Jump to content

Kayıp Sembol (10 Aralık ta Piyasaya Çıkıyor)


Siyah karlaR

Önerilen Mesajlar

Uzun süredir merakla beklenen kitap, 10 Aralık'ta piyasaya çıkıyor hem de büyük bir sürprizle! Dan Brown Türkiye'ye geliyor

 

Dan Brown hayranlarının uzun bir süredir sabırsızlıkla bekledikleri, hakkında bir çok spekülasyon yapılan yazarın son romanı KAYIP SEMBOL, Altın Kitaplar tarafından 10 Aralık'ta piyasaya çıkıyor.

 

Yayıncılıkta 50. yılını kutlayacak olan Altın Kitaplar, 9 Aralık'ta İstanbul Four Seasons Bosphorus'ta yapılacak olan kutlamada Dan Brown'ı konuk edecek. İlk baskısı 150.000 adet olarak yapılan Kayıp Sembol yenibir Dan Brown fırtınası estirerek çok satanlar listesini alt üst etmesi bekleniyor.

 

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol’de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binası'nda konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur.

 

Kongre Binası’na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir.

 

Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...

 

YAZAR HAKKINDA

Başkanlık Ödülü'nü kazanmış bir matematik profesörü ile ilahiyat müzisyeni bir annenin oğlu olan Dan Brown, bilim ve din gibi paradoksal felsefelerin egemen olduğu bir ortamda büyüdü. Son zamanlarda simgeciliği konu alan gerilimler yazan Brown'ın diğer kitapları arasında Dijital Kale, Melekler ve Şeytanlar ve Da Vinci Şifresi bulunmaktadır. Yazar, eşiyle birlikte New England'da yaşamaktadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hmm evet oymuş ciddende Süleyman nerede geçiyor İsmi "The Lost Symbol". Sonradan değiştirildi sanırım. İngilizcesi bile oldukça iyi satmış Türkiye'de. Metroport'ta imza günü yapaydı iyiydi aslında :D

 

http://www.between-the-lines.co.uk/wp-content/uploads/2009/07/lost-symbol-72dpi.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İşte Kayıp Sembol'ün ilk bölümü

 

‘Da Vinci’nin Şifresi’, ‘Melekler ve Şeytanlar’ gibi romanlarıyla ünlü Amerikalı yazar Dan Brown’ın yeni romanı ‘Kayıp Sembol’ün ilk iki bölümünü Fransız Paris Match dergisi yayımladı. Milliyet Gazetesi'nden Sabetay Varol'un çevirdiği kitabın bölümlerini Milliyet Gazetesi sayfalarına taşıdı. İşte 12 Aralık’ta Türkiye’de yayımlanacak kitabın ilk bölümleri.

 

Eyfel kulesinin güneye bakan ayağındaki Otis marka asansör tıka basa doluydu. Turist kalabalığı arasındaki asık suratlı adam yanındaki çocuğu tepeden tırnağa süzdü: “Yüzün sararmış gibi duruyor oğlum. Keşke aşağıda bekleseydin.”

Bir yandan heyecanını yenmeye çalışırken “Yok, iyiyim” diye yanıtladı çocuk. Ardından “ilk duracağı katta asansörden ineceğim” dedi, “nefes almakta zorlanıyorum” diye ekledi.

Adam çocuğa doğru eğildi, şefkatle yanağını okşarken “Bu korkunu yendiğini sanıyordum” diye söylendi. Çocuk babasını hayal kırıklığına uğrattığı için kendine kızıyordu. Ama kulaklarındaki uğultu dayanılmaz hale geliyor, tüm öbür kaygılarını ikinci plana itiyordu: “Nefes alamıyorum, buradan çıkmam lazım.”

Asansörcü ise eklemli piston ve yapının demir malzemesi hakkında insanları rahatlatıcı bir şeyler anlatıyordu. Orada uzakta, aşağıda Paris sokakları her istikamette yayılıp gidiyordu. Çocuk manzarayı seyretmeye yarayan kulenin bir üst kat platformuna doğru kafasını kaldırarak kendi kendine “az kaldı” diye içinden geçirdi. “Biraz cesaret.”

Güzergâhın son dakikalarında kabin, o ana kadar yan yan gittiği asansör boşluğunda, aniden doğrularak yere dik karanlık bir tünelde yol alır gibi hareket etmeye koyuldu.

“Baba zannetmiyorum ki...” diyecekken, tam o sırada kafalarının üstünde ardı ardına gıcırtılar duyulmaya başladı. Asansör kabini hiç de güven vermeyen bir tarzda titreyerek sarsıldı. Yerinden kopan bir takım halatlar, çılgın birer yılan gibi havayı dövdü. Çocuk elini babasına doğru uzattı ve “Baba!” dedi. Çok kısa süreyle ve dehşet içinde bakıştılar. Ve bütün bunları bir düşüş izledi.

Robert Langdon zıplayarak uyandı. Gördüğü kâbusun etkisiyle iyice sarsılmış halde, uyuduğu deri koltuğu kısmen doğrulttu. Özel bir ticari bir uçak olan ve türbülânslı bir bölgeden geçmekte olan 2000Ex Falcon uçağının tek yolcusuydu. Dışarıda uçağın Pratt&Whitney marka motorları uğulduyordu. Her şey yolundaydı.

“Bay Langdon, inişe geçiyoruz” diyen anons sesini duydu. Bir yandan koltuğunu doğrultmaya devam ederken, diğer yandan notlarını toparlayıp deri çantasına yerleştirdi. Uykuya daldığında vereceği Mason sembolleriyle ilgili konferansın metnini gözden geçiriyordu. Ölmüş babasını rüyasında görmesinin, hemen o sabah uzun zamandır hamisi olan Peter Solomon’dan aldığı davetle ilgili olduğundan emindi.

“Hayatta asla hayal kırıklığına uğratmayı istemediğim ikinci insan” diye aklından geçirdi. 58 yasındaki bu hayırsever, tarihçi ve bilim adamı, Langdon’u kanatları altına alıp babasının bıraktığı boşluğu dolduralı 30 yıl oluyordu. Langdon, sahip olduğu büyük servet ve ailesinin gücüne rağmen Peter Solomon’dan hep tevazu ve iyi niyet görmüştü.

Langdon camdan güneşin battığını gördü. Buna rağmen dünyanın en büyük obeliski, antik bir güneş saati kadranının yelkovanı misali uzaktan ufukta fark ediliyordu. 170 metre yüksekliğindeki anıt, tam da ulusun kalbini oluşturan ve büyük bir itinayla inşa edilmiş o sokaklar ve binalar geometrisinin tam merkezine oturtulmuştu.Washington etrafa göklerden bile hissedilen ve mistiğe yakın sayılabilecek bir güç saçıyor.

Langdon bu kenti çok seviyordu. Uçağın tekerlekleri piste değdiğinde bu kentte kendisini bekleyenleri düşünerek duyduğu hazdan sanki sarhoş gibi oldu. Uçak Washington Dallas havaalanının özel uçakların yanaştığı kısmına kadar yoluna devam etti.

Langdon, pilotlara teşekkür edip eşyalarını topladıktan sonra lüks kabinden dışarı çıkarak merdivenleri indi. Ocak soğuğu heyecanını yatıştırmaya yetti. “Nefes al Robert!” diye söylenirken özgür havaya ve devasa mekânlara kavuşmuş olmanın mutluluğu içini doldurdu. Etrafı kaplayan sis tabakası zemine bir bataklık atmosferi veriyordu.

Bir kadın şarkı söyler gibi bir sesle dumanların ortasından “Günaydın profesör Langdon” diye seslendi. “Washington’a hoş geldiniz profesör.” Kafasını kaldırdığında kadının 40 yaşlarında ve sarışın olduğunu fark etti. Göğsünde bir kokart ve elinde bir blok not, neşeli bir şekilde kolunu hareket ettiriyordu.

Langdon “Teşekkür ederim!” diye gülümseyerek karşılık verdi. Oldukça gösterişli bir şekilde “Ben Pam, şirketin yolcu servisindenim. Lütfen arkamdan gelin. Bir araba sizi bekliyor” dedi. Birlikte pırıl-pırıl ışıldayan özel jet uçakları ile dolu “İmza” adlı terminale doğru yöneldiler. Langdon içinden, “zengin ve ünlü kimseler için bir çeşit taksi durağı” diye geçirdi. Kadın bir an için “Özür dilerim. Semboller ve dinler hakkında kitaplar yazan Langdon’sunuz değil mi?” diye emin olmak istedi. Kısa süre tereddüt ettikten sonra evet anlamında kafasını salladı, “Emindim” dedi kadın. “Üye olduğum kitap kulübünde Kutsal Dişi ve Kilise kitabınızı görmüştük. O biçim bir skandala yol açmıştınız. Kesin olarak harikaydı. Siz karınca yuvalarına tekme sallamayı sevenlerdensiniz.”

-Niyetim bu değildi.

Kadın Langdon’un işiyle ilgili konuşulmasından hoşlanmadığını hisseder gibi oldu.

“Özür dilerim. Ben hep öyleyim. İnsanların sizi tanımasından bıkmış olmalısınız. Ama suç sizde. Giydiğiniz kıyafet sizi üniforma gibi ele veriyor” diye üsteledi.

“Benim üniformam mı var?” diye sordu. Her zamanki gibi balıkçı yaka koyu gri renk bir kazak ve Haris Tweed ceket, kumaş pantolon ve deri mokasen ayakkabı giydiğini fark etti. Derslerde, konferanslarda, resmi fotoğraflarda ve sosyete gezintilerinde giydiği standart kıyafet. Kadın ısrarlı, “Kazaklarınız hep modası geçmiş şeyler. Kravat taksanız çok daha şık dururdu” dedi.

-Söz konusu bile değil. Aşağı sarkan düğümlerden hoşlanmıyorum.

Phillips Dexter Akademisi’nde görevli olduğu dönemlerde Langdon haftanın 6 günü kravat takmak zorundaydı. Üniversitenin rektörü, kravatı ses tellerini sıcak tutmak için Romalı hatiplerin taktiği “fascalia” denen ipekten boyun bağına benzetip, olaya romantik bir yorum getirmek istese de, Langdon etimolojik olarak kravat sözcüğünün acımasız Hırvat paralı askerlerinin boyunlarına sardığı bir tür fulardan geldiğini biliyordu. Yüzyıllar sonra aynı kıyafet parçası, tıpkı eski Hırvat paralı askerlerinin düşmanın moralini bozmak üzere taktıkları fularlar gibi, muharebelerini toplantı salonunda yapan modern savaşçılar için önem kazanmıştı.

“Tavsiye için çok teşekkürler. Daha sonra düşüneceğim” diye karşılık verdi.

İyi ki o sırada, koyu renk kostüm giyen bir adam lüks bir siyah Lincoln otomobilden inip yanlarına geldi. Aracın kapısını açarken “Bay Langdon. Beltwat Limousine’den Charles. Emrinizdeyim.Washington’a hoş geldiniz” dedi.

Langton, Pam’a bir bahşiş bıraktıktan sonra görkemli arabanın arka tarafına yerleşti. Şoför klima cihazının düğmelerini izah edip, içme suyu ve sıcak muffin pasta isteyip istemediğini sordu. Birkaç dakika sonra, Lincoln araç özel bir yoldan havaalanından ayrıldı. “Demek zenginlerin günlük hayatı bu?” diye geçirdi içinden. Şoför bir yandan Windstock Drive yolunda gaza basıp yol defterini kontrol ederken öbür yandan telefonla son derece profesyonel bir dille konuşmaya koyuldu. “Burası Beltway Limousine. Talimatınıza uygun olarak yolcuyu araca aldığımı teyit ediyorum. Evet misafiriniz Langdon vasıl oldu. Saat 19 sularında Capitole’e indireceğim” diyerek telefonu kapattı.

Langdon kendini gülümsemekten alıkoyamadı. Her zamanki gibi son derece titizdi. Ayrıntılara dikkat etmek Peter Solomon’un başlıca meziyetlerindendi. Devasa gücünü bu sayede şaşırtıcı bir rahatlıkla çekip çevirebiliyordu. Tabii ki bir banka hesabında birkaç milyar dolarının yatması da işini kolaylaştırıyordu. Havaalanının gürültüleri arkada kalırken, Langdon yumuşak koltuklara gömülüp gözlerini yumdu. Capitol’e yarım saatlik mesafedeydi ve bu süre düşüncelerine çeki düzen vermesi için yeterli olacaktı. Sabahtan beri her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, kendisini bekleyen inanması bile güç akşam programını düşünecek vakti olmamıştı.

Capitol’e 15 kilometre kala yalnız bir kişi Robert Langdon’u büyük bir sabırsızlıkla bekliyordu.

 

 

Kether

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dan Brown’ın son romanı Kayıp Sembol’ün Türkçesi 10 Aralık’ta çıkıyor. Ünlü yazar hem kitabının yayını hem de yayıncısı Altın Kitaplar’ın 50’nci yılı nedeniyle vereceği yemeğe katılmak için Türkiye’ye geliyor

 

Yemek Four Sesasons Bosphorus Oteli’nde. Garip bir rastlantı, Kayıp Sembol’de Kartal Soğanlık F Tipi’nde işlenen cinayette öldürülen gencin cesedi de Boğaz’a atılıyor. Ünlü yazar şimdi ceset attırdığı Boğaz kenarında yemek yiyecek.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Da Vinci'nin Şifresi", "Melekler ve Şeytanlar" gibi kitaplarıyla Türkiye'de ve dünyada fırtınalar estiren Amerikalı yazar Dan Brown’ın yeni kitabı “The Lost Symbol” (Kayıp Sembol) ABD'de satışa sunuldu.

 

 

Dan Brown hayranlarının uzun bir süredir sabırsızlıkla bekledikleri, hakkında bir çok spekülasyon yapılan yazarın son romanı "The Lost Symbol (Kayıp Sembol),Random House'dan çıktı.

 

Dan Brown'ın Türkiye'deki yayın haklarına sahip olan Altın Kitaplar, Brown'ın yeni kitabının tahminen 2 ay içinde çevrilerek Türkiye baskısını yapmış olacağını duyurdu.

 

Kitabın gizem içeren bulmacalarla dolu olduğu ve baş karakterin yine sembol bilimci Robert Langdon olduğu biliniyor ve bu durum okuyucuların iştahını daha da kabartıyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dan Brown, kilisenin tek düşmanının kendisi değil; insanların dine olan ilgilerini kaybetmeleri olduğunu söyledi.

 

Türkiye'de ''Kayıp Sembol'' adıyla yayımlanan yeni kitabının tanıtımı için İstanbul'da bulunan yazar Brown, Swissotel The Bosphorus'ta düzenlenen sohbet toplantısında basın mensuplarıyla bir araya geldi.

 

Brown, yazdığı kitapların sinemaya uyarlanmasının karmaşık ve çok zor olduğunu belirterek, ''Ancak 'Melekler ve Şeytanlar', 'Da Vinci Şifresi'ne göre sinemaya daha uygun bir kitap. Bu nedenle filmin eğlenceli olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.

 

'KAYIP SEMBOL'DE TOM HANKS VAR

Brown, yeni kitabı ''Kayıp Sembol''ün filminin yapılacağı, filmde yönetmen Ron Howard ile aktör Tom Hanks'in yer alacağı bilgisini verdi. ''Tom Hanks ile Ron Howard'ın söylediklerine göre, 'Kayıp Sembol' en sinematik olan kitabım. Dolayısıyla çok iyi bir film olacağını söylüyorlar. Ben de sonucu sabırsızlıkla bekliyorum'' diyen Brown, bir gazetecinin ''Tom Hanks, iki filmde Robert Langdon'u oynadı. Artık yazarken gözlerinizin önüne onu mu getiriyorsunuz?'' şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi: ''Cevabım hayır. Çünkü ben zamanımın yüzde 99.9'unu kitap yazarak geçiriyorum, yüzde 1'ini film setlerinde geçiriyorum. Yani daha çok zamanımı kendi kafamın içindeki Langdon ile geçiriyorum. Robert Langdon, 10 yıl önce oluşturduğum bir karakter. Ben onunla yazıyorum.''

 

Türkiye'de ''Kayıp Sembol'' adıyla yayımlanan yeni kitabının tanıtımı için İstanbul'da bulunan yazar Brown, Swissotel The Bosphorus'ta düzenlenen sohbet toplantısında basın mensuplarıyla bir araya geldi.

 

Brown, yazdığı kitapların sinemaya uyarlanmasının karmaşık ve çok zor olduğunu belirterek, ''Ancak 'Melekler ve Şeytanlar', 'Da Vinci Şifresi'ne göre sinemaya daha uygun bir kitap. Bu nedenle filmin eğlenceli olduğunu düşünüyorum'' diye konuştu.

 

'KAYIP SEMBOL'DE TOM HANKS VAR

Brown, yeni kitabı ''Kayıp Sembol''ün filminin yapılacağı, filmde yönetmen Ron Howard ile aktör Tom Hanks'in yer alacağı bilgisini verdi. ''Tom Hanks ile Ron Howard'ın söylediklerine göre, 'Kayıp Sembol' en sinematik olan kitabım. Dolayısıyla çok iyi bir film olacağını söylüyorlar. Ben de sonucu sabırsızlıkla bekliyorum'' diyen Brown, bir gazetecinin ''Tom Hanks, iki filmde Robert Langdon'u oynadı. Artık yazarken gözlerinizin önüne onu mu getiriyorsunuz?'' şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi: ''Cevabım hayır. Çünkü ben zamanımın yüzde 99.9'unu kitap yazarak geçiriyorum, yüzde 1'ini film setlerinde geçiriyorum. Yani daha çok zamanımı kendi kafamın içindeki Langdon ile geçiriyorum. Robert Langdon, 10 yıl önce oluşturduğum bir karakter. Ben onunla yazıyorum.''

 

Dün akşam Türkiye'deki yayıncısı ''Altın Kitaplar''ın 50. yıl galasında pek çok okuruyla tanışma fırsatı bulduğunu belirten Brown, ''Keşke kitapçılarda da okurlarımla tanışma fırsatım olsaydı, ama Türkiye çok büyük bir ülke, dünya çok büyük bir dünya. Bütün okurlarıma teşekkür ediyorum'' dedi.

 

HAZIRLANMASI 6 YIL SÜRDÜ

Kitaplarını yazmadan önce uzun bir araştırma dönemi geçirdiğini, çok okuyup çok seyahat ettiğini, yazı yazma sürecinde 2-3 kez o yerlere gittiğini anlatan Brown, ''Kayıp Sembol'ü yazmadan önce Washington'a gittim. Her türlü ayrıntıya dikkat ettim. Kayıp Sembol'ün hazırlanması altı yıl sürdü. Kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız. İnsanın tanrıyla ilişkisini, bilimin, dinin geleceği konularını görünce neden bu kadar uzun sürdüğünü anlayacaksınız. Kitabın giriş sayfasını okuduğunuzda, burada gerçek bir ritüel var. Hepsi birebir doğru'' dedi.

 

HEYECANLI KİTAPLAR YAZMANIN PÜF NOKTASI

''Heyecanlı kitaplar yapmanın püf noktası, yazdıklarınız değil, yazmadıklarınız, çıkarıp attıklarınızdır. Yazdığım her bir sayfaya karşılık 10 sayfayı beğenmiyorum ve atıyorum'' diye konuşan Brown, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yazarlarla, müzisyenlerin ve aktörlerin şöyle bir farkı vardır: Müzisyenler ve aktörler, sizin için sanatlarını icra ediyorlar. Yazarlar ise kendi başına masasında oturup çalışıyorlar. Bizler ünlü değiliz, ünlü olan bizim eserlerimiz. Dolayısıyla ben de hiçbir zaman kendimi bir ünlü olarak görmedim. CIA'da çalışmadım, bunu da yeni duyuyorum. Belki bir gün çalışmak isterim. Beni tanıyanlar, Robert Langdon'un benim çok daha ileri bir versiyonum olduğunu söylerler. Onda da bende olduğu gibi sembollere, şifrelere ve tarihe olan bir merak var. Benim çok daha akıllı bir versiyonum olduğunu söyleyebilirim.''

 

'YAZILMASI EN ZOR KİTABIMDI'

Bir gazetecinin ''Hangi eserinizi daha çok seviyorsunuz?'' sorusu üzerine Brown, ''Bu soru, anne babalara 'Hangi çocuğunu daha çok seviyorsun?' diye sormaya benziyor. Çok zor bir soru. Son kitabım, aslında yazılması en zor olan kitabımdı. Çok fazla araştırma yapmam gerekti. Kitapta anlatılan yepyeni bir bilim dalı söz konusu. Sözü geçen bütün deneyler, her şey doğru aslında. Geçmiş tarihle ilgili çok çarpıcı bilgiler var. Bunları benim de anlayıp sindirmem için epey bir zaman gerekti'' dedi.

 

kaynak:internethaber.com

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...