Jump to content

Ezoterik Astroloji


fotonkedi

Önerilen Mesajlar

Ezoterİk Astrolojİ demekle ne demek İstİyoruz?

Astroloji zaten kendi içinde, Ezoterik bir konu değil midir?

Ne yazık ki çağımızda bazı modern Astrologlar, Astrolojik çalışmaları Hermetik köklerinden uzaklaştırıp, kendi adına bir çeşit “ loji ”, yani insan ruhunun doğasını çözümlemeye çalışan psikoloji gibi, bir bilim oldurma çabası içindedirler. Bu bilimsellik, neden sonuç ilişkisini kendi akademik uygulamaları içinde göstermeye çalışan, tüm pozitif bilimlere uyumlu görünme çabasından başka bir şey değildir. Gerçekte Astroloji çağımıza ait olan pek çok fikir ve ideolojilere benzememekte, modern insanın ve kapitalist dünya düzeninin her şeyi tükettiği gibi kendisini tüketmesini engelleyen, pek çok içsel dinamiğe kendi içinde sahiptir.

Ezoterik Astroloji, evren makro kozmosu ile insan mikro kozmosu arasındaki alışverişin önemli göstergelerinden biridir.

 

http://www.astrologyanalyst.com/edit_images/blavatsky.gif

 

 

Madam H. P. Blavatsky ile beraber 1900’lerin başındaki okült ve gizemli örgütlerin Batı’daki bilgisi ile Hint Brahmanizm’inin ve Tibet Budizm’inin etkisi altında kalan yeni bir düşünce biçimi doğdu. Bu düşünceye Teozofi dendi. Ezoterik Astroloji, batıda Hermetik Astroloji veya Teozofik Astroloji olarak adlandırılır. Aslında işleyişi, Tibet karma uygulamalarının, Batı haritalarında farklı açılımlar ve dönemler ile ifade edilerek yorumlanmasından başka bir şey değildir.

 

Büyük insan veya makro kozmos veya diğer ismi ile Kaballah’taki “Adam Kedmon”a ulaşmaya çalışan can'ın, karmik ruhsal ve bedensel evrimini tek bir harita’da göstermesi; şu an için uygulanan tüm Astrolojik sistemler içindeki en verimli sistemdir. Ezoterik Astroloji’de Teozofik astrologlar olan bizler, Batı tipi zodyaklar kullanıp, Batı’nın hiyerarşik olarak kullanmış olduğu tüm gezegenleri kullanarak, doğudaki Ay duraklarını ve Ay'ın karmamız üzerindeki etkilerini inceleriz.

 

Burada bilinmesi gereken şey Ay’ın, geçmiş yaşamlarımızdaki kişiliğimizi sembolize etmesi ve bu kişiliğin ne tür travmatik deneyimler sonucunda yeniden bedenlenmek zorunda kaldığını bize göstermesidir. Ve çok önemlidir. Büyük insan İslamdaki ismi ile 'İnsan-ı Kebir', Grekçe “protogonos” ’tur.

Ezoterik Astrolojideki anlamı kavramak , insana doğum anında tesir eden tüm kozmik etkenleri inceleyerek, kişiliğin altında yatan evrimsel süreci deşifre etmek ve karakterin bir kader olduğunu kabullenmekten geçer.

Kadimlerin yedi kutsal gezegeni, Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn kullanıldığı gibi, bunlara yakın zamanlarda keşfedilen Plüton (1939), Uranüs (1788 -ilk görünüm, 1846 – kabul ediliş), Neptün (1871) de dahil edilir. Güneş ile Ay aslında Ezoterik Astroloji’de, ışıklar diye tanımlanır. Uranüs okült bilgeliği temsil ederken, değişimlerin ve devrimlerin gezegenidir. Neptün nesillerin ortak bilinçaltının, Plüton ise nesillerin güç savaşları ile değişim süreçlerini açıklar. Ezoterik Astroloji’de element döngüsü Batı tipi ve Tibetİan tip olarak iki ayrı formda izlenir. Batı tipi formda ekinokslar ile belirlenmiş olan 4 element kullanılırken, karma çözümleri yaptığımız Doğu ekolünde 5 faz, 5 element kullanırız. Batı tipinde 4 element, Ateş, Toprak, Hava ve Su olarak ifade edilirken, doğu karma çözümlemelerinde, Ateş, Toprak, Su aynı kalıp hava iki ayrı elemente bölünerek Eter ve Hava olarak ifade edilir. Ve astral olarak da nitelendirilen maddenin en süptil hali temsil edilir.

Ezoterik Astroloji insanı, üst varlık ve alt varlık olarak bir başka deyişle Yin ve Yang olarak iki ayrı formda inceler. Üst varlığa ; “Atmik beden” (ilahi kudret), “Budik beden”(ilahi sevgi) ve “Kozal beden” (ilahi bilgi) denir. Bunlar üst varlığı oluşturan 3 eylemsel gücü ifade eder. Alt varlığı oluşturan 3 eylem ise “Mental beden” (düşünce), “Astral beden” (duygu), “Fizik beden” (bedensel güdüler, arzular ve faaliyet gücü) olarak ifade edilir.

Kozmik planlar, 1875 yılında H. P. Blavatsky ve Albay Alcott tarafından kurulan Teozofi Derneğinin önemli doktrinlerinden biriydi. Teozofik hareket tüm bilgilerini, Doğu’daki Tibet sisteminin halka açıklanmamış kaynaklarından almıştı. Aslında kozmik plan sözcüğü Metapisişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneğinin kullandığı plan sözcüğünün karşılığından başka bir şey değildir.

Aslında burada plan, taslak anlamına gelmektedir. Ezoterik açıdan kozmik taslak, ruhun dünyaya gelmeden önceki evrimlerinin varlığının izdüşümüdür. Doğum anındaki gezegen ve yıldız görünümleri, bu planların veya izdüşümlerin devamından başka bir şey değildir. Teozofik sistemde, yedi şakra, yedi taslak, yedi beden bulunur. Bunlara;

1Kozmik

2Semavi

3Ruhsal

4Kozal

5Mental

6Astral

7Fizik bedenler veya taslaklar denilir

--------------------

Burada kozmik, semavi, ruhsal planlar üst planlardır. Ve alt planlar ise kozal, mental, astral ve fizik planlar olarak ayrılır. Eski büyük okültistlerden Dion Fortune tarafından çeşitli kitaplarında ifade edilmiştir. Mesela Ay ve Dünya, eterik ve fizik planı ifade ederken, bunlar insan düşüncesinde hayal gücünü, duygu, kişisellik ve karakter olarak farklı anlamlar ile ifade edilir.

Daha fazla bilgi için http://www. hermetics.org adresine bakınız.

 

Ezoterik Astrolojide en önemli konulardan biri de; 7 yıllık sikluslar ve döngülerdir. Uranüs’ün Güneş etrafındaki dönüşü 84 yıldır. Her bir burçta 7 yıl kalan Uranüs, kaldığı burçtaki nesli, onların farklılıklarını, ortak dönüşümlerini ve tuhaflıklarını temsil eder. Yedi yıllık devrelerin sonunda bireyler çok büyük değişimler gösterir, gelişirler. Buna göre gezegenler kabalistik olarak sıralanarak, insan doğumundan itibaren yedişer yıllık devreleri yönetirler. İşte bu evrelere Ezoterik Astroloji'de olgunlaşma, ayrışma ve gelişme evreleri olarak bakabiliriz. Gezegenlerin hızlarına göre 1. Ay, 2. Merkür, 3. Venüs, 4. Güneş, 5. Mars, 6. Jüpiter, 7. Satürn’e göre sıralanır. Buna kabalistik sıralama denir.

1. devre, Ay tarafından yönetilen çocukluk evresidir. 0 ile 7 yaş arası sürer. Burada kişilik kendine ait geçmiş yaşamındaki otonom, sürekli tekrarlayan hareketler ile kendisini ifade eder. Çocuk üzerinde dişi gücün hakimiyeti belirgindir. Annenin...! Anne hem onun en büyük koruyucusu, hem de 7 yaşından sonra işlemeye başlayacak olan karmik kişiliğinin geliştiricisidir. Bu döneme, Chandra veya Selena dönemi deriz. Çocuk geçmiş yaşamlarından getirmiş olduğu kişiliğini hatırlayabilir. Bilinç tam anlamı ile kapanmamış, bu yaşamdaki karma henüz başlamamıştır. Bu dönemlerde sebepsiz korkular, otomatik davranışlar, daha önce görmediği farklı nesnelerden korkma, kendi lisanı dışında farklı bir lisan konuşmaya çalışarak nesne ve objelere farklı sembol ve isimler takmak hep bu zamana özgüdür. Çocuk bazen yatağından haykırarak kalkar. Kimsenin tanımlayamadığı varlıklar ile konuşmaya çalışır. Geçmiş yaşamındaki kişiliğini sanki bir masal kahramanı imiş gibi anlatmaya çalışır.

Bu aşamada çocuk üzerinde yapılacak analiz, horoskopu ile beraber bireyin nasıl bir samsara döngüsü içinde olduğunu bizlere gösterir. Önemli olan bu dönemdeki çevreden alınan bilgiler değil, çocuğun içinden gelen, bilinçaltı bilgiler ve etkilerdir. Bazı alerjiler, sebepsiz yüksek ateş, halüsinasyonlar ve bedendeki doğum izleri geçmiş yaşam travmaları hakkında çok açıklayıcı bilgiler verir.

2. devre, Merkür tarafından yönetilir. 7. yaş ile 7. yaştan 14. yaşa kadar süren, aslında ergenlik dönemine girdiği ana kadar olan dönemdir. Bu dönem Merkür ve Vulcan dönemi olarak ifade edilir. Vulcan; ilkokul çağlarını kapsar. Geçmiş yaşamının üzerine çocuğun sevdiği, sevmediği, değer verdiği ve değer vermediği ayırımları göstermesi açısından çok önemlidir. Aslında 7 ile 10 yaş arasına Vulcan dönemi, 10 yaş ile ergenlik dönemi arasındaki döneme Merkür dönemi deriz. Burada Vulcan, Merkür’den küçük onun bir uydusu gibi kabul edilmek zorundadır. Merkür dönemi de çocuk ilkokul çağlarından ortaokul çağlarına doğru ilerler. Çocuğun bilgisi her alanda artış gösterir. Merak, keşfetme içgüdüsü, onun iletişim kurmasını ve kendisini ifade etmesine sebebiyet verir. Zaman içinde kavrayışı artar. Ve kişilik, dış dünya ile kendisi arasında ki farklılıkların önemini kavramaya başlar. Mantık gelişir. Anne ve baba ile ilişkiler daha ziyade arkadaşlık formuna bürünür.

3. devre, Venüs tarafından yönetilir. Beden, ergenlik döneminden veya 14. yaştan itibaren gelişmeye başlar. Cinsel farklılıklar belirlenir. Çocuk bakır rengi aurasını, erkeğin altın rengine ve kadının gümüş rengine dönüştürür. Venüs'ün tüm etkisi bu dönemde ortaya çıkar. Fiziksel görünümüne özen gösteren çocuk, karşı cinse ilgi duyarak ilkel libidonal motivasyonları, gelişmiş cinsel hazza çevirmeye çalışır. Beden kendi matematiksel oranı içinde en doğru oranı yakalamaya çalışır. İşte bu dönemde beğenilmeme korkuları, olumsuz grup deneyimleri ve ailesel travmalar sebebi ile çocuk ilk duygusal travmalarını deneyimlemeye başlar.

Venüsyen devrenin başlaması ile beraber karma başlamış, doğum horoskobundaki natal Satürn kendini ilk karşıtı yaparak, yaşamsal startı vermiştir. Bu dönem hayatın en zor dönemi olup birey çeşitli davranış modelleri yaratarak hayat tiyatrosundaki rolünü oynamaya başlar. Venüs, estetik değerlerin, güzelliğin her şeyden önemli olduğu fikrini bu dönemde arttırarak, bireysel iç güdülerini karmik olarak geliştirmemiş bireylerde, bağımlılıklara sebebiyet verir. Gelişmiş bireylerde ise, kişi mental güç kaybını hissederek denklemin karşıt tarafını tamamlamak için sanata ve estetiğe önem vererek, kendi ile temas kurmasını sağlar.

4. devre ; 21. yaştan itibaren 28 yaşa dek sürer. Bu dönemin başlangıcı Satürn’ün doğumdaki Satürn’e üst kare yaparak başladığı 21. yaştır. Bu dönem transit Satürn'ün natal Satürn ile 28.5 yaşındaki kavuşumuna dek sürer. Burada artık birey, egosunun farkına vararak, çocukluğundaki bilinçaltı sembollerin üzerine her geçen gün daha hızla gelişen ego ile heybetli bir bina kurar. Egonun gelişmeye başladığı bu dönemde birey kendine, sosyal çevre edinmeye çalışır. Bir kariyer edinmek yaşamını kurmak, kişiliğini geliştirmek ve eşini bulmak asıl amacı ve idealidir. Bilinçaltı semboller bu dönemlerde derinlerde yatan enerjiyi ortaya çıkararak kişiliği, toplum ile bütünleşme arzusunu gösterir. İşte en büyük tehlike karmamızdaki sorunlarımıza göre, Satürn'ün tecrübesiz olan genci, ağır zorunluluklar, toplumsal baskılar ve bedensel ihtiyaçların karşılanmaması ile zorlar, birey kendisini bir kurban gibi hissedebilir. Bu sıkıntılı zamandan çıkmanın en kesin ve basit yolu irademizi önümüzdeki görevlere doğru yöneltmek, istemek, içsel deneyimlerin dışsal deneyimlere dönmesi sonucunda “yapabilirim, yapacağım ve kendimi ifade ediyorum” önermeleri üzerinde çalışmaktan geçer.

 

5. devre , Mars tarafından yönetilir. İlk Satürn kavuşumundan sonraki ilk Satürn karesine kadar devam eden süreci kapsar. Ortalama 28- 36 yaş arası. Kadın olsun erkek olsun, kişi toplumda artık bir yer edinmiştir. Mars yaşamında ona mücadele gücü ve motivasyon sağlar. 4. devrede öğrendiği her şeyi bu dönemde uygulamaya koyar. İnsanlar ile ilişki kurmaktan zevk alır. Çoğunlukla bu dönemde eşini bulmuş olur. Artık yemek içmek nefes almak gibi, süreklilik gösteren bir cinsel hayata sahiptir. Ve çocukları olur. Artık burada duygusal enerjide büyük çıkarımlar görünür. Karmanın en belirgin olarak etkilemeye başladığı dönemdir. Eş ile ilgili problemler çocukların bakımı veya kaybı, anne ve babanın hastalıkları ve ölümleri, çocukluğundaki bütün bilinçaltı süreçleri yeniden ortaya çıkarabilir. İşte içsel bütünlüğünü sağlayamamış, karmada hedeflerini belirleyebilecek bilinçli planlara sahip olmayan bireyler, ağır depresyonlar, veya asosyalite, eşten ayrılık, hatta intihar dürtülerini ortaya çıkması ile intihar veya fiziksel şiddet görülür. Karmasında bilinçli olan insan bu dönemlerde kendi bilinç altının ona sağlamış olduğu yetenekleri kullanarak, yeni karmalar doğurmadan bu dönemi atlatır. Samsara çemberinin ne yazık ki devam etmesine sebebiyet veren, bu dönemde karşılayamadığımız arzularımızdan başka bir şey değildir.

6. devre , Jüpiter tarafından yönetilir. 35. yaş ile 43. yaş arasındaki süreye denir. Bir hedefe ulaşmak için, ruhun kendisine gerekli olmayan şeylerden arınarak, kendisini çeşitli hedeflere doğru uygun bir şekilde yönlendirdiği dönemdir. Bireyin öğrenmiş olduğu en büyük etki bu bedende neleri yapamayacağını iyi bilmesi ve seçiciliktir. Karmanın sınırlılık kanunları, Jüpiteryen tesirler ile egoda genişlemeye ve haz içgüdülerinin artmasına sebebiyet verir. Bilinç bu dönemde isteklerini kontrol altına almayı öğrenmek zorundadır. Bilinçlilik, bireyin egosal isteklerini sınırlaması ile doğar. Kişi, çok yüksek konsantrasyonla yapmak istediği işlere yönelir. Gücünü konsantre ederek, kendi içsel bilinçliliğini deneyimler. Bu dönemde şu ana kadar vermiş olduğu mücadelenin sonuçlarını elde etmeye başlar. Yaşamda yeni felsefelerin, farklılıkların ve yeni deneyimlerin ön plana çıktığı çağ, altıncı evredir. Kişilik, zamanını çok iyi değerlendirerek, dünyasal felsefeler ile ilgilenebilir. Jüpiter’in etkisi ile çeşitli yolculuklar yaparak, bireysel olgunluk sınırlarını genişletir. Yaşamının anlamı üzerine düşünmek, niçin yaşıyorum şeklinde yeni fikirler ile kendini değerlendirmek, rahatlık, eğlence, bedensel hazlar, hep bu döneme aittir. Kişi evrimleşmiş, süperegoların tesirlerini egosuna indirgemiş, bilinçaltı olarak da karmik tercihlerini genellikle bu dönemde yapmıştır. 5 duyu aracılığı ile algılanan evreni her yönü ile deneyimler. Bu dönemin en büyük tehlikesi, kişinin hayat hakkında edinmiş olduğu fikirleri, bilincinin gelişmesi için değil, bilinçaltı içsel güdülerin gelişmesi için kullanmasıdır. İd’in etkisi altında olan varlık, zevke ve sefaya dalarak samsara döngüsünün ve dünyasal tuzakların esiri olur. Karmada bu dönemde gelişmiş ego geliştirici düşünce yapılarının çözümü ancak bir sonraki hayat taslakları ve planları ile çözülebilir. Sadakatsizlik, seksüel aldatma ve libidonal enerjinin dengesiz kullanımı 6. siklusun en büyük tehlikesidir. Eşler arasında sadakat ve sevgi azalmış ise, 5. devrede yanlış bir eş seçimi yapmış ise, aldatmalar ve boşanmalar bu devrede görünür. Karmik bağlar ile başka bilinçlere şuurlu ve şuursuz bağlandığımız bu devre, yaşamımızın en olumlu veya en olumsuz dönemini temsil eder. Temelde genişletilmiş bir bilinçlilik hali yaratması gerekirken, 20. yy’ın kapitalist toplumlarında, egoizm ve bencillik yaratmaktadır.

--------------------

7. devre, Satürn tarafından yönetilir. 42. yaştan, 56. yaşa kadar sürer. 42 – 49 yaş arası devreye Ketu döngüsü denir. Bu dönemde kişi, kendi içsel disiplininin ve bireysel olgunluk süreçlerinin farkına varır. Ketu devresinde en önemli özellik kadınlarda menopoz'un başlangıcı, üretkenliğin azalarak bedenin kendi yaşlanması ile yüzleşmesi, erkekte ise artık kendisinin etrafında dönen bir dünyanın olmadığı gerçeği bilinçliliğinin farkına varılması süreci olarak açıklanabilir. Satürn, ketu devresinde disiplinler ve olgunluklar verir. Beden yaşlanmaya başlamış, birey kendisine aynı olgunlukta ve dinamikte hissetmemektedir. Kişi bu devrede zamanını daha iyi bir şekilde dengelemeye çalışarak, iradesini güçlendirmeye çalışır. Bu döngü, aslında iradenin sınanması olarak da açıklanabilir. Toplum bilincinde orta yaş bunalımları olarak ifade edilen bu döngü, içsel disiplinlerin ortaya konulması, çocukların büyüyerek birer kişilik haline gelmeleri, yaşam sorumluluğunun artması ve yapılan hataların bedelinin ödendiği dönem olarak görebiliriz. Karmanın birinci yasası sebep sonuç yasasıdır. Kişi geçmişinde veya gençliğinde ekmiş olduğu iyi veya kötü meyveleri bu dönemde toplayacaktır. Çoğunlukla, 20. yy toplumunda gencin hedefini çok iyi tanımlamaması yüzünden ve ketu dönemine kadar lüzumsuz parazit, duygusal enerji formlarından kendisini arındırmaması sebebi ile ketu döngüsünde çok acı çekebilir. Gençliğin elden gittiğini düşünen varlık, çeşitli depresyonlar, endişe nöbetleri ve anksiyeteler olarak tanımlanabilir. Bireyin en çok depresyona girdiği bu dönem intiharların da çok arttığı bir yaşam döngüsünü temsil etmesi bakımından ilginçtir. Farkındalık enerjisinin, tezahür edebilmesi için kişi tüm gereksiz düşüncelerden arınmalıdır. Bu dönem meditasyon yapmak, bireysel gelişimimizin farkına varmak için çalışmak, bizim dışımızdakilerin bizimle yaşadığının gerçekliğini kabul etmek ve bedenin esirinden kurtulabilmesi için ruhun son dönemidir. İlahi devinimin farkına varmış varlık, içsel gerçeğinin ve sesinin rehberliği ile ilerler. Bedenin önemli olmadığının, bedenin, çeşitli sınırlılık kanunları ile sınırlandırıldığının farkına varır. Öyle ya, eskisi kadar güçlü değil, eskisi kadar da neşeli değildir. Bedenin önemli olmadığını fark eden varlık, düşünce kalitesini çeşitli soyut kavramlar ile uğraşarak geliştirir. Evrim, hayatın yasasıdır. Ve kişi ya evrimleşmek zorunda olduğunun farkına varır veya lüzumsuzca yaşamına devam eder. 49 ile 56 yaş arasına ise, Rahu dönemi deriz. Bu dönemde yaşlılık, hızlı bir şekilde devam etmekte, çeşitli unutkanlıklar ve bedensel hastalıklar başlamakta, çocuklukta edinilmiş takıntılar ve duygusal problemler, hastalıklar olarak bireyin karşısına çıkmaktadır. Çoğunlukla insan yaşamında faal iş yaşamının bittiği bu dönem, emekliliğin başladığı dönem olarak da nitelendirilebilir. Farkındalığı yüksek olan varlık, kendisini çeşitli felsefi düşünce biçimleri ile geliştirmeye çalışır. Bilinçliliğin, tüm periyotları ile ilgilenen kişilik, her alanda kendini genişletir ve bireysel olarak olgunlaşır. Bu döneme kadar hep almış olan varlık, 49 ile 56 yaş döngüsü arasında, vermenin önemini kavrar. Çocukları büyümüş, hepsi kendi karmik döngüleri içinde, bireysel kimliklerini ispatlamışlardır. Erkekte andropoz başlar. Bilinç yeterince olgun ise, eşe duyulan saygı ile beraber yeni hobiler geliştiren varlık, kendisi ile barışık bir şekilde yaşamına devam eder. Eğer bilinç farkındalığı düşük, öğrenilmiş bütün bilgiler, dünyasal, materyalist sınırlar içinde ise ve kişi kendi ile barışık değilse, bilhassa erkek, eşinin dışında genç dişilere kendisini ispat etmeye çalışır. Bilinç yüzeysel ve olumsuzdur. Kadında ise bu dönem, yaşlılığın, iyiden iyiye kendini belirttiği bir dönemdir. Bedendeki oran zaman içinde kaybolur, kişi gençliğindeki Venüs'ün etkisi ile çekiciliğini kaybederek bedeninin bir yok olma sürecine girdiğinin farkına varır. Artık üreme döngüsü bitmiş olan dişi, toplumda kendine verilen saygı ön ekleri ile tanınır. Satürn'ün belirgin etkileri kemiklerde bozulmalara, libidonal enerjinin düşmesine ve gençlikteki lüzumsuz edinilmiş bilgilerin çok ağır hastalıklar ile, kendisini göstermesine sebebiyet verir. Bu dönemin birinci ve tek geçerli kanunu sınırlılıktır. Bedensel gücün sınırsız olduğu fikri değişmiş, bedenin bilinci sınırlaması ve kişiliğin düşünce kapasitesinin belirgin bir biçimde zafiyet göstermesi, bireyin aşırı zorlanmasına sebebiyet verir. Bu dönemde Satürn kişiliğin gereksiz olan her şeyi, hayatından çıkarmasına ve yaşamında yeni bir varoluş deneyimlemesini temsil eder. Kozmik evrim süreci, acımasız bir şekilde ilerlemekte, tezahür eden her gerçeklik çeşitli hastalıklar olarak onu çevrelemektedir. Yaşamda aklın, bedenin ve ruhun temel birliğinin idraki, bu dönemde şarttır. Pozitif düşünmek, kendiyle barışmak, hümanizm, önemli bir dinamizm yaratacaktır. Karamsarlık, negatif itici güçler oluşturarak şiddetli hastalıklara sebebiyet verir. Bu dönemde öğrenilmesi gereken en büyük kural, insanın doğduğu gibi öleceği gerçeğini kabullenebilmesidir. Rahu dönemi, 56. yaştan sonra biter. 56. yaştan sonra, bilincin hızla tükendiğini düşünen kadimler, karmik esrimenin çok fazla etkili olamayacağını düşünmüşlerdir. Aslında bir bakıma da çok öneli bir gerçekliği temsil eden bu düşünce biçimine göre, algılar zayıfladıkça, kişiliğin bilincine olan bilgi akışı azalır. Artık yaşlılık başlamıştır. Beden son bir döngü ile yaşama karşı direnmeye çalışmaktadır.

56 yaşta Ezoterik Astrolojinin kozmik döngüleri bitmektedir.

56 yaştan 84 yaşına kadar olan döngüye, Tibet Karmik Astrolojisi’nde Vajra döngüsü denir. Bu bağlamda Vajra döngüsünde kişilik, bedenini terk edene kadar mükemmelliğe ulaşmak için (tabii ki olgun insan için diyoruz) teorik çalışmalardan daha ziyade, pratik çalışmalara yönelir. Çeşitli hastalıkların sağaltımları ile karmik olarak bilinçlenmiş varlık, şaşkınlıklarından kurtularak aklını, bedenin de ötesinde kullanmaya başlar ve hayatın en büyük öğretmen olduğu gerçeğine varan varlık, doğa ile uyumlu olması gerektiğini fark eder. Madde ile ruhun birleşerek insanı oluşturma süreci, 84 yaş civarında bitmektedir. Ezoterik Astroloji’ye göre insan yaşamında 7 ana döngü mevcutken, Tibetian karmik sisteminde karmayı yönlendiren 12 büyük güçten bahsedilir. Tabii ki, iki sistemin de birbirleri ile olan bağlamları gerçekte 7 ana sistemin olduğu, yoksa yedişer yıllık devrelerden oluşan, 12'li bir sistemin mi var olduğu konusu da pek çok spekülasyona sebebiyet verir. Aslında Batı sistemi ile Doğu düşüncesinin yorumlanma çabası olan Teozofik Astroloji, diğer isimleri ile Spritüel ve Ezoterik Astroloji, kabalistik geleneği takip ettiği için tıpkı kadim Çin Astrolojisi gibi karma döngülerini Satürn transiti ve Satürn gezegenin etkileri ile incelemiştir. Oysa, Tibetian karmik Astroloji, kendi geleneğinin oluşmasındaki iki ana unsur olan, güney Hint Astrolojisi, (Vedic ast.) kadim Çin'in 'Zi Wei Dou Shu' Astrolojisi’nden yaşamdaki 12 dönüşüm prensibi ile ayrılmaktadır. İlginçtir ki, Tibetli Lamalar bedenin her yedi yılda bir, tüm hücrelerine kadar yenilendiğini bilmekte idiler. Bildiğimiz tüm eski kayıtlarda, Uranüs gezegeninden bahsedilmediğini bilmekteyiz. Oysa Tibet karmik Astrolojisi, Uranüs döngüleri üzerine kurulmuş, hatta Dünya’nın ikinci uydusu olarak iddia edilen, spekülatif, Lillith uydusunu ve Lillith düğümlerini, kendi sistemlerinde sürekli kullanmıştır. Tibet sistemi kendi içinde bir ekinoks Astrolojisi olmayıp, ne kadar ekinoks döngülerini izler gibi görünse de Dünya’nın presesyon hareketini takip edilen bir nitelikte olması ile pek çok ilginç döngüye sahiptir. Ezoterik Astroloji ’de gördüğümüz yedili sistem bizlere 56 yıllık karmik döngüleri sağlarken, Tibet Astrolojisi bize 84 yıllık döngüler sağlayarak, 4000 yıllık bu geleneksel sistemin en gelişmiş tabana sahip olduğu gerçeğini bize açıklar. Batı ’da ve Doğu ’da Astroloji analiz edilerek kişinin karakterinin oluşturmuş olduğu gelecek varyasyonları ile ilgilenirken, Tibetian karmik Astrolojisi, ruhun evrimsel gerçekliği ile ilgilenerek tüm otonom hareketleri ve kişiliğin geçmiş yaşamların bir uzantısı olduğunu kabul etmektedir. Nicelik ve niteliksel olarak iki sistemin bir arada kullanılması ile kendi içindeki dinamikleri yaratan Teozofik Astroloji bizce modern çağın yaratmış olduğu 21. yy etkilerini gelecekte taşıyabilecek en derin Astrolojik sistemdir.

Astrolog Oğuzhan Ceyhan

*astrologyanalyst

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ezoterik Astrolojide Temel Esaslar

 

“Güneş, güneş alemin (sisteminin) merkezidir ve beyni görülen güneşin arkasında gizlidir. Buradan duyu, büyük bedenin bütün sinir merkezlerine ışınlanır. Hayat enerjisinin dalgaları her bir damarın içine akar... Gezegenler onun uzuvları ve nabızlarıdır."

H.P. Blavatsky(1)

Çağdaş bilim açısından insanlara uzaydan gelen bir etkiden söz etmek acaba mümkün mü? Değil mümkün olması, artık evrenden soyutlanmış bir insandan söz etmek bilimsel bulguları inkar etmek anlamına gelir. Çağdaş astronominin kurucuları, Kopernikus, Tyço Brahe, Kepler, Galileo, Newton’un astrolog olmaları bir rastlantı değildir. Bu kaşifler açık fikirli ilim adamlarıydı ve gözlem ve deneyimlerden alınan kesin sonuçlara inanırlardı. Astrolojide hiç bir zaman kanıtların yetersizliğinden söz edilmedi. Onun suçu kadim bir bilim olması, mevcut materyalist felsefeye ve kurumsallaşmış ve muhafazakar “bilim” ideolojisine uymamasıdır. Dünyamız uzaydan sürekli bir çok ışın ve enerjiler tarafından yağma edilmektedir. Güneş sistemimizdeki ağır cisimlerin dünyayı ve insanı tam olarak nasıl etkilediğini bilmiyoruz. Hatta bazılarına göre bir etki değil, senkronizelik/eşzamanlılık söz konusudur. Bu söz gelişi etkilerin sonuçlarının semavi hareketlerle bağdaştığını gözleyebiliyoruz. Bunlar yüz yıllardır tartışıldı, istatistikler yapıldı, deneyler yapıldı. Çeşitli olumlu sonuçlar da elde edildi, hatta bazılarına göre şüphe götürmeyecek sonuçlar da. Ağır cisimleri görmemizi sağlayan ışığın renk tayfı bize fezadan gelen dalgaların sadece ince bir dilimidir. Duyularla sezmediğimiz bir çok dalgalar da sürekli yağmaktadır. Gezegenlerin radyo dalgaları yaydığını biliyoruz. Bunların dışında elektro-manyetik dalgalar ve yer çekimleri de vardır. Astrolojide açılar ile ilgili etkileşimler dalga hareketlerin etkilerine uygundur. Astrolojik etkilerin hiç bilmediğimiz bir nedene dayanması da mümkündür. Bu açıdan bu tip spekülasyonlara hiç girmeden konuya hemen girsek daha verimli olacaktır. Kadim bilimlerin en önemli özelliği çalışan ve pozitif sonuç veren sistemler olmalarında yatmaktadır. Hepsinin kendine göre açıklama şekilleri vardır, bunların çağdaş akademik anlayışa uyup uymaması onlardan faydalananlar için hiç de sorun değildir. Akademilerin ilki Platon tarafından kurulmuştu ve orada idealist felsefe hakimdi. İdealist felsefesine göre evrenbiliminde idealar ön plandadır. Yani evren, kozmos, dünya, canlılar, her şey düşünsel ürünlerdir. Her şeyin arkasında bir plan ve anlam vardır, ruh ve zeka vardır. 20. asırda idealist felsefeyi inkar etmek moda haline gelmişti. Fakat yeni milenyumda yine bir anlayış ortaya çıkmaktadır ve onunla birlikte yeni bir insan prototipi. Bir yandan bu yeni insanlarda varoluşçu bir özgürlük ve farkındalık bulunurken, bir yandan da bütünsellik sezgisel olarak kavranmaktadır.

Ezoterik Astroloji derken ne demek istiyoruz? Aslında astroloji bizce zaten ezoterik bir konudur. Aşağıdaki konuların bazılar zaten klasik astrolojide işlenmiştir. Ancak bazı modern astrologlar astrolojiyi bütünsel Hermetik kökeninden uzaklaştırma çabasına girerler ve onu sanki başlı başına bir “loji” (bilim dalı) gibi göstermeyi tercih ederler. Bu da pozitif bilim ağırlıklı modern akademik anlayışına uyma, ona şirin gözükme çabasından doğmaktadır. Oysa gerçek astroloji diğer ezoterik bilimlerle içli dışlı bir sistemdir ve aynı kaynaktan gelmektedir. Gerçek bir astrolog saygıdeğer olma arayışına girerek, astrolojiyi zorla mevcut vasat fikir ve ideolojilere sokma gayretine girmemelidir. Vasat diyorum çünkü evrende zekamızı aşan tam olarak bilmediğimiz bir çok şey var.

Güneş sistemi dahilindeki güneş, ay ve gezegenlerin insanı etkiledikleri bilim tarafından inkar edilmesi mümkün değildir. Bütün sorun bunun ne şekilde ve ne derecede olduğu konusunda yatmaktadır. Elbette klasik astrolojide güneş sistemi ve ötesindeki sabit yıldızların bizim kişiliğimiz, psikolojik yapımızla ilintili olduğu görüş pozitif bilim ideolojisinde yeri yoktur. Ancak daha eski çağlarda, her şeyin ilintili olduğu, bir bütünün parçası olduğu bilim anlayışına uygundur. Ancak, yine de, her şeye rağmen zaman zaman bilim adamları astrolojik verilere itibar gösterdikleri görülmektedir. Astroloji binlerce yıldır çeşitli topluluklarda elde edilen gözetim ve deneyimlerle geliştirilmiş, doğrulanmış, çalışan bir sistem olarak milyonlarca kişi tarafından kabul görmüştür.

Astroloji şüphesiz istismara ve ticari sömürüye açık bir konudur. Bir fal aracı olarak ele alındığında gerek bilimsel açıdan, gerekse de insan psikolojisi açısından sakıncaları malumdur. Gerçek astroloji bir fal aracı değildir. Evren (makrozmos) ve insan (mikrokozmos) arasındaki etkileşimin önemli bir göstergesidir. Bir kılavuz veya rehberdir. Bir gerçek astrolog ise, astrolojinin gerçek çalışma şeklini yılların deneyim ve birikimi ile az çok özdeşleşmiş bir kişidir. Yaptığı konsültasyonlar insanları olumlu bir şekilde etkiliyorsa, ona bir şey kazandırıyorsa, tabi ki emek veren bütün kişiler gibi ücretini hak etmiştir. Ünlü psikolog Jung dahi hastalarına konsültasyon yapmadan astrolojik haritalarını çıkartırdı.

Bu yazımızda astrolojinin arkasındaki ezoterik ve okült güç ve kanunları açıklamaya çalışacağız. Anlaşılması güç olan bir konuyu basit unsurlarına indirgeyeceğiz. Bu basit unsurları bildikten sonra, gerek astrolojide, gerek diğer okült bilimlerde bulunan en karmaşık sırları rahatlıkla çözülür. Çünkü astroloji bütün ezoterik konularla iç içedir. Astrolojide kullanılan unsurlar birçok okült bilimde de mevcuttur ve önemli anahtarlarıdır. Ayrıca ezoterik astroloji ile ilgili çok farklı bazı uyarlamaları tanımlayacağız. Bu bilgilerin bazıları özgün olup daha önce bildiğim kadarıyla ne Türkçe'de, ne de yabancı bir dilde hiç açıklanmamıştır.

 

 

‘...Küçük insan, Büyük Alemin (makro-kozmos) bir minyatürüdür... İnsan varlığı, alemden daha da küçük olsa da, o Büyük Alemin bütün hakikatlerini kendisinde toplamaktadır. Bu sebepledir ki, bilge insanlar, bu aleme Büyük İnsan (İnsan-ı kebir) adını veriyorlar...’’

İbn’ül Arabi, Fusüs Ül-Hikem(2)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güneş Sistemi

 

Eski çağlarda gök yüzünü inceleyenler güneş ve ay dışında, gözle görülen ve sabit yıldızlara göre hareket halinde 5 cisim fark ettiler, bunlara seyahat ettikleri için seyare denildi, veya yine tanımı ile gezegen, gezgin oldukları için. Güneş ve ayla birlikte bunların sayısı yediydi.

Güneş, Samanyolu galaksisinde (yıldız kümesi) milyonlarca yıldız arasında basit bir yıldızdır. Uydu olarak etrafında dokuz gezegen sabit yörüngelerle dönmektedir, bunlar, güneşe yakınlık sırasıyla: 1) Merkür, 2) Venüs, 3) Dünya, 4) Mars, 5) Jüpiter, 6) Satürn, 7) Uranüs, 8) Neptün, 9) Plutodur. Ay dünyanın uydusudur. Aynı şekilde bir çok diğer gezegenin de ayları vardır. Bu gezegenlerin aralarında harmonik ilişkiler olduğu binlerce yıldır spekülasyon konusu olmuştur. Kepler gibi astronomlar gezegenler arasında ideal ölçüler arayanlar arasında bulunuyordu. Bu tür hipotezler arasında arasında, Bode kanunu bilim adamlarca rağbet görmüştür.

 

 

DÜNYA, GÜNEŞ, AY VE GEZEGENLERİN ÇEŞİTLİ DİLLERDE KARŞILIKLARI:

 

LATİNCE

GREKÇE

ARAPÇA

İBRANİCE

SANSKRİTÇE

Terra

Geo

Arz

Aritz

Jagat

 

Luna

Mene

Kamer

Levanah

Çandra

 

Merkurius

Hermes

Utarid

Kokab

Budha

 

Venüs

Paphie

Zühre

Nogah

Şukra

Sol

Helios

Şems

Şemeş

Surya

Mars

Ares

Merih

Madim

Mangala

Jupiter

Zeus

Muşteri

Tzedek

Brihaspati

Satürn

Kronos

Zühal

Şabbatay

Şani

 

 

 

BODE KANUNU:

 

Uzun zamandır gezegenlerin güneşle mesafelerinin birbiri ardından orantılı bir şekilde arttığı görülmüştür. 1778 yılında bir Alman astronom Johann Bode (1747-1826) bu orantıları matematik bir formül ile ifade etti ve bu şekilde adını taşıyan Bode Kanununu bulmuş oldu. Aşağıdaki rakam serisinde "O"dan başlamak üzere her takip eden rakam evvelkinin iki mislisidir:

0, 3, 6, 12, 24, 48, 96, 192...

Şimdi bu serideki rakamların her birine 4 ilave etsek:

4, 7, 10, 16, 28, 52, 100, 196...

Yukarıdaki rakamlar bize gezegenlerin güneşle mesafelerinin orantılarını verir.

Uranüs’e kadar olan gezegenler Bode Kanunu’nu tatmin edecek kadar uymaktadır. 1801 yılında Mars ve Jüpiter arasındaki asteroidlerin ilki Ceres bulunması ile28 orantısınınkarşılığı bulunmuştu. Bazı astronomlara göre asteroidler parçalanmış bir gezegenin kalıntılarıdır. Daha sonra Bode Kanunun devamını arayarak Neptün keşfedildi, ancak orantı 388 olacağına 301’dir. Son gezegen Pluto’nun orantıları ise 772 yerine 395’tir..

 

GÜNEŞ SİSTEMİ CANLI MI?

 

Güneş sisteminin bir canlı organizma olduğu fikri oldukça garip gelebilir, ancak bu fikir epey yaygındır. Örneğin, Gurdjieff gezenlerin canlı birer varlık olarak yer aldığı bir kosmoloji sistem öğretileri arasında yer almakta. Bunun haricinde dünyayı bir canlı olarak varsayan Tellurianism diye adlandırılan bir görüş vardır. Bu konuda bilimsel bilgileri de içeren geniş bir edebiyat vardır.(3)

 

Emanuel Swedenborg’a (1688—1772) göre, “Semavi varlıklar alemi toplu olarak bir insanın şeklini andırır ve bedendeki organlar, uzuvlar ve bezlere göre değişik bölgelere ayrılırlar. 0 halde, cennette beyin bölgesine tekabül eden cemiyetler vardır, yüzdeki kısımlara tekabül eden ve bedenin bütün kısımlara tekabül eden cemiyetler vardır ve bu kısımlar aynı vücuttaki gibi birbirinden ayrıdırlar... Çünkü Tanrı İnsandır. Tanrı aynı zamanda cennettir, çünkü cenneti oluşturan melekler Tanrı’dan gelen aşk ve hikmetin alıcılarıdırlar(4).” Swedenborg bu çarpıcı beyanla yetinmeyip binlerce sayfalık eserlerinde güneş sistemini içeren bu büyük insanı ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Astral seyahatlerinde (ruh bedeni ile) gezegenleri dahi ziyaret ettiğini, ve onların makrokozmosta hangi yeri işgal ettiğini ifade etmiştir. Swedenborg’a göre ölümden sonra insan ruhu Büyük İnsan’da, bulunduğu mertebe ve karakter yapısına göre uyduğu titreşimin rabıtasına göre bir semavi cemiyete girecektir. Bu cemiyetler kitlesel bir özelliği sahip olduğundan, kişilik az çok bir bütünlüğe feda edilecektir, Büyük insan veya makrokozmos ile ilgili bu andropomorf görüş aslında Swedenborg’dan önce de mevcuttu. Bu görüşe Hint Jaini’lerde ayrıntılı bir şekilde işlemişlerdir. Kabbalah’da Adam Kadmon denilen Büyük İnsan Zohar’da saç sakal sayısına kadar işlenmiştir. İslam’da İnsan-ı Kebir olarak çeşitli temel eserler de yer almıştır. Bu konuda Muhyiddin İbn’ü1 Arabi “Fusus ül Hikem” adlı eserin Adem bölümünde yer vermiştir. İnsan’da Alem-i Asgar olarak küçük evren veya rnikrokozmostur. Büyük İnsan’ın Grekçe’si Protogonos’tur.

Büyük insan doktrini ezoterik astroloji’de insana tesir eden kozmik etkenleri izah eder. Modern Astroloji’de kadimlerin yedi “kutsal” gezegeni olarak adlandırılan ay, merkür, venüs, güneş, mars, jüpiter, satürn haricinde bir de yakın zamanlarda keşfedilen Pluto (1930), Neptün (1846), ve Uranüs (1871) dahil edilmektedir. Bilindiği gibi güneş ve ay gezegen değildir. Ancak mecazi olarak bu tanımı korumaktadırlar, çünkü onlar da izafi olarak gök yüzünde gezgindirler. Modern astrolojide Uranüs Okült bilgeliği temsil eder ve Merkür’ün daha yüksek bir oktavını içerir. Neptün ise mistiktir ve Venüs’ün daha yüksek bir oktavını içerir. Pluto ise majisyenlerin gezegenidir ve Mars’ın daha yüksek bir oktavını içerir.

 

 

FELEKLER VE GEZEGENLER:

 

Aşağıda 16. asır Hollandalı gravür resimde Aristoteles kozmolojisi ve Ptomelimus astrolojisinde hakim olan dünya merkezi evren modeli görüyoruz. Dünyanın güneş etrafında döndüğü kanıtlanıncaya dek bu

http://www.hermetics.org/images/gif/felek.gifmodel kabul görmüştü. Ancak güneş merkezi sistem Kopernmiküs ve Galeleo'dan çok önce Pitagoras ve öğrencisi Samoslu Aristarchus tarafından öğretildiği bilinmekte.

Yine de izafiyet teorisi açısından ele alındığında dünya bizim açımızdan sabittir. Bu resimde gerek Batıda gerekse İslam'da uzun süre hakim olan evren modeli şöyledir: Ortada dünya dört elementin, ayni toprak, su, hava ve ateşin bulunduğu küredir. Ondan sonra 7 klasik gezegen yedi feleği idare etmekte. İlk felek en hızlı hareket eden aya aittir. Ondan sonra gezegen hızı olarak (tabi dünyadan gözlenen hız) Merkür, Venüs, Güneş, Mars,Jüpiter, Satürn aşağıda görüldüğü gibi yerlerini alır, ondan sonra üç felek daha yer alır. Bunlardan birincisi burçlar kuşağıdır, sabit yıldızlar kuşaı ve primum mobil denilen kürsidir. Bu sıra ezoterik astrolojide önemli bir yer işgal eder. Bu yazı disinin ilerki bölümlerinde Hermetik Kabala'da, gezegen saatlerinde vs. tekrar işlenecektir.

Eski çağlarda bu felekler belli seyyal alemlerle iliştirilirdi ve gezegensel enerjilerin bu feleklerden yer yüzüne indiği inanılırdı. Dünya etrafında örülmüş bir nevi ince enerji alanları gibi.

 

 

 

GEZEGENLERİN RENK VE SİMGELERİ:

 

DÜNYA, GÜNEŞ, AY VE GEZEGENLERİN SİMGELERİ:

 

ARZhttp://www.hermetics.org/images/gif/arz.gif

GÜNEŞhttp://www.hermetics.org/images/gif/gunes.gif

URANÜShttp://www.hermetics.org/images/gif/uranus.gif

AYhttp://www.hermetics.org/images/gif/ay.gif

MARS

http://www.hermetics.org/images/gif/mars.gif

NEPTÜNhttp://www.hermetics.org/images/gif/neptun.gif

MERKÜRhttp://www.hermetics.org/images/gif/merkur.gif

JÜPİTERhttp://www.hermetics.org/images/gif/jupiter.gif

PLUTOhttp://www.hermetics.org/images/gif/pluto.gif

VENÜShttp://www.hermetics.org/images/gif/venus.gif

SATÜRNhttp://www.hermetics.org/images/gif/saturn.gif

 

 

Tarih boyunca, gezegenlere çeşitli renk, sembol ve tekabül (karşılık) verilmiştir. Örneğin, marsın rengi kırmızıdır, çıplak gözle gözlenen marsta bu renk açıkla görülür. Savaş tanrısı marsa kan hakim olması ve kırmızının ihtiras rengi olması bu rengin marsa tekabül edilmesinde etken rolleri vardır. Marsın simgesi bir daireden yukarıya doğru çıkan oktur. Bu aynı zamanda erkek unsurun sembolüdür. Venüsün rengi yeşildir. Venüsün simgesi bir haç üzerine oturtulmuş dairedir ve dişi unsurdur. Erkek unsuru ve dişi unsuru simyada birbirine zıttır. Kırmızı renk ve yeşil renk birbirleri ile zıttır. Aynı şekilde ay ve güneş birbirine zıttır. Birinin rengi mor ve diğerinin rengi sarıdır, bunlar zıt renklerdir. Jüpiter ve merkür birbirleri ile zıttır, biri mavi ve diğeri turuncu olarak verilmiştir, bunlar zıt renklerdir. Bu renkleri neden bu gezegenlere iliştirdiğimizi ilerdeki bölümlerde açıklayacağız.

http://www.hermetics.org/images/gif/signs.gif

Yukarıda yedi klasik gezegenin simgelerini simyadaki metal karşılıkları itibarıyla görüyoruz. Görüldüğü gibi bu simgelerin her biri dört ana şekillin birinden veya birleşiminden oluşmuştur. Bunlar maddi unsuru temsil eden haç (haç arzın simgesidir ve bedeni oluşturan dört elementi simgeler), yansıma unsuru temsil eden hilal (Gareth Knight'e göre "Hilal birinci evrenin başarısını simgeler - yüksek yaşam biçiminin mükemmel bir yansıma aracı olabilme hali"(5)), dışa yayılma unsuru olan daire (Gareth Knight'e göre: "Doğal insanın en yüksek hali ise Daire ruhsal yaşamı ifade eder"(2)) ve şuurluluk unsuru olan noktadır. Baştaki merkürün üç unsuru da içerdiğini görüyoruz. Ancak sadece güneşte nokta unsuru vardır. Bunların yorumu şu şekilde olur, ikinci simge satürnde madde unsurun yansıma unsura hakim olup üste olduğunu görüyoruz. Jüpiterdede ise, maddi unsur alt plandadır, vs.

Yedi klasik gezegen Batı veya Doğu kökenli bütün ezoterik sistemlerde yer alan Yedi Temel Unsur Yasası ile ilintilidir. Bu bir Hermetik Yasadır. Diğer yazılarımızda da bu konu işlenmiştir (bakınız Sayıların Erdemi, Elementler ve Doğu Ezoterizm: Çakra ve Kundalini). Burada kabadan inceye yükselen bir titreşim skalası vardır. Bunun en bariz örneği renk tayfıdır, ayrıca müzikte yedi nota için de bu aynen geçerlidir.

Aşağıdaki tabloda (aynısı Doğu Ezoterizm: Çakra ve Kundalini yazısında mevcuttur) gerek renk tayfı, gerekse de ona tekabül eden gezegenleri Hint Tantrik sistemindeki çakralara göre dağılımını görüyoruz:

ÇAKRALAR

Çakra

Renk

Mantra

Petal

Eleman

Gezegen

Duyu

Bez

Pleksüs

Sahasrara

Beyaz

Aum

1000

 

 

Sezgi

Hipofiz

 

Soma

Mor

 

 

 

Ay

 

 

 

Ajna

İndigo

 

2

 

Satürn

Durugörü

Pineal

Servikal

Vishudha

Mavi

Ham

16

Akaşa

Jupiter

İşitme

Tiroid

Brakyal

Anahata

Yeşil

Yam

12

Hava

Venüs

Dokunma

Timus

Kardiyal

Manipura

Sarı

Ram

10

Ateş

Güneş

Görme

Adrena

Solar

Svadiştana

Turuncu

Vam

6

Su

Merkür

Tat

Over

Lumbar

Muladhara

Kırmızı

Lam

4

Toprak

Mars

Koku

Testis

Sakral

 

Unutmamak gerekir ki beyaz bütün renklerin anasıdır. Üç ana renk vardır, bunlar kırmızı, sarı ve mavidir. Renk tayfından yedi rengi vardır. Bunların altısı üç ana rengin karışımıdır. Kırmızı ve sarı = turuncu, kırmızı ve mavi = mor, mavi ve sarı = yeşil. İndigo ise esrarengiz yedinci renktir. Çakralarda üçüncü gözü ifade eder. Gezegensel karşılığı ise Satürn, güneşin dengeleyicisi, okült bir gezegendir. Satürn diğer klasik 6 gezegene göre daha üst boyutta bir gezegendir.

Ayrıca Sayıların Erdemi yazısına dönersek, orada 7 sayısının 3 ve 4 toplamından oluştuğunu, dördün somut tabanı (mecazi olarak maddeyi diyebiliriz) ve üçün soyut ruhsal unsuru temsil ettiğini görürüz. O halde yedi rakamı kabadan inceye doğru, aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir hattır. Aynı yukarıda gördüğümüz omurga iliğinden yükselen çakarlar gibi.

http://www.hermetics.org/images/gif/kadus.gif

Kadüse Sembolünün Gezegenlere Uyarlanması:

 

Yandaki şekilde bir çok okült yasayı açıklamak için kullanılan kadüsü görüyoruz. Bu sembol bir asa etrafında simetrik bir şekilde dolanmış iki yılandan oluşmuştur.

Bu şekilde kadüsün etrafında bulunan gezegenlerin anlamları şöyledir: bilindiği gibi dünya güneş sisteminin üçüncü gezegenidir. Dünyaya uzaklığı açısından en yakın gezegenler ikinci sırada olan venüs ve dördüncü sırada olan marstır. Venüs dünyaya nazaran güneşe yakın olan gezegenler arasındadır. mars ise dünyaya nazaran güneşe uzak olan gezegenlerdendir. Bu gezegen dizilerin her biri yılanlardan birinin üzerine yerleştirilmiştir. Yılanlardan biri ay dahil dünyadan sonra güneşten uzaklaşan gezegenler serisini gösteriyor. İkinci yılan ise, dünya da dahil olmak üzere güneşe adım adım yaklaşan gezegenler serisini gösteriyor. Sol taraftaki gezegenler pozitif ve sağ taraftaki gezegenler negatiftir. Karşılıklı düşen gezegenler birbirinin zıttır. Eğer gezegenlerin kozmik planlara göre (ilerki bölümlerde) olan cetveline danışırsak bu şeklin anlamı daha açık olur. Gezegen karşılığı, olmayan O, 1 ve 2’nin karşılıkları Kabbala’da verilmiştir (ilerki bölümlerde) ve güneş sistemin bulunduğu boyutun üstündeki etki çemberleri göstermektedirler. Bunlardan 2 olarak gösterileni burçlar kuşağıdır ve 1 olarak gösterileni Arş veya Kürsidir (İslam kosmolojisinde kullanılan terimler). Bunların karşılığında gösterilen jenerasyon gezegenleri Uranüs, Neptün ve Pluto da onların karşılıklarını verir, zaten bunlar 7 klasik gezegene dahil değildir.

 

 

BURÇLARIN RENKLERİ, SİMGELERİ VE GEZEGEN TEKABÜLLhttp://www.hermetics.org/images/gif/Ourobos.gifERİ:

 

Burç kuşağı zodyakı ezoterik açıdan incelerken onun dairesel olduğunu dolayısıyla devinimler konusuna girdiğini anlamamız gerekir. Her devimini bir başı ortası ve sonu vardır. Sembolik açıdan ejderhanın başı, gövdesi ve kuyruğu. Yanda Gnostik Ourobos'un şeklini görüyoruz. Burçlar kuşağında baş koçtur. Koç başını kullanarak vuruşan bir hayvandır. Eski çağlarda ordular kale kapılarını kırmak için demir bir koç başı ucunda olan bir odunla vura vura kırarlardı. Kuyrukta balıktır, balık kuyruğunu kullanarak yüzen bir hayvandır. Orta nokta ise terazidir, terazhttp://www.hermetics.org/images/gif/astro.gifi iki tarafı dengeleyen bir alettir. Terazi burcun ve venüsün rengi yeşildir. Yeşil renk tayfın tam ortasında bulunur. Sıcak ve soğuk renkler arasında bir ara renktir. Sayıların Erdemi yazısında belirttiğimiz gibi 6 sayısı devinim sayısıdır ve burçlar kuşağı 12 burçtan oluşmuştur (6 x 2). 12 burçta iki set vardır, dişi burçlar ve erkek burçlar. Kozmik ve Beşeri Devinimler yazısında belrtiğimiz gibi 12 sayısı, devinimlerin bir küçük bir birimidir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi 7 sayısı 3 ve 4'ün toplamıdır. 12 sayısı ise 3 ve 4'ün çarpımıdır. Sayı eklemek dikey bir yapı oluşturur, çarpmak ise bir çark yaratır. 12 sayısı bölünür özelliğinden dolayı bir daire için mükemmeldir.

Yandaki resimde eski Ptolemik astrolojisinde kabul gören zodyak adamında burçların insan bedeninin çeşitli bölgelerine bağlantılarını görüyoruz. Bu görüşe göre 1) Koç başa, 2) Boğa boyuna, 3) İkizler omuza, 4) Yengeç göğüsse, 5) Aslan kalbe, 6) Başak mideye, 7) Libra pelvise, 8) Akrep cinsel uzuvlara, 9) Yay kalçalara, 10) Oğlak dizlere, 11) Kova alt bacağa, 12) Balık ayaklara tekabül eder. Bu da mikrokozmoz (büyük evren) ve miktokozmos (küçük evren veya insan) görüşünün diğer bir ifadesidir.

Gezegenlerin burçlara göre dağılımı şöyledir: 1) Koç - Mars, 2) Boğa - Venüs, 3) İkizler - Merkür, 4) Yengeç - Ay, 5) Aslan - Güneş, 6) Başak - Merkür, 7) Terazi - Venüs, 8) Akrep - Mars ve Pluto, 9) Yay - Jüpiter, 10) Oğlak - Satürn, 11) Kova - Satürn ve Uranüs, 12) Balık - Jüpiter ve Neptün.

BURÇLARIN AYLARA GÖRE KONUMU:

 

BURÇ

GEZEGENİ

DÖRTLÜ GRUP

ELEMENTİ

TARİHİ

Koç

Mars

Öncü

Ateş

Mart 21- Nisan 20

 

Boğa

Venüs

Sabit

Toprak

Nisan 21 - Mayıs 20

 

İkizler

Merkür

Değişken

Hava

Mayıs 21- Haziran 21

 

Yengeç

Ay

Öncü

Su

Haziran 22 Temmuz 22

 

Aslan

Güneş

Sabit

Ateş

Temmuz 23 -Ağustos 23

 

Başak

Merkür

Değişken

Toprak

Ağustos 24 - Eylül 22

 

Terazi

Venüs

Öncü

Hava

Eylül 23 - Ekim 23

 

Akrep

Mars, Pluto

Sabit

Su

Ekim 24 - Kasım 22

 

Yay

Jüpiter

Değişken

Ateş

Kasım 23 – Aralık 21

 

Oğlak

Satürn

Öncü

Toprak

Aralık 22 -Ocak 19

 

Kova

Satürn, Uranüs

Sabit

Hava

Ocak 20 - Şubat 18

 

Balık

Jüpiter, Neptün

Değişken

Su

Şubat 19 - Mart 20

 

7 klasik gezegenin burçlara dağılımı bir paralellik gösterir. Yandaki tabloda bu gösterilmektedir alt tarafta jenerasyonhttp://www.hermetics.org/images/gif/simetri.gif gezegenleri Neptün, Uranüs ve Pluto verilmektedir.

Aşağıdaki tabloda 12 burcu ve tekabül eden renk ve simgeleri görüyoruz. İlk burç erkek ikincisi dişi, üçüncüsü erkek vs. sırası vardır. Burada gezegen tekabülleri genelde erkek burçları için verilmiştir çünkü erkek unsuru sırasındaki gezegen ve burç renkleri uymaktadır ve ayrıca burada Newton'un renk tayfına uyan 7 asıl rengin altısını buluruz. Satürne tekabül eden indigo rengi ise bir ara renktir. Mor rengin burcu Kova olmasına karşın aynı gezegen rengi olarak buraya ay düşmektedir. Bekli de yeri daha uyumlu olan Balık burca aittir. Bu renkler Altın Şafak Cemiyeti tarafından Hermetik Kabbala'da böyle verilmiştir. İleride bu konu da işlenecektir. Ancak burada dikkat etmemiz gereken husus, burç kuşağındaki 12 burç sırasıyla renk tayfına tabi gösterilmesidir. Burç renkleri burçların işlevleri ve titreşimsel güçleri konusunda bize çok bilgi vermektedir. Önemle belirtmek gerekir ki burçlar ve gezegenler belirli titreşimleri ifade ederler, ezoterik astrolojinin anahtarı buradadır.

 

Burçların Simge, Gezegen ve Renkleri :

 

Burç

 

Cinsiyeti

 

Gezegeni

 

Rengi

 

Koçhttp://www.hermetics.org/images/gif/aries2.gif

Erkek

Mars

Kırmızı

Boğahttp://www.hermetics.org/images/gif/tau1.gif

Dişi

 

(Kırmızı –Turuncu)

İkizlerhttp://www.hermetics.org/images/gif/gemini1.gif

Erkek

Merkür

Turuncu

Yengeçhttp://www.hermetics.org/images/gif/cancer1.gif

Dişi

 

(Turuncu-Sarı)

Aslanhttp://www.hermetics.org/images/gif/leo1.gif

Erkek

Güneş

Sarı

Başakhttp://www.hermetics.org/images/gif/virgo1.gif

Dişi

 

(Sarı-Yeşil)

Terazihttp://www.hermetics.org/images/gif/libra1.gif

Erkek

Venüs

Yeşil

Akrephttp://www.hermetics.org/images/gif/scorpio1.gif

Dişi

 

(Yeşil-Mavi)

Yayhttp://www.hermetics.org/images/gif/sagitar3.gif

Erkek

Jüpiter

(Mavi)

Oğlakhttp://www.hermetics.org/images/gif/capri2.gif

Dişi

Satürn

İndigo

Kovahttp://www.hermetics.org/images/gif/aqua2.gif

Erkek

(Ay)

Mor

Balıkhttp://www.hermetics.org/images/gif/picses2.gif

Dişi

 

Eflatun

 

 

 

Burçların Elementleri ve Dörtlü Grup:

 

http://www.hermetics.org/images/gif/astro4.gif

Bilindiği gibi her bir burç belirli bir elemente tekabül eder. Elementler ve astrolojiye uyarlanmaları Elementler yazımızda kapsamlı bir şekilde işlenmiştir. Ayrıca aşağıdaki element resmi ve tetrahedron/piramit ile ilişkisi açıklanmıştır. Diğer resimde burçların dörtlü gruba göre dağılımı gösterilmiştir.

Elementler ve burçlar konusunu başka bir yazımızda ayrıntılı olarak anlatıldığı için burada dörtlü grubu ezoterik açıdan elle alacağız. Dörtlü grup üç burç takımından oluşur. Her bir takımda dört burç vardır. Her takımda bulunan bu dört burçtan her biri ayrı bir elemente tabidir.

Dörtlü grubun ilki Öncü burçlar şunlardır: Koç, Yengeç, Terazi ve Oğlaktır.

Sabit burçlar: Boğa, Aslan, Akrep ve Kovadır. Elementler yazısında bu grup üzerinde bilgi verilmiştir.

Değişken burçlar: İkizler, Başak, Yay ve Balıktır. Bunlarda Merkür ve Jüpiter hakimdir.

http://www.hermetics.org/images/gif/astro5.gifAşağıdaki resimde zıt burçlar gösterilmiştir. Zıt burç takımları I, II, III, IV, V ve VI Latin sayıları ile belirtilmiştir. Her bir burç burçlar kuşağında karşısına düşen burçla 180° açı yapar. Bu burçlar zıt burçlardır. Renkleri de zıttır. Örneğin sarının zıt rengi mordur. Kırmızının zıt rengi yeşildir. Mavinin zıt rengi turuncudur. Aynı şekilde ikincil renklerin de zıtları vardır. Örneğin, Boğanın rengi turuncu-sarıdır. Boğanın karşısına Akrep gelir, akrebin rengi mavi-yeşil (veya turkuvazdır).

Koç burcun tam karşısında Terazi burcu düşer. ikisi de Öncü burçtur. Yukarıdaki tabloda Koç burcun rengi kırmızı olarak belirtmiştik. Terazinin ise yeşildir. Bu iki renk birbirine zıttır. Her bir burç duyguları ifade verir. Mars ihtirasların gezegenidir. Venüs ise, aşk, sanat ve güzellik gibi ince duyguları ifade eder. Ayrıca Marsın simgesi aynı zamanda erkeklik simgesidir. Venüsün simgesi aynı zamanda dişilik simgesidir. Aynı şekilde Sabit burçlarda Boğa ve Akrep karşı karşıya düşer. Akrebin gezegeni Mars ve Boğanın gezegenihttp://www.hermetics.org/images/gif/astro6.gif Venüstür.

Ayrıca İkizler ve yay karşı karşıya gelirler. İkizlerin rengi turuncu ve yayın rengi mavidir. Bunlar da zıt renklerdir. İkizlerin gezegeni Merkür ve Yayın gezegeni Jüpiterdir. Ezoterik açıdan Merkür ve Jüpiter bir ikilidir, Merkür somut ve Jüpiter soyut düşünceyi, Merkür bilgi ve Jüpiter bilgeliği ifade eder. Aynı şekilde Başak ve Balık burcu karşı karşıya düşer. Başağın gezegeni Merkür ve Balığın gezegeni Jüpiterdir.

Esrarengiz gezegen Satürn bu ikilemlerde hem güneşin, hem de ayın karşısına düşüyor. Kovanın Satürnü Aslanın yöneticisi güneşe karşı karşıya ve Oğlağın yöneticisi Satürn Yengecin Ayına karşı karşıya düşer.

Bu konu altında geçen bütün kavramlar Ezoterik Astroloji yazısının ilerideki bölümlerde farklı şekillerde tekrar ortaya çıkacaktır ve bazı karmaşık konuları aydınlatacaktır. Bu açıdan okuyucuların sabırlı olmaları ve bu bilgiler üzerinde biraz düşünmelerini öneririz

 

Kaynakça

 

(1) The Secret Doctrine, H.P. Blavatsky, The Theosophical University Press, Pasadena, Calif, (1888), 1963

(2) Fusüs Ül-Hikem (Bilgelik Fanusları), Muhiddin-i Arabi, Milli Eğitim Bsımevi, İstanbul, 1952,

The Wisdom of the Prophets (Fusus al-Hiakm), Muhyi-d-din Ibn' Arabi, Beshara Publications, Gloucestershire, 1975

(3) The Secret of the Gods, E.T. Stringer,Abacus, London, 1976

(4) Heaven and its Wonders and Hell, Emanuel Swedenborg, Swedenborg Foundation, New York, 1967

(5) Experience of the Higher Worlds, Gareth Knight, Helios, London, 1975

 

Copyright © 2000 hermetics.org

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...