Jump to content

Sufizm ve Astroloji


fotonkedi

Önerilen Mesajlar

Sufizm ve Astroloji/ Bir ekleme

“Fena” durumu insanın en yüksek seviyede, Yaradanın huzurunda eriyerek aslına kavuşması olarak ifade edilir. Bu anlamıyla fena sufilerin kendilerini adadıkları yok olma yoluna işaret eder.

Astroloji içinde daha derinlere yol aldıkça, gerçeğin de katman katman, perde perde, tıpkı rus bebekleri matruşkalar gibi olduğunu görebiliriz. Daha fazla ilerledikçe aklın keskin kılıcının artık işlemediği katmanlarla karşılaşırız. Bu noktada aklın yerini “kalp”, yaratıcı ile bütünlük hissi alır. Astroloji dilinde konuşursak, Uranüs gerçeğin ta kendisini, mutlak, çıplak gerçeği açıklar. Bu kollektif enerji insanoğlunun içerisinde olmakla birlikte (çağlarının ötesinde düşünürleri hatırlayın) insanın sosyal gelişimine ancak özgürlük, insani hakların kazanılması ile, Fransız devrimi ile katılmıştı, Uranüs de tam bu zamanda keşfedilmişti. Uranüs bize gerçeği gösterir ancak bir sonraki aşamada bizim için çok önemli olan özgürlüğün aslında evrenselle birleşmek olduğunu görürüz.Ancak kendi bireyselliğini, kendilerini gerçekleştirebilen kişiler daha büyük seviye ile birleşebilir, onun içinde eriyebilirler. İşte bu Neptün deneyimidir. Neptün aklın sınırlarının kalktığı ve ancak kalp yoluyla bütünlüğün sağlandığı aşamadır. Tasavvuf’ta bu duruma “fena” (a’nın üzerinde aksan işareti bulunuyor) adı verilmektedir. Fena durumu insanın en yüksek seviyede, Yaradanın huzurunda eriyerek aslına kavuşması olarak ifade edilir. Bu anlamıyla fena sufilerin kendilerini adadıkları yok olma yoluna işaret etmekte.

Bu bağlamda, astrolojik açıdan dikkatimizi çeken ilginç konu ise kişinin kendisinde barındırdığı pek çok özelliğini, kendi kişiliğinin değişik yönlerini barındıran özelliklerini, tasavvufçuların ifadesiyle kendi nefsini dönüştürebilmesi, yukarıda sözünü ettiğimiz yaratıcıyla “bir” olmaya doğru yöneltmesidir. Bu kelime İbranice’de nefeş, Hz. İsa’nın konuştuğu Aramice’de nefşa olarak geçmekte, dilimizde de nefes sözcüğü ile canlı olmak, hayatta olmak anlamına da gelmekte. Eğer kendi içimize dönüp bakarsak, kendimizi dinlersek, içimizde pek çok şeyin bir arada konuşmakta olduğunu görürüz. Sufi psikolojisi, işte bu iç seslerin, çoğu birbiri ile çelişen, kişiyi hatalara ve kötülüklere de götüren seslerin terbiye edilerek “birlik” yoluna konmasına işaret eder. Ne kadar ilginçtir ki, analitik psikolojinin kurucusu, “eşzamanlılık” ilkesini öne süren ve Astroloji ile ilgili çalışmalar yapmış olan Carl Gustave Jung kendi psikolojisinde kişinin bütünleşmesine, böylece bireyselliğini gerçekleştirme yoluna (individuation) işaret eder. Jung’a göre her insan kendi mutluluğu yönünde, kişiliğini bütünlemeye çalışır. Kuşkusuz bu bütünlük astrolojik haritanın ta kendisidir.

Astroloji bizlere mikrokozmos’la makrokozmos arasındaki ilişkiyi açıklar. Mikrokozmos yani küçük evren insandır. Makrokozmos ise en yüksek seviyede evrenin kendisi, ya da yaratıcının kendisidir. Bu gözle bakacak olursak, sözünü ettiğimiz “fena” durumunun aslında, evrenle, yaratıcıyla bir olmak olduğunu yeniden görebiliriz. Her insan makrokozmosun küçük bir kopyası, parçası, diğer de cüzü’dür. Tasavvuf’ta bu alem-i sagir (mikrokozmos) ve alem-i kebir (Makrokozmos) olarak geçer. Ünlü filozof Ibn Arabi bunu şöyle açıklamakta: “Alem denilen aynanın cilalanmasını gerekli kıldı. Bundan dolayı Adem de (bu arada Adem sözü de yokluk anlamına geliyor) bu aynanın cilalanması temeli ve bu suretin de ruhu oldu”

Tüm bu yönleriyle Astroloji bize yaratıcının dilini sunar. Astroloji’yi sadece günlük dilde ele aldığımızda, dar bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde aslında onun gerçek özünü görmekte zorlanırız. Astroloji bize hayata çok daha geniş bir çerçeveden bakmamızı gerektirir. Eğer kendimizi kozmosun, bu büyük evrenin, yaratıcının bir parçası olarak görürsek, kendi dertlerimiz, sorunlarımızın da aslında ne kadar dünyevi olduğunu görebileceğiz.

*hakankırkoğlu

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mevlana'dan Jung'a

Hakan Kırkoğlu

 

 

Rekabet, dışsal hedefler ve hırs bir insanın aynasındaki buğu gibidir. Kızgınlık, nefret ve kıskançlık kişiyi kendine yabancılaştırır, kişi artık kendini tanıyamaz, kendi iç dünyasına dönemez olur.

 

ABD'de George Washington Tıp Fakültesi eski öğretim üyelerinden Reza Arasteh, Sufizm'in bir yeniden doğuş sanatı olduğunu söylüyor. Bir kişinin kendi doğallığını yeniden kazanma süreci ise hayata, kozmik yasalara uyum sağlayabilme fırsatıdır. Hemen bu girişte Maşuk ile Maksud'dan söz etmek gerek. Maşuk aşık olan kişi, Maksud ise aşık olunandır. Sufiler de tarih boyunca bu ikiliyi değişik anekdotlarla anlatmaya çalışmışlar, Mevlana da pek çok eserinde kendini bu aşkla özdeşleştirmeyi denemiştir. Aslına bakarsanız, bu aşk filmlerdeki aşka pek benzemez. Bu yücelme durumu kişinin yaratıcısıyla girdiği bir aşktır. Mevlana'nın Mesnevi'sinde bu konuyu çok güzel örnekleyen bir bölüm var (Kaynak: "Sufi Psikolojisi", Kemal Sayar). Hikayeye göre, bir grup Rum ve bir grup Çinli ressam en iyi sanatçıların kendileri olduklarını iddia ediyorlarmış, derken Sultan her iki tarafı da sınava sokmuş. Birbirine açılan, fakat bir perdeyle ayrılmış iki odada çalışmaya başlamışlar. Rumlar çeşit çeşit boyayı kullanarak resim yaparlarken Çinliler zamanlarını duvarı, bir ayna gibi parlayana kadar temizlemek ve cilalamakla geçirmişler. Daha sonra Sultan, Rumlar perdeyi kaldırınca aklını başından alan güzel bir resimle karşılaşmış. Ancak Çinliler de perdelerini kaldırmış ve Rumların karşı duvardaki resmi aynaya benzettikleri duvardaki yansıması çok daha güzel görünmüş, Sultan'ın gözleri kamaşmış. Bu hikayede cilalı duvar hırstan ve mükemmeliyetçilikten ve önyargının pasından arınmış olan Sufilerin kalbini temsil eder. Mevlana'nın deyişine göre ruh karanlıktayken, kişi aklının fenerine ihtiyaç duyar ve aklına göre hareket eder ancak eğer ruh zaten aydınlanmışsa, o aklın fenerini aramaz.

 

"Astrolojiyi farkındalık sanatı olarak görmeliyiz"

Bu yönde düşününce aslında rekabet, dışsal hedefler ve hırs bir insanın aynasındaki buğu gibidir. Kızgınlık, nefret ve kıskançlık kişiyi kendine yabancılaştırır, kişi artık kendini tanıyamaz, kendi iç dünyasına dönemez olur. Arayış içinde olanlar ise, seven ve sevilen ilişkisi içinde, adım adım, özellikle kendilerine yol gösteren bir kılavuz eşliğinde, ki örneğin Mevlana-Şems ilişkisi böyle bir beraberliktir, bir hayat yolculuğuna çıkarlar. Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi, sufizm yolunda bireyleşme iki şekilde olur. Bunlarda ilki nefisten, sosyal benlikten, hırslardan kurtulmak, egoyu bırakmak olan fena hali, bunu tamamlayan diğeri ise Beka halidir. Beka evrensel benlikle birleşme, kendi bütünlüğünü kazanmadır. Ne kadar ilginç ki, yüzyıllar öncesinden gelen bu bilgelik, 20. yüzyılda İsviçreli psikanalist Carl Jung'un da disiplini içinde yer almaktaydı. Freud'un sadece cinsel dürtülere dayalı modelini reddeden Jung, kendi psikolojisini bireyselleşme ve bütünleşme süreci üzerine kurmuştur. Astroloji ile de yakın bağlar kuran Jung, astrolojik haritanın insanın kendini (self) bütünleştirme aracı gibi değerlendirir. İnsanoğlunun kolektif bilincinde yer alan tüm arketipler astrolojik harita içinde gezegenler ve burçlar olarak yer almaktadır. Sufizm ise tarihten gelen bu birikimi günümüzde, insan psikolojisini sağaltma, ruhu aydınlatma yönünde kullanabiliyor. Mevlana yine şöyle diyor (Fihi ma Fih) "Herkes kendi konfor ve keyfinin peşinde koştuğu şeyde yattığına inanır. Yine de ardına düştüğü nesne ile tatmin olmaz ve geri döner. Bir süre sonra aslında zevk ve rahat peşinde olmadığını söyler, yeni bir şeyler arar ama tekrar hayal kırıklığına uğrar, böylece sürer gider."

Astrolojiyi bir farkındalık sanatı olarak görmek durumundayız. Ancak bu farkındalık sayesinde rolümüzü daha iyi anlayabilir ve kılavuzumuza eşlik edebiliriz. Kişi eninde sonunda aşığına geri döner.

 

*hakankırkoğlu

--------------------

Fenâfillah olabilmek(olunabilirse)...

Haritalarımızdaki Neptün konumunu irdelemeliyiz degil mi bu konulara yaklaşırken..

 

 

hangi konulara?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

12. ev başakta güneşin anlamı yalnızlığın senin temel ihtiyacın olduğunu gösterir.gözlerin üstünde olmasından çok geri planda kalmayı tercih edersin. kendini ifade etmekte de güçlük yaşayabilirsin.düşkünlere, tutuklulara, yaşlı ve çocuklara, kapalı yerlerdeki insanlara şefkat duyarsın, kişiliğini bulabilmen içine dönüşüne bağlıdır. mistik konuları anlamada rahatlık verir. rüyalarına da önem verebilirsin. endişelerinden dolayı hasta olabilirsin. kendine yapacağın kötülükler de olabilir büyük düşmanların da...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...