Jump to content

Hawking: Geleceğe yolculuk yapmak çok basit!


formederya

Önerilen Mesajlar

Merhaba. Adım Stephen Hawking. Fizikçi, kozmolog ve bir çeşit hayalciyim. Hareket edemesem ve bir bilgisayar aracılığıyla konuşmak zorunda olsam da, zihnimin içinde özgürüm.

 

 

Evreni keşfetme ve büyük sorular sorma özgürlüğüne sahibim. Mesela: Zamanda yolculuk mümkün mü? Geçmişe bir kapı açabilir miyiz ya da geleceğe bir kestirme yol bulabilir miyiz? Tabiatın yasalarını nihayet bizzat zamanın efendisi olmak yönünde kullanabilir miyiz?

 

Zamanda yolculuk vaktiyle bilimsel bir sapkınlık gibi görülüyordu. Kafayı yemiş derler korkusuyla bu konuda konuşmaktan kaçınırdım. Fakat artık o kadar temkinli değilim. Aslında Stonehenge'i inşa eden insanlara daha fazla benziyorum. Zamana taktım kafayı. Bir zaman makinem olsaydı, güzelliğinin zirvesinde Marylin Monroe'yu ziyaret ederdim ya da teleskopunu gökyüzüne çevirirken Galile'nun yanında bitiverirdim. Hatta belki, bütün kozmik hikâyemizin nasıl sona erdiğini bulmak için evrenin sonuna yolculuk yapardım.

Bunun nasıl mümkün olabileceğini anlamak için zamana fizikçilerin yaptığı gibi bakmamız lazım - yani dört boyutlu olarak. Göründüğü kadar zor değil. Her dikkatli öğrenci bütün fiziksel nesnelerin, hatta tekerlekli sandalyedeki benim bile, üç boyutlu var olduğunu bilir. Her şeyin bir genişli, bir yüksekliği ve bir de uzunluğu vardır.

 

Fakat başka tür bir uzunluk da var, zaman içinde bir uzunluk. Bir insan 80 yıl yaşayabilir, fakat sözgelimi Stonehenge taşları binlerce yıldır ayakta. Ve güneş sistemi milyarlarca yıl sürecek. Her şeyin uzayda olduğu kadar zamanda da bir uzunluğu var. Zamanda yolculuk, bu dört boyutun içinden yolculuk etmek demek.

 

Etrafımız solucan deliği dolu

Bunun ne anlama geldiğini anlamak için, her günkü gibi normal araba yolculuğu yaptığımızı tahayyül edelim. Düz bir çizgide ilerlediğinizde tek boyutta yolculuk yaparsınız. Sağa veya sola döndüğünüzde ikinci boyutu eklersiniz. Kıvrımlı bir dağ yolundan aşağı veya yukarı gittiğinizde uzunluk boyutu eklenir, yani her üç boyutta da yolculuk yapıyor olursunuz. Peki zamanda nasıl yolculuk yapabiliriz? Dördüncü boyutta ilerlemenin yolunu nasıl bulabiliriz?

 

Bir an için küçük bir bilimkurgu turuna çıkalım. Zamanda yolculuk filmleri genellikle devasa, enerji canavarı bir makine gösterir bize. Makine dördüncü boyut içinde bir yol, zamana doğru bir tünel yaratır. Zaman yolcusu, ki cesur ve muhtemelen çılgın bir şahıstır, bilinmeyene hazırdır, zaman tüneline girer ve bilinmeyen bir zamanda zuhur eder. Bu konsept zoraki, gerçeklik de bundan çok farklı olabilir, fakat söz konusu fikir kendi içinde o kadar da çılgınca değil.

Fizikçiler de zaman içindeki tüneller hakkında kafa yoruyor, fakat biz meseleye farklı bir açıdan yaklaşırız. Geçmişe veya geleceğe açılan kapıların tabiat yasaları dahilinde mümkün olup olamayacağını merak ederiz. Geldiğimiz noktada bizce bu mümkün. Dahası, buna bir isim bile veriyoruz: Solucan deliği. Gerçek şu ki tüm çevremiz solucan delikleriyle doludur, sadece görülmeyecek kadar küçüktürler. Solucan delikleri çok ufaktır. Uzay ve zamanın kuytularında ve çatlarında oluşurlar. Zor bir mefhum gibi geliyor olabilir size, ama sabredin.

 

Hiçbir şey düz veya yekpâre değildir. Herhangi bir şeye yeterince yakından bakarsanız, onun içinde delikler ve pürüzler görürsünüz. Bu temel bir fizik prensibidir ve benim için bile geçerlidir. Bir bilardo topu gibi pürüzsüz bir şeyde bile küçük gedikler, çatlaklar ve boşluklar vardır. Şimdi bunun ilk üç boyut için de geçerli olduğunu rahatlıkla gösterebiliriz.

 

Fakat bunun dördüncü boyut için de geçerli olduğu konusunda bana güvenin. Zaman içinde de küçük gedikler, çatlaklar ve boşluklar vardır. En küçük birimlerin, atomlardan ve moleküllerden bile küçük birimlerin altına indiğimizde, kuantum köpüğü denilen bir yere ulaşırız. İşte solucan delikleri buradadır. Uzay ve zaman boyunca sürekli küçük tüneller veya kestirmeler şekillenir, kaybolur ve bu kuantum dünyası dahilinde yenilenir. Ve bunlar aslında iki ayrı yeri ve iki ayrı zamanı birbirine bağlar.

 

Ne yazık ki bu gerçek hayata ait zaman tünelleri, santimetrenin sadece milyar-trilyonda biridir. Bir insanın geçemeyeceği kadar küçüktür - fakat solucan deliği zaman makineleri kavramının vardığı yer de burası. Bazı bilimciler bir solucan deliğini yakalayıp trilyonlarca kere büyütmenin ve böylece bir insanın, hatta bir uzay gemisinin geçebileceği hale getirmenin mümkün olabileceğini düşünüyor.

 

Yeterince güç ve ileri teknoloji bulunabilirse, belki dev bir solucan deliğini uzayda inşa etmek bile mümkün olabilir. Bunun yapılabileceğini söylemiyorum, fakat yapılabilse hakikaten çarpıcı bir aygıt olurdu. Bir ucu burada, Dünya'ya yakın, diğer ucuysa çok uzakta, ücra bir gezegenin yakınında olabilirdi.

 

Geçmişteki partime gelir miydiniz?

Teorik olarak, bir zaman makinesi veya solucan deliği, bizi diğer gezegenlere götürmekten daha da fazlasını yapabilir. Eğer her iki uç aynı yerde olsaydı ve mesafe yerine zaman üzerinden ayrılsaydı, bir gemi yine Dünya'nın yakınına uçup gelebilir, fakat bu kez vardığı yer uzak geçmiş olabilirdi. Belki de dinazorlar gemiyi iniş yaparken izlerdi.

 

Dört boyut dahilinde düşünmenin kolay olmadığının farkındayım ve solucan delikleri zihninizde yer etmesi zor olan çetrefilli bir kavram, fakat biraz daha sabredin. Şu an, hatta gelecekte insanın zamanda yolculuk yapmasının mümkün olup olmayacağını ortaya koyabilecek basit bir deney düşünüyorum.

 

Basit deneyleri ve şampanyayı severim.

Gelecekten geçmişe zaman yolculuğunun mümkün olup olmadığını görmek için en sevdiğim iki şeyi birleştiriyorum.

 

Bir parti verdiğimi, müstakbel zaman yolcuları için bir hoşgeldin resepsiyonu verdiğimi hayal edelim. Fakat işin içinde bir oyun var. Parti olup bitene dek kimsenin bunu bilmesine izin vermiyorum. Zaman ve uzay içinde tam koordinatları veren bir davetiye hazırlamışım. Bunun kopyalarının, o veya bu biçimde, binlerce yıl boyu kalacağını umuyorum. Belki günün birinde gelecekte yaşayan biri davetiye üzerindeki bilgileri bulacak ve partime gelmek için bir solucan deliği makinesi kullanacak, böylece zaman yolculuğunun günün birinde mümkün olacağını kanıtlayacak.

Çılgın bilimci paradoksu

Bu arada zaman yolcusu misafirlerim gelmek üzere olmalı. Beş, dört, üç, iki, bir. Fakat ben bunu söylerken, kimse gelmiyor. Ne utanç verici. En azından gelecekteki bir Kainat Güzeli'nin kapıdan gireceğini umuyordum. Peki deney neden işe yaramadı? Sebeplerden biri, geçmişe zaman yolculuğuyle ilgili iyi bilinen bir sorun, paradokslar dediğimiz sorun olabilir.

 

Paradokslar üzerine düşünmek eğlencelidir. En ünlüsü genellikle Büyükbaba paradoksu diye anılanıdır. Şimdi elimde yeni, daha basit bir versiyon var ve ona Çılgın Bilimci paradoksu diyorum. Filmlerde bilimcilerin sık sık çılgın insanlar gibi gösterilmesini sevmiyorum, fakat bu örnekte doğru. Bu çatlak bir paradoks yaratmakta kararlı, hayatına mal olsa bile. Bir şekilde bir solucan deliği inşa ettiğini düşünün, sadece bir dakika geçmişe uzanan bir zaman tüneli. Solucan deliğinden bakarak bilimci bir dakika önceki kendisini görebilir. Peki bilimci solucan deliğini daha önceki kendini vurmak için kullanırsa ne olur? Şimdi ölüdür. Peki tetiğe kim bastı? İşte size paradoks. Akla hiç yakın gelmiyor. Kozmologlara kâbuslar gördüren türden bir durum bu.

 

Bu tür bir zaman makinesi, bütün kainata hâkim olan temel bir kuralı ihlal edecektir - yani nedenlerin sonuçlardan önce gerçekleştiği ve bunun aksinin mümkün olmadığı kuralını. Ben şeylerin kendisini imkânsız kılamayacağına inanırım. Eğer kılabilselerdi, bütün kainatı kaosa sürüklenmekten hiçbir şey alıkoyamazdı. Bu yüzden bence daima paradoksu engelleyen bir şey oluyor. Bir şekilde, bilincimizin kendisini, niye asla kendi kendini vurabildiği bir durumda bulmayacağının bir nedeni olmalı. Ve bu durumda şunu üzülerek söylemeliyim ki, sorun solucan deliğinin kendisi.

 

Sonuçta buna benzer bir solucan deliğinin var olamayacağı kanaatindeyim. Ve bunun nedeni de geri bildirim (feedback). Eğer bir rock müzek konserine gittiyseniz, bu cırtlak sesi muhtemelen tanırsınız. Bu geri beslemedir. Bunun nedeni de basittir. Ses mikrofona girer. Kablolar üzerinden taşınır, amplifikatör tarafından daha yüksek hale getirilir ve hoparlörlerden çıkar. Fakat hoparlörlerden çıkan sesin çok fazlası mikrofona geri giderse, her defasında daha da yükselen bir spiral dahilinde tekrar tekrar döner. Eğer bunu durduran olmazsa, geri besleme ses sistemini imha edebilir.

Partiye gelemediniz, değil mi?

Aynısı, sesin yerine radyasyonu koyduğumuzda solucan deliğinde de gerçekleşecektir. Solucan deliği genişler genişlemez içine doğal radyasyon sızacak ve bir döngü söz konusu olacak. Bunun geri bildirimi, solucan deliğini yok edecek kadar güçlü olacaktır. Dolayısıyla minik solucan delikleri varolmayı sürdürse ve belki de bir gün nüfus patlamalarıyla gündeme gelseler de, zaman makinesi gibi bir getiri, yakın zamana kadar söz konusu değil. Partime zamanında gelen kimsenin olmamasının gerçek sebebi de bu olsa gerek.

Solucan delikleri aracılığıyla ya da herhangi başka bir biçimde geçmişe yolculuk muhtemelen imkânsız, zira imkân dahilinde olması paradokslara yol açacaktır. Ne yazık ki, geçmişe yolculuk hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Dinozor avcıları için ne büyük hayal kırıklığı ve tarihçiler için ne büyük rahatlama.

 

Fakat hikâye henüz bitmiş değil. Bu durum bütün zaman yolculuklarını imkânsız kılmıyor. Zaman yolculuğuna inanmayı sürdürüyorum. Geleceğe doğru zaman yolculuğuna.

 

Zaman bir nehir gibi akıyor ve öyle görünüyor ki her birimizi zamanın şimdisiyle acımasızca sürüklüyor. Fakat zaman, başka türlü bir nehir. Geleceğe yolculuk için anahtar olabilecek yapısıyla bu nehir, farklı yerlerde farklı

hızlarda akıyor. Bu fikir ilk defa 100 yıl kadar önce Albert Einstein tarafından öne sürülmüştü. Zaman akışının yavaşladığı ve hızlandığı yerlerin varlığını fark etmişti. Kesinlikle haklıydı. Ve ispatı zihnimizde. Uzayda.

 

Bu ispat Küresel Konumlama Sistemi (Global Positioning System, GPS). Dünyanın çevresinde bir uydular ağı var. Bu uydular, uydu dolaşımını mümkün kılıyor. Fakat bunlar zamanın uzayda Dünya'dakinden daha hızlı aktığını gösteriyor. Her uzay aracının içinde özel bir saat var. Fakat bu kadar kesin olmakla beraber, her gün saniyenin milyarda üçü civarında aksama söz konusu. Sistem bu sürçmeyi düzeltmek zorunda, çünkü aksi halde bu ince fark bütün sisteme mal olacak ve her GPS aracının günlük 10 kilometre kadar Dünya'dan uzaklaşmasına yol açacak. Bunun sonucunda ortaya çıkacak kargaşayı tahayyül edebilirsiniz.

 

Karadelik doğal zaman makinesi

Bu sorun saatlerle ilgili değil. Daha hızlı işlemelerinin sebebi zamanın uzayda Dünya'dakinden daha hızlı akması. Ve bu sıradışı etkinin sebebi Dünya'nın kütlesi. Einstein Dünya'nın kütlesinin zaman üzerindeki etkisini ve nehrin ağır akan parçası gibi yavaşladığını fark etmişti. Nesne ağırlaştıkça, zaman üzerindeki etkisi de artıyor. Ve bu korkutucu gerçeklik geleceğe yolculuğun kapısını aralayan şey.

Samanyolu'nun merkezinde, bizden 26 bin ışık yılı uzakta galaksinin en ağır nesnesi bulunmakta. Bu süperağır kara delik, dört milyon güneşin çarpışıp bütün çekiminin tek bir noktada yoğunlaştığı kütlesel bir güce sahip. Kara deliğe yaklaştıkça hissedilen yerçekimi şiddeti de artıyor. Yeterince yaklaşıldığında, ışık dahi bu çekim şiddetinden kaçamaz. Bu tarz bir kara deliğin zaman üzerindeki ağırlaştırıcı etkisi galaksideki herhangi bir şeyden çok

daha dramatik bir etkiye sahip. Bu durum onu doğal bir zaman makinesine dönüştürüyor.

Herhangi bir uzay gemisinin, bu kara deliğin yörüngesinde dolaşarak bu fenomenin avantajlarından faydalanabileceğini düşünmek istiyorum. Eğer uzayla ilgili bir merci bu görevi Dünya'dan kontrol ediyor olsaydı, bir tam devrin 16 dakikaya mal olacağını gözlemleyecekti. Fakat güvertede duracak kadar cesur insanlar için, bu ağır nesneye yeterince yaklaşıldığında, zaman yavaşlayacaktır. Ve buradaki etki, Dünya'nın yerçekimsel kuvvetinden çok daha büyük olacaktır. 16 dakikalık tur için tecrübe edilen gerçek zaman 8 dakika olacaktır.

 

Etrafında tekrar tekrar dolaştıkça, kara deliğin uzağındaki insanlar zamanın sadece yarısını deneyimlemiş olacak. Gemi ve tayfası zamanda yolculuk ediyor olacak böylece. Kara deliği 3 ya da 5 yıl boyunca turladıklarını düşünün. Herhangi başka bir yerde 10 yıl geçmiş ve dünyadaki herkes onlardan beş yıl daha fazla yaşlanmış olacak.

 

Hızlı, hızlı, çok daha hızlı

Dolayısıyla kütlesel devasalıkta bir kara delik zaman makinesi gibi davranıyor. Fakat elbette ki bu tam olarak pratik sayılamaz. Solucan deliklerine nazaran, paradoks içermeyen avantajları olduğu açık. Ve dahası kendisini ani bir geri bildirimle yok etmiyor. Fakat epey tehlikeli. Hayli uzak bir mesafe ve bizi gelecekte çok uzak bir ana götürmüyor. Neyse ki zamanda yolculuğun başka bir yolu daha var. Ve bu yol, gerçek bir zaman makinesine dair en iyi ve son umudumuz.

 

Yapılması gereken şey, hızlı, çok hızlı yolculuk etmek. Kara deliğin içine hapsolmaktan kaçınmak için gereken hızdan bile fazla bir hızda. Bu, evrenle ilgili bir diğer garip hakikatle ilgili. Işık hızı olarak bilinen, saniyede 270 bin kilometre yol alan kozmik bir hız var. Bu hızı geçebilecek hiçbir şey yok. Bilimin en yerleşik ilkelerinden birisi bu. Buna inanın ya da inanmayın, ışık hızına yakın bir yolculuk sizi geleceğe taşıyacaktır.

 

Gerekçesini açıklamak için, bilimkurguya özgü bir taşıma sistemi hayal edelim. Doğruca Dünya'nın çevresinde giden, süperhızlı trene ait bir yol düşleyin. Bu sanrısal treni ışık hızına mümkün olduğunca fazla yaklaşmak ve zaman makinesinin nasıl bir şey olduğunu görmek için kullanacağız. Güvertede, geleceğe tekyönlü biletleriyle yolcular olacak. Tren gitgide hızlanıyor. Ve kısa sürede tekrar tekrar Dünya'nın etrafında dönmüş oluyoruz.

 

Işık hızına yaklaşmak, Dünya'yı oldukça hızlı biçimde turlamak anlamına geliyor. Saniyede 7 defa. Fakat trenin mevcut gücü ne olursa olsun, fizik kuralları ışık hızına ulaşmasına izin vermeyecek. Bunun yerine ışık hızına epey yaklaştığını söyleyelim. Bu durumda sıra dışı bir şey olacak. Zaman, güvertede Dünya'nın geri kalanına nazaran daha yavaş akmaya başlayacak, tıpkı kara deliğin civarında olduğu gibi; sadece biraz daha ağır. Trendeki her şey ağır çekimde.

Bu hız limitini korumak için böyle oluyor ve nedenini görmek çok zor değil. Trene doğru koşan bir çocuk düşünün. Onun ileriye doğru hızı trenin hızına eklenmiştir ve hız sınırı böylece kazara aşılamaz mı? Yanıt, hayır. Tabiat kanunları, trendeki zamanı yavaşlatarak bu ihtimali ortadan kaldırır. Bu çocuk sınırı aşmak için gerekli hızda koşamayacaktır. Zaman daimi olarak hız sınırını koruyacak biçimde yavaşlamaktadır. Ve yıllar sonrasına yolculuk ihtimali bu hakikatten kaynaklanıyor.

 

Trenin istasyonu 1 Ocak 2050'de terk ettiğini varsayalım. 2150 yılbaşı gecesinde geri dönünceye kadar 100 yıl tekrar tekrar Dünya'nın etrafında dönecek. Yolcularsa trenin içinde olmaları sebebiyle sadece bir hafta yaşamış olacak. Ve nihayet trenden indiklerinde bıraktıklarından hayli farklı bir dünya bulacaklar. Bir hafta içerisinde 100 yıl ileriye gitmiş olacaklar. Bu hızda bir tren yaratmak şüphesiz hayli imkânsız. Fakat biz, bu trene çok benzeyen bir şeyi, dünyanın en hızlı parçacığını CERN'de inşa ettik.

Yerin derinliklerindeki 28 kilometrelik tünel trilyonlarca küçük parçacığın akıntısından oluşuyor. Güç düğmesine basıldığında, saniyenin onda birinde durma noktasından saatte 100 bin kilometreye kadar hızlanıyorlar. Gücü artırdıkça parçacıklar gitgide hızlanıyor ve tünelin etrafında saniyede 11 bin defa dönmüş oluyorlar (neredeyse ışık hızı). Fakat tren gibi, nihai hıza yalnızca yaklaşıyorlar. Sınırın yüzde 99.99'unu aşabiliyorlar sadece. Ve bu olduğu zaman, onlar da zamanda yolculuğa başlamış oluyor. Bunu çok kısa süreli canlı parçacıklar olan pi-messonslar sayesinde biliyoruz. Bu canlılar normalde saniyenin 25 milyarıncı anından sonra bölünürken, tünel içinde ışık hızına yaklaştıkça 30 kat daha uzun yaşıyor.

Aşamalı olarak hızlanacak

Gerçekten bu kadar basit. Geleceğe yolculuk etmek istiyorsak yapmamız gereken sadece hızlanmak. Gerçekten hızlanmak. Ve bana öyle geliyor ki bunu ancak uzaya giderek yapabiliriz. Tarihteki en hızlı insanlı araç Apollo 10'dur. Saatte 40 bin kilometrelik hıza ulaştı. Fakat zamanda yolculuk için bunun 2 bin katı hızlanmamız gerekiyor. Ve bunun için de daha büyük bir gemiye ve hakikaten esaslı bir makineye ihtiyacımız var. Gemi, devasa yakıtı alabilecek ve ışık hızına yaklaşan ivmeye varabilecek büyüklükte olmalı. Kozmik hızdan faydalanabilmek 6 yıllık yakıtı gerektiriyor.

Başlangıç ivmelenmesi geminin büyüklüğü ve ağırlığı sebebiyle yumuşak olacak. Fakat aşamalı olarak hızlanacak ve kısa sürede devasa mesafeleri kat edecek hale gelecek. Bir hafta içerisinde dış gezegenlere ulaşmış olacak. 2 yıl sonra ışık hızının yarısına ulaşacak ve güneş sistemimizin dışına çıkmış olacak. 2 yıl sonra hızı, ışık hızının yüzde 90'ına ulaşacak. Dünya'dan 50 trilyon kilometre uzakta ve hareketinden 4 yıl sonra, gemi zamanda yolculuk etmeye başlayacak. Gemideki zamanın her dört saatinde, Dünya'da iki saat geçecek. Kara deliğin yörüngesindeki uzaygemisi örneğinde olduğu gibi.

Ve 2 yıl daha sonra, gemi azami hızına ulaşacak ve ışık hızının yüzde 99'una denk gelecek. Bu hızda, gemide tek bir gün Dünya zamanında bir yıla tekabül edecek. Gemimiz tam anlamıyla geleceğe uçuyor.

 

Zamanın yavaşlıyor oluşunun başka bir yararı daha var. Bu bizim teoride bir ömür boyunca sıra dışı mesafeleri katedebileceğimiz anlamına geliyor. Galaksinin bir ucuna yolculuk sadece 80 yıl sürecek. Fakat yolculuğumuzun gerçek kerameti bize kainatımızın ne kadar garip olduğunu gösteriyor olması. Zamanın değişen oranlarda ve yerlerde ilerlediği bir kainat bu. Küçük solucan deliklerinin etrafımızı sardığı bir kainat. Ve en nihayetinde, fizik bilgimizi, dördüncü boyut üzerinden hakiki zaman yolcuları olmak için kullanabileceğimiz bir kainat.

 

Kaynak:ekolay.net

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

stephen hawking ile çocukken çok dalga geçsem de şuan en saydığım insanalrdan biridir.. zaman makinesi konusunda çocukken aynı şeyleri düşünmekteydim.. mcscream gibi not bırakmalar:D.. yok wormhole ların özellikleriyle ilgili teoriler.. 5. snıfta çok uğraşmıştım bu konuda.. ve yıllar sonra öğrendim ki büyük bilim insanalrı da benimle aynı fikirde.. öncelikle zamanın göreceli olduğu kavramı 8 yaşımdan beri aklıma yatan bir kavram.. hiçkimse anlatmamasına rağmen sırf farklı yerlerde saate bakarak zamanın görecesini kavramıştım.. ben bu konuda albert einstein ın yanında nikola teslanın görüşlerine de oldukça önem veririm.. unutmayalım ki edison ampulu bulduğunda nikola tesla kıtalar arası wireless i bulmuştu.. 1800lerin sonlarından bahsetmekteyim dostlar.. ve aynen küçükken 3 boyuttan ayrı insanın algılaması gerken boyutlar olduğunu, tahmin edemiyeceğimiz renkler olduğunu düşünürdüm.. 4. boyutun zaman olacağı açıkçası aklıma gelmemişti.. zaman makinesi yaratma fikri ise bana aslında televizyondan değil arkadaşalrımın bir yalanından bulaşmıştı.. yeraltında bir depoyu gösterip kapısına kadar gelip aralayıp içeri bakıp korkmuş ayağına yatıyorlardı :D ben de buna inanmıştım en başta tabiki.. aslında mantıklı geldiğinden değil de fantastik geldiğindendi.. orada dinazorların ve çakmaktaşların olduğunu iddia ediyorlardı..:D yaşım küçük olmasına rağmen o günümü sırf düşünmeye harcadığımı hatırlıyorum.. zaten eve dönüp televizyon izlemeyi istememiştim.. annem kızar diye.. eskiden çok kızgın biriydi :D.. o an 2 kavram kafama takıldı 1. si bir kapıya böyle nitelikler yüklenebilirmi?? ikincisi ise ya ben aslında bir böceksem ve uyku hastalığındaysam rüyamda bunları görüyorsam.. yani anlayacağınız reailite kavramı.. ve o gece bunu ölçmek için babamın koltuğun arkasından gizlice saçını çekiştirdim.. plan şuydu.. eğer gerçekten babamsa en fazla kızardı.. ama değilse bıkmışlığı yüzünde görmem gerekirdi.. rol oynamaktan bıkmışlığın ifadesini.. daha sonraları büyüdükçe zamanda olan olayların gelecekteki reailiteyi etkilediği yönünde düşüncelerim vardı.. diğer bir sözle gelecek değişkendir.. üstelik kanıtım da vardı.. aile problemlerimi ele alıp eğer bu böyle olmasa ne olurdu gibisinden düşünüyordum.. dert bol olunca materyal de boldu.. fakat daha sonra dini öğretilerle kader kavramını öğrendim.. uzun zaman buna şüphesiz inandım.. fakat kader kendi başına saçma bir kavramdı.. kararsızlık anındaki seçimlerin standartlığı kafama yatıyordu ama tam o vakit o saniyede öleceksin sözleri hiçbirzaman kafama yatmadı.. izafiyet teorisini okuduktan sonra aklıma sadece bir soru işareti takıldı.. peki ya hızlanan cisimler hangi realiteye göre gökten başka bir zamanda düşeceklerdi.. düşmenin varolduğu başka bir deyişle yerçekiminin varılan paralel evrende varolacağı ne malumdu.. ve şimdi sizlere soruyorum; 4. boyutta yapılan oynamalarda 3 boyutun sabitliği kesin midir??

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

geçmişe yolculuk mümkün değil diyor yazıda..düşününce bugün,geleceğin geçmişi ise geleceğe giden birisi (yolculuk mantığını düşününce) geri dönmek zorunda ve bu geri dönüş bir tür geçmiş yolculuğu olmaz mı ?

 

Neden geri dönmek zorunda olduğunu anlamadım ben.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

zaman yolculuğu neden yapılır ki?.."gidilip dönülemeyecek" bir sonuca sahip bir icat sanırım işlevsiz olur..bundan 500 yıl sonraya gidip dönülmezse örneğin, gidenlerin akibeti bile belirsiz kalır. bu teferruatı atladık diyelim..geçmişe gidebilir olmak bu günü nasıl değiştirir dönülemezse ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ama ortada bir icat yok. Şuan mümkün olan şey de zamanda yolculuk değil teorik olarak. Bu sadece zaman aşımından kaynaklanıyor. Zaten teferruatı atlayıp buna bir yolculuk gözüyle bakmak çok yüzeyse olur ve hiçbirşey çıkaramayız. Geçmişe gitmek şu yolla imkanmsız görünüyor, yani bugün değiştirilemez şuanki bilgimize göre. Geleceğe gitmiyoruz normalde, sadece zaman aşımı oluytor ve diğer insanların gelecek diye tanımladığı bir sonraki ana daha çabuk ulaşıyoruz. Nasıl geri dönebiliriz ki? Bir tuş yokki basıp dönelim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar sorumu cevaplayabilen var mı?? geleceğe yapılacak bir yolculuk düşündüğümüzde; realite olgusu ne durumda olur.. biz gerçekten yolculuğa başladığımız evrenin geleceğine mi varmış oluruz yoksa başka paralel bir evrende mi yaşamış oluruz??

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Paylaşım için çok çok teşekürler. sonuna kadar merakla okudum.

@sevgili Persephone,sanırım sorun anlaşılmamış ancak ben senin ne demek istedigini anlıyorum hocam.

Zaten bu ''zamanda yolculuk'' düşüncesi içinde birçok paradoksu barındırıyor. inan benimde aklıma yuzlercesi geliyor.Fakat bende boyle birşeyin(zamanda yolculugun) olabileceğini düşünüyorum.

düşünmeme gerek bile yok zaten mevcut teoriler, ve Hawking bunu destekler durumda.

Hakikaten geleceğe gidip dönemeyeceksek geri günümüze,kesinlikle bunu yapmak istemezdim ve benim gibi birçok insanda kullanmazdı sanırım:) ve buda senin dediğin gibi makina'yı işlevsiz kılardı..

Olacak olanları,paradoksları düşününce insanın tüyleri diken diken oluyor. :S.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Geleceğe yolculuk denen şeyde gidip gelecekteki halinizi göremezsiniz. Çünkü aslında siz mesela 10 yıl gittiyseniz 10 yıldır ortada yoksunuzdur. O yüzden birşeyler ortadan kalkmaz. Ne teknoloji gelişmiştir topluca gidildiğinde ne başka birşey. Sadece çevre değişir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Geleceğe yolculuk denen şeyde gidip gelecekteki halinizi göremezsiniz. Çünkü aslında siz mesela 10 yıl gittiyseniz 10 yıldır ortada yoksunuzdur. O yüzden birşeyler ortadan kalkmaz. Ne teknoloji gelişmiştir topluca gidildiğinde ne başka birşey. Sadece çevre değişir.

 

Yaa bilemiyorum çok karmaşık bir konu. senin soylediklerinde kafamı karıştırıyor. başka okuduklarımda :D.ama en meşhurundan bir örnekle,''olasılıksız'' kitabını okuduysan gelecekle ilgili milyonlarca olasılık vardır. Yani bu olasılıklardan kendimizle ilgili olanların birçoğunda ölüyoruzdur,birçoğunda yaşıyoruz,birçoğunda farklı farklı sonuçlara neden olacak seçimlerde bulunuyoruzdur. Örnek olarak; 'Eger bir parayı fırlattığımda bunu etkileyen tüm fiziksel faktörleri hesaplayabilseydik, örneğin elimin açısı, yerden yüksekliği, parayı fırlatmak için ne kadar güç kullandığım, rüzgâr veya hava akımı, paranın alaşımı falan gibi, o zaman yazı mı tura mı geleceğini yüzde yüz bilebilirsin. Çünkü bu para da, diğer her şey gibi, Newton'un mutlak olan fizik kurallarından etkileniyor.

 

Dolayısıyla, ben 10 yıl sonra'ya gittiysem ben 10 yıl sonra ne halde olacağımı her türlü olasılık halinde görebilirim. 10 yıl gidince sadece çevre değişir gibi bir yaklaşım en azından benim mantığıma ters düşüyor. 10 yıl sonraya gidincede '' geleceğe gittiğin'' için kendini görürsün...

 

Buda bi teori işte... :S

 

peki bir paradoxta ben ortaya atıyım :

 

Herhangi bi adam 15 yıl geleceğe gitti ve kendisiyle konuştu ve geri şimdiki zaman döndü.

gerçek olarak 15 yıl geçtikten sonra bu adam o an gelince gene kendisiyle konuşmayacakmı ?

çünkü böyle birşey gerçekleşmişti. :S. peki 15 yıl sonra kendisiyle konuşuyorken gerçek kendisi ''kendisi'' ise, o an gelen zaman içindeki bi kopyasımı oluor ? :S. wtf ? :s

Aslında bu hawking'İn ''adam'ın kendisini vurma'' paradoksuyla aynı oldu. :S :D

 

yada diyelim ben 10 yıl geleceğe gittim birini vurdum ve döndüm.

Geleceğe gitmek diye bişey olmasaydı bunu yapamayacaktım.Acaba benim benim gerçek geleceğimde, geleceğe gitmek varmış diyemezmiyiz. ?

:S.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dolayısıyla, ben 10 yıl sonra'ya gittiysem ben 10 yıl sonra ne halde olacağımı her türlü olasılık halinde görebilirim. 10 yıl gidince sadece çevre değişir gibi bir yaklaşım en azından benim mantığıma ters düşüyor. 10 yıl sonraya gidincede '' geleceğe gittiğin'' için kendini görürsün...

 

Senin dediklerin kurt deliği ile yolculukta geçerli ama kurt delikleri mmin milyarda birinden daha küçük çatlaklardan ibaret. Benim dediğim ise hız ile zaman aşımı yapmak. Zaman aşımı yaparsan sadece hızlanıyorsun ve geleceğe de gitmiyorsun sadece zamanı hızlı yaşıyorsun. Bu yüzden de tek sen varsın ve hiçbirşeyden etkilenmezsin o kadar da acayip bir durum değil.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yanlış düşünüyorsun. geleceği kendinden soyutluyorsun. Sanki ''zaman''dan, bizden ayrı hareket eden bir olguymuş gibi bahsediyorsun. yani diyosunki; ben geleceğe gidiyorum ama gittiğim gelecekte başka bir ben yok, öyleyse gittiğin gelecekte diğer insanlarında olmaması gerekmiyor mu ? çünkü henüz onlarda 10 yıl sonrada değiller ? öyleyse gittiğin ''gelecek'' değildir zaten o başka bişeydir. ''gelecek'' kavramını iyi irdelemek lazım burada;

''Gelecek'' demek olacak olan şeyler demek. sen 10 yıl sonraya gittiğinde ''olmuş''ları göreceksin. Sen 10 yıl sonraya gittiğinde, ''zaten 10 yıl sonrası henuz gerçekleşmediği için,hiçbir şey göremem,hiç kimseyide bulamam.'' diyorsun, Tabi buda bi hipotez...

Ama bu zamana kadar anlatılan geleceğe gitme öngörüleriyle tamamen ayrı bir düşünce yapısında:)..

Öyleyse sana göre Geleceğe gitsem bile,yani 10 yıl sonrasına, hiçbirşeyi bilemem ve göremem. sadece zaman değişmiş olur. ancak bu zaman sadece benim için değiştiği için,kendimden başka hiçbir şeyde bulamam. ? :S.

Bu da ''hiç''liğe gitmek değilmidir. ? dolayısıyla 10 yıl sonrasında bir dünyayıda göremeyeceksin,bir güneşide. çünkü onlarda 10 yıl sonrasında değiller. 10 yıl sonrasına giden sadece benim.

bu durmda uzay-mekan içinde kayıp mı olacağız ? ...

ilginç doğrusu..

 

yok biraz daha bu şekilde devam edersem iyice karışacak :D. yukardakileri yazarken aslında ''sesli düşündüm'' derler ya, öyle yaptım, düşündükçe yazdım ama hakkaten insanın tırlatmasına yetecek konular. Yani, O kadar grift ve komplike konularki bunlar,heryere gidebilir olay. :S bilemiyorum...

 

yani ben hiç senin gibi düşünmemiştim ,ilginç :S

 

neyse ''görmeden bilemeyiz'' demekle yetiniyorum :D.

ama söylediğim gibi hocam, ben sana katılmıyorum :S.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

'' Tek sen varsın o da geleceğe giden sen ve geleceğe gittiğinde de başkasını bulamazsın. '' Bu yazdığından benim anladığım bu olur kusura bakmada...

Dediğinde anlaşılmayacak bişey yok,Anlayıp anlamadığım kanısına nası vardın çok merak ediyorum. öyleyse boş boş saçmalamışım demektir... Şuna ''anlatamadım'' desen daha kibar olurdu.

 

Tamam şu son iletin'den ne anladığımı açıklayım; Senin mantığına göre : geleceğe sadece ben 10 yıl sıçrama yapıyorsam şimdiki zamanda yok oluyorum, ve atıyorum annem babam falan beni 10 yıl boyunca görmüyor,onlar 10yılı normal bensiz geçirirken,ben sıçrama yaptığım için 10 yıl sonra aniden onların karşısında bitiveriyorum ? dolayısıyla 10 yıl benim için sadece çok hızlı geçmiş oluyor yaşlanmıyorum vs... ama diğer herkes,herşey 10 yıl yaşlanmış... doğru anlamışmıyım ? :D. Ayrıca söylediklerinde de doğruluk payı olabileceğini ''bu da bir hipotez tabiki,,görmeden bilemeyiz'' diyerek belirttiğimi düşünüyorum...

 

Dediğim gibi bunlar kafa karıştırıcı şeyler, bu geleceğe gitme olayının şimdilik nasıl bişey olacağını asla bilemeyeceğimiz için bu tartışmanın biyere varmıyacağından dolayı burda bitmesini diliyorum. çünkü hakkaten ucu biyere gitmeyecek :D.

 

adios..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İlk olarak kara delikler içine aldığı herşeyi yutar fizik teorileri böyle yutunca ne olduğu belli değil çünkü gidiepte geri dönen yok zaten geri gelmek imkansız olduğu söyleniyor ve karadelikler birşeyi içine aldıktan sonra ne olduğuda belli değil geri dönmesi imkansız olan teoride tabi böyle bi yola kim çıkmak ister süpheli...zaman da hep ileri akar yani tek taraflı bir yönde ilerler böyel bi olay için sadece fiziğe güvenmek doğru değil bence...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ama biz karadeliklerden değil solucan deliklerinden bahsediyoruz. Fiziğe göre hiçbirşey pürüzsüz değildir. Uzay da değildir ve uzayın da pürüzleri, küçük çatlakları aşırı derecede küçük olan bu delikler. Şimdi zaman boyutu düz değildir kıvrımlıdır teoride. Bu delikler o kıvrımlardan bizi ileriye veya geriye atabilir. Zamanın akışının bunu etkileyeceğini sanmam.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu yolculuk mümkün değil bilim adamlarının varsayımları teoride mümkün ama gerçekte olay tamamen başka bir şekildedir . neden mi? zaman görecelidir ve üstelik herşey an içinde tek noktada meydana gelir(tek nokta tüm evreni kapsar) hem geçmiş hem gelecek tek anda mevcut.belli teknikler bulunarak geçmişe yada geleceğe sarkılabilinir sadece ama bu zihnin algısal ilizyonu olur sadece yani olduğunuz anda geçmişe yada geleceğe gitmezsiniz ama bilinciniz oralara erken yada gecikmeli anlarla sarkar. bunun dışında zamansızlık vardır ki bu ise materyalize varlıkların algı sınırlarının dışındadır.sadece demateryalize benlikler tarafından algılanabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

mazur görün sadece nacizane bildiklerimi açıklamak istedim sorunuza cevap vereyim zaman görecelidir lafından kastım belli bir zaman kesitini daha fazla yada daha az algılamak ve yaşamak mümkümdür anlamındaydı. 10 saniyeye 10 saati sığdırabilirsiniz ya da tam tersi tabi sadece zihinsel ortamda. neden böyle dediğimide söyleyeyim yani diğer zamanlara sarkamamanın sebebi an içinde herşey değişim içindedir atomların yapısına kadar ve buda demektirki mutlak bir gelecek tasarlanamaz yani diyelimki geleceğe gideceksiniz , şimdiki anda mevcut fiziksel sartların sekillendireceği bir ileri tarihten bahsediyoruz . demek oluyorki o ileri tarihin nasıl olduğunu bu an içindeki değişimler belirliyor peki ozaman herşey değişim halindeyse nasıl olurda kesinleşmiş bir gelecek mevcut olur bende bunu sorayım öyleyse. (elbette çok büyük olaylar hariç ki onlar ilahi takdirin neticeleri yoksa kehanetleri açıklayamazdık)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

mazur görün sadece nacizane bildiklerimi açıklamak istedim sorunuza cevap vereyim zaman görecelidir lafından kastım belli bir zaman kesitini daha fazla yada daha az algılamak ve yaşamak mümkümdür anlamındaydı. 10 saniyeye 10 saati sığdırabilirsiniz ya da tam tersi tabi sadece zihinsel ortamda. neden böyle dediğimide söyleyeyim yani diğer zamanlara sarkamamanın sebebi an içinde herşey değişim içindedir atomların yapısına kadar ve buda demektirki mutlak bir gelecek tasarlanamaz yani diyelimki geleceğe gideceksiniz , şimdiki anda mevcut fiziksel sartların sekillendireceği bir ileri tarihten bahsediyoruz . demek oluyorki o ileri tarihin nasıl olduğunu bu an içindeki değişimler belirliyor peki ozaman herşey değişim halindeyse nasıl olurda kesinleşmiş bir gelecek mevcut olur bende bunu sorayım öyleyse. (elbette çok büyük olaylar hariç ki onlar ilahi takdirin neticeleri yoksa kehanetleri açıklayamazdık)

 

Herşey değişim halinde olabilir ama zamana bir müdahale olmadıkça gelecek son halini almıştır zaten. Bu filmlerde birinin geçmişe dönüp herşeyi değiştirdikten sonra yok olmasındaki mantıksızlık gibi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...