Jump to content

Aşk...


Rimmon

Önerilen Mesajlar

Hemen şimdi bir yetkilinin bana bu gezegende solunum yaptığım 20 yıllık süreyi açıklamasını istiyorum. Bana daha fazla hayır demeyin, biramı bile besmeleyle içiyorum. Hangi akılsız söylemişti bana ebedi olanı arayışın da ebedi olacağını? Hangi akılsızlığım bunu kabul etmişti? Ne zamandır üçüncü sınıf popçuların kendince coverladığı arabesk parçalar dinletiliyor bana? Ne zamandır bunu fark edemiyorum ?

Tüm sınavlardan ve tüm sınanmışlıklardan muafım şimdi, taşaklarınız mayıştı bunu duyunca biliyorum, beter olun….

Az önce dizilere gelen eleştirileri düşünürken yakaladım kendimi, izlemediğim onca çöp, değersiz gördüğüm ve izlemeyerek de büsbütün değersiz kıldığım onca diziyi yerin dibine sokanlara kızıyordum. Aklıma Fransız devriminden –belki de başka bir zamandan bilmiyorum emin değilim- bir aydının söylediği fikirlerinize katılmıyorum fakat ifade özgürlüğünüzü hayatım pahasına savunacağım sözü geldi. Şimdi ne alakası varsa? Aşksızlığımla, saygısızlığımla ve yıpranmışlığımla bütün o dizilerin ve daha da vahimi eleştirilerinin ne alakası varsa….

Her seferinde herşeyimi elimden alıp giden, beni defalarca sıfırdan başlamaya mahkum eden, kurduğum ve yıktığım tüm krallıkların mesulü olan bu meczup ve melun herif kim ki bana ardında bir düşman imgesi bile bırakmadan öylece kayboluveriyor! Her ünlemden sonra ve önce aç karnına bir kaşık “heyhat”…

Hüsran… Karşı komşum Şükufe’nin her daim mart azgını olarak dolaşan ve huysuzluğuyla nam salmış kedisini ele geçirdiğimde ona ne yapacağımı bilemedim başta, itiraf ediyorum. Peki ya sonra? Gerekeni yapmak insan için bastırılamaz bir dürtüdür ve ben de tıpkı o mendebur kedi gibi içgüdülerime boyun eğdim. İki şeyin arasına, tam ortalarına bakmadan başka bir şey koymak gibi bir his bu, tarifi namümkün.

Dile hâkim olduğumu ve kelimelerle istediğim gibi oynayabileceğimi sandığım zamanlarda gönülden bağlı olduğum bir takım ifadeler vardı; “zira” örneğin, “yalnızlık” mesela… Onlara saygı duymayı öğrenene kadar defalarca kestiler beni.

Bir şairi mesleğini elinden almaksızın mutlu etmek mümkün değildir, bunu herkes bilir. İşte şimdi bu yüzden savunmasızım, şimdi itham ediliyorum, şimdi, şimdi susuyorum… Ben sustukça sezen aksu söylüyor; Yanarak içinden geçtim aşkın, kor olmadan küle döndüm, dokun bana, bana dokun n’olur, hasretinden öldüm….

Mavi… O kadar ilginç bir mavi ki, söze dile gelmez ve tabi ona eşlik eden pembe bulutlar ve aralarından üstüme akan loş kızıl ışık ve kediler, evsizler, ibneler, komünistler, satılmışlar, hainler… Nedendir bilinmez üzerime varıyor hepsi şimdilerde. Ben kimim? Ben neden kimliksizim? Anne ben nerdeyim?

 

Kimsesizliğe sığınmışların tek ümidi suçtur, biliyorsun, ben de suç işledim, defalarca hem de. Kanıma karışan zehirlerin hiç biri beni terk etmedi senin gibi, zehirden kopmaya, daha da beteri zehrin benden kopmasına alışık değilim. Söz ver bana, umudum ol dediğin o gece daha dün gibi aklımda, her ağladığımda aklım, seni her ağlattığımda aklımda…

Sorular… bitmez tükenmez sorular ve aralarında boğulan bir ben. Aynada kendime hesap sorduğum gecelerden muzaffer ayrılmıyorum artık, bunu viski biliyor, esrar biliyor, tütün biliyor, senden mi saklayacağım, hayatımdaki herkes biliyor işte; HERŞEY YALAN!!!

Sentetik bir aşkta durmuş iki saattik seninle, ben içten içe biad etmek isteyen, oradan oraya savrulmaktan bıkmış bir kurukafaydım, sen yoktun, sigara içişimiz vardı, bir gitane’ın dumanında beni kendinin olduruşun vardı. O günden beri ciğerime sızan her duman adını fısıldar bana, sessiz sonbahar sabahları adını fısıldar, yürüyerek sigara içmeyi sevmeyenler adını fısıldar, ettiğim küfürler de cabası…

 

Sana anlatacak bir hikayem yok artık görmüyor musun? Prensin öldü ve asla dirilmeyecek masum öpüşlerinle. Bir daha asla başkaldırmayacak senin için karanlıklara, senin için bir daha asla belanın, yalnızlığın üstüne böyle cansiperane yürümeyecek, bir daha ölmeyecek senin için defalarca hiç kimse.

 

Sen şimdi gittin ya, hikayelerim bitti, kahramanlarım öldü ve sen inancı kırmak pahasına, aşkı öldürmek pahasına sıradanlaştığının, acıya, yarışa ve aitliğe boyun eğdiğinin farkında bile değilsin. Kimin umrunda ki?

Oysa ki küçücük bir yüreğin vardı senin bir zamanlar, güzel bir yüzün, güzel ellerin, bir katili, bir onursuzu, bir iblisi Allah’a inandırabilecek gözlerin vardı. Şimdi otur ve düşün, neyin kaldı? Az buçuk matematiğin ve soysuz matemin sadece.

Omzumdaki melekler nerde? Çabuk bulun getirin onları! Yeni incil iki nolu vahiydir –sanrılarla- Şimdi hesap sorulacak aşkı kıran, döken pespaye çocukların otuziki kısım tekmilinden. O gün ki alevin en yalazlısına teslim edilmekten dağladıkları aşkların yüzü suyu hürmetine kurtulacaklar ve yine yanacak onların yerine aptal aşıklar. Ama onlar bir daha asla bulamayacak kendilerini evlat edinecek o soylu aşıkları…

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...