Jump to content

Taş Kutsallığı: Menhir ve Dolmenler


nevermore

Önerilen Mesajlar

"Taş" eskitaş devrinden beri kutsallıkla, büyüyle ve tanrısallıkla birlikte düşünülmüş. Sağlamlığı ve dayanıklılığıyla, gerektiğinde bir silah olarak koruyucu gücü, kapatıcılığı, kapsayıcılığı ile ideal bir dinsel semboldür. Taşlar ile ilgili olarak 3 konu öne çıkıyor.

 

1. Temsil gücü: Taşa, sadece taş olduğu için tapılan bir dönem olmamış. Taş her zaman başka bir gücü temsil ettiği sürece bir tapım, yada saygı nesnesi olmuş. Bu sayede bir ritüel nesnesi olmuştur.

 

2. Büyüyle ilgisi: Tarih boyunca dinlerden çok büyü ile ilgili olduğu görülüyor. Ancak binlerce yıldır insanlar üzerinde o kadar etkili olmuştur ki, en modern dinler bile taşın "gücünün" içlerine sızmasını engelleyememişler, ya da bunu tercih etmişler.

 

3. Sağlamlık, güç, saygınlık sembolü: Bu özelliği kutsalla ilişkilendirilmesini sağlayan temel özellik. Ancak bir de koruyucu özelliği vardır ki, mezar taşlarının arkasındaki dinsel düşünce buna bağlıdır. Ölünün ruhunun dağılmadan korunmasını sağlar taş. Yani mezar bekçisidir.

Kutsal sayılan taşları sınıflandırmak oldukça zor. Sırayla sayacak olursak

 

 

Menhirler (erkek taşlar)

 

Dolmenler (dişi taşlar)

 

Bereket taşları (doğurganlık sağladığına inanılan taşlar)

 

Delik taşlar

 

Yağmur taşları

 

Göktaşları ve Beyteller

 

İnsanoğlunun en uzun dönemi taş devri olarak adlandırılan tarihöncesi dönemdir. Yakın tarihimizin kral mezarlarına, piramitlere vb. gelmeden çok önce mezar megalitleri ile karşılaşıyoruz. Özellikle Avrupa ve Hindistan'da megalitlere oldukça sık rastlanıyor. Eski Yunanca mega ve lith yani büyük-taş anlamında birt sözcük. Bir kaç taşın biraraya getirilmesiyle oluşan bir yapı. Anlamı üzerine hala tam bir açıklık oluşmuş değil ama daha yakın tarihe ait bildiklerimizle kıyaslayarak dinsel bir anlam taşıdıkları kabul ediliyor.

 

 

Menhirler tek olan uzun taşlar. Fallik bir simgesellik taşıyorlar. Genellikle 1 metre ile 3 metre arasında oluyorlar. En büyük menhir İngiltere'de. 12 metre boyunda, 150 ton kadar bir taşcık. Aslında birçok menhir epey bir hasara uğramış. Özellikle hıristiyan din adamları bunlara tapmayı engellemek için ciddi mücadele vermişler, epey bir menhir ve dolmen'i parçalamışlar. Ama her zaman engelleyemeyince, menhirleri yontup haç şekline getirmiş yada üzerine kutsal semboller falan yapıp hıristiyanlığın içine çekmişler bunları. Aşağıdaki bir örnek.

 

fraubillen.jpg

 

Hindistan'daki Dravid kavimlerinde birisi öldüğünde oğlu yada mirasçısının mezara 3 metrelik bir kaya dikmesi gerekiyormuş. Zor bir iş olduğundan sürekli ertelenen, bazen hiç yapılmayan bir gelenekmiş.

 

Mezar taşları özellikle beklenmedik bir ölüm yaşandığında önem taşımış. Doğal yollardan olmayan bir ölüm durumunda ölümün ruhu kızgın, sinirli, pişman bir ruhtur ve toplum içinde yaşamaya çalışır. "Taş" ruhun toplumda dolaşmasını engeller. Onu bir biçimde kapatır, bir şekilde evi olur.

 

 

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/c/ca/Asterix-Obelix.gif/180px-Asterix-Obelix.gif

 

Menhirlerle ilgili oldukça kapsamlı bilgi veren bir site:

http://www.eichfelder.de/kulte/megalit/menhire.html

 

200px-Kergadiou_menhirs.JPG

 

 

 

Kuşkusuz tarihöncesine ait en önemli taş tapımı sembolü olarak İngiltere'deli Stonehenge'i saymamız lazım.

http://www.gnoxis.com/showthread.php/6204-Stonehenge?highlight=Stonehenge

Taş tapımı ve ağaç tapımı eski dünyada o kadar yaygın ki nerdeyse hemen her kültürde bunu görmemiz mümkün. Bize en yakın olana bakalım en azından. Dr. Yaşar Kalafat'ın eski Türk dini Tengrizm (şamanizmin bir çeşidi) üzerine yazısından bir bölüm aktarayım.

 

Tengricilikte: kutsal sular, kutsal taslar, kutsal agaçlar etrafinda ibadet yapilir. Mescit yoktur. Tengricilik'deki kutsal taslardan birisi Taskent'e 100 km mesafedeki Susak (Susali) Tas'idir. Bu tasin kutsalligi Samanizm döneminden gelmektedir. Simdi bu tür yerlerin ziyaretine ruhsat yoktur. Eskiden bu mevkide kurban kesilirdi. Koçkar Ata diye bilinen bir tepe vardir. Burada kurban kesilir, çocuk istenilir. Dua burada yapilir, ama Allah'a yalvarilir.

 

Yaşar Kalafat "müslümanlıkta kutsal taşlara itibar yoktur" diyor, ancak bence yanılıyor. Evet şaman inanışlarına uygun tarzda kutsal taş kullanılmasına karşı çıkıyor İslam, ama onun da başka kutsal taşları var. Hacer-ül Esvet taşı apaçık kutsal bir taştır. Taş, ağaç ve su tapımı bütün Hindistan-Akdeniz bölgesinde yayılmış ve Mısır-Yahudi-Arap kültüründe de derin izleri olan bir tapım. İslamiyetin bu tapımdan kurtulması da sözkonusu değildi tabii.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Taş Tapımında İçerik ve Ritüel

 

Taş, kaya, dikilitaş, dolmen, menhir vb. temsil ettikleri ruhsal güç sayesinde kutsal sayılıyorlar. Bu temsil ettiği şeyi bugünkü şekliyle bir tanrı olarak düşünmek pek doğru olmaz. Değişik dönemlerdeki çeşitli tapım biçimlerini düşünmek gerekli bunun için. Eliade en eski tapımların ölü ve ata tapımları olduğunu ve taş tapımlarının en eski örneklerinin bunları gösterdiğini belirtiyor. Hindistan'da genç evliler çocukları olması için taş anıtlara yakarırlar yada kısır kadınlar kendilerini dölleyeceklerine inandıkları dolmenlere adaklar adarlar.

 

En son örnek biraz kafa karıştırıcı gelebilir. Dişi bir dolmen kısır kadını nasıl döller gibi. En eski inançlarda kadının karnına çocuğu koyan eşi değildir. Yani şuna inanılır, çocuk bir şekilde kadının dokunduğu, değdiği bir şeyden kadının içine girmiştir. Bu şey içinde çocuğu taşıyan şeydir. Kayaların içlerinde kapalı çocuk ruhlarının olduğuna ve yanından geçen bir kadının içine gireceğine inanılır. Örneğin Avustralya'da büyük bir kayanın yanından geçen kadın çocuk istemiyorsa şöyle der: "Bana gelmeyin, ben yaşlı bir kadınım!" Birçok yerde, örneğin Yeni Gine, Kalifornia, Hindistan vb. yerlerde kısır kadınlar gebe bir kadına benzeyen bir kayaya götürülüp dokundurulur. Avrupa'nın bazı yerlerinde genç evliler evliliklerini bereketli kılmak için bir taş üstünde yürülermiş. Ancak taşların doğruganlık verdiğine dair inançlar, tektanrılı dinlerin baskısı altında zayıflamış, kimi zaman da biçim değiştirmiştir.

 

Taşların çocuk getirmesi konusuna yeniden döneceğiz ancak taşların çocuk getirmesi dışında genel olarak bereket verdiğine dair de çok sayıda inanç var. Birçok yerde tüccarların bereket getiren taşları yağlaması şeklinde ilginç bir inanç var. Taş üzerinde kayma yada sürtünme, bazı yerlere (özellikle ata ve ölü tapımlarında) taş atma şeklindeki ritüellere aşağıda bakacağız ,

Konuyla ilgili olarak Mircea Eliade'nin kitapları detaylı bilgiler veriyor özellikle ritüeller kısımları için iyi bir kaynak..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kayma, Sürtünme ve Dönme

Taş üstünde kayma ve taşa sürtünme çok eski iki gelenek. Çocukları olmayan kadınlar kutsal bir taşın üstünde, taş boyunca kayarak, çocuklarının olmasını sağlamaya çalışırlarmış. Yine kutsal taşlara sürtünerek aynı şey yapılmaya çalışılırmış. Eliade bu geleneklere bazı örnekler vermiş kitabında. Örneğin Fransa'da Pierre-frite adı verilen bölgede bulunan bir taşın üstüne otururlarmış. Carnac'da, kadınlar, Creuz-Moquem adlı bir dolmenin üstüne elbiselerinin eteklerini toplayarak oturduklarından, hıristiyan rahipler bunu engellemek için kayanın üstüne bir haç dikmişler. Bu türden önlemler oldukça yaygın.

 

Yine Avrupa'dan birkaç örnek: Kadınlar, evliliklerinin ilk gecesinde "Taş Kısrak" denilen bir taşa gidip karınlarını sürterlermiş. Hamile kalmak isteyen kadınlar da ardarda üç gece bu taşın üstünde yatarmış. Aslında bu adetlere birçok yerde rastlanıyormuş. Birçok yerde kadınlar karınlarını taşlara sürterek doğruganlık kazanıyorlar.

 

zylmann.jpg

Kayadan kayma adeti Yunanlılara da geçmiş. Örneğin Atina'da kadınlar iyi bir doğum yapmak için Nymphalar Tepesindeki bir kayadan aşağı kayar ve Apollon'a dua ederlermiş. Zamanla taşlara sadece dokunmakla da iyi bir doğum yapılacağına inanılır olmuş. Taş tapımları baştaki niteliklerini korumasalar da cinsellikle ilişkili özellikleri kuşaklar boyunca devam etmiş. Hala birçok yerde "aşk" ve "evlilik" adı taşıyan birçok taş var.

"Yaklaşık 1880'de, Carnac yakınlarında bir yerde, uzun yıllar boyunca evli olan, ama çocuğu olmayan çiftler, ay hilal durumundayken bir menhire gelirler, giysilerini çıkarırlar ve kadın kocasından kaçar gibi yaparak taşın etrafında dönerdi; çiftin anne ve babaları da inanmayanların saldırılarından korunmak için bir yerden olayı gözlerlerdi. *(Sebillot'tan aktarma) Bu tür yöntemlere geçmişte çok sık başvurulduğu açıktır. Ortaçağda kralların ve ruhban sınıfının taş tapımını, özellikle de taşlar önünde cinsel ilişkide bulunmayı ve erkeklerin ersuyu boşaltmalarını yasakladıkları bilinmektedir. " (Mircea Eliade, Dinler Tarihine Giriş s.228)

 

Eliade yukardaki ritüeli sadece bir taş tapımı değil aynı zamanda ay tapımı ritüeli olarak açıklar. Bu dönme ritüeli üzerinde biraz daha ayrıntılı duracağız, çünkü Araplardan İslamiyete geçmiş bir ritüel.

 

 

 

Göktaşları gökten geldikleri için kutsaldır ve Ulu Ana'nın imgeleridir. Kabe Arap geleneğinde dünyanın merkezi olarak kabul ediliyor. Sadece dünyanın merkezi değil aynı zamanda üstünde "Göğün kapısı' bulunmaktadır. Bu kapı, Hacer-ül Esvet gökten taşının düşerken açtığı bir deliktir ve bu delikten yer, gökle temasta bulunmaktadır.

 

Yani göktaşları, gökten düştükleri ve "dünyanın merkezi"ni temsil ettikleri için kutsaldırlar. İskenderiye'li Clemens "Araplar taşa taparlar" diye yazar. İlerde Sami geleneğinde taşın ne kadar önemli yer tuttuğunu Tevrat üzerinden de göstereceğiz. Ancak hemen şunu belirtelim. İslamiyet öncesinde Arapların, Romalıların ve Yunanların taşlara taptıkları ve Sami kökenli bir kelime olan "baytili"nin "Tanrının evi" anlamına geldiği son yapılan araştırmalarla ortaya konmuş. (Eliade)

 

Araplarda taş tapımını çok sayıda kaynak anlatıyor. Bunlarda birini özetleyeyim. Arabistan'daki kabileler yılın belli bir dönemi Kabe'ye gelip kurban keserler ve Hacer-ül Esvet taşının etrafında dönerlermiş. Belli nedenlerden dolayı Kabe'Yi ziyaret edemezlerse Kabe'den almış oldukları bir taşı bulundukları bir yere koyup aynı ritüeli bu taşın etrafında yaparlarmış.

 

Putperest Arap toplumundan kalma bu gelenek, İslamiyetin milyonlarca insana yayılması sayesinde binlerce yıl sonra bile tekrarlanıyor. Şimdi iki soruya yanıt arayacağız.

 

1. Dönme işlemi İslamiyetten önce nasıl yapılıyordu? Carnac'daki gibi çıplak olabilir mi?

2. Hacer-ül Esvet taşı neyi temsil ediyordu?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dönemin cinsellik yönünden ortamını Peygamber’in arkadaşlarından Cabir şöyle anlatır:

“Biz Mina’ya giderken zekerlerimizden meni damlıyordu” (kaynak: Buhari, Hac/81; Umre/6; Şirket/7; Muslim, hac/141; Hadis/1216; Neşe-I Menasik/77; Ibn-I Meca, menasik/77 Hadis/2980; Ahmet Ibn-I Hanbel, Müsned 3/317-366)

Yukardaki hadis İslamiyet öncesinde çıplak tavaf yapıldığını ifade ediyor. Ancak bir hadis, geleneğin böyle olduğunu göstermeye yetmeyebilir. Başka işaretler de bize bir zamanlar çıplak tavaf yapıldığını gösteriyor. En belirgini "ihrama girmek"tir. İhram iki parça havludan ibarettir. Dikişli olan hiçbirşey taşınmaz, hacı adayı bu iki peştemal/havluya sarınır. Bir tür çıplaklaşma ritüelidir bu aslında.

"Cahiliye devrinde, Ensar deniz kenarında bulunan İsaf ve Naile adlarındaki iki put için telbiye getirirlerdi. Sonra Mekke'ye gelerek Safa ile Merve arasında sa'y yaparlar, peşinden de traş olurlardı. İslâm gelince câhiliye döneminde yapmakta oldukları gibi sa'yetmekten çekindiler. Bunun üzerine; "Safa ile Merve Allah'ın şeairindendir..." âyeti nâzil oldu (Müslim, Hac, (43) 261; Buhârî, Hac, 79; Değişik rivayetler için bk. Taberî, a.g.e., II, 45, vd.)

 

Burda dikkati çeken şey "say" yaptıktan sonra traş olma geleneği. Bu gelenek üzerine durmayacağım, ancak traş olma ritüeli daha kapsamlı ele alınabilecek bir konu gibi duruyor.( say Safa ile Merve tepeleri arasında koşar adımlarla 7 defa gidip gelmedir.)

İslamiyet öncesi tavafın çıplak yapıldığı konusundan sonra da bu taşın, Hacer-ül Esvet taşının neyi temsil ettiğine gelelim. Eliade, göktaşlarını Ula Ana sembolleri olarak sınıflandırıp hacerül esvet taşını Anadolu'da (sonradan Friglerde) görülen Kibele ile birlikte ele alır. Kibele de hacerül esved gibi gökten gelmiştir.

 

Kibele'nin Ula Ana sembolü olması çok açıktır. Frih yazıtlarında Matta, Mother biçiminde de geçer ve heykelleri ile, tapımı sırasında tapınmaya gelenlerin bereket ve doğurganlık alabilmek için Kibeleye ve yanındaki aslanların üreme organlarına el sürmeleri şeklindeki ritüeller ile açıkça bir Ulu Ana'dır Kibele.

 

 

DEVAM EDECEK..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...