Jump to content

Quetzalcoatl : Tüylü Yılan ve Ağlayan Tanrı


nevermore

Önerilen Mesajlar

1519 İlkbaharında diye başlar anılarına keşiş Fray Bernardino de Sahagun , İspanyol paralı askerler ve serüvenci Hernan Cortes silahlı 10 gemisiyle Yutacan Meksika yarımadasının kuzey sahiline ayak basar. Bölge halkı Tanrıları beklemektedir ve gelenleri renki tüylerle, süslü kumaşlar ve mücevherlerle karşılar. Fakat gelenlerin Şeytan olduklarını köleden ve Altından başka hiç bir amaçları olmadıklarını ilk başta farkedemeyeceklerdir. Kısa zamanda üç bin yerliyi katleden Cortes ve ordusu vahşi insanlara Tanrının adaletini ve uygarlığı göstermek için Aztek İmparatorluğunun baş kenti Tenochtitlan ‘ a kadar ilerlemiştir.

Katolik Majestelerinin temsilcisi İmparator Montezuma ile karşılaştı ve ispanyollar tarih sahnesinde görkeme ayak bastılar. Texoco gölünün ortasında bulunan göl-kent sulama kanalları ve çiçekler arasında benzerine Tanrının nodernleştirdiği avrupada bile eşine raslanamayacak bir görkeme sahipti. Texaco’ ya gelen ispanyollar ne yıkanıyorlar nede üstlerini değiştiriyorlardı, fakat vahşiler her akşam yıkanıyordu. Bu cennet vari çiçekler ve görkem Hristiyanların adalet sağlayan ve günahlardan arındıran yeryüzü temsilcilerine emanet edilmişti. Fakat tarih sahnesinde yaşananlarsa bölge insanının Şeytanla ilk buluşması olarak kayıtlara geçecektir.

Orta ve Güney Amerika yerlilerinin, Avrupa-Merkezcilerinin Kolomb öncesi ardındanda latin dedikleri ve tarihçilerle etnologlar tarafından Amerika Yerlileri uygarlığı olarak nitelenen California’ nın Arizonanın, New Mexico’ nun ve Teksas ‘ın güney sınırlarında ve ateş ülkesinde başlayan bu uygarlık batılılar için sözde bildik bir kültürdür. Bu uygarlıklar kendilerine yaklaşılmasını fazla izin vermeyen bir anlayışa sahiptir.

1980 ‘li yılların sonlarına doğru arkeologlar ve antropologlar Kolomb öncesi büyük uygarlıkların iç yüzünü keşfetmiş gibi gözükürler.Uzun bir süre bu konu üzerinde çalışmış bilim adamları söylemlerinin aksi düşüncelere tahammül dahi edemezler. Onlara göre Amerika kıtasındaki insan İ.Ö yaklaşık 12.000 ortaya çıkmıştı ve uygarlıklarıyla dinleri üzerine resimli güzel kitaplar yazabilecek kadar yeterince bilgiye sahipti. Açıkçası tüm bu ortodosksin bilgilerin yalanlanması Bilim dünyasında şok etkisi yarattı ve halada bu devam ediyor. Fakat diğer taraftanda hala o bildik yalanlar insanoğluna gerçekmiş gibi verilmeye devam ediyor.

Niede Guidon ve Georgette Delibrias ‘ın Brezilyada 1986 yılında yapmış olduğu keşifler Amerika kıtasındaki insan varlığını 35,000 yıl öncesine çekti. Tüm karbon 14 testleri Fransızların keşiflerini doğrulamaktadır. Günümüzde bu somut bilgi belirli bir çevre tarafından şaşkınlık içerisinde kabul edilmektedir. Bilim ayetleri savunucuları içinse hala yok sayılmaktadır.

Amerika kıtasındaki bu rahatsızlıkların nedeni , yaklaşık 35,000 yıl önce ortaya çıktığı varsayılan Cro-Magnon insanının Çin olduğunu sandığı bu toprakları fethetmek için bering boğazının donmuş alanını yalınayak geçerek yazılı kültür oluşturmasıdır. Dahasıda Amerikadaki bu insan varlığının kökenleri yetmiş bin yıl önceki Wisconsin buzul dönemine kadar uzanmasıdır.

Bir başka muamma ise Amerika kıtasına kimlerin geldiğiyle ilgilidir. Bu konuda görüş kesindir.Amerika yerlileri Mongoloid ‘dir. Fakat daha sonra Güney pasifik kıyılarına farklı kaynaktan gelen uygarlık keşfedilmiştir. Özellikle La Venta ve Tres Zapotes ‘deki anıtsal başlar bir Afrika kültürünü gösterir, fakat Okyanusları geçerek gelen bu Afrika Kökenliler Teorisi bilimsel gerçeklikten yoksun temelsiz bir teoridir. Okyanusu salla geçmek mümkün değildir.

Orta amerika uygarlıklarının ilkini oluşturan Olmakler ortodoksin tezlerde meksika Veracruz bölgesinde İÖ. 1250 ortaya çıkmışlardır. Önemli astronomlardır, ilk yazılı takvimi Amerikaya onlar getirmiştir, son derece ilginç sanatları vardır, İÖ 600 yılına doğru ortadan kaybolmuşlardır. Su kanalları yapabilen, takvim oluşturan bu halk hakkındaki tüm bilgiler spekülasyondur. En erken 35,000 yıl öncesinden somut varlığı bulunan bir kıta hakkındaki tüm bilgiler son 3,000 yıl üzerine kurgulanmış spekülasyonlar zincirinden başka bir şey değildir.

Olmek

Orta ve güney Amerikaya az da olsa kusey yoluyla gelen Mongolid göçmenler yerleşmişlerdir. Fakat Navaho‘ları yada Ojibway ‘ ları çok küçük bir çabayla anlayabildiğimiz halde Olmek, Toltek , Aztek ve Mayalar genelde anlaşılmaz ve sürekli bir spekülasyon yapılır. tarihlerinin büyük biir parçası bilinmez. Üç bin yıl öncesinin Mısır ve Mezapotamya hakkındaki bilgiler Amerika hakkından daha fazladır.

Güney amerika’ ya ait bir diğer şaşkınlık veren olaysa kuzey akrabalarının bizon avlarken kesin ve kalıcı bir çok iz bırakmış olmasıdır. Yazı ve kültür üretiminin bir süreç olduğunu söyleyen ortodoksin tezler yine amerika kıtasında çizgisini tutturamamıştır.Tapınaklar, piramitler, taş ve kil mimariler , alçak kabartmalar, freskolar , günlük yaşam nesnelerinin nasıl ve neden yapıldığı asla açıklanamaz. Kuzey amerika yerlilerinin büyük çoğunluğu homojen bir yapıya sahipken bu güney için geçerli değildir. Olmekler Mayalardan, Mayalarda Azteklerden tamamen farklıdır.

Görünüşte ilkel olan dinleri iki farklı bölgeden ibaret bir kozmolojiye dayanır.Bu bölgelerden biri yeryüzünün yüzeyinin temsil temsil edildiği insanların yaşadığı bölge diğeri ise bazılarının gökyüzünde bazılarının yer altında yaşadığı cehennem dediğimiz bölgedir. İlk olarak Olmek’ leri ele alırsak yeryüzü dünyası torak ve sudan oluşmuştur ve bu temsili , en eski denizde yüzen değişik türde timsahlar temsil eder. Bu timsah daha sonra bereket tanrısı olacaktır. Su bir balıkla , Köpekbalığıyla simgelenmiş ve arkeolojik kazılarda gerçek köpekbalığı dişleri bulunmuştur. Olmeklerin kısıtlı ve hayvan biçimli panteonunun üçüncü kutsal hayvanı yılan, egemen sınıfların sembolüdür.

Olmeklerin kanlı törenleri olduğu sanılmaktadır.Yaşamın geçici doğası hakkında kaba bir felsefeye sahip olduklarıda düşünülebilir. Kralları öldüğü zaman tebaları krallığa bağlı olan heykelleri parçalayıp anıtsal başları yeniden yontmuşlardır.

Olmeklerin nerden geldiği ve nasıl yok olduğu muammadır. Onların ardından , etkisi bütün orta amerikaya uzanan veracruz’daki totanaklar ve Oaxaca ‘daki Zapotek’ler gibi komşu hakları ele geçiren olagan üstü site-devlet olan Teotihuacan gelmiştir. Teotihuacan meksika uygarlığının beşiğidir.Kullanılan bir yazısı vardır fakat yazmaları günümüze ulaşamamıştır. Tetitla bölgesinde bulunmuş olan Yeryüzü cenneti adlı feskoda , ruhlara benzeyen yaratıklar kelebeklerle dans etmektedir : Bu kültürün insanlarını ölümün pek korkutmadığını gösteren , öte dünyaya ilişkin düşşel bir görüntüdür. sabah yıldızıyla simgelenen ve Quetzalcoatl ‘ın hebercisi olan başka bir tanrı , kanlı kurbanları reddetmiş ve sadece çiçekler ve meyveler kabul etmiştir. Ama bu görüntü pek evrensel değildir, çünkü Guetamala pipillerinde ona insan kalbi kurban edilmektedir. Teotihuacan dininin bir iyilikle bir kötülük arasında , iyilik yapan tarıyla onun karşıtı bir şeytanın ikiye böldüğü düşünülmüştür. Bu durum diğer uygarlıklarda gördüğümüz gibi aynı tanrı , mutlu yada mutsuz olmasına bağlı olarak iyi yada kötü olabilmektedir. Olmek uygarlığı gibi Teotihuacan ‘ da İS VI yüzyılda nedeni bilinmeyen bir sebepten ortadan kayboldu. Konuyla ilgili Ortodoksin tezler, ticaret yollarını kesmiş olan Pipil yada Totonak kabilelerin isyanları olduğunu söyleselerde tarihsel temeli olmatan bir teoridir.

Maya uygarlığıda kendinden önceki uygarlıklar gibi aniden ortaya çıkmıştır fakat mayalar hakkında bilgi Olmek ve Teotihuacan uygarlıklarından fazladır. Olmeklerin bulunduğu bölgede Maya öncesi bir topluluğun bulunduğunu, Olmekler geldiğinde bununiki gruba bölündüğünü , gruplardan birinin kuzeye , diğerinin güneye gittiğini ve güneye gidenlerin Mayaların kökenlerini oluşturduğunu bilmekteyiz.

Mayaların dinlerini çözümlemek için oldukça fala heykel, fresko, nesne ve el yazmaları vardır.Chumayelli Chilam balam ‘ın yada Jaguar Peygamber kitabı , dört ağaç yardımıyla gök kubbeyi taşıdıkları düşünülen ikincil tanrılar olan Bacap ‘ların Dinsel Törenleri ve özellikle , Soustelle’in dinsel zirvesinden biri olarak nitelendirdiği Popol Vuh , ispanyol fethinden kısa süre sonra kaleme alınan bu eserler bize oldukça bilgi sunar. Fakat bu bilgiler Maya dilinin tutarlı bir tarih analizinin çıkarılacağı anlamını vermez. Diğer sebepse yazıların Latince olması ve tarafsızlık sorunudur. Ayrıca kendileriyle birlikte yancı tanrılarında gelerek Maya tanrılarının isimlerinin değiştirmiş, özellikle Toltek meksikalılarının istilasına bağlı olarak Mayalar üzerinde kesin etkisinin açık işaretlerinin bulunmasıdır.

Örneğin yağmur tanrısı Crac ‘ın yerine tanrı Metzaboc geçmiştir.

Maya dininin Toltek etkisiyle derinlemesine değişip değişmediği bilinmemektedir. Aslında Maya uygarlığında daha geç bir aşama olan Yutacan’ daki Maya dinini bilmekteyiz. Maya uygarlığını sadece Altın ve sanat eseri olarak gören Batının Şeytansı düşüncesi , bu uygarlık hakkında XIX yy Amerikalı diplomat John L. Stephens , Meksika ve Guetamala keşiflerinin açıklamalı hikayelerine kadar bilinmez. Bir çok veride kaybolmuştur.

Geçmişin tarım uygarlıklarında olduğu gibi panteonda egemen olan üç tanrının üçününde görünümleri bereket tanrıları gibidir. Bunlar Güneş tanrısı Kinich Ahanu , yağmur tanrısı Chac ve mısırdır.Bunları dokuz yer altı ve karanlıklar tanrısı izler, ve on üç de gün tanrısı gelir. İlk dokuz tanrıyı ölüm tanrısı Cizin yönetir.Cizin bölgede çok görülen deprem ve salgınların tanrısıdır.

İkinci grup tanrıyı güneşle özdeşleşen İtzamma yönetir. Öteki tanrılar olmasaydı tek tanrıcılığa doğru bir sapmayı beraberinde gericek olan ” Bir Tanrı – Hubab Ku “ biçiminde Yutacan mayalarında ortaya çıkmıştır.

Bütün tanrılar hem tek hemde dört yöne uygun olarak dört katlı gibilerdir. Bunlar hem iyilik hemde kötülük yapan tanrılardır. fakat belirtilmesi gereken önemli bir nokta Mayalara göre kötülük ,dünyanın başka bir çok dininde , örneğin Vedacılıkta olduğu gibi sadece çift karakterli tanrıların öfkesinden değil Yum Cimil gibi gerçekten kötücül tanrılardan kaynaklanır.

Maya toplumunun yapısı , tıpkı eski iran ve mezapotamya toplumu gibi aristokratiktir.Aynı zamanda teokratiktir. Toplumu yönetenler rahipler ve rahip-krallardır. Bin yılına doğru , köylü isyanlarının ardından toplumun ilk çöküşü yaşanmıştır. Klasik dönem böylece son bulur. Uxmal ve Chichen Itza gibi görkemli şehirler terk edilir. Yinede isyancılar bağımsızlıklarını kazanamadılar , çünkü yabancı bir kabile olan İtzalar mayalara yeni bir askeri tiranlık ve insan kurban etme geleneğini dayattılar. Kolomb öncesi amerika dinlerinin en korkunç yüzlerinden birini açıklar, diğeri ise sonsuz bir suçluluk duygusudur. Mayalarda insan kurban etmeler , örneğin Olmeklerden daha az rastlanır gözüksede hiç yok değildir. Bu kültür , intihar edenlere mutlu bir sonsuzluk vaat eder ve hatta onlara gözleri kapalı , asılmış biri olarak temsil edilen bir tanrıça adanmıştır. Ölüm hiçbir şeydir, yaşam da. Burada bizim olağanüstü XX yy bazı politik rejimlerinin temel Nihilizmini uğursuzca hatırlatan bir yazgıcılık vardır : Stalinci SSCB ‘ nin 16 milyon ölüsü , III Reich ‘ in altı milyon ölüsü Kızıl Khmerlerin iki milyon, modern toplumun yaratmış olduğu yaşamın kendi ölüleri.

Meksika Antropoloji Müzesi – Maya

Maya toplumu oldukça katı kuralları olan bir hiyerarşi ile donatılmıştır. Örneğin askeri operasyonlar için seçilen başkomutan , der Soustelle , üç yıl için göreve seçilir, bu süre içerisinde bir kadınla birlikte olamaz, sarhoş olamaz, mısır, balık ve iguana dışında bir şey yiyemezdi. Neredeyse rahip gibi yaşamsal standartlar belirlenmiştir. Bu toplulukların Hristiyanlığı bu kadar kolay benimsemesinin sebebi ; İsa Güneş tanrı Quetzalcoatl yada Kukulcan , Bakire Meryemi Ay’la özdeşleştirmiş olmalarından gelir. Ayrıca Haç’ ı yararlı yağmurların simgesi yapmışlardır.

Quetzalcoatl

ispanyollar Colomb’ un izinden gittiklerinde sadece maya dinini keşfetmekle kalmadılar, sonnraki uygarlıkların dinleriyle de karşılaştılar. Aynı meksika tablosunda belirsiz bir dönemde kökenleri yine belirsiz iki topluluk ; Toltekler ve Aztekler ortaya çıkmıştır. Olmeklerin vejeteryan tanrısı Quetzalcoatl, yani tüylü yılan Toltek Krallarının hanedanını kurmak için yeryüzüne inmiştir.Çünkü krallar için , tanrısal bir köken evrensel bir meraktır.

Toltek efsanesinde Quetzalcoatl yakışıklı bir genç ve Tollan kralıdır. İnsan kurban etmeyi yasaklayan iyiliksever bir tanrıdır. Devasa bir penisi olan Quetzalcoatl , belki pülk belkide peyolt gibi bir uyuşturucu kullandığından cinsel organını ve prensesi kötüye kullanır. Aklı başına gelince yaptığının farkına varır ve pişman olur. Yılan derilerinden bir salla denize açılır. Güneş salı yakar ve Quetzalcoatl ‘ın kalbi gökyüzüne çıkıp orada Venüs olarak adlandırdığımız gezegen halini alır. Mitin bir başka çeşitlemeside , deniz kıyısına varan Quetzalcoatl bir odun yığını üstünde kendisini yakar ve kalbi gök yüzüne yükselir. Bu durum güneş tutulmasını meydana getirir.

Modern tarihçiler venüsün yükselmesi ve güneş tutulması olayını 16 Temmuz 790 olarak kodlar. Ve Toltek hanedanlığı o zaman kurulmuştur. Yaşam Soluğu’ da , Rüzgar Tanrısı’da denen Sabah Yıldızı’ nın yeryüzünde görüldüğü gün o gündür.

Toltekler , Quetzalcoatl kişiliğini Azteklere bırakmıştır. Quetzalcoatl ‘ın amansız bir düşmenı vardır : Tezcatlipoca.

Tezcatlipoca – Britannica

Tezcatlipoca hikayesi şaşırtıcı olarak Quetzalcoatl ‘ a benzer : O da yakışıklı bir gençtir ( Şu farkla, tek ayağını timsah yemiş yerine obsidiyen bir ayna koymuştur) , onunda güzel bir penisi vardır. Tollan pazarında çırılçıplak dolaşırken penisini gören Tollan prensesi ona aşık olur ve hasta düşer, babasından bu yakışıklı gençle evlenmek için izin alır. Bir başka çeşitlemede Tezcatlipoca , Tollan kralını pülk ile sarhoş eder ve kızını baştan çıkarır. Sonuçta ondan bir oğlu olur. Çocuk büyülü bir gün olan Dokuz Rüzgarlar gününde doğar. Tezcatlipoca bir Tollan prensesinin babsı olduktan sonra Toltek krallığına nifak tohumları eker, öyle ki Quetzalcoatl orada kalmayı red eder ve Tollan’ı terk eder. Tezcatlipoca tekrar insan kurban etmeyi uygulatır. Büyük bir bayram sırasında genç ve yakışıklı bir delikanlının kalbi sökülerek ona kurban edilir.

Tezcatlipoca , Quetzalcoatl ‘ın olumsuz yansımasıdır. Buradaki ikilik, iyilik ve kötülük arasındaki dinsel karşıtlıktan çok başka bir simgeselliği temsil eder. Tarımsal bir kökeni temsil eden Quetzalcoatl , Teotihuacan’ın gücünü yok etmesiyle dinleride yok olarak din yaşamında Xipe Totec ‘in ortaya çıktığı görülür ve ona insan kurban edilir. Quetzalcoatl panteondan yok olmadı fakat savaşcı Tolteklerin bölgeyi ele geçirmesi ve Tollanı kurarak kendileriyle birlikte Gece tanrısı tezcatlipoca’ yı getirmişlerdir.

İÖ 1000 yıldan itibaren kimileri kuzeye kimileri güneye doğru dağıldılar ve her karşılaşmada birbirleriyle savaştılar. Bir süre barış yapsalarda avrupalılar gelinceye kadar savaştılar. Bölgeye gelen avrupalı insanın gözünde ise mısır ve Altından başka hiç birşey yoktur. Güney Amerikadaki en büyük uygarlık olan İnka uygarlığının dinleri hakkında sanatsal tasvirlerinden başka bir şey bilmemekteyiz : Jaguar , timsah, maymun kafalı tanrılar.

Olmekler , mayalar , aztekler ve bir çok uygarlık gibi İnka tanrılarıda memnun edildiklerinde iyi, aksi taktirde kötülük yapabilen tanrılar olarak tasvir edilir.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ünlü bir aztek deyişi vardır : İnanmıyoruz , Korkuyoruz ! Amerika yerlilerinin diğer uygarlıklar gibi İnka yerlileride Jaguar tanrıya kutsal olduğu için değil , ondan korktukları için saygı gösterir. Tıpkı mezapotamya yerlileri gibi. Bu kapalı ve teolojik sistemin parçalanışı Peru’daki İnka döneminde meydana gelecektir. Gözü dönmüş altın delisi ispanyol serüvenciler ile karşılaşmaın sonucunda 1532 ‘de meydana gelen ve İnka din adamlarının öngördükleri Beşinci felaketle son bulur. Domiken rahibi Vicente de Valverde İnka ‘ ya bir din kitabı uzattı ; İnka kitabın dokusuna hayran kaldı, ama inkalar okuma bilmiyorlardı, onları cebeden kağıt’tı. İnka İmparatoru Atahualpa kitabı yere attı . Bunun üzerine Dominiken rahibi yüksek sesle gürledi ;

“ haydi Hristiyanlar ! Tanrının kitabını yere atan bu düşman köpeklere saldırın. “

Katliam başlatılır. 6-7 bin İnka’ lı öldürülerek Atahualpa esir alınır. Ertesi yılın 16 Temmuzunda İspanyada uygulanan garrote geleneğine uygun olarak iple boğulmuştur, öldürülmeden evelde hristiyan yapılmıştır. Öldürülmeden önce Fidye verilmesi karşılığında serbest bırakılacağına dair yemin eden Sıkı Hristiyan Pizarro , Fidyeyi almış fakat İmparatoru öldürmüş ve ardından bir ” İmansız” a verilmiş sözü tutmaktan kendini muaf tutmuştur.

İnka dininde Viracocha denen , fakat Güneşi temsil etmesinin ötesinde , eskiden olduğu gibi dünyaların, ilk erkek ve kadınında yaratıcısı olarak kalan, Chimu’ların ve Mochica ‘ların büyük tanrısı Pachacamac, insanların belleğinden silindi, imparatorluk çötü ve tüm altınlara beyazlar el koydu. Bu yok olan din hakkında bir kaç tarihçi , kökenlerine bağlı bir kaç güney amerikalı entellektüel, insanın karanlık geçmişini araştıranlar dışında bilinmez. İnkaların kendinden önceki Mochica’lar ın kutsal şehri Tiahuanaco’ nun kalıntılarında bugüne dek ayakta duran Güneş kapısını süsleyen kabartmada gözyaşı döken figür tanrılarına bağlılığın sembolüdür. Gözü yaşlı bu tanrı diğer panteonlarda örneği yoktur.

Tiahuanaco

Günümüze kadar gelen süreçte onca yıllık kilise ve vaaz baskılarına rağmen İnka soyundan gelen altı-yedi kişi hala Tanrı’nın güneş olduğuna inanmaktadır ve Bakire Meryem’e dua ettiklerinde , onun din değiştirmiş Mayalar gibi Ay’ la değil , tanrıça Toprakla özdeşleştirirler.Aziz Jacques ‘ i gök gürültüsü ve yağmur tanrısı Apu İllapu olarak kabul etmektedirler ve İnka bayramları ile hristiyan bayramları bölgede çakıştırılmıştır.

İnka dini ile Hristiyan dini arasındaki şaşırtıcı benzerlikle Avrupalı işgalcileri oldukça şaşırtmıştır. İnka kültüründeki Ay Bakireleri işgalcilerin sistematik tecavüzüne uğramış ve melez bir halk ortaya çıkmıştır. Ağlayan tanrı kültü Hristiyanları oldukça etkilemiş 1534 yılında doğan Melez Felipe Guaman Poma de Ayala İspanyoö Kralına 200 sayfadan uzun bir mektup gönderir ; Mektupta İnka uygarlığını ve inançları hakkında betimleme bulunmaktadır. Bir başka ünlü Melez Garcilaso de La Vega 1609 yılında İnka bakış açısıyla Peru tarihi kaleme almıştır. İnkaların Nuh’un kayıp torunları oldukları bile öne sürüldü.

Dönemin İspanyol yazarı Pedro Cieza de leon , çok ilginç bir noktayı ortaya çıkararak herşeyi alt-üst etti. Ayacucho yakınlarındaki Pacayccasa Vadisindeki Huaraon şehri adının Vinaque olduğunu ve oldukça eski ve büyük binalar olduğunu bunları kimin yaptığını araştırdığında beyaz ve sakallı insanların İnkalardan önce gelip yerleşmiş olduğunu ve bu yapıları yaptığını öğrenmiştir. İnkaların peruya gelişi İ.Ö 1200 doğrudur. Binalar İnka mimarisinden farklıdır.

Mochica

İnkalardan önce bölgeye gelen iki halktan biri olan İÖ. III -X arasında Mochica’lar ile X-XV arasında Chimu’lardır.

Fakat her iki yerlilerde sakallı ve beyaz değillerdir.Belirsiz bir tarihte Titicana gölü üzerinde görülmüş olan beyaz ve sakallı adamların yerlilerin anlattıkları anılara göre avrupalı veya akdenizli olabilme özelliği oldukça yüksektir. Sorulması gereken vaya düşünülmesi gereken en önemli soru ; Eski dünyadan gelen insanların Tiahuanaco uygarlığını niteleyen ve aynı zamada onun dinamik bir öğesi olan Ağlayan Tanrı kişiliğini dahil ettiği varsayımıdır.

Sakallı ve beyazadam, önce Atlantik’i ardından Karaip denizini geçerek Orta Amerika kıyılarına , bugünkü Panama kıyılarına gelmiş olabilirler.Oradanda pasifik kıyısı boyunca yürüyerek peruya inmiş olabilirler, doğu kıyılarını izledikten sonra kuzeye doğru çıkmak için Horn Burnu’nu aşıp pasifik boyunca Şili ve Peru‘ya varmış olabilirler. Bu son deniz gezisi varsayımı hemen red edilebilir; Akdeniz ve avrupadan gelen denizciler pasifikteki takım adalarda durdurulmuşlardır. Horn boğazı geçişi oldukça tehlikelidir. Gerçeğe en uygun varsayım Orta Amerikaya yapılmış bir çıkartma gibi gözükmektedir. Kırk yıl önceye kadar Kolomb öncesi okyanus seyahatleri tatlı bir gülümseme yaratırken Thor Heyerdahl‘ ın okyanus ötesi yolculuklarından beri adım adım öne çıkmıştır.

Thor Heyerdah

Bir çok akademisyen amerika kıtasının Vikinglerce keşfinden tarihsel bir olgu olarak bahsetmekle kalmaz, Atlantik’in İrlandalı keşiş Brenaind tarafından VI yy aşılmasını da akla yatkın kabul eder. Fenikelilerin İÖ 15 yy afrika turu yaptığı unnutulmamalıdır.

Etimolojik benzerliklere ihtiyatla yaklaşılsada Kukulcan ile efsaneye göre yirmiyedi yaşında kalleşce bir düelloda öldürülen yarı-Aşil, yarı _ Herkül irlandalı kahraman Cu Chulainn/ Cuchulain arasındaki yakınlığa şaşırmamak elde değildir. Meksikalı Kukulcan-Quetzalcoatl , İnkalı Viracocha haline gelmiştir ve Cuchulain gibi yeyüzüne barış getirmeyi denedikten sonra genç yaşta ölmüş bir kahramandır.

Keşiş yerlileri baştan çıkarmak için İsa2nın kişiliğini tek bir kişilikte birleştirmiş olabilir. Kukulcan efsanesinin , İsa efsanesinden yadsınamaz izleri vardır. Kukulcan cehenneme köpek başlı arkadaşı Xolot ‘la birlikte inmiş , oradan ölülerin kemiklerini toplayıp canlandırmak istemiştir.

Avrupalı misyonerler karaya hangi tarihte ayak basmıştır , yerlilerin anlatılarına göre ve her durumda , Tiahuanaco dönemi tavsirlerinde ağlayan tanrının ortaya çıkışı İS 600-1200 arasındadır. O tarihlerde Hristiyanlık tüm avrupada egemen dindir.

Bu beyaz ve sakallı adamların Hauron tapınağının inşaasına katılıp katılmadıklarına dair somut bir veri yoktur. İlk inşaa edilen Tiahuanaco’dur, onun etkisi Şiliye kadar uzanır. Tüm veriler bu uygarlığın inşaasındaki beyaz adam söylemini bir fantezi olmaktan öteye geçiremez. Geriye üç olgu kalır ; Ağlayan Tanrı Tiahuanaco uygarlığında görülmektedir ; bu uygarlığın yayılması başlangıçta dinsel yapıdadır , yerliler bu anlatıyı Tiahuanaco uygarlığına bağlar. Ağlayan Tanrı figürü İsa2nın amerika yerlilerince yapılmış bir çeşitlenmesinden başka bir şey değildir. Ya bir beyaz , hristiyan ve sakallı (büyük bir penisi olan) biri Kelt yada Hristiyan kahramanı olarak ortaya çıkmıştır yada her ikisi birden.

Amerika kıtasının Colomb öncesi kısmen ön – Hristiyanlaştırması varsayımı , Tüylü Yılan Quetzalcoatl ve onunla özdeşleşen Mayalı Kukulcan ve İnkalı Viracocha sını Hristiyan bir din adamı ile özdeşletirme güçlenmiştir. Bunun Meksikadaki bilge , insan kurban etmeye karşı bir hükümdar olduğunu , Tezcatpolica’nın şiddetli saldırılarına uğradığını ve sonunda Tollan şehrini terk etmek zorunda kalıp denize açıldığını biliyoruz. Dahası bazı eski el yazmalarında tasfirinin tamamen avrupalı özellikler taşıdığını ve bir çok kez Hac ile tasfir edildiğini biliyoruz.

Pişmanlık ruhunun İnkalarda varlığını sürdürdüğünü daha sonra mayalara , ardından azteklerde olduğu gibi , acı ceken tanrı figürü ile güçlendirilmiştir. fakat bilinmez sebepten Şeytan fikri bir yana atılmıştır.

 

Neferkamin Anu

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...