Jump to content

Enki Bilal Röportajı


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Röportaj Enki Bilal geçtiğimiz aylarda ülkemize geldiği sırada yapıldı. Çizgi Roman severler ve Bilal hayranları için eklemek istedim.

 

 

 

Soru – Kadın ve Mısır desenlerini, sembollerini çok sık kullanıyorsunuz. Özellikle Mısır hiyerogliflerinden etkilendiniz mi? Çiziminizi etkiledi mi?

 

E. Bilal - ….(Kulaklıklardaki bir arızadan dolayı çevirisi gelmedi)

 

Soru – (Duyulmadı)

 

E. Bilal – Bazı ülkeler çizgi romanı kabul edemiyor. Kültürel olsa gerek. Bu yanlış bir tutum. Çizgi roman hala kötü ve değersiz görülüyor oralarda. Elbette her sanat dalında olduğu gibi kötüleri de üretilmiştir. Ancak çizgi roman sanattır ve faydalanılmalıdır.

 

Cem Şerbetçi bu noktada araya girerek sergi ve söyleşiyle birlikte “Animals” adlı yapıtını YKY’nin basmak istediğini ama telif haklarını elinde bulunduran Marmara Çizgi’den dolayı basamadıklarını açıkladı. Marmara Çizgi’nin keyfe keder bir tutum izlediğini ve elindeki Enki Bilal eserlerini geciktirerek bastığını iddia etti. Özellikle “çeviri” konusundaki yetersizliğiyle Marmara Çizgi’nin eserlere haksızlık ettiğini de; bir dergideki eleştiri yazısını hatırladığından olacak, vurguladı.

 

Enki Bilal bu açıklamalar üzerine metne ve yazıya çizgi romanda büyük işler düştüğünü belirterek çeviri konusunda hassas davranılması gerektiğinin altını çizdi.

 

Soru – Dijital tekniğe, photoshop’a, bilgisayar imkanlarına nasıl bakıyorsunuz? Kullanıyor musunuz?

 

E. Bilal – Yeni modern açılımlar bunlar. İlerleme ve çizgiye destek. Bunu kabul ediyorum. Ancak yaratıcılık “elden geçiyor” (elle çizmekten). Elle çizmek çok önemli. Photoshop son dönemlerde bir iktidar kurdu. Bu da kolaycılığı getirdi. Özellikle reklamcıların rötüş yapma, temizleme merakı olayı daha da vahim hale getirdi. Çizgi ölmeye başladı. Tenlerde yapılan temizlikle yüzler düzleşti. Kadın ve erkek ayrımı adeta ortadan kalktı. Çizimdeki insani ayrıntıları barındıran tensel doku bu rötuşlar sonucunda insanın kaybolmasına yol açıyor.

 

Cem Şerbetçi tekrar araya girerek elle yapılan çizimlerin öneminin arttığını belirtti. Özellikle bir müzayedede Enki Bilal’in eserlerinin 100 bin avro ve çok daha fazlası paralara satın alındığı bilgisini aktararak çizgi romana ve sanatçısına verilen bu değerle çizgi romanın artık gerekli saygıyı gördüğünü söyledi.

 

Soru – hangisini tercih ediyorsunuz: Senaryoyu önceden yazıp ona uyarak mı çiziyorsunuz, çizmeye başladıktan sonra öykünüzü gelişmelere ve akışa göre mi kurguluyorsunuz?

 

E. Bilal – Tek kişi yazıp çiziyorsa herhangi katı bir kurala uymuyorum. Duruma göre değişiyor üretme şeklim. Ancak yazıya çok önem veriyorum. İyi diyaloglar yazmanın önemli olduğuna inanıyor öykülerimi yazarken konuşma şeklinde kaleme alıyorum. Akıcı ve konuyu anlatan bir dil oluşturuyorum. Ancak çizginin dili de çok önemli. Kimi zaman çizgi yazının eksikliğini gidererek tek başına da gerekli şeyleri anlatabiliyor. Ama elbette yazı önemli ve anlatılmak isteneni sözcükler çok daha ifade ediyor. Senaristlerle de çalıştım. O durumda elime bitmiş bir kurgu geliyor. Ben özgürlüğü tercih ediyorum. Okuyucunun yerine koyuyorum kendimi ve ilerlerken beklentiye uyarak kurgu yaptığım oluyor.

 

Soru – Taş üzerine oyuk gibi desenleri bilerek mi kullanıyorsunuz?

 

E. Bilal – Ben hipergerçekçi değilim. İnsanları gerçekçi çiziyorum ama temelden uzaklaşmak, resmin nihai amacına uygun olarak evrensel bir dokuya ulaşmaya çalışıyorum.

 

Soru – Eserlerinizde felsefi bir alt yapı var. Mesaj iletirken aklınızı karıştıran düğümleri çözebiliyor musunuz?

 

E. Bilal – Düğüm dolu bir beynim var. Ama eserlerimde mesaj kaygım yok. Mesaj yapı içinde erimiştir. Din, sosyoloji, sosyopolitik bir geçmiş gelecekle birleşiyor eserlerimde. Daha önce gelişmelere bakarak geleceğe dair yaptığım bazı göndermeler gerçekleşti maalesef. 11 Eylül saldırısı mesela. Kehanet değildi ama kurgusal bir öngörü olarak “kökten dinciler böyle bir saldırı yapabilir” demiştim, gerçekleşti.

 

Soru - …(Ses tam duyulmadı: Happening resmi dışladı v.s.)

 

E. Bilal – Sanata baskı yapılmamalı. Resim bir ara modern sanatın dışına itilmişti. Ancak resim geri geldi. Çok güçlü eserler üretildi. Happening ise tekrara düştü ve ömrünü tamamladı. Resim onu eskitti.

 

Soru – (Layka Yayınevinin Sahibi) Marmara Çizginin dağıtımını biz yapıyoruz. Marmara Çizgi’nin sahibi Erdem bey çizgi romana gönül vermiş bir insandır. Bu uğurda evini sattı ve zorluklara rağmen çizgi roman basmakta direniyor. Yanlışlık çizgi romanla karikatürün aynı rafta satılmasıdır. Erdil Yaşaroğlu’yla Sandman, Enki Bilal aynı rafta satılıyor. Erdem her sayıyı 2 bin bastı. İlk iki sayı bitti. Diğerlerinin satışı ise durdu. Marmara Çizgi bu kadar yapabiliyor. Yıllar önce YKY Enki Bilal’in “Av Partisini” basmıştı devamı gelmedi. Marmara Çizgi özellikle çeviri eksikliğini gidermeye çalışıyor. Kapitalizm her alanda egemen. Enki Bilal de eserlerinde buna vurgu yapıyor. “Canavar Uykusu” adlı çizgi romanını okurken ağladım. Bu söylediklerimi kendisi anlamıştır. Onu saygıyla selamlıyorum.

 

E. Bilal – Tutkunuzu tebrik ederim.

 

Soru – Sinema ile çizgi roman arasındaki alışverişi nasıl buluyorsunuz. Olumlu mu sizce?

 

E. Bilal – İlişki ticarileşti. Hollywood özellikle kendi kültüründen gelen geleneksel comics herolarından besleniyor. Teknoloji ilerledikçe uyarlamalar da güzelleşiyor. Ben de iyi bir uyarlama takipçisi ve izleyicisiyim. Çizgi roman yaratıcıyken sinema pazarlayıcıdır. Bu da sinemada yaratıcılığı aksatıyor. Fransızlar, Japonlar, Amerikalılar çizgi roman üretiyor. Yaratıcılık oradadır. Bazı özel eserler de üretiliyor. Böylece her çizgi roman sinemaya uyarlanamıyor.

 

Soru – Renk seçiminizi neye göre yapıyorsunuz?

 

E. Bilal – Ben de soruyorum bu soruyu kendime. Elimin altında ne varsa onu kullanıyorum. Yaratıcılık duruma göre gelişme gösterebiliyor. Rönesans ressamları gibi. Ellerinde ne varsa onu kullanmışlar. Bende yine de kırmız ve mavi baskındır. Bu iki renk semboliktir ve birbirlerine zıttırlar bana göre. Anlamları vardır ama bunu sözcüklere dökmek istemiyorum. Bazı şeyleri konuşmamak gerek. Örneğin kırmızı kan rengi olduğu için hiddet geliyor okuyucunun aklına ama sadece onu anlamak gerekmiyor.

 

Soru – Kökeniniz (anne Çek/Hıristiyan, baba Yugoslav/Müslüman) eserlerinizi etkiliyor mu?

 

E. Bilal – Elbette kültürümden etkileniyorum. Kaçınılmaz. Nereye giderseniz gidin bu sizi takip eder. Ve yaratıcılıktan bahsettiğiniz zaman bu köken benim için bir şans. Siyasi bir tercihle babam Yugoslavya’yı terk etme kararı alarak Fransa’ya götürdü bizi. Bir şans.

 

Soru – Eserlerinizin sinemaya uyarlanmasına nasıl bakıyorsunuz?

 

E. Bilal – Üç film çektim. İlk ikisinin senaryosunu yazdım. Çizgi romanlarımda yer alan şizofren, fantastik, uçuk temaları aktarmıştım. Yapımcılar beni serbest bıraktılar. Üçüncü filmim çizgi romandan uyarlama. O da Nikopol Üçlemesi. Üç sayının tek filme indirgenmesi sıkıntı yarattı. Yetersizdi. Sinema kendi için üretmek yerine hazıra konarak hata yapıyor.

 

Soru – Mesajlarınız neden çok kötümser ve karanlık?

 

E. Bilal – Katılmıyorum. Kötümser değil mizah barındırır. “Canavarın Uykusunda” ben de ağladım. Ama kötümser bir mesaj kaygım yok. Gerçek hayat daha kötü. Bilimkurgu çizerken kötümser mesaj vermek yerine insanları koşulları sorgulamaya zorlamak istiyorum.

 

Soru – (tam duyamadım) Türkiye’deki genç çizerlerde manga ve comics’e özenme var?

 

E. Bilal – Japonlarda da Amerikalılarda da çizgi roman yerleşmiş. İyisini üretiyorlar. Avrupa da iyi. Ama siz hiç kimseyi taklit etmeyin. Avrupa birliğine gireceksiniz. Avrupalı olmayın önce kendiniz olun. Çizgide de kendinizi yaratın.

 

(Alkış geldi salondan)

 

Soru – Sinemaya anlatım olanaklarından dolayı mı adım attınız?

 

E. Bilal – Bilmem. Resmin uzantısı. Müzik ve ses olanağı var. Resimde ve çizgi romanda okuyan müziği-sesi duyuyor ama sinemada gerçek ses ve müzik var. Bu arada kamerayı, çekimi, montajı çok ilgi çekici buluyorum. Hem kalabalık bir ekiple çalışıyorsunuz sinemada. Ekiple çalışmayı sevdim. Yeni bir mecrada hikaye anlatıyorsunuz ekiple. Tamamlayıcı bir alan. Ama yaratıcılık resim ve yazıda ticaret ise sinemadadır. Çizgi roman-kitap kalıcıdır sinema ise sınırlı bir süre gündemdedir. DVD’yle artık sinema da kalıcı olmaya başladı gerçi.

 

Soru – Babanız Fransa’ya değil de Amerika’ya göç etseydi. Enki Bilal nasıl bir Amerikalı olurdu? Çizer miydi?

 

E. Bilal – Burada olmazdım!

 

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...