Jump to content

Yakılan Kitaplar


roxelane

Önerilen Mesajlar

Gezen bilir; Efes çok ilginç bir kenttir. Öncelikle capcanlıdır bu gizemli antik şehir. Hemde içinde hala insanlar yaşıyormuşcasına... Sanki geceleyin, öreni ziyarete gelen son gezgin de aracına binip gittiği zaman, kentin gerçek sahipleri biryerlerden çıkıp evlerine yerleşiyor ve tüm gece boyunca normal bir yaşam sürdürüyormuşcasına tastamamdır. İlginçlikler bununla da sınırlı değildir. Öyle çok şaşırtıcı nokta vardır ki Efes'te... Örneğin Efes Artemisi'nin dev heykelinin -üzerinde en küçük bir çizik bile olmadan- toprağa gömülü halde bulunması (hemde kente hakim olan Hristiyanlar eski tanrı heykellerini paramparça ettiği halde); evlerdeki sıcak su tertibatı Ve Mermer caddedeki ayak izi!..

 

Bu ayak izinin öyküsü çok enteresan: İz, şehrin en iyi ve en çok aranan fahişesinin sol ayağının iziymiş. Bu hanım kente yeni gelenlerin kendisini kolayca bulabilmeleri için izi bir çeşit yön tabelası niyetine koymuş oraya; çünkü parmakların ucu 100 m. ilerdeki genelevi gösterir konumda. İzin yanında bir kavşak işareti, bir taç ve bir kalp de var. Arkeologlar bu antik reklam panosunun yorumunu şöyle yapıyorlar: "Kraliçeler kadar güzel olan benim aşkımı istiyorsanız kavşakta soldaki eve gelin!"

Tüm bunların yanı sıra Efes kentinin yegane genelevi, şehrin tek kütüphanesi ile karşı karşıyadır! Pagan inançların egemen olduğu şehir devletlerinde kütüphaneler ile tapınakların karşı karşıya olması görülmedik şey değil. Gerçi imana dayalı bir olgu olan din ile, sorgulayıcı bir olgu olan bilginin kolkola görülmesi yeterince çarpıcıdır; ama bir kütüphanenin genel ev ile karşı karşıya olması... Ve çevredeki "mebzul" miktardaki tapınak... Din, bilgi ve cinsellik yanyana, içiçe. Biz, bilgi sörfü yapılan bir çağın modern insanı için ne anlaşılmaz bir durum, ne kabullenilmez bir dejenerasyon. Oysa belirtmeden geçemeyeceğim; matbaanın keşfinin 1300 yıl öncesinde yaşayan o dejenere insanların kenti, antik çağların en büyük kütüphanesine de sahipmiş. Celsus kütüphanesine... İçinde rulolar halinde onbin cilt kitap taşıyan Celsus kütüphanesine... Rutubeti önlemek için etrafına aralıklı çift duvar örülmüş Celsus kütüphanesine... Kente Hristiyanlar sahip olunca bir yangın ile kül olan Celsus kütüphanesine...

Ah kütüphaneler, ah kitaplar; neler çektiniz şu insanoğlundan. En çok da insanların yaktıkları ateşlerden, çıkardıkları yangınlardan. Celsus kütüphanesi sadece tek bir örnek.

İspanyol kaşifler 16. yy.da Cortez öncülüğünde Orta Amerika’yı ele geçirdiklerinde onları bir dolu misyoner, bu yaban topraklarda yaşayan ilkelleri “adam” etmek için gemilerle Meksika körfezi dolaylarına doluştuklarında karşılarında görmeyi ummadıkları bazı uygarlıkları buldular: Aztekler. Din tarihine kanlı ayinleri ile geçmiş bu uygarlığı, onlara parmak ısırtacak kanlılıkta yağmalarken, engzisyoncu piskopos Diego de Landa, yerlilerin elindeki yüzlerce kitabı zorla toplayıp yakmaktaydı. Hazretin sayesinde Maya uygarlığından geriye bir iki sayfa dışında hiçbir orijinal eser kalmadı dense yanlış söylenmiş olmaz.

Yine Batıya dönelim, İskenderiye kitaplığına... Yunan, Hint ve İran elyazmaları ile dolu idi bu benzersiz kütüphane. Kitaplar Yunanistan ve Asya'nın çeşitli bölgelerinden binbir macera ile getirilmişti İskenderiye'ye. Ayrıca limana yabancıların girmesi beyana tabi tutulur ve her girenin yanında bir kitap getirmesi istenirdi. Ortalama 500.000 eser toplanmıştı kütüphanede. Sonraki zamanlarda, IV. yüzyılda, herşey çok, ama çok değiştiğinde, Serapium bölümü, kütüphanedeki kitapların Hırıstiyan inancına uymadıkları gerekçesiyle piskopos Theophilos tarafından yaktırıldı.

Ne yapılmak isteniyordu bu bilgi katliamıyla? Bu sorunun yanıtını Burak Eldem öyle güzel özetlemiş ki kitabında...

Marduk'la Randevu - Burak Eldem s.247

İskenderiye kütüphanesini yakıp yok ederek "pagan batıl inançlarına" savaş açan tek tanrılı "modern" insanlar, 4. ve 10. yüzyıllar arasında eski toplumların sahip olduğu bilgi birikimlerine ait her şeyi sistematik biçimde yok ettilaer. (...) Merkezinde düz bir dünyanın olduğu ve gezegenlerin onun çevresinde döndüğü Ptolemaios Evren modeli, tek tanrılığın şafağında üretilmiş, Yunan düşüncesindeki şaşırtıcı kofluklardan biridir.(...) Hıristiyan baskı döneminde yerleşen asılsız klişelerle bu insanların (eski pagan uygarlıkların) "ilkel, çok tanrılı, cahil" kitller olarak damgalanması, belki de tarihimize ve uzak atalarımıza yaptığımız en büyük haksızlıktır.

Haksızlık değil, belki de bir planın uygulanmasıydı yapılan... "o eski kültürlerin izlerinin ancak kitaplarının yok edilmesiyle silinebileceği" şeklinde özetlenecek olan bir plan...

Bizans imparatoru Teodosyus ise bu yakma işini "eline almışken yarım bırakmayan"lardan! Şöyle ki: Homeros'un el yazmalarını yakarken, hazır bir ateş yakıldı ya, ziyan olmasın diye Knidos Afroditi'ni de İstanbul'a getirtip yaktırıyor. Bu heykel ise aşk tanrıçasının en güzel heykeli olarak antik çağlarda nam salmış. Bir yarışmada bile birincilik ödülü var. Oysa bağnazlık gözleri kör etmeyegörsün, antik yazılar kadar heykeller de kurtulamaz ulu yöneticilerin ellerinden. Ardından VII. yüzyıl geldi. Herşey daha da çok değişti. "Fetih" zamanında Hz. Ömer bir baktı iskenderiye kütüphanesine ve dedi ki "buradaki kitapların içindeki bilgiler Kuran'da varsa bunları başka yerden öğrenmeye gerek yok; eğer Kuran'da yoksa burada yazılanları bilmeye gerek yok". Ve emretti: "Yakın hepsini!" Mısır fatihi Amr'ibnü'l-As buyruğu yerine getirdi. Yüzyıllardır biriktirilmiş, insan emeğinin, usunun ve cesaretinin simgesi olan, çoğu tek nüsha ile sınırlı kitaplar hamamlara dağtıldı; odun yerine kullanıldı. Böylece tarih, bu hamamların aylarca oduna gerek kalmadan ısındığını yazdı.

 

Elvin AZAR

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ulan benim buraya yazdıklarım neden siliniyor? afra tafra yapınca okey kendiniz din konusunda başlık açmayalım diosunuz yakında ilahiyatçılar vaaz vercek burda.. kimse sitemlerinizi çekmek zorunda değil burda.. kajmeran arkadaşıma da kendime göre bir cevap verdim yanlış anlamaz zaten

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Elvin Azar'ın bir kitabını okumuştum... Gerek anlatım tarzı gerek değindiği konularla beğendiğim bir yazar. Paylaşım için teşekkürler.

 

Yakılan kitaplar, yakılmaktan kurtulan ama bir şekilde yıllara meydan okuyamamış, yok olmuş eserler... Bugünümüzü inşa eden cahil fanatizmi şu anda yarınlarımızı da inşa etmeye çalışıyor. Önemli olan yakılanların ardından ağıtlar yakmak değil; henüz yanmamış olanlardan istifade edip, bunları yarınlara taşıyabilmektir...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir ideolojiyi, bir düşünceyi, bir inancı geniş bir kitlenin aklına yerleştirmek istiyorsan senden öncekilerilerin senin ideolojini, düşünceni, inancını desteklemeyen bütün kaynaklarını yıkman yada yok etmen gerekir öncelikle. İnsanların yaptığı en büyük yanlışlardan birisi kendi bildiğini koşulsuz şartsız doğru olarak kabul etmek ve kendi görüşü dışındakileri dışlamaktır. Tıpkı Hz. Ömer'in yaptığı gibi.

 

"buradaki kitapların içindeki bilgiler Kuran'da varsa bunları başka yerden öğrenmeye gerek yok; eğer Kuran'da yoksa burada yazılanları bilmeye gerek yok". Ve emretti: "Yakın hepsini!

 

Oysa ümmetinden geldiği Peygamber ne diyor;

 

"ilim çin'de de olsa gidip alınız"

 

Buna rağmen parmaklarının ucunda olan ilimi, bilimi, onca kaynağı bile alabilmekten aciz olmuş. İnsanlar böyle işte...

 

Teşekkürler konu için.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...