Jump to content

Kent, Tepe, Bir Çocuk, Bir Yemin, İki Liman ve Koridor...


Depressive

Önerilen Mesajlar

Anılar kentlerde yaşar sevdiğim

kayalar asıl yüzlerimiz olur kimi zaman

tüm gökyüzü çiçekler için vardır oysa

rüzgar utangaç bir kızdır

sessizden teninde dolaşır

kokusunu bırakır yasak yolculukların

kan kesmiştir gözleri çocukların

uykularında çekmeceleri yağmalanır

can olur martıya özlem

kırık kanadını sarar sarmalar da uçar

tüm durakları kentin geceleri görünmez olur

kıyılar denizsizdir ..

 

Uçurumlar gölgeler için yaşar

ateşten dili gül iklimi kadınlarının öpüşlere yasaktır

trenler eski şehirlerden geçer

acılı ölülerin ve gözlerinin üstünden

kalbin yalnız mezarlıklara yurttur

gözbebeği büyücüsü umutlarınla oynar

sahte eller yaratır öldürücü el sallayışların için

sözcükleri güç için kullanır utanmadan insan

dinmeyen sessizlik kanatır

yarası kabuk tutanlar bilet alabilir güneş ülkesine

ve ateşte yan tutabilir böyle zamanlar

inanmayacaksın

Gördüm...

deliler hücrelerde yaşayabiliyor bu ülkede

düşünenlerse delirebilmeyi deniyor sık sık

evet hiçbir uçurtma uçmuyor göğünde

hiçbir limanında sevebilenler yok

hiç kimse 'geell' diye bağıramıyor penceresini açıp bir gece yarısı

hiç kimse utanmıyor susarken

sevemezken

gülüşünden

 

Boşvermişlik kapkara bir yılan gibi çökmüş yüreğine şehrin

inceden zehrini akıtıyor korkaklık için

'şehirler olmasa anılarımız ölü olurdu' derdin

haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum sanki

şehirler, şehirler, iç içe geçmiş şehirler

gözlerinizle yüreğimizle kurdumuz saklı şehirler

kıyısı da yok koridorlara vuran

ve bazı şehirler var

oraya sadece kuşkular girebilir

sadece hüzünler

işte onlardır karanlığın kurduğu gizli kentler ruhumuzda

 

Ve bir sokak ki çırılçıplak bir göğüs oluyor kimi zaman

bembeyaz korunaksız

soyunmadan çıplak kalabilen ender bir varlık o

içindekileri de dışındakileri de taşıyor bir arada upuzak düşlere

eski bir sevdayı deliyor gözlerin

kimse bir boşluk bulamazken sevdama inan hala...

 

Ölüm yorgun burada

binlercesi bağır bağır bağırıyor tapınanların

toprak bağrındaki kanı kemiği biriktiriyor suç için

esir düşmesin diye tepe

güneşi ele vermesin diye

 

Ellerine benzeyen bir hüzünle geliyor burada gece

sevdalı ufuk karası

gözlerini öğütlüyor bana

öylesine vurulmuşum ki sevdana

görmediğim saçlarına

gülüşüne

beni aşka kırdıran bir aşka bedelleniyorum

mecburum ..

 

Bazen çıkabiliyorum parka

çıplak ayaklarımla çimenleri hissediyorum

tepe öylesine dinlendirici ki sessizliği

yıldızlar öylesine inanıyorlar ki hala

gülümsüyorum

hala gri görünüyor denizin yüzü

ve kimse tanımıyor fenerciyi

işte bazen böyle imkansız olur ölmek

hiçbir yol almaz seni gitmen için

hiçbir denize giremezsin çırpıntısızken

bir boşluk ararsın girebileceğin

boşluklar delinir

deliğe girmezsin olmaz yapmazsın

bir aralık ararsın öteye geçmek için

ilerlersin görürsün ilerlersin

tam o aralıktasındır ki

elin kolun kesilir soluksuz kalırsın

farkında değilsindir

o aralığa gelebilmek için pek çoğunu düşürmüşsündür yıllar yılı sakladıklarının

gitmek için ihtiyaç duyduklarının

duyacaklarının

o aralıkta kalırsın

ileriye asla geçemezsin

geriye dönüşse zaten yoktur

dönüp baksan

kapkara bir göz görürsün gözbebeğinde

geçmişi oynar beklediklerin istediklerin

senin için oynar

artık izleyicilerdensindir sende

aralık insanlarından

 

Bazen çıkabiliyorum parka

işte bunun için

ama daha çok bakıyorum

fısıltılar uzuyor oraya vardığımda

bulutları görüyorum

saçlarımı hissediyorum

kıskanç bir sevgili gibi 'ayı' görüyorum nedense

öyle hissediyorum

hem benimle olmayı çok istiyor

hem de kırgın somurtuyor

çok da gururlu

keşke gelmeseydim diyorum utanıyorum

sonra uzanıyorum sessizliğin geçiyor üstümden hala orada

geçmişimi bırakıyorum kente kent için

bir yandan da bağrındaki yılanla savaşıyorum kentin

zamanla uzlaşıyor benle

nasıl neyle bilemiyorum

 

Ihanet, ihanet kaçınılmaz bir gerçek gibi beni çekiyor orada

ikimizde şimdi daha iyi biliyoruz belki

bir aşka bir ölümün yetmeyeceğini

 

Kentler dönüşler için vardır sevdiğim

bir çocuk bir liman iki yemin

ilk bakışta görülebilenlerdi

ve her şey bir bakışla başlamıştı yine öyle başladı

aşk gibi hilesiz kör kuyulara takılmış çığlıklar

saklananların onurundan bozma gri gülümseyişler

yarım sevdalar o zamanlarda da vardı

yurdunu kuşanmıştın sevdana ak bir duvak gibi

seni ilk kez orada görmüyordum

bilmiyorum ama ten zayıftı

kıraç bir toprağı çatlak dudaklarından usulca emziren bir gece yağmuru gibi gülüyordun 'an' larda görebiliyordum ancak seni

ve tepede çoğu zamanını kaçmakla geçiriyordun

kilitledikçe çoğalıyordu kapıların

seni düşünürken yıldızlardan sakınırdım umutlarımı

teninin dinginliğini papatya gülüşlerinle korkunçlaştırıyordun

seninle kalabilmek rüzgarı kıskandıran gidişlerinde seninle olabilmek

sabır istiyordu ..

 

Serin bir ırmağın hasretiyle yoğrulmaya başlamıştı işte o günlerde düşlerim

geceleri kıyıya kadar iniyor

tepeyi gözlüyordum

korkuyordum

ancak bu kadarını yapabiliyordum

senin gülüşünle çıkmaya cesaretim yoktu oraya

ne de olsa geceleri istasyonların şehrinden soyunduğu bir yerdeydik

sinsi bir o kadarda saldırgandı düşlerimizin düşmanları

sonraları sensizliği gizliden paylaşmayı öğrenecektim tepeyle

o sanki ben bu şehre ait değilim dercesine haykırıyordu sürekli

sonsuzmuşçasına kararlı bir gülüşle acısını gizlemeye çalışan

bir denizin yüzünde hep tepenin soluğunu hissediyordum

uyumamak için cesarete ihtiyacım yoktu henüz

sessizliği de paylaşmayı öğreniyordum

 

Bazen

en karmaşık sevgilerin kokularını yüreğine sindirebilmiş bir sardunyanın bakışıyla bakardın

gülümseyerek direnmeye çalışırdın derinliğine ..

 

Çoğu sözcüğe bir anahtar gerekmez dile düşmek için ..dipteki o azınlıksa bir dili yaratabilir ancak kilitli kalanlardan

sevda ve ölüm adına

ağzımı açsam sanki bir ayna dolusu cehennem içime kaçacaktı

 

Ve bir aynadaki sen aracılığıyla

diğer bir aynadaki 'sen' e bakarken

aynalardan birine yaklaşırken ötekinden uzaklaşıyordun hep

görebilmek için

bir küçük bir büyük ayna yaratır böylesi bir cehennemi genelde

iki suretini uzlaştıramazsın birbiriyle

bir açıdan kendini görebilmen

diğer bir açıdan kendini yitirmene bağlıdır

suretler birbirlerini yiyerek yaşayabilir böylece

tıpkı çağrışımın çağrışımın imgesi, imgeninse çağrışımın maskesi olması gibi

işte bunun için hiç ama hiç bakmadık seninle tepenin dışından

 

Bazen tek bir cesedi paylaşır pek çok kavram şimdi öylesi bir kent ki burası

herkes bir başkası olabildiği sürece var

ya da bir başkası herkes olabildiği sürece, yılgınlığını suskunluğuna gizleyebildiği ölçüde var

hiç kimse hiçbir şey yan tutmuyor

üç kişi bir araya geldiğinde ikisinin mutluluğu üçüncüyü ezişlerinde yatıyor

üçüncünün kim olduğu ise hiç önemli değil sıklıkla

hatta bugün ikilide yer alan bir mutlu

yarın üçüncü mutsuza dönüşebiliyor kolayca

önemli olan o üçüncü olma anı

herkes ezebileceği birine ihtiyaç duyuyor

söz, ezmek için kullanılan bir silah

arkadaşlar yoldaşlar arasında bile

tapınmak öylesine bir yaşam biçimi ki burada

yürürken unutkanlıklarıyla sevişebilen birisi olmaktan korkuyorum

yürürken bile bu kentte

ki yürümek bir düşünmedir

tabi bütün ozanlarının bir masala sürgüne gönderildiği bir yerde

herkes bir başkası için yapar

kendisi için yapması gerekenleri

ağlarken kana karışır sevdamızın yarısı

farketmez tutunuruz bireysel kısmına büyük zamanımızın

ya herkes birbirine geç varır

ya herkes birbirine erken gider

gülüşlerimizi kalıcılaştırdığımız ölçüde gidebileceğimiz halde

biz kalırız gülüşlerimiz gider

bir insanın bir insana verebileceği en değerli şeyi

'yalnızlığı'

bana verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum

beni kalmaya mahkum eden bir yola nasıl sevdalandığımı da

üstelik senin için yazarken bile sevgilim onu düşlüyorum

korkunç evet

ona bir koridorda rastlamıştım

ya da böyle olmasını istediğim bir gecede

ölümler sonrasıydı korkusuzdum

artık hiçbir tren makas değiştirmiyordu ben bakabildiğimde

bir otobüsün yorgun soluklarla buğulanmış camlarından

arakadakileri gözlüyordum

ışıltılarını sayıyordum

güncesini tutarak sayıklamaların

koridor basit bir çitti

ayağımı kaldırıp üzerinden geçemeyeceğim basit bir çit

sessizdim öfkeliydim

arkada ayaktaydım üstelik dönüyordum

sanıyorum otobüse son anda yetişmişti

daha öncede konuşmuştuk onunla

öyle sanıyorum benim duruşumdan da korkunç bir merhabası vardı

ne zamandır görmediğim bir şeyi onda görüyordum

dahası bir gece birisini görebiliyordum gerçekten

bir şeyler söylüyordu

gözlerine bakmamaya çalışırken bile onu görüyordum denizin yüzünde

sanki amansız bir fırtınada

balkonda unuttuğum sardunyamı ölü çiçeğimi canlandırmak için gelmişti

üzerimizde incecik bir yağmurluk dahi yokken

tepede kar yağışını izlerken ki gülüşümüze benziyordu

hem de hiç benzemiyordu bir yandan

bu benzemeyiş tedirginliğimin tehditlerini amansızlaştırıyordu

ortak bir acıyı dindirmek için çabalarken

sessizliği paylaşmayı yeniden öğretiyordu bana

 

O kıpkırmızı gülüş

geceye ben senin değilim diyen saçlarının karası

sevdamın kanını usulca siliyordu

bir kayıp ülkenin kırlarının

hüzünlü dağlarının yamaçlarına çektiği sürmeyi anımsatan

sevdasını bağrında gizleyen kaşları

 

Ve kan tutmuş yabancı bir geçmiş

yakınlığımızın savaşını bir aşk pahasına verdirtiyordu bana

zamanla daha iyi öğrenecektim

ya sana ya da aşka ihanet etmem gerektiğini

benim yüreğimde öylesine çelişiyordunuz öylesine birbirinizken

ihanet etmekten başka bir şey yapmam mümkün değildi sevda için

farklı bir iklimde yaşamaya mahkumdum diğerlerinden

üstelik aynı çağda

kayıp sözcükler

sevdalı öpüşler

bir demir yolu kesilmişti

baştan aşağı bölüyordu yüreğini

herkes için başka geçmişleri olan güç satıcıları mutlumuydu bilmiyorum ama

bu mahkumiyet benimdi onların değil

ve yemin ederim sevgilim

geçmişimi kullanmasına hiçbirinin izin vermedim

kendimin bile

oysa şimdi saklanan bir denizde her gün bana gülümsüyor

ve sadece bu

 

Yabancılık bir kenttir sevdiğim

yabancılık bir kenttir

kendi kendine yasaklanmış bir an kadar yasak

pencerelere takılıp kalmış bakışlar kadar umursamaz ve cömert olabilir

yumuşatma gülüşünü

duvarlarındadır kent

ayna saklısı bir düş kadar acımasız

gizle bileyler onurunu gölgeler yıldızlarla

sarsılmaz bir zaman anlayışı vardı mezarlıkların

bahçelerine girilmiş tuzak yüreklerde

her dokunuş için bir başkası olmak gerekir hatırla

hiç tanımadığın bir öpüş seninkidir aslında

ne zaman nerde yitirdiğini bulmak zordur ıssız kırılganlıkların

işte bu da öylesi bir kargaşadan somutlanmış bir izlektir

pas tutmuş acıları kullanır çark

her sevdalanış bir izdiham yaratır

kargaların tarlasında bir korkuluk olursun

dudağının kırmızısını

esmer akşam üstleri alır

kavşaklar acımasızdır

bir o kadarda şevkatli

hep seni bekleyen hileli bıkkınlıkla ayaklarını parçalar

aşka sınır arar

tek gerçeği kendidir öldürülmüş kentlerin

işte sorgulanmış baharların ele vermediği kız

şuna inan şimdi birisi daha öldü herkes biliyor

yalan söyleseler de sinsice çıkıyorlar kentlerinden

hepsini bütünleştiren yüreklerinin

sonsuz karanlığında buluşuyorlar

onlar dua ediyorlar bizim ölülerimiz için

sonrası gece oyuncak bir kelebek kırık kanadından yapılmış yaralı bir kuşun

'insanları olması şart mıdır bir kentin' diye ilk sorduğunda kendimden utanmıştım

ağlamaklı bir çocuğun düşünde yargılamıştım kendimi

istasyonlarını varoşlarını gezmiştim kentin

özür dilemiştim

 

şimdi şu kesin ki aşk kadar yabancılık bir kenttir

oraya uğraması mümkünsüzdür gezginlerin

dağ yolları dolaşıp geceleri köy evlerinin kapılarını tıklatan ipince bir rüzgar

yaylaların kokusunu indirecektir gecekondu sokaklara

belki gölbalıkları ile söyleşecektir derviş

sığ ayrıcalıktır çoğunluk için

alkış tutacaktır ağaç karnını yaranlara

sır bıçaktır karanfilin ağzında

konuşsa kesilir dili sürgün çocukların

yangınlar doğuracaktır belki kuşku

yanlış yangınlar

ama sevdanın sabaha yakın olduğu bir zamanda uğrayacaktır mutlak kente birisi

 

Havada uçuşan ince esmer parmakların

eski ve unutamadığın aşklarınla vurdu kaç kez bana

 

Bir büyük kent çölünde koşacaktır çocuk tepeye

bir daha çıkamayacak olsa da

o bizim nerde olduğumuzu her zaman bilecektir

her şey bir bakışla başlamıştı

bir çocuk bir liman iki yemin

seni seviyorum . .

 

 

Kahraman Tazeoğlu

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...