Jump to content

Evrenin Yaradılışının Muhtelif Teorileri


nevermore

Önerilen Mesajlar

BİLİMSEL TEORİ.: Bu teori teknik ve bilimsel terimler ihtiva etmektedir .

Bundan tahminen 13 .7 milyar sene evvel ( 13.7 Ga) içinde bulunduğumuz bu evren atom çekirdeği büyüklüğüne sıkışmış bir kitleydi . Bu yaradılıştan evvel var olan ve zaman ile mekanın bulunmadığı bir tekliktir.

Zaman 0 - Big bang ilk patlama : Bugünden 13.7 milyar sene evvel Kainatın kabul edilen doğuş zamanıdır; zira bize gelen en eski ve uzak ışık evrende 13.7 milyar sene bir zaman kat edip bize.ulaşıyor

Zaman 10 –43 s süper kuvvet devri ( ilk patlamadan yani sıfır zamandan; bir saniyenin 1 arkasında 43 adet sıfır kadar küçük bir zaman sonrası) Büyük birleşme devri : Quantum (kuantum) teorisine göre Tabiatın dört kuvveti olan / kuvvetli nükleer / zayıf nükleer / elektro manyetik ve çekim kuvveti “ süper Kuvvet Wald “ denen tek bir kuvvet halinde kombine olmuşlardı.

Zaman 10-35 s :(ilk patlamadan 1 saniyenin /1 arkasına 35 sıfır/ kadar küçük bir zamanı sonra ) Kainatın tekamülünün tam bu anında interaction forte ( kuvvetli elektromanyetik güç) interaction faible ( zayıf elektromanyetik güç) diye ikiye ayrılır. Buna Yer çekimi gücü nün ilavesi ile kainatta birbirinden ayrı üç kuvvet oluşur.

Zaman 10-32 s : İlk patlamayla bu zaman arasında kainatın hacmi bir portakal büyüklüğüne ulaşır. Sıcaklığı ise 10 üstü 25 derece Kelvin dir. ( yani 10 a yirmi beş sıfır ilavesi ile bulunan rakam ) Quark’ların ve Antiquark’ların birbirlerini yok etmesi ve aradaki fark kadar kısmın maddeleşmesi ( perpetuelle annihilation – materialisation )/ (Kelvin derecelendirme sisteminde 0 derece mutlak sıfır olan --273 C derecesin eşittir).

Zaman 10- 12 s : Zayıf kuvvet ve elektromanyetik kuvvetlerin birleşmesi.

Zaman 10-6 s : Kuark ve anti kuarklar, baryon ve antibaryonlar halinde birleşiyorlar ve birbirlerini yok ediyorlar. Her bir imha işleminden trilyonda birlik bir miktar madde arta kalıyor. İşte bütün kainat, (galaksiler, yıldızlar vs.) bu maddeden vücut bulmuştur. Büyüklüğü aklımızın sınırlarını zorlayan tüm bu kainatın, aslında göreli olarak yok denebilecek kadar küçük bir enerjiden oluşmuş olması, ne kadar da çarpıcı bir gerçektir.

Zaman 1 saniye ile 3 dakika arası : İlk nükleosentez (nucleosynthese), proton ve nötron bir araya geliyorlar. İlk atom çekirdeklerinin meydana çıkışı. Kainatı oluşturan maddenin %99’u olan Hidrojen (H) ve Helyum (H2), bu evrede oluşuyor. Isı 10x6 K yani 1.000.000 Kelvin sıcaklığa kadar düşüyor. Bu da, proton ve nötronları sürekli bir arada tutmaya yeterli bir ısı.

Zaman 3 dak - 100.000 dakika arası : Kainatın kozmik boşluğunda, yavaş yavaş yoğun bölgeler ve arada boşluklar meydana gelmeye başlıyor.

Zaman 100.000 dak.ile 1 ma (milyon) dakika arası : Atomların oluşumu başlıyor (fosil ışıma). İlk atom doğuyor. Kainat bir anda saydamlaşıyor.

Zaman 1 Ga: İlk Galaksilerin belirmesi. Yıldızların doğuşu ve daha ağır çekirdek meydana getirmeleri.

Zaman 1 Ga ile 2 Ga arası: Galaksimiz, Samanyolu’nun meydana gelmesi.

Zaman 2 Ga: Güneş sisteminin doğuşu. Galaksimiz Samanyolu’nun,sarmal kollarının birinde, yoğun interstellaire (yıldızlararası) maddelerden oluşan bir bulut, kendi ağırlığının etkisiyle çöker ve bizim GÜNEŞİMİZ DOĞAR.

Zaman 9,2 Ga (Bu döneme kadar zamanı ilk patlamadan sonrası olarak vermiştik. Bu kritik dönemden itibaren ise zamanı, günümüzden geriye şekliyle vereceğiz. Bu metoda göre Zaman 4.5 Ga günümüz den evvel): Güneşimizin durağan (stable) olduğu bir devir. Nükleer füzyon ve güneşteki tepkimeler, ısının 100 milyon dereceye kadar çıkmasını sağlar ve bu da helyum gazının yanması sonucunu getirir. Böylelikle ortaya karbon, azot, oksijen, silisyum ve demire kadar uzanan elementler çıkar.

Zaman 4.5 ile 4 Ga arası : Ağır çekirdeklerin sentezi başlıyor.

Zaman 4 Ga : 500.000.000 sene süren bu devrin sonunda DÜNYA meydana gelir.

Dünyamız yavaş yavaş atmosferle kaplanır ve ilk yeryüzü kabuğu ve çekirdeği teşekkül eder.

--------------------

DİNİ FELSEFEYE GÖRE ANLATIM

Dünyada ilk insan bugünkü bilimsel verilere göre 5 Milyon sene evvel yaşamıştır. Zira 2003 yılında bulunan insan fosili, bu tarihi 5 Milyon seneye kadar geriletmiştir. Daha önce bulunan en eski fosil Afrika’daki Lucy idi. Biz de, insanın dünyada ilk boy gösterişini, o tarih olarak kabul etme durumundayız. Buna karşın, insanın yazıyı bulup ilk olarak kalıcı kanıtlar bırakması ise, M.Ö. 5000 seneleri civarında Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler vasıtasıyla olmuştur. Genelde, tarih biliminin başlangıcı olarak da, yazının bulunuşu kabul edilir .

En az, 5 Milyon yıldır insanlara kucak açan dünyamızda, basit de olsa din olarak sınıflandırılabilecek ilk inanışlar da, çok uzun süreler önce başlamış olup, bu inanışlara Paganizm denmektedir. Paganizm, basit bir anlatımla, insanların doğaya, hayvanlara veya hayallerinde canlandırdıkları kavramlara tanrıymışçasına inanmaları anlamındadır.Ve Tanrının olduğu her yerde bir Yaratılış Hikayesi de vardır. Zira, insanın dünya yüzüne geldiğinden beri en merak ettiği iki soru: “Ben nasıl ve neden geldim”dir.

İlk inanışlarda, tanrılar çoğuldu. İnsan her çekindiği şeyi tanrı yapmış ve ona bazı kuvvetler atfetmişti. Neo Druidizm – Eski Druidizm – Chamanism ( Şamanizm) Büyücülük gibi inanışlar en iptidai ve kabile inanışlarıydı. Bu tür inanışlara, halen Afrika, Avustralya ve Asya’da rastlanabilmektedir.

Hinduizm de çok eski hatta en eski dinlerden biridir. O da ilk zamanlarında çok tanrılıydı. İlk başlarda halk arasında şifahi olarak şarkılar ve dini dualar halindeydi. Ancak sonradan Rig Veda’da olduğu gibi yazılı hale getirilmeye başlanmıştır.

Sümerlere göre yaratılış: Sümer Efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında,uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ yaratıyor. Oğlu Hava Tanrısı Enlil onu ikiye ayırıyor, üstü gök oluyor, Gök Tanrısı onu alıyor. Yer olan altı da, Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı, yeri bitkiler, ağaçlar ve sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek tanrılar meydana getiriliyor. Ve dünyamız kurulmuş oluyor. Bu, çoğul tanrılara inanan Sümerlerin kainatın yaradılış efsanesidir.

YAHUDİLİK VE HIRİSTİYANLIK : Yahudilik ve Hıristiyanlık tek Tanrılı dinlerdir ve Hıristiyanlık, Yahudiliğin bir devamıdır. Her ikisi de aynı Tanrı’ya inanırlar; hatta, kutsal kitaplarının bir kısmı da aynıdır. Eski Akit (eski antlaşma) adı verilen kutsal kitap grubu, Yaratılış (tekvin/genesis), Mısır’dan çıkış (Exodus/çıkış), Levililer, Çölde sayım, Tesniye ve 33 ayrı kitapçık daha ve ayrıca Mezmurlar. Bunların hepsi 39 adet kutsal kitap eder ve hepsine verilen isim Tevrat ve Zebur’dur. Bu kitaplar aslında Yahudilerin kutsal kitaplarıdır. Hıristiyanlar hem bu kitaplar kabul etmişler (yani Musevilerin Tanrı ile yaptığı anlaşmanın kitaplarını) hem de Hz. İsa’nın doğuşuyla Yahudilik dininde yapılan değişiklik ve ilaveleri kapsayan Yeni Antlaşmayı (İncil). Bu da 27 kitapçıktan meydana gelmiştir. Burada enteresan olan, Hıristiyanlık dininin ayrı bir yaratılış öyküsü olmayıp,

Yahudilerin kutsal kitaplarından Tevrat’ta bulunan Tekvin / Genesis (Yaratılış)’ı kabul etmeleridir. Biz de her iki din için geçerli olan Genesis / Yaratılışı inceleyeceğiz.

Yaratılış kitabı bize evrenin ve insanın yaratılışını, günahın ve dünyada çekilen acıların başlangıcını, Tanrı’nın insanlığa yaklaşımını anlatır.

1-11 bölümleri dünyanın yaratılışı ve ilk insanların öyküsüdür.

2- 12-50 bölümleri İsraillilerin ilk atalarının öyküsüdür.

Genesis / yaradılış 1-2: 25 Evrenin yaratılışını inceleyelim:

1- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

2- Yer boştu yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıkla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.

3- Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu.

4- Tanrı, ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.

5- Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi . Akşam oldu ,sabah oldu ve ilk gün oluştu.

6- Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu.

7- Ve öyle oldu. Tanrı gök kubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.

8- Kubbeye “gök” adını verdi . Akşam oldu. Sabah oldu, ikinci gün oluştu.

9- Tanrı “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu.

10- Kuru alana “kara”, toplanan sulara “deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

11- Tanrı, “Yeryüzü, bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu. Öyle oldu.

12- Yeryüzünde bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

13- Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oldu.

14-15- Tanrı şöyle buyurdu “ Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü

aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri mevsimleri, günleri, yılları göstersin”. Ve öyle oldu.,

16- Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye hakim olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.

17-18-Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak için onları gök kubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.

19-Akşam oldu, sabah oldu. Dördüncü gün oldu.

 

Tanrı yukarıda izah edildiği şekilde kainatı ve dünyayı 6 günde yaratır ve yedinci gün istirahat eder. Biz dördüncü günün sonunda kestik zira dünya yaratılmış oldu ve sıra canlılara geldi. Yahudilik ve Hıristiyanlığa göre Yaratılışın ilk safhasının bu şekilde gerçekleştiğine inanılmaktadır.

Genesis / Yaradılış’ın kimin tarafından yazıldığı belli değildir. Bu olayın nasıl kabul edileceği belli değildir. Bir efsane mi yoksa olmuş bir olay mı? Bunlar yazarın kendi düşünceleri mi? Yoksa bir yerden duyduğu ve naklettiği hadiseler mi ?

Genesis 1 yaratılışı anlatmaktadır. Biz bunun nasıl olduğunu bilememekteyiz.

Anlatılan hikayeye göre mi ? Zira olaylara şahit olan kimse yoktur, yazarın bunu tarihi bir vaka olduğu için mi yoksa kendisince duyulan bir bilgi olduğu için mi ele aldığı açıklık kazanmamıştır.

--------------------

İSLAM DİNİNDE : İslam dini dünyadaki üçüncü büyük Tek Tanrılı Din’dir.

İslam dininin bütün bilgileri, Tanrı tarafından Peygamberi Hz. Muhammed’e vahiy suretiyle nakledilen ve epey uzun müddet hafızlarca ezberlenip saklanan, sonradan bu hafızların toparladıkları ve yazdıkları kitap olan Kur’an-ı Kerim’dedir.

Müslümanlarca Kur’an Allah’ın kelamı olarak kabul edilir ve bir virgülü bile değiştirilemez. Kur’an daki yaradılışla ilgili surelere baktığımızda:

 

Sure 21, Ayet 30: “Ya o küfredenler görmediler de mi ki: Semavat u arz (gökler ve yer) bitişik idiler de biz onları ayırdık, hayatı olan her şeyi sudan yaptık. Hala inanmıyorlar mı?Genesiste söylenenleri ne kadar andırıyor değil mi?

Sure 25, Ayet 59 : “...(Ölümsüz diri) ki: Gökleri ve yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı ve sonra arşın üzerine istiva buyurdu” (Tahtına kuruldu, hüküm ve saltanatını yürütüyor). Yine Genesis ’tekillerin aynısı .

 

Sure 7, Ayet 54: “Filvaki (hakikaten) Rabbiniz o Allah tır ki:Gökleri ve yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva buyurdu; geceyi gündüze bürür, o onu kışkırtarak takip eyler. Güneş ve ay ve bütün yıldızlar emrine musahhar (İlahi iradeye tabii). Bak, halk (yaratma) O’nun, hüküm (Emir/yürütme) O’nun . Evet O Rabbu’l ‘lalemin olan Allah ne ulu!

 

Sure 36, Ayet 33-35: Hem, (Allah’ın kudretine ve ölüleri dirilteceğine bir ayet /[delil]dir... Biz ona hayat verdik ve ondan habbe / (ürün)ler çıkardık da ondan yeyip duruyorlar ve onda Cennet / bostan, bağ ve bahçeler yaptık; hurma bahçeleri, üzüm bağları (ve daha neler) neler... içlerinde kaynaklar akıttık yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin mamulatından.

Yukarıda Kuran’dan yaratılışla ilgili bazı ayetleri aktardık. Daha buna benzer Ayetler mevcuttur. Sure 31 ayet 10, Sure 51 Ayet 47-48-49, Sure 24 Ayet 45 gibi. Burada dikkat edilecek husus, Kur’an katiyetle Allah ın kelamı olarak kabul edildiğine ve yazılırken bir virgülü bile değişmediği iddia edildiğine göre, bunları doğru olarak kabul etme durumunda kalıyoruz. Ayrıca, mantık bilimine göre, ortaya başka bir doğrular silsilesi daha çıkmaktadır. Kuran’ın başında, Bakara Suresinde denmiştir ki: “Adem’den İsa’ya kadar olan peygamberlere inanın. Onlar da benim peygamberim. Onlara indirdiğim kitaplara da inanın, zira onlar da benim kitaplarımdır. Hz. Musa’nın sözlerine itibar edin.” Ancak bu kitaplar ve onlara olan inanışlar da zamanla yozlaşmış ve yanlış şeyler ilave edilmiştir. Bunun için Tanrı en son olarak Hz. Muhammed’e Güvenilir Ruh (Melek) vasıtasıyla, diğer kitapların özü olan, Kur’an ı vahiy etmiştir. Maide suresinin 3. ayetinde; “Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı beğendim.” buyurmuştur.

--------------------

Öncelikle Hinduların Rig Vedası’nda (M.Ö. 7000), kısmen Sümerlerin yazıtlarında (M.Ö. 5000), daha sonra Yahudilerin ve Hıristiyanların Genesisi’nde (M.Ö. 1500) ve son olarak İslam’ın Kur’an’nında (M.S. 622) belirgin olarak göze çarpan ortak nokta, tahminen ikişer bin senelik aralıklarla yazıldıkları halde, yaratılış senaryosunun neredeyse kelime kelime aynı olmasıdır.

Bir tek burada iddia edilebilecek karşı fikir, Peygamberler bu dinlerin özünü birbirlerinden mi esinlendiler. Ya da, bana göre daha akla ve mantığa uygun gelen, Tanrı (Yahudilerin Yehovah , Adonai, YHWH gibi adlandırdıkları ve Hıristiyanların ise Dieu , le Pere ve İslam Dininin Tanrısı olan Allah) aynı Tanrı olduğuna göre, ve kendi ifade ettiği gibi Al-i İmran Suresi 3 ayette:

 

“Hz Muhammed e indirilen Kitabı’nda daha önce Tevrat ve İncil’i indirmiş olan Allah tarafından indirildiği açıklanıyor”

Buna göre bir mantık silsilesinde giderek her üç dinde de izah edilen Yaradılış senaryosunun Tanrı’nın kendisi tarafından anlatıldığı ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca daha bir çok peygamber ve din adamlarının o zamanlar yazdığı kitaplarda bu mevzuu çeşitli şekillerde fakat aynı senaryo olarak anlatılmaktadır. Mesela Peygamber Enoch ( Hanuk Birinci kitabın da Le Livre D’ Enoch – The Book Of The secrets of Enoch M.Ö. 200 ;165 yaşındayken ( 365 sene yaşamıştır)

“Yatağımda uzanmış dinlenirken baş ucuma gelen iki melek bana adımla seslendiler ve “ korkma Enoch biz tanrının Melekleriyiz seni alıp ona götürmeye geldik “ dediler ve Enoch onlarla göğe yükselir orada 11 kat göğe yükseldikten sonra Tanrının huzuruna çıkar Tanrı onun bütün sorularını cevaplar ve ona Kainatı nasıl yaratığını anlatır. Anlatılan yine aynı senaryodur.”

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BİLİMSEL VE DİNSEL YARATILIŞ SENARYOSU: Bundan bir asır öncesine kadar, gökbilimciler kainatın doğuşunu bugünkü şekliyle düşünmüyordu. Genel olarak kabul edilen kainatın statik ve sonsuz oluşuydu . Bilim adamları onu maddeden yapılmış bir (Agrégat de Matiére) bir madde yığını olarak görüyor ve bir başlangıcı olmadığına inanıyorlardı. Bir yaratılışı düşüncesi yani kainatın ve içinde bulunan her şeyin bir süreçte varoluşu fikri oluşmamıştı.

 

Avrupa’da geçerli olan Materyalist felsefe kainatın sonsuz varoluşu teorisiyle uyuşmaktaydı. Bu düşünce Yunanlı filozoflar tarafından kabul edilmişti. Kainatın içindeki tek şeyin madde olduğu ve onun da bu şekliyle ezelden beri bulunduğu ve sonsuza kadar aynı kalacağı var sayılmaktaydı, ancak bu düşünce Roma İmparatorluğu’nun ve Orta Çağ’da Hıristiyan Kilisesi’nin ve Hıristiyan felsefesinin baskısı ile düşüşe geçmişti.

 

Emmanuel Kant tekrar materyalizmi canlandıran ve müdafaa eden kişi olmuştur. Kant, evrenin her zaman varolduğunu öğrencileri ile birlikte ileri sürmüş ve 19. asırda başlangıçsız ve ezelden beri var olan bir evren fikri Karl Marx ve Friederich Engels gibi düşünenler tarafından eserlerinde savunulmuştur.

 

George Politzer de, 20. asırda bu fikirleri destekleyen fanatik bir Marksist ve Materyalist olarak, Fondement de Philosophie adlı eserinde evrenin yaratılmış olabileceği fikrini çürütmeye çalışmıştır. “Bunu kabul etmek aynı zamanda evrenin varolmadığı bir anı ve buna bağlı olarak hiçlikten bir şeyin yaratıldığını kabul etmek anlamına gelir ki, bu bilimin ulaşamayacağı bir şeydir.”derdi.

 

Politzer, evrenin sonsuzluğu üzerine kurduğu teorisinde bilimin kendi yanında olduğunu zannediyordu ama yanılıyordu; zira, bilim sayesinde kısa zaman sonra evrenin bir başlangıcı olduğu ispatlanarak bu fikrin devamı olarak bir Yaratıcı olduğu ortaya konacaktı.

 

George Lemaitre, Friedman’ın teorisi üzerine, Einstein’ın izafiyet teorisinin yardımıyla yaptığı hesaplar sonunda, evrenin bir başlangıcı olduğunu ve devamlı bir gelişme halinde bulunduğunu ispat etmiştir. 1929’da Astronom Edwin Hubble astronomi alanının en büyük buluşunu yaptı. Teleskopu ile yıldızları incelerken renklerinde kırmızıya doğru bir kayma olduğunu gördü. Yıldızların renk spektrumlarında kırmızıya doğru kayma, onların gözlemciden uzaklaştıklarını ifade ediyordu. Aynı şekilde birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Bu evrenin “expansion”u, yani bir balon gibi genişlemesi demekti. Bu fikir kabul edildiği anda, bunun doğal karşıtı olarak da, genişleyen bir şeyin başlangıçta tek bir nokta halinde kütlesi sıfır olan madde topluluğu olması gerekiyordu. Öyleyse evrenimiz herhangi bir hacmi olmayan, nokta gibi olan, bir kütlenin patlaması sonunda doğmuştur. Bu Big Bang olarak adlandırılan patlama sonradan ilmi olarak defalarca ispatlanmıştır.

 

Big Bang teorisi ile birlikte bir gerçek daha ortaya çıkıyor; bu da bu kitlenin hakikaten bir hacmi yoksa evrenimiz de bu hiç veya yoktan doğmuştur. Üstelik, bir de başlangıça sahiptir. Bütün bu arka arkaya gelen buluşlar Materyalist felsefenin birdenbire çökmesine sebep olmuştur. Bugün Big Bang Teorisi bütün bilim camiasında tereddütsüz kabul edilmektedir. Ancak, bilim adamları şu anda çok büyük bir problemle karşı karşıyadırlar?

 

Big Bang’den evvel ne vardı. ? Big Bang patlamasını meydana getiren kuvvetli patlama, hangi güce dayanıyordu ki, neticesinde evren meydana gelebilmişti.

Arthur Addington gibi Materyalist bilim adamları bu gibi soruların cevabını ancak ortaya bir üstün yaratıcı konması ile bulabileceklerdi. Dinsiz Filozof Anthony Flero da aynı düşüncedeydi. Astro fizikçi Hugo Ross ise bir yaratıcının varlığını savunup, bunu şöyle izah ediyordu :Eğer zaman, zaman – mekan teorisinde belirtildiği gibi, evrenin doğuşu ile başlamışsa, o takdirde evrenin doğuşunun sebebi bu zaman değerinden bağımsız olarak ve onun haricinde olan bir zatiyet (bireylik olarak kabul edilen şey) /entité/ dir. Bu da yaratanın evrenin mekan hudutları dışında ve bağımsız olarak hareket ettiğini yani Tanrının ne evren ne de ona bağlı kanunlara tabi olmayan bir kuvvet olduğunu ortaya koyar.

abonesi olduğum bir dergiden alıntılar..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Herkesin bir beyni var :D sanırım..

düşünüp bulabilecekleri şeyler insanların, tek bir görüşe saplananlara yazık diyorum..

 

yukarıdaki alıntılarda 5 din görüşü , hatta tanrı kavramına inanmayanların görüşü , bilimsel olarak konuyu inceleyen inançlı ve inançsız bilim adamlarının görüşüne yer verilmiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yukarıdaki alıntılarda 5 din görüşü , hatta tanrı kavramına inanmayanların görüşü , bilimsel olarak konuyu inceleyen inançlı ve inançsız bilim adamlarının görüşüne yer verilmiştir.

 

yazı için konuştum ben güzel olmuş..

yani yazıda bir çok görüş var tek bir görüşe saplananlardan bahsettim :D yani verdiğin bilgilere bir şey söylemedim aslında..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...