Jump to content

“El Loco” da gitti...


chesterfield

Önerilen Mesajlar

http://i2.cdn.turner.com/si/2008/writers/sebastian_perez_ferreiro/10/21/higuita.watn/rene-higuita-1.jpg

 

Futbol tarihinin en renkli simalarından, Kolombiyalı kaleci Rene Higuita, ülkesinde düzenlenen bir jübile maçıyla, 43 yaşında sahalara veda etti.

 

Higuita, sadece sahalarda bir kaleci için pek alışılmadık hareketleriyle değil, uyuşturucu kullanımı, hatta baronlar arası fidye alışverişleriyle de gündeme gelmiş, bu yüzden futbol yaşamı kesintilere uğramış olsa ve kendisine “El Loco” unvanını kazandıran hareketlerinin böyle bir bağımlılığın eseri olduğu dillendirilse de, işin önemli olan kısmı başkaydı. “El Loco”luğu, 35 metreden gol yemesinden de değildi.

 

Annesinden aldığı soyadıyla Higuita, bir “el loco”ydu, “deli, manyak, kaçık adam”dı, çünkü endüstriyel futbolun çimlere hâkim olduğu dönemde aslolan kazanma hırsına karşı, o, eğlenceyi, gösteriyi, tribünlere “aa!” dedirtmeyi temsil ediyordu. Kafasına göre takılan bir kaleciydi Higuita. Aklına eser, kaleyi filan bırakır orta saha mücadelelerine girer, rakipleri çalımlamaya kalkar, karşı kalede gol arar, eline gelen topu kolayca tutmayı kendine yedirmez, bir acayiplik yapardı. Hırsın, disiplinin dünyasında, hele de bir kaleci mevkiinde, yaratıcılık ve seyir zevki, pek tahammül edilecek şeyler değildi. Ne eğlenmeli, ne eğlendirmeliydi, kazanmak için oynamalıydı. Gol kralı olan bir kaleci! Yoo, “el loco”luğun bu kadarına da katlanılamazdı... Halbuki, okul takımında gözde bir forvetti Higuita ve kalecileri sakatlanınca yerine geçmiş, orada da hüner sergilemişti. Bu ikisini birleştirmesinden doğal ne vardı, üstelik, üç direk arasında bir hücrede durup duracak yapıda da değildi, sıkılıyordu...

 

Yakın geçmişin ve günümüzün futbolu için affedilmez bulunan özellikleri, seyirciler için tribüne koşma sebebiydi aslında. Bu yüzden, 1990 İtalya Dünya Kupası’nda, Kolombiya milli takımının kalesindeyken, hiç ilgisiz bir alanda rakip çalımlayayım derken Kamerun’lu oyuncu Milla’ya topu kaptırıp golü yediğinde ve ülkesi elendiğinde, sempatisinden zerrece bir şey kaybetmemişti. İngiltere ile özel karşılaşmada, üzerine gelen topu amuda kalkıp ayaklarıyla uzaklaştırması, literatüre “akrep vuruşu” olarak geçmiş, "laubalilik arşivi"nde değil, unutulmaz görüntüler arasında yer almıştı (pozisyon zaten ofsayttı ayrıca).

 

Higuita, Kolombiya yoksulları gerçeğini her frsatta dile getirmekten de geri durmamış, bir politik söylem tutturarak da keyifleri kaçırmıştı.

 

Bu ayrıksı “manyak”, artık endüstriyel futbola batmış bir kıymık gibi çimlere çıkmayacak. Sevinsinler. Biz, futbolu bize sevdiren, bir oyun olduğunu gösterenlerden bir “El Loco”yu daha yitirdiğimize üzüleceğiz...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...