Jump to content

Bataklık Cesetleri


nevermore

Önerilen Mesajlar

Kuzey Avrupa'nın şaşırtıcı derecede iyi korunmuş bataklık cesetleri hem popüler hayalgücünü hem de bilimsel varsayımları uzun bir süre etkilemiştir. Bu ıssız ve tehlikeli bataklıklarda bu insanların ne işleri vardı? Nasıl bu kadar iyi korunabilmişlerdi? Ve cesetlerin çoğunun şiddete maruz kaldıkları gözönüne alınırsa neden burada ölmüş ya da öldürülmüşlerdi? Bunlar tanrılara ya da bu sulak yerlerin ruhlarına mı kurban edilmişlerdi? Yoksa kaza ya da cinayet çok daha inandırıcı bir açıklama olabilir miydi?

 

Bataklık cesetlerinin ilk esrarı olan bu kadar iyi korunmuş olmaları kolaylıkla açıklanabilir. Burada en önemli şey, bataklıklardaki bataklık yosununun turba oluşturmasıdır. Bu da bakterilerin üreyememesi ve böylece de organik maddelerin (aynı zamanda bataklık cesetlerinin) bataklık yosunu içinde bakteri saldırısına uğramaması demektir.

 

Yosunda doğal bir deri tabaklama kimyasalı vardır ve bu da bataklık cesetlerinin derilerini korurken, rengini de "Maillard reaksiyonu" adı verilen bir süreçle koyu kahverengiye dönüştürür. Bataklık yosunu ölünce turbaya dönüşür ve bataklık cesedi, biriken tabakaların altında kalır. Son yüzyıllarda yakıt olarak turba kullanılması ve son zamanlarda bahçelerde turbanın hâlâ kullanılır olması nedeniyle, bataklık cesetleri bu turba kullanımı sırasında tekrar günışığına çıkmıştır.

 

Eski çağların bataklık cesetlerinin en eski keşif kayıtları 17. yüzyıldadır ve 18. ile 19. yüzyıllar boyunca bulunan ceset sayısı da artmıştır. Bu cesetlerden bir kısmı bir iz bırakmadan kaybolmuşlar, bir kısmı yeniden kutsanmış topraklara gömülmüşler ama turba bataklığının koruyucu ortamı olmadan hemen çürümüşlerdir. En az bir bataklık cesedi, "mumya tozu" kaynağı olduğu gerekçesiyle pahalı bir ilaç olarak satılmıştır.

 

Ciddi bilimsel araştırmalar ancak 1870'lerden sonra başlamışsa da, en ünlü bataklık cesetleri keşifleri ancak 20. yüzyılda gerçekleşmiştir. Aynı zamanda teknolojideki ilerlemeler de Danimarka'daki Tollund (1950) ve Britanya'daki Lindow Moss (1984) cesetlerinde ayrıntılı analizler yapılmasını mümkün kılmıştır.

 

Bataklık cesetlerinin mükemmel bir biçimde korunmuş olmaları gerçek eskiliklerini maskelediği için, bunların gerçekten ne kadar eski olduklarım anlamak için büyük çabalar harcanmıştır. Danimarka'da 1950'de Tollund Adamı'nı bulan turba kesiciler, yakınlarda öldürülmüş bir cinayet kurbanı bulduklarını sanarak polise başvurmuşlardı.

 

1983'te Cheshire'da Lindow Moss'da saçları, gözleri ve beyninin bir parçası olan bir kafatası bulununca polis bunun bilinen bir cinayet kurbanına ait olduğunu sanmış ve zanlı kişi de, delilleri görünce cinayeti işlediğini itiraf etmişti. Ancak radyokarbon testleriyle Tollund Adamı ile Lindow Kadını'nın ikisinin de yaklaşık 2000 yaşında oldukları saptanmıştır.

 

En yaşlı bataklık cesedinin -Danimarka'nın Fyn adasından Koeljberg Kadını- 10.000 yıl öncesine ait olduğu tespit edilmiştir. Mezolitik Dönem'e ait olan bu cesette, daha sonraki Neolitik örneklerde olduğu gibi, yumuşak doku korunamamıştır. Bataklık cesetleri tam olarak Demir Çağı'nda başlamakta ve Britanya ile irlanda, Hollanda, Danimarka ve Almanya'da çıkmaktadır.

 

Küçük bir kısmı Ortaçağ ya da Ortaçağ sonrası döneme aitse de, büyük bir çoğunluğu İÖ 1. yüzyıl ile İS 4. yüzyıl arasındaki dönemden kalmadır. Bu sıklık bunların kaza sonucu ölmediklerini, o belirli dönemde Kuzey Avrupa'nın pek çok bölgesine özgü kurban ya da idam uygulamaları olduğunu göstermektedir.

 

Bu insanların zamansız ve şiddet kullanılarak öldürüldükleri bellidir. 1984'te Lindow Kadını'nın yakınlarında bulunan Lindow Adamı'nın başına iki darbe vurulmuş, boğazı kesilmiş ve boynu bir garotla kırılmıştı. Diğer Danimarka bataklık cesetleriyle Graubelle Adamı'nın da boğazı kesilmişti ama alnındaki yara ve kırık bacağı da bir kaza olamazdı.

 

Tollund Adamı asılarak öldürülmüştü. Borremose Kadını'nın kafa derisi yüzülmüş olabilir. Bu insanların çok farklı yöntemlerle öldürülmüş olmaları gerçekten ilginçtir. Bunların cinayet kurbanları olmayıp planlı olarak idam ya da kurban edilmiş olduklarını gösteren başka özellikler de vardır. Cesetlerin büyük bir kısmı çıplak gömülmüştü; giysilerin bulunduğu durumda bunlar sanki kişi idamdan önce soyulmuş gibi başka yerlerde bulunmuştu. Windeby ve Yde genç kızlarının başlarının bir yanı tıraş edilmişti.

 

Arkeologlar bu cesetlerin açıklamasını 2. yüzyıl başlarında yaşamış Romalı yazarlardan Tacitus'ta aramışlardır. Tacitus, Cermen halkları üzerindeki araştırması Germania'dâ Kuzey Avrupa yerli toplumlarında bazı suçlar için verilen cezalar konusunda şunları yazmaktadır: "Hainler ve asker kaçakları ağaçlara asılırlar. Korkaklar, görevden kaçanlar ve doğa-dışı suçlar işleyenler sazdan bir sepet altında bataklığa gömülürler." Burada sözü edilen "doğadışı" hem eşcinsellik hem de rastgele cinsel ilişki olabilir.

 

Zina suçu işleyen kadınlar ayrı olarak ele alınmıştır: "Suçlu kadın kocası tarafından cezalandırılır. Koca kadının saçlarını tıraş eder, onu çırılçıplak soyar ve akrabaların önünde evinden çıkarıp köyün içinden geçirerek kırbaçlar." Bulunan cesetlerin çıplaklığı bu anlamda rezil etme işareti olabilir. Erken Ortaçağ döneminden bir Burgonya yasasına göre kocasını reddeden bir kadın bataklığa atılır.

 

Bataklık cesetlerinin suçlular mı yoksa kurbanlar mı oldukları henüz kesin değildir. Kuzey Avrupa'da adakların göllere ve bataklıklara atılma geleneği vardır ve bunların arasında, Trundhum güneş arabası gibi görkemli madeni eşyalar da bulunmaktadır. Bataklık cesetleri de bu geleneğin bir parçası olarak görülebilir. Ama aynı zamanda bataklığa gömülmenin İ.S. ilk yüzyıllarda Cermen toplumları tarafından bir ceza türü olarak kullanıldığını gösteren kanıtları da gözardı edemeyiz.

 

Bataklık cesetlerinde yapılan mide analizleri, kurbanın son yemeğini tespit etmemize yarayan ipuçları da vermiştir: Tollund ve Grauballe Adamı son yemek olarak yavan bir yulaf çorbası içmişlerdir. Ancak Grauballe Adamı'nın parmak uçları elleriyle çalışmadığını gösterdiği için kendisi yüksek düzeyde biri olmalıydı.

 

Yediği yulaf zehirli olduğundan komadayken ölmüş olabilir. Son analizde Kuzey Avrupa'nın bataklık cesetleri için bir tek açıklama olmayabilir. Ancak bunlardan pek azının sisli havada uğradıkları talihsiz ve basit bir kaza sonucu bataklıkta öldüğü açıktır.

alıntı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Son 300 küsür yılda Britanya, İrlanda, Hollanda, Almanya ve Danimarka'nın ıssız turba bataklıklarında inanılmaz derecede iyi korunmuş olan insan cesatleri keşfedildi. Bu bataklık mumyalarının veya bataklık cesetlerinin büyük çoğunluğu, MÖ ilk yüzyıldan ve MS 4. yüzyıldan; ancak en eskisi Mezolitik dönemden (günümüzden yaklaşık 10.000 yıl öncesinden) kalmadır. Ayrıca bazı orta çağdan kalma ve günümüze ait örnekler de var. Bataklıkların inanılmaz koruyucu gücü bu eski kalıntıların çürümesini öyle önlemiştir ki, normalde iskeletler bile ortada kalmazken, bu cesetlerde deri, iç organlar, mide (kimi örneklerde en son yenen yemeğin kalıntıları da vardır), gözler, beyinler, saçlar da var.

 

 

Bir bataklığın yaklaşık %90'ı sudur. Bu suyun içinde yüksek miktarda asidik turba (çürüyen bitki özü) vardır. Bu tür bir ortam, bakterilerin çoğalmasına izin vermez, dolayısıyla bu bataklık suyunun içine batırılan organik maddeler, mesela cesetler, yok olmayacaktır. Bu bataklık suyunda bulunan belirli asitler ayrıca soğuk hava ve oksijen yokluğuyla birleşerek deriyi korur ve bronzlaştırır, ki bu da cesetlerin çoğunun koyu kahverengi olmasını açıklar. Fakat bu insanlar nasıl ve neden binlerce yıl önce uzak bataklıklarda ölümle karşılaştılar? Gerçekten bildiğimiz tek şey cesetlerin büyük çoğunluğunun, işkence ve cinayet gibi aşırı şiddet izleri taşımalarıdır.

 

 

http://www.alwanalkuwait.com/wp-content/uploads/2011/07/t058832a-1.jpg

 

 

Bu bataklık mumyalarının belki de en ünlüsü, turba kesen iki kardeş tarafından Danimarka'daki Tollund köyü yakınlarında Mayıs 1950'de bulunan Tullund Adamı'dır. Kardeşler, kendilerine bakan yüzü ilk gördüklerinde onun yeni öldürülmüş bir ceset olduğunu düşündüler ve durumu derhal polise haber verdiler. Fakat daha sonra Tollund Adamı'nın saçına uygulanan radyokarbon deneyi onun MÖ 350 civarında ölmüş olduğunu gösterdi. Cesedi yattığı yerden kaldırırken yardımcılardan birisi yere düştü ve kalp krizinden öldü. Belki de, Danimarkalı arkeolog P.V. Glob'un iddia ettiği gibi bu durum hayata karşı hayat isteyen bataklıktan kaynaklanıyordu. Tollund Adamının cesedi öldüğü sırada cenin pozisyonuna alınmıştı. Ayrıca sivri uçlu deri başlığı ve bel kuşağı dışında tamamen çıplaktı. Saçları çok kısa kesilmişti, çenesinde ve üst dudağında hafif uzamış sakalları açıkça görülüyordu. İki deri kayışı bükerek yapılmış bir halat boynuna sıkıca dolanmıştı; adamın bu halat kullanılarak asıldığına veya boğulduğuna inanılıyor. Midesindekiler incelendiğinde, Tollund Adamının son yemeğinin bir çeşit sebze ve tohum çorbası olduğu ortaya çıktı. Çorba hakkında ilginç bir gerçek de, onun çeşitli yabanıl ve işlenmemiş tohumların karışımından yapılmış olmasıydı; bunlar arasında normalden fazla miktarda çayırotu vardı. Bu da onun bir amaç için özellikle toplanmış olduğunu gösteriyor. Bir ihtimal de çayırotunun bir şekilde kutsal bir idam töreninin parçası olan dinsel ayindeki son yemeğin önemli bir malzemesi olması. Ayrıca cesedin öldürülmeden önce özenle idama hazır hale getirilmiş olması, gözlerinin ve ağzının kapatılması gerçeği de bu ihtimali destekliyor.

 

 

http://media-cdn.tripadvisor.com/media/photo-s/01/b3/78/19/the-tollund-man.jpg

 

 

Danimarka'da yaklaşık 500 adet bataklık cesedi bulundu, ancak 1950'den bu yana orada yeni bir bulguya rastlanmadı. Jutland, Ramten yakınında bir bataklıkta 1879'da bulunan Huldremuse Kadını, iki post pelerin, bir yünlü etek, bir eşarp ve bir saç bandıyla birlikte bulunuldu. Cesedin incelenmesi sonucunda turbaya bırakılmadan önce kollarının ve bacaklarının defalarca doğranmış olduğu, bir kolunun tamamen kesilmiş olduğu gibi korkunç ayrıntılar ortaya çıktı. Kadın, bu vahşi ölümle yaklaşık MÖ 160 ve MS 340 yılları arasında bir zamanda karşılaştı.

 

 

http://f0.bcbits.com/z/42/91/429133424-1.jpg

http://ucfant3145f09-05.wikispaces.com/file/view/huldremose_clothes.jpg/105809015/huldremose_clothes.jpg{

 

 

1952'de Kuzey Almanya'nın Schleswig-Holstein eyaletinde, Windeby yakınlarında bir bataklıkta iki ceset bulundu. İlki, boğulmuş ve sonra bataklığa atılmış bir erkek cesediydi ve etrafındaki turbaya sıkıca saplanmış, keskin dallarla tutuluyordu. İkinci ceset MS 14. yüzyıldan kalma, 14 yaşlarında bir genç kız cesediydi. Kız bataklığa gömülmeden önce gözleri bir elbise şeridiyle kapanmıştı, vücudu büyük bir taş ve huş ağacı dallarıyla tamamen örtülmüştü.

 

 

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/2f/Moorleiche1-Schloss-Gottorf.jpg/800px-Moorleiche1-Schloss-Gottorf.jpg

 

 

Kuzey Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinin Uchte ilçesinde daha yakın zamanlarda bulunan bir ceset, ilk görüldüğünde, öldürülen bir genç kurban sanıldı. Fakat bilim adamları Ocak 2005'te cesedi yeniden incelediklerinde, cesedin yaklaşık MÖ 650 yılında bataklığa bırakılmış 16 ile 20 yaşları arasında bir genç kıza ait olduğunu belirledi. Daha sonra bu ceset Uchte Bataklığı Kızı olarak bilinmeye başlandı. Saçları bozulmadan korunmuş olsa bile, turba tüm saç renklerini kızıla dönüştürdüğü için, arkeologlar gerçekte saçlarının siyah mı yoksa sarı mı olduğundan emin değildiler.

 

 

MooraHand2.jpg

 

 

Avrupa'da bulunan bataklık mumyalarının ilki Hollanda'da 1791'de çıkarılan Kibbelgaarn cesedidir. 19. ve 20. yüzyıllarda Hollanda'da yüzlerce bataklık cesedi bulunmuştu. 1987'de Assen'deki Drents müzesi kolleksiyonundaki bataklık cesetleri hakkında sistematik bir araştırma içeren bir proje başlattı ve bu cesetlerin yaşları, cinsiyetleri, vücut yapıları, beslenme biçimleri, hastalıkları, ölüm nedenleri ve giyimleri hakkında etkileyici ve önemli bilgiler elde etti.

 

 

İngiltere'de karşılaşılan bataklık çevresinin genişliği nedeniyle, çok değişik şekillerde korunmuş olan cesetler keşfedildi. Bunların en ünlüsü Chesire'da Wilmslow yakınlarındaki Lindow Moss'ta bulunmuştur. İlk cesedin bulunduğu koşullar aslında çok şüphe uyandırıcıdır. 1983'te Chesire, Macclesfield polisi Peter Reyn-Bardt adında bir adamı, 23 yıl önce karısı Malika'yı öldürmek suçundan arıyordu. Araştırma sırasında, Reyn-Bardt'ın bahçesinin bitişiğindeki turba çıkarma bölgesinde çalışan işçiler, çok iyi korunmuş olan bir kafatası buldular, daha sonra bu kafatasının 30 ile 50 yaşları arasında bir kadına ait olduğu tespit edildi. Bu kanıtla karşı karşıya kalınca Reyn-Bardt suçunu itiraf etti ve itirafına dayanılarak cinayet suçundan mahkum edildi. Reyn-Bardt'ın duruşmasından önce polis cesedin incelenmesi için Oxford Üniversitesi Arkeolojik Araştırmalar Laboratuvarını aradı. Laboratuvarın Lindow Kadını üzerindeki çalışmalarının sonucunda onun 1660 ile 1820 yaşları arasında olduğu ortaya çıktı. Böylece Reyn-Bardt cinayet davasını temyize götürdü.

 

 

http://veryhistory.pad-soa-th.com/images/HLIC/fafba4bb9508950380538ef80493bc1d.jpg

 

 

Sonraki yıl aynı bölgede, tilki kürkünden yapılmış bir kol bandı ve boynuna dolanmış bir halat dışında tamamen çıplak olan bir adam cesedi bulundu. Lindow Adamı MS 50 ile MS 100 yılları arasında öldüğünde yirmili yaşlarındaydı. Cesedin incelenmesi sonucu, muhtemelen bir baltayla kafasının parçalarını ayırıp beynine sokacak kadar güçlü bir şekilde iki kez kafasına vurulduğu ortaya çıktı. Ayrıca hala boynunda kalmış olan deri boğma halkasıyla boğulmuştu ve boğazının kesildiğinin göstergesi olabilecek düzeyde derin bir yara izi vardı. Ölümünden iki ya da üç gün önce saçları makas kullanılarak kesilmişti. Midesinde yanmış ekmek ve Keltler için kutsal bir bitki olan ökse otu polenlerinden kalıntılar vardı. Kelt bilgin ve arkeolog Dr. Anne Ross, Lindow adamının yaşadığı üç aşamalı ölümün, midesindeki kararmış ekmek kabuğu ve ökse otu kalıntılarıyla birlikte, adamın Druidik bir kurban ayininin mağduru olduğunu gösterdiğine inanıyor.

 

 

Son iki yılda İrlanda batakllıklarında 80'den fazla ceset bulundu ve bunların yedisine radyokarbon testi uygulandı. Kuzey Avrupa'nın geri kalanından farklı olarak bu cesetlerin büyük çoğunluğu ortaçağında sonlarına veya ortaçağ sonrasına aittir. Ancak Demir Çağından kalma olanlar da vardır. Örneğin; Demir Çağından kalma bir tanesi, Galway şehrinde Castleblakeney yakınlarındaki Gallagh'ta 1821 yılında O'Kelley ailesi tarafından bulunan, radyokarbon yöntemiyle MÖ 470-120 arasındaki dönemden kaldığı belirlenen Gallagh Adamı'dır.

 

 

http://www.pbs.org/wgbh/nova/bog/images/iron-01-gallagh.jpg

 

 

Cesedi çıkardıktan sonra aile küçük bir ücret karşılığında ziyaretçilere göstermek üzere Gallagh Adamı'nı mezardan çıkarıp sonra tekrar gömüyordu. Bu durum 1829'da ceset Ulusal Müze'ye götürülene kadar sürdü. Gallagh Adamı çıplaktı; ancak boğazında boğulma aracı olarak kullanılmış olabilecek, söğüt çubuklardan yapılmış bir kuşağa bağlanmış bir geyik derisi örtü vardı. Şiddet görmüş diğer bütün bataklık cesetlerinde olduğu gibi, onun da saçları kısa kesilmişti. Bir suç işlemiş ve halk önünde idam edilmiş olabilir zira ceset sivri uçlu ağaç çubuklarla yere saplanmıştır. Bu da bazı Danimarkalı bataklık cesetlerinden bilinen bir işlemdir ve muhtemelen ruhunun kaçmasını önlemek amacıyla yapılmıştır.

 

1978'de İrlanda'da Donegal şehri, Ardara yakınında bulunan Meenybradden Bataklığında 25-30 yaşlarında bir kız cesedi bulundu. Kısa kesilmiş saçları ve hala bozulmamış kirpikleri ve kaşlarıyla kız, ağaçtan yapılmış bir örtüye sarılmış ve mezara dikkatlice yerleştirilmişti. Cesette şiddet görmüş olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktu ve radyokarbon deneyi, cesedin MS 1570 yılından kaldığını gösteriyordu. Neden öldürüldüğü ve bataklığa gömüldüğü hala bir sırdır.

 

 

2003'te iki İrlandalı cesedi daha bulundu. İlki Dublin'in kuzeyinde, Meath eyaletinde, Clonycavan'da ve ikincisi de Offaly eyaletinde Croghan'da, sadece 25 mil uzaklıkta bulundu. Yaşlı Croghan Adamı 20 yaşlarının ortalarındaydı ve yaklaşık 2 metre uzunluğunda bir devdi. MÖ 362 ile MÖ 175 yılları arasındaki dönemden kalmaydı. Clonycavan Adamı, ortalama 1.60 boylarında genç bir erkekti ve yaklaşık MÖ 392-201 yılları arasındaki dönemden kalmaydı. Diğer bataklık cesetlerinde olduğu gibi, onlar da ölmeden önce muhtemelen ayin kurbanları olarak, vahşice işkenceye uğramış gibi görünüyorlar. Örneğin Yaşlı Croghan Adamı'nın meme uçları kesilmişti ve kaburgalarından bıçaklanmıştı. Kolundaki bir kesik, saldırı sırasında kendisini savunmaya çalıştığını gösteriyor. Her iki kolunun üst kısmında delikler vardı ve bu deliklerden onu bağlamak için fındık dalından yapılmış bir ip geçirilmişti. Daha sonra başı kesilmişti ve bataklığa gömülmeden önce parçaları bedeninden ayrılmıştı. Vahşi ölümünün aksine, Croghan adamının cesedi, tırnaklarının iyi şekilde manikürlü olduğu ve ellerinin pürüzsüz olduğu gösteriyor. Yani muhtemelen hiç el işi yapmamıştı. Belki de bir rahip veya aristokrattı. Clonycavan Adamının kafatasını parçalayan ağır bir balta darbesiyle kafatasında kocaman bir yara açılmıştı ve ayrıca vücudunun başka bölümleri de yaralanmıştı. Oldukça farklı bir özelliği de tuhaf şekilde dikilmiş saçlarıydı. Ve bunun için Demir Çağından kalma bir çeşit jöle kullanılmıştı, aslında muhtemelen güneybatı Fransa veya İspanya'dan gelen bir çeşit reçineydi.

 

 

http://veryhistory.pad-soa-th.com/images/HLIC/be9c16e79e5a125933009b2f94112927.jpg

Yaşlı Croghan Adamı

http://veryhistory.pad-soa-th.com/images/HLIC/b2f5210b97261aa063d9d947f89815df.jpg

Clonycavan Adamı

 

 

İrlanda Milli Müzesinde İrlanda tarihi eserler sorumlusu Ned Kelly, İrlanda bataklıklarında bulunan 40 cesedin neden kabileye, politikaya veya krallığa ait yerlerde bulunduğunu açıklamak için bir kuram geliştirdi. Kelly, bu insanların başarılı bir egemenliği garantilemek isteyen krallar tarafından bereket tanrılarına adak olarak gömüldüğüne inanıyor. Bu kesinlikle İrlanda bataklıklarında cesetlerin çoğu için doğruluğu muhtemel bir açıklamadır. Peki ya Kuzey Avrupa'nın geri kalanındaki cesetler? Bu insanların çoğundaki öldürme şekillerinde söz konusu olan çeşitlilik cinayetten daha fazlasını, muhtemelen bir çeşit dinsel kurban ayinini akla getirmektedir. Diğer sebepler, Cermen halkları hakkında MÖ 2. yüzyılın başlarında yazan Romalı yazar Tacitus'tan elde edilebilir. Tacitus, Cermenlerin kültürlerinde suç ve cezayla ilgili bazı ilginç adetlerden bahseder. Bunların arasında korkakların, işten kaçanların ve doğaya aykırı ahlaksızlıklarla suçlananların (muhtemelen homoseksüellik ve rastgele cinsel ilişkide bulunma) sazlardan örülmüş bir parmaklıkla nasıl bataklığa atıldığı da vardı. Tacitus ayrıca eşini aldatan kadınların çırılçıplak soyulduğunu, saçlarının kesildiğini, evden kovulduklarını ve köyden çıkana kadar kırbaçlandıklarını belirtir. Tacitus'un yazılarında kesinlikle bataklıktaki kurbanların çoğunun idam edilme sebebi olarak toplumun bazı kanunlarını veya tabusunun çiğnendiğine dair izlenimler vardır.

 

 

Başka bir ilginç ayrıntı da, bataklık cesetlerinin büyük çoğunluğunda bir çeşit fiziksel kusurun olmasıdır. Lindow Moss'taki cesetlerden birinin altı parmağı vardı. Diğerlerinin bel kemiği sorunları vardı. Veya kol ve bacak gibi organları kısaydı. Bu tür insanlar tanrılar tarafından fiziksel yönden dışlanmış gibi göründükleri için kurban olarak seçilmiş olabilirler. Şunu da unutmamalıyız ki, bataklıklar gizli tehlikelerle dolu yerlerdir. Ve bataklık gömüsü denilen bu cesetlerin bazılarının bir kaza sonucu olması ihtimalini de gözardı edemeyiz. Yani olay tamamen insanların bataklığın içine düşüp boğulmasından ibaret de olabilir. Diğerleri de doğum yaparken ölmüş ve kutsanmamış zemine gömülmüş kadınların veya yoksul insanların kalıntıları da olabilir. İrlanda'daki Meenybradden'li kızın dikkatlice gömülmüş olmasının nedeni de bu olabilir. Yine de, ihtimal dahilindeki sayısız senaryoyu düşündüğümüzde, bataklık cesetlerinin korkunç ama çözümü zor sırrı için tek bir açıklamanın asla yeterli olmayacağı açıktır.

 

 

Brian Haugton - Gizlenen Tarih

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gizemli ve iştah kabartıcı. Ben de bir tane bulmak isterdim. Hatta, mümkünse önceki yaşamlarımdan eski bir bedenimi bulmak isterdim. Bataklıkta... Neredeyse mükemmel biçimde korunmuş bir halde... Aşırı derecede işime yarardı şu an...

 

Ne konuda işine yarardı merak ettim ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

2400 Yıllık 'Tollund Adamı'...

 

http://sphotos-f.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-prn1/644318_10151437330678305_2059179002_n.jpg

 

http://sphotos-c.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/523401_10151437330498305_974054740_n.jpg

 

MÖ 4. yüzyılda Roma öncesi Demir çağı olarak dönemde yasamış ve doğal şartlarla kendiliğinden mumyalanmış bir adamın cesedidir. 1950 yılında Danimarka'daki Jutland Yarımadası'nda bir torf bataklığına gömülü olarak bulundu.

 

 

Bu tür buluntular bataklık cesetleri olarak adlandırılır. Tollund Adamı o kadar iyi saklanmıştır ki, özellikle başı ve yüzü değişmeden günümüze gelmiştir. Bu yüzden ilk bulunduğunda Tollund adamının yakın zamanda öldürülmüş bir cinayet kurbanı olduğu sanılmıştır.

 

 

ASILARAK ÖLDÜRÜLMÜŞ

Boynundaki deri ipten asılarak öldürüldüğü anlaşılan "Tollund Adam"ın M.Ö. 350 yılında asılarak öldürüldüğünü belirleyen bilimadamları onun yaşamına dair çarpıcı bulgulara ulaşıp bunu dünyaya duyurmuştu..

 

 

 

 

Ölü değil sanki gerçek!

"Kurban Edilen Bir İnsan!"

 

 

Bataklıktaki mezarından şapka ve belindeki kemeriyle çıkarılan bedenin, 40 yaşlarında 1.61 cm boyunda, saç ve sakal tıraşını ihmal etmeyen ve onu öldürenlerin düşmanı olmayan bir kişiye ait olduğu sanılıyor.

 

 

SON ÖĞÜN : TAM VEJETARYEN

Onunla ilgili en şaşırtıcı izler ise sindirim sisteminde bulundu. İzler son yemeğe ait. Tollund Adam bu öğünde karnını keten tohumu, ketencik, çobandeğneği ve arpa başta olmak üzere, 30 farklı bitki tohumundan yapılmış lapa ya da çorbayla doyurduğu belirlendi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

http://sphotos-g.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/526433_10151437330518305_2049118328_n.jpg

 

 

 

Mumyalaşmış Farklı İnsan Kalıntıları

 

 

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/1/1d/OetzitheIceman02.jpg

 

Dolaşırken Toplum ve Tarih 'te buldum benzer bilgileri paylaşayım dedim hem konuyu yukarı çekmek hemde hatırlatmak adına

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...