sevgi, bir koruma korunma güven duygusundan kaynaklanır. Evrensel sevgi derseniz, bunu insana göre anlatmak gerekir. Evrensellikte sevgi olamaz, bir varlığın, bir diğer varlığı sevmesi söz konusu değildir. Ya da farklıdır, evrensellikte amacı türemek olan birleşme var. Birleşme, çoğalma ve yok olma. Evren için geçerli olan görev duygusudur, bir programı uygulamak gibi.

 

- Yine reenkarnasyona dönmek istiyorum, doğum anında ana bütünden kopan parça bir cenine resgele mi giriyor? Yoksa bir seçim mi yapıyor? Ya da bir sistem mi var veya rasgele mi? Kopan parça zekiyse Amerika´ya, aptalsa Afrika´ya gibi bir düzen mi var?

 

-Böyle birşey yok, herkese eşit enerjiler yollanıyor, eşit enerji ve bilgiler, bazı çevresel enerjiler değişimler getirebilirler. Beethoven gibi bir deha geri zekalı bir anne babadan doğabilir. Genetik yapı da var, kalıtsal bilgiler ama bu enerjiyle bağlantılı değil. 1700´lerde dünyanın kendi yapısından kaynaklanan bir konum söz konusu oldu. Enerji yapısında fazla açılıma ihtiyaç vardı, bir enerji boşluğu vardı ve ana enerjiden yükleme yapılarak, büyük dehaların, müzisyenlerin doğması sağlandı.

 

-Bazı reenkarnasyon olayları var, bu bir enerji karışımı mı?

 

-Bu bir enerji sapması, sarkması. Ölmeden önce yersel manyetik etkilerden dolayı enerji geriye dönemiyor, bilgisini aktaramıyor, sarkma yapıp, ikiye üçüp bölünüp dağılıyor. Ama bu tehlikelidir, kişiden kişiye geçerek dolar, hele üçüncü kişide normal değildir.

 

-Gezegenlerin, güneşin belli bir ruh yapısına bağlı olduklarını söyleyebilirmiyizi?

 

-Ruh demek reğil, yaşayan birincil varlık, manyetik enerji yükü. Bilinçli bir öz enerji belki de. Bizim kontak kuramayacağımız belirli kendine öz bir bilinç. Dünyada bir doğa var, bir çark sistemi, atmosfer yapısıyla hareket ediyor, sürekli kendini yenilemeye çalışıyor.

 

-Yani vücudumuzda yaşayan virüslerin bizi anlamaması gibi mi?

 

-Sizin sistemde şu an 9 gezegen var. Daha önce 12 idi ama üçü patladı. Sonuçta güneş bir bilinç merkezi, tüm güneşlerin bilinci birleşip Samanyolu galaksisini oluşturuyor. Samanyolunun şu anki merkezi, sizin galaksinin ana bilinci, bütün sistem ona bağlı olarak hareket ediyor. Bunun gibi galaksi sistemlerinden oluşan 15 galaksilik bir sistem var. Güneş tüm bilgiyi Samanyolu merkezine iletiyor. Sizin farkınızda ama pek önemli değil. 15 galaksinin bilgisi tek bir merkeze ulaşıyor, sonra da tümü bir noktadaki enerjiye ulaşıyor. Öz enerji toplanacak ve bir süre sonra kendi kendini sıfırlayacak, galaksiler yakında küçülmeye başlayacaklar, ufalma olacak, manyetik enerjiler artıyor, ana merkez bilgi yüklemesinden dolup şiştiği için çekim gücü artıp, küçülme olacak. Küçülme arttıkça, tüm bilgi aktarılacak bilgi sürekli akar ama zaman zaman birikir ve şişer. Şişme arttığında, patlama olacak ve tüm bilgi bağlı olduğu ana merkeze aktarılacak. Sistem patlamadan sonra dağılıp, yenilenmeye doğru gider. Yaklaşık beyin hücreleriniz kadar, 13 milyar yıldız ve gezegen var. Bu sayı gerçektir...

 

Sizlere iletmek istediğimiz farklı bir düşüncenin ürünleriydi. Saçma diyenleriniz veya çok ilginç bulanlarınız olacak. Ama Bilinmeyen.com´un vitrininde olması gereken bir kaynak bu. Düşündüren önemli yön, evrensel sırların sanıldığından çok daha farklı olabileceği... Ve bu gerçek, bize göre veya bizlerin akıl ve mantığına göre, çok ötelerde olabilir, öylesine ki bizim anlamamız dahi mümkün olamayabilir. Yukarda okuduğunuz satırlarda anlatılanların ardında, sistemi oluşturan, tasarlayan ve değişimleri uygulayan gizemli ve olağanüstü bir bir zekanın varlığı hissediliyor ve biz O´nu ancak düşünebiliyoruz. Galiba, en iyisi dünyasal tüm modellerden uzak kalarak, düşünmek, aramak ve asla fanatik olmamak...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şu ana kadar gördüğüm majisyenler arasında en samimi en yardımsever yazılarını en çok beğendiğim adamdır Bülent Kısa. TTT Kitapların kurucusu ben o zamana yetişemedim keşke o zamanlar fırsatım olsaydı da bende katılsaydım onunla konuşma fırsatımız olsaydı maalesef olmadı. Huzur içinde yatsın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...