Jump to content

Psişik Korunma


boggyhillocks

Önerilen Mesajlar

Pozitif Yaşam İçin Psişik Korunma

 

Derleyen: Duygu Güner

 

Değişim çağının en sancılı dönemini yaşadığımız şu son yıllarda ihtiyacımız olan önemli konulardan bir tanesi de pozitif yaşamak, olaylar karşısında pozitif kalabilmek. Bu dönemin en belirgin özelliklerinden biri olan dejenarasyon alanlarındaki artışın bizleri etkilememesi mümkün değil. Özellikle böylesi yoğun bir dönemde pozitif kalabilmek için hepimizin kendine göre birtakım yöntemleri vardır mutlaka.

Çok küçük yaşlardan beri hepimiz fizik bedenin sağlığını korumak için neler yapılması gerektiği hakkındaki bilgilerle yetiştirildik. Annelerimiz, büyüklerimiz daha küçücük yaşlardan itibaren bizlere �Fazla terleme üşütürsün, abur cubur şeyler yeme mideni bozarsın, sıkı giyin üşürsün.� gibi tembihlerde bulunmuşlardır. Bizler bunların hepsini uygulamasak da en azından mevsime uygun giyinmeye, midemizi çok fazla yormamaya, ozon tabakasındaki delik nedeniyle güneş ışınlarının direkt etkisine maruz kalmamaya çalışarak fizik bedenimizin sağlığını tamamen olmasa da kısmen korumaya çalışıyoruz.

 

GÖRÜNENİN ARDINDAKİ

 

Ancak bizler çok iyi biliyoruz ki, insan yalnızca fizik bedenden ibaret değildir. Görünenin, yani fizik olanın ardında çok daha aşkın, çok daha yüce, o fizik bedeni ayakta tutan ruhsal bir varlık var. Bu ruhsal varlık fizik bedenle irtibat haline geçebilmek için, tesirini, titreşimlerini fizik bedene ulaştırabilmek için çok daha süptil, aracı beden dediğimiz bazı bedenleri kullanmaktadır. Bu aracı bedenlerden fizik bedene en yakın olanı ise astral bedenlerimizdir. Astral bedenin özellikleri arasında yoğurulabilirliğinin ve istenen şekle sokulabilirliğinin olması düşüncelerimizin, hareketlerimizin bu beden üzerinde ne denli etkili olduğunu bize açıkça göstermektedir.

Astral alemin maddesine astral madde denilir. Evrenin her noktasında astral maddenin varlığından söz edebiliriz. Belirli bir şekli yoktur, üzerine tatbik edilen kuvvetlere karşı çok hassastır. Bu nedenle spiritüel ve fiziki alanlarda meydana gelen düşünce faaliyetleri sonucu, üzerlerinde bırakılan şekilleri ayna gibi yansıtır. Kısacası, astral alemin maddeleri, düşünce ile şekillenebilen niteliktedir ve aynı zamanda insan düşüncesinin etkisine çok kolay cevap veren bir özelliğe de sahiptir. Düşüncenin şiddeti arttıkça, meydana gelen şeklin de astraldeki yaşama süresi artar. Bu bilgi ile astralde oluşan hiçbir şeyin yok olmadığı bilgisini birleştirecek olursak; pozitif düşünmenin, pozitif yaşamanın önemi bir kez daha karşımıza çıkmış olur. İşte İsa peygamberin söylemiş olduğu �Düşüncelerinizden dahi sorumlusunuz.� sözünün anlamı da burada yatmaktadır.

 

İNSAN TESİRLER MANZUMESİDİR

 

Sadıklar Planı Tebliğleri�nde �İnsan bir tesirler manzumesidir.� yani tesirler bütünüdür, denmektedir. Yine Sadıklar Planı Tebliğleri�ndeki tanımıyla tesir, fiilleşmiş bir bilgi akımıdır. Yani her tesir bir ya da birden fazla bilgi taşır. Bizler gerçekleştirdiğimiz her türlü fiillerimizle, her türlü düşüncelerimizle çeşitli tesir ağları içerisine girer çıkarız. İçinde bulunduğumuz çevre ile sürekli bir tesir alışverişi içindeyizdir.

Bu tesir alışverişini iki türlü değerlendirmemiz mümkündür: Bunlardan birincisi fizik anlamdaki tesir alışverişleridir. Yani duyularımızla ilgili olan; konuşmalarımızla, davranışlarımızla, mimiklerimizle karşımızdaki kişilere ilettiğimiz ve karşımızdaki kişilerden etkilendiğimiz bir tesir söz konusudur. Bu, görünen (fizik) anlamdaki bir tesir alışverişidir. Bir de görünmeyen, fizik ötesi, psişik alanlardaki tesir alışverişi söz konusudur. Örneğin, bazı insanların yanında kendimizi çok iyi, rahat, hafiflemiş hissederiz. Bu durum o kişiye karşı olan hislerimizle ilgili bir durum değil, o kişinin genel olarak pozitif enerji, pozitif tesir yaymasıyla ilgili bir durumdur. Pozitif tesirlerden faydalanma ihtiyacı içinde olan, titreşim frekansları birbirlerine uyan insanlar sürekli bu kişilerle birlikte olmak isterler ve bu kişilerin etrafı genelde hep kalabalıktır. Ancak pozitif tesirlerden daha çok negatif tesirler içinde bulunan, negatiften beslenen bir kişi bu toplulukların içine girdiği zaman kendisini rahatsız hisseder, oraya ait olmadığını hemen anlar ve bir an önce oradan ayrılmanın yollarını arar. Benzer benzeri çeker kanunu gereği bu kişi kendi tesir alanına benzerlik gösteren alanları arar.

Şimdi burada gözle görünen bir şey yok. Ancak psişik anlamda, görünmeyen alanlarda bir tesir alışverişi söz konusu. İster görünen, ister görünmeyen alanlarda olsun her türlü tesirin auralarımız üzerinde meydana getirdiği değişiklikler söz konusudur. Auralarımız sürekli olarak diğer enerji alanlarıyla karşılaşmakta ve başka bir alanla karşılaştığında bir taşın suya düşmesine benzer biçimde girişimler olmakta ve bu etkiler bize ulaşmaktadır. Bu titreşim aura aracılığıyla fiziksel sinir sistemine geçer. Beyin bu duyguyu sinir sistemi aracılığıyla algılar ve tecrübeyi yorumlar. Örneğin, bizi korkutan kızgın bir köpekle karşılaştığımızda bu durum açıkça meydana çıkar. Enerji alanımız kızgın köpeğin enerji alanıyla karşılaşmış ve karşılaştıkları yerde o titreşim veya sürtünme oluşmuştur. Bu titreşim enerji alanımız boyunca gezinir, sinir sisteminden omurgaya geçer ve sonunda omurgamızdaki tüyler diken diken olur. Ardından beynimiz bu tecrübeyi korku olarak yorumlar.

Aura görünüşte her şeyiyle fiziki bir tezahürdür. Fakat bu fiziki tezahürün ortaya çıkışı, gelişimi ve gösterdiği özellikler fizik yasalara bağlı değildir. Aura daha ziyade, psikolojik, zihinsel durumlarla yani bizlerin içinde bulunduğu haletlerle, diğer bir ifadeyle tesir alışverişleriyle çok alakalı değişimler göstermektedir.

Demek ki, auranın değişmesine sebep olan etkiler, fiziki olmaktan çok ruhi yani psişik etkilerdir. Öyleyse psişik yönden uygulayacağımız korunma yöntemleriyle zaman içinde auralarımızın da değişmesine zemin hazırlayabiliriz. Psişik etkilerin aurayı değiştirme gücünün çok fazla olduğunu unutmamalıyız.

 

DÜŞÜNCE VE DÜŞÜNCENİN KONTROLÜ

 

Olaylar karşısında pozitif kalmak, pozitif yaşamak dediğimiz zaman davranışlarımız, fiillerimiz kadar, hatta belki daha da fazlasıyla önemsememiz gereken konu düşüncelerimiz ve düşünce dünyamızın kontrolü konusudur. Bir düşüncenin oluşumunu şöyle ifade edebiliriz: Ruh varlığı, ruhsal planda çeşitli fikirler, imajlar oluşturur. Psişik ya da mantal beden ise ruh varlığına düşünceyi kullanması için gerekli elemanları sağlar. Yani ruh varlığının oluşturduğu düşünce ilk önce mantal planda etkisini gösterir. Oradan da astral bedene veya plana yansır. Demek ki, düşünce, insan şuurunun konsantrasyonu sureti ile çeşitli şiddetlerde fikir ve imaj yayınında bulunmasıdır. Diğer bir ifade ile düşünce, şuurun enerjetik faaliyetlerinden biridir. Bir enerjinin alfabetik olarak sıralanışıdır.

Her düşünce astral bedenin maddesini etkileyen bir dizi titreşim meydana getirir. Düşüncelerin meydana getirdiği bu titreşimler, durugörü medyomları tarafından çeşitli renkler ve formlar şeklinde algılanabilir. Bu renkler ve formlar ise düşüncenin içerdiği titreşimlerin niteliklerine göre bir şekle bürünmektedirler. Yani her düşünce astral aleme özgü süptil nitelikli madde üzerinde şekillenmeler meydana getirmektedir.

Negatif düşünceleri üreten insanların oluşturdukları düşünce formları, onu üreten kişinin çevresinde dolanıp durmakta ve o kişinin pasif bir hale düşeceği anı kollamaktadır. Bir kere oluşmuş bulunan bu düşünce şekilleri o insanın tüm zihinsel faaliyetini yönetmekte ve astral bedeni de ancak aynı özelliğe sahip vibrasyonlara karşı duyarlı bulunmaktadır.

Hepimiz zaman zaman �Bugün kendimi kötü hissediyorum, içimde bir sıkıntı var.� türünden basınçlarla karşılaşırız. Görünüşte, ben neden böyle hissediyorum? diyerek bu halleri dış kaynaklı gibi algılasak da aslında, bu durum kendimize ait düşünce şekillerinin eseridir. Ya da kendimizi bu tip düşünce formlarının etkisine açık tutmamızdan yani psişik bakımdan zayıf olmamızdan, korunamamamızdan kaynaklanmaktadır.

Böylesi özelliklere sahip düşüncenin pozitif bir hayatı yaşamaktaki önemi bu özelliklerle birlikte oldukça açık bir şekilde kendini ortaya koymuş oluyor. Psişik korunma için yapabileceğimiz en önemli pratiklerden bir tanesi kendimizde pozitif düşüncenin yer bulmasını sağlamaktır. Bu noktada hemen kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor. Beni pozitif düşünmekten, pozitif davranmaktan alıkoyan nedir? İşte kendimize bu soruyu sorduğumuz andan itibaren ortaya çıkacak olan saptamalar bizi kendini bilme konusundaki çalışmalara götürecektir. Bu noktada kendimize karşı olan samimiyetimiz çalışmanın verimli sonuçlar doğurması açısından oldukça önemli bir yer tutmaktadır.

Psişik korunma çalışması aslında bir enerji çalışmasıdır. Düşünce ise enerjiyi takip eder. Düşüncenin tarifini yaparken enerjinin alfabetik olarak sıralanışı demiştik. Yani önce enerji var, düşünce onu takip ediyor. Biz içinde bulunduğumuz dönemde ne tür enerjilerle hemhal isek, düşüncelerimiz de bu enerjilere paralel bir yapı içinde bulunur. Yanlış yöne kanalize edilmiş, statik hale gelmiş, negatif alanlara kaymış olan enerjilerin, düşüncelerin içinde bulundukları durumlardan çıkartılıp, hareket eden, pozitif enerjiler haline dönüştürülmesi bu çalışmaların içinde yer almaktadır. Bu konu �Psişik Korunma� (Dr. William Bloom, Ege Meta Yayınları) kitabında detaylarıyla anlatılmaktadır.

Hareket etmeyen, durağan bir enerjinin pozitif olmasından söz edemeyiz. Nasıl ki, bir göl suyunun berrak, tertemiz olması mümkün değil ise, durgun bir enerjinin de sağlıklı bir enerji olması söz konusu değildir. Bizler birbirlerimizden enerji alıp verdiğimiz gibi, ruhsal tesirlerden de sürekli olarak beslenmekteyiz. Yani sürekli bir akış var. İşte bu akışın da sağlıklı ve verimli olabilmesi için, yeni tesirlerle dolabilmek için var olanın boşaltılması gerekmektedir. Bunu nasıl gerçekleştireceğiz? Aldığımızı vererek, bilgimizi paylaşarak, kendi üzerimizde çalışmalar yaparak kısacası hayatı yaşayarak. Bir elimiz yer yüzündeyken bir elimizin daima gökyüzünde olması gerekiyor. Yukarıdan aldığımız tesirleri, enerjileri hayata uygulamalıyız.

İnsanlar ve eşya hakkındaki düşünce şekillerimiz ve hemen verdiğimiz kararlar çok önemlidir. Bunlar hakkında bütün düşüncelerimizi, bütün duygularımızı, kısaca kendimizi çok iyi bir şekilde denetlememiz gerekir. Beynin içinde oluşan olumsuz kavga ve düşünceler engellenmelidir. Bunun için de insan, her an kendi halini bilmeli ve hatırlamalıdır. Bu hiç de kolay bir iş değildir. Çünki bizler duygu insanıyız ve davranışlarımızın birçoğu duygusal nitelik taşımaktadır. Bu durumdan kurtulmaya çalışmak ise ayrı ve ciddi bir çalışmayı gerektirir. Duygu insanı olarak kalındığında sevginin nefrete dönüşmesi gibi, pozitifin negatife, negatifin pozitife bir çalkantı halinde, kutuplar arasında gidiş gelişler tarzında hareket etmesi çok doğaldır.

 

GEREKSİZ ENERJİ TÜKETİMİNİN NEDENLERİ

 

�Acaba bizlere enerji sarf ettiren faaliyetler nelerdir? Neleri yaptığımız ya da yapmadığımız zaman enerji sarf etmiş oluyoruz?� diye bir soru aklımıza gelebilir. Bu konuda hemen ilk akla gelenleri şu şekilde sıralamak mümkün: tamamen gereksiz ve zararlı olan duyguların faaliyeti, tedirginlik, acelecilik ve bütün bir dizi otomatik hareketler.

Bu tür faaliyetlere çok büyük enerji harcadığımızı söyleyebiliriz. Örneğin, ne kontrol edebildiğimiz ne de durdurabildiğimiz, çok büyük miktarda enerji çeken, deminden beri üzerinde durmaya çalıştığımız düşüncelerin sürekli akışı vardır. Burada akla gelenin ne olduğu önemli değil, önemli olan yıkıcı, olumsuz düşüncelerin yerine pozitif olanlarını koyabilmektir. Bazı çalışmalarla bunu yapabilmek mümkündür. İlk başlarda zor gelebilir, fakat zamanla çok faydalı sonuçlar verir. Unutmayalım ki, cazibe kanunu gereği pozitif düşünce pozitifi, negatif düşünce negatifi çeker.

İkinci olarak, organizmamıza ait kasların tamamen gereksiz olan sürekli gerilimi söz konusudur. Kaslar, biz hiçbir şey yapmıyorken bile gerilim halindedir. Küçük ve önemsiz bir işi yapmaya başlar başlamaz en güç, en ağır bir iş için gerekli olan bütün bir kas sistemi derhal harekete geçer. Yerden bir iğneyi alırken, bu hareket için kendi ağırlığımızdaki bir kişiyi yerden kaldırmada harcanacak enerjiyi harcarız. Kısa bir mektup yazarken kalın bir kitabı yazmaya yetecek kadar kas enerjisi kullanırız. Hiçbir şey yapmıyorken bile her zaman sürekli kas enerjisi harcarız. Yürürken omuz ve kol kaslarımız gereksiz olarak gergindir; otururken bacak, boyun, sırt ve mide kaslarımız yine gereksiz şekilde gergindir. Kol, bacak, yüz ve bütün vücut kaslarımız gergin olduğu halde uyuruz ve doğal olarak da dinlenmeden kalkarız.

Ayrıca herhangi bir konu hakkında kendimizle ya da başka bir kişiyle yaptığımız sürekli konuşma alışkanlığı, gündüz rüyasına dalma alışkanlıkları, sürekli halet ve duygu değişiklikleri, insanın kendisini öyle olmadığı halde düşünmek, hissetmek ya da söylemek zorunda hissettiği durumlar aynı şekilde bizlere enerji sarf ettiren faaliyetlerdir. Çevremizde ya da diğer insanların çevresinde oluşan, aslında hiç ilgimiz bulunmayan olaylara karşı duyulan sürekli merak da enerji sarfına neden olur.

Gülmek ve esnemek de enerjilerle direkt ilgili faaliyetlerdir. Dikkat edersek yorulduğumuz zaman esneriz. Esnemek bize enerji kazandırır. Fakat gülmek için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Gülmek, esnemenin tersine bize enerji sarf ettirir. Esnerken içimize doğru enerji pompalarız, gülerken de dışımıza doğru. Yani içteki enerjiyi harcarız. Tabii bu ifadelerden sonra hiç gülmememiz gerektiği anlaşılmamalıdır. Ya da gülmeyen insanların her zaman enerji depoladıklarını söyleyemeyiz. Bazı negatif duygularından dolayı gülmeyen insanlar da vardır. Ayrıca içimizdeki enerjiyi gerektiği gibi, gerekli yerlerde kullanamazsak bu durum içimizde bir gerilime, negatifliğe yol açar, işte böyle durumlarda gülme ile bu enerjinin boşaltılması olumlu sonuçlar doğurur. Yani her zaman olduğu gibi bu faaliyetlerimizi de farkında olarak yerli yerinde kullanmakta fayda vardır.

Kendi üzerimizde yapacağımız çalışmalarla bize enerji tükettiren faaliyetlerden kurtulmak zaman içinde mümkün olabilmektedir. Ancak bu arada pozitif enerji alabildiğimiz mekanları, kişileri tesbit ederek oralara gitmemiz ve o mekanların bu enerjilerinden faydalanmamız da çok önemlidir. Zaten böyle bir tecrübe yaşamışsak sık sık oraya gitmek isteriz. Tabii sürekli olarak bir başka mekanın, bir başka kişinin enerjisinden bir anlamda �çalarak� yaşamak mümkün değildir. O kişilere de zarar vermiş oluruz. Bu nedenle bizlerin de zaman içinde enerji üretir bir hale gelmemiz ve bu şekilde karşılıklı enerji alış verişlerinde bulunmamız önemlidir. İşte gerçek dostluklar bu şekilde kurulmaktadır.

Ya da sürekli olarak bizim enerjimizden faydalanmaya çalışan bir arkadaşımız olabilir; böyle durumlarda da psişik korunma yöntemleriyle enerjimizin hepsini o kişiye kaptırmamalıyız.

 

PSİŞİK KORUNMA NELERİ İÇERİR?

 

Şu ifadeler hemen hepimizin sık sık kullandığı ifadeler arasında yer almaktadır:

�Beni tüketen bir arkadaşım var. Onu ne zaman görsem hiç enerjim kalmıyor.�

�Şu kişiler bizdeydi ve onlar gittikten sonra evde bıraktıkları havayı hiç beğenmedik.�

�Benden nefret eden bir kişi var ve düşüncelerini sürekli kafamın içinde hissediyorum.�

�Yoğun saatlerde otobüse binmek enerjimi tüketiyor.�

Bunlar hemen hepimizin ortak sorunları arasında yer almaktadır. Bu durum enerji ve ortamlara karşı olan duyarlılığımızdan kaynaklanır. Değişik ölçülerde olmakla beraber hepimiz etkileşim içinde olduğumuz insanların, eşyaların ve fiziksel ortamların atmosferine karşı duyarlıyızdır. Kendimizi iyi hissettiğimiz belirli mekanları severken, kötü hissettiğimiz mekanlardan, ortamlardan kaçınırız. En az derecede hassas bir kişi bile kalabalık bir ortama girdiğinde etrafındaki insanların dost veya düşman olduğunu hemen hisseder. İşte psişik korunma yöntemlerini uygulayarak görünmeyen bu tesirlerden kurtulup, daha şuurlu ve yaratıcı şekilde yaşama fırsatı bulabiliriz.

�Psişik korunma dediğimiz zaman ne anlamalıyız? Bu korunma neleri içermektedir?� şeklinde birçok soru aklımıza gelebilir. Bunları şu başlıklar altında bunları özetlememiz mümkün olabilir.

* rahatsız edici ve gözümüzü korkutucu durumlarda kendi ruhsal mekanımızı koruma

* enerjileri ve tavırları bizi etkileyen insanlara ve güçlü kişiliklere karşı kendimizi koruma

* dışsal müdahalelere karşı kendi enerji alanımızı koruma

* evimizi ve iş yerimizi temizleme

* eve gelen konuklardan ya da hoş olmayan bir durumdan sonra ortamı düzeltme

* daha sonra bir cisme veya mekana yükleyebileceğimiz iyi niyetli ve sevgi dolu bir titreşimi oluşturma

* enerjetik bakımdan yararlı olan genel bir tavır ve yaşam biçimi meydana getirme. . .

Görebildiğimiz ve dokunabildiğimiz madde formunda mevcut olan her şeyin aynı zamanda göremediğimiz daha süptil enerjisi vardır. Bu enerji alanları ortamların belirli niteliklerini bünyelerinde taşıma ve yayma özelliğini gösterirler. Bu ortamlar barıştan öfkeye, sevinçten üzüntüye, endişeden güvene değin çok değişkendirler. Bu farklı ortamlar yalnızca katı formlarda bulunmaz; aynı zamanda psişik atmosferde de dolaşarak, farklı mekanlara ve farklı kişilere yönelirler. Çoğumuz yakın bir arkadaşımızın bir üzüntüsünü, sıkıntısını hissederiz. Aynı şekilde karşımızdaki insanın bizi düşünmekte olduğunu da sezebiliriz. Bunun tam tersi düşman birisinin hiddet dolu düşüncelerini de algılamamız mümkün olmaktadır.

Tüm bunlar enerjinin asla yok olmadığının farklı bir yönden kanıtlarını oluşturmaktadır. Örneğin, öfke ya da sevinç hissettiğimizde bu duygumuza bir enerji yükleriz ve bu enerji de devam eder. Bu enerji öfke gibi negatif tarzda bir enerji ise, bazen vücudumuzda kalıp midede bir gerilime neden olabilir ya da beden dışından havaya atılabilir. Sevgi, şevkat tarzında pozitif bir enerji ise bunu da çok net bir şekilde hissetmemiz mümkündür. İster negatif, ister pozitif ne şekilde olursa olsun o enerji herhangi bir formda varlığını devam ettirir.

 

PRATİK KORUNMA YÖNTEMLERİ

 

Pratik açıdan psişik korunmada ilk adım uykumuzu almak, dinlenmek ve gevşemektir. Fiziksel sinir sistemimiz zayıfsa psişik bakımdan da zayıfız demektir. Yani fiziksel sağlığımız ve psişik sağlığımız birbirleriye bağlantılıdırlar. Ortamlara ve enerjilere olan duyarlılığımız sinir sistemimizden geçer. Eğer sinir sistemimiz fiziksel olarak tükenmişse, enerji alanımızda, normalde hiçbir gerginlik ve güçlük yaratamayan değişiklikler bizi kolaylıkla bunaltır.

Öyleyse, psişik korunmada ilk tutulacak yol sağlıklı olmaktır. Uyumak, kendimize uygun gelen fiziksel egzersizleri yapmak, dengeli ve yeterli beslenmek, alkol, sigara kullanmamak, zamanı iyi değerlendirmek psişik korunma için ilk atılacak adımlar arasında sayılabilir.

Pratik uygulama olarak psişik korunmanın en bilinen şekli etrafımızda koruyucu bir baloncuk meydana getirmektir. Bir baloncuğun içinde olduğumuzu hissedip hoşa gitmeyen hiçbir titreşimin bu baloncuğun içine giremediğine şahit olabiliriz.

Unutmamak gerekir ki, her psişik çalışmada olduğu gibi bu çalışmaları yaparken de gevşemek, nefes egzersizleri yapmak gerekmektedir.

Psişik korunmada temel konulardan bir tanesi �temizlik� konusudur. Bir yerin fiziksel bakımdan tamamen temizlenmesi oradaki ortamı uzaklaştıracak titreşimleri gerektirir. Titreşim; süpürmek, silkelemek, bezle silmek suretiyle yer ve duvarların bünyesine doğrudan doğruya ulaşılarak doğal biçimde meydana getirilir. Fiziksel temizlik yaparken, havanın dolanması ve uzaklaştırılan atmosferin daha geniş dünyaya atılması için pencereleri açık tutmakta fayda vardır. Odayı iyice havalandırmak orada bulunan halet ve hisleri temizlemek için sıkça kullanılan bir yöntemdir.

Ortamların, eşyaların temizliğinde sesten de yararlanılabilir. Kilisedeki orgların yüksek sesli bas notaları bir yeri titreşimle temizlemenin güzel bir örneğidir.

Diğer yönden bazı kokuların da temizleme için mükemmel bir etkinliği vardır. Nane, lavanta ve çam gibi bazı kokular temizlemede kullanılabilir. Bu tür kokular yapışmış ortamları yerlerinden uzaklaştıran canlı ve keskin titreşimlere sahiptir.

Psişik korunma için uygulanabilecek pratik yöntemler elbette ki bu kadarla sınırlı değil. Daha geniş bilgi edinmek için Psişik Korunma (Dr. William Bloom, Ege Meta Yayınları) adlı eserden yararlanabilirsiniz.

 

EN ÖNEMLİSİ KENDİNİ BİLME ÇALIŞMASI

 

Pozitif bir yaşam için yapabileceklerimiz elbette ki bu kadarla sınırlı değil. Daha yapabileceğimiz pek çok şey vardır. Bu pratik çalışmaların yanı sıra daha doğrusu hepsinden önce ciddi bir şekilde üzerinde durmamız gereken konu, kendini tanıma çalışmasıdır. En önemli psişik korunma da bu şekilde zaten kendiliğinden sağlanmış olur. Kendini tanıma çalışmasına ciddi bir şekilde başlayabilmek için her şeyden önce kişinin kendinden memnun olmaması gerekir. Kendimize tarafsız olarak yaklaşırsak, pozitif ve negatif yönlerimizi, huylarımızı ortaya çıkartıp anlama yolunda çaba gösterirsek bunun sonucunda kendini tanıma çalışmasına başlayabiliriz.

İçinde bulunduğumuz zaman, özellikle insanın kendi kendisini anlaması, tanıması, bilmesi ve kendisiyle mücadele etmesi zamanıdır. Bizlere birtakım yayınlar, bilgiler tabii ki yardımcı olabilir, ancak sonuçta iş yine kendimize kalıyor. İnsanın kendi kendisini idrak etmesi gerekiyor. �Evet, benim şöyle şöyle kusurlarım var, pek sağlıklı düşünceler içinde değilim, galiba biraz fazla duygusalım, ama değişebilirim.� gibi kendi kendisine zayıf yönlerini itiraf etmesi gerekiyor. Gerçekten de zaman, o zaman. Zaten yöntemler eski zamanlardan beri genel hatlarıyla aynı. Hep aynı şeyler anlatılmak istenmiş insanoğluna. Çağlar önce Yunandaki Delf mabedinin girişinde de �Kendini bil.� yazılıymış; bugün de aynı şeylerden söz ediyoruz. Değişen pek bir şey yok yani. Tek yapmamız gereken �Yahu ne oluyor?� deyip etrafımıza ve kendimize şöyle bir alıcı gözle bakmak. Bozulan ekolojik dengeler, depremler, seller, fırtınalar, insanlığın içinde bulunduğu teşevvüş, ilişkilerimizdeki yozlaşmalar, savaşlar... saymakla bitmiyor. Bunlar kimin eseri? İnsanlığın yani bizlerin eseri. Öyleyse benim de kolları sıvayıp bu durumu biraz olsun düzeltebilmek için, çorbada tuzum olsun misali işe koyulmam lazım. İşe nereden başlayacağım? Kendimi tanımaktan, kendimi bilmekten. Çünki insanlığın bugünkü durumuna gelmesinde en büyük pay kendini tanımaması, yalnızca bedenden ibaret olduğunu zannederek ruhsal yanına hiç değer vermemesinden, her şeyi tek yönlü ele almasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de hayatı pek ciddiye almadan, maddi değerleri ön plana çıkararak, yalnızca maddi ihtiyaçlarını gidermenin yollarını aramaktadır. Kapalı ve anlık bir şuur içerisinde düşe kalka oradan oraya koşup duruyoruz kısacası.

 

YAŞAMAK CİDDI BİR OLAYDIR

 

Oysa bir enkarnasyonun meydana gelebilmesi için ne tür yasaların, nasıl bir işleyişle bu hazırlıkları yaptıklarını dar şuurumuzla idrak edebilmemiz çok zor. Enkarne olmak hiç kolay bir iş değildir. Yani varlık her istediği zaman enkarne olamaz. Bu nedenle hayatı hafife almamak lazım. Yaşamak çok ciddi bir olaydır. Vazifelerin en büyüğüdür. Hayatın ciddi bir şekilde yaşanması, değerlendirilmesi gerekir. Her şeye mümkün olduğu kadar açık bir zihinle, çok dikkat ederek yaklaşmak gerekir. Örgü örmesini bilenler bilirler, biraz karışık motifli bir örgü örüyorsak her ilmeği düşünerek atarız. Şimdi iki tane düz örmem lazım, şimdi üçünü birden almam gerek gibi her ilmekte farkında olarak hareket ederiz. Örgü bittiğinde ise, şöyle bir elimize aldığımızda gayet güzel desenleri olan, hoş bir eserle karşılaşırız. Hayat da böyledir. Yaşarken ne olduğunu pek anlamayız, ancak geriye dönüp baktığımızda kendi eserimizle karşılaşırız. Bu ya çok güzel motiflerden oluşmuş bir model ya da karmakarışık bir örgüdür. Ama ne yaşadıysak sonuç da odur. Ya sevgilerle, anlayışlarla doludur ya da kuşkularla, huzursuzluklarla, endişelerle. Seçim bize ait.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Yaşamın Amacı: Kendini Bilmek, Ergün Arıkdal

Psişik Korunma, Dr. William Bloom

Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ergün Arıkdal

Sadıklar Planı Tebliğleri

Ruh ve Madde Dergisi Ciltleri

İnsanın Gerçeği Kendini Bilmek, P. D. Ouspensky

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

aslında bu tip uzun yazıları e booka dönüştürsek ve dosyalar bölümümüzde yayınlasak ulaşılması daha kolay olur. ilgilenen veya merak eden üyeler boş zamnlarında bilgisayarlarında internetleri olmasa bile bu yazılara ulaşabilirler...:)paylaşım için teşekkürler...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgiyle selam

 

Boggyhillocks burada bir şey ilave etmek isterim şu yazdıklarına

 

�Acaba bizlere enerji sarf ettiren faaliyetler nelerdir? Neleri yaptığımız ya da yapmadığımız zaman enerji sarf etmiş oluyoruz?� diye bir soru aklımıza gelebilir. Bu konuda hemen ilk akla gelenleri şu şekilde sıralamak mümkün: tamamen gereksiz ve zararlı olan duyguların faaliyeti, tedirginlik, acelecilik ve bütün bir dizi otomatik hareketler.

 

Bu tedirgilik acelecilik faaliyet duygular ve otomatik hareketler diye yazmışsın bunlar sadece auramızın zayıflaması ve cakraların akıcı olmayışıdan dolayı pisişik dediğiniz varlılar mı neyse bende bunlar insan kılığında vampirlerdir enerjimizi emen vampirler dir kan emici varlıklar yoktur görünmez olan lar da bile yoktur.

Bu enerji emici vampirler başka insanların enerjisiyle ayakta kalır ve kötü etkilerini ve başka insanları kendileri ne benzetmeye veya kullanmaya yaşamak icin kulanırlar ve enerjilerini alırlar dokunuşlar bazı hareketler hipnoz gürültüler kavga yaparak kendi aralarında ve bazı işaretlerle ( buna Allah diyor ki işte o göz kırpanlar işaretlerle ve dokunşlarla ve kavga küfür kavga yalanlarla vs diyor onlar Allahın nurunu söndürmeye calışıyorlar diyor )ve Allah yine diyor Ben nurumu tamamlıyacağım kimse buna engel olamaz biraz değişik anlatımlı oldu ama araştıranlar bunu bulacaktır kuran ı kerimde.

Bunlar auranızın cakralarınızın zayıf yada cakralarınızın bazılarının eksik yada fazla enerjiyle olduğunda girebilecek bir yer bulabiliyorlar eger girerlerse seni önce enerjiyle dolduruyorlar neden dersen vucudun kendisini koruduğunu biliyorlar ve önce enerjiyle tamamen dolduruyorlar ve bunu yaptıklarında ise vucud korumalarını kaldırıyor ve bu andan irtibariyle enerjini ölmeyecek kadar cekiyorlar ama fazla da ileri giderek öldüre biliyorlar eğer bir tehdit veriyorsa onlara.

 

alıntı değildiir bunlar sadece bir kaccı kurandan gercek anlamıylamına cevirmişimdir.

 

sevgiyle kalın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgiyle selam

 

Boggyhillocks burada bir şey ilave etmek isterim şu yazdıklarına

 

�Acaba bizlere enerji sarf ettiren faaliyetler nelerdir? Neleri yaptığımız ya da yapmadığımız zaman enerji sarf etmiş oluyoruz?� diye bir soru aklımıza gelebilir. Bu konuda hemen ilk akla gelenleri şu şekilde sıralamak mümkün: tamamen gereksiz ve zararlı olan duyguların faaliyeti, tedirginlik, acelecilik ve bütün bir dizi otomatik hareketler.

 

Bu tedirgilik acelecilik faaliyet duygular ve otomatik hareketler diye yazmışsın bunlar sadece auramızın zayıflaması ve cakraların akıcı olmayışıdan dolayı pisişik dediğiniz varlılar mı neyse bende bunlar insan kılığında vampirlerdir enerjimizi emen vampirler dir kan emici varlıklar yoktur görünmez olan lar da bile yoktur.

Bu enerji emici vampirler başka insanların enerjisiyle ayakta kalır ve kötü etkilerini ve başka insanları kendileri ne benzetmeye veya kullanmaya yaşamak icin kulanırlar ve enerjilerini alırlar dokunuşlar bazı hareketler hipnoz gürültüler kavga yaparak kendi aralarında ve bazı işaretlerle ( buna Allah diyor ki işte o göz kırpanlar işaretlerle ve dokunşlarla ve kavga küfür kavga yalanlarla vs diyor onlar Allahın nurunu söndürmeye calışıyorlar diyor )ve Allah yine diyor Ben nurumu tamamlıyacağım kimse buna engel olamaz biraz değişik anlatımlı oldu ama araştıranlar bunu bulacaktır kuran ı kerimde.

Bunlar auranızın cakralarınızın zayıf yada cakralarınızın bazılarının eksik yada fazla enerjiyle olduğunda girebilecek bir yer bulabiliyorlar eger girerlerse seni önce enerjiyle dolduruyorlar neden dersen vucudun kendisini koruduğunu biliyorlar ve önce enerjiyle tamamen dolduruyorlar ve bunu yaptıklarında ise vucud korumalarını kaldırıyor ve bu andan irtibariyle enerjini ölmeyecek kadar cekiyorlar ama fazla da ileri giderek öldüre biliyorlar eğer bir tehdit veriyorsa onlara.

 

alıntı değildiir bunlar sadece bir kaccı kurandan gercek anlamıylamına cevirmişimdir.

 

sevgiyle kalın.

Hı.. insan kılığında vampir ne ya :S insan kılığında insan olanlar ne oluyor, onlar enerji çekemiyorlar mı mesela?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...