Jump to content

Diyalektık Düşünce Tarihi


KATA

Önerilen Mesajlar

DİYALEKTİK DÜŞÜNCE TARİHİ

 

Yazarı : Selahaddin HİLAV

Yayınevi : Sosyal

Baskı : İstanbul / 1993 / 208 shf.

 

Doğu halklarında metafizik düşüncenin günümüze kadar ağır bastığı açıkça görülmektedir. Eski doğu felsefesinin en temel özelliği durağan (statik) ve değişmez bir dünya görüşüne dayanmış olmasıdır. Çinliler ve Hintliler eşyanın özünü, yani cevherini hiç değişmeyen ve kendi kendine özdeş olan bir şey olarak görürüler.

 

Çin felsefesinde birde karşıtlıklar ilkesinden bahsedilir. Çinliler dünyanın kuruluşunda bir takım ikilikler ve karşıtlıklar olduğunu kavramışlardır. Mesela Çinliler gökyüzünü doğurtucu bir erkek yeryüzünü de yani toprağı da doğurgan bir dişi olarak görüyorlardı.

 

Eski İran felsefesinde karşıtlıklar arasında bir çatışma ve savaş olduğunu görüyoruz. Bu anlayışa göre evrendeki herşey iki kategoriye ayrılmış, bir tarafta ışık ilkesinin yönelttiği iyilik diğer tarafta kötülük ilkesinin yönettiği kötülük .

 

YUNAN DÜŞÜNCESİNDE DİYALEKTİK

 

Yunan felsefesinde daha başlangıcından beri çocukça ve basit biçimde de olsa diyalektikten, oluş ve değişme kavramlarını dile getirerek bahsedildiğini duyarız.

 

HERAKLEİTOS

 

Milattan önce 535-475 yaşadığı sanılan Heraklietos Efesli bir aristokratın oğludur. Kendisi bir ayaklanmaya katılmış ve başarısızlığı üzerine Artemis tapınağına kapanarak Dünya ile ilgisini kesmiştir.

 

Heraklietos insanı bir nesne olarak ilk defa ele almıştır. Ve ben kendimi alıyorum demiştir. Heraklietos’a göre evrendeki herşey değişikliğe uğrar. Bozulmayan hiçbir şey yoktur. Aynı ırmağa iki kez giremezsin. Çünkü her seferinde geçen başka bir sudur.

 

İnsan ruhu da son derece incelmiş ve arınmış bir ateş unsurudur. Kuru akıl daha bilge daha akıllıdır. Rutubet ruhun ateşini kararttığı zaman akıl gücünü kaybeder. Sarhoşluk bu durumun en iyi örneğidir.

 

ZENON

 

Aristotelese göre diyalektiğin babası Heraklitos değil Elealı Zenondur. Zenonun diyalektiği özdeşlik ve negatiflik ilkesi üzerine dayanır. Zenon sadece varlığın varolduğunu ve varolmayanın varolmadığını ileri sürer. Zenona göre evrende gördüğümüz çokluk ve çeşitlilik aslında özle ilintisi olmayan temelsiz görünüşlerdir.

 

Zenon hareketin imkansızlığını göstermek için çeşitli örnekler vermiştir. Atılan bir ok hedefine varabilmek için ardaki bütün noktalarda ayrı ayrı bulunmak zorundadır. Bulunmak durmak demek olduğuna göre ok bütün uçuş süresince duruyor demektir.

 

SOFİSTLER

 

Sofistler genel problemlerden uzaklaşıp düşüncesi iradesi ve duygusal hayatı ile insanın kendisini incelemeye çalışmışlardır.

 

SOCRATES

 

Socrates geleneklere saygı duymamakta ve devrimci bir çizgi çizmektedir. Sokratesin bütün ustalığı sanki bilmiyormuş gibi yaparak kendi düşündüğünü saklamasında ve başkalarından bir şeyler öğrenmek istiyormuş gibi yapmasında yatmaktadır. Sokrates yönteminin amacı problemi çözmek değil gerektiği gibi ortaya koymaktır. Kabul ettirmek değil problemi aydınlatmaktır.

PLATON

 

Milattan önce 427-327 yıllarında yaşamıştır. Bilimsel yöntemini insana bağlı olmaktan kurtarmak istiyordu. Araştırmanın her türlüsünün beyhude olduğunu dile getirmiştir. Bunuda şu şekilde izah etmiştir. Aradığım her hangi bir şeyi ya önceden biliyorumdur ,(bu durumda araştırmama gerek kalmaz) yada araştırdığım şey hakkında hiç bir şey bilmiyorumdur. Bu durumda da herhangi bir şey öğrenmeme imkan yoktur. Çünkü araştırmayı nasıl yapmam gerektiğini bilemem. Demek ki bilimin değeri olmadığı gibi başarıya ulaşma şansıda yoktur.

 

ARİSTOTELES

 

M-Ö (384-322) Aristoteles bir gençlik yapıtı olan Topiklerde diyalektikten etraflıca söz eder. Bu kitabın amacı muhtemel öncüllerden kalkarak ileri sürülen her problem üzerine kanıtlama yapmamız ve bir kanıt ileri sürdüğümüz zaman bu kanıta karşı her hangi bir şey söylemekten kaçınmamızı sağlayan bir yöntem bulmaktır.

 

ORTA ÇAĞDA DİYALEKTİK

 

Hristiyanlık bir felsefe değil dindir. Bununla beraber tanrı sözü( vahiy ) felsefeyi gereksiz hale getirmemiştir. Kecskes bu durumu açıklamak için iki tana durum ileri sürüyor.

 

1-İnsan oğlunun inandığı şeyi anlamaya ve onu düşünce yoluyla geliştirmeye çalışması doğaldır. Bu durumda felsefe gerekli bir şeydir. Çünkü imanı anlamak ve kavramak ancak felsefenin sağladığı kavramlarla kabildir.

 

2-Hristiyanlığın felsefe akımlarına başvurması gerekli idi. Çünkü puta tapar Dünya bu dine felsefenin silahları ile saldırıyordu.

 

Aslında felsefe silahını kullanarak savunmaya girişmek bu dine gerçekten inanmış olanların duyduğu bir zorunluluktu. Çünkü tanrı sözü bir apaçıklık olma niteliğini kaybedince onu akıl yoluyla haklı çıkarmak ihtiyacı duyulmaya başlanmıştı. Ama akıl yoluyla haklı çıkarmaya çalışmak bile tanrı sözüne bir hakaretti. Çünkü tanrı sözünün gerçekten tanrı sözü olabilmesi için herhangi bir koşula bağlı olmayan mutlak bir şey olması gerekiyordu.

 

PIERRA ABELARD

 

Abelardın en önemli özelliği bir problemin bütün yönlerini ele almasından kaynaklanır. Fakat sonucu daha çok okuyucuya bırakır. Eğer abelard nihai sonuçları kendisi çıkarmış olsa idi yaptığı iş bu kadar önem arzetmezdi.

 

ECKHART

 

Eckhart, tanrıda üç tanrısal kişi ile tanrısal özü bir birinden ayırmaktadır. Tanrısal öz yaratıcı doğadır. Oysa tanrısal beliriş yaratılmış doğadır. Her şey tanrıdan çıkar ve kendi özüne dönmek isteği ile tanrıya döner. İlahiyatın üçlü gücü ilahiyatın kutsal üçlemine tekabül eder. Yani akıl, oğul irade kutsal ruh , hafızada babadır. Tanrı benden vaz geçemez. Çünkü ben olmasaydım o da olmayacaktı.

 

NİCOLAUS CUSANUS

 

Bu filozof bilginin üç derecesi olduğunu savunur.

 

1-Duyular ve hayal gücü 2- Akıl 3- Zeka

 

Akıl ile hakikat arasındaki ilişki çokgen iki daire arasındaki ilişkiye benzer. Kenarların sayısı arttıkça çokgenin daireye yaklaştığını görürüz. Ama çokgen hiçbir zaman daire haline gelemez. Demek ki bilginin en üst derecesi kavramlar yoluyla elde edilemez. Ama bütünsel bilgiye ulaştıran bir bilme biçim,de vardır. Bu zihinsel görüdür. Zihinsel görü gerçekten bir ruh halidir. Bir bakıma duyuların sağladığı bilgiden ayrılır. Çünkü bilgi kavramsız bir bilgi değil kavram ötesi bir bilgidir.

KLASİK ALMAN FELSEFESİNDE DİYALEKTİK

 

KANT

 

Kantın düşünceleri kendinden sonraki bir çok alman filozofona temel olmuştur. Kendinden sonra yazılan eserler ona bir cevap niteliğinde olmuştur. Kant bilgi hakkında ; insanoğlu düşüncenin birleştirici gücü ve somut sezgi tarafından ortaya konulan bilginin dışında herhangi çeşitten başka bir şey elde edemez demektedir. Ayrıca, kant insan zekası ile ve bir vergi olarak belli şeylere ulaşabilir demiştir.

 

GOTHE

 

Alman felsefesinde diyalektik düşüncenin önem kazanması ve etkileyici hale gelmesi Gothe ile başlar. Gothe kavramak istediğimiz varlıkları parçalara ayırmadan ve canlı halde, organik yapıları içinde ele almamız gerektiğini söyler.

 

FİCHTE

 

Fichte; Fransa’da olduğu gibi iktidara devrimle gelmeyen en önemli noktalara yavaş yavaş sızarak derbeyler ve kilise ile uzlaşma yoluna giden alman brujuvazisinin sözcüsü durumunda idi. Yani kilit noktalarını hissettirmeden ele geçiren sınıfın iktidarını temellendirecek bir felsefe yapmak durumunda idi.

 

HEGEL

 

Hegel kendinden önceki düşünürlerin birikimlerini bir araya getirip onlardan istifade etmiştir. Hegel yazılarında aynı diyalektik düşünceye esas olan temellerden bahsetmiştir.

 

Diyalektiğin İdealist Temelleri

 

1. Bütünsellik ilkesi 2-Oluş ilkesi 3-Çelişki ilkesi 4-Niteliksel değişme ilkesi

 

Bütünsellik ilkesi diyalektik düşüncenin en kapsamlı düşüncesidir. Bu ilke en geniş anlamıyla herhangi bir şeyin tek başına ve içinde bulunduğu bütünden ayrı olarak ele alındığı zaman kavranamayacağını ileri sürmektir.

 

Oluş ilkesine göre evren sürekli bir oluş halindedir. Hiçbir unsuru değişmiyor yada hareket etmiyor gibi ele alamayız. Evren sonu gelmez bir harekettir. Oluş ne kendinden,varlık ne de hiçliktir.

 

Hegel çelişkiyi şu şekilde açıklar. Herhangi bir şey anlaşılır hale gelmek için kendi karşıtından geçmek zorundadır. Herşey başka bir şeye nispetle tanımlana bilir. Herhangi bir şeyin anlaşılır olabilmesi için bu şeyin karşıtı olan şeyde düşünülmelidir.

 

Niteliksel değişme ilkesini bir örnekle anlatabiliriz. Ksijenin belli oranlarda birleşmeleri yeni bir cismi yani suyu ortaya çıkarır. Bu yeni cismin nitelikleri oksijenle hidrojenin özellikleri bir araya getirilerek oluşturulamaz. Yani bu yeni maddenin niteliklerini oksijen ve hidrojenin niteliklerinden çıkarsayamayız. Burada söz konusu olan niteliksel bir değişmedir.

 

ÇAĞDAŞ BİLİMDE DİYALEKTİK

 

MANEVİ BİLİMLERDE

 

Bu bilimin temelinde psikoloji vardır. Burada eleştiride bulunan bizzat nesnenin kendisidir. Bir kişi hem hakim hem de savcı olamaz. Özne işin içine girdiğinde nesnellikten söz etmek çok zor olur. Buna en çarpıcı örneği gazete haberlerinden verebiliriz. Aynı olayı iki farklı düşünceye sahip yazarlardan dinlediğimizde sanki farklı bir olayın aktarıldığı kanısına kapılırız.

 

FİZİKSEL BİLİMLERDE

 

Bu gün gelinen nokta ile bundan birkaç yüzyıl önceki ulaşılan hedefler bakımından çok fark vardır. Fiziki bilimlerde diyalektiği belli yerlere oturtmak pek mümkün değildir. Eski insanların herhangi bir ölçüm araçları olmadan ortaya koydukları kanunlar elbette bugün geçerli olamaz.

 

MATEMATİKTE

 

Matematikte diğer bilimlere nispeten bazı şeyler oturmuştur. Matematikte eski kazanılan bilgiler değerlerini hala korumaktadırlar. Matematiğin inceleme alanı akıl ile ispat edilebilecek şeylerdir. İnsandan insana değişmez.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

iyi ama eksik bir araştırma olmuş, diyalektik düşünce tarihinin en önemli kaynaklarını vermiş olan politzer ya da marx'ın olmaması bu araştırmayı eksik bırakmış. Çünkü, diyalektik düşünce akımının en önemli yapılanması marx, politzer gibi sosyalistlerin düşüncelerinin olmaması büyük bir eksiklik olmuş..

 

ama yine de tşk :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İlk başta diyalektik kavramını Heraklitos ortaya atmıştı.. Ama diyalektik diye adlandırmamıştı.. Daha sonra da Marx ve Hegel ' le diyalektik adını aldı ve günümüze ulaştı.. ve , evet varlık felsefesi..

 

Marks, Diyalektik yöntemin üstünlüğünü ve Hegel'de "idealist bir kabuk" içinde saklı ve "başaşağı çevrilmiş" olarak bulunan diyalektiğin rasyonel özünü ortaya çıkarabilmek için onu tamamen materyalist temelde yeniden ele almak gerektiğini savunmuştur. Bu anlamda,Marks'ın diyalektik materyalizmden söz ettigi ve onu calışmalarında kullandığı bilinir, ancak sistematize edilmiş bir disiplin ya da yöntem olarak diyalektik materyalizm daha çok Marks'ın ardılları tarafından onun teorik çalışmalarından ve analizlerinden yararlanılarak geliştirilmiştir.

 

Karl Marks, Das Kapital'inde kendi "materyalist diyalektik" anlayışını Hegel'in idealist diyalektiğinin karşısına koyarak açık bir biçimde tanımlar:

"Benim diyalektik yöntemim, hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreci —Hegel bunu "Fikir" ("Idea") adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür— gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca "Fikir"in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar diyalektik materyalizmde marx tan neden bahsedilmediğinden yakınmışlar sanırım baya

 

bende o nedenle bu başlık altında diyalektik materyalizmde marx ve engelsin görüşlerinden biraz bahsediğim

 

marx ve engels,tanımladıkları diyalektik materyalizm ilkelerini;sürekli evrim halindeki insan topluluklarının incelenip araştırılmasına da uyguladılar ve bunu "tarihsel materyalizm" olarak adlandırdılar.

ve gerçekten diyalekik materyalizmin bu ilkeleri,bilimle ilgili bütün dallarda uygulanabilen genel bir anlayıştır.çünkü bu anlayış,gerçeğe dayanan bütün olguları inceleyip aydınlatır.bu yöntem gerçeğin sürekli evrimini ve geçirmekte olduğu değişimlerin yasalarını belirleyip orataya çıkarır.diyalektik materyalizm,bütün çteki bilgi kuramlarının yerine geçmek durumundadır.çünkü diğer kuramlar "şeyleri"tanımak isterken onları sabitleştirmiş,devinim haldeki varlıkları kendi katı,donmuş kalıplarnın içine sığıştırmaya kalkmıştır.

 

görüldüğü gibi diyalektik materyalizm basit sıradan bir bilim kuramı değildir.hiç kuşkusuz bu kuram;insani bilgilerin ve bilimlerin evrimini,fikirlerin devinimini anlatıp aydınlatabilecek yetenekteki tek kuramdır.

 

materyalizm ,idealizm kuramının karşıtıdır.çünkü materyalizm şu ilkeleri açıklıkla benimsemiştir:bilgi,kendi yasalarını "gerçek"e dayatmaz;tam tersine kendi yasalarını "gerçek"ten alır.nesnelerin doğaları ve varlıkları,onların tasarımlarından daha önce vardır ve yine onların varlıkları ,nesnelerin tasarımlarını yönlendirir.nesnenin kendi imgesi içinde yitip dağılması bir yana,o kendi imgesinden öncüldür ve onun dışındadır.nesnenin gerçekliği insanın zekasında bu nesneyle ilgili olarak oluşturduğu yansıma ile özdeş değildir;ama o kendinde "birşey"dir ve onun hakkındaki bilgi de doğrudan onun bu maddi varlığından kaynaklanır.bu materyalizme,"diyalektik diyoruz,çünkü madde,sürekli birbirnin benzeri elemanlardanoluşmamıştır.böyle olsaydı onların bu sürekli benzer özellikleri gerçeğin tümünü kapsayacak şekilde bir açıklama getirebilirdi.bilindiği gibi bu kuramada mekanik materyalizm denir.

 

bide marx ve engelsin görüşleri dışında stalininde diyalektik materyalizm adı altında bir kitabı vardır okumanızı tavsiye ederim ince bir kitaptır ama öğrenmek isteyenlere baya yararlı olur sanırım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Diyalektik Yunanca zıtların birliği manasına gelmektedir. Eski Yunan'da tartışma sanatı manasında kullanılırdı. Hegelin diyalektiğine göre; her şey kendi içinde aynı zamanda zıttını barındırırdı. Bu çelişki ise hareketi doğururdu. tez antitez ve sentez üstüne kuruludur işleyiş. buna göre bir madde kendisi tezdir, onun içindeki zıtlık antitezdir. bunun birleşmesi yani maddeyi oluşturması ise sentezdir.

 

tez : bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayın

antitez: bu sandalyenin var olduğunu kanıtlayın

sentez: hangi sandalyenin ?

 

Diyalektik felsefe herşeye tarafsız bakmaktır. Bilimle anladığımız olguları inancımızla test etmeden tarafsız bakmaktır.

 

Anlamadığım konu Evrim teorisinin dini inancı olanları yada olmayanları neden rahatsız ettiği ya da rahatlattığıdır. Evrim teorisi, "bir varsayımlar" bütünüdür. Yani canlı yaşamının gelişimi hakkında ki hipotezler bütünüdür.

 

“Evrime göre, dağınık, düzensiz, cansız atomlar ve moleküller, zamanla kendi kendilerine tesadüflerle biraraya gelerek düzenli ve planlı proteinleri, DNA, RNA gibi son derece kompleks moleküler yapıları, ardından da çok daha ileri düzenlere, organizasyonlara ve tasarımlara sahip milyonlarca canlı türünü ortaya çıkarmışlardı. Evrime göre, canlılık her aşamada daha planlı, daha düzenli, daha kompleks ve daha organize bir yapıya doğru ilerleyen süreçtir..”

 

Tez(Sav) ; Tartışmaya, iddiaya dayanarak bir öneri, fikir ileri sürmek.

Öne sürülen fikir ve önermeleri içeren döküman.

Antitez; öne sürülen fikir ve önermenin tersini içeren döküman

 

Hipotez(Varsayım); olaylar arasında ilişkiler kurmak ve olayları bir nedene bağlamak üzere tasarlanan ve geçerli sayılan bir önermedir.

 

Teori(Kuram); doğruluğu ispatlanmış hipotezdir. Doğruluğunun kanıtlanmasından ziyade yanlışlığı kanıtlanamamış önermedir. Çürütülebilir.

 

Kanun (Yasa) bir olguyu "tanımlamaya" çalışır. Yasa olmalarını sağlayan şey onların herhangi bir gözlem ve deneye ihtiyaç duymadan açık bir şekilde gözlenebilen süreçler olmalarıdır. Kanun’un doğruluğu tartışılmaz, çürütülemez evrensel gerçektir. Kütleçekim yasası gibi.. Ama bu yasayı açıklayan teori çürütülebilir.

 

Bilimselliğin temeli tez- antitez- hipotez üçgenindedir. Oysa okullarımızda tezlerin karşıtı antitezler verilmemektedir. Ve hipotez -> teori -> yasa gibi bir doğrusal yapı olduğu anlatılmaktadır.

 

Bilimde "mutlak doğru", "tartışılamaz gerçek" gibi kavramlara yer yoktur. Bazı teoriler, çok iyi sınanmış oldukları, bazı durumlarda çok mükemmel sonuçlar verdikleri gibi nedenlerle kanun olarak adlandırılırlar. Newton kanunları yüzyıllarca evrensel gerçek gibi bilindi.. ama evrensel bir kanun olmadığını Genel Görecelik Kuramı’nda görmüştük.

 

Evrim ve Yaradılışın daha ne demek olduklarını bilmeden işine geldiği gibi saçma önermelerle “ben maymun dan gelmedim kardeşim” diyerek savunmak hiç bi işe yaramıyor. Zaten maymundan geldiniz demiyor. Canlılar basamak olarak değil ağaç şeklinde türlere ayrıldılar diyor özetle. Dinle alakası olmayan bir savdır. Tam tersi inancı olmayan birinin de “Hani Adem ile Havva bir anda inmişti Dünya’ya” demesi kadar abes bir durum. Örneğin Kur’an balçık tan yaratıldık diyorsa Evrim savı bunun tersini söylemiyor ki.. (Evet ilk canlının(prökaryot hücre) balçıkta ortaya çıktığı bilinmektedir)

 

Doğa ilhamını Newton, Darvin ya da Einstein vs. gibi kişilerin kuramlarından almıyor. Deneme yanılma da yapmıyor. Su Arşimet'ten önce de kaldırıyor, cisimler Newtondan önce de düşüyordu :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...