Jump to content

Masumiyet nedir - Birinci bölüm


Epiphanes

Önerilen Mesajlar

MASUMİYET NEDİR?

 

1) İyinin ve Kötünün Ötesinde

Masumiyet dar anlamda hiç suç işlemeyen kişinin/kişilerin yaşantılarını anlatmak için kulllanır. Anlattığı kişinin kendisinden çok kişinin suçsuz yaşantılar dizisidir. Çünkü kişiyi anlatmak için masum sözcüğü yeterlidir. Ancak maymunlar masum sözcüğü ile çok açık bir biçimde özneyi anlatmak isterler. Burada anlatılan çokça insan olarak kişidir. Masumiyet ise varoluşsal olanı vurgular.

Gelişmiş maymun türleri masumiyet ile insandan başka zeki varlıkların da masumiyetini anlatır. En iyi bildik masumiyet Tanrı’nın meleklerinin varoluşu, suçsuzluk içinde, suçsuz olarak varoluşmaları kastedilir. Burada masum olanlar ile anlatılmak istenende ise insandan farklı bir şey olması anlamında melek ile ilgilenilmez; bu konu gerçekte melek kavramına kayıtsızdır ve pekala şöyle izah edilebilir: Tanrı vardır, O’nun bizden bağımsız bir varoluşu vardır. Melek ise içimizdeki bir enerjinin bir tezahürü veya tezahürleri dizgesidir. Bu bağlamda görülebilir ki gerçekte Tanrı ile de ilgilenilmemektedir. Tanrı burada benin ihtiyaçlarından kaynaklanan eksiklerini kapatan bir tasarımdır. Göreceğiz ki kötü enerji söz konusu olduğunda, aynı şeyin ışığı değil de gölgesi konu edildiğinde, O’na verdiğimiz masumiyet bizim suçluluğumuzun tersine çevrilmiş bir ifadesinden, gerçekte bizim suçluluğumuzun itirafından başka bir şey olmayacaktır... Melek ise burada bir yavru maymunun veya genç bir dişi maymunun üzerine geçirilmiş yapay bir güzellikteki bir deridir. Maymun tüm iğrençliğiyle derinin altındadır. Bu gelişmiş maymun türü, ya da bir başka açıdan bakarsak gelişiminin bu evresinde maymun, kendine yaraşır yargısını ortaya koyar: Masumiyet güçsüzlüktür. Vurgu öznede (masum) değildir, vurgu onun varoluşsallığında, daha iyi bir deyişle varoluşmalarındadır. Şimdi bu son söylediğimi izah edeyim. Bütün maymunlarda -tıpkı tüm canlılarda olduğu gibi- yaşamkalım istemi en güçlü hissedilen duygudur:

 

“Siz hepiniz yaşama istencisiniz ve başka da bir şey değilsiniz.”

SCHOPENHAUER

 

Veya:

 

“Biz, yaşamkalım makineleriyiz”

DAWKINS

 

Maymun önce yaşamda kalmaya ve mümkün olduğunca ölümden kaçınmaya çalışır. Burada erek ya yoktur ya da gizlidir. Bir başka deyişle maymun neden yaşamda kalmaya çalıştığını bilmez. Gelişmiş maymunlarda ve onların daha da gelişmişi olan insanlarda bu konudaki ilk bilinç/farkındalık şu şekilde oluşur: Önce yaşamda kalınır, sonra bunun anlamı sorgulanır. Bu “kronolojik yazgı”, daha açık bir deyişle doğal olanın fenomenal olarak apaçık olan önceliği “yaşam için yaşam”ın, bu hiçbirşey anlatmayan fenomenin gerçekten de sadece bir fenomen olup olmadığının sorgulanmasıyla arkasındaki olası gizemi aramaya götüren yolun başlangıçlarından biri varoluşur. Tek olanak, bedenle bütünleşik ama yine de bedenden ayrı olarak varolan bir tohumun, ruhun, Doğa’ya sokuşturulmuş; konumuzla ilgili olarak da maymun doğasına sokuşturulmuş olmasındadır. Geçerken belirttiğim bu olanağı daha öte açmayı konuyu dağıtmamak açısından lüzumlu görmüyorum.

Maymun yaşamkalım için çabalarken vurguyu özneye (maymuna) değil nesneye (maymunun ihtiyaç nesneleri ile dolu olan Doğa’ya) yapar. Bu yüzden özneden daha önemli olan, öznenin içinde bulunduğu durumdur. Çünkü özne kendi ihtiyaçlarını kendinden üretecek, kendinden karşılayacak bir doğaya sahip değildir. Açlık, susuzluk, barınma/korunma... vbg doğal arzuları için “dışarıya” kendinden başka olan ve ihtiyaçlarının tatmini için olanaklı olan herşeye yönelmek zorundadır. İşte bu yönelim, suçu ilk ortaya koyan süreç olduğu için evrik olarak masumiyeti de ilk olarak ortaya çıkaracak süreç olacaktır. Bilinç maymunun zorunlu olarak, bir insan -ya da dilerseniz ön-insan- aşamasında şu ussallığı ortaya koymasına neden olacaktır: Eğer özne Doğa’ya yönelmeseydi, suç olmayacaktı. Demek istediğimi bir örnekle açıklayayım. Varsayalım ki ben Teolojik bir tasarım olarak bir tür Tanrı’yım, saltık kendine yeterli Tanrı. Şeyleri kendimde üretiyorum, çünkü mutlak sonsuzluk benim. Doğa’m/Öz’üm bu yapıda olduğu için kıyas olanaksız, çünkü özne de nesne de benim; öyle ise tüm eylemim, sonsuz gücü anlattığı gibi (Yahudilik, Hristiyanlık, İslam) haklı olarak saltık eylemsizliği de (Hiçlik, Saltık eylemsizlik, Nirvana?) çağrıştıracaktır. Öyleyse herşey bende bulunup, özne de nesne de ben, eylem de eylemsizlik de ben olduğum için kıyas olanaklı olmayacak ve böylece konumuzla ilgili olarak da ne masumiyet ne de suç bende olacaktır. Ben öyleyse başlangıçta iyinin ve kötünün ötesinde olmak durumunda olacağım. Tanrı ahlakın üzerindedir, Tanrı’nın özünde ahlak yoktur; O, ahlak-sızdır. En azından durum başlangıçta böyle olmak zorunda olacaktır...

İnsanda ise durum çok farklıdır. İnsanın varoluşu, sonsuz güçlü varlıkta olabileceği gibi kendinden gelmez, varouşu kendinde varoluş değildir. O, çabalamak zorundadır. Bir başka deyişle varoluş söz konusu olduğunda –ki açık ya da örtük, varolan için her zaman söz konusudur- zorunlu olarak kendine (insana) değil, emeğine (kendinden başka olan varlıklarla etkileşimine) değer verecektir. Böylece kendi için kendinden başkaya yönelme, Tanrı ya da Doğa’nın bu ilginç tasarımı, masumiyetini kaybedip suça yönelmeyi gerektirecektir. Eğer Aden bahçesinde kalsaydı, eğer çaba/emek olanaklı olmasaydı, suç da olanaklı olamayacaktı. Bunun içindir ki insan dinsel tasarımlarında (burada bu tasarımların gerçek olup olmadığını, ya da ne ölçüde ve nasıl gerçek olup olmadığını tartışmayacağım) masumiyeti suçu önceleyecek yapıda ortaya koyar. Veya daha derin bir şekilde kendindeki ruh tohumunun belirli bir gelişim aşamasında bunun böyle olduğunu keşfeder (materyalistlere karşı olarak: İcat etmez, keşfeder!) Ancak burada sık düşülen yanılgı şudur: Doğa’dan ya da artık daha düzgün ve daha yüksek bir anlatımını verirsem kendinden başka olan tüm varlıktan insan doğası soyutlanırsa insan iyidir; öyle ki bu insanı, yukarıdaki gibi idealinin (Tanrı) ışığında anlarsak saf/arı iyi olarak görebiliriz. Hayır, bu yanılsamadır! Ve yanılsamayı doğuran da Akıl değil duygulardır. Suç deneyiminin acısı suç ve masumiyet arasındaki ilişkide suçu kötü, masumiyeti ise iyi olarak konumlandırır. Tersine buraya kadar anlattıklarım doğru olarak incelenirse masumiyetin ne olduğuna zaten ulaştığımız görülecektir. Masumiyet, İyinin ve kötünün ötesinde olmayı, ne iyinin ne de kötünün asla yaşanmadığı bir varoluşu anlatır. İşte bu yüzden de “çocuk melek”, “güzel saf melek” tasarımları masumiyete yaklaşır. Ancak kötü enerjiyle...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...