Jump to content

Tanri ve insanin mutlak varoluşu


fulyaxxx

Önerilen Mesajlar

Mevlana Celalleddin Rumi

HAMDIM PİŞTİM YANDIM (Ahmet Kardam)

 

Varlık Birliği (Vahdet-i Vücut)

Tanrı ‘’Mutlak Varlık’’ dır.Öyle bir varlıktır ki,onu hiçbir sıfatla nitelendirmek, ondan herhangi bir şekilde söz etmek mümkün değildir.

· Mutlak varlığın kendisini dışa vurarak bilinir hale getirmesi, onun özünde bulunan bir zorunluluktur. ‘’ Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim’’ Hadisini temel alır. Evren yoktan var edilmemiş. Tanrı’dan fışkırmıştır. Tanrı’nın kendisini bu şekilde bilinir hale getirmesi, ‘’mutlak oluştan’’ ilk ayrılışıdır. İslam bilginleri Buna ‘’Tüm Akıl’’ demişlerdir. ‘’adem (yokluk Hakikat-i Muhammedi ye)’’denir.

 

Burada durum gösteriyor ki Tanrı da mutlak oluştan bir parçadır. Yani mutlak oluşun kendisi değildir. Kendini dışa vurma ve bilinme dışında bir ihtiyaç göstermez. Zaten tüm ilahi kitaplar da bu ihtiyacını yer yer tehditle dile getirir. Evrenin yoktan var edilmesi ile Tanrının varlığının ifadesi çelişir. Kendi ifadesine göre Tanrı da oluştan bir parçadır ve ancak koptuğu parça nispetinde oluşta payı var denebilir.

 

 

  • Aklı-küll Tanrı’nın aktif kabiliyeti Tanrı’nın bilgisidir. Bu bilgi Ahiret ile dünya arasındaki evrendir.

 

Bu bağlamda mutlak oluşun bilgisi dünya ve ahiret arasında mıdır? Ya da mutlak oluş dünya ve ahiret arasına mı ? Sıkışmıştır. Görünen o ki Tanrı mutlak oluştan koptuğunda kendisin de yalnızca bildiği budur. Yeni gelişmelerle şişme kuramı ve çoklu evren projesinde dünya ve ahiret arasında nitelenemeyen bir var oluş söz konusudur. Bu da söz konusu varlık alanının son derece küçük bir alanda olduğunu gösterir. Sonsuzlukta tüm oluş ve yaratılışın bilgisi dünya ve ahiret arasında ki bir evrene sıkıştırılması nasıl bir mantıktır. Sonsuzluğa baktığımızda bu ancak gözümüzün dibinde ki bir noktadır.

 

 

  • Evrende ki bütün varlıkların bilgisi akl-ı küll de vardır. Evrendeki varlıklar onun yansımalarıdır. Tanrı’dan ayrı varlıkları yoktur. Başka bir deyişle, Tanrı’nın gölgesidir. Gölgenin(evreninin) gölge sahibinden başka bir varlığı yoktur.

 

Burada evren olarak dünya ve ahiret arası gösteriliyor. Mutlak varlık olarak insanı kabul etmeyen bir tanrı mevcudiyetini görüyoruz. İnsanı gölgelere bölerek kendi varlık bilincinden uzaklaştıran tanrının ta kendisidir. Oysa insan da Tanrı gibi mutlak bir varlık ve mutlak oluşun bir parçasıdır.

 

 

  • Evrende ki varlıkların çeşitliliği ve çokluğu Mutlak varlığın birliğini ve tekliğini bozamaz. Onu ne eksiltir ne de çoğaltır. Tıpkı denizde ki dalgaların çıkış ve inişlerinin denizde bir fazlalık ve eksiklik yaratmadığı gibi.
  • Evrende ki varlıkların her biri Tanrı’nın sıfatlarının birinin dışa vurumudur. Tanrı’nın sıfatları ise onun özünden ayrı değildir. Evrende ki her şey zıddıyla mevcuttur. Zaten alem zıtlıklar alemidir. Ama zıtlıklar bir ahenk içindedir. Bu çokluktan bir birlik ve teklik meydana gelmektedir.

 

Zaten kopuşta ki tümlük tanrının ifadesidir. Tanrının sıfatlarının gölge olarak nitelendirdiği insana yansıması da doğal görünüyor ilk bakışta. Burada ki eksiklik insanın kendisini bilemiyor olmasıdır. Üzerindeki gölgelerden kendisini tespiti zordur. Olagelen her tür fiiliyat tanrının iradesi ise ki öle görünüyor dünya ve ahiret arasında o zaman insanın tanrının gözünde bir sorumluluğu nasıl olabilir. Zaten bu da Tanrının bir türlü çözemediği bir sorundur. Kitaplarda ki çelişkiden bunu anlayabiliriz. Tanrı kendi gölgesini akl-ı küll insanın üstünden çektiğinde insan insan olmanın sorumlu var oluş ilkesi çerçevesinde davranacaktır

 

 

  • Evrendeki bütün varlıklar içinde buradaki evren ahiret ve dünya arasındadır. Tanrının sıfatlarına sahip olan tek insandır. İnsan bu özelliğiyle kalıba benzeyen evrenin ruhudur. Fakat insan bu dereceye sahip olduğu halde, bunun bilincinde olan çok azdır

 

Bilinen Tanrı sıfatları,

SIFATI ZATİYYELER

1-Vucud: Varolmak demektir.

2- Kıdem : Evveli yoktur.

3-Baka: Sonu yoktur.

4-Vahdâniyyet: Birdir

5- Havadise muhalefet : sonradan yaratılanlara benzemez

6-Kıyam bizatihi: Kendi zatının müktezasıdır. Var olmak için hiç kimseye ihtiyacı yoktur.

 

Mutlak varlıktan kopuş varsa, mutlak varlığa aidiyette vardır. Bu durumda Tanrının varlığı kendisine özgü olmakla birlikte, yalnızca mutlak oluşta ki durumla özdeştir. Mutlak var oluştan kopması, onu mutlak varlığın iradesine bağlı kılar bu durumda o da başka bir iradeye bağlıdır. İnsan sonradan mı yaratılmıştır. Yoksa o da mutlak var oluştan mı kopmuştur. Bu tartışmaya açıktır. Ama benim bilincim insanın da mutlak kopuştan koptuğunu ve mutlak varlığa sahip olduğunu gösteriyor.

SIFAT1 SUBUTİYYELER

1-Hayat: Diridir.

2-İlim: Bilicidir

3- Semi : İşiticidir.

4-Basar: Görücüdür.

5-İrade: Dilediğini yapar.

6-Kudret: Herşeye gücü yeter.

7-Kelam: Konuşucudur.

8-Tekvin : Bütün mahlukâtı yaratandır.

 

Tanrı mutlak oluştan koptuğunda yaratmada pay da almıştır. Yarattığı ise gölgelerdir. Mutlak yaratılış yani varlığın bütünlüğünde ki payı varlığa isnat ettiği gölgeler nispetindedir.

İnsan kendi varlığını gölgeler dışında tespit etmesi ve bu gölgelerden sıyırıp kendi oluşunda ifadelendirmesi gereklidir. Sözün neticesinde söylenebilecek, söyleyebileceğim en son ifade. İnsanın tanrı dan ayrı bir oluşa sahip olduğu ve onun gölgesinde gölgelenemeyeceğidir. Gölgelenmesi insanı yalnızca Tanrı’nın iradesine sokar ve bu da onu gerçekten hiçliğe sürükler. Tanrı kendisini bir yere koymakta tereddüt göstermezken insan kendini neden bir yere oturtamıyor. İnsanda saf sevgi, saf iyilik ve kötülüğün özü vardır. Bu mutlak oluştan aldıklarının bir kısmıdır. Ancak tek bir özellik vardır ki insanı Tanrıdan ayıran o da insanın analiz ve sentez yapabilen aklı ve onu besleyen mantığıdır. Tanrı insanın kendisine inanmasını talep ederken; kendisi de insanı varlıklar arasında hak ettiği yere oturtmak ve onu mutlak varlığın bir parçası olarak kabul etmek zorundadır. Tanrı insanı cezalandırma hakkını kendisinde görmektedir. Bir kısım insan ise Tanrı da yok olmayı bir hedef olarak kendisine alır. Oysa gerçek insan varlığından mahrum olmaktansa hiç var olmamış olmayı göze alır bu onurlu bir duruştur.

İNSAN, DEĞERLİ SUDAN YARATILMIŞTIR. İNSANIN TENİ VE BU (şimdilik)TANIMLANAMAYAN DEĞERLİ SU, BİRBİRİNE KARIŞTIĞINDA İNSAN KENDİ VARLIĞINA YENİDEN DOĞACAKTIR.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...