Jump to content

Ceviz


fotonkedi

Önerilen Mesajlar

Ağaçtan topladığımız cevizde bilirsiniz üst bölümü kaplayan yeşil bir kabuk vardır. O yeşil kabuk, çok acı!. Kına gibi, kinin gibi, sulfata gibi bir tadı vardır! Hattâ onun rengi, boyası elden bir müddet çıkmaz! Kara bir leke olarak elde kalır. Ağzına sürersen, zehir gibi bir tadı vardır.

 

Nefs-i Emmâresine tâbi olan insan da, aynen o cevizin yeşil kabuğu gibidir.

 

O durumda olan insan çalar, çırpar, adam öldürür, menfaati için yaşar, zevk için kumar oynar, zevki için her şeyini yitirir. Onun için esas olan, sadece tatminidir..

 

O cevizden yeşil kabuğu alıp çıkartabilirsen, onun altından tahta bir kabuk çıkar. İşte bu tahta kabuk da, insanda Nefs-i Levvâme diye anlatılan ikinci mertebedir. Yani, cevizde ikinci tabaka olan tahta kabuk, insanda ikinci mertebe Nefs-i Levvâmedir.Nefs-i Levvâme’deki insan kendini bu beden zanneder ve kabul eder.. Bu bedenle devam edeceğini, o bedenle cennete gideceğini umar.Bu tahta kabuğun, içindekinden nasıl haberi yoksa; levvame düzeyindeki insanın da kendi hakikatından haberi yoktur!Bir yerde nefsine uyar, gider yanlışlar yapar. Bir yandan da; “Yahu ben bu yeşil kabuk değilim” diyen ceviz gibi, “Ben bu beden değilim, benim üstelik aklım da var; neden bu yanlışları yapıyorum, hayatımı harcıyorum, bu bedene dönük yaşam içindeyim?.” diye hayıflanır ve ömrü pişmanlıklar içinde geçer, gider...

 

Eğer dıştaki yeşil kabuktan sonra anlatılan bu tahta kabuğu da kırarsan, işte o zaman tahta kabuğun içindeki cevizi görürsün. Anlarsın ki, bu tahta kabuk atılması gereken bir kabukmuş. Ceviz bu değilmiş!. Cevizle tahta kabuğun hiçbir alâkası yokmuş! Nasıl ki cevizin en üstteki yeşil kabukla alâkası yoksa, tahta kabukla da alâkası yok! Sen bu tahta kabuktan, cevizi göremezsin. Ama, o cevizi kırar tahta kabuğu çıkartırsan, içinde başka biçimde bir ceviz görürsün. Dikkat edersek, ceviz içi üstündeki tahta kabuğa hiç benzemez! Yeşil kabuğa da benzemez!. Bu tahta kabuk, insanın kafatası gibidir. İçindeki ceviz de aynen beyin gibidir. Nasıl kafatası kemiği ile beyin birbirinden tamamen ayrı ise, işte cevizin tahta kabuğu ile cevizin kendisi birbirinden öylece ayrıdır. Ama, cevizi kıramamış olanlar, içindeki cevizi bilmez!. Ondan habersizdirler. Tahta kabuğu ceviz zannederler. Bu tahta kabuk, atılması gereken bölümdür. Veya, ateşte yakarsın!. Yanınca da çok güzel ısı verir. İşte bu tahta kabuk, ateş için yaratılmıştır. Bir de; “Ehli olmayanlar bu cevize el sürmesinler” diye yaratılmıştır. Bu tahta kabuğu kıran kişi de denize kavuşmuştur...

 

İşte bunun gibi levvâme bilinç düzeyindeki adam da;

 

“Yahu!. Ben bu tahta kabuk değilim. Benim Özümde Allah var...

 

Benim özümde Allah var olduğu halde ben niye kendimi O’ndan ayrı bir varlık gibi görüp kendimi bu beden kabul ediyorum!..” deyip, kendi hakikatının Allah olduğunun idrâki içinde yaşamına yeni baştan yön vermeye çalışır. Bu çalışmaları yapar ama, bu cevizin içinde girintili çıkıntılı bölümün dışında, az kalın kahverengi bir kabuk daha vardır. Cevizin kendisi çıktı ortaya ama, kahverengi kabuk daha çıkmadı.

 

Bu da, insandaki Nefs-i Mülhime’nin kabuğuna tekâbül eder. Cevizin bu kahverengi kabuğu Nefs-i Mülhimedir.

 

Çünkü, burada ilham alan, “Allah’ta, kendini Allah’tan ayrı gören” ama öbür yandan da "kendi varlığının hakikatinin Allah olduğunu bilen" bir kabuk vardır. Bir ben var, bir O var. “Bendeki O!..” der.

 

İşte bu, cevizdeki kahve rengi kabuğa tekabül eder.

 

Eğer “Bendeki O” görüşünden kurtulup, “ben yokum!.. Sadece O vardır!..” diyebilse!.. Yani, cevizin kahverengi kabuğunu da kaldırabilse... Onu da kaplayan ince sarımsı renkte bir kabuk daha çıkar ortaya.

 

İşte o, Nefs-i Mutmainne'dir...

 

İşte o zaman kişi kendi öz hakikatını görmüş olur. İmana varır.

 

Kahverengi kabuk, sarımsı ince kabuk ve cevizin şekli, kıvrımları aynen mevcuttur. Bütün bunlar, esas cevize göre şekil almıştır.

 

Ceviz çıkınca ortaya, işte o Nefs-i Râdiyedir... (Râziye de denir)

 

Bu beyaz etli yeri sıkar, ezer, ufalar, döverseniz, bir yağ çıkar ortaya... Cevizin en kıymetli yeri o yağıdır. Cevizi alır bakarsan bu yağı göremezsin. Ezer, ufalar, sıkarsan görünür hale gelir.

 

İşte bu, Nefs-i Mardiye'dir...

 

Bu yağın da ihtiva ettiği kuvvet ve kudret de Nefs-i Sâfiye'dir. Senin hakikatin Allah’ın kuvvet ve kudreti...

 

İşte gördünüz. Ceviz, insanın apaçık, bitkisel yaşamdaki örneğidir. Yedi kat ceviz aynen insandaki bilincin yedi kat mertebesi gibidir.

 

Kişi, insanları tanımak istiyorsa alsın bu cevize baksın! O zaman kendisini nerede görüyorsa ona göre tedbir alsın!

 

Kendisini yeşil kabukta mı, tahta kabukta mı, kahverengi kabukta mı görüyor?..

 

Küre gibi olan cevizi, yarım küre şeklinde ek yerinden keserseniz, kalp gibi bir şekil çıkar ortaya. Tahta kabuğu kırıp atarsanız, beyin gibi bir şekil çıkar ortaya.

 

Bazıları tahta kabuk içindeki kalpten, beyinden, cevizden bihaber yaşıyorlar.

 

Allah bize, içimizdeki hakikatı idrak etmeyi ve onu hazmetmeyi ve onun gereğini yaşamayı ve güzelliği de çevremizdekilerle paylaşmayı nasip etsin, kolaylaştırsın!..

 

Eğer bu gerçekleşmez ise, bu tahta kabuklu halle gideriz. Bu tahta kabuğun içinde bir zaman sonra ceviz kurur, kurtlanır, ezilir, büzülür, kaybolur, heba olur gider...

 

Ya ceviz taze iken kırılıp, bu kabuk ve kabuklardan kurtulunur.

 

Veya bu kabuk kırılmaz, içindeki kısım kurtlanır, çürür, kurur, heba olup, toprağın altına atılır...

 

İnsan, cevize çok benzer.

 

Onun için Allah bizleri kurtlanmaktan, çürümekten korusun. Cevizin içindeki yağ gibi, yağın kuvvet ve kudretine eriştirsin!. Aksi halde halimiz haraptır. Hüsrandadır...

 

 

(Bu yazı Ahmed Hulusi'nin Cuma sohbetleri kitabından alınmıştır ...)

 

*hisse

--------------------

Çok anlamlılık, sözlükle sınırlı kalmıyor ki! O kelimeyle yapılan kavramsallaştırmalara ve o kelimeyle inşa edilen düşünce dünyasına bir biçimde yansıyor. İşte nefis kelimesinin çok anlamlılığı da, bizim düşünce dünyamıza, "çok katmanlı" nefis teorileriyle yansıdı.

Çok katmanlı nefis kavramsallaştırması, en çok irfan bilgi sisteminde yaygınlık kazandı. Bu bilgi sistemi, Kur'an'da kullanılan ibarelerin çağrışımıyla, nefsin hallerini şöyle sıraladı:

1. Nefs-i emmâre (emreden nefis).

2. Nefs-i levvâme (kınayan nefis).

3. Nefs-i mülhime (ilham eden nefis).

4. Nefs-i mutmaine (tatmin olan nefis).

5. Nefs-i raziyye (razı olan nefis).

6. Nefis-i merziyye (razı olunan nefis).

7. Nefs-i safiye (arınmış nefis).

--------------------

hikayenin başka anlatılış biçimi -ki bana göre daha sıcak bir anlatım-:

 

Ceviz ile insan arasındaki benzerlik bilmem hiç dikkatinizi çekti mi?..

Cevizin gümüş iyonu içeren tek meyve ve beynin gümüş iyonu ihtiyaci olan tek organ oldugunu biliyor muydunuz? Eğer cevizi ortadan ikiye bölüp tahta kabuğunu çıkartırsanız, içinin iki yarım küreli insan beynine ne kadar benzediğini farketmişsinizdir elbet…

Ama ben bu benzerlikten sözetmiyorum!. Ya neden bahsediyorsun, dediğinizi duyar gibiyim… Hemen açıklayayım…

Dalından düşmüş cevizi gördünüz mü bilmem, üzeri noktalı yeşil renkte bir kabukla kaplıdır!. Eline alanın eli boyanır; ve kolay kolay da çıkmaz bu boya!.. Üstelik bilmeyerek dişlerseniz, sulfata yalamış gibi olursunuz; sanki zehir!.

Münâsip bir şekilde açabilirseniz bu yeşil kabuğu, işte o zaman görürsünüz tahta kabuklu meşhur cevizi!. Elle kolayca kıramazsınız o tahta kabuğu.. Ama varoluşunun çok büyük bir hikmeti vardır o tahta kabuğun! İçine hava girmesini önler; ve böylece de içindeki cevizin yağının havayla birleşerek okside olmasını, yağının acılaşmasını önler.. Onun içindir ki, ceviziçi, kabuğu içinde saklanır hava almasın diye; ancak yeneceği zaman o kabuktan çıkartılır; ayıklanmış halde saklanmaz!.

Üçüncü katı ise bildiğimiz kahverengi ince kabuktur.. Şayet o kabukla yerseniz, gene damağınızda kekremsi bir lezzet hissedersiniz, biraz acımsıdır.. Koruyucu kabuktur!. Ama buna rağmen, artık onda içinin inceliklerini, kıvrımlarını, şeklini görebilirsiniz!. Ama ne olursa olsun, yemesi o kadar lezzetli değildir..

Dördüncü katı kahverengi kabuğun altındaki beyazımsı renkli zardır!. Artık ceviziçi iyiden açığa çıkmış; rengi âşikâr olmuştur!. Her ne kadar üstündeki zar, ceviziçiyle temasımızı önlüyorsa da, tam lezzetine ermemizi engelliyorsa da; gene de ceviz içine ulaşmış sayılırız!. Buna rağmen zarın soyulmuş hali daha bir başkadır ceviziçinin!

Beşinci kat, işte ceviziçi!.. Beyazetli, pekbi lezzetli ve de insan için çok yararlı gıda; şifa!.

Altıncı kat ise cevizin yağı!.. İnsana en yararlı yanı!.. Cevizin özü, hasılası… Varoluş hikmeti… Sırf hayır!. Bir rahmet ki, içinde acısı hiç yok!.

Yedinci ve son kat; cevizin yağındaki kuvvet, enerji!… Cevizin varoluşunun sebebi hikmeti!.. Cevizin Hakikatı!.. Bir elektrik ki, bütün ampuller onunla hayatiyet bulur!.

Ve şimdi gelelim cevizle önemli bir benzerlik yanı bulunan insana…

1.kat bilinciyle, “Nefsi emmare”de diye tanımlanan insan… Acı ve zehirli sanki!.. Yalnızca kendini düşünüp, herşeye sahip olmak isteyen; kimseye yaşam hakkı tanımayan; kravatlı vahşi!. Sadece almayı düşünüp, vermeyi hiç hatırına getirmeyen ve dahi verecek bir nesnesi olmayan insan etiketli mahlûk!

2.kat bilinciyle, “Nefsi Levvame”de diye tanımlanan insan… Özündeki özelikleri ve güzellikleri tahta kabuk mesabesindeki “levvame” bilinciyle örtmekte olan kişi!. Kendini belkide, ceviz sanan tahta kabukçasına, beden sanan bir birim!. Kâh yeşilkabuğunun gereğini yaşayıp, kâh da içindeki değerli katmanın farkında olan ve bunun gereğini yaşayamamanın üzüntüsünü çeken insan…

3.kat bilinciyle, “Nefsi Mülhime”de diye tanımlanan insan… Kendinin kabuk -pardon beden- olduğu şartlanmasından kurtulmuş;hakikatını farketmiş; kâh özündeki lezzetten tadan, kâh da kendini kıvrımlı beyaz ceviziçi sanan birim… Ârifler diye bahsedilen mârifet ilmi erbabı!.

4.kat bilinciyle, “Nefsi Mutmainne”de diye tanımlanan insan… Bildiği hakikatta ve hissedişte tatmine ulaşmış, mutmain olmuş; bunun getirisiyle cehenneminden azad olup cennetine girmiş insan!. Beyazımsı zar hükmünde olan birimsellik duygusuyla hakikatını zar gibi örtme hali mevcutsa da, Hakikatı olan “Allah”ı hisetmenin ve talibine zar arkasından göstermenin hazzı içindeki kişi!. Velî, hakikat ilmi ehli.

5.kat bilinciyle, “Nefsi Râzıye”de diye tanımlanan insan… Ellerin beynin hükmüyle hareket ettiklerinin idrakına ermiş ve eller ile savaşı kalmamış insan!. Her anı ve hâli beyinle olup; beynin hükmüyle bedende olup bitenleri seyreden tüm kabuklardan arı, ceviziçi sanki!.. Fenâ fillah’ın sonu!.. Esmâ’da seyr hâli…

6.kat bilinciyle, “Nefsi Mardıyye”de diye tanımlanan insan… Cevizdeki beyaz etin özündeki yağ misali, insanın özündeki sıfat mertebesi!… Bakâ billlah yaşamı… “Görür gözü, konuşur dili…. olurum” sırrının yaşamı.. Sıfatlarla tahakkuk hâli!…

7.kat bilinciyle, “Nefsi Sâfiye”de diye tanımlanan insan… Cevizin yağında gizli kuvvet misali, insanın ve varolan herşeyin özü!.. “Özde biriz” tanımlamasıyla vurgulanan “bir”lik noktası!.. Her şeyin “şey”sizlik hâli!. (1)

“Şey” yok, Yalnızca O var!.

--------------------

7 nefs ile 7 hâ mîm ilişkisi

 

1.inci hâ-mîm - el mü’min sûresi - nefs-i emmâre

2.inci hâ-mîm - el fussilet sûresi - nefs-i levvâme

3. üncü hâ-mîm - eş şûrâ sûresi - nefs-i mülhime

4. üncü hâ-mîm - ez zuhruf sûresi - nefs-i mutmâinne

5. Inci hâ-mîm - ed duhân sûresi - nefs-i raziyye

6. Inci hâ-mîm - el câsiye sûresi - nefs-i merziyye

7. Inci hâ-mîm - el ahkaf sûresi - nefs-i safiyye

nûr-u mîmin teşri' - el muhammed sûresi nefs-i kâmile

nûrullahin neşrifetih sûresinefsü’z- zât

 

...

 

Hazır hâle getirilen Tevhid Tarlası’ndaki Bilelik Buğdayının Devran Değirmeninde öğütülüp , ekmek pişirilip , yenilip ve yarınlara azık olarak geleceğe gönderilişinde;

Buz Dağı gibi sert, katı, kalıplı, kasıtlı , sarp, bu hâliyle işe yaramaz ve zâlim oluşta Nefs-i Emmâre gibi..

Bir damla rahmet, bir ılıklık ya da bir esinti hissedince terlercesine erimesi, su oluşunun farkına varışı ve her an donma tehlikesiyle baş başa oluşuyla Nefs-i Levvâme…

Damla damla göz yaşı gibi toplanıp ilâhî akış arkına ulaşması Nefs-i Mülhime…

Benlik Yurdunu terke varıp çileli yollarda çağlayarak çarka gelmesi Nefs-i Mutmâinne gibi…

Buz, Su, Buhar ve Bulutun bizlik ve bilelikte H2O türküsü..

Nefs-i Emmâre, Nefs-i Levvâme, Nefs-i Mülhime ve Nefs-i Mutmâine kemâlât öyküsü…

 

Önce 7 Nefsi inceleyip,

Sonra 7 Hâ MîM…

*muhammedinur

fotonkedi tarafından düzenlendi
Ardarda Atılan Mesajlar Birleştirildi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...